|
- The last page of the book was missing.
- Kitabın son sayfası kayıptı.
- She spent all she had on a broken car, every last penny.
- Elinde avucunda ne varsa bozuk bir arabaya harcamıştı, hem de son kuruşuna kadar.
- Since the last Regular Report, according to the relevant Turkish authorities, around 1200 standards were adopted.
- Son Düzenli Rapor’dan bu yana, ilgili Türk makamlarına göre, 1200 civarında standart kabul edilmiştir.
- With this, the last obstacles have been removed on the road to agreeing on the achieved result.
- Bununla birlikte, ulaşılan sonuç üzerinde mutabakata varma yolundaki son engeller de ortadan kaldırılmıştır.
- Despite all this, rail freight has declined over the last twenty years.
- Bütün bunlara rağmen, demiryolu taşımacılığı son yirmi yılda azalmıştır.
- This budget is the last to be drafted for an EU consisting of 15 Member States.
- Bu bütçe 15 Üye Devletten oluşan bir AB için hazırlanan son bütçedir.
- We must not wait until Europe's last rocket has had lift-off.
- Avrupa'nın son roketi de havalanana kadar beklememeliyiz.
- As the last speaker said, it is a question merely of a few euro per inhabitant.
- Son konuşmacının da söylediği gibi, bu sadece kişi başına birkaç avro meselesidir.
- At the last European Council meeting, in October, the EU welcomed the new reform work in Turkey.
- Ekim ayındaki son Avrupa Konseyi toplantısında AB, Türkiye'deki yeni reform çalışmalarını memnuniyetle karşılamıştır.
- Mr Miller has played the role of the man riding the last dinosaur, if I may put it that way.
- Bay Miller, tabiri caizse son dinozora binen adam rolünü oynadı.
- Nor is public opinion in favour of a federation, something clearly shown by the last EU elections.
- Son AB seçimlerinde de açıkça görüldüğü üzere kamuoyu federasyondan yana değildir.
- I should like to say one last word about economic issues.
- Ekonomik konular hakkında son bir söz söylemek istiyorum.
- We must thank the Commission for their efforts over the last two long years to try to make tomorrow's vote unnecessary.
- Komisyona, yarınki oylamayı gereksiz kılmak için son iki yıl boyunca gösterdikleri çabalar için teşekkür etmeliyiz.
- The last six months have also seen a great momentum in the work of the European Union Convention.
- Son altı ayda Avrupa Birliği Konvansiyonu çalışmalarında da büyük bir ivme görüldü.
- We are all aware that, from the point of view of security, the situation has worsened since the last Summit in Brussels.
- Güvenlik açısından bakıldığında, Brüksel'deki son Zirve'den bu yana durumun daha da kötüleştiğinin hepimiz farkındayız.
- Over the last six months, we have made some political progress.
- Son altı ay içerisinde bazı siyasi ilerlemeler kaydettik.
- It plugs one of the last remaining gaps in the working-time mosaic.
- Çalışma süresi mozaiğinde kalan son boşluklardan birini dolduruyor.
- My group takes a rather different view from that of the last speaker.
- Grubum, son konuşmacıdan oldukça farklı bir görüşe sahiptir.
- Since the last regular report, a significant amount of new information has been made available.
- Son düzenli rapordan bu yana, önemli ölçüde yeni bilgiler elde edilmiştir.
- European integration has undeniably made great progress over the last 50 years.
- Avrupa bütünleşmesinin son 50 yılda büyük bir ilerleme kaydettiği inkar edilemez.
- The last point I want to mention here is planning policy.
- Burada değinmek istediğim son nokta ise planlama politikasıdır.
- Air travel has become cheaper and cheaper over the last few decades.
- Hava yolculuğu son birkaç on yılda giderek daha ucuz hale geldi.
- This was, after all, one of the causes of the downfall of the last Commission.
- Sonuçta bu, son Komisyonun çöküşünün nedenlerinden biriydi.
- Since the last Regular Report, large scale armed violence in the Southeast seems to have stopped.
- Son Düzenli Rapor’dan bu yana, güneydoğuda geniş ölçekte silahlı şiddet durmuş görünmektedir.
- The last point I wish to make is one of a personal nature with regard to Iraq.
- Irak'la ilgili olarak belirtmek istediğim son husus kişisel bir nitelik taşımaktadır.
- I remember very well that my last appearance in this House coincided with a terrorist attack in Italy.
- Bu Meclise son gelişimin İtalya'daki bir terör saldırısına denk geldiğini çok iyi hatırlıyorum.
- What has been said over the last few days in the Russian Duma, which has accused Romania of interference, is worrying.
- Romanya'yı müdahaleyle suçlayan Rus Duma'sında son birkaç gündür söylenenler endişe vericidir.
- Although ten countries have completed the last lap, others still have some way to go.
- On ülke son turu tamamlamış olsa da, diğerlerinin hala kat etmesi gereken yol var.
- It is on the last two that the elderly, in particular, depend.
- Özellikle yaşlılar bu son iki maddeye bağlıdır.
- This is the last day the Greek Presidency and I personally shall attend the European Parliament.
- Bugün Yunanistan Dönem Başkanlığı'nın ve benim şahsen Avrupa Parlamentosuna katılacağımız son gün.
- That was the last item on the agenda.
- Bu gündemin son maddesiydi.
- In my last few seconds I will speak not about methods but about content.
- Son birkaç saniyemde yöntemlerden değil içerikten bahsedeceğim.
- Parliament's adoption, during the last part-session in Strasbourg, of a Statute for its Members, closed a loophole.
- Parlamento'nun Strazburg'daki son oturumda Üyeleri için bir Tüzük kabul etmesi bir boşluğu kapatmıştır.
- It may come as a surprise that this last point features amongst the others.
- Bu son noktanın diğerleri arasında yer alması şaşırtıcı gelebilir.
- It is almost a year since the European Parliament's last major debate on enlargement.
- Avrupa Parlamentosunun genişlemeye ilişkin son büyük tartışmasının üzerinden neredeyse bir yıl geçti.
- Next year is the last in which they can be carried out properly.
- Önümüzdeki yıl bunların düzgün bir şekilde yürütülebileceği son yıl olacak.
- We, in Europe, have missed out on growth because over the last few decades coordination has been lacking.
- Avrupa'da son birkaç on yıldır koordinasyon eksik olduğu için büyümeyi kaçırdık.
- My last prerequisite for the success of liberalisation is the creation of a level playing field.
- Serbestleşmenin başarısı için son ön koşulum, eşit bir oyun alanının yaratılmasıdır.
- We were almost in that position with Finnish at the last enlargement.
- Son genişlemede Finlandiya ile neredeyse aynı konumdaydık.
- Spending under the last programme actually fell between 1997 and 1998.
- Son program kapsamında yapılan harcamalar 1997 ve 1998 yılları arasında düĢmüĢtür.
- The last study on this subject was carried out in 1994.
- Bu konudaki son çalışma 1994 yılında gerçekleştirilmiştir.
- We are debating the last annual report which will be presented to the Parliament by Jacob Söderman.
- Jacob Söderman tarafından Parlamentoya sunulacak olan son faaliyet raporunu görüşüyoruz.
- During the last hundred years the seas have warmed up by 0.6 degrees, and the trend is accelerating.
- Son yüz yılda denizler 0,6 derece ısındı ve bu eğilim hızlanıyor.
- Parliament's adoption, during the last part-session in Strasbourg, of a Statute for its Members, closed a loophole.
- Parlamentonun Strazburg'daki son oturumda Üyeleri için bir Tüzük kabul etmesi bir boşluğu kapatmıştır.
- There has been no significant change since the last regular report.
- Son düzenli rapordan bu yana önemli bir değişme olmamıştır.
- The last IMF programme of 1994 was suspended in 1995.
- 1994'teki son IMF programı 1995'te askıya alınmıştır.
- Since the last Regular Report, several operations have been led by the Turkish Army in Northern Iraq.
- Son İlerleme Raporundan bu yana, Türk Ordusu tarafından Kuzey Irak'ta çeşitli operasyonlar düzenlenmiştir.
- Since this House's last debate on war in Iraq, though, encouraging things have happened.
- Bu Meclisin Irak'taki savaşla ilgili son tartışmasından bu yana cesaret verici şeyler oldu.
- The last group photograph before the attack on Iraq was taken there.
- Irak'a saldırıdan önceki son grup fotoğrafı burada çekilmiştir.
- This constitutional treaty is really not the EU's last treaty change.
- Bu anayasal antlaşma gerçekten de AB'nin son antlaşma değişikliği değil.
- This budget will probably be the last to be drafted for a Union of 15 Member States.
- Bu bütçe muhtemelen 15 Üye Devletten oluşan bir Birlik için hazırlanan son bütçe olacaktır.
- Reference can be made to the last roll-call vote for this.
- Bunun için son yoklama oylamasına atıfta bulunulabilir.
- I too am affected and I shudder when I think of my last service bill, which was extortionate.
- Ben de bu durumdan etkileniyorum ve fahiş olan son hizmet faturamı düşündüğümde ürperiyorum.
- As I said, without reforms, 8 000 jobs a year have been lost over the last few years.
- Dediğim gibi, reformlar yapılmadığı takdirde son birkaç yılda yılda 8.000 kişi işini kaybetmiştir.
- I would like to start by agreeing with the last speaker.
- Son konuşmacıya katılarak başlamak istiyorum.
- I will certainly fight to make sure it is the last.
- Bunun son olmasını sağlamak için kesinlikle mücadele edeceğim.
- I have spoken on this many times in this House over the last 20 years.
- Bu konuda son 20 yılda bu Meclis'te pek çok kez konuştum.
- That was the last item on the agenda.
- Bu gündemdeki son maddeydi.
- Please let this be Europe's last oil disaster.
- Lütfen bu Avrupa'nın son petrol felaketi olsun.
- I wish to say one last thing about the role of Parliament and our relationship with the Commission and with the Council.
- Parlamentonun rolü ve Komisyon ve Konsey ile ilişkilerimiz hakkında son bir şey söylemek istiyorum.
- Since Parliament's last resolution, the situation in Iraq has changed both for the better and for the worse.
- Parlamentonun son kararından bu yana Irak'taki durum hem daha iyi hem de daha kötü yönde değişmiştir.
- I urge you to vote for Amendment No 21 and for the last six words of Amendment No 42.
- Sizden 21 No'lu Değişikliğe ve 42 No'lu Değişikliğin son altı kelimesine oy vermenizi istiyorum.
- This is the last plenary sitting before the summer recess.
- Bu, yaz tatilinden önceki son genel kurul oturumudur.
- We have seen a host of action plans and plans for reform over the last four years.
- Son dört yılda bir dizi eylem planı ve reform planı gördük.
- I beg you not to rob these people of their last hope.
- Bu insanların son umutlarını ellerinden almamanız için size yalvarıyorum.
- The fact that the President-in-Office sat for 4 ½ hours at our last meeting showed his commitment.
- Dönem Başkanının son toplantımızda 4,5 saat boyunca oturması, kararlılığını göstermiştir.
- My third and last point concerns the role of the European Union.
- Üçüncü ve son husus Avrupa Birliği'nin rolü ile ilgilidir.
- The last point refers to the question of the implications for enlargement.
- Son nokta, genişlemenin ne gibi sonuçlar doğuracağı sorusuyla ilgilidir.
- The discussion on reproductive health and rights dominated the last days of the summit.
- Zirvenin son günlerine üreme sağlığı ve hakları tartışmaları damgasını vurdu.
- They have been for the last year.
- Son bir yıldır öyleydiler.
- I say this in the light of my visit to the United States over the last two days.
- Bunu son iki gün içerisinde Amerika Birleşik Devletleri'ne yaptığım ziyaretin ışığında söylüyorum.
- When I was last here, I reported in broad outline on developments in the situation since the Gulf War.
- Buraya son geldiğimde, Körfez Savaşı'ndan bu yana yaşanan gelişmeleri ana hatlarıyla aktarmıştım.
- We will meet them with an offer of practical negotiations and call upon them to make the last crucial effort.
- Onlara pratik müzakere teklifinde bulunacağız ve son bir çaba göstermeleri için çağrıda bulunacağız.
- A good example of this occurred during the last few days.
- Bunun iyi bir örneği son birkaç gün içinde yaşandı.
- But that was voted on at the last session.
- Ancak bu konu son oturumda oylandı.
- This afternoon we will be descending into one of the last dark dungeons of the Cold War.
- Bu öğleden sonra Soğuk Savaş'ın son karanlık zindanlarından birine inmiş olacağız.
- That was the last job of the previous Parliament carried out for the present one.
- Bu, bir önceki Parlamento'nun şimdiki Parlamento için gerçekleştirdiği son işti.
- My last comment pertains to a letter I have from the Secretary-General about follow-up to parliamentary acts.
- Son yorumum, Genel Sekreter'den aldığım, parlamento işlemlerinin takibine ilişkin bir mektupla ilgili.
- The next station is Brussels and the last station is Copenhagen.
- Bir sonraki durak Brüksel, son durak ise Kopenhag'dır.
- I would now like to outline my third and last general principle.
- Şimdi üçüncü ve son genel prensibimi özetlemek istiyorum.
- All the health indicators show that health has been abominable for the last 23 years and there is a lack of education.
- Tüm sağlık göstergeleri, sağlığın son 23 yıldır berbat durumda olduğunu ve eğitim eksikliği olduğunu göstermektedir.
- What has the Commission been doing for the last few years?
- Komisyon son birkaç yıldır ne yapıyor?
- It is no longer the locomotive it once was, it is now the last coach in the train.
- Artık bir zamanlar olduğu gibi lokomotif değil, artık trendeki son vagon.
- You only have to read the conclusions of the last European Council.
- Bunun için son Avrupa Konseyinin sonuçlarını okumanız yeterlidir.
- Political dialogue between the Union and Turkey advanced well since the last Regular Report.
- Birlik ve Türkiye arasındaki siyasal diyalog, son düzenli rapordan bu yana bir hayli ilerledi.
- We must continue in this direction, which was the one taken by the last General Affairs Council.
- Son Genel İşler Konseyi tarafından benimsenen bu yönde ilerlemeye devam etmeliyiz.
- The Markov report paints a very positive picture, particularly, of course, since it refers to the last few years.
- Markov raporu çok olumlu bir tablo çiziyor, özellikle de son birkaç yıla atıfta bulunduğu için.
- My last comment pertains to a letter I have from the Secretary-General about follow-up to parliamentary acts.
- Son yorumum, Genel Sekreter'den aldığım parlamento işlemlerinin takibine ilişkin bir mektupla ilgili.
- This regulation's implementation should therefore be foolproof, and we have not heard the last of this, of course.
- Bu nedenle bu yönetmeliğin uygulanması kusursuz olmalıdır ve elbette bu konuda son sözü duymadık.
- It is true that the trends emerging over the last ten years, as shown by the Dublin Foundation, have been on the rise.
- Dublin Vakfı'nın da gösterdiği gibi son on yılda ortaya çıkan eğilimlerin yükselişte olduğu doğrudur.
- The other and last message is that yes, we have the road-map.
- Diğer ve son mesaj ise evet, yol haritamız var.
- One last point which plays a very important part in the whole dispute is the need to strengthen democracy.
- Tüm bu tartışmalarda çok önemli bir rol oynayan son bir nokta da demokrasinin güçlendirilmesi ihtiyacıdır.
- To start with, I agree with the previous speaker's last sentence.
- Öncelikle, benden önceki konuşmacının son cümlesine katılıyorum.
- Clearly, Parliament and we at the Commission must push for these last steps to be completed.
- Açıkçası, Parlamento ve Komisyon olarak bizler bu son adımların tamamlanması için baskı yapmalıyız.
- Will we in fact find ourselves on the memorial last flight from Strasbourg to London on Thursday?
- Gerçekten de kendimizi Perşembe günü Strazburg'dan Londra'ya giden son anma uçağında mı bulacağız?
- One last point which plays a very important part in the whole dispute is the need to strengthen democracy.
- Tüm anlaşmazlıkta çok önemli bir rol oynayan son bir nokta da demokrasinin güçlendirilmesi ihtiyacıdır.
- This gives enormous hope to them all, men and women, and perhaps a last chance too.
- Bu, kadın erkek herkese büyük bir umut ve belki de son bir şans veriyor.
- Many of us here today visited Israel and the Palestinian territories during the last part-session.
- Bugün burada bulunan birçoğumuz son oturum sırasında İsrail ve Filistin topraklarını ziyaret ettik.
- Look at how much progress has been made over the last 50 years!
- Son 50 yılda ne kadar ilerleme kaydedildiğine bir bakın!
- The next station is Brussels and the last station is Copenhagen.
- Bir sonraki durak Brüksel, son durak ise Kopenhag.
- We can only seize the material at the last station in the territory of the Member States.
- Malzemeye sadece Üye Devletlerin topraklarındaki son istasyonda el koyabiliriz.
- There have been murders of Serbs over the last few days.
- Son birkaç gün içerisinde Sırplara yönelik cinayetler işlendi.
- The reforms we have introduced over the last few years have already brought positive results here.
- Son birkaç yıldır gerçekleştirdiğimiz reformlar burada şimdiden olumlu sonuçlar vermeye başladı.
- Over the last ten years, since globalisation began, India has had a rate of growth of 6 to 7%.
- Son on yılda, küreselleşme başladığından bu yana, Hindistan %6 ila %7 arasında bir büyüme oranına sahip oldu.
- One last point, on the subject of women.
- Kadınlar konusunda son bir nokta.
- This postponement - as recital 10 of the Directive points out - should have been the last one.
- Bu erteleme, Direktif'in 10. Maddesinde de belirtildiği üzere, son erteleme olmalıydı.
- In addition, not all effects of noise nuisance can be expressed in money terms down to the last penny.
- Buna ek olarak, gürültü rahatsızlığının tüm etkileri son kuruşuna kadar para cinsinden ifade edilemez.
- As I have already emphasised, the 2003 Budget is the last for an EU of 15 Member States.
- Daha önce de vurguladığım gibi, 2003 Bütçesi 15 Üye Devletten oluşan bir AB için son bütçedir.
- To conclude, I would like to say that this is the last budget for an EU with 15 Member States.
- Sonuç olarak, bunun 15 Üye Devletli bir AB için son bütçe olduğunu söylemek isterim.
- The last revision was the sixth, in 1993.
- Son revizyon 1993'teki altıncı revizyondu.
- My last explanation of vote relates to economic actors during the period of transition to the euro.
- Oylamaya ilişkin son açıklamam, avroya geçiş dönemindeki ekonomik aktörlerle ilgilidir.
- Our group is going to support this report from the first line to the last.
- Grubumuz bu raporu ilk satırından son satırına kadar destekleyecektir.
- An alternative to the European Public Prosecutor could be Eurojust, as proposed at the last Summit.
- Avrupa Cumhuriyet Savcısına alternatif olarak son Zirvede önerildiği gibi Eurojust olabilir.
- Surely the political decision-makers should have the last, clear word.
- Şüphesiz ki son ve net sözü siyasi karar alıcılar söylemelidir.
- I would like to make one last point.
- Son bir noktaya değinmek istiyorum.
- The last point I would like to make relates to the Federal Republic of Yugoslavia.
- Değinmek istediğim son nokta Yugoslavya Federal Cumhuriyeti ile ilgili.
- Look at how much progress has been made over the last 50 years.
- Son 50 yılda ne kadar ilerleme kaydedildiğine bir bakın.
- What has Parliament done since the last such incident?
- Parlamento bu tür son olaydan bu yana ne yaptı?
- On this basis, we hope that this last obstacle can soon be cleared.
- Bu temelde bu son engelin de yakında aşılabileceğini umuyoruz.
- Mr Posselt, I promise you that this will be the last time.
- Sayın Posselt, size söz veriyorum bu son olacak.
- We must not wait until Europe's last rocket has had lift-off.
- Avrupa'nın son roketi havalanana kadar beklememeliyiz.
- That brings me to the last point of the package of measures.
- Bu da beni önlemler paketinin son maddesine getiriyor.
- A similar incident occurred shortly before the start of the last Greek Presidency.
- Benzer bir olay Yunanistan'ın son dönem başkanlığının başlamasından kısa bir süre önce meydana gelmişti.
- The last time we looked, emissions were already at 1990 levels, plus 22%.
- Son baktığımızda emisyonlar zaten 1990 seviyelerindeydi, artı %22.
- Something has to be done about this and the last elections were a warning signal.
- Bu konuda bir şeyler yapılmalı ve son seçimler bir uyarı sinyaliydi.
- The last two decades have unfortunately seen a sharp decline in the number of EU seafarers.
- Ne yazık ki son yirmi yılda AB denizcilerinin sayısında keskin bir düşüş yaşanmıştır.
- My third and last point concerns the role of the European Union.
- Değinmek istediğim üçüncü ve son husus ise Avrupa Birliği'nin rolü ile ilgilidir.
- My second and last point relates to the reduction of cyclamate levels.
- İkinci ve son sırada siklamat seviyelerinin azaltılması konusuna değinmek istiyorum.
- My second and last point relates to the reduction of cyclamate levels.
- İkinci ve son yorumum siklamat seviyelerinin azaltılması ile ilgilidir.
- I would like to revert to the last point I made.
- Son söylediğim noktaya tekrar dönmek istiyorum.
- Since the last regular report progress has taken place concerning mainly the privatisation of State owned enterprises.
- Son düzenli rapordan bu yana, esas olarak devlet işletmelerinin özelleştirilmesi alanında ilerleme olmuştur.
- We are increasingly getting documents at the last moment.
- Belgeleri giderek artan bir şekilde son anda alıyoruz.
- Now that Milosevic has been toppled, the last real Communist dictatorship in Europe is the regime in Belarus.
- Miloseviç devrildiğine göre Avrupa'daki son gerçek Komünist diktatörlük Belarus'taki rejimdir.
- The European Commission and the European Parliament have stated this clearly, particularly during our last part-session.
- Avrupa Komisyonu ve Avrupa Parlamentosu, özellikle son oturumumuzda bunu açıkça ifade etmiştir.
- The third and last parameter is NEPAD’s appeal to the private sector.
- Üçüncü ve son parametre ise Afrika'nın Kalkınması için Yeni Ortaklık'ın özel sektöre yaptığı çağrıdır.
