|
- She coloured the pictures with a yellow crayon.
- Resimleri sarı bir boya kalemiyle boyadı.
- Resources can only be allocated efficiently if the full picture is clear.
- Kaynakların etkin bir şekilde tahsis edilebilmesi için resmin tamamının net olması gerekir.
- The most significant thing I found in it was a picture of the footprint of one of Saddam Hussein's palaces.
- İçinde bulduğum en önemli şey Saddam Hüseyin'in saraylarından birindeki ayak izinin resmiydi.
- The most significant thing I found in it was a picture of the footprint of one of Saddam Hussein's palaces.
- İçinde bulduğum en önemli şey, Saddam Hüseyin'in saraylarından birinin ayak izinin resmiydi.
- Only then will we have a true picture of what the various nations' desires are.
- Ancak o zaman çeşitli ulusların arzularının ne olduğuna dair gerçek bir resme sahip olabiliriz.
- It is easier just to have a picture of a flower.
- Sadece bir çiçek resmine sahip olmak daha kolaydır.
- It is in this context that the concept of frontloading enters the picture as the instrument we came to use.
- İşte bu bağlamda, önden yükleme kavramı, kullanmaya başladığımız araç olarak resme girmektedir.
- Part of our picture of Europe is, after all, that small countries have a value of their own.
- Avrupa'ya ilişkin resmimizin bir parçası da küçük ülkelerin kendilerine has bir değeri olduğudur.
- Indeed, the citizen who is positively disposed towards this society has no way of gaining an overall picture.
- Gerçekten de, bu topluma olumlu yaklaşan bir vatandaşın genel bir resim elde etmesi mümkün değildir.
- We must be careful also to focus on the broader picture.
- Daha geniş bir resme odaklanmak konusunda da dikkatli olmalıyız.
- Is that the big picture?
- Büyük resim bu mu?
- We are actually talking about what are minor issues in the global picture of things.
- Biz aslında küresel resimdeki küçük meselelerden bahsediyoruz.
- It is necessary to obtain a clear and unambiguous picture of the zoonoses situation in Europe.
- Avrupa'da zoonozların durumuna ilişkin açık ve net bir resim elde etmek gerekmektedir.
- Starting with pentaBDE and its harmful effect on our environment and on our health, the picture is very clear indeed.
- PentaBDE ve onun çevremiz ve sağlığımız üzerindeki zararlı etkisinden başlayarak, resim gerçekten çok nettir.
- You get a fantastic picture of how new materials might be built.
- Yeni materyallerin nasıl inşa edilebileceğine dair harika bir resim elde ettiniz.
- We need the big picture to be put in place to convince people what the nature of this historic project is of.
- İnsanları bu tarihi projenin niteliğine ikna etmek için büyük resmin ortaya konmasına ihtiyacımız var.
- It is our task, and that of the media, to offer the people a true picture of reality, whether this is beneficial or not.
- Bizim ve medyanın görevi, faydalı olsun ya da olmasın, insanlara gerçekliğin doğru bir resmini sunmaktır.
- The big picture in this matter is, of course, specifically the United States' relations with the surrounding world.
- Bu konudaki büyük resim elbette özellikle Amerika Birleşik Devletleri'nin çevresindeki dünyayla olan ilişkileridir.
- It is in this context that the concept of frontloading enters the picture as the instrument we came to use.
- Bu bağlamda, önden yükleme kavramı, kullanmaya başladığımız araç olarak resme girmektedir.
- We have brought Eurocontrol into the picture, which I think was absolutely necessary.
- Eurocontrol'ü resmin içine dahil ettik ki bence bu kesinlikle gerekliydi.
- This is part of the much bigger picture.
- Bu çok daha büyük bir resmin parçasıdır.
- Part of our picture of Europe is, after all, that small countries have a value of their own.
- Ne de olsa Avrupa resmimizin bir parçası da küçük ülkelerin kendilerine ait bir değere sahip olmalarıdır.
- I think this will give us a better statistical picture, which we do not have at present.
- Bunun bize şu anda sahip olmadığımız daha iyi bir istatistiki resim vereceğini düşünüyorum.
- It is our task, and that of the media, to offer the people a true picture of reality, whether this is beneficial or not.
- Bizim ve medyanın görevi, faydalı olsun ya da olmasın, insanlara gerçeklerin doğru bir resmini sunmaktır.
- Obviously, trade and funding must be part of the picture.
- Ticaret ve finansmanın da resmin bir parçası olması gerektiği açıktır.
- This is the vague picture of his absolute rule that millions of North Koreans get.
- Milyonlarca Kuzey Korelinin kafasında onun mutlak yönetimine dair belirsiz bir resim var.
- We must not, and cannot, lose sight of this fact, but we must look at the bigger picture.
- Bu gerçeği gözden kaçırmamalıyız ve kaçırmamalıyız, ancak daha büyük resme bakmalıyız.
- The picture you painted was not quite accurate.
- Çizdiğiniz resim tam olarak doğru değildi.
- We must not, and cannot, lose sight of this fact, but we must look at the bigger picture.
- Bu gerçeği gözden kaçırmamalıyız ve kaçırmamalıyız ancak daha büyük resme bakmalıyız.
- Indeed, the citizen who is positively disposed towards this society has no way of gaining an overall picture.
- Gerçekten de bu topluma olumlu yaklaşan bir vatandaşın genel bir resim elde etmesi mümkün değildir.
- A big garden and swimming pool completes the whole picture.
- Büyük bir bahçe ve yüzme havuzu tüm resmi tamamlıyor.
- You see, I saw that picture in the newspaper first this morning.
- Anlarsınız, o resmi ilkin bu sabah gazetede gördüm.
- How did you get a naked picture of me?
- Çıplak bir resmimi nasıl buldun?
- Tom was looking at a picture of Mary.
- Tom, Mary'nin bir resmine bakıyordu.
- Post your picture in the wall.
- Resmini duvara as.
- You look different than your picture.
- Resimdekinden farklı görünüyorsun.
- Please take a look at this picture.
- Lütfen bu resme bir göz at.
- Please show me your picture.
- Lütfen bana resmini göster.
- Did you find another picture?
- Başka bir resim mi buldun?
- I have a picture of the airport.
- Havaalanının bir resmi elimde.
- I can draw you a picture of that if you want me to.
- İstiyorsan sana onunla ilgili bir resim çizebilirim.
- Don't show me her picture anymore.
- Artık bana onun resmini gösterme.
- What's wrong with this picture?
- Bu resimde yanlış olan nedir?
- Can someone take our picture?
- Birisi bizim resmimizi çekebilir mi?
- Would you send me your picture?
- Bana resmini gönderir misin?
- Do you have a picture of Tom?
- Tom'un bir resmi var mı?
- I'd like to show this picture of Tom to you.
- Tom'un bu resmini size göstermek istiyorum.
- She is looking at a beautiful picture.
- Güzel bir resme bakıyor.
- Tom stared at the picture of his daughter.
- Tom kızının resmine baktı.
- I'd like to show this picture of Tom to you.
- Tom'un bu resmini sana göstermek istiyorum.
- Can you take our picture?
- Resmimizi çekebilir misin?
- Have you changed your profile picture recently?
- Son zamanlarda profil resminizi değiştirdiniz mi?
- Could you send me a picture of you?
- Bana bir resminizi gönderebilir misiniz?
- This is a picture of me.
- Bu benim bir resmim.
- Click the picture to go to the next page!
- Sonraki sayfaya gitmek için resme tıklayın!
- She showed a picture.
- O bir resim gösterdi.
- Do you have Tom's picture?
- Tom'un resmi var mı?
- I like your profile picture.
- Profil resmini beğeniyorum.
- It doesn't look exactly like the picture in the catalog.
- Bu katalogtaki resme tam olarak benzemiyor.
- I saw Tom's picture in today's newspaper.
- Tom'un resmini bugünkü gazetede gördüm.
- I tore the picture out of the album.
- Resmi albümden yırtıp çıkardım.
- This is a picture of Tom and his cat.
- Bu, Tom ve kedisinin bir resmi.
- That picture was taken three years ago.
- Bu resim üç yıl önce çekilmiş.
- Is that a recent picture?
- Bu yeni bir resim mi?
- Tom pointed to the picture on the wall.
- Tom duvardaki resmi işaret etti.
- She looked at the picture to refresh her memory.
- O, hafızasını tazelemek için resme baktı.
- They posed for a picture in front of the castle.
- Onlar kalenin önünde bir resim için poz verdiler.
- What are you still doing with her picture?
- Hâlâ onun resmi ile ne yapıyorsun?
- Having seen him in the picture, I recognized him at once.
- Resimde gördükten sonra, onu derhal tanıdım.
- Can you show me that picture?
- O resmi bana gösterebilir misin?
- I saw Tom's picture in the newspaper.
- Tom'un resmini gazetede gördüm.
- Tom showed me a picture of the food they had eaten.
- Tom bana yedikleri yiyeceğin bir resmini gösterdi.
- Tom showed Mary another picture.
- Tom Mary'ye başka bir resim gösterdi.
- Who's that sitting next to you in this picture?
- Bu resimde senin yanında oturan kim?
- This is a picture of the ship I was on.
- Bu, içinde bulunduğum geminin bir resmi.
- I wonder where to hang this picture that Tom gave me.
- Tom'un bana verdiği bu resmi nereye asacağımı merak ediyorum.
- Please give me your picture so I don't forget how you look.
- Lütfen bana resmini ver ki nasıl göründüğünü unutmayayım.
- Mary showed us a picture of her boyfriend.
- Mary bize erkek arkadaşının bir resmini gösterdi.
- Tom showed us a picture of Mary.
- Tom bize Mary'nin bir resmini gösterdi.
- Here's a picture of Tom.
- İşte Tom'un bir resmi.
- Do you have the picture?
- Resim sende mi?
- I love that picture.
- O resmi seviyorum.
- Here's a picture of my daughter.
- İşte kızımın bir resmi.
- I saw your picture in the paper.
- Gazetede senin resmini gördüm.
- John stared at the picture.
- John resme baktı.
- The picture is hung upside down.
- Resim baş aşağı asılı.
- Tom kept looking at Mary's picture.
- Tom Mary'nin resmine bakmayı sürdürdü.
- Show her the picture.
- Ona resmi göster.
- If you aren't there, we'll have our picture taken without you.
- Eğer orada değilsen resmimizi sensiz çektireceğiz.
- How do you post a picture?
- Nasıl resim gönderiyorsunuz?
- Come closer and have a good look at this picture.
- Daha yakına gel ve bu resme iyice bir göz at.
- The picture of the accident makes me sick.
- Kazanın resmi midemi bulandırıyor.
- Write something about this picture.
- Bu resim hakkında bir şey yaz.
- He sent me his picture.
- O bana kendi resmini gönderdi.
- The dealer took advantage of her ignorance and bought the picture very cheap.
- Satıcı onun cehaletinden yararlandı ve resmi çok ucuza satın aldı.
- Tom sent Mary the picture.
- Tom, resmi Mary'ye gönderdi.
- The picture is presumed to have been painted by Picasso.
- Resmin Picasso tarafından yapıldığı tahmin ediliyor.
- She took a picture down.
- Bir resmi indirdi.
- Tom was happy that his daughter drew him a picture and he thought about it all day.
- Tom, kızı ona bir resim çizdiği için mutluydu ve bütün gün bunu düşündü.
- The picture's age has not yet been determined.
- Resmin yaşı henüz belirlenmedi.
- What do you see in the picture?
- Resimde ne görüyorsun?
- Look at this picture again.
- Bu resme tekrar bak.
- That's a nice picture.
- O güzel bir resim.
- Is this a picture that he drew by himself?
- Bu onun kendi çizdiği bir resim mi?
- He secretly showed me her picture.
- Bana gizlice onun resmini gösterdi.
- This is a picture of Tom's family.
- Bu Tom'un ailesinin resmi.
- Tom asked me who had painted the picture.
- Tom bana resmi kimin yaptığını sordu.
- Tom said he wanted a picture of me.
- Tom benim bir resmimi istediğini söyledi.
- Layla saw Sami's profile picture and she liked it.
- Leyla, Sami'nin profil resmini gördü ve onu beğendi.
- I don't recognize any of the people in the picture.
- Resimdeki insanların hiçbirini tanımıyorum.
- Look at this picture of my grandfather's car.
- Büyükbabamın arabasının resmine bak.
- That picture brought back a lot of memories.
- O resim birçok anıları geri getirdi.
- Here's a picture of Tom.
- İşte, Tom'un bir resmi.
- Everyone is smiling in the picture.
- Resimde herkes gülümsüyor.
- You may take any picture you like.
- İstediğiniz herhangi bir resmi alabilirsiniz.
- Layla saw Sami's profile picture and she liked it.
- Layla Sami'nin profil resmini gördü ve beğendi.
- Send me a picture of yourself.
- Bana kendi resmini gönder.
- I bought a leather frame for the picture.
- Resim için deri bir çerçeve aldım.
- This picture is horrible.
- Bu resim korkunç.
- The picture reminds me of my school days.
- Resim bana okul günlerimi hatırlatıyor.
- I saw the picture of the fish you caught.
- Yakaladığın balığın resmini gördüm.
- Let's complete this picture quickly.
- Bu resmi çabucak tamamlayalım.
- Let me show you a picture of the Statue of Liberty.
- Size Özgürlük Heykeli'nin bir resmini göstereyim.
- Is that a picture of Tom on the wall?
- Duvardaki Tom'un resmi mi?
- This is an excellent picture.
- Bu mükemmel bir resim.
- Here's a picture of them.
- İşte onların bir resmi.
- This picture has very low resolution, the quality is very low.
- Bu resmin çözünürlüğü çok düşük, kalitesi çok düşük.
- The best part of beauty is that which no picture can express.
- Güzelliğin en mükemmel tarafı, hiçbir resimle tarif edilememesidir.
- Look at this picture of my grandfather's car.
- Büyükbabamın arabasının bu resmine bak.
- Why do you want my picture?
- Niçin benim resmimi istiyorsunuz?
- This picture was taken five years ago.
- Bu resim beş yıl önce çekilmiş.
- I think we have an old picture of you and Tom somewhere.
- Sanırım bir yerde senin ve Tom'un eski bir resmine sahibiz.
- Tom showed Mary a picture of John.
- Tom Mary'ye John'un resmini gösterdi.
- Look at the picture.
- Resme bak.
- Tom hasn't seen this picture yet.
- Tom henüz bu resmi görmedi.
- I snapped a picture.
- Ben bir resim çektim.
- I know the artist who painted this picture.
- Bu resmi yapan sanatçıyı biliyorum.
- Tom is the one who painted this picture.
- Bu resmi yapan kişi Tom'dur.
- This picture of Tom was taken in Boston last year.
- Tom bu resmi geçen yıl Boston'da çekildi.
- Look at this picture of her.
- Onun bu resmine bak.
- This picture always reminds me of my hometown.
- Bu resim her zaman bana memleketimi hatırlatıyor.
- The picture was painted by Picasso.
- Resim Picasso tarafından yapıldı.
- This picture shows how stupid I used to look.
- Bu resim eskiden ne kadar aptal göründüğümü gösteriyor.
- Would you send me your picture?
- Resminizi bana gönderir misiniz?
- Do you like to look at her picture?
- Onun resmine bakmayı seviyor musun?
- Tom took Mary's picture.
- Tom, Mary'nin resmini çekti.
- Do you have a picture of him?
- Onun bir resmi var mı?
- I like your profile picture.
- Profil resminizi sevdim.
- That picture was taken three years ago.
- O resim üç yıl önce çekildi.
- By whom was this picture painted?
- Bu resim kim tarafından yapıldı?
- Tom looked at Mary's picture.
- Tom, Mary'nin resmine baktı.
- Don't take my picture!
- Resmimi çekmeyin!
- Bright picture.
- Parlak bir resim.
- Let's complete this picture quickly.
- Çabucak bu resmi tamamlayalım.
- Time probably didn't permit the taking of a pretty picture with vivid colours.
- Zaman muhtemelen canlı renklerle güzel bir resim çekmeye izin vermedi.
- The picture is hung crooked.
- Resim eğri asılmış.
- Tom showed Mary a picture of John and another boy.
