| 1 |
rot |
çürümek |
v. |
|
- Plastic doesn't rot in nature.
- Plastik doğada çürümemektedir.
- If you agree to let the rot set in, you should not be the first to complain when all goes wrong in the future.
- Çürümeye izin vermeyi kabul ediyorsanız, gelecekte her şey ters gittiğinde ilk şikayet eden siz olmamalısınız.
- If you agree to let the rot set in, you should not be the first to complain when all goes wrong in the future.
- Eğer çürümeye izin vermeyi kabul ediyorsanız, gelecekte her şey ters gittiğinde ilk şikayet eden siz olmamalısınız.
- Men and women are left to rot on death row and Mumia Abu-Jamal is one of these.
- Erkekler ve kadınlar ölüm hücrelerinde çürümeye terk ediliyor ve Mumia Abu-Jamal da bunlardan biri.
- The rotting door gave in when we pushed, and we went inside.
- Çürüyen kapı ittiğimizde çöktü ve içeri girdik.
- He could not by any means tolerate the ghastly smell of rotting onion.
- Çürüyen soğanın korkunç kokusuna hiçbir şekilde tahammül edemiyordu.
- That smell could be rotting meat.
- Bu koku çürüyen et olabilir.
- A stench emanated from the rotting corpses.
- Çürüyen cesetlerden pis bir koku yayılıyordu.
- I hope you rot in hell.
- Umarım cehennemde çürürsün.
- Sami is going to rot in hell.
- Sami cehennemde çürüyecek.
- Fruit tends to rot right away.
- Meyveler hemen çürümeye meyillidir.
- Yanni left his beautiful mansion to rot.
- Yanni güzel malikanesini çürümeye terk etti.
- This apple has started to rot.
- Bu elma çürümeye başladı.
- Some apples rotted on the tree.
- Bazı elmalar ağaçta çürümüş.
- That smell could be rotting meat.
- O koku çürüyen et olabilir.
- A stench emanated from the rotting corpses.
- Çürüyen cesetlerden bir koku yayıldı.
- Fruit tends to rot right away.
- Meyve hemen çürüme eğilimindedir.
- Yanni left his beautiful mansion to rot.
- Yanni malikanesini çürümeye terk etti.
- Fadil's body rotted in the basement.
- Fadıl'ın cesedi bodrumda çürüdü.
- This apple has started to rot.
- Bu elma çürümeye başlamış.
- These oranges have rotted.
- Bu portakallar çürüdü.
- These oranges have rotted.
- Bu portakallar çürümüş.
- Put the meat in the refrigerator, or it will rot.
- Eti buzdolabına koyun, yoksa çürür.
- It smells like something's rotting.
- Bir şeyler çürüyormuş gibi kokuyor.
- A stench emanated from the rotting corpses.
- Çürüyen cesetlerden pis bir koku yayıldı.
- Some apples rotted on the tree.
- Bazı elmalar ağaçta çürüdü.
- The meat has begun to rot.
- Et çürümeye başladı.
Show More (24)
|
| 2 |
rot |
çürük |
n. |
|
- All the table was covered with dry rot.
- Bütün masa kuru çürüklerle kaplıydı.
- Don't talk rot, Tom.
- Çürük çürük konuşma, Tom.
Show More (-1)
|
| 3 |
rot |
zırva |
n. |
|
- He starts talking rot whenever he drinks.
- Ne zaman içse zırvalamaya başlar.
Show More (-2)
|
| 4 |
rot |
(devlet kurumu) yozlaşma |
n. |
|
- Inspectors were sent to stop the rot in the institution.
- Kurumdaki yozlaşmayı durdurmak için müfettişler gönderildi.
Show More (-2)
|
| 5 |
rot |
kokmak |
v. |
|
- A fish rots from the head down.
- Balık baştan kokar.
Show More (-2)
|