- I voted for it, but this will be the last time, because I want to get some light on how the Commission works.
- Ben oy verdim ama bu son olacak çünkü Komisyonun nasıl çalıştığına dair biraz ışık tutmak istiyorum.
- It is on the last proposal that I primarily wish to speak.
- Öncelikle son teklif hakkında konuşmak istiyorum.
- Mr Posselt, I promise you that this will be the last time.
- Bay Posselt, size söz veriyorum bu son olacak.
- I will close with one last point.
- Son bir nokta ile kapatacağım.
- Over the last 10 years, Korea has increased its capacity by 180%, while we have reduced ours by 30%.
- Kore, son 10 yılda kapasitesini %180 artırırken biz %30 azalttık.
- We will have to consider whether or not these last ten years have been wasted.
- Bu son on yılın boşa geçirilip geçirilmediğini değerlendirmemiz gerekecek.
- This is supposedly the last summit of the year on enlargement.
- Bu, sözüm ona genişleme konusunda yılın son zirvesi.
- Since the last regular report, no new legislation against corruption has been introduced.
- Son düzenli rapordan bu yana, yolsuzluklara karşı herhangi bir yeni mevzuat çıkarılmış değildir.
- It collects every last cent of the loans which it grants.
- Verdiği kredilerin son kuruşuna kadar tahsil eder.
- There is a saying in Dutch which means that the last mile is the longest one.
- Felemenkçede son milin en uzun mil olduğu anlamına gelen bir deyiş vardır.
- There was no simultaneous interpretation into Portuguese during the last speech.
- Son konuşma sırasında Portekizce simultane tercüme yapılmadı.
- With this, the last obstacles have been removed on the road to agreeing on the achieved result.
- Bununla, varılan sonuç üzerinde uzlaşmaya giden yolda son engeller de ortadan kalkmış oldu.
- We have made this very clear to our Iranian colleagues over the last few days.
- Son birkaç gündür İranlı meslektaşlarımıza bunu çok açık bir şekilde ifade ettik.
- Do we accuse most of the last Democratic administration of being anti-American?
- Son Demokrat yönetimin çoğunu Amerikan karşıtı olmakla mı suçluyoruz?
- The European Union in this context is facing its most serious crisis of the last decade.
- Bu bağlamda Avrupa Birliği son on yılın en ciddi kriziyle karşı karşıyadır.
- The last war in Iraq showed just how important this is.
- Irak'taki son savaş bunun ne kadar önemli olduğunu gösterdi.
- How can we emerge not just healed but strengthened from the trials of the last few weeks?
- Son birkaç haftanın sınavlarından sadece iyileşmiş değil, güçlenmiş olarak nasıl çıkabiliriz?
- I think that that last point, in particular, is extremely important.
- Özellikle bu son noktanın son derece önemli olduğunu düşünüyorum.
- Although I have left it until last, it is crucial.
- Her ne kadar bu konuyu sona bırakmış olsam da bu çok önemlidir.
- I should like to inform you that this issue was drawn to my attention at the last part-session.
- Bu konunun son oturumda dikkatimi çektiğini size bildirmek isterim.
- As the last person to speak, I can say that.
- Konuşacak son kişi olarak bunu söyleyebilirim.
- I understand that this is the last speech you will make to the House.
- Anladığım kadarıyla bu, Meclis'te yapacağınız son konuşma.
- Events have speeded up over the last few days with the capture of Mazar-I-Sharif and Kabul.
- Son birkaç gündür Mezar-ı Şerif ve Kabil'in ele geçirilmesiyle birlikte olaylar hız kazandı.
- These regions are facing very many problems that stem from the last two world wars.
- Bu bölgeler son iki dünya savaşından kaynaklanan pek çok sorunla karşı karşıyadır.
- The last time you did this it was rather confusing.
- Bunu son yaptığınızda oldukça kafa karıştırıcıydı.
- I am grateful for the President-in-Office of the Council's last remarks.
- Konsey Dönem Başkanı'nın son sözleri için müteşekkirim.
- During the last months there have also been some positive developments that should be highlighted.
- Son aylarda altı çizilmesi gereken bazı olumlu gelişmeler de yaşandı.
- We have seen some worrying developments in fiscal policy in some countries over the last few months.
- Son birkaç ay içinde bazı ülkelerde maliye politikasında endişe verici gelişmeler yaşandı.
- This last objective is now within reach.
- Bu son hedefe artık ulaşılabilir.
- Since our last session, five journalists have unfortunately been killed in Afghanistan.
- Son oturumumuzdan bu yana Afganistan'da ne yazık ki beş gazeteci öldürüldü.
- We have worked hard together for the last 18 months.
- Son 18 ay boyunca birlikte çok çalıştık.
- The ELDR Group will be asking for a split vote to delete the last sentence of paragraph 128.
- AİKB Grubu, 128. paragrafının son cümlesinin silinmesi için oylama yapılmasını isteyecektir.
- There have been numerous meetings between the European Union and Russia since the last summit in Brussels.
- Brüksel'deki son zirveden bu yana Avrupa Birliği ve Rusya arasında çok sayıda toplantı gerçekleştirildi.
- Practically nobody would like to return to those days, but the last vestiges have still not been fully stamped out.
- Pratikte kimse o günlere dönmek istemez ancak son kalıntılar hala tam olarak ortadan kaldırılmamıştır.
- The Feira Summit is my last example.
- Feira Zirvesi benim son örneğimdir.
- I remember, for example, the last Italian Presidency and the one before that, amongst others.
- Örneğin İtalya'nın son dönem başkanlığını ve ondan önceki dönem başkanlığını hatırlıyorum.
- This was the last colonial foothold in Asia at the time.
- Burası o dönemde Asya'daki son sömürge kalesiydi.
- I have one last thing to say, also on the negative side, with regard to Kyoto.
- Kyoto ile ilgili olarak, yine olumsuz yönde, söyleyeceğim son bir şey daha var.
- This constitutional treaty is really not the EU's last treaty change.
- Bu anayasal antlaşma gerçekten de AB'nin son antlaşma değişikliği değildir.
- This last report concerns the communication on the protection of passengers who travel by air.
- Bu son rapor, hava yoluyla seyahat eden yolcuların korunmasına ilişkin bildirime ilişkindir.
- This last point is unfortunately the most important for us to resolve before we take on our real task in Asia.
- Bu son nokta ne yazık ki Asya'daki gerçek görevimizi üstlenmeden önce çözmemiz gereken en önemli noktadır.
- Allow me to comment on one last issue, the reference to religions.
- İzninizle son bir konu hakkında, dinlere yapılan atıf hakkında yorum yapmak istiyorum.
- We shall endeavour to reach a solution right up to the last day.
- Son güne kadar bir çözüme ulaşmak için çaba göstereceğiz.
- Over the last decade, the number of women living in absolute poverty has risen.
- Son on yılda mutlak yoksulluk içinde yaşayan kadınların sayısı artmıştır.
- When I was last here, I reported in broad outline on developments in the situation since the Gulf War.
- Buraya son geldiğimde Körfez Savaşı'ndan bu yana yaşanan gelişmeleri ana hatlarıyla rapor etmiştim.
- We must not allow the last vestiges of Member State independence to be crushed.
- Üye Devlet bağımsızlığının son kalıntılarının da yok edilmesine izin vermemeliyiz.
- This is the last day the Greek Presidency and I personally shall attend the European Parliament.
- Bugün Yunanistan Dönem Başkanlığı'nın ve benim şahsen Avrupa Parlamentosu'na katılacağımız son gün.
- I urge you to vote for Amendment No 21 and for the last six words of Amendment No 42.
- Sizleri 21 No'lu Değişikliğe ve 21 No'lu Değişikliğin son altı kelimesine oy vermeye çağırıyorum.
- My last comment is that there are numerous problems, but there are also opportunities waiting to be exploited.
- Son yorumum şu ki çok sayıda sorun var ama aynı zamanda yararlanılmayı bekleyen fırsatlar da var.
- The previous speaker has quoted me from the last committee meeting and said it all!
- Benden önceki konuşmacı son komite toplantısında benden alıntı yaptı ve her şeyi söyledi!
- The EU's vaccination policy is attracting more and more attention, especially since the last outbreak of foot-and-mouth.
- AB'nin aşılama politikası, özellikle son şap salgınından bu yana giderek daha fazla dikkat çekiyor.
- The last point that I would like to make is with regard to 3G.
- Değinmek istediğim son nokta 3G ile ilgilidir.
- We have the Council to thank for finally getting Article 96 of the Cotonou agreement moving since the last resolution.
- Son karardan bu yana Cotonou anlaşmasının 96. Maddesini nihayet harekete geçirdiği için Konsey'e teşekkür etmeliyiz.
- However, since the last regular report, progress in transposition of legislation in these areas has been limited.
- Ancak, son düzenli rapordan beri, bu alanlarda mevzuat aktarımı açısından ilerleme sınırlı olmuştur.
- This annual report will be the last in the life of this current Parliament.
- Bu yıllık rapor, mevcut Parlamento'nun son faaliyet raporu olacaktır.
- Since the last regular report no new legislation transposing the Community transport acquis has been adopted.
- Son düzenli rapordan bu yana, Topluluk ulaştırma müktesebatını aktaran herhangi bir yeni mevzuat kabul edilmemiştir.
- Doing so is important in that a number of problems remain to be solved during the last months of the year.
- Bunu yapmak, yılın son aylarında çözülmesi gereken bir dizi sorun olduğu için önemlidir.
- I would like to stress one last point relating to the fight against terrorism and its funding.
- Terörizm ve finansmanıyla mücadeleye ilişkin son bir hususu vurgulamak istiyorum.
- I was under the impression that the change to the last agenda meant that Chechnya would also be included in this item.
- Son gündemde yapılan değişikliğin Çeçenistan'ın da bu maddeye dahil edileceği anlamına geldiği izlenimine kapılmıştım.
- This should, I hope, be the last time I speak in this vote.
- Umarım bu, bu oylamada yaptığım son konuşma olur.
- Over the last ten years, the European Union has seen an increase in the number of violent and terrorist acts.
- Son on yılda Avrupa Birliği'nde şiddet ve terör eylemlerinin sayısında artış görülmüştür.
- I hope so too because on 20 July, at the last conciliation, we agreed virtually nothing.
- Ben de öyle umuyorum çünkü 20 Temmuz'daki son uzlaşmada neredeyse hiçbir konuda anlaşamadık.
- Seven years ago, the last peace negotiations were unexpectedly broken off by attacks by the Tigers.
- Yedi yıl önce, son barış görüşmeleri Kaplanların saldırıları nedeniyle beklenmedik bir şekilde kesildi.
- It will also be historic because it is the last budget relating to an EU with 15 Member States.
- Ayrıca 15 Üye Devletli bir AB'ye ilişkin son bütçe olması nedeniyle de tarihi bir öneme sahip olacaktır.
- The report takes into consideration progress since the last Regular Report.
- Rapor, son İlerleme Raporundan bu yana kaydedilen gelişmeleri dikkate almaktadır.
- One last point which I want to stress is the importance of research.
- Vurgulamak istediğim son bir nokta da araştırmanın önemidir.
- The European Union has supported Afghanistan alone to the tune of EUR 400 million over the last 10 years.
- Avrupa Birliği son 10 yılda sadece Afganistan'a 400 milyon Avro destek sağlamıştır.
- The last issue I would like to deal with is the debate on globalisation.
- Ele almak istediğim son konu ise küreselleşme tartışmasıdır.
- I want a response from Europe regarding a situation which completely changes the last 50 years of history.
- Son 50 yıllık tarihi tamamen değiştiren bir durumla ilgili olarak Avrupa'dan bir yanıt istiyorum.
- The last revision was the sixth, in 1993.
- Son revizyon 1993 yılında yapılan altıncı revizyondu.
- The last inspection took place in May 2001.
- Son teftiş Mayıs 2001'de gerçekleştirilmiştir.
- As a matter of fact, at the last conference, this issue was raised and discussed on several occasions.
- Aslına bakarsanız, son konferansta bu konu çeşitli vesilelerle gündeme geldi ve tartışıldı.
- You only have to read the conclusions of the last European Council.
- Bunun için son Avrupa Konseyi'nin sonuçlarını okumanız yeterlidir.
- The opinion of the Commission remains the same as it was on the occasion of the last debate.
- Komisyon'un görüşü, son tartışma vesilesiyle olduğu gibi aynı kalmaktadır.
- I have one last point, about the way in which the IGC will be working.
- Hükümetlerarası Konferans'ın çalışma şekli hakkında son bir noktaya değinmek istiyorum.
- No further alignment in the VAT area has been made since the last Regular Report.
- Son İlerleme Raporundan bu yana, KDV alanında daha fazla uyumlaştırma yapılmamıştır.
- In fact, over the last decade, the temperature has risen more than in the rest of the century.
- Aslında, son on yılda sıcaklık yüzyılın geri kalanında olduğundan daha fazla artmıştır.
- The great commitment displayed by the candidate countries over the last few years deserves to meet with success.
- Aday ülkeler tarafından son birkaç yıldır sergilenen büyük kararlılık başarıya ulaşmayı hak etmektedir.
- Next year is the last in which they can be carried out properly.
- Önümüzdeki yıl bu araştırmanın düzgün bir şekilde yapılabileceği son yıl olacak.
- The 2003 budget is likely to be the last before EU enlargement.
- 2003 bütçesi muhtemelen AB genişlemesinden önceki son bütçe olacaktır.
- My last point concerns the future Palestinian State.
- Son sözüm gelecekteki Filistin Devleti ile ilgilidir.
- The last issue appeared in May 2003.
- Son sayı Mayıs 2003'te yayınlandı.
- We will meet them with an offer of practical negotiations and call upon them to make the last crucial effort.
- Kendilerine pratik müzakere teklifinde bulunacağız ve son bir çaba göstermeleri için çağrıda bulunacağız.
- We can only seize the material at the last station in the territory of the Member States.
- Malzemeyi ancak Üye Devletlerin topraklarındaki son istasyonda ele geçirebiliriz.
- We were better off with the last Commission as regards the way in which the programme is presented.
- Programın sunuluş şekli bakımından son Komisyon ile daha iyi durumdaydık.
- Of course, this does not reflect all the progress made on the CFSP over the last year.
- Elbette ki bu, ODGP konusunda son bir yıl içerisinde kaydedilen tüm ilerlemeyi yansıtmamaktadır.
- I beg you not to rob these people of their last hope.
- Bu insanların son umutlarını da ellerinden almamanız için size yalvarıyorum.
- The events of the last few weeks have rocked the European Union to its foundation.
- Son birkaç haftadır yaşanan olaylar Avrupa Birliği'ni temelinden sarstı.
- We almost had it, and the US pulled out at the last moment.
- Bunu neredeyse başarıyorduk ama ABD son anda çekildi.
- The third and last topic I wish to raise today is Johannesburg and the World Summit on Sustainable Development.
- Bugün gündeme getirmek istediğim üçüncü ve son konu Johannesburg ve Dünya Sürdürülebilir Kalkınma Zirvesi.
- That is the major piece of news of the last few months.
- Son birkaç ayın en önemli haberi budur.
- We have seen all too many accidents during the last couple of years.
- Son birkaç yılda çok fazla kaza gördük.
- The last point I want to address is the failure of the Court of Auditors to give a statement of assurance.
- Değinmek istediğim son nokta, Sayıştay'ın bir güvence beyanı vermemiş olmasıdır.
- That is all, ladies and gentlemen, except for one last word.
- Bayanlar ve baylar, son bir söz dışında hepsi bu kadar.
- This last point brings me to timetabling.
- Bu son nokta beni zaman çizelgesine getiriyor.
- This is the first, but not the last.
- Bu ilktir ama son olmayacaktır.
- Chad has been engaged in a democratic process for the last ten years.
- Çad'da son on yıldır demokratik bir süreç yaşanmaktadır.
- At the last moment, Bonn produced the political signal that was necessary.
- Bonn son anda gerekli olan siyasi sinyali üretti.
- We have seen some worrying developments in fiscal policy in some countries over the last few months.
- Son birkaç ayda bazı ülkelerde maliye politikasında endişe verici bazı gelişmeler gördük.
- The key problem is that for this Presidency these last months have been a painful learning curve.
- Temel sorun, bu Başkanlık için son ayların sancılı bir öğrenme eğrisi olmasıdır.
- The budget for 2003 may be the last one drafted for a Union of 15 Member States.
- 2003 yılı bütçesi, 15 Üye Devletten oluşan bir Birlik için hazırlanan son bütçe olabilir.
- The third and last element is the implementing bloc, in other words the implementing regulations.
- Üçüncü ve son unsur ise uygulama bloğu, diğer bir deyişle uygulama yönetmelikleridir.
- This was blatantly obvious at the last meeting of the ACP/EU joint parliamentary assembly in Brussels in October.
- ACP/AB ortak parlamenter asamblesinin Ekim ayında Brüksel'de yapılan son toplantısında bu durum açıkça görülmüştür.
- I have one last comment to make.
- Yapmak istediğim son bir yorum var.
- It will also be historic because it is the last budget relating to an EU with 15 Member States.
- Ayrıca 15 Üye Devletli bir AB'ye ilişkin son bütçe olması nedeniyle de tarihi olacaktır.
- We must welcome this budget, it is the last easy budget, the last simple budget.
- Bu bütçeyi memnuniyetle karşılamalıyız, bu son kolay bütçe, son basit bütçedir.
- We are an area which, for the last two or three years, has a single currency.
- Son iki ya da üç yıldır tek bir para birimine sahip olan bir bölgeyiz.
- It will, however, be historic because it is the last budget with the old budgetary terminology.
- Bununla birlikte eski bütçe terminolojisinin kullanıldığı son bütçe olması nedeniyle tarihi bir öneme sahip olacaktır.
- Concerning the impact of the work of the support group, we had our last meeting in Russia on 2 August.
- Destek grubunun çalışmalarının etkisiyle ilgili olarak son toplantımızı 2 Ağustos'ta Rusya'da gerçekleştirdik.
- My second and last point relates to the reduction of cyclamate levels.
- Değinmek istediğim ikinci ve son husus ise siklamat seviyelerinin azaltılması ile ilgilidir.
- We have a very large number of speakers and this is not the last debate on the agenda.
- Çok sayıda konuşmacımız var ve bu gündemdeki son tartışma değil.
- Let me make one last comment on what we call civil society.
- Sivil toplum dediğimiz şey hakkında son bir yorum yapmama izin verin.
- The EU will then have to yield to the terms imposed by Poland, the last country to resist acceptance.
- Bu durumda AB, kabul etmemekte direnen son ülke olan Polonya'nın dayattığı şartlara boyun eğmek zorunda kalacaktır.
- I should also like to endeavour to see to it that this first reading is the last.
- Ayrıca bu ilk okumanın son okuma olması için de çaba sarf etmek isterim.
- Over the last six months we have made some political progress.
- Son altı ay içerisinde bazı siyasi ilerlemeler kaydettik.
- The scientific research carried out over the last few years has yielded some decisive findings in this field.
- Son birkaç yıldır yürütülen bilimsel araştırmalar bu alanda bazı belirleyici bulgular ortaya koymuştur.
- There have been huge changes in China over the last decade.
- Son on yılda Çin'de büyük değişiklikler oldu.
- The last point which I would like to make concerns agriculture.
- Değinmek istediğim son husus tarımla ilgilidir.
- I would like to start by agreeing with the last speaker.
- Son konuşmacıya katılarak sözlerime başlamak istiyorum.
- The last updates were made in 2000 and 2001.
- Son güncellemeler 2000 ve 2001 yıllarında yapılmıştır.
- One last comment on the trans-European networks.
- Trans-Avrupa ağları ile ilgili son bir yorum.
- Allow me to comment on one last issue, the reference to religions.
- Son bir konu hakkında yorum yapmama izin verin, dinlere yapılan atıf.
- The last amendment allows rigid buses of up to 13.5 metres to have two axles.
- Son değişiklik 13,5 metreye kadar olan rijit otobüslerin iki dingile sahip olmasına izin vermektedir.
- I would certainly not object to testing them in different Member States during the last days of the year.
- Yılın son günlerinde farklı Üye Devletlerde test edilmelerine kesinlikle itiraz etmem.
- That would seriously damage the payments system at the busiest time of the year, namely the last few days of December.
- Bu da yılın en yoğun zamanı olan Aralık ayının son birkaç gününde ödeme sistemine ciddi zarar verecektir.
- Indeed, over the last year and a half in particular, bloody terrorist brutality has shaken the entire world.
- Gerçekten de, özellikle son bir buçuk yıldır, kanlı terör vahşeti tüm dünyayı sarstı.
- This debate took place at the last Council meeting held on 20 June 2001.
- Bu tartışma 20 Haziran 2001 tarihinde yapılan son Konsey toplantısında gerçekleşmiştir.
- The Dutch D'66 party sees these last shortcomings as even more serious than the economic ones.
- Hollandalı D'66 partisi bu son eksiklikleri ekonomik olanlardan daha da ciddi olarak görmektedir.
- Last in, first out; that is what happens to girls.
- Son giren ilk çıkar; kızların başına gelen budur.
- My last comment concerns the possibilities of tracing.
- Son yorumum izleme olanakları ile ilgilidir.
- Since we last debated the Iraq crisis the stakes have increased.
- Irak krizini son tartışmamızdan bu yana riskler arttı.
- I have one last comment to make.
- Yapacağım son bir yorum var.
- Nine white farmers and 360 black farm workers have been killed in the chaos over the last few months.
- Son birkaç ay içinde yaşanan kaos ortamında dokuz beyaz çiftçi ve 360 siyah çiftlik işçisi öldürüldü.
- On the contrary, more than one million people have become refugees here over the last ten years.
- Aksine, son on yılda bir milyondan fazla insan burada mülteci durumuna düşmüştür.
- We deal with them every day and significant progress has, of course, been made over the last few years.
- Bunlarla her gün uğraşıyoruz ve elbette son birkaç yılda önemli ilerlemeler kaydedildi.
- But since I was absent during the last debate, I would like to come back to it.
- Ancak son tartışma sırasında bulunmadığım için bu konuya geri dönmek istiyorum.
