|
- You know the real miracle, nothing happened to the Bosnian stew.
- Gerçek mucizeyi biliyorsun, Bosna yahnisine hiçbir şey olmadı.
- You know more than anyone how good he is at this job.
- Onun bu işte ne kadar iyi olduğunu herkesten çok sen biliyorsun.
- You know, losing my leg wasn't the hard part.
- Biliyorsun, bacağımı kaybetmek işin zor kısmı değildi.
- You know that deep down we both want the same thing.
- İkimizin de derinlerde aynı şeyi istediğini biliyorsun.
- You know after tonight, there's no turning back.
- Biliyorsun bu geceden sonra bunun geri dönüşü yok.
- You know you are a part of this whole mess.
- Bütün bu karmaşanın bir parçası olduğunu sen de biliyorsun.
- You know, you had that one album out and then nothing.
- Biliyorsun, o albümü çıkardın ve sonra hiçbir şey.
- A little reassurance might be nice, you know.
- Biraz güvence iyi olabilir, biliyorsun.
- You know, you had that one album out and then nothing.
- Biliyorsun, bir albüm çıkardın ve sonra hiçbir şey yapmadın.
- Vimmi, you know we didn't have any time for these.
- Vimmi, bunlar için hiç zamanımız olmadığını biliyorsun.
- You know with the new business, I need some space.
- Biliyorsun, yeni iş nedeniyle biraz alana ihtiyacım var.
- You know, you had that one album out and then nothing.
- Biliyorsun, bir albüm çıkardın ve sonra hiçbir şey olmadı.
- You know that deep down we both want the same thing.
- Biliyorsun ki ikimiz de derinlerde aynı şeyi istiyoruz.
- You know that deep down we both want the same thing.
- Derinlerde ikimizin de aynı şeyi istediğini biliyorsun.
- I got another here, Cathy, too, you know.
- Burada da bir tane var Cathy, biliyorsun.
- I'm not waiting as long for you to take another day off, you know.
- Bir gün daha izin alman için o kadar beklemem, biliyorsun.
- You know after tonight, there's no turning back.
- Biliyorsun bu geceden sonra geri dönüş yok.
- You know that I played a character who was a drug addict in that movie.
- O filmde uyuşturucu bağımlısı bir karakteri oynadığımı biliyorsun.
- You know I demand absolute discipline like on a ship.
- Biliyorsun, mutlak disiplin isterim tıpkı bir gemideki gibi.
- You know how strict those green people are about attendance.
- O çevreci insanların katılıma ne kadar önem verdiğini biliyorsun.
- I'm not waiting as long for you to take another day off, you know.
- Bir gün daha izin alman için o kadar beklemeyeceğim, biliyorsun.
- You know it as well as I do.
- Bunu benim bildiğim kadar iyi biliyorsun.
- How do you know this is a fake?
- Sahte olduğunu nereden biliyorsun?
- You know where to find me.
- Beni nerede bulacağını biliyorsun.
- You know where I'm going.
- Nereye gideceğimi biliyorsun.
- You know what I think.
- Ne düşündüğümü biliyorsun.
- You know we can't do that.
- Bunu yapamayacağımızı biliyorsun.
- How do you know Tom isn't happy?
- Tom'un mutlu olmadığını nasıl biliyorsun?
- How do you know what color it is?
- Onun ne renk olduğunu nereden biliyorsun?
- I've done that, you know.
- Onu yaptım, biliyorsun.
- That's funny, you know.
- O komik, biliyorsun.
- How do you know that Tom kissed Mary?
- Tom'un Mary'yi öptüğünü nereden biliyorsun?
- You know Tom is telling the truth.
- Tom'un doğruyu söylediğini biliyorsun.
- How do you know the door was locked?
- Kapının kilitli olduğunu nereden biliyorsun?
- I don't deserve this and you know it.
- Bunu hak etmiyorum ve sen de bunu biliyorsun.
- How do you know all of this, Mary?
- Mary, bütün bunları nasıl biliyorsun?
- You know that's what's going to happen.
- Aynen böyle olacağını biliyorsun.
- And what do you know!
- Ve sen ne biliyorsun ki!
- You know this isn't the way we should be doing this.
- Bunu yapmamız gereken yöntemin bu olmadığını biliyorsun.
- She's not a saint, you know.
- O bir aziz değil, biliyorsun.
- You know everything about me.
- Benim hakkımda her şeyi biliyorsun.
- You know I can't stand her.
- Ona katlanamadığımı biliyorsun.
- You know I won't do that.
- Bunu yapmayacağımı biliyorsun.
- You know where the problem lies.
- Sorunun nerede olduğunu biliyorsun.
- I like Tom a lot, you know.
- Tom'u çok severim, biliyorsun.
- It would seem that you know something that I don't.
- Görünüşe göre benim bilmediğim bir şey biliyorsun.
- You know what's going to happen if you do that, don't you?
- Bunu yaparsan ne olacağını biliyorsun, değil mi?
- You know why, don't you?
- Sen nedenini biliyorsun, değil mi?
- You know I have no choice, don't you?
- Seçeneğimin olmadığını biliyorsun, değil mi?
- You know we don't have to do that.
- Bunu yapmak zorunda olmadığımızı biliyorsun.
- You know how much I hate Tom.
- Tom'dan ne kadar nefret ettiğimi biliyorsun.
- You know I would never do that kind of thing.
- O tür bir şeyi asla yapmayacağımı biliyorsun.
- What foreign languages do you know?
- Hangi yabancı dilleri biliyorsun?
- You know it's not true.
- Bunun doğru olmadığını biliyorsun.
- You know that's what's going to happen.
- Olacak olan bu, biliyorsun.
- How do you know that, Tom?
- Sen nereden biliyorsun, Tom?
- You know what I'm going to say.
- Ne söyleyeceğimi biliyorsun.
- Tom won't help you, you know.
- Tom sana yardım etmeyecek, biliyorsun.
- Tom loved Mary, you know.
- Tom Mary'yi seviyordu, biliyorsun.
- How come you know it so well?
- Nasıl bu kadar iyi biliyorsun?
- I assume you know where Tom hid the key.
- Sanırım Tom'un anahtarı nereye sakladığını biliyorsun.
- You know I can't stand him.
- Ona katlanamadığımı biliyorsun.
- How do you know Tom didn't do it?
- Tom'un yapmadığını nereden biliyorsun?
- Pedro, how many languages do you know?
- Pedro, kaç dil biliyorsun?
- You know it doesn't matter.
- Bunun önemli olmadığını biliyorsun.
- I think you know where we need to go.
- Bence nereye gitmemiz gerektiğini biliyorsun.
- You know where I live.
- Nerede yaşadığımı biliyorsun.
- I guess you know I've missed you.
- Sanırım seni özlediğimi biliyorsun.
- You know too much.
- Çok şey biliyorsun.
- You know I can't tell you.
- Sana söyleyemediğimi biliyorsun.
- You know that that's your duty.
- Bunun senin görevin olduğunu biliyorsun.
- It wasn't your fault, you know.
- Bu senin hatan değildi, biliyorsun.
- How can you know that?
- Onu nasıl biliyorsun?
- If you're having trouble with Finnish, you know who to ask.
- Eğer Fince ile sorun yaşıyorsan, kime soracağını biliyorsun.
- You know the procedure, don't you?
- Prosedürü biliyorsun, değil mi?
- How did you know I was in Boston?
- Boston'da olduğumu nereden biliyorsun?
- How do you know Tom won't want Mary to do that?
- Tom'un Mary'nin bunu yapmasını istemeyeceğini nereden biliyorsun?
- You know I'm innocent, don't you?
- Masum olduğumu biliyorsun, değil mi?
- How do you know this isn't real?
- Bunun gerçek olmadığını nereden biliyorsun?
- How many people do you know who actually spend time with their children?
- Gerçekten çocuklarıyla vakit geçiren kaç kişi biliyorsun?
- You know it's going to be hard to do.
- Bunun yapmak için zor olacağını biliyorsun.
- How do you know it'll be terrible?
- Onun berbat olacağını nasıl biliyorsun?
- I think you know that's not a good idea.
- Bence bunun iyi bir fikir olmadığını biliyorsun.
- You know Tom can't win.
- Tom'un kazanamayacağını biliyorsun.
- You know I can't answer a question like that.
- Böyle bir soruya cevap veremeyeceğimi biliyorsun.
- How come you know French so well?
- Fransızcayı nasıl bu kadar iyi biliyorsun?
- You know I would do anything to help you.
- Sana yardım etmek için her şeyi yapacağımı biliyorsun.
- You know this isn't fair.
- Bunu adil olmadığını biliyorsun.
- We've got a situation here, you know.
- Burada bir durum var, biliyorsun.
- You know what you need to do.
- Ne yapman gerektiğini biliyorsun.
- You know what's about to happen, right?
- Birazdan ne olacağını biliyorsun, değil mi?
- You know what you did.
- Sen ne yaptığını biliyorsun.
- I think you know why I'm here.
- Sanırım neden burada olduğumu biliyorsun.
- You know something, don't you?
- Bir şey biliyorsun, değil mi?
- You know Tom.
- Tom'u biliyorsun.
- You know that's where Tom sits, don't you?
- Tom'un nerede oturduğunu biliyorsun, değil mi?
- You know who did it, don't you?
- Kimin yaptığını biliyorsun, değil mi?
- You know it, don't you?
- Bunu biliyorsun, değil mi?
- You know how it is.
- Onun nasıl olduğunu biliyorsun.
- You know you don't have to do this.
- Bunu yapmak zorunda olmadığını biliyorsun.
- You know something about it, right?
- Bu konuda bir şeyler biliyorsun, değil mi?
- I think you know that's impossible.
- Bence onun imkansız olduğunu biliyorsun.
- You know where to find us.
- Bizi nerede bulacağını biliyorsun.
- You know, don't you?
- Biliyorsun, değil mi?
- I think you know why I'm calling you.
- Sanırım seni neden aradığımı biliyorsun.
- How do you know Tom won't want to do that?
- Tom'un onu yapmak istemeyeceğini nasıl biliyorsun?
- How do you know that's true?
- Bunun doğru olduğunu nasıl biliyorsun?
- How do you know Tom is safe?
- Tom'un güvende olduğunu nereden biliyorsun?
- How do you know my name?
- Benim adımı nasıl biliyorsun?
- How do you know who I am?
- Benim kim olduğumu nereden biliyorsun?
- You know we love you.
- Seni sevdiğimizi biliyorsun.
- You know you need it.
- Ona ihtiyacın olduğunu biliyorsun.
- How do you know where I live?
- Nerede yaşadığımı nasıl biliyorsun?
- I suppose you know where Tom is.
- Sanırım Tom'un nerede olduğunu biliyorsun.
- You're not fooling me, you know.
- Beni de kandıramazsın, biliyorsun.
- You know I don't believe you.
- Sana inanmadığımı biliyorsun.
- It's my fault, you know.
- Bu benim hatam, biliyorsun.
- How do you know something isn't true?
- Bir şeyin doğru olmadığını nereden biliyorsun?
- You know that Tom likes cars.
- Tom'un arabaları sevdiğini biliyorsun.
- How do you know where to go?
- Sen nereye gideceğini nasıl biliyorsun?
- You know why, don't you?
- Nedenini biliyorsun, değil mi?
- How do you know how thick it is?
- Onun ne kadar kalın olduğunu nasıl biliyorsun?
- You know where to find me if you need anything.
- Bir şeye ihtiyacın olursa beni nerede bulacağını biliyorsun.
- Tom is quite good at his work, you know.
- Tom işinde oldukça iyidir, biliyorsun.
- You know I can't give out that kind of information.
- Bu tür bilgileri veremeyeceğimi biliyorsun.
- You know what I want you to say.
- Senin ne söylemeni istediğimi biliyorsun.
- You know I can't do that.
- Onu yapamayacağımı biliyorsun.
- You know what's going to happen tonight, don't you?
- Bu gece ne olacağını biliyorsun, değil mi?
- How do you know Tom is bluffing?
- Tom'un blöf yaptığını nereden biliyorsun?
- You know I hate it.
- Bundan nefret ettiğimi biliyorsun.