- Tom Mary'ye John'un ve başka bir çocuğun bir resmini gösterdi.
- It's just a picture I downloaded from the Internet.
- Sadece internetten indirdiğim bir resim.
- I found the picture you were looking for.
- Aradığın resmi buldum.
- His picture was in the newspaper.
- Onun resmi gazetedeydi.
- Did Tom show you the picture?
- Tom sana resmi gösterdi mi?
- Someone liked my picture on Instagram.
- Biri İnstagramda benim resmimi beğendi.
- Tom has a picture he wants to show Mary.
- Tom'un Mary'ye göstermek istediği bir resim var.
- It's not a pretty picture.
- Pek hoş bir resim değil.
- Sami posted a nude picture of Layla on Facebook.
- Sami Facebook'ta Layla'nın çıplak bir resmini paylaştı.
- Is it a recent picture?
- O yeni bir resim mi?
- Please send me your picture.
- Lütfen bana resmini gönder.
- There wasn't a single picture on the wall.
- Duvarda tek bir resim bile yoktu.
- This picture shows how stupid I used to look.
- Bu resim eskiden ne kadar aptalca göründüğümü gösteriyor.
- I don't have a picture of them.
- Bende onların resmi yok.
- This is a picture of Tom and his wife.
- Bu, Tom'un ve karısının bir resmi.
- The picture is colorful in contrast with this one.
- Resim, bunun aksine çok renkli.
- Look at that picture on the desk.
- Masadaki şu resme bak.
- I found the picture Tom was looking for.
- Tom'un aradığı resmi buldum.
- This picture is blurry.
- Bu resim bulanık.
- I saw her picture.
- Onun resmini gördüm.
- He is the boy who painted this picture.
- Bu resmi yapan çocuk o.
- Give them this picture.
- Onlara bu resmi ver.
- I'm the one who painted this picture.
- Bu resmi yapan kişi benim.
- Can someone take our picture?
- Biri resmimizi çekebilir mi?
- I helped Tom decide where to hang the picture.
- Tom'un resmi nereye asacağına karar vermesine yardım ettim.
- I tore the picture out of the album.
- Albümdeki resmi yırtıp attım.
- Is this really you in this picture?
- Bu resimdeki gerçekten sen misin?
- Can you spot Tom in this picture?
- Tom'u bu resimde görebiliyor musun?
- Sami took Layla's picture.
- Sami, Leyla'nın resmini çekti.
- Can you identify the man using this picture?
- Bu resmi kullanarak adamı teşhis edebilir misiniz?
- Why did you ask her to send you her picture?
- Neden onun sana onun resmini göndermesini istedin?
- Tom looked at Mary's picture.
- Tom Mary'nin resmine baktı.
- Where did you put her picture?
- Onun resmini nereye koydun?
- Where was this picture taken?
- Bu resim nerede çekildi?
- Could I get a copy of the picture you took of me last night?
- Dün gece çektiğiniz resmin bir kopyasını alabilir miyim?
- It's important to look at the big picture here.
- Burada büyük resme bakmak önemlidir.
- Tom's picture is on the front page of today's newspaper.
- Tom'un resmi bugünkü gazetenin ön sayfasındadır.
- Tom took off the picture on the wall and hung another there.
- Tom duvardaki resmi kaldırıp yerine başka bir resim astı.
- Tom handed the picture back to Mary.
- Tom resmi Mary'ye geri verdi.
- Show them the picture.
- Onlara resmi göster.
- Look at the picture.
- Resme bakın.
- That's a good picture.
- O iyi bir resim.
- Tom is in this picture, too.
- Tom da bu resimde.
- Tom showed Mary the picture he was drawing.
- Tom Mary'ye çektiği resmi gösterdi.
- She painted a beautiful picture of her mother.
- Annesinin çok güzel bir resmini çizmiş.
- I don't remember when I took this picture.
- Bu resmi ne zaman çektiğimi hatırlamıyorum.
- You look great in this picture.
- Bu resimde harika görünüyorsun.
- At last I found the picture I was looking for.
- Sonunda aradığım resmi buldum.
- Tom sent Mary the picture.
- Tom resmi Mary'ye gönderdi.
- Everyone posed for a picture.
- Herkes bir resim için poz verdi.
- Let me have a look at the picture.
- Resme bir bakayım.
- She commented on a picture.
- O bir resim hakkında yorum yaptı.
- When I see this picture, I always think of the old days.
- Bu resmi gördüğümde, hep eski günler aklıma geliyor.
- Please let me take your picture.
- Lütfen resminizi çekmeme izin verin.
- I think Tom is the person who painted that picture.
- Bence bu resmi yapan kişi Tom.
- He kept looking at the picture.
- O, resme bakmaya devam etti.
- Do you know this man in the picture?
- Resimdeki bu adamı tanıyor musun?
- Did you like my picture?
- Resmimi beğendin mi?
- Tom, I found the picture you were looking for.
- Tom, aradığın resmi buldum.
- I paid only a trifle for the picture.
- Ben resim için sadece önemsiz bir miktar ödedim.
- This is a picture that he himself drew.
- Bu kendi çizdiği bir resim.
- Who is the girl in this picture?
- Bu resimdeki kız kimdir?
- My grandfather's picture is on the wall.
- Büyükbabamın resmi duvarda asılı.
- I brought a picture of them.
- Onların bir resmini getirdim.
- That's a good picture.
- Bu iyi bir resim.
- Here's a picture of my baby.
- İşte bebeğimin bir resmi.
- She cut a picture out of the book.
- Kitaptan bir resim kesmiş.
- Mary showed me a picture of her boyfriend.
- Mary bana sevgilisinin bir resmini gösterdi.
- Write in words the numbers you can see in the picture!
- Resimde görebildiğin rakamları yazıyla yaz!
- Let me show you a picture of my wife.
- Sana karımın bir resmini göstereyim.
- Having seen him in the picture, I recognized him at once.
- Onu resimde görünce hemen tanıdım.
- He asked me who had painted the picture.
- Bana resmi kimin yaptığını sordu.
- There is a picture that he himself drew.
- Kendi çizdiği bir resim var.
- I don't know who painted this picture.
- Bu resmi kimin yaptığını bilmiyorum.
- This is a picture of an airport.
- Bu bir havaalanı resmi.
- Tom is coloring a picture.
- Tom bir resmi renklendiriyor.
- What do you see in the picture?
- Resimde ne görüyorsunuz?
- That picture brought back a lot of memories.
- Bu resim birçok anıyı canlandırdı.
- You're missing the bigger picture.
- Büyük resmi kaçırıyorsunuz.
- Is this a picture that you drew by yourself?
- Bu kendi çizdiğin bir resim midir?
- A very beautiful picture is hanging on the wall.
- Duvarda çok güzel bir resim asılı.
- Where are you in the picture?
- Resmin neresindesin?
- Why is there a picture of a big spider at the bottom of the Wikipedia page for arachnophobia?
- Araknofobi için Wikipedia sayfasının altında neden büyük bir örümcek resmi var?
- Tom liked Mary's picture on Facebook.
- Tom, Facebook'ta Mary'nin resmini beğendi.
- Where does Tom want to hang the picture?
- Tom resmi nereye asmak istiyor?
- This picture was painted by Tom.
- Bu resim Tom tarafından çizildi.
- Tom showed Mary a picture of his children.
- Tom Mary'ye onun çocuklarıyla ilgili bir resim gösterdi.
- How many girls are there in this picture?
- Bu resimde kaç tane kız var?
- Tom showed Mary a picture of John.
- Tom, Mary'ye John'un bir resmini gösterdi.
- This is a picture of them.
- Bu onların bir resmi.
- Where did you have your picture taken?
- Resmini nerede çektirdin?
- On the wall there was a big picture of Sir Anthony at the piano.
- Duvarda Sir Anthony'nin piyanoda büyük bir resmi vardı.
- Tom's pillow is pink and has a picture of a fairy on it.
- Tom'un yastığı pembedir ve onun üzerinde bir peri resmi vardır.
- Could you take our picture?
- Resmimizi çeker misin?
- I have to change my profile picture.
- Profil resmimi değiştirmeliyim.
- I've seen this picture before.
- Bu resmi daha önce gördüm.
- Mary showed us a picture of her boyfriend.
- Mary bize sevgilisinin bir resmini gösterdi.
- I'll send you Tom's picture.
- Sana Tom'un resmini göndereceğim.
- This picture is horrible.
- Bu resim berbat.
- Mary posted the picture on her wall.
- Mary resmi onun duvarına astı.
- I compared this picture with that picture.
- Bu resmi şu resimle karşılaştırdım.
- Is this a picture that you drew by yourself?
- Bu kendi çizdiğiniz bir resim mi?
- I wonder what inspired Tom to paint that picture?
- Acaba Tom'a bu resmi yapması için ne ilham verdi?
- Tom has a picture of Mary on his desk.
- Tom'un masasında Mary'nin bir resmi var.
- This isn't Tom's picture.
- Bu Tom'un resmi değil.
- I drew a mustache on Mary's picture.
- Mary'nin resmine bir bıyık çizdim.
- Sami put the picture in his breast pocket.
- Sami resmi göğüs cebine koydu.
- Every time I look at this picture, I think of my father.
- Bu resme her bakışımda, babamı hatırlarım.
- I asked Tom not to post my picture on his website.
- Ben Tom'un benim resmimi onun web sitesinde ilan etmemesini istedim.
- Don't send the picture to me; post it on Twitter.
- Resmi bana gönderme; Twitter'da yayınla.
- Tom asked Mary if she would take his picture.
- Tom Mary'ye resmini çekip çekmeyeceğini sordu.
- Please send me a picture of yourself.
- Lütfen bana bir resminizi gönderin.
- He framed the picture he had bought on the street.
- Caddede aldığı resmi çerçeveletti.
- Tom tore Mary's picture up.
- Tom, Mary'nin resmini yırtıp attı.
- This picture reminds me of when I was a student.
- Bu resim bana öğrencilik yıllarımı hatırlatıyor.
- She showed a picture.
- Bir resim gösterdi.
- The picture is hanging on the wall.
- Resim duvarda asılıdır.
- I'd like to bring attention to this picture again.
- Bu resme tekrar dikkat çekmek istiyorum.
- The picture has already been finished by him.
- Resim, onun tarafından zaten bitirilmiş.
- What's wrong with this picture?
- Bu resmin ne sorunu var?
- I know the artist who painted this picture.
- Bu resmi yapan ressamı tanıyorum.
- The picture is colorful in contrast with this one.
- Resim, bunun aksine renkli.
- Tom painted that picture last summer.
- Tom o resmi geçen yaz yaptı.
- She hung the picture upside down.
- Resmi baş aşağı asmış.
- Tom showed Mary a picture of his high school.
- Tom Mary'ye lisesinin bir resmini gösterdi.
- This picture always reminds me of my hometown.
- Bu resim bana hep memleketimi hatırlatıyor.
- This picture is beautiful.
- Bu resim çok güzel.
- This is a picture of Tom's wife.
- Bu, Tom'un eşinin bir resmi.
- Everybody in the picture is smiling happily.
- Resimdeki herkes mutlu şekilde gülümsüyor.
- In her notebook, she drew a copy of the picture that was in the book.
- Defterine, kitaptaki resmin bir kopyasını çizdi.
- Is that a recent picture?
- Bu yeni çekilmiş bir resim mi?
- He showed me her picture in private.
- Bana özel olarak onun resmini gösterdi.
- He stared at the picture.
- Resme baktı.
- Tom sent me a picture of Mary.
- Tom bana Mary'nin bir resmini gönderdi.
- Tom isn't in this picture.
- Tom bu resimde değil.
- Tom took this picture.
- Tom bu resmi çekti.
- Each time I see this picture, I remember my father.
- Bu resmi her gördüğümde, babamı hatırlıyorum.
- I have only one picture of my grandmother.
- Elimde ninemin sadece bir resmi var.
- Can I get a picture of the whole team?
- Tüm takımın bir resmini çekebilir miyim?
- The picture is in black and white.
- Bu resim siyah ve beyaz.
- I am sticking a picture on the cupboard.
- Dolabın üstüne bir resim yapıştırıyorum.
- Here is a picture to show you.
- İşte sana gösterecek bir resim.
- Tom handed the picture to Mary.
- Tom resmi Mary'ye uzattı.
- Here's a picture of us.
- İşte bizim bir resmimiz.
- Sami sent Layla a funny picture.
- Sami Leyla'ya komik bir resim gönderdi.
- The picture was hung upside down.
- Resim, baş aşağı asılı idi.
- I don't have a picture of you.
- Bende senin resmin yok.
- Have a look at that picture.
- Şu resme bir bak.
- While I was cleaning out my desk, I came across this old picture.
- Masamı temizlerken bu eski resme rastladım.
- Just looking at a picture of food makes me feel nauseous.
- Yemek resmine bakmak bile midemi bulandırıyor.
- I framed the picture.
- Resmi çerçeveledim.
- I have Tom's picture right here.
- Tom'un resmi burada.
- He stared at the picture.
- O, resme baktı.
- Did he show you the picture?
- Sana resmi gösterdi mi?
- Who painted this picture?
- Bu resmi kim yaptı?
- Don't let him tear this picture.
- Bu resmi yırtmasına izin verme.
- Do you have a picture of her?
- Onun bir resmi var mı?
- I think I may have a picture of Tom I can show you.
- Sanırım Tom'un sana gösterebileceğim bir resmine sahip olabilirim.
- You want my picture?
- Resmimi mi istiyorsunuz?
- He showed me her picture in private.
- O, bana özel olarak resmini gösterdi.
- This is a picture of them.
- Bu onların resmi.
- Look at this picture of him.
- Adamın şu resmine bak.
- Look at this picture of Tom.
- Tom'un bu resmine bak.
- Sami hated that picture.
- Sami o resimden nefret ediyordu.
- Tom showed me a picture.
- Tom bana bir resim gösterdi.
- You're not looking at the whole picture.
- Bütün resme bakmıyorsunuz.
- The picture was taken from the air.
- Resim havadan çekildi.
- This is the most recent picture of Tom I could find.
- Bu, Tom'un bulabildiğim en son resmi.
- Write in words the numbers you can see in the picture!
- Resimde gördüğünüz sayıları kelimelerle yazın!
- This picture reminds me of when I was a student.
- Bu resim bana öğrenci olduğum zamanları hatırlatıyor.
- Write something about this picture.
- Bu resim hakkında bir şeyler yazın.
- You need to look at the big picture here.
- Sizin de büyük resme bakmanız gerekiyor.
- This is the picture Tom painted.
- Bu Tom'un çizdiği resim.
- Don't you want to see a picture of Tom?
- Tom'un bir resmini görmek istemiyor musun?
- Tom has a picture he wants to show us.
- Tom'un bize göstermek istediği bir resim var.
- Is this a picture that he drew by himself?
- Bu onun kendi yaptığı bir resim mi?
- I can draw you a picture of that if you want me to.
- Eğer istersen sana bunun bir resmini çizebilirim.
- The picture has a charm of its own.
- Resmin kendine ait bir cazibesi var.
- We need to look at the bigger picture.
- Büyük resme bakmalıyız.
- Is that a picture of you?
- Bu senin resmin mi?
- Everybody in the picture is smiling happily.
- Resimdeki herkes mutlu bir şekilde gülümsüyor.
- Tom is coloring a picture.
- Tom bir resim boyuyor.
- Did he show you the picture?
- O, resmi sana gösterdi mi?
- That's a really old picture.
- Bu gerçekten eski bir resim.
- I bought a leather frame for the picture.
- Ben resim için bir deri çerçeve satın aldım.
- Tom looked at the picture.
- Tom resme baktı.
- Tom was the one who painted this picture.
- Bu resmi yapan Tom'du.
- Click the picture, Paddy.
- Resme tıkla, Paddy.
- Tom asked Mary who painted the picture.
- Tom, Mary'ye resmi kimin yaptığını sordu.
- Nobody noticed that the picture was hung upside down.
- Kimse resmin baş aşağı asıldığını fark etmedi.
- This is a picture of one of my paintings.
- Bu resimlerimden birinin resmi.
- She helped her younger brother finish his picture.
- Küçük kardeşinin resmini bitirmesine yardım etti.
