|
- What we have here on the table is a Green Paper.
- Burada masanın üzerinde duran şey bir Yeşil Kitap.
- There's one cup of warm water on the table.
- Masanın üzerinde bir bardak ılık su var.
- Tom's knife is on the table.
- Tom'un bıçağı masanın üzerinde.
- There's a fan on the table.
- Masanın üzerinde bir yelpaze var.
- Leave the food on the table.
- Yemeği masanın üzerinde bırak.
- The silver is on the table.
- Gümüş masanın üzerinde.
- His fist thundered on the table.
- Yumruğu masanın üzerinde gümledi.
- There's something on the table.
- Masanın üzerinde bir şey var.
- The lunch is on the table.
- Öğle yemeği masanın üzerinde.
- There is a bottle of wine on the table.
- Masanın üzerinde bir şişe şarap var.
- Tom's keys are still on the table.
- Tom'un anahtarları hala masanın üzerinde.
- The cat is sitting on the table.
- Kedi masanın üzerinde oturuyor.
- There isn't a book on the table.
- Masanın üzerinde bir kitap yok.
- The tape recorder was on the table.
- Kayıt cihazı masanın üzerindeydi.
- The cat slept on the table.
- Kedi masanın üzerinde uyudu.
- There's a parcel for you on the table.
- Masanın üzerinde senin için bir paket var.
- There were four pieces of cheese on the table.
- Masanın üzerinde dört parça peynir vardı.
- Tom forgot the keys on the table.
- Tom anahtarları masanın üzerinde unuttu.
- There are footprints of a cat on the table.
- Masanın üzerinde bir kedinin ayak izleri var.
- There's a white vase, with colourful flowers, standing on the table.
- Masanın üzerinde rengarenk çiçeklerle dolu beyaz bir vazo var.
- There's an orange on the table.
- Masanın üzerinde bir portakal var.
- The cat is on the table.
- Kedi masanın üzerinde.
- Some books are on the table.
- Masanın üzerinde bazı kitaplar var.
- The cat is sleeping on the table.
- Kedi masanın üzerinde uyuyor.
- The persian cat slept on the table.
- İran kedisi masanın üzerinde uyudu.
- There are books about art on the table.
- Masanın üzerinde sanatla ilgili kitaplar var.
- The bread's on the table.
- Ekmek masanın üzerinde.
- It's on the table.
- O masanın üzerinde.
- Whose dictionary is it on the table?
- Masanın üzerindeki kimin sözlüğü?
- There's a book, a pencil, and a sheet of paper on the table.
- Masanın üzerinde bir kitap, bir kalem ve bir kağıt var.
- On the table there was a cat.
- Masanın üzerinde bir kedi vardı.
- Tom saw a half-eaten pizza on the table.
- Tom masanın üzerinde yarısı yenmiş bir pizza gördü.
- He left the book on the table.
- Kitabı masanın üzerinde bıraktı.
- There's dust on the table.
- Masanın üzerinde toz var.
- There are some cat's tracks on the table.
- Masanın üzerinde bazı kedi izleri var.
- The salt cellar will be on the table.
- Tuzluk masanın üzerinde olacak.
- The money's on the table.
- Para masanın üzerinde.
- I found a note on the table, but I don't know who it's from.
- Masanın üzerinde bir not buldum ama kimden olduğunu bilmiyorum.
- I might have left it on the table.
- Masanın üzerinde bırakmış olabilirim.
- There's a letter on the table addressed to you.
- Masanın üzerinde sana yazılmış bir mektup var.
- How many books are there on the table?
- Masanın üzerinde kaç tane kitap var?
- Tom examined the objects on the table.
- Tom masanın üzerindeki nesneleri inceledi.
- They're lying on the table.
- Masanın üzerinde yatıyorlar.
- There is a flower on the table.
- Masanın üzerinde bir çiçek var.
- There is a map on the table.
- Masanın üzerinde bir harita var.
- The books are on the table.
- Kitaplar masanın üzerinde.
- The waiter looked at the camera on the table.
- Garson masanın üzerindeki fotoğraf makinesine baktı.
- The book I bought is on the table.
- Satın aldığım kitap masanın üzerindedir.
- Tom is standing on the table to change a lightbulb.
- Tom bir ampul değiştirmek için masanın üzerinde duruyor.
- There was a cat on the table.
- Masanın üzerinde bir kedi vardı.
- There's a radio on the table.
- Masanın üzerinde bir radyo var.
- A cat is on the table.