- I think you know them both.
- Bence onların ikisini de biliyorsun.
- How do you know Tom didn't eat before you got there?
- Tom'un sen oraya gelmeden önce yemek yemediğini nereden biliyorsun?
- How do you know why Tom did that?
- Tom'un bunu neden yaptığını nereden biliyorsun?
- How do you know all of this, Mary?
- Bütün bunları nereden biliyorsun, Mary?
- You know that's not true.
- Bunun doğru olmadığını biliyorsun.
- How long have you known about this?
- Bunu ne zamandır biliyorsun?
- You know I have to go.
- Gitmem gerektiğini biliyorsun.
- How do you know Tom won't do that?
- Tom'un bunu yapmayacağını nereden biliyorsun?
- It's hard, you know.
- Bu zor, biliyorsun.
- That wasn't easy, you know.
- Kolay değildi, biliyorsun.
- You know what Tom is capable of, right?
- Tom'un neler yapabileceğini biliyorsun, değil mi?
- That wasn't easy, you know.
- Kolay olmadı, biliyorsun.
- Well, now you know.
- Evet, artık biliyorsun.
- You know this is different.
- Bunun farklı olduğunu biliyorsun.
- You know who I'm talking about, right?
- Kim hakkında konuştuğumu biliyorsun, değil mi?
- You know what you should do, don't you?
- Ne yapman gerektiğini biliyorsun, değil mi?
- How come you know so much?
- Nasıl oluyor da bu kadar çok şey biliyorsun?
- You know a lot about this.
- Bu konuda çok şey biliyorsun.
- You know more about Tom than anyone else does.
- Tom hakkında herkesten daha çok şey biliyorsun.
- You know my position.
- Benim pozisyonumu biliyorsun.
- Tom was praising you, you know.
- Tom seni övüyordu, biliyorsun.
- You know Tom likes Mary.
- Tom'un Mary'den hoşlandığını biliyorsun.
- How did you know that Tom's passport was in the bottom drawer?
- Tom'un pasaportunun alt çekmecede olduğunu nereden biliyorsun?
- You know I'm wrong.
- Hatalı olduğumu biliyorsun.
- You know what I want.
- Ne istediğimi biliyorsun.
- How much do you know?
- Sen ne kadar biliyorsun?
- How do you know it's true?
- Onun doğru olduğunu ne biliyorsun?
- I think you know that's impossible.
- Bence bunun imkansız olduğunu biliyorsun.
- You know that isn't true.
- Bunun doğru olmadığını biliyorsun.
- You know that I like you.
- Senden hoşlandığımı biliyorsun.
- How come you know all this?
- Bütün bunları nasıl biliyorsun?
- We're not so different, you know.
- Biz çok farklı değiliz, biliyorsun.
- I think you know that's impossible to do.
- Sanırım bunu yapmanın imkansız olduğunu biliyorsun.
- How do you know Tom likes Mary?
- Tom'un Mary'den hoşlandığını nereden biliyorsun?
- You know we owe her a lot.
- Ona çok borcumuz olduğunu biliyorsun.
- You know why I left.
- Terk etme nedenimi biliyorsun.
- You know too much about me.
- Benim hakkımda çok şey biliyorsun.
- You know, I came across him in the street the other day, we stopped to chat.
- Biliyorsun, geçen gün sokakta onunla karşılaştık, biz konuşmak için durduk.
- You know it'll be your duty from tomorrow on.
- Yarından itibaren senin görevin olacağını biliyorsun.
- How do you know it's real?
- Gerçek olduğunu nereden biliyorsun?
- You know where it is, don't you?
- Onun nerede olduğunu biliyorsun, değil mi?
- What do you know?
- Sen ne biliyorsun?
- I assume you know what we're supposed to do next.
- Sanırım daha sonra ne yapmamız gerektiğini biliyorsun.
- You know I didn't do that.
- Bunu yapmadığımı biliyorsun.
- Tom is out of control, you know.
- Tom kontrolden çıkmış, biliyorsun.
- Why do you know so much about Australia?
- Neden Avustralya hakkında bu kadar çok şey biliyorsun?
- It's going to be fine, you know.
- Bu iyi olacak, biliyorsun.
- You know exactly what I mean to say.
- Ne demek istediğimi tam olarak biliyorsun.
- You know the law.
- Kanunu biliyorsun.
- You know the way.
- Yolu biliyorsun.
- How do you know there isn't one?
- Biri olmadığını nasıl biliyorsun?
- How do you know the same thing won't happen again?
- Aynı şeyin tekrar olmayacağını nereden biliyorsun?
- You know you love it.
- Bunu sevdiğini biliyorsun.
- You know Tom likes cars.
- Tom'un arabaları sevdiğini biliyorsun.
- How do you know those guys won't try to kill us?
- O adamların bizi öldürmeye çalışmayacağını nereden biliyorsun?
- How do you know Tom did that?
- Onu Tom'un yaptığını nereden biliyorsun?
- I think you know what has to be done.
- Sanırım ne yapılması gerektiğini biliyorsun.
- You know what'll happen if you ever try anything like that again.
- Bir daha böyle bir şeye kalkışırsan ne olacağını biliyorsun.
- You know I didn't mean that.
- Bunu kastetmediğimi biliyorsun.
- And how do you know that?
- Bunu nereden biliyorsun?
- How many foreign languages do you know?
- Kaç tane yabancı dil biliyorsun?
- You know how I feel about you.
- Senin hakkında ne hissettiğimi biliyorsun.
- I'm really quite busy, you know.
- Gerçekten oldukça meşgulüm, biliyorsun.
- How do you know that belongs to her?
- Ona ait olduğunu nereden biliyorsun?
- How do you know they aren't Canadians?
- Onların Kanadalı olmadıklarını nasıl biliyorsun?
- You know how much I've always wanted to go to Boston.
- Boston'a gitmeyi her zaman ne kadar istediğimi biliyorsun.
- How did you know it was Tom who stole your money?
- Paranı çalanın Tom olduğunu nereden biliyorsun?
- How do you know that Tom isn't in Boston?
- Tom'un Boston'da olmadığını nereden biliyorsun?
- You know where to find me if you need me.
- Bana ihtiyacın olursa beni nerede bulacağını biliyorsun.
- You know I'd do anything for your beautiful eyes.
- Güzel gözlerin için her şeyi yapacağımı biliyorsun.
- How do you know Tom isn't lying?
- Tom'un yalan söylemediğini nereden biliyorsun?
- You know what Tom is capable of, don't you?
- Tom'un neler yapabileceğini biliyorsun, değil mi?
- How do you know I didn't do it?
- Benim yapmadığımı nereden biliyorsun?
- I just want all this to be over, you know.
- Ben sadece tüm bunun bitmesini istiyorum, biliyorsun.
- I think you know the rules.
- Sanırım kuralları biliyorsun.
- You know it's going to be fun.
- Eğlenceli olacağını biliyorsun.
- How do you know all of this?
- Bunların hepsini nasıl biliyorsun?
- You know it's going to be funny.
- Eğlenceli olacağını biliyorsun.
- How do you know Tom has a dog?
- Tom'un bir köpeği olduğunu nereden biliyorsun?
- It seems like you know everything.
- Sanki her şeyi biliyorsun.
- How do you know it's true?
- Doğru olduğunu nereden biliyorsun?
- You really are strange, you know.
- Gerçekten tuhafsın, biliyorsun.
- You know what you must do, right?
- Ne yapmak zorunda olduğunu biliyorsun, değil mi?
- At least you know how it feels now!
- En azından şimdi nasıl hissettirdiğini biliyorsun!
- You know I won't do that.
- Onu yapmayacağımı biliyorsun.
- You know how the system works.
- Sistemin nasıl işlediğini biliyorsun.
- You know very well how it happened.
- Nasıl olduğunu çok iyi biliyorsun.
- You know I can't tell you.
- Sana söyleyemeyeceğimi biliyorsun.
- Tom is my friend, you know.
- Biliyorsun, Tom benim arkadaşım.
- I think you know that we need to hurry.
- Bence acele etmemiz gerektiğini biliyorsun.
- You know it'll be fine.
- Bunun iyi olacağını biliyorsun.
- You know a great deal about me, but I don't know anything about you.
- Benim hakkımda çok şey biliyorsun ama ben senin hakkında hiçbir şey bilmiyorum.
- I think you know what we have to do.
- Bence ne yapmamız gerektiğini biliyorsun.
- You know what I'm going to do, don't you?
- Ne yapacağımı biliyorsun, değil mi?
- I hope you know that the last thing I want to do is hurt you.
- Umarım yapmak istediğim son şeyin sana zarar vermek olduğunu biliyorsun.
- You know we didn't do this.
- Bunu yapmadığımızı biliyorsun.
- You know I didn't mean it.
- Öyle demek istemediğimi biliyorsun.
- How do you know that belongs to Tom?
- Bunun Tom'a ait olduğunu nereden biliyorsun?
- You know where I'm going.
- Nereye gittiğimi biliyorsun.
- I think you know that's impossible to do.
- Bence bunun imkansız olduğunu biliyorsun.
- We can't talk to you now and you know what that means.
- Artık seninle konuşamayız ve bunun ne demek olduğunu biliyorsun.
- At least you know how it feels now!
- En azından onun nasıl hissettiğini şimdi biliyorsun!
- You know what I want, don't you?
- Ne istediğimi biliyorsun, değil mi?
- You know Tom really likes you.
- Tom'un gerçekten seni sevdiğini biliyorsun.
- You know that's impossible.
- Bunun imkansız olduğunu biliyorsun.
- You know it's me.
- Onun ben olduğumu biliyorsun.
- You know this is your responsibility.
- Bunun senin sorumluluğun olduğunu biliyorsun.
- You know Layla likes flowers.
- Layla'nın çiçekleri sevdiğini biliyorsun.
- You know something about it, right?
- O konuda bir şey biliyorsun, değil mi?
- You know as well as I do that Tom isn't a very good singer.
- Tom'un iyi bir şarkıcı olmadığını sen de benim kadar biliyorsun.
- It's not going to work, you know.
- İşe yaramayacak, biliyorsun.
- You know exactly what he's talking about.
- Onun ne hakkında konuştuğunu tam olarak biliyorsun.
- How do you know who I am?
- Kim olduğumu nereden biliyorsun?
- How do you know it was Tom who stole your wallet?
- Cüzdanını çalanın Tom olduğunu nasıl biliyorsun?
- You know I don't eat meat.
- Et yemediğimi biliyorsun.
- How do you know all this?
- Bütün bunları nereden biliyorsun?
- How do you know something isn't true?
- Bir şeyin doğru olmadığını nasıl biliyorsun?
- It's Monday, you know.
- Pazartesi, biliyorsun.
- How do you know I didn't do it?
- Bunu yapmadığımı nereden biliyorsun?
- You know this is a mistake.
- Bunun bir hata olduğunu biliyorsun.
- How do you know that belongs to him?
- Bunun ona ait olduğunu nereden biliyorsun?
- How do you know what color it is?
- Ne renk olduğunu nereden biliyorsun?
- I think you know Tom already.
- Bence Tom'u zaten biliyorsun.
- You know I can do it.
- Bunu yapabileceğimi biliyorsun.
- You know I don't like it when you're late.
- Biliyorsun, geç kalmandan hoşlanmıyorum.
- What else do you know?
- Başka ne biliyorsun?
- I think you know more than you're telling me.
- Bence bana anlattığından daha fazlasını biliyorsun.
- You know I'm different.
- Farklı olduğumu biliyorsun.
- You know what Tom wants, don't you?
- Tom'un ne istediğini biliyorsun, değil mi?
- You know very well how it happened.
- Onun nasıl meydana geldiğini gayet iyi biliyorsun.
- You know it'll be your duty from tomorrow on.
- Yarından itibaren bunun senin görevin olacağını biliyorsun.
- How did you know that Tom's passport was in the bottom drawer?
- Tom'un pasaportunun alt çekmecede olduğunu nasıl biliyorsun?
- Why do you know so much about Australia?
- Neden Avustralya hakkında çok şey biliyorsun?
- You know that I don't like eggs.
