1 |
prioritize |
öncelik vermek |
v. |
|
- He was urged to prioritize essential changes for the administration.
- Yönetimle ilgili önemli değişikliklere öncelik vermesi istendi.
- The new government prioritized the war against drugs.
- Yeni hükümet uyuşturucuya karşı savaşa öncelik verdi.
- Prioritize your chores so you don't waste time with minuscule tasks that can wait until later.
- İşlerinize öncelik verin, böylece daha sonra bekleyebilecek küçük görevlerle vakit kaybetmezsiniz.
- When you experience problems with any delays, prioritize or change the web browser you are using.
- Herhangi bir gecikmeyle ilgili sorun yaşadığınızda, kullandığınız web tarayıcısına öncelik verin veya değiştirin.
- We need to prioritize things.
- Bazı şeylere öncelik vermeliyiz.
- Layla prioritizes her own activities and interests.
- Layla kendi faaliyetlerine ve ilgi alanlarına öncelik verir.
- We have to prioritize our needs.
- İhtiyaçlarımıza öncelik vermeliyiz.
- Layla prioritizes her own activities and interests.
- Leyla kendi faaliyet ve menfaatlerine öncelik verir.
Show More (5)
|
2 |
prioritize |
öncelik sırasına koymak |
v. |
|
- You should prioritize your problems before starting to cope with them.
- Sorunlarınızla başa çıkmaya başlamadan önce onları öncelik sırasına koymalısınız.
- We need to prioritize things.
- İşleri öncelik sırasına koymamız gerekiyor.
Show More (-1)
|
3 |
prioritize |
önem sırasına göre dizmek |
v. |
|
- I manage and prioritize tasks by using this Microsoft To-Do app.
- Görevleri Microsoft To-Do uygulamasıyla yönetip önem sırasına göre diziyorum.
Show More (-2)
|
4 |
prioritize |
ön planda tutmak |
v. |
|
- We have to prioritize our needs.
- İhtiyaçlarımızı ön planda tutmak zorundayız.
Show More (-2)
|