- The last point regards the database for land-use planning.
- Son nokta ise arazi kullanım planlaması için veri tabanı ile ilgili.
- The last issue relates to requirements on the Commission.
- Son konu ise Komisyon'un talepleriyle ilgili.
- Allow me to expand on the last two points, which attracted the most public attention.
- İzin verirseniz kamuoyunun en çok ilgisini çeken son iki noktayı biraz daha açayım.
- This budget will probably be the last to be drafted for a Union of 15 Member States.
- Bu bütçe muhtemelen 15 Üye Devletten oluşan bir Birlik için hazırlanacak son bütçe olacaktır.
- Commissioner Bolkestein refused to present this extension at the last Ecofin Council meeting of 25 November.
- Komisyon Üyesi Bolkestein 25 Kasım'daki son Ecofin Konseyi toplantısında bu genişletmeyi sunmayı reddetmiştir.
- My last comment concerns relations with the European Union.
- Son yorumum Avrupa Birliği ile ilişkilerle ilgilidir.
- One last word on the question of revising the Treaty.
- Antlaşmanın gözden geçirilmesi konusunda son bir söz.
- The last speaker talked about the rights of governments to choose.
- Son konuşmacı hükümetlerin seçme hakkından bahsetti.
- At the last moment, Bonn produced the political signal that was necessary.
- Son anda Bonn, gerekli olan siyasi sinyali verdi.
- These were intensive, difficult negotiations to the last.
- Bunlar son ana kadar yoğun ve zorlu müzakerelerdi.
- We are dissatisfied with the Member States, which have practically left you in the lurch over the last eighteen months.
- Son on sekiz ay boyunca sizi adeta yüzüstü bırakan Üye Devletlerden memnun değiliz.
- We know that shipbuilding is the last industrial sector to be subsidised.
- Gemi inşasının sübvanse edilecek son sanayi sektörü olduğunu biliyoruz.
- Surely the political decision-makers should have the last, clear word.
- Elbette son ve net sözü siyasi karar alıcılar söylemelidir.
- Over these last four years I have had the pleasure of being Chairman of the Committee on Budgets.
- Son dört yıl boyunca Bütçe Komisyonu Başkanı olmaktan memnuniyet duydum.
- Chinese external trade has increased by an average of 15% per year over the last twenty years.
- Çin'in dış ticareti son yirmi yılda yılda ortalama %15 oranında artmıştır.
- Since the last Regular report some progress has been made by Turkey in this field.
- Son düzenli rapordan bu yana, Türkiye bu sahada bir miktar ilerleme kaydetmiştir.
- We have not had a specific response to the reply we gave on the last occasion.
- Son olayda verdiğimiz cevaba özel bir yanıt almadık.
- The opinion of the Commission remains the same as it was on the occasion of the last debate.
- Komisyon'un görüşü, son tartışma sırasında olduğu gibi aynı kalmaktadır.
- As regards the matter at hand, I would like to begin with the last point.
- Söz konusu meseleye ilişkin olarak, son noktadan başlamak istiyorum.
- Over the last few decades these hindrances seem to have been broken through.
- Son birkaç on yılda bu engeller aşılmış gibi görünüyor.
- I would ask that the last two words be deleted and that you accept that as an oral amendment.
- Son iki kelimenin silinmesini ve bunu sözlü bir değişiklik olarak kabul etmenizi rica ediyorum.
- At this last stage, Parliament has spoken overwhelmingly with one voice.
- Bu son aşamada Parlamento ezici bir çoğunlukla tek ses olarak konuşmuştur.
- One last opportunity to tell us what happened that night.
- O gece neler olduğunu bize anlatmak için son bir şans.
- History Recorder with output to a USB flash drive allows the user to save the last 127 procedures performed.
- USB flash sürücüye çıkışlı Geçmiş Kaydedici, kullanıcının gerçekleştirilen son 127 prosedürü kaydetmesini sağlar.
- Siobhan, you've been her rock these last few weeks.
- Siobhan, son birkaç haftadır onun dayanağı oldun.
- My last three books were written as fast drafts.
- Bu nedenle son üç kitabım acele karalamalar şeklindeydi.
- I felt that these were the last moments of my life.
- Bunların hayatımın son anları olduğunu hissettim.
- We got a whole day for the last couple hundred miles.
- Son birkaç yüz mil için bütün bir gün bizimdi.
- Has not seen or heard from him since his last class ended.
- Son dersi bittiğinden beri onu ne gördü ne de haber aldı.
- One last opportunity to tell us what happened that night.
- Bize o gece olanları anlatmak için son bir fırsat.
- And the last thing you feel, is cold.
- Son hissedeceğin şey ise soğukluk olur.
- And this last opportunity means making decisions in two very clear-cut areas.
- Ve bu son imkan, çok net iki alanda karar vermek demek.
- You only require bottled water on the first and last day.
- Sadece ilk ve son gün şişe suya ihtiyacın var.
- Only sections that have changed since the last backup are backed up again.
- Yalnızca son yedeklemeden bu yana değişen bölümler yeniden yedeklenir.
- You were the last one to see her alive.
- Onu canlı gören son kişi sizdiniz.
- This is my last taste of freedom for three years.
- Bu benim için üç yıl boyunca tadacağım son özgürlük kırıntısı.
- The last few weeks, it feels like automotive trade school.
- Son birkaç haftadır ise otomotiv meslek okulu gibi geliyor.
- Only sections that have changed since the last backup are backed up again.
- Yalnızca son yedeklemenin ardından değiştirilen bölümler yeniden yedeklenir.
- My last three books were written as fast drafts.
- Son üç kitabım acele taslaklar olarak yazıldı.
- This is my last taste of freedom for three years.
- Bu benim üç yıl boyunca payıma düşen özgürlüğün son damlası.
- Thought you'd want one last status report before you headed home.
- Eve gitmeden önce son bir durum raporu istersin diye düşündüm.
- And as many people say, this time it is the last opportunity.
- Ve birçoklarının dediği gibi bu sefer artık son imkan.
- The last few weeks, it feels like automotive trade school.
- Son birkaç haftadır insana otomotiv meslek okulu gibi geliyor.
- Last year, late season, I started having shoulder trouble.
- Geçen yıl, sezon sonuna doğru omzumda sorun yaşamaya başladım.
- Mistress has been working very hard these last few days.
- Hanımım son birkaç gündür çok yoğun çalışıyor.
- Maybe she's mad over losing the last one.
- Belki son sefer kaybettiği için sana kızgındır.
- We got a whole day for the last couple hundred miles.
- Son birkaç yüz mil boyunca tam bir günümüz oldu.
- You were the last one to see her alive.
- Onu hayatta gören son kişi sendin.
- Mistress has been working very hard these last few days.
- Son birkaç gündür hanımefendi çok fazla çalışıyor.
- Only sections that have changed since the last backup are backed up again.
- Sadece son yedeklemeden bu yana değişen bölümler tekrar yedeklenir.
- And this last opportunity means making decisions in two very clear-cut areas.
- Ve bu son imkan, çok net iki alanda karar vermek anlamına geliyor.
- The last two reports in this section display the user age and time since first session.
- Bu bölümdeki son iki rapor, kullanıcının yaşını ve ilk oturumdan bu yana geçen süreyi gösterir.
- You were the last one to see her alive.
- Onu canlı gören son kişi sendin.
- The doc wanted me to be the last one in tonight.
- Doktor bu geceki son gelen kişinin benim olmamı istedi.
- The web browser remembers the last profile you used and automatically opens that profile.
- Web tarayıcısı kullandığınız son profili hatırlar ve otomatik olarak o profili açar.
- We got a whole day for the last couple hundred miles.
- Son birkaç yüz kilometre için koca bir günümüz vardı.
- My last three books were written as fast drafts.
- Son üç kitabım acele karalamalar halinde yazıldı.
- No, I'm sorry, this is the last song.
- Hayır, üzgünüm, bu son parça.
- Mistress has been working very hard these last few days.
- Hanımefendi son birkaç gündür çok sıkı çalışıyor.
- Has not seen or heard from him since his last class ended.
- Son dersinden beri onu ne görmüş ne de ondan haber almış.
- This barren world is the last outpost of life on Kilimanjaro.
- Bu çorak dünya Kilimanjaro'daki yaşamın son noktasıdır.
- Two years have passed since I last met you.
- Seninle son görüşmemizin üzerinden iki yıl geçti.
- Why did you break up with your last girlfriend?
- Son kız arkadaşından neden ayrıldın?
- When does your last class finish?
- Son dersin ne zaman bitiyor?
- It's about Andrei Tarkovsky's last film.
- Andrei Tarkovsky'nin son filmi hakkında.
- My last real vacation was more than three years ago.
- Son gerçek tatilim üç yıldan fazla zaman önceydi.
- Take a right, and it's the last house on your right.
- Sağa dönün ve sağınızdaki son ev orasıdır.
- He canceled the appointment at the last moment.
- Son anda randevuyu iptal etti.
- Tom's last girlfriend was Mary.
- Tom'un son kız arkadaşı Mary idi.
- I'm the last in line.
- Sıradaki son kişiyim.
- That was the last place where Layla was ever seen alive.
- Orası Layla'nın canlı olarak görüldüğü son yerdi.
- He was going to do a parachute jump, but he panicked at the last minute.
- Paraşütle atlayacaktı ama son anda panikledi.
- Tom and Mary were just in time for the last train.
- Tom ve Mary son trene tam zamanında yetiştiler.
- Can you do me one last favor?
- Bana son bir iyilik yapar mısın?
- I made the last bus by a few seconds.
- Son otobüse birkaç saniyeyle yetiştim.
- He missed the last train.
- O son treni kaçırdı.
- Yesterday was the last day of school.
- Dün okulun son günüydü.
- The last time I saw Tom he was wearing a blue baseball cap.
- Tom'u son gördüğümde mavi bir beyzbol şapkası takıyordu.
- Tom missed the last train and spent the night at an Internet cafe.
- Tom son treni kaçırdı ve geceyi bir internet kafede geçirdi.
- He is the last person to betray his friends.
- Arkadaşlarına ihanet edecek son kişidir.
- Tom has changed a lot since the last time I saw him.
- Tom onu son gördüğümden beri çok değişti.
- He was the last person to arrive.
- Son gelen kişi o oldu.
- This isn't the last train, is it?
- Bu son tren değil, değil mi?
- It's been warm the last few days.
- Son birkaç gündür hava sıcak.
- Was it you who ate the last donut?
- Son çöreği yiyen sen miydin?
- Today is the first and the last day for me.
- Bugün, benim için ilk ve son gündür.
- It's been a year since I last saw Shoshannah.
- Shoshannah'ı son gördüğümden beri bir yıl oldu.
- When's the last ferry?
- Son vapur ne zaman?
- Today is our last day of school.
- Bugün okulun son günü.
- I saved the best for last.
- En güzelini sona bıraktım.
- Tom was the last one to volunteer.
- Tom gönüllü olan son kişiydi.
- His last movie was very successful.
- Onun son filmi çok başarılıydı.
- Suppose that we miss the last train, what should we do?
- Diyelim ki son treni kaçırdık, ne yapmalıyız?
- My last day will be Monday.
- Son günüm Pazartesi olacak.
- I assume Tom will be the same as he was the last time we saw him.
- Tom'un onu son gördüğümüzde olduğu gibi olacağını varsayıyorum.
- He gave me a letter in his last moments of life.
- O, yaşamının son anlarında bana bir mektup verdi.
- This was the last conversation I had with my mother about Terry Tate.
- Bu Terry Tate hakkında annemle yaptığım son konuşmaydı.
- You have to hurry up so you'd catch the last train.
- Son trene yetişmek için acele etmelisin.
- Where's Tom been the last few days?
- Tom son birkaç gündür neredeydi?
- Tom was working at his desk the last time I saw him.
- Onu son gördüğümde Tom masasında çalışıyordu.
- She backed out at the last moment.
- O son anda geri adım attı.
- He spent the last ten years of his life here.
- Hayatının son on yılını burada geçirdi.
- I was in time for the last bus.
- Son otobüse yetiştim.
- They said use of force should be used only as a last choice.
- Onlar, gücün kullanımı sadece son seçenek olarak kullanılmalı diyor.
- Jim has been trying to take me out to dinner for the last three weeks.
- Jim, son üç haftadır beni akşam yemeğe çıkarmaya çalışıyor.
- He would be the last man to steal money.
- Para çalacak son adamdır.
- It's about the last film of Andrei Tarkovsky.
- Andrey Tarkovski'nin son filmi hakkında.
- That was the last we saw of Tom.
- Bu Tom'u son görüşümüzdü.
- It's been ages since we last met.
- Son görüşmemizin üzerinden yıllar geçti.
- This is the last time I'll ask you to do anything for me.
- Bu senden benim için bir şey yapmanı son isteyişim.
- Your hair has turned white since I last saw you.
- Seni son gördüğümden beri saçların beyazlamış.
- Our team has won the last three games.
- Takımımız son üç maçı kazandı.
- She was enrolled at the last moment.
- Son anda kaydoldu.
- We found the failure of the experiment at the last moment.
- Deneyin eksikliğini son anda fark ettik.
- He is the last man to do such a thing.
- Böyle bir şeyi yapacak son kişidir.
- I'll ask you one last time.
- Sana son bir kez soracağım.
- I hope this isn't the last time we see Tom.
- Umarım bu Tom'u son görüşümüz değildir.
- Take a left, and it's the last house on your left.
- Sola dönün ve solunuzdaki son ev orasıdır.
- You'll be receiving your last paycheck in the mail.
- Posta ile son maaş çekini alacaksın.
- You're not the first person to tell me that, and surely you're not the last.
- Bunu bana söyleyen ilk kişi sen değilsin ve eminim son kişi de olmayacaksın.
- I missed the last train last Friday.
- Geçen Cuma son treni kaçırdım.
- You've come up in the world since the last time I saw you.
- Seni son gördüğümden beri paran ve prestijin arttı.
- The last time I saw Kent, he was very well.
- Kent'i son gördüğümde çok iyiydi.
- Bob missed the last train and had to take a taxi.
- Bob son treni kaçırdı ve taksiye binmek zorunda kaldı.
- He is the last person to pay out of his own pocket.
- Kendi cebinden ödeme yapan son kişidir.
- Take a left, and it's the last door on your left.
- Sola dön, solundaki son kapı.
- When the last customer leaves, we close the doors.
- Son müşteri çıktığında kapıları kapatıyoruz.
- When Mary reached the bus stop, the last bus had already left.
- Mary otobüs durağına vardığında, son otobüs zaten gitmişti.
- I was just in time for the last train.
- Son tren için tam zamanında geldim.
- The last time I saw Tom he was eating an apple.
- Tom'u son gördüğümde elma yiyordu.
- Tom ate the last piece of cake.
- Tom son kek parçasını yedi.
- When does the last train leave?
- Son tren ne zaman kalkıyor?
- When I last saw him, he was wearing a blue shirt and white slacks.
- Onu son gördüğümde mavi bir gömlek ve beyaz bir pantolon giyiyordu.
- This was the last conversation I had with my mother about Terry Tate.
- Bu annemle Terry Tate hakkında yaptığım son konuşmaydı.
- His old car is on its last legs.
- Eski arabası son demlerini yaşıyor.
- I'm the last one who saw them.
- Onları gören son kişi bendim.
- Take a right, and it's the last house on your right.
- Sağa dön, sağındaki son ev.
- I can't let you give me your last ten dollars.
- Son on dolarını bana vermene izin veremem.
- How long has it been since we last met?
- Son karşılaştığımızdan beri ne kadar oldu?
- Hey, Tom, you've gotten a lot taller since I last saw you.
- Hey, Tom, seni son gördüğümden beri çok uzamışsın.
- I hope my last mail didn't sound too harsh.
- Umarım son mektubum kulağa çok sert gelmemiştir.
- This is the last piece of cake.
- Bu pastanın son parçası.
- During my last spring vacation I took a job in a restaurant to help pay the costs of my trip abroad.
- Son bahar tatilimde yurtdışı seyahatimin masraflarını karşılayabilmek için bir restoranda işe girdim.
- The university's endowment has decreased steadily over the last ten years.
- Üniversitenin bağışları son on yılda sürekli azaldı.
- The last day of school is tomorrow.
- Yarın okulun son günü.
- He's angry at you for not attending the last meeting.
- Son toplantıya katılmadığın için o sana kızgın.
- Tom was wearing a straw hat the last time I saw him.
- Tom'u son gördüğümde hasır şapka takıyordu.
- We'll sing that song, omitting the last two verses.
- Son iki mısrayı çıkararak, o şarkıyı söyleyeceğiz.
- Did you do the last problem of the homework?
- Ödevin son problemini yaptın mı?
- John ran to the station to catch the last train.
- John son treni yakalamak için istasyona koştu.
- I haven't heard from Tanaka for the last six months.
- Son altı aydır Tanaka'dan haber almadım.
- Tom found Mary's diary, but only the last three pages remained.
- Tom, Mary'nin günlüğünü buldu ama sadece son üç sayfası kalmıştı.
- It's been a long time since I last saw him.
- Onu son gördüğümden beri uzun zaman oldu.
- Tom finished far behind, in last place.
- Tom çok geride, son sırada tamamladı.
- Please hand in your papers by the last day of this month.
- Lütfen, bu ayın son gününe kadar evraklarını teslim et.
- That was the last I saw of Tom.
- Bu Tom'u son görüşümdü.
- You're the last person who should preach about political correctness.
- Politik doğruluk hakkında vaaz vermesi gereken son kişi sensin.
- Tom has been in Boston for the last three weeks.
- Tom son üç haftadır Boston'daydı.
- The last leaf of this book is missing.
- Bu kitabın son yaprağı eksik.
- What time does your last class end?
- Son dersin ne zaman bitiyor?
- What was the last station?
- Son istasyon neydi?
- Everything was solved at the last moment.
- Her şey son anda çözüldü.
- Do you remember what I told you the last time we met?
- Son karşılaştığımızda sana ne söylediğimi hatırlıyor musun?
- You remember what happened last time, don't you?
- Son defasında ne olduğunu hatırlıyorsun, değil mi?
- We don't want to be the last ones there.
- Oradaki son kişiler olmak istemiyoruz.
- I like the book pretty well except for the two last chapters.
- Son iki bölüm dışında kitabı oldukça beğendim.
- The last wound proved fatal.
- Son yara ölümcüldü.
- But that's not the last train, right?
- Ama bu son tren değil, değil mi?
- Tom lost his job during the last recession.
- Tom son durgunluk döneminde işini kaybetti.
- Tom just drank the last can of beer.
- Tom az önce son kutu birayı içti.
- This is the last time.
- Bu son.
- We saved the best for last.
- En iyisini sona sakladık.
- Their finest moment is their last appearance on stage.
- En iyi anları sahnedeki son görünüşleridir.
- Tom was the last person to finish eating.
- Tom yemeğini bitiren son kişiydi.
- Tom just drank the last can of beer.
- Tom sadece son bira kutusunu içti.
- It's been ten years since I last saw her.
- Onu son gördüğümden beri on yıl geçti.
- Her next crime will be her last.
- Onun bir sonraki suçu onun sonu olacak.
- I have not eaten anything for the last three days.
- Son üç gündür bir şey yemedim.
- I want to be the last one to do that.
- Bunu yapacak son kişi olmak istiyorum.
- You had a beard the last time I saw you.
- Seni son gördüğümde sakalın vardı.
- She missed the last train.
- O son treni kaçırdı.
- This may be the last time that you and I talk to each other.
- Bu senin ve benim birbirimizle son konuşmamız olabilir.
- Tom will likely be the last one to leave.
- Muhtemelen son ayrılan Tom olacak.
- Iraq's last lion was killed in 1918.
- Irak'ın son aslanı 1918'de katledilmişti.
- His next crime will be his last.
- Bir sonraki suçu son suçu olacak.
- This is the last message I ever plan to send to you.
- Bu sana göndermeyi planladığım son mesaj.
- I'm repeating it for you one last time.
- Senin için son bir kez daha tekrarlıyorum.
- This is the last train.
- Bu son tren.
- Within the last six months, have you experienced a significant loss?
- Son altı ay içinde önemli bir kayıp yaşadınız mı?
- We'll see who has the last laugh.
- Bakalım son gülen kim olacak.
- It's been ages since I saw you last.
- Seni son gördüğümden beri uzun zaman oldu.
- Online purchases have increased fifteen percent over last year.
- Çevrim içi alımlar son bir yılda yüzde on beş arttı.
- That's the last time I saw him.
- Bu onu son görüşümdü.
- There's one last thing that needs to be done.
- Yapılması gereken son bir şey daha var.
- When the last leaf falls, I must go, too.
- Son yaprak düştüğünde, ben de gitmeliyim.
- Tom got the last piece of cake.
- Tom son kek parçasını aldı.
- What did you do last vacation?
- Son tatilde ne yaptın?
- This will be my last sentence in English.
- Bu benim İngilizce son cümlem olacak.
- Tom wasn't the last person to see Mary alive.
- Tom, Mary'yi hayatta gören son kişi değildi.
- Tom had a mustache the last time I saw him.
- Tom'un onu son gördüğümde bir bıyığı vardı.
- Tom got the last laugh.
- Son gülen Tom oldu.
- I'm the last one who talked to Tom.
- Tom'la konuşan son kişi benim.
- The last Tasmanian wolf died in 1936.
- Son tazmanya kurdu 1936'da öldü.
- I think we should have turned left at that last intersection instead of right.
- Bence son kavşaktan sağa dönmek yerine sola dönmeliydik.
- I've been feeling sick for the last three days.
- Son üç gündür kendimi hasta hissediyorum.
- Tom took the last available spot.
- Tom son mevcut yeri aldı.
- Our team has won the last three games.
- Takımımız son üç karşılaşmayı kazandı.
- This is likely our last show.
- Bu muhtemelen son gösterimizdir.
- Tom was the last to get here today.
- Tom bugün buraya gelen son kişiydi.
- Why has it been getting hotter and hotter these last two days?
- Neden son iki gündür hava gittikçe ısınıyor?
- I was in time for the last bus.
- Son otobüse yetişmiştim.
- I hope my last mail didn't sound too harsh.