- That's a good picture of Tom.
- Bu Tom'un güzel bir resmi.
- Tom showed Mary my picture.
- Tom, Mary'ye resmimi gösterdi.
- Give Tom this picture.
- Tom'a bu resmi ver.
- Tom isn't in this picture.
- Tom bu resimde yok.
- This is a picture of my mother.
- Bu annemin resmi.
- The picture was wonderful.
- Resim harikaydı.
- I know you threw my picture away.
- Resmimi attığını biliyorum.
- Sami looked at the picture.
- Sami resme baktı.
- Sami loves this picture.
- Sami bu resmi seviyor.
- Tom sent me his picture.
- Tom bana resmini gönderdi.
- He painted that picture a while ago.
- O resmi bir süre önce yaptı.
- For my part, I don't like this picture.
- Kendi adıma, bu resimden hoşlanmadım.
- Come closer and have a good look at this picture.
- Yaklaşın ve şu resme iyice bakın.
- This is a picture of Tom's family.
- Bu Tom'un ailesinin bir resmi.
- When I painted this picture, I was 23 years old.
- Bu resmi yaptığımda 23 yaşındaydım.
- You're not looking at the big picture.
- Büyük resme bakmıyorsunuz.
- Tom showed me his picture.
- Tom bize resmini gösterdi.
- You may give this picture to whoever wants it.
- Bu resmi isteyene verebilirsin.
- Don't let him keep this picture.
- Bu resmi saklamasına izin verme.
- I really like this picture of you.
- Bu resmini çok beğendim.
- Tom painted a picture of the lake.
- Tom gölün resmini çizdi.
- I love this picture.
- Ben bu resmi seviyorum.
- Were you the one who painted this picture?
- Bu resmi yapan kişi sen miydin?
- Mary hasn't seen the picture yet.
- Mary henüz resmi görmedi.
- Look at this picture.
- Şu resme bir bakın.
- I saw the picture you took of that fish.
- Senin çektiğin o balık resmini gördüm.
- He showed me her picture.
- Bana onun resmini gösterdi.
- Can you show me that picture?
- Bana o resmi gösterebilir misin?
- His eye fell on the picture on the wall.
- Onun gözü duvardaki resme takıldı.
- Why have you changed your profile picture?
- Profil resmini neden değiştirdin?
- Tom just changed his profile picture.
- Tom az önce profil resmini değiştirdi.
- Tom kept looking at Mary's picture.
- Tom sürekli Mary'nin resmine bakıyordu.
- The picture on the wall was painted by Picasso.
- Duvardaki resim Picasso tarafından yapılmış.
- There are three people in the picture.
- Resimde üç kişi var.
- Look at this picture, please.
- Lütfen bu resme bak.
- Nobody noticed that the picture was hung upside down.
- Hiç kimse resmin baş aşağı asılı olduğunu fark etmedi.
- Tom didn't look at the picture again.
- Tom resme bir daha bakmadı.
- You're both missing the big picture.
- İkiniz de büyük resmi kaçırıyorsunuz.
- Are you getting the picture?
- Resim alınıyor mu?
- Tom always keeps Mary's picture in his wallet.
- Tom, Mary'nin resmini her zaman cüzdanında taşır.
- She has a picture.
- Elinde bir resim var.
- Sami sent Layla a funny picture.
- Sami, Layla'ya komik bir resim gönderdi.
- Tom sent Mary his picture.
- Tom Mary'ye resmini gönderdi.
- Tom thought that the picture hanging above the fireplace might be worth a lot of money.
- Tom şöminenin üzerinde asılı olan resmin çok para edebileceğini düşündü.
- Tom showed Mary a picture of his children.
- Tom, Mary'ye çocuklarının resmini gösterdi.
- Tom showed us a picture of his girlfriend.
- Tom bize kız arkadaşının bir resmini gösterdi.
- The picture is true to life.
- Resim çok gerçekçi.
- This is the picture I took in his house.
- Bu, onun evinde çektiğim resim.
- Tom is standing close to Mary in that picture.
- Tom bu resimde Mary'ye yakın duruyor.
- This picture always reminds me of my hometown.
- Bu resim her zaman bana memleketimi hatırlatır.
- Maybe you could draw me a picture.
- Belki bana bir resim çizebilirsin.
- Mary tore the picture into pieces.
- Mary resmi parçalara ayırdı.
- This is a picture of the first house we lived in.
- Bu, oturduğumuz ilk evin bir resmi.
- Tom just sat there and stared at Mary's picture.
- Tom sadece orada oturdu ve Mary'nin resmine baktı.
- The picture reminds me of my school days.
- Bu resim bana okul günlerimi anımsatıyor.
- Can I get a picture?
- Bir resim alabilir miyim?
- I'm the one who painted this picture.
- Bu resmi yapan benim.
- Look at that picture on the desk.
- Masanın üzerindeki şu resme bak.
- I drew a moustache on Mary's picture.
- Mary'nin resmine bir bıyık çizdim.
- He framed the picture he had bought on the street.
- Sokakta satın aldığı resmi çerçeveletti.
- Layla took a closer look at the picture.
- Layla resme daha yakından baktı.
- Tom looked at the picture carefully.
- Tom resme dikkatlice baktı.
- Tom found a picture of Mary and John.
- Tom, Mary ve John'un bir resmini buldu.
- Here's Tom's picture.
- İşte Tom'un resmi.
- Who's the girl in this picture?
- Bu resimdeki kız kim?
- I think you're missing the big picture.
- Sanırım büyük resmi kaçırıyorsun.
- When I saw the picture of my sister, I was astonished at how old she'd become.
- Kız kardeşimin resmini gördüğümde, ne kadar yaşlandığına hayret ettim.
- Tom painted that picture last summer.
- Tom bu resmi geçen yaz yaptı.
- I paid only a trifle for the picture.
- Resim için çok az para ödedim.
- I had him take my picture.
- Ona resmimi çektirdim.
- There's a picture of Tom on the wall.
- Duvarda Tom'un bir resmi var.
- The frame itself is worth more than the picture.
- Çerçevenin kendisi resimden daha değerli.
- The picture is presumed to have been painted by Picasso.
- Resmin Picasso tarafından yapıldığı tahmin edilmektedir.
- He showed us his mother's picture.
- Bize annesinin resmini gösterdi.
- Were you the one who painted this picture?
- Bu resmi yapan sen miydin?
- I brought a picture of Tom.
- Tom'un bir resmini getirdim.
- They all posed for a picture.
- Onların hepsi bir resim için poz verdi.
- He kept looking at the picture.
- Resme bakıp durdu.
- Tom sent me his picture.
- Tom bana kendi resmini gönderdi.
- That's a great picture.
- O harika bir resim.
- Tom was the one that painted this picture.
- Bu resmi yapan kişi Tom'du.
- What a cool picture!
- Ne güzel bir resim!
- Look at this picture, please.
- Şu resme bak lütfen.
- I helped him out with his picture.
- Ona resminde yardımcı oldum.
- Where did you find this picture?
- Bu resmi nereden buldun?
- Let me show you a picture of the Statue of Liberty.
- Sana Özgürlük Heykeli'nin bir resmini göstereyim.
- I would like your picture.
- Resmini istiyorum.
- The picture has already been finished by him.
- Resim, onun tarafından çoktan bitirildi.
- In the picture, there are three people who can be identified by name.
- Resimde, isimleriyle tanımlanabilecek üç kişi var.
- Sami wanted to keep that picture.
- Sami o resmi saklamak istedi.
- That's a very beautiful picture.
- Bu çok güzel bir resim.
- Don't let him tear this picture.
- Onun bu resmi yırtmasına izin verme.
- Have you seen the man in this picture?
- Bu resimdeki adamı gördün mü?
- Look at the picture at the top of the page.
- Sayfanın üstündeki resme bakın.
- Please send me a picture of yourself.
- Lütfen, bana bir resminizi gönderin.
- Tom sent Mary a picture of his friends.
- Tom Mary'ye arkadaşlarının bir resmini yolladı.
- The picture is nice, well done!
- Resim güzel, iyi yapılmış!
- When will that picture I wanted enlarged be ready?
- Büyütülmesini istediğim şu resim ne zaman hazır olacak?
- In the picture, there are three people who can be identified by name.
- Resimde, ismen tespit edilebilen üç kişi var.
- Here's a picture of us.
- İşte bizim resmimiz.
- Where is her picture?
- Onun resmi nerede?
- Tom showed the picture to Mary.
- Tom resmi Mary'ye gösterdi.
- This is a picture of us.
- Bu bizim bir resmimiz.
- Tom sent Mary his picture.
- Tom, Mary'ye resmini gönderdi.
- The best part of beauty is that which no picture can express.
- Güzelliğin en iyi yanı, hiçbir resmin ifade edemediğidir.
- I drew a mustache on Mary's picture.
- Mary'nin resmine bıyık çizdim.
- Let's complete this picture quickly.
- Haydi bu resmi çabucak tamamlayalım.
- Tom's picture is on the front page of today's newspaper.
- Tom'un resmi bugünkü gazetenin ön sayfasında yer alıyor.
- You're not looking at the big picture here.
- Buradaki büyük resme bakmıyorsun.
- Do you know who is looking at that picture?
- O resme kimin baktığını biliyor musunuz?
- Tom has a backpack with a picture of a fox on it.
- Tom'un üzerinde tilki resmi olan bir sırt çantası var.
- Let me show you the picture I painted last month.
- Sana geçen ay yaptığım resmi göstereyim.
- It is me that painted this picture.
- Bu resmi yapan benim.
- Marika looks like a Japanese woman on this picture.
- Marika bu resimde bir Japon kadını gibi görünüyor.
- Will you show me the picture?
- Bana resmi gösterir misin?
- I have to change my profile picture.
- Profil resmimi değiştirmem lazım.
- This is a picture that he himself drew.
- Bu kendisinin çizdiği bir resimdir.
- This is a picture of my grandmother.
- Bu büyükannemin bir resmi.
- I always think of my father when I look at this picture.
- Bu resme baktığımda her zaman babamı düşünüyorum.
- I'm looking at a pretty picture.
- Güzel bir resme bakıyorum.
- The picture is on the wall.
- Resim duvarda.
- Show us the picture.
- Bize resmi göster.
- Tom showed Mary a picture of John.
- Tom Mary'ye John'un bir resmini gösterdi.
- Tom showed me a picture of the food they had eaten.
- Tom bana yedikleri yemeğin resmini gösterdi.
- I was fifteen years old in this picture.
- Ben bu resimde on beş yaşındaydım.
- This is the finest picture I have ever seen.
- Bu şimdiye kadar gördüğüm en güzel resim.
- I hope to see his picture soon.
- Yakında onun resmini görmeyi umuyorum.
- This picture was taken five years ago.
- Bu resim beş yıl önce çekildi.
- When did you take this picture?
- Bu resmi ne zaman çektin?
- Tom found the picture he was looking for.
- Tom aradığı resmi buldu.
- Tom burned Mary's picture.
- Tom Mary'nin resmini yaktı.
- You gave me this picture a long time ago.
- Bu resmi bana uzun zaman önce vermiştin.
- Tom saw the bigger picture.
- Tom büyük resmi gördü.
- Hang that picture on the wall.
- Şu resmi duvara as.
- Do you recognise the person in this picture?
- Bu resimdeki kişiyi tanıyor musunuz?
- I have only one picture of great-grandmother.
- Büyük büyükannemin tek bir resmine sahibim.
- Tom showed Mary a picture of his high school.
- Tom, Mary'ye lisesinin bir resmini gösterdi.
- I'm trying to find a picture of Tom.
- Tom'un bir resmini bulmaya çalışıyorum.
- The picture was priced at 200,000 yen.
- Resmin fiyatı 200,000 yen.
- I brought a picture of him.
- Onun bir resmini getirdim.
- Here's a picture of my baby.
- İşte bebeğimin resmi.
- She will give her picture to whoever wants it.
- İsteyene resmini verecek.
- He showed me his picture.
- Bana resmini gösterdi.
- Tom doesn't know who painted that picture.
- Tom bu resmi kimin yaptığını bilmiyor.
- Have a look at that picture.
- Şu resme bir bakın.
- Why did you keep her picture?
- Neden onun resmini sakladın?
- I'm beginning to see the picture.
- Resmi görmeye başlıyorum.
- What can be seen in this picture?
- Bu resimde ne görülebilir?
- Where did you find this picture?
- Bu resmi nerede buldun?
- I'll send you my picture.
- Sana resmimi göndereceğim.
- Do you have a picture?
- Bir resmin var mı?
- Can you recognise the person in this picture?
- Bu resimdeki kişiyi tanıyabilir misin?
- Look at the picture on the wall.
- Duvardaki resme bak.
- Tom has a picture of Mary on his bedroom wall.
- Tom'un yatak odasının duvarında Mary'nin bir resmi var.
- This is a picture.
- Bu bir resim.
- This is a picture painted by him.
- Bu onun çizdiği bir resim.
- Did she show you the picture?
- Sana resmi gösterdi mi?
- There is a picture on the wall.
- Duvarda bir resim var.
- I wonder who liked my picture.
- Resmimi kimin beğendiğini merak ediyorum.
- Tom looks very handsome in this picture.
- Tom bu resimde çok yakışıklı görünüyor.
- I'll send you her picture.
- Sana onun resmini göndereceğim.
- Please take a look at that picture.
- Lütfen şu resme bir bakın.
- When I saw the picture, I remembered the story.
- Resmi gördüğümde, hikayeyi hatırladım.
- Meg colored the picture.
- Meg resmi boyadı.
- Tom's out of the picture.
- Tom resmin dışında.
- Did you like my picture?
- Resmimi sevdin mi?
- I've got a picture I want to show you.
- Sana göstermek istediğim bir resim var.
- Is that a picture of me?
- O benim bir resmim mi?
- Tom painted a picture of some roses.
- Tom güllerin bir resmini çizdi.
- Whose picture is this?
- Bu kimin resmi?
- I never look at this picture without thinking of those happy days.
- Bu resme bakıp da o mutlu günleri düşünmeden edemiyorum.
- You should get a picture of that.
- Onun bir resmini almalısın.
- Please show me your picture.
- Lütfen bana resminizi gösterin.
- She asked for a picture.
- O bir resim istedi.
- Tom looked just like his picture.
- Tom tıpkı resmindeki gibi görünüyordu.
- I'm hanging a picture of my grandmother on the wall.
- Büyükannemin bir resmini duvara asıyorum.
- Tom was the one who took this picture.
- Bu resmi çeken Tom'du.
- The picture reminds me of my happy school days.
- Bu resim bana mutlu okul günlerimi hatırlatıyor.
- What's wrong with this picture?
- Bu resmin nesi yanlış?
- You're both missing the big picture.
- Her ikiniz de büyük resmi kaçırıyorsunuz.
- What's wrong with this picture?
- Bu resmin nesi var?
- This isn't a picture of Tom.
- Bu Tom'un resmi değil.
- I'll send you a copy of that picture as soon as possible.
- Mümkün olan en kısa zamanda size o resmin bir kopyasını göndereceğiz.
- Can you recognise the person in this picture?
- Bu resimdeki kişiyi tanıyabildiniz mi?
- Tom saw a picture of Mary hanging on the wall.
- Tom, Mary'nin duvarda asılı bir resmini gördü.
- She looked at the picture.
- Resme baktı.
- Would you please take my picture?
- Lütfen resmimi çeker misin?
- How did you get this picture?
- Bu resmi nasıl elde ettin?
- Have you ever seen the picture painted by Picasso?
- Picasso tarafından yapılan resmi hiç gördünüz mü?
- A picture is worth a thousand words.
- Bir resim bin sözcüğe bedeldir.
- Who's that sitting next to you in this picture?
- Bu resimde yanınızda oturan kim?
- The picture is askew.
- Resim yamuk.
- Here's a picture of me.
- İşte benim resmim.
- Did you keep her picture because you still love her?
- Onu hala sevdiğin için mi resmini saklıyorsun?
- Who took the picture?
- Resmi kim çekti?
- That's an old picture.
- Bu eski bir resim.
- This is a picture that I drew.
- Bu, çizdiğim bir resim.
- Let me have a look at the picture.