- Yumurtayı sevmediğimi biliyorsun.
- How do you know I'm not the one who did it?
- Bunu yapanın ben olmadığımı nereden biliyorsun?
- How do you know Tom won't want to do that?
- Tom'un bunu yapmak istemeyeceğini nereden biliyorsun?
- You know why I'm angry, don't you?
- Neden kızgın olduğumu biliyorsun, değil mi?
- How do you know I didn't do it?
- Onu yapmadığımı nereden biliyorsun?
- You know I can't answer a question like that.
- Böyle bir soruyu cevaplayamayacağımı biliyorsun.
- You know Tom wants to help.
- Tom'un yardım etmek istediğini biliyorsun.
- You know exactly what I mean to say.
- Ne demek istediğimi çok iyi biliyorsun.
- How do you know her name?
- Adını nereden biliyorsun?
- You know I wouldn't do that.
- Bunu yapmayacağımı biliyorsun.
- You know the way, don't you?
- Yolu biliyorsun, değil mi?
- I did that, you know.
- Onu ben yaptım, biliyorsun.
- You know I didn't mean it.
- Sen bunu demek istemediğimi biliyorsun.
- You know I'm older than you are.
- Senden daha yaşlı olduğumu biliyorsun.
- You know that I need to do that, don't you?
- Bunu yapmam gerektiğini biliyorsun, değil mi?
- You know I don't have any money.
- Hiç param olmadığını biliyorsun.
- I am a sensitive person, you know.
- Ben hassas bir insanım, biliyorsun.
- You know my dog's name, don't you?
- Köpeğimin adını biliyorsun, değil mi?
- You know we owe Tom a lot.
- Tom'a çok şey borçlu olduğumuzu biliyorsun.
- How do you know they came here?
- Onların buraya geldiklerini nasıl biliyorsun?
- How long have you known about this?
- Ne kadar süredir bunu biliyorsun?
- How do you know all that?
- Bütün bunları nereden biliyorsun?
- How do you know his name?
- Adını nereden biliyorsun?
- You know I won't sing.
- Şarkı söylemeyeceğimi biliyorsun.
- How do you know I don't know?
- Bilmediğimi nereden biliyorsun?
- You know Tom likes Boston.
- Tom'un Boston'dan hoşlandığını biliyorsun.
- You know I didn't like you in sixth grade.
- Altıncı sınıfta senden hoşlanmadığımı biliyorsun.
- How do you know the same thing won't happen again?
- Aynı şeyin tekrar olmayacağını nasıl biliyorsun?
- You know I can't.
- Yapamayacağımı biliyorsun.
- We're not so different, you know.
- Çok farklı değiliz, biliyorsun.
- Tom is quite a guitarist, you know.
- Tom iyi bir gitarist, biliyorsun.
- You know that.
- Bunu sen de biliyorsun.
- Tom isn't really a doctor, you know.
- Tom gerçekten bir doktor değil, biliyorsun.
- You know, you are nothing to me now, Mary!
- Biliyorsun, artık benim için bir hiçsin, Mary!
- I want to be there, you know.
- Orada olmak isterim, biliyorsun.
- I think you know I like you a lot.
- Sanırım senden çok hoşlandığımı biliyorsun.
- I'm getting off at the next stop, you know.
- Bir sonraki durakta iniyorum, biliyorsun.
- How did you know Tom did that?
- Bunu Tom'un yaptığını nereden biliyorsun?
- I'm a little old fashioned, you know.
- Ben biraz eski kafalıyım, biliyorsun.
- You know who I'm talking about, right?
- Kimden bahsettiğimi biliyorsun, değil mi?
- You know what's happening today, right?
- Bugün ne olduğunu biliyorsun, değil mi?
- How do you know Tom and Mary were drunk?
- Tom ve Mary'nin sarhoş olduğunu nereden biliyorsun?
- You know you're very pretty, don't you?
- Çok sevimli olduğunu biliyorsun, değil mi?
- You know you don't mean that.
- Onu demek istemediğini biliyorsun.
- You know, I might just do that.
- Biliyorsun, bunu yapabilirim.
- You know way too much about me.
- Benim hakkımda çok fazla şey biliyorsun.
- You know why I'm here.
- Neden burada olduğumu biliyorsun.
- You know it's not good.
- İyi olmadığını biliyorsun.
- You know something.
- Bir şeyler biliyorsun.
- Where do you know that from?
- Sen bunu nereden biliyorsun?
- How do you know how much money Tom has?
- Tom'un ne kadar parası olduğunu nereden biliyorsun?
- I think you know that we need to hurry.
- Sanırım acele etmemiz gerektiğini biliyorsun.
- Now you know why.
- Şimdi nedenini biliyorsun.
- You know I respect you.
- Sana saygı duyduğumu biliyorsun.
- You know that I'm willing to try this.
- Bunu denemek istediğimi biliyorsun.
- How do you know it's not real?
- Bunun gerçek olmadığını nasıl biliyorsun?
- I think you know what to do.
- Bence ne yapacağını biliyorsun.
- You know how it works, don't you?
- Nasıl çalıştığını biliyorsun, değil mi?
- You know what Fadil is capable of.
- Fadıl'ın neler yapabileceğini biliyorsun.
- How can you know that?
- Bunu nereden biliyorsun?
- You know I can't wait any longer.
- Artık bekleyemeyeceğimi biliyorsun.
- How do you know all these things, Tom?
- Bütün bunları nereden biliyorsun, Tom?
- You know it's worth it.
- Onun buna değdiğini biliyorsun.
- You know, I think that we're wasting our time here.
- Biliyorsun, sanırım burada zamanımızı boşa harcıyoruz.
- How did you know this?
- Bunu nereden biliyorsun?
- How do you know Tom didn't eat before you got there?
- Tom'un sen gelmeden önce yemek yemediğini nereden biliyorsun?
- You know what they can do, don't you?
- Ne yapabileceklerini biliyorsun, değil mi?
- How do you know that?
- Bunu nereden biliyorsun?
- You know that Tom is still planning to join the team, don't you?
- Tom'un hâlâ takıma katılmayı planladığını biliyorsun, değil mi?
- Tom's wrong, you know.
- Tom hatalıdır, biliyorsun.
- How do you know I'm not Canadian?
- Kanada'lı olmadığımı ne biliyorsun?
- You know Mondays are hard for me.
- Pazartesilerin benim için zor olduğunu biliyorsun.
- You're wrong, you know.
- Yanılıyorsun, biliyorsun.
- How do you know what I heard?
- Ne duyduğumu nasıl biliyorsun?
- Tom isn't really a doctor, you know.
- Tom gerçek bir doktor değil, biliyorsun.
- You know we don't need to do that.
- Bunu yapmamıza gerek olmadığını biliyorsun.
- I can take care of myself, you know.
- Kendime bakabilirim, biliyorsun.
- You know how it happened, don't you?
- Bunun nasıl olduğunu biliyorsun, değil mi?
- You know this isn't fair.
- Bunun adil olmadığını biliyorsun.
- You know some French, don't you?
- Biraz Fransızca biliyorsun, değil mi?
- How do you know Tom did that?
- Onu Tom'un yaptığını nasıl biliyorsun?
- You know what to do.
- Ne yapman gerektiğini biliyorsun.
- I think you know what I want.
- Sanırım ne istediğimi biliyorsun.
- You know what I'm going to say.
- Söyleyeceklerimi biliyorsun.
- How do you know it won't break down?
- Bozulmayacağını nereden biliyorsun?
- How do you know what I said?
- Benim ne dediğimi nasıl biliyorsun?
- You know what I meant.
- Ne demek istediğimi biliyorsun.
- I think you know that's not a good idea.
- Bence onun iyi bir fikir olmadığını biliyorsun.
- You know that's not right.
- Bunun doğru olmadığını biliyorsun.
- You know why I do that, don't you?
- Bunu neden yaptığımı biliyorsun, değil mi?
- You know it's a lie.
- Bunun bir yalan olduğunu biliyorsun.
- How do you know Tom didn't do what he said he did?
- Tom'un söylediği şeyi yapmadığını nereden biliyorsun?
- How come you know it so well?
- Nasıl oluyor da bu kadar iyi biliyorsun?
- How do you know Tom didn't kiss Mary?
- Tom'un Mary'yi öpmediğini nereden biliyorsun?
- You know what needs to be done, don't you?
- Ne yapılması gerektiğini biliyorsun, değil mi?
- You know what might happen, don't you?
- Sen neler olabileceğini biliyorsun, değil mi?
- They're over there, you know, with their dog.
- Onların köpekleriyle birlikte orada olduğunu biliyorsun.
- How do you know that Tom isn't in Boston?
- Tom'un Boston'da olmadığını nasıl biliyorsun?
- How do you know Tom didn't do what he was supposed to do?
- Tom'un yapması gereken şeyi yapmadığını nasıl biliyorsun?
- You know the rules.
- Kuralları biliyorsun.
- I suppose you know everything Tom did.
- Sanırım Tom'un yaptığı her şeyi biliyorsun.
- How do you know why Tom did that?
- Tom onu neden yaptığını nasıl biliyorsun?
- You know more than I do about German customs and traditions.
- Alman gelenek ve göreneklerini benden daha iyi biliyorsun.
- How do you know it won't break down?
- Bunun bozulmayacağını nereden biliyorsun?
- You know as well as I do that that isn't likely to happen.
- Onun muhtemelen olmayacağını benim bildiğim kadar iyi biliyorsun.
- How did you know that Tom quit his job?
- Tom'un işini bıraktığını nereden biliyorsun?
- You really are creepy, you know.
- Gerçekten ürkütücüsün, biliyorsun.
- How do you know?
- Nereden biliyorsun?
- How do you know all of this, Tom?
- Bunların hepsini nasıl biliyorsun, Tom?
- You know the story.
- Hikayeyi biliyorsun.
- How do you know Tom won't want you to do that?
- Tom'un bunu yapmanı istemeyeceğini nereden biliyorsun?
- You know exactly what I want.
- Ne istediğimi çok iyi biliyorsun.
- How do you know I haven't found someone special?
- Özel birini bulmadığımı nereden biliyorsun?
- It's complicated, you know.
- Bu karışık, biliyorsun.
- You know what I'm trying to say.
- Ne söylemeye çalıştığımı biliyorsun.
- You know how much I hate cooking.
- Yemek pişirmekten ne kadar nefret ettiğimi biliyorsun.
- I assume you know who did this.
- Sanırım bunu kimin yaptığını biliyorsun.
- You know they won't allow you to do that, right?
- Onu yapmana izin vermeyeceklerini biliyorsun, değil mi?
- That's not fair and you know it.
- Bu adil değil ve bunu biliyorsun.
- Well, now you know.
- Artık biliyorsun.
- How do you know Tom isn't lying?
- Tom'un yalan söylemediğini nasıl biliyorsun?
- You know how much I hate living here.
- Burada yaşamaktan ne kadar nefret ettiğimi biliyorsun.
- How do you know how hard it is?
- Ne kadar zor olduğunu nereden biliyorsun?
- How many English words do you know?
- Kaç tane İngilizce sözcük biliyorsun?
- You know I'm telling the truth.
- Doğruyu söylediğimi biliyorsun.
- You know why we're here, don't you?
- Neden burada olduğumuzu biliyorsun, değil mi?
- You know we owe him a lot.
- Ona çok borcumuz olduğunu biliyorsun.
- You know as well as I do that we can't afford to buy that kind of car.
- Sen de benim kadar biliyorsun ki o tür bir araba almaya gücümüz yetmez.
- How would you know that, Tom?
- Bunu nereden biliyorsun, Tom?
- How do you know it won't happen again?
- Bir daha olmayacağını nereden biliyorsun?
- Tom's smarter than you, you know.
- Tom senden daha zeki, biliyorsun.
- You know how the system works.
- Sistemin nasıl çalıştığını biliyorsun.
- You know just as much as I do.
- Sen de en az benim kadar biliyorsun.
- How do you know which one is yours?
- Hangisinin seninki olduğunu nasıl biliyorsun?
- How do you know I'm not the one who did it?
- Bunu yapan kişinin ben olmadığımı nereden biliyorsun?