- Umarım son mesajım çok sert kaçmamıştır.
- It's been a long time since we last met.
- Son görüşmemizden bu yana uzun zaman geçti.
- Tom backed out at the last moment.
- Tom son anda anlaşmayı bozdu.
- Tom backed out at the last moment.
- Tom son anda geri adım attı.
- Who's last?
- Sıranın sonu kim?
- Take a left, and it's the last door on your right.
- Sola dönün ve sağınızdaki son kapı orasıdır.
- He gathered the last three matchsticks left on the floor.
- Yerde kalan son üç kibrit çöpünü topladı.
- Tom hasn't changed a bit since the last time I saw him.
- Tom onu son gördüğümden beri biraz değişmedi.
- Violence is the last refuge of the incompetent.
- Şiddet, beceriksizlerin son sığınağıdır.
- A lot of things have changed since the last time Tom and I were here.
- Tom ve ben buraya son geldiğimizden beri çok şey değişti.
- The last time I saw Tom he was wearing a tuxedo.
- Tom'u son gördüğümde smokin giyiyordu.
- Tomorrow is the last day of school!
- Yarın okulun son günü!
- I have been battling a stubborn cold for the last three weeks.
- Son üç haftadır inatçı bir soğuk algınlığıyla mücadele ediyorum.
- Tom had a new scar on his forehead since the last time Mary had seen him.
- Tom'un alnında Mary'nin onu son gördüğü zamandan beri yeni bir yara izi çıkmıştı.
- We know that you lied to us the last time we spoke together.
- Son konuştuğumuzda bize yalan söylediğini biliyoruz.
- I've finished all except the last page.
- Son sayfa hariç tümünü bitirdim.
- The last Russian Emperor, Nicholas II (Nikolay Alexandrovich Romanov), was born 144 years ago (in 1868).
- Son Rus İmparatoru Nicholas II (Nikolay Alexandrovich Romanov) 144 yıl önce (1868'de) doğdu.
- Mary said she hopes Tom won't eat the last apple.
- Mary, Tom'un son elmayı yememesini umduğunu söyledi.
- Tom was the first to arrive and the last to leave.
- Tom ilk gelen ve son gidendi.
- Tom was the last one to cross the finish line.
- Tom bitiş çizgisini geçen son kişiydi.
- He is the last person to betray his friends.
- O, arkadaşlarına ihanet edecek son kişidir.
- Tom's hair was long the last time I saw him.
- Tom'un saçı o son görüşümde uzundu.
- Tom has called in sick the last three days.
- Tom son üç gündür hasta olduğunu söyledi.
- You are my last hope.
- Sen benim son umudumsun.
- The last time you saw her, she was just a tiny baby.
- Onu son gördüğünde, küçücük bir bebekti.
- The last I heard, Tom and Mary haven't yet decided where to go on their honeymoon.
- Son duyduğuma göre, Tom ve Mary balayına nereye gideceklerine henüz karar vermemişler.
- Tom just drank the last cup of coffee.
- Tom az önce son kahve fincanını içti.
- We've spent every Christmas for the last thirty years together.
- Son otuz yıldır her Noel'i birlikte geçirdik.
- It has been twenty years since I saw you last.
- Seni son gördüğümden beri yirmi yıl geçti.
- He was the last person I expected to see there.
- Orada görmeyi beklediğim son kişiydi o.
- How many years has it been since I last saw you?
- Seni son gördüğümden beri kaç yıl geçti?
- When was your last meal?
- Son yemeğin ne zamandı?
- My car is on its last legs.
- Arabamın artık son demleri.
- I was going to run over the notes one last time, but there wasn't time.
- Notların üzerinden son bir kez daha geçecektim ama zaman yoktu.
- He is the last man to deceive me.
- O beni kandıracak son adamdır.
- The population of this town has been static for the last ten years.
- Bu kasabanın nüfusu son on yıldır sabittir.
- We were a little scarred by our last firm experience.
- Biz son firma deneyimimiz tarafından biraz yaralandık.
- Well, we managed to land at the last moment.
- Peki, biz son anda inmeyi başardık.
- The last card is mine.
- Son kart benim.
- We have one last chance.
- Son bir şansımız var.
- This wasn't the first geopolitical battle between the United States and China, and it would not be the last.
- Bu Amerika Birleşik Devletleri ve Çin arasındaki ilk jeopolitik savaş değildi ve son olmayacak.
- This candle you see here is the last one I have.
- Bu gördüğünüz mum elimdeki son mum.
- I've read every page except the last one.
- Son sayfa hariç her sayfayı okudum.
- The last person I told my idea to thought I was nuts.
- Fikrimi söylediğim son kişi deli olduğumu düşündü.
- You'll probably be the last one to leave.
- Muhtemelen giden son kişi olacaksın.
- The last few days have been very cold.
- Son birkaç gün çok soğuk oldu.
- He breathed his last.
- Son nefesini verdi.
- There's a mistake in the third last line.
- Sondan üçüncü satırda bir hata var.
- We're the last ones to arrive.
- Biz gelen son kişileriz.
- The last time I ate at that restaurant the food wasn't very good.
- O restoranda son yediğimde yemekler pek iyi değildi.
- He gained weight since the last time I saw him.
- Onu son gördüğümden beri kilo almış.
- Who's the last in line?
- Sıradaki son kişi kim?
- It's been three years since I last saw you.
- Seni son gördüğümden beri üç yıl geçti.
- He missed the last train.
- Son treni kaçırdı.
- The last hope left her.
- Son umudu onu terk etti.
- These last few years have been difficult for Tom.
- Son birkaç yıl Tom için zor geçti.
- Tom has been here for the last three days.
- Tom son üç gündür burada.
- The last time I saw Tom he was with an attractive young woman.
- Tom'u son gördüğümde yanında çekici genç bir kadın vardı.
- You've stolen the last dollar from me.
- Benden son doları da çaldın.
- Tom's hair was long the last time I saw him.
- Onu son gördüğümde Tom'un saçları uzundu.
- Tom is fatter now than when I last saw him.
- Tom şimdi onu son gördüğüm zamankinden daha şişman.
- I promise that this discussion will be the last of its kind.
- Bu tartışmanın türünün son örneği olacağına söz veriyorum.
- Tom told me he didn't recognize Mary the last time he saw her.
- Tom bana Mary'yi son gördüğünde onu tanımadığını söyledi.
- We were just in time for the last train.
- Son trene tam zamanında yetiştik.
- He was grateful in his last days because I helped him.
- Son günlerinde ona yardım ettiğim için minnettardı.
- Tom has gained weight since I last saw him.
- Tom onu son gördüğümden beri kilo almış.
- Mary asked Tom if she could eat the last cookie.
- Mary Tom'a son kurabiyeyi yiyip yiyemeyeceğini sordu.
- Tom wasn't the last one to leave the classroom.
- Tom sınıftan ayrılan son kişi değildi.
- He missed the last bus.
- Son otobüsü kaçırdı.
- You were the last person to see Tom.
- Tom'u gören son kişi sendin.
- Tom was wearing an eyepatch the last time I saw him.
- Onu son gördüğümde Tom göz bandı takıyordu.
- His last lecture at Waseda brought down the house.
- Waseda'daki son konferansı salonu yıktı geçti.
- Tom looked well when I last saw him.
- Onu son gördüğümde Tom iyi görünüyordu.
- Tom looked well the last time I saw him.
- Tom onu son gördüğünde iyi görünüyordu.
- You've changed a lot since I last saw you.
- Seni son gördüğümden beri çok değiştin.
- Please repeat the last three words.
- Lütfen son üç kelimeyi tekrar edin.
- We were a little scarred by our last firm experience.
- Son şirket deneyimimiz bizi biraz yaralamıştı.
- Mary was the last person to see Tom alive.
- Mary, Tom'u canlı gören son kişiydi.
- He was just in time for the last train.
- Son trene tam zamanında yetişti.
- It's a long time since we last saw each other.
- Birbirimizi son gördüğümüzden beri uzun zaman oldu.
- I managed to catch the last train.
- Son treni yakalamayı başardım.
- Tom looked well the last time I saw him.
- Tom onu son gördüğümde iyi görünüyordu.
- She was the last guest.
- O son konuktu.
- He was in time for the last bus.
- O, son otobüs için tam zamanında vardı.
- Tom was the last to go home.
- Tom eve gidecek son kişiydi.
- Many things have changed since I was here last.
- Buraya son gelişimden bu yana pek çok şey değişti.
- He was in time for the last bus.
- Son otobüse zamanında yetişti.
- The last time that happened I didn't know what to do.
- Bu son olduğunda ne yapacağımı bilemedim.
- Lonesome George was the last giant tortoise of his kind.
- Yalnız George, türünün son dev kaplumbağasıydı.
- You may have been the last person to see Tom.
- Tom'u gören son kişi olabilirsin.
- There were very few passengers on the last bus.
- Son otobüste çok az yolcu vardı.
- The last time I saw Tom he was with an attractive young woman.
- Tom'u son gördüğümde o, çekici genç bir kadınla birlikteydi.
- She was the last woman I expected to see.
- Görmeyi umduğum son kadındı.
- The boss is angry at me for not attending the last meeting.
- Patron son toplantıya katılmadığım için bana kızgın.
- She was late for the last train.
- O, son trene geç kalmıştı.
- The last time I saw Tom he was wearing an eye patch.
- Tom'u son gördüğümde bir göz bandı takıyordu.
- This is the last game.
- Bu son oyun.
- I'm going to give you one last chance.
- Sana son bir şans vereceğim.
- Tom was working at his desk the last time I saw him.
- Tom onu son gördüğümde masasında çalışıyordu.
- Let us hope that this is the last postponement.
- Bunun son erteleme olmasını umalım.
- I understand you were the last one to see Tom.
- Tom'u gören son kişi olduğunu anlıyorum.
- It is more than five years since I last saw him.
- Onu son gördüğümden beri beş yıldan daha fazla oldu.
- He reached the last level.
- O, son seviyeye ulaştı.
- The last few days have been terribly busy for both of us.
- Son birkaç gün ikimiz için de çok yoğun geçti.
- Tom wasn't with Mary the last time she visited us.
- Tom, Mary bizi son ziyaret ettiğinde Mary ile birlikte değildi.
- I can't let you give me your last ten dollars.
- Bana son on dolarını vermene izin veremem.
- This is the last time I'm telling you to do that.
- Bu sana bunu yapmanı son söyleyişim.
- The last time I saw Tom he was headed towards the beach.
- Tom'u son gördüğümde sahile doğru gidiyordu.
- He is the last man to take a bribe.
- Rüşvet alacak son adamdır.
- The last time I saw Tom he was wearing a cowboy hat.
- Tom'u son gördüğümde kovboy şapkası takıyordu.
- My last day of work will be Monday.
- Son iş günüm pazartesi olacak.
- She was the last person I expected to see there.
- Orada görmeyi beklediğim son kişiydi.
- My last husband was a real idiot.
- Son kocam tam bir aptaldı.
- I'm not as drunk now as the last time you saw me.
- Beni son gördüğün zamanki kadar sarhoş değilim şu an.
- I'm the last surviving member of my family.
- Ailemin hayatta kalan son ferdiyim.
- Take a right, and it's the last door on your left.
- Sağa dönün ve solunuzdaki son kapı orasıdır.
- Did you vote at the last election?
- Son seçimde oy kullandın mı?
- The last bus had already gone when I got to the bus stop.
- Otobüs durağına vardığımda son otobüs çoktan gitmişti.
- Tom is fatter than when I last saw him.
- Tom, onu son gördüğümden daha şişman.
- The last mass lynching in America occured in 1946.
- Amerika'daki son toplu linç 1946'da gerçekleşti.
- The last few days have been very rainy.
- Son birkaç gündür çok yağışlıydı.
- I wonder if he enjoyed the last match.
- Acaba son maçtan zevk aldı mı?
- The last time I saw Tom he was with Mary.
- Tom'u son gördüğümde Mary ile birlikteydi.
- Tom's PIN is the last 4 digits of pi.
- Tom'un PIN kodu pi sayısının son dört hanesi.
- He's on his last legs.
- Son demlerini yaşıyor.
- The last time I was in China, I visited Shanghai.
- Çin'e son gittiğimde Şangay'ı ziyaret ettim.
- Tom was the last one to get in the van.
- Tom kamyonete binen son kişiydi.
- I got the last piece of pie.
- Son dilim turtayı ben aldım.
- Tom backed out at the last minute.
- Tom son anda vazgeçti.
- Tom has lost a lot of hair since the last time I saw him.
- Onu son gördüğümden beri Tom'un saçları çok döküldü.
- That was Tom's last public appearance.
- Bu Tom'un halka açık son duruşmasıydı.
- Tom is on his last legs.
- Tom son demlerini yaşıyor.
- Our team has won the last three games.
- Takımımız son üç maçtan galip ayrıldı.
- Tom has been in Boston for the last three weeks.
- Tom son üç haftadır Boston'da.
- Please give me one last chance.
- Lütfen bana son bir şans ver.
- He is the last man I want to see.
- Görmek isteyeceğim son adam o.
- He would be the last person to betray others.
- Diğerlerine ihanet edecek son kişi olurdu.
- Tom was the last person to arrive.
- Tom gelecek son kişiydi.
- Today is the last day of registration.
- Bugün kaydın son günü.
- Harold II was the last Anglo-Saxon king of England.
- Harold II İngiltere'nin son Anglo-Sakson kralıydı.
- The last time I played baseball, I hit a homerun.
- Son beyzbol oynayışımda bir sayı yaptım.
- Albert is the last person to break a promise.
- Albert sözünden dönecek son kişidir.
- Everybody knows that he is the last man to break his promise.
- Herkes onun sözünden dönecek son adam olduğunu bilir.
- Tom looked pretty sick when I last saw him.
- Tom onu son gördüğümde oldukça hasta görünüyordu.
- I didn't catch the last word.
- Son kelimeyi yakalayamadım.
- Tom was the last to enter.
- Tom içeri giren son kişiydi.
- You are the last person I expected to see here.
- Burada görmeyi beklediğim son kişi sensin.
- I'm the last one who saw them.
- Onları gören son kişi benim.
- Hurry up, or you will miss the last train.
- Çabuk olun yoksa son treni kaçırırsınız.
- He is the last person I would want to go skiing with.
- Kayak yapmaya gitmek isteyeceğim son kişi o.
- He is the last man to tell a lie.
- O yalan söyleyecek son kişidir.
- When I saw him last, he was still a child.
- Onu son gördüğümde hâlâ çocuktu.
- Tom was tempted to go, but at the last moment he decided not to.
- Tom gitmek istiyordu ama son anda gitmemeye karar verdi.
- He was the last to leave.
- Son ayrılan oydu.
- You were so close, so we'll give you one last chance.
- Çok yakındın, bu yüzden sana son bir şans veriyoruz.
- The last three weeks have been really hard for me.
- Son üç hafta benim için gerçekten zordu.
- Tom didn't want to be the last one to do that.
- Tom bunu yapan son kişi olmak istemedi.
- Layla was the last person to see Sami alive.
- Layla, Sami'yi canlı gören son kişiydi.
- My last hope is gone.
- Son ümidim de gitti.
- He is the last person to tell a lie.
- O, yalan söyleyecek son kişidir.
- He lost his job during the last recession.
- Son ekonomik durgunlukta işini kaybetti.
- You are the last person that I expected to meet.
- Sen karşılaşmayı umduğum son kişisin.
- She looked well when I last saw her.
- Onu son gördüğümde iyi görünüyordu.
- This will be my last week here.
- Buradaki son haftam olacak.
- Tom was the last one to see Mary alive.
- Tom, Mary'yi canlı gören son kişiydi.
- He didn't come to the last meeting.
- O, son toplantıya gelmedi.
- I shouldn't have drunk that last bottle of beer.
- O son şişe birayı içmemeliydim.
- Can I say this one last time?
- Bunu son bir kez söyleyebilir miyim?
- He returned to his native village, where he spent the last few years of his life.
- O, doğduğu köye geri döndü, orada ömrünün son birkaç yılını geçirdi.
- I hope this isn't the last time we see Tom.
- Umarım bu Tom'u son görüşümüz olmaz.
- March 15 will be my last day of school.
- 15 Mart, okuldaki son günüm olacak.
- Tom was the last to enter.
- Tom giren son kişiydi.
- Tom wasn't the last to leave.
- Son çıkan Tom değildi.
- That was the last time.
- O son seferdi.
- We are just in time for the last train.
- Son tren için tam zamanında geldik.
- Tom's hair has turned gray since I last saw him.
- Onu son gördüğümden beri Tom'un saçları ağardı.
- They fought to the last man.
- Son adama kadar savaştılar.
- Tom was the last one to see Mary alive.
- Mary'yi canlı gören son kişi Tom'du.
- I think we should have turned left at that last intersection instead of right.
- Sanırım son kavşakta sağ yerine sola dönmeliydik.
- Was it you who ate the last donut?
- Son tatlı çöreği yiyen sen miydin?
- Economists have predicted five of the last three recessions.
- Ekonomistler son üç resesyonun beşini tahmin ettiler.
- Tom is always the last one to leave.
- Tom her zaman ayrılan son kişidir.
- I've worked with many people over the last few years, including several graduate students.
- Son birkaç yıldır birçok insanla çalıştım, birkaç yüksek lisans öğrencisi de dahil.
- I missed the last bus.
- Son otobüsü kaçırdım.
- The last time I saw Tom he was wearing a hospital gown.
- Tom'u son gördüğümde hastane önlüğü giyiyordu.
- The last time I saw Tom, he had a beard.
- Tom'u son gördüğümde sakalı vardı.
- The last time I saw Tom, he was on a stretcher.
- Tom'u son gördüğümde sedyedeydi.
- It has been a long time since I wrote you last.
- Size son yazdığımdan beri uzun zaman oldu.
- The first humans were not the last apes.
- İlk insanlar son maymunlar değildi.
- He is the last person to tell a lie.
- Yalan söyleyecek son kişidir.
- That's the last gift you are allowed to give to Tom.
- Bu Tom'a verebileceğin son hediye.
- Take a right, and it's the last building on your left.
- Sağa dönün ve solunuzdaki son bina orasıdır.
- Did you have a birthday party on your last birthday?
- Son doğum gününde doğum günü partisi yaptın mı?
- Saturday is the last day of the week.
- Cumartesi haftanın son günüdür.
- They arrived just in time for the last train.
- Son trene tam zamanında yetiştiler.
- I'll lend you the money, but mind you, this is the last time.
- Sana borç vereceğim, ama dikkat et, bu son.
- This is likely our last show.
- Bu muhtemelen son gösterimiz.
- The last person I told my idea to thought I was nuts.
- Fikrimi anlattığım son kişi deli olduğumu düşündü.
- Do you know who won the last Nobel Prize in Literature?
- Son Nobel Edebiyat Ödülü'nü kimin kazandığını biliyor musun?
- This is the last sentence I added to the Tatoeba project.
- Bu Tatoeba projesine eklediğim son cümle.
- The last person Fadil saw his daughter with was Layla.
- Fadıl'ın kızıyla birlikte gördüğü son kişi Leyla'ydı.
- The last time I saw Tom, he was limping.
- Tom'u son gördüğümde topallıyordu.
- I'm saving the best for last.
- En iyisini sona saklıyorum.
- Tom wasn't the last person to arrive.
- Son gelen Tom değildi.
- He changed a lot since the last time.
- Son seferden bu yana çok değişti.
- Take a left, and it's the last building on your right.
- Sola dönün ve sağınızdaki son bina orasıdır.
- This is the last place I want to be right now.
- Burası benim şu anda olmak istediğim son yerdir.
- He drank the last drop of water.
- Suyun son damlasını içti.
- Tom didn't come to the last meeting.
- Tom son toplantıya gelmedi.
- Tom was sitting at his desk the last time I saw him.
- Onu son gördüğümde Tom masasında oturuyordu.
- I didn't catch the last word.
- Son kelimeyi anlamadım.
- He dashed to catch the last train.
- Son treni yakalamak için acele etti.
- Your best teacher is your last mistake.
- En iyi öğretmeniniz son hatanızdır.
- I'm giving Tom one last chance.
- Tom'a son bir şans daha veriyorum.
- Who ate the last biscuit?
- Son bisküviyi kim yedi?
- This may be the last time that you and I talk to each other.
- Bu seninle son konuşmamız olabilir.
- Tom showed me the photos from his last vacation on his phone.
- Tom bana telefonundaki son tatilinden fotoğrafları gösterdi.
- This is the last piece of cake.
- Bu, kekin son parçasıdır.
- I figured out every word in the crossword puzzle except the last one.
- Son kelime hariç bulmacadaki her kelimeyi çözdüm.
- Why did you wait until the last minute to do this?
- Bunu yapmak için neden son ana kadar beklediniz?
- Tom was planning to get married the last time I talked to him.
- Tom onunla son konuştuğumda evlenmeyi planlıyordu.
- He is the last person to speak ill of others.
- Başkaları hakkında kötü konuşan son kişidir.
- What time is your last class over?
- Son dersin ne zaman bitiyor?
- Betty was the last to arrive.
- Betty son varan kişiydi.
- When Mary reached the bus stop, the last bus had already left.
- Mary otobüs durağına vardığında, son otobüs çoktan kalkmıştı.
- Tom might've missed the last train.
- Tom son treni kaçırmış olabilir.
- I've been very busy the last few days.
- Son birkaç gün çok meşguldüm.
- I hurried to the bus stop so that I would not miss the last bus.
- Son otobüsü kaçırmamak için aceleyle otobüs durağına gittim.
- Tom was studying French in the library the last time that I saw him.
- Tom'u son gördüğümde kütüphanede Fransızca çalışıyordu.
- He just barely made the last train.
- O, son trene zar zor ulaştı.
- The last time I saw Tom he didn't look too well.
- Tom'u son gördüğümde o çok iyi görünmüyordu.
- Tom missed the last train and had to take a taxi home.
- Tom son treni kaçırdı ve eve gitmek için taksiye binmek zorunda kaldı.
- Take a left, and it's the last door on your left.
- Sola dönün ve solunuzdaki son kapı orasıdır.
- Tom has won the last three races.
- Son üç yarışı Tom kazanmıştır.