- Resme bakmama izin verin.
- You're one of the people in this picture.
- Sen de bu resimdeki insanlardan birisin.
- Why did you ask her to give you her picture?
- Neden onun sana resmini vermesini istedin?
- What are you going to do with my picture?
- Benim resmimle ne yapacaksın?
- Tom showed me a picture of Mary.
- Tom bana Mary'nin bir resmini gösterdi.
- Tom showed Mary a picture of his dog.
- Tom Mary'ye köpeğinin bir resmini gösterdi.
- In order to see that picture better, I want to get a little closer.
- O resmi daha iyi görmek için, biraz yaklaşmak istiyorum.
- Don't take my picture!
- Resmimi çekme!
- This is a picture of my mother.
- Bu, annemin bir resmi.
- The price of the picture is 10 pounds.
- Resmin fiyatı 10 pound.
- There are two bottles of red wine on this picture.
- Bu resimde iki şişe kırmızı şarap var.
- That's a great picture.
- Bu harika bir resim.
- There is a picture that he himself drew.
- Kendisinin çizdiği bir resim var.
- Do you ever see yourself as part of a bigger picture?
- Kendini hiç daha büyük bir resmin parçası olarak görür müsün?
- Tom showed us his mother's picture.
- Tom bize annesinin resmini gösterdi.
- He asked for a picture.
- O bir resim istedi.
- It is the most artistic picture I have ever taken.
- Bu şimdiye kadar çektiğim en sanatsal resim.
- This is a genuine picture by Picasso.
- Bu, Picasso tarafından yapılmış orijinal bir resimdir.
- I always cry when I see this picture.
- Bu resmi gördüğümde hep ağlarım.
- Tom took a closer look at the picture.
- Tom resme daha yakından baktı.
- She has a picture.
- Onun bir resmi var.
- I took this picture in October.
- Bu resmi Ekim ayında çektim.
- Tom liked Mary's picture on Instagram.
- Tom, Mary'nin Instagram'daki resmini beğendi.
- You're not looking at the big picture.
- Büyük resme bakmıyorsun.
- Tom's pillow is pink and has a picture of a fairy on it.
- Tom'un yastığı pembe ve üzerinde bir peri resmi var.
- Look at this picture.
- Bu resime bak.
- Tom hasn't seen this picture yet.
- Tom bu resmi henüz görmedi.
- Don't look at her picture.
- Onun resmine bakma.
- Have a good look at this picture and tell me whether or not you can find me in it.
- Bu resme iyice bakın ve içinde beni bulup bulamadığınızı söyleyin.
- May I take your picture?
- Resmini çekebilir miyim?
- What do you imagine when you look at this picture?
- Bu resme baktığınızda ne hayal edersiniz?
- You need to look at the big picture.
- Büyük resme bakmanız gerekiyor.
- Tom doesn't look like the man in the picture.
- Tom resimdeki adama benzemiyor.
- My brother hung the picture upside down.
- Kardeşim resmi baş aşağı astı.
- This is the picture that Tom painted.
- Tom'un çizdiği resim budur.
- This picture is of my uncle.
- Bu resim amcamın.
- He showed me a picture of the food they had eaten.
- Bana yedikleri yemeğin resmini gösterdi.
- Let's get a picture of the whole team.
- Bütün takımın resmini çekelim.
- The picture that you hung up yesterday afternoon fell down this morning.
- Dün öğleden sonra astığın resim bu sabah düştü.
- Is it a recent picture?
- Bu yeni bir resim mi?
- She helped her younger brother finish his picture.
- O, küçük erkek kardeşine resmini bitirmesi için yardım etti.
- Send me a picture of yourself.
- Bana bir resmini gönder.
- What's her picture doing here?
- Onun resmi burada ne arıyor?
- Let's look at the bigger picture.
- Büyük resme bakalım.
- Tom showed Mary a picture.
- Tom, Mary'ye bir resim gösterdi.
- I don't have a picture of him.
- Onun resmi yok.
- Do you have a picture of us?
- Sende bizim resmimiz var mı?
- I was sixteen in this picture, and Tom was ten.
- Bu resimde ben 16 yaşındaydım, Tom ise 10.
- His picture was in the newspaper.
- Gazetede resmi vardı.
- Show me where Dan is in this picture.
- Bana Dan'in bu resimde nerede olduğunu göster.
- The picture is in the front of the book.
- Resim kitabın önünde.
- This picture must have been taken in 1964.
- Bu resim 1964 yılında çekilmiş olmalı.
- Here's a picture of you.
- İşte senin resmin.
- This is a picture of the Opera House in Sydney.
- Bu Sidney'deki Opera Binası'nın bir resmi.
- That's an old picture.
- O eski bir resim.
- Look at that picture.
- Şu resme bak.
- The person on the left ruins the balance of the picture.
- Soldaki kişi resmin dengesini bozuyor.
- Let's get a picture of the whole team.
- Bütün takımın bir resmini alalım.
- Tom posed for a picture.
- Tom bir resim için poz verdi.
- Tom was three years old when this picture was taken.
- Bu resim çekildiğinde Tom üç yaşındaydı.
- Tom's mother kept his graduation picture on the mantel.
- Tom'un annesi mezuniyet resmini şöminenin üzerinde tutuyor.
- The picture is nice.
- Resim güzel.
- That picture was taken in Boston.
- O resim Boston'da çekildi.
- Tom asked Mary to send him her picture.
- Tom, Mary'den ona resmini göndermesini istedi.
- This is the picture he painted.
- Onun yaptığı resim bu.
- She painted a beautiful picture of her mother.
- Annesinin güzel bir resmini çizdi.
- Mary showed me a picture of her boyfriend.
- Mary bana erkek arkadaşının bir resmini gösterdi.
- This picture is wonderful.
- Bu resim harika.
- The picture was hung upside down.
- Resim, baş aşağı asılmıştı.
- Why didn't you look at the picture?
- Resme niçin bakmadın?
- Sami hated that picture.
- Sami bu resimden nefret ederdi.
- Could you send me a picture?
- Bana bir resim gönderebilir misiniz?
- I know you threw my picture away.
- Resmimi çöpe attığını biliyorum.
- He showed me his picture.
- O, bana resmini gösterdi.
- Look at the picture which he painted.
- Çizdiği resme bakın.
- Picasso painted this picture in 1950.
- Picasso, 1950 yılında bu resmi yaptı.
- Here's a picture of her.
- İşte onun bir resmi.
- I really wish I knew who painted this picture.
- Bu resmi kimin yaptığını keşke bilsem.
- Do you know the boy in the picture?
- Resimdeki çocuğu tanıyor musun?
- Do you know who is looking at that picture?
- Bu resme kimin baktığını biliyor musun?
- I always think of my father when I look at this picture.
- Bu resme baktığımda hep babamı düşünürüm.
- The picture is in black and white.
- Resim siyah beyaz.
- Please send me your picture.
- Lütfen bana resminizi gönderin.
- You should have seen the picture.
- Resmi görmeliydin.
- The picture on the wall was painted by Picasso.
- Duvardaki resim, Picasso tarafından yapıldı.
- The picture reminds me of my happy old days.
- Resim bana mutlu eski günlerimi hatırlatıyor.
- This is the picture that Tom painted.
- Bu, Tom'un yaptığı resim.
- I really wish I knew who painted this picture.
- Keşke bu resmi kimin yaptığını bilseydim.
- She is looking at a beautiful picture.
- O, güzel bir resme bakıyor.
- This is a picture of Tom's house.
- Bu, Tom'un evinin bir resmi.
- Tom hung the picture on the wall.
- Tom resmi duvara astı.
- I am sending you a picture of my family.
- Sana ailemin bir resmini gönderiyorum.
- The picture on the wall was painted by Picasso.
- Duvardaki resim Picasso tarafından yapıldı.
- Give her this picture.
- Ona bu resmi ver.
- Did you keep her picture because you still love her?
- Onu hala sevdiğin için onun resmini sakladın mı?
- Tom asked Mary who had given her the picture.
- Tom, Mary'ye resmi ona kimin verdiğini sordu.
- Thomas has a picture of his family on his desk.
- Thomas'ın masasında ailesinin bir resmi var.
- Give him this picture.
- Ona bu resmi ver.
- I think I know who painted that picture.
- Sanırım bu resmi kimin yaptığını biliyorum.
- I saw Tom's picture in the newspaper.
- Gazetede Tom'un resmini gördüm.
- In her notebook, she drew a copy of the picture that was in the book.
- O, defterinde kitaptaki bir resmin kopyesini çizmişti.
- Is that a picture of Tom on your desk?
- Masandaki Tom'un resmi mi?
- Don't send the picture to me; post it on Twitter.
- Resmi bana göndermeyin; Twitter'da paylaşın.
- I'll get a picture of you giving your speech.
- Konuşmanı yaparken bir resmini çekeceğim.
- When did she give you her picture?
- O ne zaman sana resmini verdi?
- Who took this picture?
- Bu resmi kim çekti?
- I know who painted this picture.
- Bu resmi kimin yaptığını biliyorum.
- Every man's work, whether it be literature or music or a picture or architecture or anything else, is always a portrait of himself.
- Her insanın eseri, ister edebiyat, ister müzik, ister resim, ister mimari ya da başka bir şey olsun, her zaman kendisinin bir portresidir.
- He saw the picture clearly.
- O, resmi açıkça gördü.
- Nobody noticed that the picture had been hung upside down.
- Kimse resmin ters asılmış olduğunu fark etmedi.
- This is a picture I took last week.
- Bu, geçen hafta çektiğim bir resimdir.
- Who's the girl in this picture?
- Bu resimdeki kız kimdir?
- The picture was painted by a famous painter.
- Resim ünlü bir ressam tarafından yapılmış.
- Do you know who painted this picture?
- Bu resmi kimin yaptığını biliyor musun?
- The picture was painted by a famous painter.
- Resim ünlü bir ressam tarafından yapıldı.
- It's not a pretty picture.
- O güzel bir resim değil.
- She hung the picture upside down.
- O, resmi baş aşağı astı.
- Give me her picture.
- Bana onun resmini ver.
- The picture looks nicer from a distance.
- Resim uzaktan daha iyi görünür.
- Put a blue border around this picture.
- Bu resmin etrafına mavi bir kenarlık koy.
- Can you frame this picture?
- Bu resmi çerçeveleyebilir misin?
- The picture on the wall is the one that Tom painted last summer.
- Duvardaki resim Tom'un geçen yaz çizdiği resim.
- Did you like the picture I sent you?
- Sana gönderdiğim resmi beğendin mi?
- It's just a picture I downloaded from the Internet.
- Bu sadece internetten indirdiğim bir resim.
- How did you get this picture?
- Bu resmi nasıl aldın?
- He said that he had seen the picture before.
- Resmi daha önce gördüğünü söyledi.
- I am hanging up a picture of my grandmother.
- Büyükannemin bir resmini asıyorum.
- We need to look at the big picture.
- Büyük resme bakmalıyız.
- Look at this picture of my family.
- Ailemin bu resmine bak.
- Do you recognize the man in this picture?
- Bu resimdeki adamı tanıyor musun?
- Here is one picture of me.
- Bu da benim bir resmim.
- I like his picture.
- Onun resmini seviyorum.
- The price of the picture is 10 pounds.
- Resmin fiyatı 10 sterlin.
- Let's get a picture of us together for my mom.
- Annem için birlikte bir resmimizi çektirelim.
- It's a beautiful picture.
- Bu çok güzel bir resim.
- She showed him a picture of her high school.
- Ona lisesinin bir resmini gösterdi.
- This picture has a very interesting history.
- Bu resmin çok ilginç bir geçmişi var.
- Look at this picture of her.
- Şu kızın resmine bak.
- He looked at the picture.
- Resme baktı.
- This is a picture of my drawing.
- Bu benim resmimin bir fotoğrafı.
- What's wrong with the picture?
- Resmin nesi var?
- The girl in the picture is smiling.
- Resimdeki kız gülümsüyor.
- I looked at the picture.
- Resme baktım.
- Are you in this picture?
- Bu resimde sen var mısın?
- This is a picture of her.
- Bu onun bir resmi.
- This is the picture that Mary painted.
- Bu Mary'nin çizdiği resim.
- Can they see the picture?
- Onlar resmi görebilirler mi?
- Nothing is more vivid than a picture.
- Hiçbir şey bir resimden daha canlı değildir.
- Tom always keeps Mary's picture in his wallet.
- Tom her zaman Mary'nin resmini cüzdanında tutar.
- She commented on a picture.
- Bir resim hakkında yorum yaptı.
- Where did you find her picture?
- Onun resmini nereden buldun?
- Show me the picture.
- Bana resmi göster.
- Tom looked just like his picture.
- Tom tam resmine benziyordu.
- This is a genuine picture by Picasso.
- Bu Picasso'nun gerçek bir resmi.
- Give Tom this picture.
- Bu resmi Tom'a ver.
- Is this my picture?
- Bu benim resmim mi?
- Tom showed me a picture of his wife.
- Tom bana karısının bir resmini gösterdi.
- This is a picture of him.
- Bu onun bir resmi.
- This is a picture of his own painting.
- Bu kendi yaptığı bir resim.
- This is the most recent picture of Tom I have.
- Bu, Tom'un sahip olduğum en son resmi.
- Delete that picture.
- Sil o resmi.
- Add the picture.
- Resmi ekle.
- I sent Tom my picture.
- Tom'a resmimi gönderdim.
- I've just changed my profile picture.
- Profil resmimi yeni değiştirdim.
- Tom sent Mary a picture of his friends.
- Tom, Mary'ye arkadaşlarının resmini gönderdi.
- Tom showed Mary a picture of John and another boy.
- Tom Mary'ye John ve başka bir çocuğun resmini gösterdi.
- Everyone gathered together for the picture.
- Herkes resim için bir araya geldi.
- I don't have a picture of her.
- Onun resmi yok.
- She looked at the picture.
- O resme baktı.
- Picasso painted this picture in 1950.
- Picasso bu resmi, 1950 yılında yaptı.
- This picture is beautiful.
- Bu resim güzel.
- Tom sketched a picture of the killer.
- Tom katilin bir resmini çizdi.
- He painted a picture of a dog.
- O, bir köpek resmi yaptı.
- My picture's in every police station in the country.
- Ülkedeki her polis karakolunda resmim var.
- This picture has very low resolution, the quality is very low.
- Bu resim çok düşük çözünürlüğe sahip, kalitesi çok düşük.
- Let's look at the big picture.
- Büyük resme bakalım.
- This picture was painted by Tom.
- Bu resim Tom tarafından yapıldı.
- Is this your picture?
- Bu senin resmin mi?
- Who was the woman in the picture you posted on Facebook?
- Facebook'ta paylaştığın resimdeki kadın kimdi?
- Here's a picture of them.
- Bu da onların resmi.
- You should have seen the picture.
- Resmi görmeliydiniz.
- This picture was taken by Tom.
- Bu resim Tom tarafından çekildi.
- Can you see the picture?
- Resmi görebiliyor musun?
- Here's a picture of him.
- İşte onun bir resmi.
- I asked Tom not to post my picture on his website.
- Tom'dan resmimi web sitesine koymamasını istedim.
- Where is her picture?
- Nerede onun resmi?
- Tom stared at the picture.
- Tom resme baktı.
- Tom has a picture of his family on his desk.
- Tom'un masasında ailesinin bir resmi var.
- I think Tom is the person who painted that picture.
- Sanırım o resmi yapan kişi Tom'du.
- This is a picture of my father and his first wife.
- Bu, babamın ve ilk eşinin bir resmi.
- This is an excellent picture.
- Bu muhteşem bir resim.
- They wanted a wedding picture in front of the Eiffel Tower.
- Eyfel Kulesi'nin önünde bir düğün resmi istediler.
- That's hard to picture.
- Resim çizmek zor.
- You are holding my hand in that picture.
- O resimde elimi tutuyorsun.
- This is a picture of Tom and Mary.
- Bu, Tom ve Mary'nin bir resmi.
- Can they see the picture?
- Resmi görebiliyorlar mı?
- Not a bad picture!
- Fena bir resim değil!
- I've changed my profile picture.
- Profil resmimi değiştirdim.