- You know everything I do, Tom.
- Yaptığım her şeyi biliyorsun, Tom.
- It was Tom's fault, you know.
- Tom'un hatasıydı, biliyorsun.
- How do you know that Tom has never been to Boston?
- Tom'un Boston'a hiç gitmediğini nereden biliyorsun?
- How do you know that's where Tom is now?
- Tom'un şu anda orada olduğunu nereden biliyorsun?
- What would you know?
- Ne biliyorsun ki?
- You know what I am talking about.
- Neden bahsettiğimi biliyorsun.
- You know how busy we are.
- Sen bizim ne kadar meşgul olduğumuzu biliyorsun.
- You know so much about him.
- Onun hakkında çok fazla şey biliyorsun.
- How do you know Tom is unhappy?
- Tom'un mutsuz olduğunu nasıl biliyorsun?
- You know how much I hate that.
- Ondan ne kadar nefret ettiğimi biliyorsun.
- You don't have to do this, you know.
- Bunu yapmak zorunda değilsin, biliyorsun.
- You know enough.
- Yeterince biliyorsun.
- You know how much Tom hates doing that.
- Tom'un bunu yapmaktan ne kadar nefret ettiğini biliyorsun.
- You know as well as I do that we shouldn't be doing this.
- Bunu yapmamamız gerektiğini sen de benim kadar biliyorsun.
- That's not going to happen, and you know it.
- Bu olmayacak ve sen bunu biliyorsun.
- You know I didn't do that.
- Bunu benim yapmadığımı biliyorsun.
- How do you know I'm not from here?
- Buralı olmadığımı nereden biliyorsun?
- You know that better than I do.
- Benim bildiğimden daha iyi biliyorsun.
- You know as well as I do that that isn't likely to happen.
- Bunun olmayacağını sen de benim kadar iyi biliyorsun.
- How do you know which one is yours?
- Hangisinin senin olduğunu nereden biliyorsun?
- How do you know Tom is unhappy?
- Tom'un mutsuz olduğunu nereden biliyorsun?
- I think you know who I'm talking about.
- Bence kimin hakkında konuştuğumu biliyorsun.
- You know what might happen, don't you?
- Ne olabileceğini biliyorsun, değil mi?
- How do you know why Tom did that?
- Tom onu neden yaptığını nereden biliyorsun?
- You know I would never hurt you.
- Seni asla incitmeyeceğimi biliyorsun.
- You know how much I hate doing this.
- Bunu yapmaktan ne kadar nefret ettiğimi biliyorsun.
- I have feelings, too, you know.
- Benim de hislerim var, biliyorsun.
- You know that I love you so much, don't you?
- Seni çok sevdiğimi biliyorsun, değil mi?
- I'm a sailor, you know.
- Ben bir denizciyim, biliyorsun.
- How long have you known this?
- Ne kadar süredir bunu biliyorsun?
- You know I didn't mean that.
- Onu demek istemediğimi biliyorsun.
- How do you know I didn't do it?
- Yapmadığımı nereden biliyorsun?
- You know why I'm here, don't you?
- Neden burada olduğumu biliyorsun, değil mi?
- I assume you know what to do.
- Sanırım ne yapacağını biliyorsun.
- How do you know that belongs to Tom?
- Onun Tom'a ait olduğunu nasıl biliyorsun?
- How did you know what Tom said?
- Tom'un ne dediğini nereden biliyorsun?
- You know the drill.
- Sen ne yapacağını biliyorsun.
- You really should be working, you know.
- Gerçekten çalışmalısın, biliyorsun.
- You know very well what I mean.
- Ne demek istediğimi çok iyi biliyorsun.
- You know your stuff.
- İşini biliyorsun.
- It ain't like before, you know.
- Eskisi gibi değil, biliyorsun.
- You know exactly what I'm talking about.
- Neden bahsettiğimi çok iyi biliyorsun.
- I think you know what I'm interested in.
- Sanırım neyle ilgilendiğimi biliyorsun.
- You know almost everything about me.
- Benim hakkımda neredeyse her şeyi biliyorsun.
- You know as well as I do that Tom doesn't like Mary.
- Tom'un Mary'yi sevmediğini benim bildiğim kadar biliyorsun.
- How do you know that?
- Onu nasıl biliyorsun?
- You know everything now.
- Artık her şeyi biliyorsun.
- You know we don't need that.
- Ona ihtiyacımız olmadığını biliyorsun.
- How did you know where to find Tom?
- Tom'u nerede bulacağını nereden biliyorsun?
- You know I'm different.
- Benim farklı oduğumu biliyorsun.
- How do you know I didn't volunteer?
- Gönüllü olmadığımı nereden biliyorsun?
- How do you know it's not a trap?
- Bunun bir tuzak olmadığını nereden biliyorsun?
- How do you know that he's already dead?
- Onun çoktan ölmüş olduğunu nasıl biliyorsun?
- You know it's me.
- Benim olduğumu biliyorsun.
- Why do you know that?
- Onu neden biliyorsun?
- You know you were right.
- Haklı olduğunu biliyorsun.
- I'm not exaggerating, you know.
- Abartmıyorum, biliyorsun.
- You know that's a big part of it.
- Bunun onun büyük bir bölümü olduğunu biliyorsun.
- You know why I left.
- Neden gittiğimi biliyorsun.
- You know that Tom is in love with you, don't you?
- Tom'un sana aşık olduğunu biliyorsun, değil mi?
- I suppose you know why Tom didn't do what we asked him to do.
- Sanırım Tom'un yapmasını istediğimiz şeyi niçin yapmadığını biliyorsun.
- I think you know why I'm here.
- Bence neden burada olduğumu biliyorsun.
- How do you know where to go?
- Nereye gidileceğini nereden biliyorsun?
- How do you know it's not a trap?
- Tuzak olmadığını nereden biliyorsun?
- I think you know too much.
- Sanırım çok fazla biliyorsun.
- You know how it works, don't you?
- Bunun nasıl çalıştığını biliyorsun, değil mi?
- Now you know why.
- Şimdi sebebini biliyorsun.
- You know I can't tell you that.
- Bunu sana söyleyemeyeceğimi biliyorsun.
- You know I love Tom, don't you?
- Tom'u sevdiğimi biliyorsun, değil mi?
- You know what's at stake, don't you?
- Neyin tehlikede olduğunu biliyorsun, değil mi?
- You know I need it back.
- Geri almam gerektiğini biliyorsun.
- You know I don't like it when you're late.
- Geç kaldığın zaman bundan hoşlanmadığımı biliyorsun.
- You know so much about them.
- Onlar hakkında çok fazla şey biliyorsun.
- You know how much I hate cooking.
- Yemek yapmaktan ne kadar nefret ettiğimi biliyorsun.
- You know what I mean, don't you?
- Ne demek istediğimi biliyorsun, değil mi?
- You know that, don't you?
- Bunu biliyorsun, değil mi?
- How do you know Tom will be there?
- Tom'un orada olacağını nereden biliyorsun?
- You know that I don't like eggs.
- Yumurta sevmediğimi biliyorsun.
- You know that's not possible.
- Bunun mümkün olmadığını biliyorsun.
- You know just as much as I do.
- Sadece benim bildiğim kadar çok biliyorsun.
- How come you know all this?
- Bunları nereden biliyorsun?
- You know Tom doesn't trust you.
- Tom'un sana güvenmediğini biliyorsun.
- Pedro, how many languages do you know?
- Pedro, kaç tane dil biliyorsun?
- You're wrong, you know.
- Hatalısın, biliyorsun.
- How do you know they aren't Canadians?
- Kanadalı olmadıklarını nereden biliyorsun?
- You know they won't allow you to do that, right?
- Bunu yapmana izin vermeyeceklerini biliyorsun, değil mi?
- How do you know where to go?
- Nereye gideceğini nasıl biliyorsun?
- You know how I feel about you.
- Senin hakkında nasıl hissettiğimi biliyorsun.
- You know this song, don't you?
- Bu şarkıyı biliyorsun, değil mi?
- About how many English words do you know?
- Kaç tane İngilizce kelime biliyorsun?
- You know Tom will try to stop us.
- Tom'un bizi durdurmaya çalışacağını biliyorsun.
- You know that your French is good when people stop complimenting you on how good your French is.
- İnsanlar senin Fransızcanın ne kadar iyi olduğuna dair iltifat etmeyi bıraktığında Fransızcanın iyi olduğunu biliyorsun.
- You know you can count on me.
- Bana güvenebileceğini biliyorsun.
- You know that better than I do.
- Bunu benden daha iyi biliyorsun.
- I think you know that.
- Bence onu biliyorsun.
- You know you did the right thing.
- Doğru şeyi yaptığını biliyorsun.
- You know we care about you.
- Seni önemsediğimizi biliyorsun.
- I think you know what needs to be done.
- Bence ne yapılması gerektiğini biliyorsun.
- You know I won't say anything.
- Hiçbir şey söylemeyeceğimi biliyorsun.
- How do you know how much money Tom has?
- Tom'un ne kadar parası olduğunu nasıl biliyorsun?
- How do you know what I heard?
- Ne duyduğumu nereden biliyorsun?
- You know so much about him.
- Onun hakkında çok şey biliyorsun.
- How do you know that you can't do it unless you try?
- Denemeden yapamayacağını nereden biliyorsun?
- How do you know Tom didn't lie to you?
- Tom'un sana yalan söylemediğini nereden biliyorsun?
- You know his name, don't you?
- Adını biliyorsun, değil mi?
- It's simple, you know.
- Bu basit, biliyorsun.
- You know I can't tell you that.
- Onu sana söyleyemeyeceğimi biliyorsun.
- You know so much about them.
- Onlar hakkında çok şey biliyorsun.
- It was Tom's favorite, you know.
- O, Tom'un favorisiydi, biliyorsun.
- How do you know Tom wasn't the one who did that?
- Bunu yapanın Tom olmadığını nereden biliyorsun?
- I think you know what I'm talking about.
- Bence neden bahsettiğimi biliyorsun.
- Just how do you know all this?
- Bütün bunları nereden biliyorsun?
- You know Tom is a friend of Mary's, don't you?
- Tom'un Mary'nin bir arkadaşı olduğunu biliyorsun, değil mi?
- You know a great deal about me, but I don't know anything about you.
- Benim hakkımda çok şey biliyorsun, ama ben senin hakkında hiçbir şey bilmiyorum.
- You know what I want to hear.
- Ne duymak istediğimi biliyorsun.
- How do you know Tom won't do that?
- Tom'un bunu yapmayacağını nasıl biliyorsun?
- How do you know all of this, Tom?
- Bütün bunları nereden biliyorsun, Tom?
- I suppose you know all about it.
- Sanırım her şeyi biliyorsun.
- I think you know where I want to go.
- Sanırım nereye gitmek istediğimi biliyorsun.
- How many Japanese words do you know?
- Kaç tane Japonca kelime biliyorsun?
- You know it wasn't me.
- Biliyorsun ben değildim.
- Tom was crazy, you know.
- Tom deliydi, biliyorsun.
- You know many things, don't you?
- Çok şey biliyorsun, değil mi?
- You know I'm right.
- Haklı olduğumu biliyorsun.
- You know the way.
- Sen yolu biliyorsun.
- But how do you know this?
- İyi de bunu nereden biliyorsun?
- It ain't like before, you know.
- O eskisi gibi değil, biliyorsun.
- How do you know so much about me?
- Benim hakkımda nasıl bu kadar çok şey biliyorsun?
- How do you know Tom won't win?
- Tom'un kazanamayacağını nereden biliyorsun?
- You know what I'm doing.
- Ne yaptığımı biliyorsun.
- You were supposed to be helping Tom, you know.
- Tom'a yardım etmen gerekiyordu, biliyorsun.
- How do you know Mary is not into me?
- Mary'nin benden hoşlanmadığını nasıl biliyorsun?
- You know it well!
- Bunu iyi biliyorsun!
- You know Tom really likes you.
- Tom'un seni gerçekten sevdiğini biliyorsun.
- How do you know that Tom has never been to Boston?
- Tom'un Boston'da hiç bulunmadığını nasıl biliyorsun?
- How do you know my name?