- Today is the last day, what are you going to do?
- Bugün son gün, ne yapacaksın?
- Tom was the last one to turn in his homework.
- Tom ev ödevini teslim eden son kişiydi.
- This is our last day here.
- Bu bizim buradaki son günümüz.
- During my last spring vacation I took a job in a restaurant to help pay the costs of my trip abroad.
- Son bahar tatilim sırasında yurt dışındaki gezi masraflarımı ödemek için bir restoranda iş buldum.
- Sami's last secretary said that he was a wonderful boss.
- Sami'nin son sekreteri onun harika bir patron olduğunu söyledi.
- Tom has gained weight since we last saw him, to say the least.
- Tom onu son gördüğümüzden beri kilo almış.
- Tom found Mary's diary and read the last three pages.
- Tom Mary'nin günlüğünü buldu ve son üç sayfasını okudu.
- The last time I saw Tom was yesterday around lunchtime.
- Tom'u son gördüğümde yaklaşık dün öğle yemeği zamanıydı.
- The money will go directly to the manager, every last penny of it.
- Para son kuruşuna kadar doğrudan müdüre gidecek.
- It's our last hope.
- Bu bizim son umudumuz.
- It's been a while since the last time we met.
- Son görüşmemizden bu yana epey zaman geçti.
- Saturday is the last day of week.
- Cumartesi haftanın son günüdür.
- What time is the last train?
- Son tren ne zaman?
- I made the last bus by a few seconds.
- Birkaç saniye ile son otobüse yetiştim.
- Tom told me that he was the last one to do that.
- Tom bana bunu yapan son kişi olduğunu söyledi.
- Tom might not have missed the last train.
- Tom son treni kaçırmamış olabilir.
- I drank even the last drop.
- Son damlasına kadar içtim.
- My last period was two months ago.
- Son reglim iki ay önceydi.
- I missed the last two lessons.
- Son iki dersi kaçırdım.
- This is my last offer.
- Bu benim son teklifim.
- We have one last chance.
- Bizim son bir şansımız var.
- I heard that Tom was mean to his last girlfriend.
- Tom'un son kız arkadaşına kötü davrandığını duydum.
- Tom has gained weight since we last saw him, to say the least.
- Kısaca söylemek gerekirse, Tom onu son gördüğümüzden beri kilo aldı.
- Tom was reading a book the last time I saw him.
- Tom onu son gördüğümde bir kitap okuyordu.
- Tom didn't have a job the last time I talked to him.
- Onunla son konuştuğumda Tom'un bir işi yoktu.
- The last few days have been very busy for both of us.
- Son birkaç gün ikimiz için de çok yoğundu.
- The last time I saw Tom he was wearing an eye patch.
- Tom'u son gördüğümde göz bandı takıyordu.
- Tom looked pretty sick the last time saw him.
- Tom onu son gördüğümde oldukça hasta görünüyordu.
- The last time I saw Tom he was with Mary.
- Tom'u son gördüğümde o Mary ile birlikteydi.
- Wow, Daniel has put on a lot of weight since the last time I saw him.
- Vay be, Daniel'ı son gördüğümden bu yana çok kilo almış.
- His compositions represent the last echo of Renaissance music.
- Besteleri Rönesans müziğinin son yankısını temsil ediyor.
- He missed the last train by a minute.
- Bir dakika ile son treni kaçırdı.
- He is fatter than when I last saw him.
- Onu son gördüğümden daha şişman.
- The policeman told me that the last bus leaves at ten.
- Polis bana son otobüsün onda kalktığını söyledi.
- You gave me one of those on my last birthday.
- Son doğum günümde bunlarda birini bana verdin.
- It has been twenty years since I saw you last.
- Seni son gördüğümden beri yirmi yıl geçmiş.
- Bob missed the last train and had to take a taxi.
- Bob, son treni kaçırdı ve bir taksiye binmek zorunda kaldı.
- You are my last hope.
- Son umudumsunuz.
- The last day of school is tomorrow.
- Okulun son günü yarın.
- This is the last challenge.
- Bu, son meydan okuma.
- I've been feeling sick for the last two days.
- Son iki gündür kendimi hasta hissediyorum.
- Take a left, and it's the last house on your right.
- Sola dön, sağındaki son ev.
- Today is the last day of registration.
- Bugün kayıt için son gün.
- A good idea came across his mind at the last moment.
- Son anda aklına iyi bir fikir geldi.
- Tom and Mary were just in time for the last train.
- Tom ve Mary son tren için tam zamanında ordaydılar.
- This won't be the last time.
- Bu son olmayacak.
- When I last saw him, he was wearing a blue shirt and white slacks.
- Onu son gördüğümde, o mavi bir gömlek ve beyaz pantolon giyiyordu.
- He remained faithful to the last.
- O sonuna kadar sadık kaldı.
- She missed the last train.
- O, son treni kaçırdı.
- He was in despair when he spent the last of his money.
- Son parasını da harcadığında umutsuzluğa kapılmıştı.
- Today is the last day of January.
- Bugün ocak ayının son günü.
- That's the last piece of advice that Tom gave me.
- Bu, Tom'un bana verdiği son tavsiye.
- John ran to the station in order to catch the last train.
- John son trene yetişmek için istasyona koştu.
- Our last air raid completely destroyed the enemy's already-crippled air defences.
- Son hava saldırımız düşmanın zaten zayıf olan hava savunmasını tamamen yok etti.
- You have to hurry up so you'd catch the last train.
- Son treni yakalamak için acele etmek zorundasın.
- I hope that this isn't the last we see you.
- Umarım bu seni son görüşümüz olmaz.
- Tom wasn't the last one to leave.
- Tom ayrılan son kişi değildi.
- The last time I saw Mary she was dressed in a nurse's uniform.
- Mary'yi son gördüğümde o bir hemşire üniforması giymişti.
- Tom was the last one to stop doing that.
- Tom bunu yapmayı bırakan son kişiydi.
- I hope that this isn't the last we see you.
- Umarım bu seni son görüşümüz değildir.
- Tom was tempted to go, but at the last moment he decided not to.
- Gitmek Tom'a cazip geldi ama son anda gitmemeye karar verdi.
- Take a right, and it's the last door on your right.
- Sağa dönün ve sağınızdaki son kapı orasıdır.
- Tycho Brahe was the last major astronomer to work without the aid of a telescope.
- Tycho Brahe teleskop yardımı olmadan çalışan son büyük astronomdu.
- Tom hasn't been himself the last few days.
- Tom son birkaç gündür kendinde değil.
- The last few days have been very busy for both of us.
- Son birkaç gün ikimiz için de çok yoğun geçti.
- Jim has been trying to take me out to dinner for the last three weeks.
- Jim, son üç haftadır beni akşam yemeğine çıkarmak için çalışıyor.
- Tom said that he'd be the last one to do that.
- Tom bunu yapacak son kişi olacağını söyledi.
- I'll be the last one to do that.
- Bunu yapacak son kişi ben olacağım.
- Her one wish was to return and see her only daughter one last time.
- Onun tek isteği, geri dönmek ve tek kızını son bir kez görmekti.
- Tom said Mary was likely to be the last one to do that.
- Tom, Mary'nin bunu yapacak son kişi olabileceğini söyledi.
- Tom was reading a newspaper in the lobby when I last saw him.
- Tom'u son gördüğümde lobide gazete okuyordu.
- Every new day could be your last.
- Her yeni gün, son gününüz olabilir.
- It's been a while since the last time we met.
- Son karşılaştığımızdan beri bir süre oldu.
- It's been a long time since we last met.
- Son karşılaştığımızdan beri uzun süre geçti.
- When was your last tetanus booster?
- Son tetanoz aşını ne zaman vuruldun?
- My babysitter canceled at the last minute.
- Bebek bakıcım son anda iptal etti.
- I was able to catch the last train because I walked very quickly.
- Çok hızlı yürüdüğüm için son trene yetişebildim.
- She was late for the last train.
- Son trene geç kaldı.
- Tom ate the last slice of bread so Mary had nothing to eat.
- Tom son dilim ekmeği yedi bu yüzden Mary'nin yiyecek bir şeyi yoktu.
- It's about Andrei Tarkovsky's last film.
- Andrey Tarkovski'nin son filmi hakkında.
- You are the last person I would have expected to see here.
- Burada görmeyi beklediğim son kişi sizdiniz.
- This is my last review.
- Bu benim son eleştirim.
- He's gotten fatter since our last meeting.
- Son görüşmemizden beri şişmanladı.
- We had to walk the last leg of the journey.
- Yolculuğun son ayağında yürümemiz gerekti.
- The captain was the last person to leave the sinking ship.
- Kaptan batan gemiyi terk eden son kişiydi.
- Charlie was a mere child when I saw him last.
- Charlie, onu son gördüğümde sadece bir çocuktu.
- I have one last question.
- Son bir sorum var.
- The old man breathed his last.
- Yaşlı adam son nefesini verdi.
- He was the last person to finish eating.
- Yemeği son bitiren oydu.
- Tom finished far behind, in last place.
- Tom yarışı çok geride, son sırada bitirdi.
- That's the last piece of advice that Tom gave me.
- Bu Tom'un bana verdiği son tavsiye.
- Tom was the last kid to go home.
- Tom eve gidecek son çocuktu.
- Have you taken a medication for erectile dysfunction within the last 24 hours?
- Son 24 saatte cinsel işlev bozukluğu için ilaç kullandınız mı?
- He spent the last ten years of his life here.
- Ömrünün son on senesini burada geçirdi.
- In Esperanto, the syllable before the last one is always stressed.
- Esperanto'da sondan bir önceki hece her zaman vurguludur.
- Saturday is the last day of week.
- Cumartesi haftanın son günü.
- Tom was the last one to arrive here.
- Tom buraya gelen son kişiydi.
- This is the last sentence I added to the Tatoeba project.
- Bu Tatoeba projesine eklediğim son cümledir.
- Tom wasn't the last kid to go home.
- Tom eve giden son çocuk değildi.
- It's about the last film of Andrei Tarkovsky.
- Andrei Tarkovsky'nin son filmi hakkındadır.
- We hurried, so we didn't miss the last bus.
- Acele ettik, böylece son otobüsü kaçırmadık.
- Mary said she hopes Tom won't eat the last apple.
- Mary, Tom'un son elmayı yemeyeceğini umduğunu söyledi.
- The last guest did that.
- Bunu son misafir yaptı.
- He just barely made the last train.
- Son trene zar zor ulaştı.
- Tom got the last piece of cake.
- Tom pastanın son parçasını aldı.
- It's been five years since I last saw you.
- Seni son gördüğümden beri beş yıl geçti.
- I took the last cookie.
- Son kurabiyeyi aldım.
- Her only wish was to see her son one last time.
- Tek dileği oğlunu son bir kez görmekti.
- Tom was wearing a cowboy hat the last time I saw him.
- Tom'u son gördüğümde kovboy şapkası takıyordu.
- I want to ask you one last favor.
- Senden son bir iyilik isteyeceğim.
- My last husband was a real idiot.
- Son kocam gerçek bir aptaldı.
- Wow, Daniel has put on a lot of weight since the last time I saw him.
- Vay canına, Daniel onu son gördüğümden beri çok kilo almış.
- Tom said that he was the last one to do that.
- Tom bunu yapacak son kişi olduğunu söyledi.
- He remained faithful to the last.
- Sonuna kadar sadık kaldı.
- I'm giving you one last chance.
- Sana son bir şans veriyorum.
- How long was the last movie you saw?
- Gördüğün son film ne kadar sürdü?
- Tom seemed thinner than the last time I saw him.
- Tom onu son gördüğümden daha zayıf görünüyordu.
- The last I heard, Tom was fishing up in Canada.
- Son duyduğumda, Tom Kanada'da balık tutuyordu.
- Well, we managed to land at the last moment.
- Son anda inmeyi başardık.
- Every new day could be your last.
- Her yeni gün son günün olabilir.
- Tom's gotten fatter since the last time I saw him.
- Tom onu son gördüğümden beri şişmanladı.
- A good idea came across her mind at the last moment.
- Son anda aklına iyi bir fikir geldi.
- How many years has it been since I last saw you?
- Seni son gördüğümden beri kaç yıl oldu?
- Tom made one last attempt.
- Tom son bir girişimde bulundu.
- This is the park where we said our last good-bye.
- Bu bizim son vedalaştığımız park.
- Take a left, and it's the last building on your right.
- Sola dön, sağındaki son bina.
- He was the last person I expected to see.
- Görmeyi beklediğim son kişiydi.
- He left the last page blank.
- O, son sayfayı boş bıraktı.
- My husband's been my rock during these last few months.
- Bu son birkaç aydır tek dayanağım kocam oldu.
- She spent the last ten years of her life here.
- Hayatının son on yılını burada geçirdi.
- What time is the last train?
- Son tren saat kaçta?
- Would you eat the last cookie on the plate if other people were watching?
- Diğer insanlar onu izliyor olsa tabaktaki son kurabiyeyi yer misin?
- Tom was the last student to leave.
- Tom gidecek olan son öğrenciydi.
- Tom is the last person I want to talk to now.
- Tom şu anda konuşmak istediğim son kişi.
- Donetsk is the last place I'd want to be right now.
- Donetsk şu anda olmak isteyeceğim son yer.
- Tom wasn't with Mary the last time she visited us.
- Mary bizi son ziyaret ettiğinde Tom yanında değildi.
- We still have one last chance.
- Hâlâ son bir şansımız var.
- The last time I saw Tom was about a year ago.
- Tom'u son gördüğümde yaklaşık bir yıl önceydi.
- It's been a year since I last saw Shoshannah.
- Shoshannah'yı son gördüğümden bu yana bir yıl geçti.
- I hope nothing ruins our last day together.
- Umarım birlikte geçireceğimiz son günü hiçbir şey mahvetmez.
- He returned to his native village, where he spent the last few years of his life.
- Hayatının son birkaç yılını geçirdiği köyüne geri döndü.
- You look exactly the same as you did the last time I saw you.
- Seni son gördüğüm zamanki halinle tamamen aynı görünüyorsun.
- He was the last person to finish eating.
- Yemeğini bitiren son kişiydi.
- I've been very busy the last few days.
- Son birkaç gündür çok meşguldüm.
- Tom was the last one to leave the classroom.
- Sınıftan ayrılan son kişi Tom'du.
- When I last saw Tom he was just a babe in arms.
- Tom'u son gördüğümde daha el kadar bebekti.
- Did you get fired from your last job?
- Son işinden kovuldun mu?
- Tom wasn't the last person to see Mary alive.
- Mary'yi canlı gören son kişi Tom değildi.
- These last few years have been difficult for Tom.
- Bu son birkaç yıl Tom için zor oldu.
- You're the last person who should preach about political correctness.
- Politik doğruculuk konusunda vaaz verecek son kişi sensin.
- What time does your last class finish?
- Son dersin ne zaman bitiyor?
- This is the last challenge.
- Bu son meydan okuma.
- Why did you break up with your last boyfriend?
- Son erkek arkadaşınla neden ayrıldın?
- He gained weight since the last time I saw him.
- Onu son gördüğümden beri kilo aldı.
- He lost his job during the last recession.
- Son ekonomik durgunluk sırasında işini kaybetti.
- Tom knew that I'd be the last one to leave.
- Tom gidecek son kişi olduğumu biliyordu.
- Over the last 2 years we watched him change.
- Son iki yılda onun değişimini izledik.
- Have you taken a medication for erectile dysfunction within the last 24 hours?
- Son 24 saat içinde erektil disfonksiyon için bir ilaç aldınız mı?
- You were so close, so we'll give you one last chance.
- Çok yaklaşmıştın, bu yüzden sana son bir şans vereceğiz.
- It's been a long time since we last saw each other.
- Birbirimizi son gördüğümüzden beri uzun zaman oldu.
- The last time I saw Tom he was a little overweight.
- Tom'u son gördüğümde biraz kiloluydu.
- I should've been the last one to do that.
- Bunu yapacak son kişi ben olmalıydım.
- That's the last we saw of Tom.
- Bu Tom'u son görüşümüzdü.
- I wonder if he enjoyed the last match.
- Onun son maçtan zevk alıp almadığını merak ediyorum.
- What is the last concert you saw?
- İzlediğin son konser nedir?
- We are just in time for the last train.
- Son trene tam zamanında yetiştik.
- The last time I saw Tom, he was on a stretcher.
- Tom'u son gördüğümde o bir sedye üzerindeydi.
- Tom has been staying with me the last three days.
- Tom son üç gündür benimle kalıyor.
- Who ate the last donut?
- Son çöreği kim yedi?
- Tom has gotten a lot taller since the last time I saw him.
- Tom onu son gördüğümden beri çok daha uzun boylu olmuş.
- Tom is the last person I want to talk to now.
- Tom şimdi konuşmak istediğim son kişi.
- It's been a long time since we last saw each other.
- Son karşılaştığımızdan beri oldukça uzun zaman oldu.
- The last survivors fled the town yesterday.
- Son kurtulanlar dün kasabadan kaçtı.
- You missed the last train.
- Son treni kaçırdın.
- Tom looked pretty sick when I last saw him.
- Onu son gördüğümde Tom oldukça hasta görünüyordu.
- It's been three years since I last saw Tom.
- Tom'u son gördüğümden beri üç yıl geçti.
- You look exactly the same as you did the last time I saw you.
- Tam olarak seni son gördüğümde göründüğün gibi görünüyorsun.
- Tom is fatter now than when I last saw him.
- Tom şimdi onu son gördüğümden daha şişman.
- Our last air raid completely destroyed the enemy's already-crippled air defences.
- Son hava saldırımız düşmanın zaten can çekişen hava savunmasını tamamen imha etti.
- It is more than five years since I last saw him.
- Onu son gördüğümden bu yana beş yıldan fazla zaman geçti.
- Two months have passed since our last meeting.
- Son toplantımızdan bu yana iki ay geçti.
- She was the last to arrive.
- Son gelen o oldu.
- Tycho Brahe was the last major astronomer to work without the aid of a telescope.
- Tycho Brahe, teleskop yardımı olmadan çalışan son büyük astronomdu.
- Are nations the last stage of evolution in human society?
- Uluslar, insan toplumundaki evrimin son aşaması mıdır?
- Today is Tom's last day at work.
- Bugün Tom'un işteki son günü.
- After one last flicker, the candle went out.
- Son bir titremeden sonra mum söndü.
- This wasn't the first geopolitical battle between the United States and China, and it would not be the last.
- Bu ABD ile Çin arasındaki ilk jeopolitik savaş değildi ve son da olmayacak.
- That's the last time I saw him.
- Bu onu gördüğüm son seferdi.
- Patriotism is the last refuge of a scoundrel.
- Vatanseverlik bir hainin son sığınağıdır.
- I missed the last bus yesterday.
- Dün son otobüsü kaçırdım.
- That was the last time that I saw Tom.
- Bu Tom'u son görüşümdü.
- This is the last train, sir.
- Bu son tren, efendim.
- Senescence is the last stage of life.
- Yaşlılık hayatın son aşamasıdır.
- Today is the last day of school.
- Bugün okulun son günü.
- Tom ran like crazy to catch the last train.
- Tom son treni yakalamak için deli gibi koştu.
- This word's stressed on the last syllable.
- Bu kelimenin son hecesi vurgulu.
- Mary was wearing a bikini that last time I saw her.
- Mary onu son gördüğümde bir bikini giyiyordu.
- Tom was the last person I expected to see there.
- Tom orada görmeyi umduğum son kişiydi.
- My cousin is the second to the last person in the line.
- Kuzenim sıradaki sondan ikinci kişi.
- I'll give you one last chance.
- Sana son bir şans vereceğim.
- I'm the last person Tom would want to see.
- Tom'un görmek isteyeceği son kişi benim.
- March 15 will be my last day of school.
- 15 Mart benim okuldaki son günüm olacak.
- I hope this isn't the last we see you.
- Umarım bu seni son görüşümüz değildir.
- She was the last person I had expected to see there.
- Orada görmeyi umduğum son kişi oydu.
- This is my last project.
- Bu benim son projem.
- Tom is the last person I want to see now.
- Tom şu anda görmek istediğim son kişi.
- What time will your last class be over?
- Son dersin ne zaman bitecek?
- It's been quite ages since we last met.
- Son karşılaştığımızdan beri oldukça uzun zaman oldu.
- He is the last person to break his promise.
- Sözünden dönecek son kişidir.
- Who was the last person to speak with Tom?
- Tom'la konuşan son kişi kimdi?
- The last guest did that.
- Onu son konuk yaptı.
- Tom is fatter than when I last saw him.
- Tom onu son gördüğümden daha şişman.
- We just managed to catch the last train.
- Son treni yakalamayı başardık.
- Whoever leaves the office last should turn off the light.
- Ofisi son terk eden kişi ışığı söndürmeli.
- Patriotism is the last refuge of a scoundrel.
- Vatanseverlik bir alçağın son sığınağıdır.
- Did you go to the last class?
- Son derse gittin mi?
- Tom was one of the last to leave.
- Tom, son ayrılanlardan biriydi.
- It's their last movie.
- Bu onların son filmi.
- Why did you break up with your last boyfriend?
- Son erkek arkadaşından neden ayrıldın?
- She was the last person I had expected to see there.
- Orada görmeyi beklediğim son kişiydi.
- Tom had a mustache the last time I saw him.
- Onu son gördüğümde Tom'un bıyığı vardı.
- Our team has won the last three games.
- Takımımız son üç maçta galip geldi.
- There's one last thing that needs to be done.
- Yapılması gereken son bir şey var.
- Tom has gotten fatter since the last time you saw him.
- Tom onu son gördüğünden beri şişmanlamış.
- The heavy rainfall has caused vegetable prices to rise daily for the last two months.
- Şiddetli yağışlar son iki aydır sebze fiyatlarının her gün artmasına neden oldu.
- Tom said that he wasn't the last one to do that.
- Tom bunu yapan son kişi olmadığını söyledi.
- You are the last person I expected to see here.
- Burada görmeyi beklediğim son kişisin.
- Forget the last line.
- Son satırı unut.
- I had one last hope.
- Son bir umudum vardı.
- Take a right, and it's the last door on your left.
- Sağa dön, solundaki son kapı.