- If you see the cat in this picture, please call us.
- Bu resimde kediyi görürseniz, lütfen bizi arayın.
- Tom looks very handsome in this picture.
- Bu resimde Tom çok yakışıklı görünüyor.
- I wonder where to hang the picture he gave me.
- Onun bana verdiği resmi nereye asacağımı merak ediyorum.
- This is the picture Tom painted.
- Bu, Tom'un yaptığı resim.
- Is this a picture that you yourself drew?
- Bu, kendi çizdiğin bir resim midir?
- Tom showed us a picture of his girlfriend.
- Tom bize kız arkadaşının resmini gösterdi.
- What's the story behind the picture?
- Resmin arkasındaki hikaye nedir?
- This kind of picture does not appeal to me.
- Bu tür resimler bana hitap etmiyor.
- I haven't found a single picture which showed her without a smile.
- Onu gülümsemeden gösteren tek bir resim bile bulamadım.
- What can be seen in this picture?
- Bu resimde ne görülüyor?
- You should have thrown that picture away.
- O resmi atmalıydın.
- I like her picture.
- Onun resmini beğendim.
- Can I get a picture of the whole team?
- Tüm takımın bir resmini alabilir miyim?
- This is a great picture.
- Bu muhteşem bir resim.
- Marika looks like a Japanese woman on this picture.
- Marika bu resimde bir Japon kadınına benziyor.
- This is the picture he painted.
- Bu onun çizdiği resim.
- How many girls are in this picture?
- Bu resimde kaç tane kız var?
- Tom showed me a picture of his family.
- Tom bana ailesinin bir resmini gösterdi.
- She cut a picture out of the book.
- Kitaptan bir resim kesti.
- This is a picture of him.
- Bu onun resmi.
- This is a picture of my car.
- Bu benim arabamın resmi.
- I sent him my picture.
- Ona resmimi gönderdim.
- Is this a picture that you yourself drew?
- Bu sizin çizdiğiniz bir resim mi?
- Tom's daughter drew him a picture.
- Tom'un kızı ona bir resim çizdi.
- This is a picture of my grandmother.
- Bu büyük annemin resmi.
- Tom deleted every picture he had of Mary.
- Tom, Mary'nin sahip olduğu her resmini sildi.
- The picture was held on by a pin.
- Resim bir iğne ile tutturulmuştu.
- This is a picture of Tom's wife.
- Bu Tom'un karısının resmi.
- Tom's pajamas have a picture of a cute little red squirrel printed on them.
- Tom'un pijamalarının üzerinde küçük sevimli kırmızı bir sincap resmi var.
- This is a picture of my father and his first wife.
- Bu babamın ve ilk karısının resmi.
- There is a picture of his own painting.
- Kendi yaptığı bir resim var.
- I don't have a picture of Tom.
- Tom'un bir resmi yok bende.
- It doesn't look exactly like the picture in the catalog.
- Katalogdaki resme tam olarak benzemiyor.
- This is a picture of the car that I restored.
- Bu restore ettiğim arabanın bir resmi.
- Did he draw this picture by himself?
- Bu resmi tek başına mı yaptı?
- Tom showed me a picture of his grandmother.
- Tom bana büyükannesinin bir resmini gösterdi.
- There wasn't a single picture on the wall.
- Duvarda tek bir resim yoktu.
- He asked me who painted the picture.
- Bana resmi kimin yaptığını sordu.
- I will send you a copy of this picture as soon as I can.
- Bu resmin bir kopyasını en kısa zamanda sana göndereceğim.
- The picture is askew.
- Resim çarpık.
- It's a black-and-white picture.
- Bu siyah-beyaz bir resim.
- Who painted this beautiful picture?
- Bu güzel resmi kim yaptı?
- I brought a picture of you.
- Senin bir resmini getirdim.
- Tom sent Mary a picture of himself.
- Tom, Mary'ye bir resmini gönderdi.
- I like the picture I'm watching now.
- Şimdi baktığım resmi seviyorum.
- Do you have a picture of me?
- Benim bir resmim var mı?
- The picture is in the front of the book.
- Resim kitabın ön yüzünde.
- I'm looking at a pretty picture.
- Ben güzel bir resme bakıyorum.
- I've seen that picture before.
- O resmi daha önce gördüm.
- Do you know this man in the picture?
- Resimdeki bu adamı tanıyor musunuz?
- Tom showed Mary a picture of his dog.
- Tom, Mary'ye köpeğinin bir resmini gösterdi.
- My brother hung the picture upside down.
- Kardeşim resmi baş aşağı asmış.
- I can see some intricate patterns in the picture.
- Resimde bazı karmaşık desenler görebiliyorum.
- That's a good picture of them.
- Bu onların güzel bir resmi.
- Tom tore Mary's picture up.
- Tom, Mary'nin resmini yırttı.
- Why did you ask her to give you her picture?
- Neden ondan sana resmini vermesini istedin?
- The picture is nice, well done!
- Resim güzel, aferin!
- Have a good look at this picture.
- Bu resme iyice bakın.
- Look at this picture of Tom.
- Tom'un şu resmine bak.
- By whom was this picture painted?
- Bu resim kim tarafından yapılmış?
- Tom saw a picture of Mary hanging on the wall.
- Tom Mary'nin duvarda asılı bir resmini gördü.
- Show me where Dan is in this picture.
- Bu resimde Dan'ın nerede olduğunu bana göster.
- I saw Tom's picture in today's newspaper.
- Bugünkü gazetede Tom'un resmini gördüm.
- Why do have a picture of Tom in your wallet?
- Neden cüzdanında Tom'un bir resmi var?
- Is Tom in the picture?
- Tom resimde mi?
- The picture is in this book.
- Resim bu kitaptadır.
- Please let me take your picture.
- Lütfen resmini çekmeme izin ver.
- Everybody in the picture is smiling.
- Resimdeki herkes gülümsüyor.
- Show Tom the picture.
- Tom'a resmi göster.
- He is the boy who painted this picture.
- O, bu resmi yapan çocuktur.
- When will that picture I wanted enlarged be ready?
- Büyütülmesini istediğim resim ne zaman hazır olacak?
- Please take a look at this picture.
- Lütfen bu resme bir göz atın.
- Is that a picture of Tom on your desk?
- Masandaki o resim Tom'un mu?
- I found the picture interesting.
- Resmi ilginç buldum.
- Why have you changed your profile picture?
- Profil resminizi neden değiştirdiniz?
- I've seen this picture before.
- Bu resmi daha önce görmüştüm.
- This is a picture of his own painting.
- Bu onun kendi yaptığı bir resimdir.
- You're not looking at the big picture here.
- Buradaki büyük resme bakmıyorsunuz.
- Tom insisted on taking my picture.
- Tom resmimi çekmek için ısrar etti.
- That's a nice picture.
- Güzel bir resim.
- I definitely remember seeing a picture of you and Tom together.
- Tom'la birlikte bir resminizi gördüğümü hatırlıyorum.
- He asked me who had painted the picture.
- Resmi kimin yaptığını sordu.
- Mary wants the nice picture of a penguin from Tom's profile.
- Mary, Tom'un profilindeki güzel penguen resmini istiyor.
- Why did you never want my picture?
- Neden resmimi hiç istemedin?
- Look at this picture of my family.
- Ailemin şu resmine bak.
- I took this picture a week ago.
- Ben bu resmi bir hafta önce çektim.
- His eye fell on the picture on the wall.
- Gözü duvardaki resme takıldı.
- He looked just like his picture on the wall of the theater.
- Tıpkı tiyatronun duvarındaki resmine benziyordu.
- Tom asked Mary to send him her picture.
- Tom Mary'den ona resmini göndermesini istedi.
- There are two bottles of red wine on this picture.
- Bu resimde iki kırmızı şarap şişesi var.
- I wonder what inspired Tom to paint that picture?
- Tom'a o resmi yapmak için neyin ilham kaynağı olduğunu merak ediyorum.
- I changed my profile picture.
- Profil resmimi değiştirdim.
- Mary posted the picture on her wall.
- Mary resmi duvarına astı.
- Tom was in almost every picture in Mary's album.
- Mary'nin albümündeki neredeyse her resimde Tom vardı.
- Look at the picture at the top of the page.
- Sayfanın üst kısmındaki resme bak.
- This picture reminds me of my childhood.
- Bu resim bana çocukluğumu hatırlatıyor.
- Can you frame this picture?
- Bu resmi çerçeveletebilir misin?
- Why didn't you look at the picture?
- Neden resme bakmadın?
- It's important to look at the big picture here.
- Burada büyük resme bakmak önemli.
- This is a picture of Tom and Mary.
- Bu Tom ve Mary'nin resmi.
- Did you see the picture?
- Resmi gördün mü?
- Could I get a copy of the picture you took of me last night?
- Dün gece benimle ilgili çektiğin resmin bir kopyasını alabilir miyim?
- I don't know who painted that picture.
- O resmi kimin yaptığını bilmiyorum.
- Every time I see this picture, I remember my father.
- Bu resmi her gördüğümde, babamı hatırlıyorum.
- You should get a picture of that.
- Bunun bir resmini çekmelisin.
- The picture looks strange because it has no perspective.
- Resim garip görünüyor çünkü perspektifi yok.
- Can I see a picture of Tom?
- Tom'un bir resmini görebilir miyim?
- Mary was upset when she saw a picture of Tom's ex-girlfriend in his wallet.
- Mary, Tom'un cüzdanında eski kız arkadaşının resmini görünce çok üzüldü.
- Have you changed your profile picture recently?
- Son zamanlarda profil resmini değiştirdin mi?
- If you see the cat in this picture, please call us.
- Bu resimdeki kediyi görürseniz, lütfen bizi arayın.
- Tom snapped a picture.
- Tom bir resim çekti.
- This is an excellent picture.
- Bu harika bir resim.
- Tom is standing close to Mary in that picture.
- Tom o resimde Mary'ye yakın duruyor.
- Tom showed Mary John's picture.
- Tom Mary'ye John'un resmini gösterdi.
- Have a good look at this picture.
- Bu resme iyi bakın.
- Tom showed me his picture.
- Tom bana resmini gösterdi.
- Send me your picture.
- Bana resmini gönder.
- Do you want to see a picture of Tom?
- Tom'un bir resmini görmek ister misin?
- Do you recognize the person in this picture?
- Bu resimdeki kişiyi tanıyor musunuz?
- Did she show you the picture?
- O, sana resmi gösterdi mi?
- I'm sure that Tom wasn't the one who painted that picture.
- O resmi yapan kişinin Tom olmadığından eminim.
- I hate that picture.
- Bu resimden nefret ediyorum.
- The picture is in this book.
- Resim bu kitapta.
- I cannot look at this picture without thinking of my dead mother.
- Bu resme bakınca ölen annemi düşünmeden edemiyorum.
- This is a picture of Tom.
- Bu Tom'un bir resmi.
- The frame itself is worth more than the picture.
- Çerçevenin kendisi resimden daha değerlidir.
- We thanked Tom for taking our picture.
- Tom'a resmimizi çektiği için teşekkür ettik.
- I like his picture.
- Onun resmini beğendim.
- How old was Tom in this picture?
- Tom bu resimde kaç yaşındaydı?
- My picture's in every police station in the country.
- Benim resmim, ülkedeki her karakolda bulunuyor.
- Tom has a backpack with a picture of a fox on it.
- Tom'un sırt çantasında bir tilki resmi var.
- I liked your picture.
- Resmini beğendim.
- Is this your picture?
- Bu sizin resminiz mi?
- Bright picture.
- Parlak resim.
- The picture is hung crooked.
- Resim yamuk asılmış.
- Every day you should at least listen to a short song, read a good poem, look at a beautiful picture, and, if possible, say several intelligent words.
- Her gün en azından kısa bir şarkı dinlemeli, iyi bir şiir okumalı, güzel bir resme bakmalı ve mümkünse birkaç akıllıca söz söylemelisiniz.
- What do you imagine when you look at this picture?
- Bu resme baktığınızda ne hayal ediyorsunuz?
- I asked Tom to take my picture.
- Tom'dan resmimi çekmesini istedim.
- Here is a picture to show you.
- İşte size gösterecek bir resim.
- I took this picture.
- Bu resmi çektim.
- I have never seen this picture on the net.
- Bu resmi internette hiç görmedim.
- This picture is hilarious.
- Bu resim çok komik.
- Can I have the picture back?
- Resmi geri alabilir miyim?
- Tom liked Mary's picture on Instagram.
- Tom, İnstagram'da Mary'nin resmini beğendi.
- This is a picture of me.
- Bu benim resmim.
- Let's get a picture of us together for my mom.
- Annem için birlikte bir resmimizi çekelim.
- Tom thought that the picture hanging above the fireplace might be worth a lot of money.
- Tom şöminenin üzerinde asılı resmin çok para edebileceğini düşündü.
- Do you have a picture of them?
- Sende onların resmi var mı?
- We need to look at the bigger picture.
- Büyük resme bakmamız gerekiyor.
- That's a pretty picture.
- Bu güzel bir resim.
- A picture is worth a thousand words.
- Bir resim bin kelimeye bedeldir.
- Tom showed us a picture of his mother.
- Tom bize annesinin bir resmini gösterdi.
- Someone liked my picture on Instagram.
- Birisi Instagram'da resmimi beğenmiş.
- This is a great picture.
- Bu harika bir resim.
- I'll send you a picture.
- Sana bir resim göndereceğim.
- I think you'd better change your profile picture.
- Bence profil resmini değiştirsen iyi olur.
- Tom showed Mary a picture of his family.
- Tom, Mary'ye ailesinin bir resmini gösterdi.
- Tom showed me Mary's picture.
- Tom bana Mary'nin resmini gösterdi.
- Tom has a picture of Mary on his bedroom wall.
- Tom'un yatak odası duvarında Mary'nin bir resmi vardır.
- They looked at the picture.
- Resme baktılar.
- Mary liked the cute penguin picture in Tom's user profile.
- Mary, Tom'un kullanıcı profilindeki sevimli penguen resmini beğendi.
- You're missing the bigger picture.
- Sen büyük resmi kaçırıyorsun.
- Is it a recent picture?
- O, yeni bir resim mi?
- Sami saw a picture of the woman.
- Sami kadının bir resmini gördü.
- Delete that picture.
- O resmi silin.
- This picture got a lot of likes.
- Bu resim çok beğeni aldı.
- That picture was taken by Tom.
- O resim Tom tarafından çekildi.
- I am sticking a picture on the cupboard.
- Dolabın üzerine bir resim yapıştırıyorum.
- This is a picture of the first train that ran between Tokyo and Yokohama.
- Bu Tokyo ve Yokohama arasında çalışan ilk trenin resmi.
- The picture was held on by a pin.
- Resim bir iğne ile tutturuldu.
- I'll send you her picture.
- Ben de sana onun resmini gönderirim.
- Sami sent Layla a funny picture.
- Sami Leyla'ya komik bir resim attı.
- Mary wants the nice picture of a penguin from Tom's profile.
- Mary Tom'un profilindeki güzel penguen resmini istiyor.
- It's a beautiful picture.
- Güzel bir resim.
- The picture is hanging on the wall.
- Resim duvarda asılı duruyor.
- Get a picture of this.
- Bunun resmini çek.
- This picture was taken in October.
- Bu resim Ekim ayında çekildi.
- You gave me this picture a long time ago.
- Sen uzun zaman önce bana bu resmi verdin.
- I think I may have a picture of Tom I can show you.
- Sanırım bende Tom'un sana gösterebileceğim bir resmi var.
- Is there a picture of Tom in that album?
- O albümde Tom'un bir resmi var mı?
- Shall I draw you a picture?
- Sana bir resim çizeyim mi?
- This is the picture that Mary painted.
- Bu Mary'nin yaptığı resim.
- Tom wanted to show Mary a picture of John.
- Tom, Mary'ye John'un bir resmini göstermek istiyordu.
- Can you see the picture?
- Resmi görebiliyor musunuz?
- Are you in this picture?
- Sen bu resimde misin?
- The picture is true to life.
- Resim gerçeğe çok yakın.
- When I saw the picture of my sister, I was astonished at how old she'd become.
