1 |
senior |
son sınıf öğrencisi |
n. |
|
- I'm a senior.
- Ben son sınıf öğrencisiyim.
- Tom is a senior at Harvard.
- Tom Harvard'da son sınıf öğrencisi.
- Fadil appeared to be a typical high school senior.
- Fadıl tipik bir lise son sınıf öğrencisi gibi görünüyordu.
- Tom is a high school senior.
- Tom lise son sınıf öğrencisi.
- Tom is now a senior at Harvard.
- Tom şimdi Harvard'da bir son sınıf öğrencisi.
- Tom will be a senior next year.
- Tom gelecek yıl son sınıf öğrencisi olacak.
- I'm a senior at Harvard.
- Harvard'ta son sınıf öğrencisiyim.
- I'm a senior at Harvard.
- Harvard'da son sınıf öğrencisiyim.
- He's a senior.
- Son sınıf öğrencisi.
- Tom was class president when he was a senior.
- Tom, son sınıf öğrencisi iken sınıf başkanıydı.
- He is now a senior at Harvard.
- Şu anda Harvard'da son sınıf öğrencisi.
- Tom was class president when he was a senior.
- Tom son sınıf öğrencisiyken sınıf başkanıydı.
- Tom is a senior at Harvard.
- Tom Harvard'da bir son sınıf öğrencisi.
- He is now a senior at Harvard.
- O, Harvard'da son sınıf öğrencisi.
- Fadil appeared to be a typical high school senior.
- Fadıl tipik bir lise son sınıf öğrencisi olarak görünüyordu.
- Tom and Mary are high school seniors.
- Tom ve Mary lise son sınıf öğrencileri.
Show More (13)
|
2 |
senior |
kıdemli |
n., adj. |
|
- Nor should we be surprised if the words of Bush senior come true.
- Kıdemli Bush'un sözleri gerçekleşirse de şaşırmamalıyız.
- I'm already a senior citizen.
- Zaten kıdemli bir vatandaşım.
- The actor is two years senior to me.
- Aktör benden iki yıl daha kıdemli.
- Tom is a senior member.
- Tom kıdemli bir üye.
- Sami works for Honda as a senior credit analyst.
- Sami Honda'da kıdemli kredi analisti olarak çalışıyor.
- She is senior to me by six years.
- O bana göre altı yıl kıdemli.
- Tom is two years senior to me.
- Tom, benden iki yıl kıdemlidir.
- Tom is a senior member.
- Tom kıdemli bir üyedir.
- She is senior to me by two years.
- O bana göre iki yıl kıdemli.
- Kim was two years senior to him.
- Kim, ondan iki yıl kıdemliydi.
- Tom is a senior partner.
- Tom kıdemli bir ortak.
- Sami wasn't a senior.
- Sami kıdemli değildi.
- She is senior to me by three years.
- O, bana göre üç yıl kıdemli.
- I'm a senior.
- Ben kıdemliyim.
Show More (11)
|
3 |
senior |
üst düzey |
n. |
|
- Debriefing meetings were held on a daily basis by senior Commission officials.
- Üst düzey Komisyon yetkilileri tarafından günlük olarak bilgilendirme toplantıları düzenlenmiştir.
- The travel ban against Mugabe and senior members of his regime has not been effectively enforced.
- Mugabe ve rejiminin üst düzey üyelerine yönelik seyahat yasağı etkili bir şekilde uygulanmamıştır.
- A third important point is the need for more training for senior administrative officials and politicians.
- Üçüncü önemli husus ise üst düzey idari yetkililer ve politikacılar için daha fazla eğitim ihtiyacıdır.
- Debriefing meetings were held on a daily basis by senior Commission officials.
- Komisyonun üst düzey yetkilileri tarafından günlük olarak bilgilendirme toplantıları düzenlenmiştir.
- I had rather hoped that we would have senior Council representatives here this afternoon.