- Tom is fatter than when I last saw him.
- Tom onu son gördüğüm zamankinden daha şişman.
- Tom said that he asked Mary not to eat the last orange.
- Tom, Mary'den son portakalı yememesini istediğini söyledi.
- The last time I saw Tom he was walking on crutches.
- Tom'u son gördüğümde koltuk değnekleriyle yürüyordu.
- You seem to have made considerable progress since I saw you last.
- Seni son gördüğümden beri önemli bir ilerleme kaydetmiş gibisin.
- Layla was Sami's last hope.
- Leyla, Sami'nin son umuduydu.
- Tom was wearing a cowboy hat the last time I saw him.
- Onu son gördüğümde Tom kovboy şapkası giyiyordu.
- Not enough time to catch the last bus.
- Son otobüsü yakalamak için yeterince zaman yoktu.
- Did you do the last problem of the homework?
- Ev ödevinin son problemini yaptın mı?
- I want to apologize for the way I talked to you the last time we met.
- Son karşılaşmamızda seninle konuşma şeklim için özür dilemek istiyorum.
- The last time I called her she told me that she wants to get back to Italy.
- Onu son aradığımda bana İtalya'ya dönmek istediğini söyledi.
- It's been pouring here for the last few days.
- Son birkaç gündür şiddetli yağmur yağıyor.
- This is the last food there is on this boat.
- Bu gemideki son yiyecek bu.
- My last day was Monday.
- Son günüm pazartesi idi.
- Tom looks happier today than he did the last time I saw him.
- Tom bugün onu son gördüğümden daha mutlu görünüyor.
- Tom is the last person to break his promise.
- Tom, sözünü tutmayacak son insandır.
- It is their last movie.
- Bu, onların son filmi.
- I like you better than my last girlfriend.
- Seni son kız arkadaşımdan daha iyi tanıyorum.
- They missed the last train.
- Son treni kaçırdılar.
- My last day of work was Monday.
- Son iş günüm pazartesiydi.
- Tom wasn't the last one to see Mary alive.
- Mary'yi canlı gören son kişi Tom değildi.
- When the last customer leaves, we close the doors.
- Son müşteri ayrıldığında biz kapıları kapatırız.
- Honesty is the last castle.
- Dürüstlük son kaledir.
- Why has it been getting hotter and hotter these last two days?
- Bu son iki gündür neden gittikçe daha sıcak oluyor?
- Tom said that Mary was the last one to do that.
- Tom, Mary'nin bunu yapacak son kişi olduğunu söyledi.
- He missed the last train by a minute.
- Son treni bir dakika ile kaçırdı.
- Since I walked very fast, I was in time for the last train.
- Çok hızlı yürüdüğüm için son trene yetiştim.
- The last few days have been very rainy.
- Son birkaç gün çok yağmurlu geçti.
- Since I walked very fast, I was in time for the last train.
- Çok hızlı yürüdüğüm için son trene zamanında yetişebildim.
- You are the last person that I expected to see here.
- Burada görmeyi beklediğim son kişi sizdiniz.
- I'm giving Tom one last chance.
- Tom'a son bir şans veriyorum.
- Is this the last price?
- Bu son fiyat mı?
- Do you remember what I told you the last time we met?
- Son görüşmemizde sana ne söylediğimi hatırlıyor musun?
- This will be my last week here.
- Bu benim buradaki son haftam olacak.
- It's been ages since I saw you last.
- Seni son gördüğümden beri çok zaman geçti.
- It's been warm the last few days.
- Son birkaç gün sıcaktı.
- My last day was Monday.
- Son günüm pazartesiydi.
- Are you sure you pressed the last button?
- Son düğmeye bastığına emin misin?
- John ran to the station in order to catch the last train.
- John son treni yakalamak için istasyona koştu.
- The last time I saw Tom he was wearing a cowboy hat.
- Tom'u son gördüğümde o bir kovboy şapkası giyiyordu.
- The last time I saw Tom he was wearing a prison jump suit.
- Tom'u son gördüğümde hapishane tulumu giyiyordu.
- I'll lend you money, but mind you, this is the last time.
- Sana borç vereceğim, ama dikkat et, bu son.
- Tom was the last kid to go home.
- Tom eve giden son çocuktu.
- It's about Andrei Tarkovsky's last film.
- Andrey Tarkovski'nin son filmiyle ilgili.
- That wasn't your first or last mistake.
- Bu senin ilk ya da son hatan değildi.
- I'm the last person Tom would want to talk to now.
- Tom'un şu anda konuşmak isteyeceği son kişi benim.
- If I had left a little earlier, I would have caught the last train.
- Ben biraz daha erken çıksaydım, son treni yakalardım.
- You gave me one of those on my last birthday.
- Son doğum günümde bana bunlardan birini vermiştin.
- It's about the last film of Andrei Tarkovsky.
- Andrey Tarkovski'nin son filmiyle ilgili.
- When was your last tetanus booster?
- Son tetanoz aşınızı ne zaman oldunuz?
- It's been two years since I saw him last.
- Onu son gördüğümden beri iki yıl geçti.
- She has changed greatly since I last saw her.
- Son gördüğümden beri o çok değişti.
- I was the last one to know about that.
- Bunu bilen son kişi bendim.
- You weren't wearing your uniform the last time I saw you.
- Seni son gördüğümde üniformanı giymiyordun.
- The last hope left her.
- Son umut da onu terk etti.
- So much has happened since that last time I saw you.
- Seni son gördüğümden beri çok şey oldu.
- He chickened out at the last moment.
- Son anda korktu.
- Tom was the last to leave.
- Son ayrılan Tom oldu.
- The boss is angry at me for not attending the last meeting.
- Patron son toplantıya katılmadığım için bana kızıyor.
- Tom said Mary was likely to be the last one to do that.
- Tom, Mary'nin muhtemelen bunu yapan son kişi olduğunu söyledi.
- Tom didn't think Mary would be last.
- Tom Mary'nin son olacağını düşünmemişti.
- My husband's been my rock during these last few months.
- Son birkaç aydır kocam benim dayanağım oldu.
- We found the failure of the experiment at the last moment.
- Son zamanlarda deneyin hatasını bulduk.
- We're your last hope.
- Biz sizin son umudunuz.
- Tom was the last person to see Mary alive.
- Tom, Mary'yi canlı gören son kişiydi.
- He would be the last man to steal money.
- Parayı çalacak son kişi olurdu.
- The last person Fadil saw his daughter with was Layla.
- Fadıl'ın kızını birlikte gördüğü son kişi Layla'ydı.
- Tom should be the last one to do that.
- Bunu yapacak son kişi Tom olmalı.
- Who ate the last cookie?
- Son kurabiyeyi kim yedi?
- I hope this'll be the last time I see you.
- Umarım bu seni son görüşüm olur.
- The last I heard, Tom was fishing up in Canada.
- Son duyduğumda Tom Kanada'da balık tutuyordu.
- Your family has considerably increased since my last voyage.
- Son yolculuğumdan beri aileniz oldukça büyüdü.
- I have to hurry to the station to catch the last train.
- Son trene yetişmek için istasyona gitmeliyim.
- What time does your last class end?
- Son dersiniz ne zaman bitiyor?
- This is the last time I let you go.
- Bu, gitmene son izin verişim.
- Tom has lost a lot of weight since the last time I saw him.
- Tom onu son gördüğümden beri çok zayıfladı.
- Tom looked well when I last saw him.
- Tom onu son gördüğümde iyi görünüyordu.
- Laura pretended to get closer, only to turn around and run away at the last minute.
- Laura yaklaşıyormuş gibi yaptı ama son anda arkasını dönüp kaçtı.
- Tom intentionally left the last page blank.
- Tom bilerek son sayfayı boş bıraktı.
- Tom saved the last bullet for himself.
- Tom son kurşunu kendisi için sakladı.
- Who's the last in line?
- Sıranın sonu kim?
- Tom purposely left the last page blank.
- Tom bilerek son sayfayı boş bıraktı.
- I have one last question.
- Son bir sorum daha var.
- I think we should've turned left at that last intersection.
- Bence son kavşaktan sola dönmeliydik.
- He dashed to catch the last train.
- Son trene yetişmek için hızlı koştu.
- She was the last guest.
- O son misafirdi.
- That wind blew out our last candle.
- O rüzgar, son mumumuzu söndürdü.
- What I remember most about that movie is the last scene.
- O filmle ilgili en çok hatırladığım şey, son sahne.
- The last time I saw Tom he was as drunk as a skunk.
- Tom'u son gördüğümde bir kokarca kadar sarhoştu.
- She backed out at the last moment.
- Son anda vazgeçti.
- This might be the last time you and I ever see each other.
- Bu birbirimizi son görüşümüz olabilir.
- The last mile is the longest.
- Son mil en uzun olanıdır.
- What time does your last class end?
- Son dersin saat kaçta bitiyor?
- Why did you leave your last job?
- Son işini neden bıraktın?
- He was the last person I expected to see here.
- Burada görmeyi beklediğim son kişiydi o.
- What was your last job?
- Son işin neydi?
- My car is on its last legs.
- Arabam artık son demlerini yaşıyor.
- Tom was the last student to leave.
- Tom giden son öğrenciydi.
- Tom asked Mary if he could eat the last cookie.
- Tom, Mary'ye son kurabiyeyi yiyip yiyemeyeceğini sordu.
- Tom was the last person to leave the room.
- Tom odadan çıkan son kişiydi.
- Mary was wearing a blue dress the last time I saw her.
- Mary onu son gördüğümde mavi bir elbise giyiyordu.
- I swear it's the last time.
- Yemin ederim bu son.
- Tom backed out at the last moment.
- Tom son anda vazgeçti.
- You've stolen the last dollar from me.
- Son doları benden çaldın.
- Tom was the last one to get here.
- Tom buraya gelen son kişiydi.
- Tarquinius was the last king of the Romans.
- Tarquinius Romalıların son kralıydı.
- Suppose that we miss the last train, what should we do?
- Son treni kaçırdığımızı farzet, ne yapmalıyız?
- It's been a while since we last met.
- Son görüşmemizden bu yana uzun zaman geçti.
- Tom cancelled at the last moment.
- Tom son anda iptal etti.
- Tom just drank the last cup of coffee.
- Tom az önce son fincan kahveyi içti.
- Have we seen the last of Tom?
- Tom'u son görüşümüz mü?
- I want you to do me one last favor.
- Bana son bir iyilik yapmanı istiyorum.
- You were the last person to see Tom.
- Tom'u gören son kişiydin.
- Tom was the last one to arrive this morning.
- Tom bu sabah gelen son kişiydi.
- He is the last person to break his promise.
- O sözünden dönecek son insandır.
- Take a right, and it's the last building on your right.
- Sağa dön, sağındaki son bina.
- Tom didn't like the last job he had.
- Tom sahip olduğu son işi beğenmedi.
- Have you left the state within the last 14 days?
- Son 14 gün içinde eyaletten ayrıldınız mı?
- Tom looked pretty sick the last time saw him.
- Tom onu son gördüğünde çok hasta görünüyordu.
- I missed the last train, so I had to walk all the way home.
- Son treni kaçırdım, bu yüzden eve kadar yürümek zorunda kaldım.
- He may have missed the last train.
- Son treni kaçırmış olabilir.
- The last flight for Osaka has been canceled.
- Osaka'ya olan son uçuş iptal edildi.
- Tom was the last person Mary expected to see at John's party.
- Tom Mary'nin John'un partisinde görmeyi umduğu son kişiydi.
- Tom was the last one to do that.
- Bunu yapacak son kişi Tom'du.
- Senescence is the last stage of life.
- Yaşlılık yaşamın son aşamasıdır.
- Just do me one last favor.
- Bana sadece son bir iyilik yap.
- It's been five years since I last saw you.
- Seni son gördüğümden beri beş yıl oldu.
- Have you left the country within the last 30 days?
- Son 30 gün içinde ülke dışına çıktınız mı?
- How are you going to spend your last few days before classes start again?
- Dersler tekrar başlamadan önceki son birkaç gününü nasıl geçireceksin?
- He's the last person I would ask help from, because he is completely unreliable.
- O tamamen güvenilmez olduğu için yardım isteyeceğim son kişi odur.
- Tom wasn't the last one to arrive.
- Tom gelen son kişi değildi.
- Today is the last day of our vacation.
- Bugün tatilimizin son günü.
- He who laughs last laughs best.
- Son gülen iyi güler.
- Tom was the last person I expected to see.
- Tom görmeyi beklediğim son kişiydi.
- She was the last woman that I expected to see at the party.
- Partide görmeyi beklediğim son kadındı.
- I am the last remaining worshipper of the goddess Demeter.
- Tanrıça Demeter'e tapan son kişi benim.
- Take a left, and it's the last building on your left.
- Sola dönün ve solunuzdaki son bina orasıdır.
- Tom said that he was the last one to do that.
- Tom bunu yapacak son kişinin kendisi olduğunu söyledi.
- He breathed his last.
- O, son nefesini aldı.
- I've spent the last three days with Tom.
- Son üç günü Tom'la geçirdim.
- I took the last cookie.
- Son kurabiyeyi ben aldım.
- He had the last laugh.
- Son gülen o oldu.
- Why did you leave your last job?
- Son işinden neden ayrıldın?
- Hey, Tom, you've gotten a lot taller since I last saw you.
- Hey Tom, seni son görüşümden beri boyun epey uzamış.
- You are the last person that I expected to see here.
- Sen burada görmeyi beklediğim son kişisin.
- He canceled the appointment at the last moment.
- Randevuyu son anda iptal etti.
- We'll sing that song, omitting the last two verses.
- Son iki mısrayı atlayarak bu şarkıyı söyleyeceğiz.
- Many passengers were sleeping on the last train.
- Birçok yolcu son trende uyuyordu.
- Layla was Sami's last hope.
- Layla, Sami'nin son umuduydu.
- Her next crime will be her last.
- Bir sonraki suçu son suçu olacak.
- If you don't hurry, you'll miss the last train.
- Eğer acele etmezseniz, son treni kaçırırsınız.
- Please hand in your papers by the last day of this month.
- Lütfen, raporlarınızı bu ayın son gününe kadar teslim edin.
- Tom showed me the photos from his last vacation on his phone.
- Tom bana telefonundan son tatiline ait fotoğrafları gösterdi.
- Tom was reading a book the last time I saw him.
- Onu son gördüğümde Tom kitap okuyordu.
- I missed the last train, so I had to walk all the way home.
- Son treni kaçırdım, bu yüzden eve kadar bütün yolu yürümek zorunda kaldım.
- I've spent my last few summers in Boston.
- Ben son birkaç yazımı Boston'da geçirdim.
- She spent the last ten years of her life here.
- Yaşamının son on yılını burada geçirdi.
- The coup attempt was foiled at the last moment.
- Darbe girişimi son anda engellendi.
- Violence is the last refuge of the incompetent.
- Şiddet, beceriksizin son sığınağıdır.
- This might be the last time we ever see each other.
- Bu birbirimizi son görüşümüz olabilir.
- Shelly's really filled out since the last time I saw her.
- Shelly'yi son gördüğümden beri baya toparlanmış.
- It is a long time since I saw you last.
- Seni son gördüğümden beri uzun zaman geçti.
- Tom wasn't the last one to go home.
- Tom eve gidecek son kişi değildi.
- He cried off at the last moment.
- Son anda vazgeçti.
- If our last batter had not hit a home run, team would have lost the game.
- Eğer son vurucumuz sayı yapmasaydı, takımımız maçı kaybedecekti.
- She has changed greatly since I last saw her.
- Onu son gördüğümden beri çok değişti.
- Tom wasn't the last one to leave the store.
- Tom mağazayı terk eden son kişi değildi.
- Tom purposely left the last page blank.
- Tom son sayfayı bilerek boş bıraktı.
- His last album garnered him a fourth Grammy award.
- Onun son albümü, ona dördüncü Grammy ödülünü kazandırdı.
- He is the last man to break his promise.
- O, sözünden dönen son kişidir.
- Tom has gained weight since I last saw him.
- Tom onu son gördüğümden beri kilo aldı.
- The last piece of cake was eaten by Tom.
- Son kek parçası Tom tarafından yendi.
- I've been waiting the last half hour.
- Son yarım saattir bekliyorum.
- Tom lost his job during the last recession.
- Tom son durgunluk sırasında işini kaybetti.
- That's the last gift you are allowed to give to Tom.
- Bu Tom'a vermene izin verilen son hediye.
- We were able to catch the last train.
- Son trene yetişebildik.
- Tom was the last student to leave the classroom.
- Tom sınıftan çıkan son öğrenciydi.
- He was just in time for the last train.
- O, son tren için tam zamanında geldi.
- Within the last two weeks, have you had close contact with anyone with flu-like symptoms?
- Son iki hafta içinde grip benzeri belirtiler gösteren birileriyle yakın temasta bulunmuş muydunuz?
- Sami attended to Layla's last wishes.
- Sami, Layla'nın son isteklerini yerine getirdi.
- The last house was Tom's residence.
- Son ev Tom'un eviydi.
- You've come up in the world since the last time I saw you.
- Seni son gördüğümden beri yükselmişsin.
- He doesn't like to wait until the last moment to do something.
- Bir şey yapmak için son ana kadar beklemeyi sevmez.
- I miss you, it's been a week since I last saw you.
- Seni özledim, seni son gördüğümden beri bir hafta oldu.
- It's been more than five years since I last saw him.
- Onu son gördüğümden beri beş yıldan fazla geçti.
- Tom took the last available spot.
- Tom son boş yeri aldı.
- As of the last meeting, the problem hasn't been dealt with.
- Son toplantıdan beri sorun çözülmedi.
- Take a right, and it's the last house on your left.
- Sağa dön, solundaki son ev.
- Tom backed out at the last moment.
- Tom son anda sözünden döndü.
- Are you sure you pressed the last button?
- Son düğmeye bastığından emin misin?
- Lonesome George, the last remaining tortoise of his kind, died of unknown causes.
- Lonesome George, türünün kalan son kaplumbağası, bilinmeyen nedenlerden öldü.
- You were my last choice.
- Sen benim son tercihimdin.
- Why was the last sentence added five hours ago?
- Son cümle neden beş saat önce eklendi?
- I am sure he would be the last person to do it.
- Onu yapacak son kişinin o olacağından eminim.
- Tom's been on an around the world trip since I last saw him.
- Tom'u son gördüğümden beri dünya turuna çıktı.
- The last flight for Osaka has been canceled.
- Osaka'ya son uçak iptal edildi.
- He is the last man I want to see.
- O, görmek istediğim son adamdır.
- I am sure he would be the last person to do it.
- Eminim bunu yapacak son kişi o olurdu.
- She was the last person I expected to meet that day.
- O gün karşılaşmayı beklediğim son kişiydi.
- Tom's the last person I would've expected to have a heart attack.
- Tom kalp krizi geçirmesini bekleyeceğim son kişiydi.
- He is the last man to steal.
- O çalacak son adamdır.
- She was the last customer.
- O son müşteriydi.
- Please give me one last chance.
- Rica ediyorum, son bir şans daha ver.
- His last album garnered him a fourth Grammy award.
- Son albümü ona dördüncü Grammy ödülünü kazandırdı.
- I didn't want to be last.
- Son olmak istemedim.
- How much was Tom making on his last job?
- Tom son işinde ne kadar kazanıyordu?
- Yua and Yuma walked from morning until the last train.
- Yua ve Yuma sabahtan son trene kadar yürüdüler.
- Tom's next crime will be his last.
- Tom'un bir sonraki suçu onun sonu olacak.
- Take a left, and it's the last house on your right.
- Sola dönün ve sağınızdaki son ev orasıdır.
- You may have been the last person to see Tom.
- Tom'u gören son kişi sen olabilirsin.
- The last time I saw Tom, he was headed for the beach.
- Tom'u son gördüğümde sahile doğru gidiyordu.
- Tom hasn't been himself the last few days.
- Tom son birkaç gün kendinde değildi.
- It's been over a week since I last saw Tom.
- Tom'u son gördüğümden beri bir haftadan fazla oldu.
- The last time when I saw him, he was quite well.
- Onu son gördüğümde, oldukça iyiydi.
- I like you better than my last girlfriend.
- Seni son kız arkadaşımdan daha çok seviyorum.
- Take a right, and it's the last house on your left.
- Sağa dönün ve solunuzdaki son ev orasıdır.
- Tom and Mary were paddling a canoe down the river the last time I saw them.
- Tom ve Mary onları son gördüğümde nehrin aşağısına doğru bir kanoda kürek çekiyorlardı.
- The last time I saw Tom he was walking on crutches.
- Tom'u son gördüğümde, koltuk değnekleriyle yürüyordu.
- The last show goes on at eleven.
- Son gösteri saat 11'de.
- His last recourse will be to go to his father for help.
- Son çaresi, yardım için babasına gitmek olacak.
- The last three weeks have been really hard for me.
- Son üç hafta benim için gerçekten zor geçti.
- They said use of force should be used only as a last choice.
- Güç kullanımının sadece son seçenek olarak kullanılması gerektiğini söylüyorlardı.
- Take a right, and it's the last door on your right.
- Sağa dön, sağındaki son kapı.
- Tom finished in last place.
- Tom son sırada bitirdi.
- It's been two years since I saw him last.
- Onu son gördüğümden beri iki yıl oldu.
- These are the last tears.
- Bunlar son gözyaşlarıdır.
- Remember what I told you the last time we met.
- Son görüşmemizde sana ne söylediğimi hatırla.
- I made the last bus by a few seconds.
- Birkaç saniye ile son otobüsü yakaladım.
- What time is the last bus?
- Son otobüs saat kaçta?
- Tom has been sick in bed for the last three weeks.
- Tom son üç haftadır hasta yatıyordu.
- Tom has lost a lot of weight since the last time I saw him.
- Tom onu son gördüğümden beri çok kilo verdi.
- When I saw Ali last time, he was barefoot and bareheaded.
- Ali'yi son gördüğümde yalınayaktı ve başı açıktı.
- What would you do if this was your last day?
- Bu son günün olsaydı ne yapardın?
- Mary's not the first woman to fall in love with a married man, and she won't be the last.
- Mary evli bir adama aşık olan ilk kadın değil, son da olmayacak.