- Kız kardeşimin resmini gördüğüm zaman, onun ne kadar yaşlanmış olduğuna hayret ettim.
- I really like this picture of you.
- Senin bu resmini gerçekten seviyorum.
- I think you're missing the big picture.
- Bence büyük resmi kaçırıyorsun.
- Give me her picture!
- Bana onun resmini ver!
- Hang that picture on the wall.
- O resmi duvara as.
- The picture has a charm of its own.
- Resmin kendine has bir çekiciliği var.
- That's a good picture of him.
- Bu onun iyi bir resmi.
- This is a picture painted by him.
- Bu, onun tarafından yapılan bir resimdir.
- This is the only picture I have of my great-great-grandfather.
- Bu büyük büyük büyük babamla ilgili sahip olduğum tek resim.
- Tom burned Mary's picture.
- Tom, Mary'nin resmini yaktı.
- Time probably didn't permit the taking of a pretty picture with vivid colours.
- Zaman muhtemelen canlı renklerle hoş bir resmin çekilmesine izin vermedi.
- I drew a moustache on Mary's picture.
- Mary'nin resmine bıyık çizdim.
- I cannot see this picture without remembering my childhood.
- Bu resmi gördüğümde çocukluğumu hatırlamadan edemiyorum.
- I have a picture of you in my wallet.
- Cüzdanımda senin bir resmin var.
- I brought a picture of them.
- Onların resmini getirdim.
- Sami saw a picture of the woman.
- Sami kadının resmini gördü.
- Tom showed Mary a picture.
- Tom Mary'ye bir resim gösterdi.
- The police showed me your picture.
- Polis bana senin resmini gösterdi.
- Sami sent Layla a funny picture.
- Sami Layla'ya komik bir resim gönderdi.
- Is that a picture of Tom on the wall?
- Duvardaki Tom'un bir resmi mi?
- Do you have Tom's picture?
- Sende Tom'un resmi var mı?
- I think I have a picture of Tom somewhere.
- Sanırım bir yerlerde Tom'un bir resmi var.
- Here's a picture of you.
- İşte senin bir resmin.
- Could you send me a picture?
- Bana bir resim gönderebilir misin?
- When did she give you her picture?
- Sana resmini ne zaman verdi?
- Singapore looks very nice in this picture.
- Singapur bu resimde çok güzel görünüyor.
- They looked at the picture.
- Onlar resme baktılar.
- Tom said he wanted a picture of me.
- Tom bir resmimi istediğini söyledi.
- Show him the picture.
- Ona resmi göster.
- Layla took a closer look at the picture.
- Leyla resme yakından baktı.
- Tom asked Mary who painted the picture.
- Tom Mary'ye resmi kimin yaptığını sordu.
- This is a picture of my painting.
- Bu benim resmimin bir fotoğrafı.
- What's this picture doing in your book?
- Bu resmin kitabında ne işi var?
- Hang a picture on the wall.
- Duvara bir resim as.
- They all posed for a picture.
- Hepsi bir resim için poz verdiler.
- This is a picture of her.
- Bu onun resmi.
- There is a picture of his own painting.
- Onun kendi yaptığı bir resim var.
- That's a good picture of Tom.
- Bu, Tom'un güzel bir resmi.
- That picture was taken in Boston.
- Bu resim Boston'da çekildi.
- I've seen that picture before.
- O resmi daha önce görmüştüm.
- The picture is hanging on the wall.
- Resim duvarda asılı.
- Look at this picture of them.
- Onların bu resmine bak.
- This is a picture of you.
- Bu sizin resminiz.
- I have only one picture of great-grandmother.
- Büyük büyükannemin sadece bir resmi var.
- Why have you changed your profile picture?
- Neden profil resmini değiştirdin?
- Tom showed me a picture of his girlfriend.
- Tom bana kız arkadaşının bir resmini gösterdi.
- Where are you in the picture?
- Resimde neredesin?
- The picture is on the wall now.
- Resim şu anda duvarda.
- Every picture tells a story.
- Her resim bir hikaye anlatır.
- I saw your picture in the paper.
- Gazetede resmini gördüm.
- That's a good picture of you.
- Bu senin güzel bir resmin.
- How many girls are there in this picture?
- Bu resimde kaç kız var?
- She showed him my picture.
- Ona benim resmimi gösterdi.
- Who is the girl in this picture?
- Bu resimdeki kız kim?
- Look at this picture of him.
- Onun bu resmine bak.
- Did you find another picture?
- Başka resim buldun mu?
- Tom took off the picture on the wall and hung another there.
- Tom duvardaki resmi çıkardı ve oraya başka birini astı.
- You can have any picture that you want.
- İstediğin resmi alabilirsin.
- Who is that man in the background of the picture?
- Resmin arka planındaki adam kim?
- She took a picture down.
- O bir resim indirdi.
- I like her picture.
- Onun resmini seviyorum.
- This picture is of my uncle.
- Bu resim amcamındır.
- It is the most artistic picture I have ever taken.
- Bu, şimdiye kadar çektiğim en artistik resim.
- He saw the picture clearly.
- Resmi net bir şekilde gördü.
- Please take a look at that picture.
- Lütfen şu resme bir göz atın.
- How many girls are in this picture?
- Bu resimde kaç kız var?
- Sami sent Layla a funny picture.
- Sami Leyla'ya komik bir resim yolladı.
- In order to see that picture better, I want to get a little closer.
- Bu resmi daha iyi görebilmek için biraz daha yaklaşmak istiyorum.
- The police showed me your picture.
- Polis bana resmini gösterdi.
- She looked at the picture to refresh her memory.
- Hafızasını tazelemek için resme baktı.
- He showed us a picture of his mother.
- Bize annesinin bir resmini gösterdi.
- Tom asked Mary who had given her the picture.
- Tom Mary'ye resmi ona kimin verdiğini sordu.
- The picture reminded me of Scotland.
- Resim bana İskoçya'yı hatırlattı.
- Tom showed me a picture of his grandmother.
- Tom bana büyük annesinin bir resmini gösterdi.
- Please give me your picture lest I forget how you look.
- Nasıl göründüğünüzü unutmamam için lütfen bana resminizi verin.
- I have a picture of Tom in my wallet.
- Cüzdanımda Tom'un bir resmi var.
- Everyone gathered together for the picture.
- Resim için herkes toplandı.
- I compared this picture with that picture.
- Bu resmi o resimle karşılaştırdım.
- Why did you ask her to send you her picture?
- Neden sana resmini göndermesini istedin?
- I saw Tom's picture.
- Tom'un resmini gördüm.
- I like this picture, not because it is a masterpiece, but because it has charm.
- Bu resmi bir başyapıt olduğu için değil, bir cazibesi olduğu için seviyorum.
- You're one of the people in this picture.
- Sen bu resimdeki insanlardan birisin.
- Tom wanted Mary to take his picture.
- Tom Mary'den onun resmini çekmesini istedi.
- I want to see your picture.
- Resmini görmek istiyorum.
- Let's get a picture of us with the sea in the background.
- Arka planda deniz manzaralı bir resmimizi çektirelim.
- I'll get a picture of you giving your speech.
- Konuşurken senin bir resmini çekeceğim.
- I hate that picture.
- O resimden nefret ediyorum.
- This is a picture of Tom.
- Bu, Tom'un bir resmi.
- That's a pretty picture.
- O güzel bir resim.
- You look different than your picture.
- Resminden farklı görünüyorsun.
- Tom colored the picture.
- Tom resmi boyadı.
- I'll send you his picture.
- Sana onun resmini göndereceğim.
- You should see Tom's picture.
- Tom'un resmini görmelisin.
- Tom is the one who painted this picture.
- Bu resmi yapan Tom'dur.
- Do you want to see a picture of Tom when he was baby?
- Tom'un bebek olduğu zamana ait bir resim görmek ister misin?
- Tom doesn't know who painted that picture.
- Tom resmi kimin yaptığını bilmiyor.
- The picture looks nicer from a distance.
- Resim uzaktan daha güzel görünüyor.
- What are you still doing with her picture?
- Onun resmiyle hala ne yapıyorsun?
- Show me her picture.
- Bana onun resmini göster.
- Who is that man in the background of the picture?
- Resmin arka planındaki o adam kimdir?
- Let's complete this picture quickly.
- Bu resmi hemen tamamlayalım.
- Have you shown this picture to Tom?
- Bu resmi Tom'a gösterdin mi?
- Tom cut Mary's picture out of the magazine.
- Tom dergiden Mary'nin resmini kesti.
- That's a good picture of her.
- Bu onun iyi bir resmi.
- I don't have a picture of Tom.
- Tom'un bir resmine sahip değilim.
- Where did she take this picture?
- O bu resmi nerede çekti?
- Tom has a picture of Mary in his wallet.
- Tom'un cüzdanında Mary'nin bir resmi var.
- The picture looks strange because it has no perspective.
- Resim derinliği olmadığı için tuhaf görünüyor.
- When I see this picture, I'm reminded of our holiday.
- Bu resmi gördüğümde tatilimizi hatırlarım.
- Tom handed the picture to Mary.
- Tom resmi Mary'ye verdi.
- I want a picture of that dog.
- O köpeğin bir resmini istiyorum.
- It took a whole day to paint the picture.
- Resmi yapmak tam bir gün sürdü.
- Tom tore the picture into pieces.
- Tom resmi parçalara ayırdı.
- I brought a picture of her.
- Onun bir resmini getirdim.
- Look at this picture of them.
- Şu resimlerine bak.
- Nobody noticed that the picture had been hung upside down.
- Kimse resmin baş aşağı asılı olduğunu fark etmedi.
- Why do you want my picture?
- Neden benim resmimi istiyorsun?
- I will show you the picture.
- Sana resmi göstereceğim.
- Is this really you in this picture?
- Bu resimde gerçekten bu sen misin?
- I framed the picture.
- Resmi çerçevelettim.
- Tom got angry when Mary hung the picture upside down.
- Mary resmi baş aşağı asınca Tom sinirlendi.
- We were looking at the picture.
- Resme bakıyorduk.
- This is a picture of you.
- Bu senin bir resmin.
- He asked me who painted the picture.
- O bana resmi kimin yaptığını sordu.
- This is a picture that I drew.
- Bu benim çizdiğim bir resim.
- I think we have an old picture of you and Tom somewhere.
- Sanırım bir yerlerde Tom'la eski bir resminiz var.
- Let me show you a picture of my wife.
- Size karımın bir resmini göstereyim.
- Tom was happy that his daughter drew him a picture and he thought about it all day.
- Tom kızının ona bir resim çizmesinden mutluydu ve bütün gün bunun hakkında düşündü.
- The picture has already been finished by him.
- Resim, onun tarafından çoktan bitirilmiş.
- Give me his picture.
- Onun resmini bana ver.
- I wonder where to hang the picture he gave me.
- Bana verdiği resmi nereye asacağımı merak ediyorum.
- Burn this picture with a lighter.
- Bu resmi çakmakla yak.
- There is a castle in the background of the picture.
- Resmin arka planında bir kale var.
- Tom has a picture of his family on his desk.
- Tom masasında ailesinin bir resmine sahip.
- Can you spot Tom in this picture?
- Bu resimde Tom'u görebiliyor musunuz?
- Here's a picture of me.
- İşte benim bir resmim.
- Is that a picture of me?
- Bu benim resmim mi?
- I'll send you a copy of that picture as soon as possible.
- En kısa zamanda size o resmin bir kopyasını göndereceğim.
- The picture is hung upside down.
- Resim baş aşağı asılmış.
- Ann finished painting the picture.
- Ann resmi boyamayı bitirdi.
- Tom just sat there and stared at Mary's picture.
- Tom orada oturup Mary'nin resmine baktı.
Show More (1067)
|
|
- All the pictures were in black and white.
- Tüm fotoğraflar siyah beyazdı.
- We have all seen the pictures from the base at Guantanamo Bay of the prisoners with their orange-coloured overalls.
- Hepimiz Guantanamo Körfezi'ndeki üsten gelen turuncu renkli tulumlarıyla mahkumların fotoğraflarını gördük.
- You have all seen the pictures and film footage of what happened in Genoa in the media.
- Cenova'da yaşananların fotoğraflarını ve film görüntülerini medyada hepiniz gördünüz.
- Play with your pictures and see how repositioning the camera slightly can alter the image.
- Fotoğraflarınızla oynayın ve kameranın konumunu biraz değiştirmenin görüntüyü nasıl değiştirebileceğini görün.
- I had to snap these pictures very fast.
- Bu fotoğrafları çok aceleyle çekmem gerekiyordu.
- Perhaps the insufficiency has developed since these pictures were taken.
- Belki bu fotoğraflar çekildiğinden beri eksiklik duymaya başlamıştır.
- I had to snap these pictures very fast.
- Bu fotoğrafları çok hızlı çekmek zorunda kaldım.
- I had to snap these pictures very fast.
- Bu fotoğrafları alelacele çekmem gerekiyordu.
- Also, check out his fantastic pictures taken during his trip.
- Ayrıca, seyahati sırasında çektiği harika fotoğraflara bakın.
- He transferred the pictures to his computer.
- Fotoğrafları bilgisayarına aktardı.
- Do you have any family pictures you can show me?
- Bana gösterebileceğin aile fotoğrafların var mı?
- Tom whipped out his cellphone to take a picture.
- Tom fotoğraf çekmek için cep telefonunu çıkardı.
- We took lots of pictures.
- Bir sürü fotoğraf çektik.
- I had my sister take a picture of me.
- Kız kardeşime bir fotoğrafımı çektirdim.
- You're the one who took these pictures, aren't you?
- Bu fotoğrafları çeken kişi sensin, değil mi?
- He took thousands of pictures.
- Binlerce fotoğraf çekti.
- I helped him out with his picture.
- Fotoğrafı için ona yardım ettim.
- Tom sat in the chair to have his picture taken.
- Tom fotoğraf çektirmek için sandalyeye oturdu.
- Will you show me the picture?
- Bana fotoğrafı gösterir misin?
- His pictures are on display in various European and American museums.
- Fotoğrafları çeşitli Avrupa ve Amerikan müzelerinde sergileniyor.
- Did you take any pictures?
- Hiç fotoğraf çektin mi?
- Can you take a picture?
- Fotoğraf çekebilir misin?
- He took some very beautiful pictures in Monaco.
- Monako'da çok güzel fotoğraflar çekmiş.
- Is that a picture of you?
- Bu senin fotoğrafın mı?
- Tom deleted all of Mary's pictures from his phone.
- Tom, Mary'nin tüm fotoğraflarını telefonundan sildi.
- Don't pose for your picture until the contest is over.
- Yarışma bitene kadar fotoğraf için poz vermeyin.
- This is a picture of Tom and his cat.
- Bu Tom ve kedisinin bir fotoğrafı.
- Do you have any pictures of Tom and Mary together?
- Tom ve Mary'nin birlikte çekilmiş fotoğrafları var mı?
- Tom took a picture of Mary standing under the cherry tree.
- Tom, kiraz ağacının altında duran Mary'nin bir fotografını çekti.
- I took a lot of pictures on my trip.
- Seyahatimde bir sürü fotoğraf çektim.
- He had taken a picture.
- Bir fotoğraf çekmişti.
- Tom is taking a picture.
- Tom fotoğraf çekiyor.
- Let's take some pictures.
- Biraz fotoğraf çekelim.
- Please send me a picture of yourself.
- Lütfen, bana bir fotoğrafını gönder.
- Do you have a picture of Tom?
- Sende Tom'un fotoğrafı var mı?
- He has a lot of pictures.
- Onun birçok fotoğrafı vardır.
- No pictures or video, please.
- Fotoğraf veya video yok, lütfen.
- I'm going to take some pictures.
- Birkaç fotoğraf çekeceğim.
- This is the only picture I have of Tom.
- Tom'un elimdeki tek fotoğrafı bu.
- I took a lot of pictures.
- Ben bir sürü fotoğraf çektim.
- I love this picture.
- Bu fotoğrafa bayıldım.
- This is the picture I took in my house.
- Bu benim evimde çektiğim fotoğraf.
- Tom took a lot of pictures in Boston.
- Tom Boston'da bir sürü fotoğraf çekti.
- I took that picture a week ago.
- O fotoğrafı bir hafta önce çektim.