- Adımı nereden biliyorsun?
- How do you know I even want that job?
- O işi istediğimi nereden biliyorsun?
- You know I don't like lying.
- Yalan söylemekten hoşlanmadığımı biliyorsun.
- You know the difference between these, don't you?
- Bunlar arasındaki farkı biliyorsun, değil mi?
- How did you know I said that?
- Bunu söylediğimi nereden biliyorsun?
- You know now what you wanted to, don't you?
- Artık ne istediğini biliyorsun, değil mi?
- You know how they are.
- Onların nasıl olduğunu biliyorsun.
- You know I can't wait.
- Bekleyemeyeceğimi biliyorsun.
- You know I don't like lying.
- Yalan söylemeyi sevmediğimi biliyorsun.
- You know guns, don't you?
- Sen silahları biliyorsun, değil mi?
- I think you know I like you.
- Sanırım senden hoşlandığımı biliyorsun.
- You know Tom is lying.
- Tom'un yalan söylediğini biliyorsun.
- How do you know Tom likes Mary?
- Tom'un Mary'den hoşlandığını nasıl biliyorsun?
- How do you know that your house is haunted?
- Senin evinin perili olduğunu nasıl biliyorsun?
- How do you know Tom didn't do what he said he did?
- Tom'un yaptığını söylediği şeyi yapmadığını nasıl biliyorsun?
- How do you know that you don't need a bodyguard?
- Bir korumaya ihtiyacın olmadığını nasıl biliyorsun?
- You know I love you.
- Seni sevdiğimi biliyorsun.
- You know a lot about dogs, don't you?
- Köpekler hakkında çok şey biliyorsun, değil mi?
- You know how much Tom loves Chinese food.
- Tom'un Çin yemeklerini ne kadar sevdiğini biliyorsun.
- How do you know there aren't any?
- Hiç olmadığını nereden biliyorsun?
- Now you know everything.
- Şimdi her şeyi biliyorsun.
- You know as well as I do that we have no chance of surviving.
- Hayatta kalma şansımızın olmadığını sen de benim kadar biliyorsun.
- You know what you must do, right?
- Ne yapman gerektiğini biliyorsun, değil mi?
- We can't talk to you now and you know what that means.
- Şu anda seninle konuşamayız ve bunun ne anlama geldiğini biliyorsun.
- You know Layla likes flowers.
- Leyla'nın çiçekleri sevdiğini biliyorsun.
- You know that that's your duty.
- Bunun görevin olduğunu biliyorsun.
- You know I didn't like you in the 6th grade.
- Biliyorsun, 6. sınıfta seni sevmiyordum.
- You know how much I've always wanted to go to Boston.
- Boston'a gitmeyi ne kadar çok istediğimi biliyorsun.
- You know Tom can't do that.
- Tom'un bunu yapamayacağını biliyorsun.
- You know what you said.
- Ne dediğini biliyorsun.
- How do you know that for sure?
- Bunu kesin olarak nasıl biliyorsun?
- Why do you know so much about Boston?
- Boston hakkında neden bu kadar çok şey biliyorsun?
- How do you know this is a fake?
- Bunun sahte olduğunu nereden biliyorsun?
- You know that's wrong, right?
- Bunun yanlış olduğunu biliyorsun, değil mi?
- You know, you are nothing to me now, Mary!
- Biliyorsun, sen benim için bir hiçsin, Mary!
- How do you know we're not too late?
- Geç kalmadığımızı nereden biliyorsun?
- How do you know they're Canadians?
- Kanadalı olduklarını nereden biliyorsun?
- You know where I'll be.
- Nerede olacağımı biliyorsun.
- You know this isn't the way we should be doing this.
- Bunu bu şekilde yapmamamız gerektiğini biliyorsun.
- You know what I'm going to say.
- Ne diyeceğimi biliyorsun.
- How much do you know?
- Ne kadar biliyorsun?
- You know why.
- Nedenini biliyorsun.
- How do you know Tom is bluffing?
- Tom'un blöf yaptığını nasıl biliyorsun?
- How do you know it was Tom who broke the window?
- Camı kıranın Tom olduğunu nereden biliyorsun?
- We've got six children, you know.
- Altı çocuğumuz var, biliyorsun.
- You know the one I'm talking about, right?
- Neden bahsettiğimi biliyorsun, değil mi?
- Why do you know so much about Tom?
- Tom hakkında neden bu kadar çok şey biliyorsun?
- What exactly do you know?
- Tam olarak ne biliyorsun?
- You know, you made me cry.
- Beni ağlattını biliyorsun.
- You know Tom doesn't like that.
- Tom'un bundan hoşlanmadığını biliyorsun.
- I'm not a baby, you know!
- Ben bebek değilim, biliyorsun!
- How do you know what Tom did?
- Tom'un ne yaptığını nasıl biliyorsun?
- How do you know I'm a sentient being?
- Duyarlı bir varlık olduğumu nereden biliyorsun?
- Now you know how I feel.
- Şimdi nasıl hissettiğimi biliyorsun.
- You know I would never do that kind of thing.
- Böyle bir şeyi asla yapmayacağımı biliyorsun.
- You know that's your duty.
- Bunun senin görevin olduğunu biliyorsun.
- You know what I need.
- Neye ihtiyacım olduğunu biliyorsun.
- I think you know what I think.
- Bence ne düşündüğümü biliyorsun.
- You know what Tom said, don't you?
- Tom'un ne dediğini biliyorsun, değil mi?
- I think you know that.
- Bence bunu biliyorsun.
- You know what'll happen if you ever try anything like that again.
- Böyle bir şeyi tekrar denersen ne olacağını biliyorsun.
- How on earth did you know that?
- Bunu nereden biliyorsun?
- If you have any questions, you know you can call me.
- Eğer bir sorun olursa beni arayabileceğini biliyorsun.
- You know better than to do that kind of thing.
- Böyle bir şey yapmaman gerektiğini biliyorsun.
- How do you know it was Tom who broke the window?
- Camı kıranın Tom olduğunu nasıl biliyorsun?
- You're supposed to be helping Tom, you know.
- Tom'a yardım etmen gerekiyordu, biliyorsun.
- How did you know Tom wasn't the thief?
- Tom'un hırsız olmadığını nereden biliyorsun?
- It's going to be fine, you know.
- İyi olacak, biliyorsun.
- You know I can't do that.
- Bunu yapamayacağımı biliyorsun.
- How do you know so much about this?
- Bunlar hakkında nasıl bu kadar çok şey biliyorsun?
- You know my opinion.
- Fikrimi biliyorsun.
- You know I don't have a car.
- Arabam olmadığını biliyorsun.
- How do you know this machine is really safe to use?
- Bu makineyi kullanmanın gerçekten güvenli olduğunu nereden biliyorsun?
- You're not fooling me, you know.
- Bana aptalca davranmıyorsun, biliyorsun.
- I think you know why I can't do that.
- Sanırım bunu neden yapamayacağımı biliyorsun.
- You know what Tom wants.
- Tom'un ne istediğini biliyorsun.
- You know where to reach me if you have any problems.
- Bir sorunun olursa bana nereden ulaşacağını biliyorsun.
- You know where to find me if you want to talk.
- Konuşmak istersen beni nerede bulacağını biliyorsun.
- You know this isn't necessary.
- Bunun gerekli olmadığını biliyorsun.
- You know exactly what she's talking about.
- Neden bahsettiğini çok iyi biliyorsun.
- You know very well what she wants.
- Onun ne istediğini çok iyi biliyorsun.
- How do you know so much?
- Nasıl bu kadar çok biliyorsun?
- You know that's a lie.
- Bunun yalan olduğunu biliyorsun.
- You know that you're not supposed to be doing that, don't you?
- Bunu yapmaman gerektiğini biliyorsun, değil mi?
- You know I'm not good with secrets.
- Sırlarla aramın iyi olmadığını biliyorsun.
- You know so much about her.
- Onun hakkında çok fazla şey biliyorsun.
- Tom is quite a guitarist, you know.
- Tom oldukça iyi bir gitarist, biliyorsun.
- You know I love you!
- Seni sevdiğimi biliyorsun!
- You know Tom is a friend of Mary's, don't you?
- Tom'un Mary'nin arkadaşı olduğunu biliyorsun, değil mi?
- They're kids, you know.
- Onlar çocuk, biliyorsun.
- How do you know Tom is going be there?
- Tom'un orada olacağını nereden biliyorsun?
- How do you know what I had?
- Neye sahip olduğumu nereden biliyorsun?
- You know I don't dance.
- Dans etmediğimi biliyorsun.
- How do you know Tom is safe?
- Tom'un güvende olduğunu nasıl biliyorsun?
- It's no big deal, you know.
- Hiç önemli olmadığını biliyorsun.
- If you have the desire to talk, you know where you can find me.
- Eğer konuşmak istersen, beni nerede bulabileceğini biliyorsun.
- How do you know Tom doesn't know what happened?
- Tom'un olanları bilmediğini nereden biliyorsun?
- You know your stuff.
- İşini iyi biliyorsun.
- How do you know Tom is really safe?
- Tom'un gerçekten güvende olduğunu nasıl biliyorsun?
- You know what happens next, don't you?
- Sonra ne olacağını biliyorsun, değil mi?
- You know what Tom is going to do, don't you?
- Tom'un ne yapacağını biliyorsun, değil mi?
- You know better.
- Daha iyi biliyorsun.
- How do you know Tom isn't going to do that?
- Tom'un onu yapmayacağını nasıl biliyorsun?
- You know that woman is not just Caucasian.
- O kadının sadece Kafkasyalı olmadığını biliyorsun.
- I did that, you know.
- Bunu ben yaptım, biliyorsun.
- You know I don't mind.
- Benim için sorun olmadığını biliyorsun.
- How do you know that Tom was the one who did it?
- Onu yapan kişinin Tom olduğunu nasıl biliyorsun?
- You know it wasn't me.
- Ben değildim, biliyorsun.
- How do you know Tom didn't do anything?
- Tom'un bir şey yapmadığını nereden biliyorsun?
- How do you know Tom did that?
- Tom'un onu yaptığını nasıl biliyorsun?
- You know that's your duty.
- Bunun görevin olduğunu biliyorsun.
- You know it, don't you?
- Onu biliyorsun, değil mi?
- How did you know I failed my French test?
- Fransızca sınavından kaldığımı nereden biliyorsun?
- You know Tom likes baseball.
- Tom'un beyzbolu sevdiğini biliyorsun.
- I've done that, you know.
- Bunu yaptım, biliyorsun.
- You know I can't wait any more.
- Artık bekleyemeyeceğimi biliyorsun.
- You were supposed to be helping Tom, you know.
- Senin Tom'a yardım etmen gerekiyordu, biliyorsun.
- You know what this is, don't you?
- Bunun ne olduğunu biliyorsun, değil mi?
- It seems like you know everything already.
- Her şeyi zaten biliyorsun gibi görünüyor.
- Tom's smarter than you, you know.
- Tom senden daha akıllı, biliyorsun.
- You know better than this.
- Bundan daha iyisini biliyorsun.
- You know we don't need to go there today, right?
- Bugün oraya gitmemize gerek olmadığını biliyorsun, değil mi?
- You know what they say about Mary.
- Mary hakkında ne diyorlar, biliyorsun.
- You know that's what's going to happen.
- Bunun olacağını biliyorsun.
- You know I couldn't do that.
- Bunu yapamayacağımı biliyorsun.
- You know what's wrong, don't you?
- Sorunun ne olduğunu biliyorsun, değil mi?
- You know the rest of the story.
- Hikayenin geriye kalanını biliyorsun.
- You know what I mean.
- Ne demek istediğimi biliyorsun.
- You know it's wrong to do that.
- Bunu yapmanın yanlış olduğunu biliyorsun.
- You know where I work.
- Nerede çalıştığımı biliyorsun.
- You know you love it.
- Onu sevdiğini biliyorsun.
- You know it.
- Bunu biliyorsun.
- You know many interesting places, don't you?
- Çok enteresan yerler biliyorsun, değil mi?
- How do you know Tom isn't happy?
- Tom'un mutlu olmadığını nereden biliyorsun?
