1 |
occasionally |
ara sıra |
adv. |
|
- It used to be considered normal for every cow to be affected by it occasionally, thereby building up immunity.
- Eskiden her ineğin ara sıra bu hastalığa yakalanması ve böylece bağışıklık kazanması normal kabul edilirdi.
- Sami worked occasionally as a handyman.
- Sami ara sıra tamirci olarak çalışırdı.
- Fibonacci numbers show up occasionally in nature.
- Fibonacci sayıları doğada ara sıra ortaya çıkar.
- That does happen occasionally.
- Bu ara sıra olur.
- I occasionally meet him at the club.
- Onunla ara sıra kulüpte karşılaşırım.
- The mother occasionally reread her son's letter.
- Anne ara sıra oğlunun mektubunu tekrar okuyordu.
- The speaker occasionally referred to his notes.
- Konuşmacı ara sıra notlarına atıfta bulundu.
- He occasionally reads detective novels.
- Ara sıra dedektif romanları okur.
- There is a severe shortage of water in this city, so we must give up having a bath occasionally.
- Bu şehirde ciddi bir su sıkıntısı var, bu yüzden ara sıra banyo yapmaktan vazgeçmeliyiz.
- We will visit you occasionally.
- Seni ara sıra ziyaret edeceğiz.
- They visited me occasionally.
- Ara sıra beni ziyarete geliyorlar.
- I run into Tom occasionally.
- Ara sıra Tom'la karşılaşıyorum.
- I don't mind helping Tom occasionally.
- Tom'a ara sıra yardım etmekten çekinmem.
- Tom occasionally visited me when I lived in Boston.
- Boston'da yaşarken Tom ara sıra beni ziyaret ederdi.
- I occasionally do that.
- Ara sıra bunu yaparım.
- Tom stopped by occasionally to fix things for Mary.
- Tom ara sıra Mary'nin eşyalarını tamir etmek için uğruyordu.
- They come here occasionally.
- Ara sıra buraya geliyorlar.
- He occasionally reads detective novels.
- O ara sıra dedektif romanları okur.
- That only happens occasionally.
- Bu sadece ara sıra olur.
- Tom occasionally visited Mary at her parents' house.
- Tom ara sıra Mary'yi ailesinin evinde ziyaret etti.
- I occasionally ride my bicycle to school.
- Ara sıra okula bisikletle giderim.
- He occasionally visited me.
- Ara sıra beni ziyaret ederdi.
- Tom occasionally visited me when I lived in Boston.
- Ben Boston'da yaşarken Tom ara sıra beni görmeye gelirdi.
- I occasionally meet him at the club.
- Ara sıra kulüpte buluşuyoruz.
- They visited me occasionally.
- Onlar beni ara sıra ziyaret ettiler.
- Robert occasionally visits me.
- Robert ara sıra beni ziyaret eder.
- It happens occasionally.
- Ara sıra oluyor.
- I run into Tom occasionally.
- Ara sıra Tom'a rastlarım.
- The speaker occasionally referred to his notes.
- Konuşmacı, ara sıra notlarına başvurdu.
Show More (26)
|
2 |
occasionally |
zaman zaman |
adv. |
|
- It is very important that there is a result, as I have already said, but there are occasionally some interfering noises.
- Daha önce de söylediğim gibi, bir sonuca varılması çok önemli, ancak zaman zaman araya giren bazı sesler oluyor.
- It manages to do so occasionally, for example, in the Balkans.
- Bunu zaman zaman, örneğin Balkanlar'da yapmayı başarıyor.
- Occasionally, reading the reports gives rise to more doubts than certainties.
- Raporları okumak zaman zaman kesinlikten çok şüpheye yol açıyor.
- It may occasionally be uncomfortable, but this is our task.
- Zaman zaman rahatsız edici olabilir, ancak bu bizim görevimiz.
- However, occasionally we have strayed from the subject.
- Ancak zaman zaman konunun dışına çıktık.
- Unfortunately, even the best heating system can break down occasionally.
- Ne yazık ki, en iyi ısıtma sistemi bile zaman zaman bozulabilir.
- Fibonacci numbers show up occasionally in nature.
- Fibonacci sayıları doğada zaman zaman görünür.
Show More (4)
|
3 |
occasionally |
bazen |
adv. |
|
- Occasionally, things don't go as planned.
- Bazen işler planlandığı gibi gitmez.
- They come here occasionally.
- Onlar bazen buraya gelir.
- That only happens occasionally.
- O sadece bazen olur.
- Teachers should occasionally let their students blow off some steam.
- Öğretmenler bazen öğrencilerinin stres atmasına izin vermeliler.
- I occasionally ride my bicycle to school.
- Bazen okula giderken bisikletime binerim.
Show More (2)
|
4 |
occasionally |
nadiren |
adv. |
|
- We order takeout indeed, albeit very occasionally.
- Çok nadiren de olsa dışarıdan yemek söylüyoruz aslında.
Show More (-2)
|
5 |
occasionally |
arada sırada |
adv. |
|
- We will visit you occasionally.
- Arada sırada sizi ziyaret ederiz.
Show More (-2)
|