- Tom has a lot of pictures of Mary.
- Tom'da Mary'nin bir sürü fotoğrafı var.
- Do you remember the day this picture was taken?
- Bu fotoğrafın çekildiği günü hatırlıyor musun?
- I'm going to get my picture taken.
- Fotoğrafımı çektireceğim.
- Tom showed me some pictures of himself.
- Tom bana kendi fotoğraflarından birkaçını gösterdi.
- I don't have many pictures of Tom.
- Tom'un fazla fotoğrafı yok.
- We're getting our pictures taken at school tomorrow.
- Yarın okulda fotoğraf çektireceğiz.
- I snapped a picture.
- Bir fotoğraf çektim.
- Can I keep one of your pictures?
- Fotoğraflarından birini saklayabilir miyim?
- Could you take my picture?
- Fotoğrafımı çekebilir misiniz?
- Tom took my picture.
- Tom fotoğrafımı çekti.
- This is a picture of the first house we lived in.
- Bu yaşadığımız ilk evin fotoğrafı.
- Tom had his picture taken.
- Tom fotoğraf çektirdi.
- Could you please take my picture?
- Fotoğrafımı çekebilir misiniz lütfen?
- Tom didn't want his picture taken.
- Tom fotoğrafının çekilmesini istemiyordu.
- I took a picture.
- Bir fotoğraf çektim.
- She showed me a picture of her mother as a schoolgirl.
- Bana annesinin kız öğrenciyken çekilmiş bir fotoğrafını gösterdi.
- Do you have any idea where this picture might've been taken?
- Bu fotoğrafın nerede çekilmiş olabileceğine dair bir fikriniz var mı?
- I had my picture taken with Tom.
- Tom'la fotoğraf çektirdim.
- How many pictures do you need?
- Kaç fotoğrafa ihtiyacınız var?
- Can I get a picture?
- Bir fotoğraf çekebilir miyim?
- I take a lot of pictures.
- Çok fotoğraf çekerim.
- Tom didn't take any pictures.
- Tom hiç fotoğraf çekmedi.
- Tom took a lot of pictures when he was a teenager.
- Tom gençken bir sürü fotoğraf çekti.
- Sami was using some of Layla's pictures.
- Sami, Layla'nın bazı fotoğraflarını kullanıyordu.
- This is a picture of the happy couple on their wedding day.
- Bu mutlu çiftin düğün gününde çekilmiş bir fotoğrafı.
- Sami put the picture in his breast pocket.
- Sami fotoğrafı göğüs cebine koydu.
- You should have the picture of you and your mom that you recently took in Boston framed.
- Annenle Boston'da çektirdiğiniz fotoğrafı çerçeveletmelisin.
- I saw the pictures Tom took last weekend.
- Tom'un geçen hafta sonu çektiği fotoğrafları gördüm.
- Tom said he wanted to take some pictures of us.
- Tom bizim birkaç fotoğrafımızı çekmek istediğini söyledi.
- Tom deleted every picture he had of Mary.
- Tom, Mary'nin tüm fotoğraflarını sildi.
- Could you please take my picture?
- Fotoğrafımı çeker misiniz?
- Tom showed me the pictures he took at the wedding.
- Tom bana düğünde çektiği fotoğrafları gösterdi.
- Tom took this picture.
- Bu fotoğrafı Tom çekti.
- That's one of my favorite pictures of Tom.
- Bu Tom'un en sevdiğim fotoğraflarından biri.
- Could you please take a picture?
- Lütfen bir fotoğraf çeker misin?
- Tom wanted Mary to take his picture.
- Tom Mary'den fotoğrafını çekmesini istedi.
- Tom whipped out his cellphone to take a picture.
- Tom bir fotoğraf çekmek için cep telefonunu çıkarıverdi.
- Sami took Layla's picture.
- Sami, Layla'nın fotoğrafını çekti.
- I don't have any baby pictures of myself.
- Hiç bebeklik fotoğrafım yok.
- Look at this picture of him.
- Şu fotoğrafına bakın.
- Have you shown Tom your wedding pictures?
- Tom'a düğün fotoğraflarınızı gösterdiniz mi?
- Is that a recent picture?
- Bu fotoğraf yeni çekim mi?
- They wanted a wedding picture in front of the Eiffel Tower.
- Eyfel Kulesi'nin önünde bir düğün fotoğrafı çektirmek istediler.
- This is a picture of my sister.
- Bu kız kardeşimin bir fotoğrafı.
- Tom took more than one picture, didn't he?
- Tom birden fazla fotoğraf çekti, değil mi?
- I snapped Tom's picture.
- Tom'un fotoğrafını çektim.
- I just want to take a picture.
- Sadece fotoğraf çekmek istiyorum.
- This is the only picture I have of Tom.
- Tom'un sahip olduğum tek fotoğraf bu.
- This is a picture of one of my dogs.
- Bu köpeklerimden birinin fotoğrafı.
- It's a black-and-white picture.
- O siyah beyaz bir fotoğraf.
- Did you show them your pictures?
- Onlara fotoğraflarını gösterdin mi?
- Tom found a picture of Mary and John.
- Tom, Mary ve John'un bir fotoğrafını buldu.
- Do you have any pictures of Tom when he was a kid?
- Tom'un çocukluk fotoğrafı var mı?
- Tom showed me a picture of his family.
- Tom bana ailesinin bir fotoğrafını gösterdi.
- I can take a picture with my phone if you want.
- İstersen telefonumla fotoğraf çekebilirim.
- I'm uploading pictures from New Year's Eve.
- Yılbaşı gecesinden fotoğraflar yüklüyorum.
- I saw the picture you took of that fish.
- Senin çektiğin o balığın fotoğrafını gördüm.
- The picture of the tower was out of focus.
- Kulenin fotoğrafı net değildi.
- I took a lot of pictures in Boston.
- Boston'da bir sürü fotoğraf çektim.
- When did Tom take these pictures?
- Tom bu fotoğrafları ne zaman çekti?
- Tom took a lot of pictures of Mary.
- Tom Mary'nin bir sürü fotoğrafını çekti.
- This is a picture of Tom and me when we were three years old.
- Bu Tom ve benim üç yaşındayken çekilmiş bir fotoğrafımız.
- Please give me your picture so I don't forget how you look.
- Nasıl göründüğünü unutmayayım diye lütfen bana bir fotoğrafını ver.
- Is it a recent picture?
- Bu yeni bir fotoğraf mı?
- You should have the picture of you and your mom that you recently took in Boston framed.
- Geçenlerde annen ile birlikte Boston'da çekildiğiniz o fotoğrafı çerçeveletmelisin.
- He took a picture.
- Fotoğraf çekti.
- I got Tom to take my picture.
- Tom'a fotoğrafımı çektirdim.
- Tom showed me some pictures of him when he was a kid.
- Tom bana onun çocukluk fotoğraflarını gösterdi.
- This is a picture of Tom and his wife.
- Bu Tom ve karısının bir fotoğrafı.
- This picture was taken five years ago.
- Bu fotoğraf 5 sene önce çekildi.
- How many pictures did you take on your trip?
- Yolculuğunuzda kaç fotoğraf çektiniz?
- We thanked Tom for taking our picture.
- Fotoğrafımızı çektiği için Tom'a teşekkür ettik.
- Who took the picture?
- Fotoğrafı kim çekti?
- Mary took her phone out of her purse and took a picture.
- Mary çantasından telefonunu çıkardı ve bir fotoğraf çekti.
- How many pictures has Tom taken?
- Tom kaç fotoğraf çekti?
- I can take a picture with my phone if you want.
- İsterseniz telefonumla fotoğraf çekebilirim.
- Did you show him your pictures?
- Ona fotoğraflarını gösterdin mi?
- Tom posed for a picture in front of his office building.
- Tom ofis binasının önünde bir fotoğraf için poz verdi.
- When I see this picture, I'm reminded of our holiday.
- Bu fotoğrafı gördüğümde tatilimiz aklıma geliyor.
- How many pictures did you take?
- Kaç tane fotoğraf çektin?
- I had my picture taken.
- Fotoğrafımı çektirdim.
- Do you want to see a picture of Tom when he was baby?
- Tom'un bir bebeklik fotoğrafını görmek ister misin?
- Every time I look at this picture, I think of my father.
- Bu fotoğrafa her baktığımda babamı düşünüyorum.
- That's a picture of Tom and his cat.
- Bu Tom ve kedisinin bir fotoğrafı.
- Here's a picture of Tom playing the tuba.
- Burada Tom'un tuba çalarken bir fotoğrafı var.
- This is a picture of my parents.
- Bu benim anne ve babamın bir fotoğrafı.
- I don't like having my picture taken.
- Fotoğrafımı çektirmekten hoşlanmıyorum.
- Tom is looking at the pictures Mary took in Boston.
- Tom, Mary'nin Boston'da çektiği fotoğraflara bakıyor.
- I never want to see his face again, so I tore all of his pictures into pieces and burned them.
- Yüzünü bir daha görmek istemediğim için tüm fotoğraflarını parçalara ayırıp yaktım.
- Shall we take a picture here?
- Burada bir fotoğraf çekelim mi?
- Please give me your picture lest I forget how you look.
- Nasıl göründüğünü unutmayayım diye lütfen bana bir fotoğrafını ver.
- You seem to be in all these pictures.
- Görünüşe bakılırsa tüm fotoğraflarda sen varsın.
- Do you have pictures with your wife?
- Karınla birlikte fotoğrafların var mı?
- Tom had his picture taken by Mary.
- Tom, Mary ile fotoğraf çektirdi.
- Can we take a picture with you?
- Seninle fotoğraf çekilebilir miyiz?
- That picture was taken by Tom.
- Bu fotoğraf Tom tarafından çekildi.
- Tom and Mary posed for a picture together.
- Tom ve Mary birlikte bir fotoğraf için poz verdiler.
- I didn't take any pictures.
- Hiç fotoğraf çekmedim.
- You may take any picture you like.
- İstediğin fotoğrafı çekebilirsin.
- I took nice pictures.
- Güzel fotoğraflar çektim.
- How many pictures have you taken so far today?
- Bugün şimdiye kadar kaç fotoğraf çektin?
- Tom didn't take many pictures on his trip.
- Tom seyahatinde çok fazla fotoğraf çekmedi.
- Tom was the one who took this picture.
- Bu fotoğrafı çeken kişi Tom'du.
- I have never had my picture taken with a Mexican zebra.
- Daha önce hiç bir Meksika zebrasıyla fotoğraf çektirmemiştim.
- Tom didn't take many pictures.
- Tom fazla fotoğraf çekmedi.
- There were nice pictures on that wall.
- O duvarda güzel fotoğraflar vardı.
- I'm going to take some pictures around my neighborhood.
- Mahallemde birkaç fotoğraf çekeceğim.
- Tom was looking at the pictures that Mary took when I entered the room.
- Ben odaya girdiğimde Tom, Mary'nin çektiği fotoğraflara bakıyordu.
- I have a picture of the airport.
- Bende havaalanının bir fotoğrafı var.
- Did you show Tom your pictures?
- Tom'a fotoğraflarınızı gösterdiniz mi?
- Dan didn't even share his pictures with Linda on Facebook.
- Dan, Linda ile olan fotoğraflarını Facebook'ta bile paylaşmadı.
- Sami wanted to take perfect pictures.
- Sami mükemmel fotoğraflar çekmek istedi.
- Let's take a picture here.
- Burada bir fotoğraf çekelim.
- Let's get some pictures.
- Birkaç fotoğraf çekelim.
- You haven't seen all the family pictures yet.
- Henüz tüm aile fotoğraflarını görmedin.
- This is a picture of my family.
- Bu ailemin bir fotoğrafı.
- This is a picture I took last week.
- Bu geçen hafta çektiğim bir fotoğraf.
- I took this picture a week ago.
- Bu fotoğrafı bir hafta önce çektim.
- Tom took thousands of pictures.
- Tom binlerce fotoğraf çekti.
- When did she send you her pictures?
- Sana fotoğraflarını ne zaman gönderdi?
- Here's a picture of Tom wearing a red tie.
- İşte Tom'un kırmızı kravatlı bir fotoğrafı.
- This is the camera he took the picture with.
- Fotoğrafı çektiği kamera bu.
- I've just changed my profile picture.
- Profil fotoğrafımı yeni değiştirdim.
- Tom asked Mary if she would take his picture.
- Tom Mary'ye fotoğrafını çekip çekmeyeceğini sordu.
- Are you taking pictures?
- Fotoğraf mı çekiyorsunuz?
- I asked Tom to take some pictures.
- Tom'dan bazı fotoğraflar çekmesini istedim.
- Do you have any pictures of Tom?
- Tom'un hiç fotoğrafı var mı?
- Take our picture.
- Fotoğrafımızı çek.
- Look at this picture of them.
- Şu fotoğraflarına bakın.
- I don't have any pictures for you.
- Sizin için hiç fotoğrafım yok.
- I don't remember when I took this picture.
- Bu fotoğrafı ne zaman çektiğimi hatırlamıyorum.
- My mom doesn't have any baby pictures of me.
- Annemde hiç bebeklik fotoğrafım yok.
- Tom had his picture taken with Mary.
- Tom, Mary ile fotoğraf çektirdi.
- This picture was taken by Tom.
- Bu fotoğraf Tom tarafından çekildi.
- Tom wasn't at school the day we had our class picture taken.
- Sınıf fotoğrafı çektirdiğimiz gün Tom okulda değildi.
- Tom doesn't want his picture taken.
- Tom fotoğrafının çekilmesini istemiyor.
- Tom took several pictures.
- Tom birkaç fotoğraf çekti.
- Should I take the picture with or without flash?
- Fotoğrafı flaşlı mı çekeyim, flaşsız mı?
- Let's take some pictures.
- Birkaç fotoğraf çekelim.
- Tom didn't want his picture taken.
- Tom fotoğrafının çekilmesini istemedi.
- What are you going to do with my picture?
- Fotoğrafımla ne yapacaksın?
- He took many pictures in London.
- Londra'da birçok fotoğraf çekti.
- If you aren't there, we'll have our picture taken without you.
- Eğer orada olmazsan, fotoğrafımızı sensiz çektiririz.
- The picture was taken by him.
- Fotoğrafı o çekti.
- Tom took a lot of pictures when he was a teenager.
- Tom bir gençken bir sürü fotoğraf çekti.
- This is a picture of one of my dogs.
- Bu benim köpeklerimden birinin bir fotoğrafı.
- Sami wanted Layla to take provocative pictures of herself.
- Sami, Layla'dan kışkırtıcı fotoğraflar çekmesini istedi.
- Let's take a group picture.
- Bir grup fotoğrafı çekelim.
- Let's take some pictures.
- Hadi biraz fotoğraf çekelim.
- Tom deleted all of Mary's pictures from his phone.
- Tom, Mary'nin tüm fotoğraflarını telefonundan silmiş.
- Tom is the one who took this picture.
- Tom bu fotoğrafı çeken kişidir.
- Tom took many pictures in Boston.
- Tom Boston'da birçok fotoğraf çekti.
- About how many pictures does Tom take every day?
- Tom her gün yaklaşık kaç fotoğraf çekiyor?
- This is a picture of the hotel we stayed at in Boston.
- Bu Boston'da kaldığımız otelin bir fotoğrafı.
- You'll be able to take many pictures with your new camera.
- Yeni kameranla bir sürü fotoğraf çekebileceksin.
- I asked Tom to take my picture.
- Tom'dan fotoğrafımı çekmesini istedim.
- She had a picture taken with an actor.
- Bir aktörle fotoğraf çektirmişti.
- Here is one picture of me.
- İşte benim bir fotoğrafım.
- Every time I see this picture, I remember my father.
- Bu fotoğrafı her gördüğümde babamı aklıma gelir.
- When did you take this picture?
- Bu fotoğrafı ne zaman çektiniz?
- This picture was taken by him.
- Bu fotoğraf onun tarafından çekildi.
- This is a picture of the first car I owned.
- Bu sahip olduğum ilk arabanın fotoğrafı.
- Dan mailed Linda's scandalous pictures to a local TV station.
- Dan yerel bir televizyon istasyona Linda'nın skandal fotoğraflarını postaladı.