- You know what you said.
- Sen ne dediğini biliyorsun.
- How long have you known this?
- Bunu ne zamandır biliyorsun?
- You know where Tom lives, don't you?
- Tom'un nerede yaşadığını biliyorsun, değil mi?
- About how many English words do you know?
- Yaklaşık olarak kaç tane İngilizce kelime biliyorsun?
- How did you know Tom had a dog?
- Tom'un köpeği olduğunu nereden biliyorsun?
- How do you know when to stop?
- Ne zaman duracağını nereden biliyorsun?
- How many foreign languages do you know?
- Kaç yabancı dil biliyorsun?
- How do you know so much about it?
- Bu konuda bu kadar çok şeyi nereden biliyorsun?
- You know I didn't do it.
- Bunu benim yapmadığımı biliyorsun.
- How do you know all these things?
- Tüm bunları nereden biliyorsun?
- You know Tom won't do that, don't you?
- Tom'un bunu yapmayacağını biliyorsun, değil mi?
- How come you know so much?
- Nasıl bu kadar çok şey biliyorsun?
- You know my secret.
- Sırrımı biliyorsun.
- Now you know it wasn't my fault.
- Artık benim hatam olmadığını biliyorsun.
- You know this is nonsense.
- Bunun saçmalık olduğunu biliyorsun.
- How do you know Tom is really safe?
- Tom'un gerçekten güvende olduğunu nereden biliyorsun?
- How do you know Tom didn't do that?
- Tom'un onu yapmadığını nereden biliyorsun?
- You know you can tell me anything, right?
- Bana her şeyi söyleyebileceğini biliyorsun, değil mi?
- How do you know it's a bad movie if you've never even seen it?
- Hiç izlemediysen kötü bir film olduğunu nereden biliyorsun?
- How do you know someone is a runner?
- Birinin koşucu olduğunu nereden biliyorsun?
- How do you know Tom doesn't know what happened?
- Tom'un olanları bilmediğini nasıl biliyorsun?
- How do you know the police don't know what happened?
- Polisin olanları bilmediğini nasıl biliyorsun?
- You know as well as I do that we can't afford to buy that kind of car.
- O tür arabayı satın almayı göze alamayacağımızı benim kadar iyi biliyorsun.
- How do you know the door was locked?
- Kapının kilitli olduğunu nasıl biliyorsun?
- Tom loved Mary, you know.
- Tom Mary'i seviyordu, biliyorsun.
- You know that's a big part of it.
- Bunun büyük bir parçası olduğunu biliyorsun.
- It was wonderful, you know.
- Harikaydı, biliyorsun.
- Tom wants you back, you know.
- Tom seni geri istiyor, biliyorsun.
- You know who did it, don't you?
- Bunu kimin yaptığını biliyorsun, değil mi?
- You know what's happening, don't you?
- Neler olduğunu biliyorsun, değil mi?
- You know it's true.
- Onun doğru olduğunu biliyorsun.
- How do you know this is a fake?
- Bunun sahte olduğunu nasıl biliyorsun?
- How do you know someone hasn't already found it?
- Birinin çoktan bulmadığını nereden biliyorsun?
- You know you can talk to me.
- Benimle konuşabileceğini biliyorsun.
- How do you know that'll happen?
- Bunun olacağını nasıl biliyorsun?
- How do you know what's real?
- Neyin gerçek olduğunu nasıl biliyorsun?
- You know we can't do it.
- Bunu yapamayacağımızı biliyorsun.
- You know Tom likes Boston.
- Tom'un Boston'u sevdiğini biliyorsun.
- How do you know what to buy?
- Ne alacağını nereden biliyorsun?
- How do you know I don't know?
- Bilmediğimi nasıl biliyorsun?
- How do you know this isn't a fake?
- Bunun bir taklit olmadığını nereden biliyorsun?
- You know so much about her.
- Onun hakkında çok şey biliyorsun.
- I think you know who I'm talking about.
- Sanırım kimden bahsettiğimi biliyorsun.
- You know, I don't want to kill you.
- Biliyorsun, seni öldürmek istemiyorum.
- That's not true and you know it.
- Bu doğru değil ve bunu biliyorsun.
- How do you know Tom didn't do anything?
- Tom'un bir şey yapmadığını nasıl biliyorsun?
- You know I can't wait any longer.
- Daha fazla bekleyemeyeceğimi biliyorsun.
- How do you know Tom did that?
- Bunu Tom'un yaptığını nereden biliyorsun?
- How did you know where Tom was?
- Tom'un nerede olduğunu nereden biliyorsun?
- How do you know that's true?
- Bunun doğru olduğunu nereden biliyorsun?
- I think you know what has to be done.
- Bence sen ne yapılması gerektiğini biliyorsun.
- You know it's going to happen.
- Gerçekleşeceğini biliyorsun.
- How do you know it was Tom who stole your wallet?
- Cüzdanını çalanın Tom olduğunu nereden biliyorsun?
- How do you know that the patient is not feigning illness?
- Hastanın hastalık numarası yapmadığını nereden biliyorsun?
- How do you know this?
- Bunu nereden biliyorsun?
- How do you know how heavy it is?
- Ne kadar ağır olduğunu nereden biliyorsun?
- Well, Tom, you know how much your approval means to me.
- Pekala, Tom, onayının benim için ne kadar çok şey ifade ettiğini biliyorsun.
- How do you know Tom didn't do that?
- Tom'un bunu yapmadığını nereden biliyorsun?
- You know many interesting places, don't you?
- Çok ilginç yerler biliyorsun, değil mi?
- You know almost everything about me.
- Neredeyse benimle ilgili her şeyi biliyorsun.
- How do you know Tom has a dog?
- Tom'un bir köpeği olduğunu nasıl biliyorsun?
- This isn't going to work, you know.
- Biliyorsun, bu işe yaramayacak.
- You know I'm from a different culture.
- Farklı bir kültürden geldiğimi biliyorsun.
- How do you know that you can't do it unless you try?
- Denemedikçe onu yapamayacağını nasıl biliyorsun?
- You know everything.
- Her şeyi biliyorsun.
- You know what they can do, don't you?
- Onların ne yapabileceğini biliyorsun, değil mi?
- I think you know where we need to go.
- Sanırım nereye gitmemiz gerektiğini biliyorsun.
- You know Tom likes Mary.
- Tom'un Mary'yi sevdiğini biliyorsun.
- You know I hate meetings.
- Toplantılardan nefret ettiğimi biliyorsun.
- How do you know I was going to say yes?
- Evet diyeceğimi nasıl biliyorsun?
- How do you know Tom wasn't the one who did that?
- Tom'un onu yapan kişi olmadığını nasıl biliyorsun?
- How do you know that Tom did it?
- Tom'un yaptığını nereden biliyorsun?
- You know as well as I do that Tom isn't a very good singer.
- Tom'un çok iyi bir şarkıcı olmadığını benim bildiğim kadar iyi biliyorsun.
- It wasn't your fault, you know.
- Senin hatan değildi, biliyorsun.
- I have feelings, too, you know.
- Benim de duygularım var, biliyorsun.
- You know quite a lot about Sumo.
- Sumo hakkında bayağı çok şey biliyorsun.
- You know that I like you.
- Seni sevdiğimi biliyorsun.
- You know as well as I do that we shouldn't be doing this.
- Bunu yapmamamız gerektiğini benim bildiğim kadar iyi biliyorsun.
- You know that you're right, don't you?
- Haklı olduğunu biliyorsun, değil mi?
- How do you know Tom didn't lie to you?
- Tom'un sana yalan söylemediğini nasıl biliyorsun?
- You know it'll be fine.
- İyi olacağını biliyorsun.
- You know that Tom used to live in Boston, don't you?
- Tom'un eskiden Boston'da yaşadığını biliyorsun, değil mi?
- You know what song I want to sing.
- Hangi şarkıyı söylemek istediğimi biliyorsun.
- You know how serious things are, don't you?
- İşlerin ne kadar ciddi olduğunu biliyorsun, değil mi?
- You know I didn't do it.
- Onu yapmadığımı biliyorsun.
- You know that I know.
- Bildiğimi biliyorsun.
- You know Tom used to live in Boston, don't you?
- Tom'un eskiden Boston'da yaşadığını biliyorsun, değil mi?
- I think you know what you should do.
- Bence ne yapman gerektiğini biliyorsun.
- You know why I'm here, right?
- Neden burada olduğumu biliyorsun, değil mi?
- How long have you known?
- Ne zamandır biliyorsun?
- How do you know what I said?
- Ne söylediğimi nereden biliyorsun?
- How do you know it's real?
- Bunun gerçek olduğunu nasıl biliyorsun?
- How do you know this isn't a fake?
- Bunun sahte olmadığını nereden biliyorsun?
- It's quiet, you know.
- Sessiz, biliyorsun.
- You know something about this, don't you?
- Bunun hakkında bir şey biliyorsun, değil mi?
- You know you can tell me anything, right?
- Bana herhangi bir şeyi anlatabileceğini biliyorsun, değil mi?
- You know where to find me if you need anything.
- Bir şeye ihtiyacın olduğunda beni nerede bulacağını biliyorsun.
- You know that Tom likes cars.
- Tom'un arabalardan hoşlandığını biliyorsun.
- How many rich people do you know?
- Kaç tane zengin insan biliyorsun?
- You know as well as I do that Tom hates Mary.
- Tom'un Mary'den nefret ettiğini sen de benim kadar iyi biliyorsun.
- You know this is what I want.
- İstediğimin bu olduğunu biliyorsun.
- How do you know all this?
- Bütün bunları nasıl biliyorsun?
- I'm really quite busy, you know.
- Gerçekten çok meşgulüm, biliyorsun.
- What do you know so far?
- Şimdiye kadar ne biliyorsun?
- How do you know I don't have it?
- Bende olmadığını nereden biliyorsun?
- How do you know what Tom did?
- Tom'un yaptıklarını nereden biliyorsun?
- I haven't got all day, you know.
- Bütün gün bekleyemem, biliyorsun.
- You know exactly what I mean!
- Ne demek istediğimi tam olarak biliyorsun!
- You know it's going to be hot there.
- Orasının sıcak olacağını biliyorsun.
- You know everything, right?
- Her şeyi biliyorsun, değil mi?
- How do you know it's not real?
- Gerçek olmadığını nereden biliyorsun?
- You know where everything is.
- Her şeyin nerede olduğunu biliyorsun.
- You know that's got to be done today, don't you?
- Bunun bugün yapılması gerektiğini biliyorsun, değil mi?
- How do you know that Tom was the one who did it?
- Bunu yapanın Tom olduğunu nereden biliyorsun?
- That's funny, you know.
- Çok komik, biliyorsun.
- How do you know those are real diamonds?
- Bunların gerçek elmas olduğunu nereden biliyorsun?
- You know, she's holed up in her house.
- Biliyorsun, evine kapandı.
- How do you know Mary is not into me?
- Mary'nin benden hoşlanmadığını nereden biliyorsun?
- You know something.
- Bir şey biliyorsun.
- You know it's going to be funny.
- Komik olacağını biliyorsun.
- How do you know I haven't found someone special?
- Özel birini bulmadığımı nasıl biliyorsun?
- How do you know what I had?
- Neyim olduğunu nereden biliyorsun?
- You really are very beautiful, you know.
- Gerçekten çok güzelsin, biliyorsun.
- How do you know it'll be terrible?
- Korkunç olacağını nereden biliyorsun?
- You know what Tom is capable of, right?
- Tom'un ne yapabileceğini biliyorsun, değil mi?
- How do you know how thick it is?
- Ne kadar kalın olduğunu nereden biliyorsun?
- You know what's at stake, don't you?
- Bu işin ucunda ne var, biliyorsun değil mi?
- How do you know Tom isn't going to do that?
- Tom'un bunu yapmayacağını nereden biliyorsun?
- You know what I want you to say.
- Ne söylemeni istediğimi biliyorsun.
- You know what's going on, don't you?
- Ne olduğunu biliyorsun, değil mi?
- You know my opinion.
- Benim fikrimi biliyorsun.
- You know what to do.
- Ne yapacağını biliyorsun.
