1 |
weigh |
tartmak |
v. |
|
- You weigh the vegetables on your own in this shop.
- Bu dükkanda sebzeleri kendiniz tartıyorsunuz.
- On the one hand, the introduction of adoption is very important, this is something new, which we must weigh up.
- Bir yandan evlat edinmenin başlatılması çok önemli, bu yeni bir şey ve bunu tartmamız gerekiyor.
- This needs to be weighed in the balance if we wish to succeed.
- Eğer başarılı olmak istiyorsak bunun bir terazide tartılması gerekiyor.
- It is a matter of how we weigh things and how we handle them.
- Bu, olayları nasıl tarttığımız ve nasıl ele aldığımızla ilgili bir meseledir.
- This evaluation could also provide an opportunity to weigh up the therapeutic value of the medicinal product.
- Bu değerlendirme aynı zamanda tıbbi ürünün terapötik değerini tartmak için de bir fırsat sağlayabilir.
- We have weighed up the pros and cons.
- Artıları ve eksileri tarttık.
- We have to very carefully weigh the pros and cons in deciding how we go about this.
- Bu konuda nasıl bir yol izleyeceğimize karar verirken artıları ve eksileri çok dikkatli bir şekilde tartmalıyız.
- That has to be weighed in the balance.
- Bunun bir terazide tartılması gerekiyor.
- But this conference provided, above all, an opportunity to weigh up the importance of some demands.
- Ancak bu konferans her şeyden önce bazı taleplerin önemini tartmak için bir fırsat sağlamıştır.
- He weighed the stone in his hand.
- Taşı elinde tarttı.
- I weighed myself.
- Kendimi tarttım.
- We need to weigh our options.
- Seçeneklerimizi tartmalıyız.
- Canadian officials weighed the supplies of each man.
- Kanadalı yetkililer her adamın erzakını tarttı.
- We weighed the pros and cons.
- Artıları ve eksileri tarttık.
- We need to weigh our options.
- Bizim seçeneklerimizi tartmamız gerekiyor.
- Tom weighed himself.
- Tom kendini tarttı.
- An astute reader should be willing to weigh everything they read, including anonymous sources.
- Akıllı bir okuyucu, anonim kaynaklar dahil, okudukları her şeyi tartmak için istekli olmalıdır.
- Tom seems to be weighing his options.
- Tom seçeneklerini tartıyor gibi görünüyor.
- I am weighing myself.
- Kendimi tartıyorum.
- I weighed it.
- Onu tarttım.
- We weighed the pros and cons.
- Lehte aleyhte önerileri tarttık.
- We should weigh the options carefully before making a decision.
- Bir karar vermeden önce seçenekleri dikkatlice tartmalıyız.
- We have to weigh the pros and cons.
- Artıları ve eksileri tartmalıyız.
- Tom weighed it.
- Tom onu tarttı.
- I weighed myself on the bathroom scales.
- Banyo tartısında kendimi tarttım.
- The seller weighs the cheese on the copper scales.
- Satıcı bakır ölçeklerde peynir tartıyor.
- Mary weighed it in her hand.
- Mary onu elinde tarttı.
- The seller weighs the cheese on the copper scales.
- Satıcı peyniri bakır terazide tartıyor.
- I weigh a lot more than you.
- Ben senden daha çok tartıyorum.
- I didn't weigh their bags.
- Onların çantalarını tartmadım.
- I have to weigh my options.
- Seçeneklerimi tartmak zorundayım.
- I weighed myself.
- Ben kendimi tarttım.
- Have you ever weighed yourself?
- Hiç kendini tarttın mı?
- The butcher is weighing the meat.
- Kasap eti tartıyor.
- Canadian officials weighed the supplies of each man.
- Kanadalı yetkililer, her insanın malzemelerini tarttı.
- Will you weigh this parcel?
- Bu paketi tartar mısınız?
- He cut up the meat and weighed it.
- Eti kesti ve tarttı.
- I didn't weigh their bags.
- Çantalarını tartmadım.
- Can you weigh this, please?
- Bunu tartabilir misin lütfen?
- Will you weigh this parcel?
- Bu poşeti tartacak mısın?
- I have decided to weigh myself every day starting today.
- Bugünden başlayarak kendimi her gün tartmaya karar verdim.
- Can you weigh this, please?
- Lütfen bunu tartar mısınız?
- Tom weighed his options for a moment.
- Tom bir an için seçeneklerini tarttı.
- Tom weighed his options.
- Tom seçeneklerini tarttı.
- Weigh your choices carefully.
- Seçimlerinizi dikkatlice tartın.
- He weighed the stone in his hand.
- O, taşı elinde tarttı.
- I weigh a lot more than you do.
- Ben senden çok daha fazla tartıyorum.
Show More (45)
|
2 |
weigh |
ağırlığında olmak |
v. |
|
- Each bag of this fertilizer weighs 50 kilograms.
- Bu gübrenin her bir torbası 50 kilogram ağırlığındadır.
- This death and destruction weigh like lead weights on our consciences too.
- Bu ölüm ve yıkım vicdanlarımızda da kurşun ağırlığında bir yük gibi durmaktadır.
- He weighs about 300 pounds.
- Yaklaşık 300 pound ağırlığında.
- She weighs fifty five kilograms.
- O elli beş kilogram ağırlığında.
- Tom weighs about 80 kilos.
- Tom yaklaşık 80 kilo ağırlığında.
- He weighs 70 kilos.
- O yetmiş kilo ağırlığında.
- This box weighs a ton.
- Bu kutu bir ton ağırlığında.
- It only weighs 3 kilograms.
- Sadece 3 kilogram ağırlığında.
- Tom weighs 130 pounds.
- Tom 130 pound ağırlığında.