- Tom had a new scar on his forehead since the last time Mary had seen him.
- Tom'un alnında Mary'nin onu son gördüğü zamandan beri yeni bir yara izi vardı.
- The last time you saw her, she was just a tiny baby.
- Onu son gördüğünüzde küçücük bir bebekti.
- I ran as fast as possible, but I was not in time for the last train.
- Olabildiğince hızlı koştum ama son trene yetişemedim.
- Tom is going to be the last one to do that.
- Tom bunu yapan son kişi olacak.
- Tom ate the last slice of bread so Mary had nothing to eat.
- Tom ekmeğin son dilimini yedi, böylece Mary'nin yiyecek bir şeyi kalmadı.
- He didn't come to the last meeting.
- Son toplantıya gelmedi.
- I think the reason Tom didn't recognize me was because I had a beard the last time he saw me.
- Sanırım Tom'un beni tanımamasının nedeni beni son gördüğünde sakalımın olmasıydı.
- On what date did your last period start?
- Son adetiniz hangi tarihte başladı?
- He just barely made the last train.
- Son trene zar zor yetişti.
- Lonesome George, the last remaining tortoise of his kind, died of unknown causes.
- Türünün kalan son kaplumbağası olan Lonesome George bilinmeyen bir nedenle öldü.
- Replay the last 10 seconds.
- Son 10 saniyeyi tekrar oynat.
- Mary's not the first woman to fall in love with a married man, and she won't be the last.
- Mary evli bir adama aşık ilk kadın değil ve o son da olmayacak.
- This may be our last conversation.
- Bu son konuşmamız olabilir.
- It's been more than five years since I last saw him.
- Onu son gördüğümden beri beş yıldan fazla oldu.
- Tom hasn't been himself the last few days.
- Tom son birkaç gün kendisi gibi davranmadı.
- That was the last train.
- Bu son trendi.
- Tom is usually the last to leave, but last night Mary left after he did.
- Tom genellikle giden son kişidir ama dün gece Mary ondan sonra gitti.
- The last time we met, Tom called me a liar.
- Son karşılaşmamızda Tom bana yalancı dedi.
- Today is our last day of school.
- Bugün okulumuzun son günü.
- Do you know who won the last Nobel Prize in Literature?
- Edebiyatta son Nobel Ödülünü kimin kazandığını biliyor musun?
- Today is the last day of registration.
- Bugün kayıtların son günü.
- I failed to catch the last bus, and came home by taxi.
- Son otobüsü yakalayamadım ve eve taksiyle geldim.
- The last time you saw her, she was just a tiny baby.
- Sen onu son gördüğünde o daha minik bir bebekti.
- He's angry at you for not attending the last meeting.
- Son toplantıya katılmadığın için sana kızgın.
- He is the last man to steal.
- Hırsızlık yapan son adamdır.
- Would you eat the last cookie on the plate if other people were watching?
- Başkaları izliyor olsaydı tabaktaki son kurabiyeyi yer miydiniz?
- I ran as fast as possible, but I wasn't in time for the last train.
- Koşabildiğim kadar hızlı koştum, ama son trene zamanında yetişemedim.
- We're your last hope.
- Son umudunuz biziz.
- It wasn't the first time and it won't be the last.
- İlk değildi ve son da olmayacak.
- Her one wish was to return and see her only daughter one last time.
- Tek dileği geri dönüp biricik kızını son bir kez görmekti.
- That's the last I heard from Tom.
- Tom'dan son duyduğum buydu.
- Did you eat the last cookie?
- Son kurabiyeyi yedin mi?
- My cousin is the second to the last person in the line.
- Kuzenim kuyrukta sondan ikinci kişi.
- I missed the last bus and had to walk home in the rain.
- Son otobüsü kaçırdım ve yağmurda eve yürümek zorunda kaldım.
- Did you vote at the last election?
- Son seçimde oy kullandınız mı?
- Tom's hair has turned gray since the last time I saw him.
- Tom'un saçları onu son gördüğümden beri ağarmış.
- Tom was the last person Mary expected to see at John's party.
- Tom, Mary'nin John'un partisinde görmeyi beklediği son kişiydi.
- I hope this isn't the last we see you.
- Umarım bu seni son görüşümüz olmaz.
- Tom ran like crazy to catch the last train.
- Tom son trene yetişmek için deli gibi koştu.
- Tom made one last attempt.
- Tom son bir deneme daha yaptı.
- It was unseasonably hot in Boston the last time I was there.
- Boston'a son gittiğimde hava mevsim normallerinin ötesinde sıcaktı.
- It's been a long time since we last saw each other.
- Son karşılaştığımızdan beri uzun süre oldu.
- I am giving Tom a last chance.
- Tom'a son bir şans veriyorum.
- Where's Tom been the last few days?
- Son birkaç gündür Tom neredeydi?
- Tom has gotten a lot taller since the last time I saw him.
- Tom'un boyu onu son gördüğümden beri çok uzamış.
- Tom was the last one into the car.
- Tom arabaya binen son kişiydi.
- It serves him right that he missed the last train.
- Son treni kaçırması ona müstehak.
- Have you had a thorough medical checkup within the last year?
- Son bir yıl içinde kapsamlı bir sağlık kontrolünden geçtiniz mi?
- Tom was the last one to get here today.
- Tom bugün buraya gelen son kişiydi.
- The last time I saw Tom he was headed toward the beach.
- Tom'u son gördüğümde sahile doğru gidiyordu.
- Tom was the last person I expected to see here.
- Tom burada görmeyi beklediğim son kişiydi.
- We were in last place.
- Son sıradaydık.
- Tom wasn't the last person to arrive.
- Tom gelen son kişi değildi.
- How are you going to spend your last few days before classes start again?
- Dersler başlamadan önceki son birkaç gününü nasıl geçireceksin?
- You're the last hope for humanity.
- İnsanlık için son umut sensin.
- Please repeat the last three words.
- Lütfen son üç sözcüğü yineleyin!
- He is the last person I want to see now.
- Şu anda görmek istediğim son kişi o.
- Tom has been working in an investment bank for the last few years.
- Tom son birkaç yıldır bir yatırım bankasında çalışıyor.
- I ran as fast as possible, but I wasn't in time for the last train.
- Olabildiğince hızlı koştum ama son trene yetişemedim.
- Tom has put on weight since the last time I saw him.
- Tom onu son gördüğümden beri kilo almış.
- This is the last time I'm going to remind you.
- Bu sana son hatırlatışım olacak.
- I need one last favor from you.
- Senden son bir iyilik istiyorum.
- Iraq's last lion was killed in 1918.
- Irak'ın son aslanı 1918'de öldürüldü.
- Tom was reading a newspaper in the lobby when I last saw him.
- Tom onu son gördüğümde lobide gazete okuyordu.
- He's really changed a lot since last time.
- O gerçekten son zamandan beri çok değişti.
- You weren't wearing a uniform the last time I saw you.
- Seni son gördüğümde bir üniforma giymiyordun.
- The last rays of the sun are reflected on the infinite sea.
- Güneşin son ışıkları sonsuz denize yansıyor.
- I didn't vote in the last election.
- Son seçimde oy vermedim.
- He was the last person I expected to see here.
- Burada görmeyi umduğum son kişi oydu.
- Tom ate the last piece of cake.
- Son kek dilimini Tom yedi.
- Tom made one last attempt.
- Tom son bir deneme yaptı.
- How do you read the last word on the third line?
- Üçüncü satırdaki son kelimeyi nasıl okuyorsun?
- What was the last book you read?
- Okuduğun son kitap neydi?
- Take a right, and it's the last building on your left.
- Sağa dön, solundaki son bina.
- Take a left, and it's the last door on your right.
- Sola dön, sağındaki son kapı.
- Tom didn't look well the last time I saw him.
- Onu son gördüğümde Tom iyi görünmüyordu.
- I should've been the last one to do that.
- Bunu yapacak son kişi olmalıydım.
- I've been feeling sick for the last three days.
- Son üç gündür hasta hissediyorum.
- Hey, Tom, you've gotten a lot taller since I last saw you.
- Hey, Tom, seni son gördüğümden beri boyun çok uzamış.
- He drank the last drop of water.
- O, suyun son damlasını içti.
- I know Tom was last.
- Tom'un son olduğunu biliyorum.
- I have not eaten anything for the last three days.
- Son üç gündür hiçbir şey yememiştim.
- It's been ages since we last met.
- Son karşılaştığımızdan beri uzun süre oldu.
- The last wound proved fatal.
- Son yara ölümcül oldu.
- We're the last ones to arrive.
- Son gelenler biziz.
- Tom didn't like the last job he had.
- Tom son işinden hoşlanmadı.
- Tom looked back at Mary one last time.
- Tom son bir kez dönüp Mary'ye baktı.
- I haven't slept for the last three days.
- Son üç gündür uyumadım.
- Tom has spent the last three years in Australia.
- Tom son üç seneyi Avustralya'da geçirdi.
- Tom was still sleeping the last time I looked into his room.
- Odasına son baktığımda Tom hala uyuyordu.
- Tom was as drunk as a skunk that last time I saw him.
- Tom onu son gördüğümde zil zurna sarhoştu.
- You are my last hope.
- Son umudumsun.
- Why was the last sentence added five hours ago?
- Neden son cümle beş saat önce eklendi?
- I ran as fast as possible, but I was not in time for the last train.
- Koşabildiğim kadar hızlı koştum, ama son trene zamanında yetişemedim.
- He's the last man that I want to see.
- O görmek istediğim son adam.
- The bill passed at the last moment.
- Tasarı son anda kabul edildi.
- Tom has changed a lot since I last saw him.
- Tom onu son gördüğümden beri çok değişti.
- Tom was the last person to leave.
- Tom giden son kişiydi.
- I think we should ask Tom why he left his last job.
- Bence Tom'a son işinden neden ayrıldığını sormalıyız.
- Saturday is the last day of the week.
- Cumartesi, haftanın son günüdür.
- I'm going to give Tom one last chance.
- Tom'a son bir şans vereceğim.
- I don't want to miss the last train.
- Son treni kaçırmak istemiyorum.
- I'm the last sane man in the world.
- Ben dünyadaki son aklı başında adamım.
- Just do me one last favor.
- Bana son bir iyilik yap.
- Tom didn't have a chance to visit Mary the last time he was in Boston.
- Tom'un Boston'a son gidişinde Mary'yi ziyaret etme şansı olmadı.
- Tom has been living with us for the last three months.
- Tom son üç aydır bizimle yaşıyor.
- Tom sat there silently watching Mary eat the last of the food.
- Tom sessizce oturup Mary'nin son yemeği yemesini izledi.
- The last time I saw Tom he was wearing a blue cap.
- Tom'u son gördüğümde mavi bir şapka takıyordu.
- I missed the last train.
- Son treni kaçırdım.
- The last person Tom saw Mary with was John.
- Tom'un Mary'yi birlikte gördüğü son kişi John'du.
- Tom told us about his last trip to Boston.
- Tom bize Boston'a son yolculuğunu anlattı.
- Tom got an A on his last French test.
- Tom son Fransızca sınavından A aldı.
- Their finest moment is their last appearance on stage.
- Onların en iyi anı sahnede son görünüşleri.
- I was just in time for the last train.
- Son trene tam zamanında yetiştim.
- I ran as fast as possible, but I wasn't in time for the last train.
- Mümkün olduğunca hızlı koştum, ama son trene yetişemedim.
- It's been ten years since we last met.
- Son karşılaştığımızdan beri on yıl oldu.
- Two years have passed since I last met you.
- Seni son gördüğümden beri iki yıl geçti.
- The last time when I saw him, he was quite well.
- Onu son gördüğümde gayet iyiydi.
- After one last flicker, the candle went out.
- Son bir titreşimden sonra mum söndü.
- His next crime will be his last.
- Onun bir sonraki suçu onun sonu olacak.
- Tom made one last attempt.
- Tom son bir teşebbüste bulundu.
- It's the last train.
- Bu son tren.
- He is the last man to deceive me.
- O, beni aldatacak son kişidir.
- This is the last place I want to be right now.
- Şu anda olmak istediğim son yer burası.
- She was the last woman I expected to see.
- Görmeyi beklediğim son kadındı.
- The last time I called him, he was out.
- Onu son aradığımda dışarıdaydı.
- Tom was fat the last time I saw him.
- Onu son gördüğümde Tom şişmandı.
- Not enough time to catch the last bus.
- Son otobüse yetişmek için yeterli zaman yoktu.
- Tom was the last one to do that.
- Tom onu yapacak son kişiydi.
- Have you left the state within the last 14 days?
- Son 14 gün içinde eyalet dışına çıktınız mı?
- Tom was the last person to leave the room.
- Tom odayı terk eden son kişiydi.
- This is the last time I'll advise Taninna.
- Bu Taninna'ya son tavsiyem.
- The last time I went to China, I visited Shanghai.
- Çin'e son gittiğimde, Şangay'ı ziyaret ettim.
- Your best teacher is your last mistake.
- En iyi öğretmenin senin son hatandır.
- He is the last man to do such a thing.
- Böyle bir şey yapacak son adamdır.
- I have been battling a stubborn cold for the last three weeks.
- Son üç haftadır inatçı bir soğukla savaşıyorum.
- She just missed the last train of the night.
- Gecenin son trenini kaçırdı.
- It is their last movie.
- Bu onların son filmi.
- It's been a long time since we last spoke, hasn't it?
- Son konuşmamızdan bu yana uzun zaman geçti, değil mi?
- I'll lend you the money, but mind you, this is the last time.
- Sana parayı ödünç vereceğim fakat unutma, bu son.
- I've been waiting the last half hour.
- Ben son yarım saattir bekliyorum.
- Tom was the last one off the bus.
- Tom otobüsten inen son kişiydi.
- He gave me a letter in his last moments of life.
- Hayatının son anlarında bana bir mektup verdi.
- The bill passed at the last moment.
- Tasarı son anda geçti.
- Tom missed the last train.
- Tom son treni kaçırdı.
- Take a left, and it's the last building on your left.
- Sola dön, solundaki son bina.
- Take a left, and it's the last house on your left.
- Sola dön, solundaki son ev.
- When's the last ferry?
- Son feribot ne zaman?
- Tom ran to catch the last train.
- Tom son trene yetişmek için koştu.
- He is the last person to speak ill of others.
- O, diğerlerini kötüleyecek son kişidir.
- When I last saw Tom he was just a babe in arms.
- Tom'u son gördüğümde daha kundaktaki bebekti.
- Tom was the last person I expected to see there.
- Tom orada görmeyi beklediğim son kişiydi.
- Tom was the first to arrive and the last to leave.
- Tom gelen ilk ve giden son kişiydi.
- I ran as fast as possible, but I wasn't in time for the last train.
- Mümkün olduğunca hızlı koştum ama son trene yetişemedim.
- Charlie was a mere child when I saw him last.
- Onu son gördüğümde Charlie daha bir çocuktu.
- She looked better than last time.
- Son defakinden daha iyi görünüyordu.
- I want to ask you one last favor.
- Senden son bir iyilik istiyorum.
- Let me kiss you one last time.
- Seni son bir kez öpmeme izin ver.
- Tom was the last student to leave.
- Tom gidecek son öğrenciydi.
- How long has it been since we last met?
- Son görüşmemizden bu yana ne kadar zaman geçti?
- You were our last hope.
- Sen bizim son umudumuzdun.
- It's been quite ages since we last met.
- Son görüşmemizden bu yana epey zaman geçti.
- My car is on its last legs.
- Arabam son demlerini yaşıyor.
- Tom has been sick in bed for the last three weeks.
- Tom son üç haftadır hastalıktan yatakta yatıyor.
- She was the last person to finish eating.
- Yemeğini bitiren son kişi oydu.
- The last piece of cake was eaten by Tom.
- Son kek parçasını Tom yedi.
- Can you do me one last favor?
- Bana son bir iyilik yapabilir misin?
- That wind blew out our last candle.
- O rüzgar son mumumuzu da söndürdü.
- What was the last movie you saw?
- İzlediğin son film neydi?
- Tom intentionally left the last page blank.
- Tom son sayfayı bilerek boş bıraktı.
- His old car is on its last legs.
- Onun eski arabası son demlerini yaşıyor.
Show More (1347)
|
|
- My final point concerns ethical considerations.
- Son olarak etik hususlara değinmek istiyorum.
- In the final vote, we voted against the report in its entirety.
- Son oylamada raporun tamamına karşı oy kullandık.
- There were of course many cases which, in the final analysis, were not within the remit of the European Ombudsman.
- Elbette son tahlilde Avrupa Ombudsmanının görev alanına girmeyen pek çok vaka vardı.
- Finally though, despite all the difficulties and even the final conciliation, we have a workable and practical proposal.
- Nihayetinde, tüm zorluklara ve hatta son uzlaşmaya rağmen, uygulanabilir ve pratik bir teklifimiz var.
- This brings me to the final proposal, namely the emergency measures for scrapping.
- Bu da beni son öneriye, yani hurdaya çıkarma konusundaki acil önlemlere getiriyor.
- I would like to make one final remark in this connection.
- Bu bağlamda son bir açıklama yapmak istiyorum.
- The third and final question is democracy.
- Üçüncü ve son soru ise demokrasidir.
- Our final point in the Committee on Industry is a long-standing demand on the part of Parliament.
- Sanayi Komitesindeki son maddemiz, Parlamentonun uzun zamandır süregelen bir talebidir.
- My final two points are again on the language items, firstly regarding full controlled multilingualism.
- Değinmek istediğim son iki nokta ise yine dille ilgili; ilk olarak da tam kontrollü çok dillilikle ilgili.
- A few final words on stem cell research.
- Kök hücre araştırmaları üzerine son birkaç söz.
- Hence the reason for my abstention on all the final votes.
- Tüm son oylamalarda çekimser kalmamın nedeni de budur.
- What we now need is a final great effort, an effort made in full awareness of the fact that time is running out.
- Şimdi ihtiyacımız olan şey son bir büyük çaba, zamanın tükenmekte olduğunun bilincinde olarak gösterilen bir çaba.
- On a final note, I think we ought to bolster Eastern Europe.
- Son olarak Doğu Avrupa'yı desteklememiz gerektiğini düşünüyorum.
- I would like to make two final comments.
- Son olarak iki yorum yapmak istiyorum.
- One of the interesting things this year is that this is this Commission's final year.
- Bu yıl ilginç olan şeylerden biri de bu Komisyonun son yılı olması.
- I certainly support her final tweaks of the text in the three amendments that she has put forward.
- Ortaya koyduğu üç değişiklik metninde yaptığı son değişiklikleri kesinlikle destekliyorum.
- My final point concerns third-party liability cover for war and terrorism.
- Son olarak savaş ve terörizm için üçüncü taraf sorumluluk teminatına değinmek istiyorum.
- The final sentence of Amendment No 53 has not been superseded.
- Değişiklik No. 53'ün son cümlesi yürürlükten kaldırılmamıştır.
- The final sentence of Amendment No 53 has not been superseded.
- 53 numaralı değişikliğin son cümlesi yürürlükten kaldırılmamıştır.
- They are now approaching the final examination at the Copenhagen Summit.
- Şimdi Kopenhag Zirvesi'ndeki son sınava yaklaşıyorlar.
- I will just make one final point.
- Son bir noktaya değineceğim.
- My final comment is about Turkey.
- Son yorumum Türkiye hakkında.
- The final debate before the vote today was the result of a common initiative from the five candidates.
- Bugünkü oylamadan önceki son tartışma beş adayın ortak girişiminin bir sonucuydu.
- In the final vote, I voted against the report as a whole.
- Son oylamada raporun bütününe karşı oy kullandım.
- What is praised for being good value turns out, in the final analysis, to be substantially more expensive.
- İyi bir değer olduğu için övülen şey, son tahlilde, önemli ölçüde daha pahalı olduğu ortaya çıkıyor.
- There are objections to this, amounting in the final analysis to this being an interference with the market.
- Buna itirazlar vardır ve son tahlilde bunun piyasaya bir müdahale olduğu sonucuna varılmaktadır.
- It is always good to put the final question at question time.
- Son soruyu soru zamanında sormak her zaman iyidir.
- My third and final point relates to the external activities of the Union in the field of immigration and asylum.
- Üçüncü ve son husus, Birliğin göç ve iltica alanındaki dış faaliyetleriyle ilgilidir.
- Let me turn, for my final comments, to the subject of European defence.
- Son yorumlarım için Avrupa savunması konusuna dönmeme izin verin.
- I would like to make one final comment.
- Son bir yorum yapmak istiyorum.
- Let me make a final comment.
- Son bir yorum yapmama izin verin.
- In the final analysis, the economic interests have to be weighed up against public safety.
- Son tahlilde ekonomik çıkarlar kamu güvenliği karşısında tartılmalıdır.
- The final issue I would like to discuss in relation to Palestine is the settlements.
- Filistin ile ilgili olarak tartışmak istediğim son konu ise yerleşim yerleri.
- My final point is one that you touch upon quite politely in the White Paper.
- Son olarak Beyaz Kitap'ta oldukça kibarca değindiğiniz bir noktaya değinmek istiyorum.
- We are now entering the final and crucial stage, in the run-up to Doha.
- Şimdi Doha'ya giden yolda son ve kritik aşamaya giriyoruz.
- A final area concerns investor protection.
- Son bir alan da yatırımcının korunmasıyla ilgilidir.
- Please let me conclude by again saying 'thank you' - that is why I wanted to say a final word.
- Lütfen sözlerimi yine 'teşekkür ederim' diyerek tamamlamama izin verin; bu nedenle son bir söz söylemek istedim.
- Mr President of the European Council, let me make a final comment.
- Sayın Avrupa Konseyi Başkanı, son bir yorum yapmama izin verin.
- The process of enlarging the European Union by ten more States is now entering its final and decisive stage.
- Avrupa Birliği'nin on devlet daha alarak genişlemesi süreci artık son ve belirleyici aşamasına giriyor.
- The third and final reason is the transformation of the Eurocontrol consensus into Community regulation.
- Üçüncü ve son neden ise Eurocontrol mutabakatının Topluluk düzenlemesine dönüştürülmesidir.
- Let me make one final observation.
- Son bir gözlemde bulunmama izin verin.