- I want to be there, you know.
- Orada olmak istiyorum, biliyorsun.
- You know exactly what I want.
- Tam olarak ne istediğimi biliyorsun.
- You know I have no choice, don't you?
- Başka seçeneğim olmadığını biliyorsun, değil mi?
- I think you know what needs to be done.
- Sanırım ne yapılması gerektiğini biliyorsun.
- You know so many words!
- Ne kadar çok kelime biliyorsun!
- It's not brain surgery, you know.
- Atom parçalamak falan değil, biliyorsun.
- I think you know exactly what I'm talking about.
- Bence neden bahsettiğimi çok iyi biliyorsun.
- I think you know what's in the closet.
- Sanırım dolapta ne olduğunu biliyorsun.
- You know that's the truth.
- Bunun doğru olduğunu biliyorsun.
- How in the world did you know that?
- Bunu nereden biliyorsun?
- You do that all the time, you know.
- Sen her zaman bunu yapıyorsun, biliyorsun.
- You know way too much about me.
- Benim hakkımda çok çok fazla şey biliyorsun.
- You know I couldn't do that.
- Onu yapamadığımı biliyorsun.
- You know you can't do that.
- Bunu yapamayacağını biliyorsun.
- You know it's going to happen.
- Bunun olacağını biliyorsun.
- Do you know something I don't know?
- Benim bilmediğim bir şey mi biliyorsun?
- You know I'm very stubborn.
- Çok inatçı olduğumu biliyorsun.
- You know Tom was right.
- Tom'un haklı olduğunu biliyorsun.
- You know that Tom is in love with you, don't you?
- Tom'un sana âşık olduğunu biliyorsun, değil mi?
- You know what Fadil is capable of.
- Fadil'in ne yapabileceğini biliyorsun.
- How do you know Tom wasn't hiding something?
- Tom'un bir şey saklamadığını nereden biliyorsun?
- How do you know that'll happen?
- Bunun olacağını nereden biliyorsun?
- It's quiet, you know.
- O sessiz, sen biliyorsun.
- You know it's not good.
- Bunun iyi olmadığını biliyorsun.
- You know that I don't like eggs.
- Yumurtaları sevmediğimi biliyorsun.
- You know what's going on, don't you?
- Neler olduğunu biliyorsun, değil mi?
- What languages do you know?
- Hangi dilleri biliyorsun?
- You know you're interested.
- İlgilendiğini biliyorsun.
- You know that's what's going to happen.
- Olacakları biliyorsun.
- You know who I mean.
- Kimi kastettiğimi biliyorsun.
- You know where Tom is, don't you?
- Tom'un nerede olduğunu biliyorsun, değil mi?
- How do you know where I live?
- Nerede yaşadığımı nereden biliyorsun?
- It was wonderful, you know.
- O harikaydı, biliyorsun.
- You know I'm married.
- Evli olduğumu biliyorsun.
- You know I shouldn't do that, don't you?
- Bunu yapmamam gerektiğini biliyorsun, değil mi?
- How do you know that Tom did it?
- Tom'un onu yaptığını nereden biliyorsun?
- You know you need it.
- Buna ihtiyacın olduğunu biliyorsun.
- You know it as well as I do.
- Bunu sen de benim kadar iyi biliyorsun.
- I would never say anything to intentionally hurt you, you know.
- Seni kasten incitecek bir şey asla söylemem, biliyorsun.
- Tom is my friend, you know.
- Tom benim arkadaşım, biliyorsun.
- Why do you know that?
- Bunu nereden biliyorsun?
- Hey, you know you're not allowed in here.
- Hey, buraya girmeye iznin olmadığını biliyorsun.
- You know I didn't like you in the 6th grade.
- Altıncı sınıfta senden hoşlanmadığımı biliyorsun.
- You know what it's like.
- Onun neye benzediğini biliyorsun.
- How long have you known about it?
- O konuyu ne zamandan beri biliyorsun?
- I think you know what I'm interested in.
- Sanırım benim neyle ilgilendiğimi biliyorsun.
- You know what they say about Tom.
- Tom hakkında ne diyorlar, biliyorsun.
- You know how it is.
- Nasıl olduğunu biliyorsun.
- This isn't going to work, you know.
- Bu işe yaramayacak, biliyorsun.
- You know all about me.
- Benim hakkımda her şeyi biliyorsun.
- I think you know that's inappropriate.
- Bence bunun uygunsuz olduğunu biliyorsun.
- You know what Tom said about Mary, don't you?
- Tom'un Mary hakkında ne dediğini biliyorsun, değil mi?
- How do you know Tom didn't do what he was supposed to do?
- Tom'un yapması gerekeni yapmadığını nereden biliyorsun?
- How do you know Tom is there?
- Tom'un orada olduğunu nasıl biliyorsun?
- How do you know Tom didn't do it?
- Bunu Tom'un yapmadığını nasıl biliyorsun?
- How do you know that Tom did that?
- Tom'un bunu yaptığını nereden biliyorsun?
- You know how much Tom hates doing that.
- Tom'un onu yapmaktan ne kadar nefret ettiğini biliyorsun.
- You know a lot about this.
- Bunun hakkında çok şey biliyorsun.
- You know so much about Tom.
- Tom hakkında çok şey biliyorsun.
- You know me and know that I'm not joking.
- Beni tanıyorsun ve şaka yapmadığımı biliyorsun.
- It seems like you know everything already.
- Zaten her şeyi biliyorsun gibi görünüyor.
- How do you know that Tom is undressing you with his eyes?
- Tom'un seni gözleriyle soyduğunu nereden biliyorsun?
- You know what Tom is capable of, don't you?
- Tom'un ne yapabileceğini biliyorsun, değil mi?
- I think you know why.
- Sanırım nedenini biliyorsun.
- You do that all the time, you know.
- Bunu her zaman yapıyorsun, biliyorsun.
- You know very well what Tom wants.
- Tom'un ne istediğini çok iyi biliyorsun.
- How do you know how heavy it is?
- Onun ne kadar ağır olduğunu nereden biliyorsun?
- How do you know how hard it is?
- Bunun ne kadar zor olduğunu nasıl biliyorsun?
- How come you know so much about Japanese history?
- Nasıl oluyor da Japon tarihi hakkında o kadar çok şey biliyorsun?
- You know I won't lie to you.
- Sana yalan söylemeyeceğimi biliyorsun.
- You know that Tom and Mary don't get along with each other, don't you?
- Tom ve Mary'nin birbirleriyle geçinemediklerini biliyorsun, değil mi?
- How much French do you know?
- Ne kadar Fransızca biliyorsun?
- I think you know I like you.
- Senden hoşlandığımı biliyorsun sanırım.
- You know that's got to be done today, don't you?
- Onun bugün yapılmak zorunda olduğunu biliyorsun, değil mi?
- How do you know what's real?
- Neyin gerçek olduğunu nereden biliyorsun?
- How do you know I was going to say yes?
- Evet diyeceğimi nereden biliyorsun?
- That's not going to happen, and you know it.
- Böyle bir şey olmayacak ve sen de bunu biliyorsun.
- How do you know that Tom doesn't like Mary?
- Tom'un Mary'den hoşlanmadığını nereden biliyorsun?
- You know what Sami is capable of, don't you?
- Sami'nin neler yapabileceğini biliyorsun, değil mi?
- I think you know why I summoned you.
- Sanırım seni neden çağırdığımı biliyorsun.
- How do you know so much about me?
- Benim hakkımda bu kadar çok şeyi nereden biliyorsun?
- You know Tom has a thing for you.
- Tom'un sana karşı bir şeyler hissettiğini biliyorsun.
- How did you know?
- Nereden biliyorsun?
- How do you know her name?
- Onun adını nereden biliyorsun?
- How do you know there isn't one?
- Bir tane olmadığını nereden biliyorsun?
- You know something you're not telling me, don't you?
- Bana söylemediğin bir şey biliyorsun, değil mi?
- You know I'm telling the truth.
- Gerçeği söylediğimi biliyorsun.
- You know what they say about Mary.
- Mary hakkında ne dediklerini biliyorsun.
- I'm getting off at the next stop, you know.
- Bir sonraki durakta ineceğim, biliyorsun.
- How did you know where Tom went to college?
- Tom'un üniversiteye gittiği yeri nereden biliyorsun?
- You know this is illegal, don't you?
- Bunun yasadışı olduğunu biliyorsun, değil mi?
- You know Tom doesn't like that.
- Tom'un onu sevmediğini biliyorsun.
- How did you know my name?
- Adımı nereden biliyorsun?
- How do you know I'm not Canadian?
- Kanadalı olmadığımı nereden biliyorsun?
- You know that I hate spinach.
- Ispanaktan nefret ettiğimi biliyorsun.
- You know my position.
- Konumumu biliyorsun.
- I think you know what Tom's girlfriend's name is.
- Bence Tom'un kız arkadaşının adını biliyorsun.
- You know it wasn't me.
- Onun ben olmadığımı biliyorsun.
- If you have the desire to talk, you know where you can find me.
- Eğer konuşmak istersen beni nerede bulabileceğini biliyorsun.
- You know you're very pretty, don't you?
- Çok güzel olduğunu biliyorsun, değil mi?
- How do you know where to go?
- Nereye gideceğini nereden biliyorsun?
- How do you know these things?
- Bunları nereden biliyorsun?
- How do you know how deep the lake is?
- Gölün ne kadar derin olduğunu nereden biliyorsun?
- You know we'd never hurt you.
- Sana asla zarar vermeyeceğimizi biliyorsun.
- You know his name, don't you?
- Onun adını biliyorsun, değil mi?
- How do you know someone hasn't already found it?
- Birinin bunu zaten bulmadığını nasıl biliyorsun?
- You know her name, don't you?
- Onun adını biliyorsun, değil mi?
- How do you know they came here?
- Buraya geldiklerini nereden biliyorsun?
- How do you know so much?
- Bu kadar çok şeyi nereden biliyorsun?
- You know how it happened, don't you?
- Nasıl olduğunu biliyorsun, değil mi?
- You know as well as I do that Tom doesn't like Mary.
- Tom'un Mary'den hoşlanmadığını sen de benim kadar iyi biliyorsun.
- You know what I like.
- Neyi sevdiğimi biliyorsun.
- I think you know who you need to talk to now.
- Bence artık kiminle konuşman gerektiğini biliyorsun.
- You know I can't sing.
- Şarkı söyleyemediğimi biliyorsun.
- It's my job, you know.
- Bu benim işim, biliyorsun.
- I think you know which one I like better.
- Sanırım hangisini daha çok sevdiğimi biliyorsun.
- You know this isn't where I want to be.
- Olmak istediğim yerin burası olmadığını biliyorsun.
- You know that I'm still planning to do that, don't you?
- Bunu hâlâ yapmayı planladığımı biliyorsun, değil mi?
- You know you don't mean that.
- Öyle demek istemediğini biliyorsun.
- You know this is wrong.
- Bunun yanlış olduğunu biliyorsun.
- You know this is your responsibility.
- Bunun sizin sorumluluğunuz olduğunu biliyorsun.
- You know I'm not coming back, don't you?
- Geri dönmeyeceğimi biliyorsun, değil mi?
- Oh, you know who I'm talking about.
- Ah, kimden bahsettiğimi biliyorsun.
- You know what they say.
- Onların ne söylediklerini biliyorsun.
- You know why we're here.
- Neden burada olduğumuzu biliyorsun.
- How do you know I'm not from here?
- Buradan olmadığımı nasıl biliyorsun?
- I thought you knew Tom graduated from Harvard.
- Tom'un Harvard'dan mezun olduğunu biliyorsun sanıyordum.
- I think you know too much.
- Bence çok şey biliyorsun.
- You know we don't need that.
- Buna ihtiyacımız olmadığını biliyorsun.
- You really should be working, you know.
- Gerçekten çalışıyor olmalısın, biliyorsun.
- I think you know that's inappropriate.
- Bence onun uygunsuz olduğunu biliyorsun.
- It's funny, you know.
- Komik, biliyorsun.
- You know where Tom is.
- Tom'un nerede olduğunu biliyorsun.
- You know we can't do that, don't you?