- This is a picture of the ship that Tom and I were on.
- Bu Tom ve benim bindiğimiz geminin bir fotoğrafı.
- Have you ever taken a picture with Mike Tyson?
- Hiç Mike Tyson ile fotoğraf çektirdiniz mi?
- Let's get a picture of us with the sea in the background.
- Arka planda denizin olduğu bir fotoğrafımızı çekelim.
- Each time I see this picture, I remember my father.
- Ne zaman bu fotoğrafa baksam, babamı hatırlıyorum.
- She put the picture back in his hand.
- Fotoğrafı onun eline geri koydu.
- I enjoy looking at old family pictures.
- Eski aile fotoğraflarına bakmaktan hoşlanırım.
- This picture of Tom was taken in Boston last year.
- Tom'un bu fotoğrafı geçen sene Boston'da çekildi.
- What's this picture doing in your book?
- Bu fotoğraf kitabının içinde ne geziyor?
- Did you take any other pictures of Tom?
- Tom'un başka fotoğrafını çektiniz mi?
- Tom took a lot of pictures.
- Tom bir sürü fotoğraf çekti.
- This book has many beautiful pictures.
- Bu kitapta çok güzel fotoğraflar var.
- Sami sent Layla some pictures of his.
- Sami Layla'ya bazı fotoğraflarını gönderdi.
- Tom showed me some pictures of his family that he had on his phone.
- Tom bana telefonundaki bazı aile fotoğraflarını gösterdi.
- Tom has pictures of Mary wearing a bikini.
- Tom'da Mary'nin bikinili fotoğrafları var.
- I took a lot of pictures.
- Bir sürü fotoğraf çektim.
- Do you have any idea who took these pictures?
- Bu fotoğrafları kimin çektiğine dair bir fikrin var mı?
- Sami posted an inappropriate picture of Layla on Facebook.
- Sami, Layla'nın uygunsuz bir fotoğrafını Facebook'ta paylaştı.
- I took this picture.
- Bu fotoğrafı ben çektim.
- He took this picture.
- Bu fotoğrafı o çekti.
- This is the camera he took the picture with.
- Bu onun fotoğraf çektiği kamera.
- The picture was taken by him.
- Fotoğraf onun tarafından çekildi.
- Where did you have your picture taken?
- Fotoğrafınızı nerede çektirdiniz?
- Layla had pictures of her in a bikini.
- Layla'nın elinde bikinili fotoğrafları vardı.
- Tom showed me some pictures of him when he was a kid.
- Tom bana çocukken çekilmiş bazı fotoğraflarını gösterdi.
- Why don't you take a picture?
- Neden bir fotoğraf çekmiyorsun?
- Let's take some pictures.
- Hadi fotoğraf çekelim.
- The picture reminds me of my student days.
- Bu fotoğraf bana öğrencilik günlerimi hatırlatıyor.
- I've seen pictures of Tom standing in front of the Eiffel Tower.
- Tom'un Eiffel Kulesi'nin önünde dururken çekilmiş fotoğraflarını görmüştüm.
- Tom didn't take very many pictures.
- Tom çok fazla fotoğraf çekmedi.
- I was fifteen years old in this picture.
- Bu fotoğrafta on beş yaşındaydım.
- I found the picture you were looking for.
- Senin aradığın fotoğrafı buldum.
- Tom snapped a picture.
- Tom bir fotoğraf çekti.
- This is a picture of my parents.
- Bu ailemin fotoğrafı.
- The birthday pictures are very sharp.
- Doğum günü fotoğrafları çok net.
- I haven't had my picture taken for years.
- Yıllardır fotoğraf çektirmedim.
- We need to take a picture.
- Bir fotoğraf çekmeliyiz.
- We showed Tom some of the pictures we took in Boston.
- Tom'a Boston'da çektiğimiz bazı fotoğrafları gösterdik.
- The criminals got caught after they posted pictures of themselves on Facebook with stolen goods and money.
- Suçlular, Facebook'ta çalıntı mal ve parayla çekilmiş fotoğraflarını yayınladıktan sonra yakalandılar.
- The police took some pictures of the scene of the accident.
- Polis kaza mahallinin bazı fotoğraflarını çekti.
- This picture of Tom was taken in Boston last year.
- Tom'un bu fotoğrafı geçen yıl Boston'da çekildi.
- The tourists took lots of pictures.
- Turistler birçok fotoğraf çektiler.
- Tom used to take a lot of pictures when his children were young.
- Tom çocukları küçükken çok fotoğraf çekerdi.
- The picture reminds me of my happy old days.
- Fotoğraf bana eski mutlu günlerimi hatırlatıyor.
- The picture was taken from the air.
- Fotoğraf havadan çekilmişti.
- Let's have our picture taken with the statue in the back, shall we?
- Arkadaki heykelle fotoğraf çektirelim, olur mu?
- Do you have any pictures I can look at?
- Bakabileceğim bir fotoğrafı var mı?
- I got him to take my picture.
- Ona fotoğrafımı çektirdim.
- It's OK to take a picture from the outside.
- Dışarıdan fotoğraf çekmek sorun değil.
- How do you post a picture?
- Fotoğrafı nasıl paylaşıyorsun?
- Tom posted pictures of himself on his blog.
- Tom blogunda kendi fotoğraflarını yayınladı.
- She has a picture.
- Bir fotoğrafı var.
- How many pictures have you taken so far today?
- Bugün şimdiye kadar kaç tane fotoğraf çektin?
- Tom took Mary's picture with his iPhone.
- Tom iPhone'uyla Mary'nin fotoğrafını çekti.
- I took Tom's picture.
- Tom'un fotoğrafını çektim.
- This book has many beautiful pictures.
- Bu kitap çok güzel fotoğraflara sahip.
- Did you show her your pictures?
- Ona fotoğraflarını gösterdin mi?
- Give me her picture.
- Bana onun fotoğrafını ver.
- Dan mailed Linda's scandalous pictures to a local TV station.
- Dan, Linda'nın skandal fotoğraflarını yerel bir televizyon kanalına postaladı.
- Tom has a picture of Mary on his desk.
- Tom'un masasında Mary'nin bir fotoğrafı var.
- Tom took a lot of pictures at the party.
- Tom partide bir sürü fotoğraf çekti.
- I took a lot of pictures on my trip.
- Yolculuğumda bir sürü fotoğraf çektim.
- Can I take a picture here?
- Burada bir fotoğraf çekebilir miyim?
- This is the most recent picture of Tom I have.
- Tom'un elimdeki en yeni fotoğrafı bu.
- Pictures taken by space probes have shown thin rings around Jupiter.
- Uzay sondaları tarafından çekilen fotoğraflar Jüpiter'in etrafında ince halkalar olduğunu göstermiştir.
- Don’t post drunk pictures on Facebook or Twitter.
- Facebook ya da Twitter'a sarhoş fotoğraflarını koyma.
- Dan didn't even share his pictures with Linda on Facebook.
- Dan, Linda'yla fotoğraflarını Facebook'ta bile paylaşmadı.
- Can you take our picture?
- Fotoğrafımızı çekebilir misin?
- Tom wants to take everyone's picture tomorrow.
- Tom yarın herkesin fotoğrafını çekmek istiyor.
- Tom had a picture taken with Mary.
- Tom'un Mary ile çekilmiş bir fotoğrafı oldu.
- Take my picture.
- Fotoğrafımı çek.
- The tourists took lots of pictures.
- Turistler bir sürü fotoğraf çekti.
- Could you take our picture?
- Fotoğrafımızı çekebilir misiniz?
- I'd like to have my picture taken, please.
- Fotoğrafımın çekilmesini istiyorum lütfen.
- I'm going to take some pictures of Tom.
- Tom'un birkaç fotoğrafını çekeceğim.
- I have a lot of pictures of that.
- Bununla ilgili bir sürü fotoğrafım var.
- I just want to take a picture.
- Sadece bir fotoğraf çekmek istiyorum.
- Years ago, when Tom's children were young, he used to take a lot of pictures.
- Yıllar önce, Tom'un çocukları küçükken, bir sürü fotoğraf çekerdi.
- Would you please take my picture?
- Lütfen fotoğrafımı çeker misiniz?
- Let's have a picture taken.
- Bir fotoğraf çektirelim.
- He only takes candid pictures, so he doesn't ask people to pose.
- O sadece samimi fotoğraflar çeker, bu yüzden insanlardan poz vermelerini istemez.
- I didn't pose for any pictures.
- Fotoğraf çektirmek için poz vermedim.
- Show me the pictures!
- Fotoğrafları gösterin!
- Sami showed the picture to Layla.
- Sami fotoğrafı Layla'ya gösterdi.
- Send us lots of pictures!
- Bize bir sürü fotoğraf gönderin!
- Let's take a picture.
- Hadi fotoğraf çekelim.
- How many pictures will Tom take?
- Tom kaç fotoğraf çekecek?
- I wish I'd taken more pictures.
- Keşke daha fazla fotoğraf çekseydim.
- This is a picture of Tom's house.
- Bu Tom'un evinin bir fotoğrafı.
- Could you take some pictures of us?
- Birkaç fotoğrafımızı çekebilir misin?
- Look at this picture of her.
- Şu fotoğrafına bakın.
- These pictures are beautiful.
- Bu fotoğraflar çok güzel.
- All these pictures are of me.
- Bu fotoğrafların hepsi bana aittir.
- I asked him to take some pictures.
- Ondan birkaç fotoğraf çekmesini istedim.
- Tom took a lot of pictures of Mary.
- Tom, Mary'nin bir sürü fotoğrafını çekti.
- Tom sent Mary a picture of himself.
- Tom, Mary'ye bir fotoğrafını gönderdi.
- Get a picture of this.
- Şunun fotoğrafını al.
- Were these pictures taken in Germany?
- Bu fotoğraflar Almanya'da mı çekildi?
- Did you take these pictures in Germany?
- Bu fotoğrafları Almanya'da mı çektiniz?
- Would you please take a picture?
- Lütfen bir fotoğraf çeker misin?
- We posed for pictures.
- Fotoğraf için poz verdik.
- I'm in none of the pictures, because I took them.
- Fotoğrafların hiçbirinde ben yokum, çünkü onları ben çektim.
- I had him take my picture.
- Ona fotoğrafımı çektirdim.
- Tom took more than one picture, didn't he?
- Tom birden daha fazla fotoğraf çekti, değil mi?
- Tom posted a picture of his puppy on Instagram.
- Tom Instagram'da yavru köpeğinin fotoğrafını paylaştı.
- I'm going to take some pictures of Tom.
- Tom'un bazı fotoğraflarını çekeceğim.
- Why don't you take some pictures of yourself with scenery of Boston in the background?
- Neden arka planda Boston manzarası varken birkaç fotoğrafınızı çekmiyorsunuz?
- I have only one picture of my grandmother.
- Büyükannemin sadece bir fotoğrafı var.
- Do you have pictures with your wife?
- Karınızla birlikte fotoğrafınız var mı?
- This is a picture of Tom and I when we were students.
- Bu Tom ve benim öğrenciyken çekilmiş bir fotoğrafımız.
- How many pictures did Tom take?
- Tom kaç fotoğraf çekti?
- I need your passport and three pictures.
- Pasaportuna ve üç adet fotoğrafa ihtiyacım var.
- This is a picture of us.
- Bu bizim bir fotoğrafımız.
- I'll send you his picture.
- Sana onun fotoğrafını göndereceğim.
- Let's have a picture taken.
- Fotoğraf çektirelim.
- Show me your pictures in Armenia.
- Bana Ermenistan'daki fotoğraflarınızı gösterin.
- Sami flushed Layla's pictures down the toilet.
- Sami, Layla'nın fotoğraflarını tuvalete attı.
- Let me see the pictures you took in Paris.
- Paris'te çektiğiniz fotoğraflara bir bakayım.
- It's OK to take a picture from outside.
- Dışarıdan fotoğraf çekmek sorun değil.
- I only have one picture of great-grandmother.
- Büyük büyükannemizin sadece bir fotoğrafı var bende.
- This picture got a lot of likes.
- Bu fotoğraf çok beğeni aldı.
- I wasn't at school the day we had our class picture taken.
- Sınıf fotoğrafımızın çekildiği gün okulda değildim.
- Tom took a picture.
- Tom bir fotoğraf çekti.
- I don't want to take any pictures.
- Fotoğraf çekmek istemiyorum.
- I don't like having my picture taken.
- Fotoğrafımın çekilmesinden hoşlanmıyorum.
- Where did she take this picture?
- Bu fotoğrafı nerede çekmiş?
- Do not take a picture of me!
- Benim fotoğrafımı çekme!
- Tom says he told the police officer that he was just there to take some pictures.
- Tom polis memuruna sadece fotoğraf çekmek için orada olduğunu söylediğini anlattı.
- I have very few pictures of myself as a baby.
- Bebekliğime ait çok az fotoğrafım var.
- I asked Tom to take some pictures.
- Tom'dan birkaç fotoğraf çekmesini istedim.
- The picture brought back a lot of memories.
- Fotoğraf birçok anıyı canlandırdı.
- We took lots of pictures.
- Biz bir sürü fotoğraf çektik.
- Tom took three pictures.
- Tom üç fotoğraf çekti.
- This is the camera that Tom took the pictures with.
- Bu Tom'un fotoğraf çektiği kamera.
- Do you have any pictures of Tom's children?
- Tom'un çocuklarının hiç fotoğrafı var mı?
- Didn't you take also another picture?
- Başka bir fotoğraf daha çekmedin mi?
- I have a lot of pictures of that.
- Onunla ilgili bir sürü fotografım var.
- Tom liked Mary's picture on Facebook.
- Tom, Mary'nin fotoğrafını Facebook'ta beğendi.
- All you have to do to take a picture is push this button.
- Fotoğraf çekmek için tek yapmanız gereken bu düğmeye basmak.
- No pictures or video, please.
- Fotoğraf ya da video yok, lütfen.
- Can you identify the man using this picture?
- Bu fotoğrafı kullanan adamı tanımlayabilir misin?
- Do not take a picture of me!
- Fotoğrafımı çekmeyin!
- I emailed Tom the pictures I took yesterday.
- Dün çektiğim fotoğrafları Tom'a e-posta ile gönderdim.
- Tom is the one who took this picture.
- Bu fotoğrafı çeken Tom'du.
- I'm now uploading the pictures I took last night.
- Dün gece çektiğim fotoğrafları yüklüyorum.
- Tom picked up one of the pictures.
- Tom fotoğraflardan birini aldı.
- Tom compared a picture taken of Mary three years ago with one that had been taken recently.
- Tom, Mary'nin üç yıl önce çekilmiş bir fotoğrafı ile yakın zamanda çekilmiş bir fotoğrafını karşılaştırdı.
- There are three more pictures of Tom in another folder.
- Başka bir klasörde Tom'un üç fotoğrafı daha var.
- This is the only picture I have of my great-great-grandfather.
- Büyük büyük büyükbabamın elimdeki tek fotoğrafı bu.
- This is the most recent picture of Tom I could find.
- Tom'un bulabildiğim en yeni fotoğrafı bu.
- Sami continued to post nude pictures on Facebook.
- Sami Facebook'ta çıplak fotoğraflarını paylaşmaya devam etti.
- How many pictures did you take?
- Kaç fotoğraf çektiniz?
- I wish I had more pictures of Tom.
- Keşke Tom'un daha fazla fotoğrafı olsaydı.
- Is that the picture you took of Tom yesterday?
- Bu dün Tom'un çektiğin fotoğraf mı?
- Tom burned all the pictures he had of his ex-girlfriend.
- Tom eski kız arkadaşıyla olan tüm fotoğraflarını yaktı.
- I was sixteen in this picture, and Tom was ten.
- Bu fotoğrafta on altı yaşındaydım ve Tom on yaşındaydı.
- Do you recognise the person in this picture?
- Bu fotoğraftaki adamı tanıyor musun?
- The flash wasn't working, so he couldn't take a picture in the dark.
- Flaş çalışmıyordu, bu yüzden karanlıkta fotoğraf çekemedi.
- I'm uploading pictures from New Year's Eve.
- Yılbaşı gecesi fotoğraflarını yüklüyorum.
Show More (362)
|