- Tom weighs just 33 pounds.
- Tom sadece 33 pound ağırlığında.
- This stone weighs five tons.
- Bu taş beş ton ağırlığında.
- Tom weighs around 300 pounds.
- Tom yaklaşık 300 pound ağırlığında.
- The file is weighing 7 megabytes.
- Dosya 7 megabayt ağırlığındadır.
- He weighs 270 pounds.
- 90 kilo ağırlığında.
- I must weigh at least ninety kg.
- Ben en az doksan kilo ağırlığında olmalıyım.
- This box weighs three kilograms.
- Bu kutu üç kilogram ağırlığında.
- George weighs as least 70 kilograms.
- George en az 70 kilogram ağırlığında.
- He weighs 70 kilos.
- 70 kilo ağırlığında.
- Tom weighs about 300 pounds.
- Tom yaklaşık 300 pound ağırlığında.
- Leatherback turtles can weigh hundreds of kilos.
- Deri sırtlı kaplumbağalar yüzlerce kilo ağırlığında olabilir.
- Leatherback turtles can weigh hundreds of kilos.
- Leatherback kaplumbağaları yüzlerce kilo ağırlığında olabilirler.
- I must weigh at least ninety kg.
- En az 90 kg ağırlığında olmalıyım.
- This machine weighs nearly thirty tons.
- Bu makine yaklaşık otuz ton ağırlığında.
- She weighs fifty five kilograms.
- Elli beş kilogram ağırlığında.
- It probably weighs about thirty kilograms.
- Muhtemelen yaklaşık otuz kilogram ağırlığında.
- The file is weighing 7 megabytes.
- Dosya 7 megabayt ağırlığında.
- He weighs 80 kilos.
- 80 kilo ağırlığında.
Show More (24)
|
3 |
weigh |
gelmek |
v. |
|
- George weighs not less than 70 kilograms.
- George, 70 kg dan daha az gelmez.
- Tom guessed how much Mary weighed.
- Tom Mary'nin kaç kilo geldiğini tahmin etti.
- His lie weighed on his conscience.
- Yalanı vicdanına ağır geldi.
- It only weighs 3 kilograms.
- O sadece üç kilo geliyor.
- I weigh much more than you do.
- Senin geldiğinden çok daha fazla gelirim.
- Tom weighs more than I do.
- Tom benden daha çok ağır geliyor.
- How much does your computer weigh?
- Bilgisayarınız ne kadar gelir?
- How much do you think Tom weighs?
- Tom'un kaç kilo geldiğini düşünüyorsun?
- Tom wanted to know how much Mary weighed.
- Tom, Mary'nin kaç kilo geldiğini bilmek istedi.
- He weighs a lot more than before.
- O eskisinden çok daha fazla ağır geliyor.
- How much does the average car weigh?
- Ortalama araç kaç kilo gelir?
- Tom lied about how much he weighed.
- Tom kaç kilo geldiği hakkında yalan söyledi.
- Tom weighs at least 70 kilograms.
- Tom en az yetmiş kilo gelir.
- Tom asked Mary how much she weighed.
- Tom Mary'ye kaç kilo geldiğini sordu.
- How much does the average woman weigh?
- Ortalama kadın kaç kilo gelir?
- The parcel weighs more than one pound.
- Paket yarım kilodan fazla geliyor.
- Tom tried to guess how much Mary weighed.
- Tom Mary'nin kaç kilo geldiğini tahmin etmeye çalıştı.
- I want to know how much Tom weighs.
- Tom'un kaç kilo geldiğini bilmek istiyorum.
- You weigh more than Tom, don't you?
- Tom'dan daha ağır geliyorsun, değil mi?
- It weighed about 14 kilograms.
- O, yaklaşık 14 gram geldi.
Show More (17)
|
4 |
weigh |
çekmek (belirli bir ağırlık) |
v. |
|
- Taro weighs no less than 70 kilograms.
- Taro en az yetmiş kilo çeker.
- This stone weighs five tons.
- Bu taş beş ton çeker.
- Tom weighs over 90 kilograms.
- Tom, 90 kilodan fazla çeker.
- George weighs as least 70 kilograms.
- George en az 70 kilo çeker.
- How much do you think Tom weighs?
- Tom'un kaç kilo çektiğini düşünüyorsun?
Show More (2)
|
5 |
weigh |
düşünüp taşınmak |
v. |
|
- We should weigh the options carefully before making a decision.
- Bir karar vermeden önce seçenekleri titizlikle düşünüp taşınmalıyız.
- Tom seems to be weighing his options.
- Tom seçeneklerini düşünüp taşınıyor gibi görünüyor.
- We have to weigh the pros and cons.
- Avantajları ve dezavantajları düşünüp taşınmak zorundayız.
Show More (0)
|
6 |
weigh |
ölçüp tartmak |
v. |
|
- We need to weigh well the matter before making any decisions.
- Herhangi bir karar vermeden önce konuyu iyi ölçüp tartmamız gerekiyor.
- Weigh your words well.
- Sözlerinizi iyi ölçüp tartın.
Show More (-1)
|
7 |
weigh |
basmak |
v. |
|
- These aspects do not appear to weigh so heavily in the arguments deployed prior to the Barcelona Summit.
- Barselona Zirvesi öncesinde ortaya konan argümanlarda bu hususlar çok ağır basmıyor gibi görünüyor.
- The interests of the individual Member States weigh heavily.
- Münferit Üye Devletlerin çıkarları ağır basmaktadır.
Show More (-1)
|
8 |
weigh |
sonucunu (bir yönde) etkilemek |
v. |
|
- The last evidence weighed the case in the defendant's favour.
- Son kanıtlar davanın sonucunu davalı lehine etkilemişti.
Show More (-2)
|