- Masanın üzerinde bir kedi var.
- He reached out for the sugar that was on the table.
- Masanın üzerindeki şekere uzandı.
- All options are on the table.
- Bütün seçenekler masanın üzerinde.
- Tom left his keys on the table.
- Tom anahtarlarını masanın üzerinde unutmuş.
- The salt cellar is on the table.
- Tuzluk masanın üzerinde.
- On the table is a green book.
- Masanın üzerinde yeşil bir kitap var.
- The tape recorder was lying on the table.
- Kayıt cihazı masanın üzerinde duruyordu.
- The woman reached for the knife on the table.
- Kadın masanın üzerindeki bıçağa uzandı.
- There's a small box on the table.
- Masanın üzerinde küçük bir kutu var.
- He stood up and reached for his hat on the table.
- Ayağa kalktı ve masanın üzerindeki şapkasına uzandı.
- There are two plates on the table.
- Masanın üzerinde iki tabak var.
- Tom is lying on the table.
- Tom masanın üzerinde yatıyor.
- I saw a flower on the table.
- Masanın üzerinde bir çiçek gördüm.
- There are some books on the table.
- Masanın üzerinde birkaç kitap var.
- If the cat is outside, the mice dance on the table.
- Kedi dışarıdaysa, fareler masanın üzerinde dans eder.
- I saw some flowers on the table.
- Masanın üzerinde çiçekler gördüm.
- A cat was on the table.
- Masanın üzerinde bir kedi vardı.
- There are clean plates inside the closet and on the table.
- Dolabın içinde ve masanın üzerinde temiz tabaklar var.
- She poured coffee into the cups on the table.
- Masanın üzerindeki fincanlara kahve doldurdu.
- The food is on the table.
- Yemek masanın üzerinde.
- There was a tape recorder on the table.
- Masanın üzerinde bir kayıt cihazı vardı.
- He stood up and reached for his hat on the table.
- O ayağa kalktı ve masanın üzerindeki şapkasına uzandı.
- There's a cat on the table.
- Masanın üzerinde bir kedi var.
- The blue phone is on the table.
- Mavi telefon masanın üzerinde.
- This book is mine, but the one on the table is yours.
- Bu kitap benimki fakat masanın üzerindeki seninki.
- There is an orange on the table.
- Masanın üzerinde bir portakal var.
- Sir, you have left your lighter on the table.
- Efendim, çakmağınızı masanın üzerinde bırakmışsınız.
- The car jack was on the table.
- Kriko masanın üzerindeydi.
- The wet vase left a mark on the table.
- Islak vazo, masanın üzerinde iz bıraktı.
- On the table were a bottle of champagne and two glasses.
- Masanın üzerindekiler bir şampanya şişesi ve iki bardaktı.
- There was a broken cup on the table.
- Masanın üzerinde kırık bir fincan vardı.
- There is a vase on the table.
- Masanın üzerinde bir vazo var.
- On the table there's a plate, a fork, and a knife.
- Masanın üzerinde bir tabak, bir çatal ve bir bıçak var.
- The blue telephone is on the table.
- Mavi telefon masanın üzerinde.
- There is a bowler hat on the table.
- Masanın üzerinde bir melon şapka var.
- Tom looked at the map on the table.
- Tom masanın üzerindeki haritaya baktı.
- The apple is on the table.
- Elma masanın üzerinde.
- An apple is sitting on the table.
- Masanın üzerinde bir elma var.
- There was a Persian cat sleeping on the table.
- Masanın üzerinde uyuyan bir İran kedisi vardı.
- Don't leave your glasses on the table.
- Gözlüklerini masanın üzerinde bırakma.
- I see a flower on the table.
- Masanın üzerinde bir çiçek görüyorum.
- The notebook is lying on the table.
- Defter masanın üzerinde duruyor.
- When we entered the shack, we saw a half-eaten pie on the table.
- Kulübeye girdiğimizde, masanın üzerinde yarısı yenmiş bir turta gördük.
- Within a few minutes, Tom had eaten up all the food on the table.
- Tom masanın üzerindeki yemeği birkaç dakika içinde yemiş.
- There is a glass on the table.
- Masanın üzerinde bir bardak var.
- Is there a cat on the table?
- Masanın üzerinde bir kedi var mı?
- There is a radio on the table.
- Masanın üzerinde bir radyo var.
- The keys are on the table.
- Tuşlar masanın üzerinde.
- There is a bowler hat on the table.
- Masanın üzerinde melon bir şapka var.
Show More (97)
|
