| 1 |
passing |
geçen |
adj. |
|
- There weren't any impudent truck drivers passing me fast.
- Yanımdan hızla geçen küstah kamyon şoförleri yoktu.
- There weren't any impudent truck drivers passing me fast.
- Yanımdan hızlıca geçen saygısız kamyon şoförü hiç olmadı.
- There weren't any impudent truck drivers passing me fast.
- Beni hızla geçen küstah kamyon şoförleri yoktu.
- Each passing car threw up a cloud of dust.
- Her geçen araba bir toz bulutu savuruyordu.
- A passing car splashed water on us.
- Geçen bir araba üzerimize su sıçrattı.
- A passing car hit a puddle and splashed water all over me.
- Geçen bir araba bir su birikintisine çarptı ve üzerime su sıçrattı.
- The passing car splashed muddy water on me.
- Geçen araba bana çamurlu su sıçrattı.
- Dan jumped onto the roof of a passing train.
- Dan geçen bir trenin çatısına atladı.
- Each passing car threw up a cloud of dust.
- Her geçen araba bir toz bulutu kaldırdı.
- A passing car hit a puddle and splashed water all over me.
- Geçen bir araç bir su birikintisine çarptı ve üstüme su sıçrattı.
- Dan landed onto the roof of a passing van.
- Dan yoldan geçen bir minibüsün çatısına indi.
- The passing car splashed muddy water on me.
- Geçen araba üzerime çamurlu su sıçrattı.
- We didn't notice our passing youth.
- Biz geçen gençliğimizi fark etmedik.
- Dan landed onto the roof of a passing van.
- Dan geçen bir kamyonetin çatısına indi.
- We didn't notice our passing youth.
- Geçen gençliğimizi fark etmedik.
- Dan jumped onto the roof of a passing train.
- Dan geçen bir trenin tepesine atladı.
Show More (13)
|
| 2 |
passing |
geçici |
adj. |
|
- Some people pretend to believe that this was just a passing whim.
- Bazıları ise bunun sadece geçici bir heves olduğuna inanıyormuş gibi davranıyor.
- It was just a passing infatuation.
- Sadece geçici bir sevdaydı.
- It was only a passing fad.
- Bu sadece geçici bir hevesti.
- It was only a passing fad.
- Sadece geçici bir hevesti.
- It was just a passing infatuation.
- O sadece geçici bir sevdaydı.
- They don't want to admit that it's really a passing fad.
- Bunun geçici bir heves olduğunu kabul etmek istemiyorlar.
Show More (3)
|
| 3 |
passing |
vefat |
n. |
|
- Many responsibilities have fallen to me since the president's passing at the beginning of this crisis.
- Bu krizin başlangıcında Başkan'ın vefatından bu yana bana pek çok sorumluluk düştü.
- Many responsibilities have fallen to me since the president's passing at the beginning of this crisis.
- Bu krizin başlangıcında başkanın vefatından bu yana payıma birçok sorumluluk düştü.
Show More (-1)
|
| 4 |
passing |
gelip geçici |
adj. |
|
- They don't want to admit that it's really a passing fad.
- Onlar gerçekten bunun gelip geçici bir heves olduğunu kabul etmek istemiyor.
Show More (-2)
|