- Bunu yapamayacağımızı biliyorsun, değil mi?
- You know something about this, don't you?
- Bu konuda bir şeyler biliyorsun, değil mi?
- How many of the words on this list do you know?
- Bu listedeki kelimelerden kaç tanesini biliyorsun?
- Do you know something I don't know?
- Bilmediğim bir şey mi biliyorsun?
- You know what I think, right?
- Ne düşündüğümü biliyorsun, değil mi?
- How do you know that you don't need a bodyguard?
- Bir korumaya ihtiyacın olmadığını nereden biliyorsun?
- You know I can do that.
- Bunu yapabileceğimi biliyorsun.
- You know how.
- Nasıl olduğunu biliyorsun.
- You know, everything was so colourful.
- Biliyorsun, her şey çok renkli idi.
- How do you know Tom didn't do that?
- Tom'un yapmadığını nereden biliyorsun?
- You know that I'm still planning to do that, don't you?
- Hâlâ bunu yapmayı planladığımı biliyorsun, değil mi?
- It's complicated, you know.
- Bu biraz karışık, biliyorsun.
- You know how busy we are.
- Ne kadar meşgul olduğumuzu biliyorsun.
- You know what I'm asking.
- Ne istediğimi biliyorsun.
- I assume you know what happened here yesterday.
- Sanırım dün burada ne olduğunu biliyorsun.
- You know you can trust me.
- Bana güvenebileceğini biliyorsun.
- How much do you know?
- Ne kadarını biliyorsun?
- You know that Tom likes Mary, don't you?
- Tom'un Mary'den hoşlandığını biliyorsun, değil mi?
- You know exactly what she's talking about.
- Onun neyden bahsettiğini tam olarak biliyorsun.
- You know it's going to be hard to do.
- Bunu yapmanın zor olacağını biliyorsun.
- You know that I don't usually talk this way.
- Genelde bu şekilde konuşmadığımı biliyorsun.
- You know what I want you to do.
- Ne yapmanı istediğimi biliyorsun.
- You know that isn't true.
- Onun doğru olmadığını biliyorsun.
- You were right, you know.
- Haklıydın, biliyorsun.
- You know I can't wait any more.
- Daha fazla bekleyemeyeceğimi biliyorsun.
- You know I hate spinach.
- Ispanaktan nefret ettiğimi biliyorsun.
- You know what they say about Tom.
- Tom hakkında ne dediklerini biliyorsun.
- You know where the problem lies.
- Sorunun nerede yattığını biliyorsun.
- I think you know what Tom's girlfriend's name is.
- Bence Tom'un kız arkadaşının isminin ne olduğunu biliyorsun.
- I think you know Tom isn't going to do that unless you help him.
- Bence sen yardım etmezsen Tom'un bunu yapamayacağını biliyorsun.
- How did you know Tom quit his job?
- Tom'un işini bıraktığını nereden biliyorsun?
- What do you know?
- Ne biliyorsun?
- You know the drill.
- Olayı biliyorsun.
- How do you know we're not too late?
- Çok geç kalmadığımızı nasıl biliyorsun?
- You know a lot, don't you?
- Çok şey biliyorsun, değil mi?
- You know I can do it.
- Onu yapabileceğimi biliyorsun.
- You know it, don't you?
- Biliyorsun, değil mi?
- You know we owe them a lot.
- Onlara çok borcumuz olduğunu biliyorsun.
- You know what I need.
- Neye ihtiyaç duyduğumu biliyorsun.
- You know perfectly well what I'm talking about.
- Neden bahsettiğimi gayet iyi biliyorsun.
- I think you know why I can't do that.
- Bence bunu neden yapamayacağımı biliyorsun.
- You know Tom is very unlikely to do that, don't you?
- Tom'un bunu yapmayacağını biliyorsun, değil mi?
- Tom hates me, you know.
- Tom benden nefret ediyor, biliyorsun.
- You know this.
- Bunu biliyorsun.
- How do you know that Tom isn't a native speaker?
- Tom'un anadilini konuşmadığını nereden biliyorsun?
- You know what to do, don't you?
- Ne yapacağını biliyorsun, değil mi?
- I assume you know the way to Tom's house.
- Sanırım Tom'un evine giden yolu biliyorsun.
- How do you know Tom will be there?
- Tom'un orada olacağını nasıl biliyorsun?
- It's no big deal, you know.
- Büyütülecek bir şey değil, biliyorsun.
- How do you know all of this?
- Bütün bunları nereden biliyorsun?
- How do you know Tom and Mary were drunk?
- Tom'la Mary'nin sarhoş olduklarını nereden biliyorsun?
- The weather here has been very unusual, but you know that's my cup of tea.
- Buradaki hava çok olağandışıydı ama biliyorsun ki bu tam bana göre.
- You know me inside and out.
- Benim içimi dışımı biliyorsun.
- You know how much I hate doing that.
- Bunu yapmaktan ne kadar nefret ettiğimi biliyorsun.
- How do you know the police don't know what happened?
- Polisin ne olduğunu bilmediğini nereden biliyorsun?
- You know that's not true.
- Onun doğru olmadığını biliyorsun.
- You know so many words!
- Pek çok kelime biliyorsun!
- How do you know it won't happen again?
- Bunun bir daha olmayacağını nasıl biliyorsun?
- How do you know Tom is there?
- Tom'un orada olduğunu nereden biliyorsun?
- How do you know Tom won't want Mary to do that?
- Tom'un, Mary'nin onu yapmasını istemeyeceğini nereden biliyorsun?
- But how do you know this?
- Peki ama bunu nereden biliyorsun?
- You know we can't do that, don't you?
- Onu yapamayacağımızı biliyorsun, değil mi?
- Where do you know that from?
- Bunu nereden biliyorsun?
- I think you know how I feel about you.
- Sanırım senin hakkında ne hissettiğimi biliyorsun.
- You know we didn't do this.
- Bunu bizim yapmadığımızı biliyorsun.
- You know exactly what he's talking about.
- Neden bahsettiğini çok iyi biliyorsun.
- How did you know Tom was the one who stole your saxophone?
- Saksafonunu çalan kişinin Tom olduğunu nereden biliyorsun?
- Hey, you know you're not allowed in here.
- Hey, buraya giremeyeceğini biliyorsun.
- You know exactly what I'm talking about.
- Ne hakkında konuştuğumu tam olarak biliyorsun.
- You're not supposed to do that, you know.
- Bunu yapmaman gerekiyor, biliyorsun.
- You know what, Tom, you're right.
- Ne biliyorsun, Tom, haklısın.
- It's hard, you know.
- Zor, biliyorsun.
- You know what's about to happen, right?
- Ne olmak üzere olduğunu biliyorsun, değil mi?
- You know I can't wait for you if you're late.
- Geç kalırsan seni bekleyemeyeceğimi biliyorsun.
- You know I need it back.
- Ona tekrar ihtiyacım olduğunu biliyorsun.
- How exactly do you know them?
- Onları tam olarak nasıl biliyorsun?
- You know what they say.
- Ne dediklerini biliyorsun.
- You know it wasn't me.
- Ben olmadığımı biliyorsun.
- Tom's wrong, you know.
- Tom yanılıyor, biliyorsun.
- You know how hard it can be to convince Tom to do anything.
- Tom'u herhangi bir şey yapmaya ikna etmenin ne kadar zor olabileceğini biliyorsun.
- You know what I want you to do.
- Ne yapmanızı istediğimi biliyorsun.
- You know it better than me.
- Benden daha iyi biliyorsun.
- You know what needs to be done.
- Ne yapılması gerektiğini biliyorsun.
- How would you know?
- Nereden biliyorsun?
- I think you know that's not true.
- Bence bunun doğru olmadığını biliyorsun.
- It was Tom's favorite, you know.
- Tom'un en sevdiği şeydi, biliyorsun.
- You know the difference.
- Farkı biliyorsun.
- We've got a situation here, you know.
- Burada bir durumumuz var, biliyorsun.
- We've got lots to do, you know.
- Yapacak çok şeyimiz var, biliyorsun.
- I don't deserve this and you know it.
- Ben bunu hak etmiyorum ve sen bunu biliyorsun.
- How do you know this isn't real?
- Bunun gerçek olmadığını nasıl biliyorsun?
- You know too much.
- Çok fazla şey biliyorsun.
- How do you know those guys won't try to kill us?
- Bu adamların bizi öldürmeyeceğini nasıl biliyorsun?
- How do you know how old I am?
- Kaç yaşında olduğumu nasıl biliyorsun?
- How do you know how old I am?
- Kaç yaşında olduğumu nereden biliyorsun?
- Money doesn't grow on trees, you know.
- Para ağaçta yetişmiyor, biliyorsun.
- From where do you know him?
- Sen onu nereden biliyorsun?
- We're making a big mistake, you know.
- Büyük bir hata yapıyoruz, biliyorsun.
- You know, I've never seen you with a guy before.
- Biliyorsun, seni daha önce bir erkekle hiç görmemiştim.
- Just how do you know all this?
- Bütün bunları nasıl biliyorsun?
- You know Tom likes beer.
- Tom'un birayı sevdiğini biliyorsun.
- I think you know which one I'd buy.
- Sanırım hangisini alacağımı biliyorsun.
- You know you're interested.
- İlginç olduğunu biliyorsun.
- You know where it is, don't you?
- Nerede olduğunu biliyorsun, değil mi?
- It's Monday, you know.
- Bugün pazartesi, biliyorsun.
- Now you know everything.
- Artık her şeyi biliyorsun.
- You know that's a lie.
- Onun bir yalan olduğunu biliyorsun.
- You know that Tom and Mary don't get along with each other, don't you?
- Tom ve Mary'nin birbirleriyle geçinemediğini biliyorsun, değil mi?
- Tom is out of control, you know.
- Tom kontrolden çıktı, biliyorsun.
- We've got six children, you know.
- Biliyorsun, altı çocuğumuz var.
- You know more than you think.
- Düşündüğünden daha çok şey biliyorsun.
- You know it's going to be hot there.
- Orada havanın sıcak olacağını biliyorsun.
- It seems like you know everything.
- Her şeyi biliyorsun gibi görünüyor.
- I think you know why I called you.
- Sanırım seni neden çağırdığımı biliyorsun.
- You know that Jamal and Sarah don't get along with each other.
- Jamal ve Sarah'nın birbirleriyle geçinemediklerini biliyorsun.
- You know what's happening, don't you?
- Ne olduğunu biliyorsun, değil mi?
- You know what to expect, don't you?
- Ne bekleyeceğini biliyorsun, değil mi?
- You know as well as I do that Tom hates Mary.
- Tom'un Mary'den nefret ettiğini benim bildiğim kadar biliyorsun.
- You know some Japanese.
- Biraz Japonca biliyorsun.
- You know that's just wrong.
- Bunun yanlış olduğunu biliyorsun.
- Now you know it wasn't my fault.
- Şimdi onun benim hatam olmadığını biliyorsun.
- You know I love him, don't you?
- Onu sevdiğimi biliyorsun, değil mi?
- You know what we need, don't you?
- Neye ihtiyacımız olduğunu biliyorsun, değil mi?
- You know it's true.
- Bunun doğru olduğunu biliyorsun.
- You know what it is, don't you?
- Onun ne olduğunu biliyorsun, değil mi?
- You know I hate it.
- Ondan nefret ettiğimi biliyorsun.
- You know how hard it can be to convince Tom to do anything.
- Tom'u bir şey yapmaya ikna etmenin ne kadar zor olabildiğini biliyorsun.
- You know something you haven't told us, don't you?
- Bize söylemediğin bir şey biliyorsun, değil mi?
- You know I'm from a different culture.
- Benim farklı bir kültürden olduğumu biliyorsun.
- You know what it is, don't you?
- Ne olduğunu biliyorsun, değil mi?
- You know it's worth it.
- Buna değdiğini biliyorsun.
- You know why I'm here today.
- Bugün neden burada olduğumu biliyorsun.
- You know how much I hate that.
- Bundan ne kadar nefret ettiğimi biliyorsun.
- I think you know who I'm talking about.
- Bence kimden bahsettiğimi biliyorsun.
Show More (1063)
|