1 |
snuggle |
sarılmak |
v. |
|
- We watched the baby snuggling with her teddy bear.
- Bebeğin oyuncak ayısına sarılışını izledik.
- I wish I had someone I could snuggle with.
- Keşke sarılabileceğim biri olsaydı.
- Tom says he's snuggled with his girlfriend, but they haven't yet kissed.
- Tom kız arkadaşına sarıldığını ama henüz öpüşmediklerini söyledi.
- He snuggles with me.
- Bana sarılıyor.
- They snuggled tightly beneath the blankets.
- Battaniyenin altında sıkıca sarıldılar.
- Tom attempted to snuggle, but Mary pushed him away.
- Tom sarılmaya çalıştı ama Mary onu itti.
Show More (3)
|
2 |
snuggle |
sokulmak |
v. |
|
- When I entered the room, Tom and Mary were snuggled together on the couch.
- Odaya girdiğimde Tom ve Mary kanepede birbirlerine sokulmuşlardı.
- Tom snuggled in close, putting his arm around Mary.
- Tom iyice sokuldu ve kolunu Mary'ye doladı.
- Tom was snuggled up in bed reading a book.
- Tom yatağına sokulmuş kitap okuyordu.
- Mary snuggled up to Tom and put her arms around his neck.
- Mary Tom'a sokuldu ve kollarını onun boynuna doladı.
- Tom snuggled under the blankets.
- Tom battaniyenin altına sokuldu.
Show More (2)
|
3 |
snuggle |
sarınıp yatmak |
v. |
|
- They snuggled tightly beneath the blankets.
- Onlar battaniyelerin altında sıkıca sarınıp yattılar.
Show More (-2)
|