- Bu öğleden sonra burada üst düzey Konsey temsilcilerinin bulunacağını umuyordum.
- This involves the appointment of senior officers, something to which you referred.
- Bu, sizin de değindiğiniz gibi, üst düzey memurların atanmasını içermektedir.
- We had conversations with Foreign Minister Peres and Chairman Arafat and other very senior people there.
- Dışişleri Bakanı Peres, Başkan Arafat ve diğer çok üst düzey kişilerle görüşmeler yaptık.
- This seminar will target senior marketing leaders from Japanese firms.
- Bu seminer Japon firmalarından üst düzey pazarlama liderlerini hedef alacaktır.
- He holds a senior position in the government.
- Hükümette üst düzey bir pozisyonda.
- This seminar will target senior marketing leaders from Japanese firms.
- Bu seminer Japon firmalarının üst düzey pazarlama liderlerine yönelik olacak.
- Tom is a senior executive.
- Tom üst düzey bir yöneticidir.
- Tom is a senior executive.
- Tom üst düzey bir yönetici.
Show More (9)
|
4 |
senior |
yaşlı |
adj. |
|
- This makes the introduction of a European senior citizens' card useful and worthwhile.
- Bu da Avrupa yaşlılar kartının uygulamaya konulmasını faydalı ve değerli kılmaktadır.
- Does the Commission feel it is possible or necessary to introduce an EU-wide senior citizens' card?
- Komisyon AB çapında bir yaşlılar kartı uygulamasının mümkün ya da gerekli olduğunu düşünüyor mu?
- American senior citizens are comparatively well-off.
- Amerikalı yaşlılar nispeten daha iyi durumdalar.
- I'm already a senior citizen.
- Zaten yaşlı bir vatandaşım.
- Tickets are $5 for adults, and $2 for senior citizens and children.
- Biletler yetişkinler için 5 dolar ve yaşlılarla çocuklar için 2 dolardır.
- The senior citizens' spirits were high in spite of the bad weather.
- Kötü havaya rağmen yaşlıların morali yüksekti.
- She gave her seat to a senior citizen.
- Koltuğunu yaşlı bir vatandaşa verdi.
- I'm already a senior citizen.
- Ben zaten yaşlı bir vatandaşım.
- You must respect senior citizens.
- Yaşlılara saygı göstermelisiniz.
- Tickets are $30 for general admission and $20 for students and seniors.
- Biletler genel giriş için 30$, öğrenciler ve yaşlılar için 20$'dır.
- Tickets are $30 for general admission and $20 for students and seniors.
- Biletler genel giriş için 30 dolar ve öğrencilerle yaşlılar için 20 dolardır.
- Tickets are $5 for adults, and $2 for senior citizens and children.
- Biletler yetişkinler için 5 dolar, yaşlılar ve çocuklar için 2 dolardır.
Show More (9)
|
5 |
senior |
büyük |
adj. |
|
- Kim was two years senior to him.
- Kim, ondan iki yaş büyüktü.
- She is senior to me by two years.
- Benden iki yaş büyük.
- She is senior to me by six years.
- Benden altı yaş büyük.
- She is senior to me by three years.
- Benden üç yaş büyük.
- Tom is two years senior to me.
- Tom benden iki yaş büyük.
- The actor is two years senior to me.
- Aktör benden iki yaş büyük.
Show More (3)
|
6 |
senior |
baba |
n. |
|
- Nor should we be surprised if the words of Bush senior come true.
- Baba Bush'un sözleri gerçekleşirse de şaşırmamalıyız.
Show More (-2)
|
7 |
senior |
üst |
adj. |
|
- We look up to him as a good senior.
- Onu iyi bir üstümüz olarak örnek alıyoruz.
Show More (-2)
|
8 |
senior |
emektar |
adj. |
|
- We look up to him as a good senior.
- Ona iyi bir emektar olarak saygı duyuyoruz.
Show More (-2)
|