- Allow me to make one final point.
- Son bir noktaya değinmeme izin verin.
- Permit me to make one final observation on the procedure itself.
- Prosedürün kendisine ilişkin son bir gözlemde bulunmama izin verin.
- A final serious shortcoming of the EU Code of Conduct is that it is not legally binding.
- AB Davranış Kurallarının son bir ciddi eksikliği de yasal olarak bağlayıcı olmamasıdır.
- My final point concerns taking account of the extended multilingualism of the new Parliament.
- Son olarak, yeni Parlamentonun çok dilliliğini dikkate almak istiyorum.
- Two questions have been put very clearly and I would like to answer them before I make my final remarks.
- Çok açık bir şekilde iki soru yöneltildi ve son sözlerimi söylemeden önce bunları yanıtlamak istiyorum.
- In the final analysis, we must have a decision, within Europe, on the real nature of our Treaties.
- Son tahlilde Antlaşmalarımızın gerçek niteliği konusunda Avrupa içinde bir karara varmalıyız.
- In the final vote, we voted in favour.
- Son oylamada ise lehte oy kullandık.
- I say that, even though there are features of the report in its final form with which my group disagrees.
- Bunu, raporun son haliyle grubumun katılmadığı yönleri olmasına rağmen söylüyorum.
- I would like to mention one final point.
- Son bir noktaya daha değinmek istiyorum.
- My final point concerns the waste disposal fee.
- Son olarak atık bertaraf ücreti konusuna değinmek istiyorum.
- The final vote, in fact, contains a perverse paradox.
- Son oylama aslında ters bir paradoks içeriyor.
- My final question relates to Natura 2000.
- Son sorum Natura 2000 ile ilgilidir.
- The final line in this compromise package for the groups is A-3027.
- Gruplar için bu uzlaşma paketindeki son satır A-3027'dir.
- In the final analysis, we should realise that the aim of the noise charges is to promote quieter aircraft.
- Son tahlilde gürültü ücretlerinin amacının daha sessiz uçakları teşvik etmek olduğunun farkına varmalıyız.
- The final subject you raised with me was the subject of Pakistan.
- Bana ilettiğiniz son konu Pakistan konusuydu.
- For these reasons, I supported most of Parliament's proposals but abstained from the final vote.
- Bu nedenlerle Parlamento'nun önerilerinin çoğunu destekledim ancak son oylamada çekimser kaldım.
- On a final note, I should like to say that I am not so fond of pessimists, but the saying is there for a reason.
- Son bir dipnot olarak, kötümserleri pek sevmediğimi söylemek isterim, ancak böyle dememin bir nedeni var.
- My third and final comment has to do with access to medicines.
- Üçüncü ve son yorumum ise ilaçlara erişimle ilgili.
- The final panel discussion will be taking place in our rooms tomorrow.
- Son panel tartışması yarın odalarımızda gerçekleşecek.
- I would like to make a final comment.
- Son bir yorum yapmak istiyorum.
- This brings me to the final problem, that being that the EU's internal decision-making process is far from structured.
- Bu da beni son soruna, yani AB'nin iç karar alma sürecinin yapılandırılmış olmaktan uzak olduğuna getiriyor.
- I conclude with a final point that I personally have always defended, namely recycling.
- Kişisel olarak her zaman savunduğum son bir noktayla, yani geri dönüşümle sözlerime son veriyorum.
- Permit me to make one final observation on the procedure itself.
- Prosedürün kendisine ilişkin son bir gözlem yapmama izin verin.
- However, I should like to finish with one final question.
- Ancak son bir soruyla sözlerimi bitirmek istiyorum.
- A final point concerns heavy metals.
- Son bir nokta da ağır metallerle ilgilidir.
- I would like to say one final word about international humanitarian law, which governs the conduct of hostilities.
- Çatışmaların yürütülmesini düzenleyen uluslararası insancıl hukuk hakkında son bir söz söylemek istiyorum.
- Allow me a final comment.
- Son bir yorum yapmama izin verin.
- My final point concerns taking account of the extended multilingualism of the new Parliament.
- Son olarak, yeni Parlamento'nun çok dilliliğini dikkate almak istiyorum.
- The final sentence of Amendment No 53 has not been superseded.
- Değişiklik No 53'ün son cümlesi yürürlükten kaldırılmamıştır.
- I should like to quote the Middle East as a final example.
- Son bir örnek olarak Orta Doğu'dan bahsetmek istiyorum.
- What we now need is a final great effort, an effort made in full awareness of the fact that time is running out.
- Şimdi bizlere gereken son bir büyük çaba, yani zamanın tükenmekte olduğunun bilincinde olarak gösterilen bir çabadır.
- The final point is that penalties must be approximated throughout Europe.
- Son olarak, cezaların Avrupa çapında eşitlenmesi gerekmektedir.
- There is one final comment I should like to make.
- Yapmak istediğim son bir yorum var.
- The third and final reservation is of a conceptual nature.
- Üçüncü ve son çekince ise kavramsal niteliktedir.
- The final point of order.
- Son bir husus daha var.
- The delegation of the Austrian People's Party in this Parliament has therefore abstained in the final vote.
- Bu nedenle Avusturya Halk Partisi'nin Parlamento'daki delegasyonu son oylamada çekimser kalmıştır.
- As a final point, I concur with what has been said about OLAF.
- Son olarak, OLAF hakkında söylenenlere katılıyorum.
- My third and final point is the structural-policy consequences of enlargement.
- Değinmek istediğim üçüncü ve son husus ise genişlemenin yapısal-politik açıdan sonuçları.
- Remember the famous European Union declaration in Laeken, in the final days of December.
- Aralık ayının son günlerinde Laeken'de yapılan meşhur Avrupa Birliği deklarasyonunu hatırlayın.
- I should like to make two final observations.
- Son olarak iki gözlemde bulunmak istiyorum.
- That is why we are totally satisfied with the final version of this report.
- Bu nedenle bu raporun son halinden tamamen memnunuz.
- That brings me to my final point.
- Bu da beni son söyleyeceğime getiriyor.
- My final note is one of caution.
- Son olarak bir uyarıda bulunmak istiyorum.
- My third and final point concerns the role and position of Eurocontrol.
- Üçüncü ve son husus Eurocontrol'ün rolü ve konumuyla ilgilidir.
- The third and final key point of our proposal is simplification and clarity.
- Teklifimizin üçüncü ve son kilit noktası ise sadeleştirme ve açıklıktır.
- I would like to make a few final points.
- Son olarak birkaç noktaya değinmek istiyorum.
- The third and final key point of our proposal is simplification and clarity.
- Teklifimizin üçüncü ve son kilit noktası basitleştirme ve açıklıktır.
- I have not yet heard anyone address this matter, but I feel it is the final task before us all.
- Henüz kimsenin bu konuya değindiğini duymadım, ancak bunun hepimizin önündeki son görev olduğunu düşünüyorum.
- In the final analysis, we are not here to keep the show on the road; we are here to create justice.
- Son tahlilde, biz burada gösteriyi devam ettirmek için bulunmuyoruz; biz burada adaleti tesis etmek için bulunuyoruz.
- My final point concerns political responsibility.
- Son olarak siyasi sorumluluk konusuna değinmek istiyorum.
- I tabled an amendment which requested the inclusion of urban areas in the final paragraph.
- Son paragrafa kentsel alanların da dahil edilmesini talep eden bir değişiklik önergesi verdim.
- In the final analysis, market trends will obviously be the deciding factor.
- Son tahlilde, piyasa eğilimleri açıkça belirleyici faktör olacaktır.
- Thus, I disagree with the overall orientation of the final version of the report.
- Dolayısıyla raporun son halinin genel yönelimine katılmıyorum.
- However, in the final analysis, it is up to the people.
- Ancak, son tahlilde, bu insanlara bağlıdır.
- The final speaker is the President-in-Office of the Council.
- Son konuşmacı Konsey Dönem Başkanıdır.
- In the final vote, we chose, in spite of our hesitations, to vote in favour of the report.
- Son oylamada tereddütlerimize rağmen rapor lehinde oy kullanmayı tercih ettik.
- In the final analysis there is not so much intrinsically wrong with the regulation.
- Son tahlilde yönetmelikte özünde yanlış olan çok fazla bir şey yoktur.
- The final measure of what will have been achieved will be the EU-Latin America in Mexico in 2004.
- Neyin başarılmış olacağının son ölçütü 2004 yılında Meksika'da yapılacak AB-Latin Amerika toplantısı olacaktır.
- In the final analysis there is not so much intrinsically wrong with the regulation.
- Son tahlilde, yönetmelikte özünde çok fazla yanlış yoktur.
- Our final point in the Committee on Industry is a long-standing demand on the part of Parliament.
- Sanayi Komitesi'ndeki son konumuz, Parlamento'nun uzun süredir devam eden bir talebidir.
- I would draw attention to one final amendment, which is important.
- Önemli olan son bir değişikliğe dikkat çekmek isterim.
- Hence my abstention from the final vote.
- Bu nedenle son oylamada çekimser kaldım.
- The final point concerns the use of medicines for equine species.
- Son olarak at türlerine yönelik ilaçların kullanımına değinmek istiyorum.
- My third and final point concerns the role and position of Eurocontrol.
- Değinmek istediğim üçüncü ve son husus ise Eurocontrol'ün rolü ve konumuyla ilgilidir.
- My final point is that the Sixth Framework Programme for Research and Development is currently being drawn up.
- Son olarak, Altıncı Araştırma ve Geliştirme Çerçeve Programının şu anda hazırlanmakta olduğunu belirtmek isterim.
- My final point concerns B3-4106.
- Değinmek istediğim son husus B3-4106 ile ilgilidir.
- Our fifth and final point is that we need to ensure that there is good governance at all levels.
- Beşinci ve son olarak belirtmemiz gereken husus, her düzeyde iyi yönetimin var olmasını sağlamamız gerektiğidir.
- My final comment concerns the possible disability directive.
- Son yorumum olası engellilik direktifiyle ilgili.
- The final panel discussion will be taking place in our rooms tomorrow.
- Son panel tartışması yarın odalarımızda yapılacaktır.
- In the final clause of Amendment 11, the Dutch translation should be amended.
- Değişiklik 11'in son maddesinde Hollandaca çevirinin değiştirilmesi gerekmektedir.
- In the final analysis, therefore, there was little new money in it.
- Bu nedenle, son tahlilde, çok az yeni para vardı.
- Hence the reason for my abstention on all the final votes.
- Son oylamalarda çekimser kalmamın nedeni de budur.
- This is my final interpretation of Rule 19.
- Bu benim Kural 19. ile ilgili son yorumumdur.
- On behalf of our group, I have tabled a final amendment, which I would like to put before you now.
- Grubumuz adına, şimdi önünüze koymak istediğim son bir değişiklik önergesi sundum.
- We will begin the final part of Question Time.
- Soru Zamanının son bölümüne başlayacağız.
- My third and final comment relates to the management of surpluses.
- Üçüncü ve son yorumum fazlalıkların yönetimi ile ilgilidir.
- My third and final point is the question of the number of seats in this Parliament for Hungary and the Czech Republic.
- Üçüncü ve son husus ise Macaristan ve Çek Cumhuriyeti'nin bu Parlamentodaki sandalye sayılarına ilişkindir.
- This is the final directive package in the field of telecommunications.
- Bu, telekomünikasyon alanındaki son direktif paketidir.
- In the final vote, I voted against the report as a whole.
- Son oylamada, raporun bütününe karşı oy kullandım.
- Some matters which caused us concern in the final proposal were also clearly accepted.
- Son teklifte bizi endişelendiren bazı hususlar da açıkça kabul edilmiştir.
- For my final point, I would like to address myself to the Council.
- Son olarak Konsey'e seslenmek istiyorum.
- The final obstacles preventing agreement were removed by the Conciliation Committee on 18 February.
- Uzlaşmanın önündeki son engeller de 18 Şubat tarihinde Uzlaşma Komitesi tarafından kaldırılmıştır.
- My final important point is the reform of agricultural policy.
- Son önemli noktam ise tarım politikası reformu.
- My final point concerns the ratio, in respect of which we, as the ELDR Group, adopt a different position.
- Son olarak, ELDR Grubu olarak farklı bir tutum belirlediğimiz oranla ilgili bir noktaya değineceğim.
- The EU's global responsibility is the final main topic of the Danish Presidency.
- AB'nin küresel sorumluluğu Danimarka Dönem Başkanlığının son ana konusudur.
- The final issue is that of immigration.
- Son konu ise göç meselesidir.
- In the final analysis, we all want reform, because we have fished everything there is out of the sea.
- Son tahlilde hepimiz reform istiyoruz, çünkü denizde ne varsa hepsini avladık.
- My final two points are again on the language items, firstly regarding full controlled multilingualism.
- Son iki noktam yine dille ilgili, ilk olarak da tam kontrollü çok dillilikle ilgili.
- Will this be intergovernmentalism's final victory?
- Bu hükümetlerarasıcılığın son zaferi mi olacak?
- Let me make a final comment on the Convention.
- Sözleşme ile ilgili son bir yorum yapmama izin verin.
- That brings me to my final point.
- Bu da beni son olarak değineceğim noktaya getiriyor.
- My final point concerns the preparation of the budget for 2001.
- Son olarak 2001 yılı bütçesinin hazırlanmasına değinmek istiyorum.
- I would like to make a few final comments.
- Son olarak birkaç yorum yapmak istiyorum.
- There is one final point that I would like to address.
- Değinmek istediğim son bir nokta var.
- The fourth and final area is that of resources.
- Dördüncü ve son alan ise kaynaklarla ilgili.
- We are shortly going to cross the final hurdles so as to bring about the accession of 10 new Member States to the Union.
- 10 yeni Üye Devletin Birliğe katılımını sağlamak üzere son engelleri de kısa bir süre içerisinde aşacağız.
- My final point relates to political legitimisation, which concerned me, and I agree with my fellow MEPs.
- Son olarak siyasi meşrulaştırma konusuna değinmek istiyorum ve bu konuda AP üyesi arkadaşlarımla aynı fikirdeyim.
- In its final years of operation, the ECSC functioned like a bank.
- AKÇT, faaliyetinin son yıllarında bir banka gibi çalışmıştır.
- There is real concern about the final salary pension schemes of those workers.
- Bu işçilerin son maaş emeklilik planları konusunda gerçek bir endişe söz konusudur.
- In the final analysis, this is a matter for the grass-roots movement.
- Son tahlilde bu, tabandan gelen bir hareketin meselesidir.
- My final point is, once again, the development of human resources.
- Son olarak bir kez daha insan kaynaklarının geliştirilmesi konusuna değinmek istiyorum.
- Our fifth and final point is that we need to ensure that there is good governance at all levels.
- Beşinci ve son maddemiz ise her düzeyde iyi yönetişimi sağlamamız gerektiğidir.
- At the final vote, the Committee on Constitutional Affairs backed these amendments by a large majority.
- Son oylamada Anayasa İşleri Komisyonu bu değişiklikleri büyük bir çoğunlukla destekledi.
- My final point concerns ethical considerations.
- Son olarak etik hususlara değineceğim.
- My fourth and final point has to do with intelligent energy.
- Dördüncü ve son olarak da akıllı enerji konusuna değinmek istiyorum.
- In the final analysis we have to improve political action.
- Son tahlilde siyasi eylemi geliştirmemiz gerekiyor.
- That is why I have voted ‘no’ in the final vote.
- Bu nedenle son oylamada "hayır" oyu kullandım.
- My final point is about the site of the new authority.
- Son olarak yeni otoritenin yerine değinmek istiyorum.
- In the final analysis, international terrorism cannot be fought by military means.
- Son tahlilde, uluslararası terörizmle askeri yollarla mücadele edilemez.
- First, the final arrangements for defence and foreign policy are very important.
- Birincisi, savunma ve dış politikaya ilişkin son düzenlemeler çok önemlidir.
- The third and final point relates to the restructuring of the Committee on Petitions.
- Üçüncü ve son husus ise Dilekçe Komisyonunun yeniden yapılandırılmasıyla ilgilidir.
- Because these amendments have been adopted by the House, we chose to abstain in the final vote.
- Bu değişiklikler Meclis tarafından kabul edildiği için son oylamada çekimser kalmayı tercih ettik.
- The fifth and final action is to promote European higher education on the world stage.
- Beşinci ve son eylem ise Avrupa yükseköğretimini dünya sahnesinde tanıtmaktır.
- However, I should like to finish with one final question.
- Bununla birlikte, son bir soruyla bitirmek istiyorum.
- My third and final comment concerns fisheries.
- Üçüncü ve son yorumum balıkçılıkla ilgili.
- This brings me to the final proposal, namely the emergency measures for scrapping.
- Bu da beni son öneriye, yani hurdaya çıkarma için acil önlemlere getiriyor.
- One final word on the European Constitution.
- Avrupa Anayasası ile ilgili son bir söz.
- Please permit me to make the following final observation.
- Lütfen aşağıdaki son gözlemi yapmama izin verin.
- A second pledging conference was held in Berlin in July 2000 to organise a final contribution to the scheme.
- Programa son katkıyı organize etmek üzere Temmuz 2000'de Berlin'de ikinci bir taahhüt konferansı düzenlenmiştir.
- My final point concerns the implementation of this Regulation.
- Son olarak bu Tüzüğün uygulanmasına değinmek istiyorum.
- My third and final comment concerns fisheries.
- Üçüncü ve son yorumum balıkçılıkla ilgilidir.
- So a final major effort is necessary over the next two weeks.
- Dolayısıyla önümüzdeki iki hafta boyunca son bir büyük çaba gösterilmesi gerekmektedir.
- Let me make one final brief point.
- Son bir kısa noktaya değinmeme izin verin.
- This is why I voted against the report in the final vote.
- Bu nedenle son oylamada rapora karşı oy kullandım.
- Let me say a final word about the institutional framework of this association agreement.
- Bu ortaklık anlaşmasının kurumsal çerçevesi hakkında son bir söz söylememe izin verin.
- The final season will have only six episodes.
- Son sezon sadece altı bölümden oluşacak.
- The final piece was placed in the puzzle.
- Son parça bulmacaya yerleştirildi.
- This is your final warning.
- Bu senin son uyarın.
- He was in the process of making a final decision.
- Son bir karar verme aşamasındaydı.
- We haven't fixed the final details of the budget.
- Bütçenin son detaylarını belirlemedik.
- What's the final count?
- Son sayım ne?
- I used to watch this anime a lot when I was a kid, but I can't quite remember what happened to the hero in the final episode.
- Bir çocukken bu animeyi çok izlerdim fakat son bölümde kahramana ne olduğunu tam olarak hatırlayamıyorum.
- It was my final performance.
- Bu benim son performansımdı.
- This is the final straw.
- Bu bardağı taşıran son damla.
- Here is the final agenda for the meeting on June 16th.
- 16 Haziran'daki toplantı için işte son gündem.
- He was not satisfied with the final bill.
- Son yasa tasarısından memnun kalmadı.
- This is the final lecture of the series.
- Bu serinin son dersi.
- Give me a final answer.
- Bana son bir cevap ver.
- It was my final performance.
- O benim son gösterimdi.
- All sales are final.
- Tüm satışlar sondur.
- Here is the final agenda for the meeting on June 16th.
- İşte 16 Haziran'daki toplantının son gündemi.
- It was the final straw.
- Bu bardağı taşıran son damlaydı.
- That's my final offer.
- Bu benim son teklifim.
- He was not satisfied with the final bill.
- Son hesaptan memnun değildi.
- Sami and Layla fought their final battle.
- Sami ve Layla son savaşlarını verdiler.
- The final piece makes up the whole pie.
- Son parça tüm pastayı oluşturur.
- Give me a final answer.
- Bana son bir cevap verin.
- Let's make a final decision.
- Son bir karar verelim.
- I guess that's final.
- Sanırım bu son.
- It was the final straw.
- Bu, bardağı taşıran son damla oldu.
- The final piece was placed in the puzzle.
- Yapbozun son parçası yerleştirildi.
- I don't want you to go alone; this is final.
- Yalnız gitmeni istemiyorum; bu son kararım.
- What's your final destination?
- Son durağınız neresi?
- This is the final straw.
- Bu, bardağı taşıran son damla.
- They are in the final part of the race.
- Yarışın son kısmındalar.
- This isn't our final destination.
- Burası son durağımız değil.
- You're not going to the picnic and that's final.
- Pikniğe gitmiyorsun ve bu son sözüm.
- Could you give this data a final check for me?
- Bu veriyi benim için son kez kontrol eder misin?
- This novel was one of his final works.
- Bu roman onun son eserlerinden biriydi.
- This is your final warning.
- Bu son uyarınız.
- They are in the final part of the race.
- Onlar yarışın son bölümünde.
- This is the final struggle.
- Bu son mücadele.
- Which one will be our final resting place?
- Hangisi bizim son dinlenme yerimiz olacak?
- Which one will be our final resting place?
- Hangisi son dinlenme yerimiz olacak?
- This is my final offer.
- Bu benim son teklifim.
- I'm going to give you a final chance.
- Sana son bir şans vereceğim.
- This isn't our final destination.
- Bu bizim son hedefimiz değil.
- As long as you live nothing is final.
- Yaşadığın sürece hiçbir şey son değildir.
- Before the ship sank, the radio operator broadcast one final message - SOS!
- Gemi batmadan önce, telsiz operatörü son bir mesaj yayınladı - SOS!
- This is my final offer.
- Bu son teklifim.
- This is the final boarding call for Japan Airlines Flight 731.
- Bu, Japan Airlines'ın 731 sefer sayılı uçağı için son çağrıdır.
- The final piece makes up the whole pie.
- Son parça bütün pastayı oluşturur.
- Could you give this data a final check for me?
- Bu verileri benim için son bir kez kontrol edebilir misiniz?
- The final value theorem does not apply if the system is not stable.
- Eğer sistem kararlı değilse, son değer teoremi geçerli değildir.
- During the final days the weather was infernally hot.
- Son günlerde hava cehennem sıcağıydı.
- This is the final struggle.
- Bu son mücadeledir.
- That will be your final warning.
- Bu sana son uyarı olacak.
- He is busy with the final draft.
- Son taslakla meşgul.
Show More (216)
|
