|
Categoría |
Turco |
Inglés |
|
Phrasals |
|
1 |
Phrasals |
(birine/bir şeye karşı biriyle/bir şeyle) müttefik olmak |
ally (oneself) (with someone) (against someone or something) v.
|
|
I am talking about the NATO alliance, with the United States of America as a strong ally.
Amerika Birleşik Devletleri'nin güçlü bir müttefik olduğu NATO ittifakından bahsediyorum.
More Sentences
|
2 |
Phrasals |
(birine/bir şeye karşı biriyle/bir şeyle) müttefik olmak |
ally (oneself) (with someone) (against someone or something) v.
|
|
We also have to insist on democracy in those countries that are supposed to be our allies.
Ayrıca müttefikimiz olması gereken ülkelerde demokrasi konusunda ısrarcı olmalıyız.
More Sentences
|
3 |
Phrasals |
(birine/bir şeye karşı) bir araya gelmek |
band together (against someone or something) v.
|
|
We must band together to defeat the enemy.
Düşmanı yenmek için bir araya gelmeliyiz.
More Sentences
|
4 |
Phrasals |
(birini birine/bir şeye) karşı uyarmak |
caution (one) against (someone or something) v.
|
|
I caution against reform of sheepmeat at the expense of other sectors, particularly beef.
Başta sığır eti olmak üzere diğer sektörler pahasına koyun etinde reform yapılmasına karşı uyarıyorum.
More Sentences
|
5 |
Phrasals |
(birine/bir şeye) karşı yarışmak |
compete against (someone or something) v.
|
|
She competed against many fine athletes.
Çok sayıda iyi sporculara karşı yarıştı.
More Sentences
|
6 |
Phrasals |
(birine/bir şeye) karşı ayrımcılık yapmak |
discriminate against (someone or something) v.
|
|
It sets enlargement in an unrealistic financial framework that discriminates against the accession countries.
Genişlemeyi, katılım ülkelerine karşı ayrımcılık yapan gerçekçi olmayan bir mali çerçeveye oturtuyor.
More Sentences
|
7 |
Phrasals |
(birine/bir şeye) karşı direnmek |
fight back (at someone or something) v.
|
|
Fight back against the oppression of the ruling elite.
Yöneten seçkinlerin zulmüne karşı direnin.
More Sentences
|
8 |
Phrasals |
(birine/bir şeye) karşı savaşmak |
fight against (someone or something) v.
|
|
Comrades, this is the wrong time to be fighting against one another.
Yoldaşlar, birbirimize karşı savaşmak için yanlış bir zamandayız.
More Sentences
|
9 |
Phrasals |
(birine/bir şeye) karşı önlem almak |
guard against (someone or something) v.
|
|
The European Union must guard against it.
Avrupa Birliği buna karşı önlem almalıdır.
More Sentences
|
10 |
Phrasals |
(birine/bir şeye) karşı komplo kurmak |
plot against (something or someone) v.
|
|
The king was convinced that everyone was plotting against him.
Kral herkesin ona karşı komplo kurduğuna inanıyordu.
More Sentences
|
11 |
Phrasals |
(birine/bir şeye) karşı çıkmak |
rail against (someone or something) v.
|
|
However, Europe is right to rail against Russian repression and governmental meddling in the lives of its neighbours.
Bununla birlikte Avrupa, Rusya'nın baskılarına ve komşularının yaşamlarına karışmasına karşı çıkmakta haklıdır.
More Sentences
|
12 |
Phrasals |
(birine/bir şeye) karşı ayaklanmak |
rebel against (someone or something) v.
|
|
The students rebelled against the government.
Öğrenciler hükümete karşı ayaklandılar.
More Sentences
|
13 |
Phrasals |
(birine/bir şeye) karşı gelmek |
rebel against (someone or something) v.
|
|
Tom rebelled against authority.
Tom otoriteye karşı geldi.
More Sentences
|
14 |
Phrasals |
(birine/bir şeye) karşı ayaklanmak |
rise against (someone or something) v.
|
|
The masses rose against the dictator.
Kitleler diktatöre karşı ayaklandı.
More Sentences
|
15 |
Phrasals |
(birine/bir şeye) karşı ayaklanmak |
rise up against (someone or something) v.
|
|
The Iranians are the only people who, at the present time, are rising up against their totalitarian regime.
İranlılar şu anda totaliter rejimlerine karşı ayaklanan tek halktır.
More Sentences
|
16 |
Phrasals |
(birine/bir şeye) karşı birleşmek |
unite against (someone or something) v.
|
|
Hence, the Bush regime is even more dangerous and nations need to unite against it.
Bu nedenle Bush rejimi daha da tehlikelidir ve ulusların ona karşı birleşmesi gerekmektedir.
More Sentences
|
Colloquial |
|
17 |
Colloquial |
(birine/bir şeye) karşı mücadelede |
against (someone or something) prep.
|
|
We should also recall that we have worked very closely together in the battle against international terrorism.
Ayrıca uluslararası terörizme karşı mücadelede birlikte çok yakın çalıştığımızı da hatırlamalıyız.
More Sentences
|
18 |
Colloquial |
(birine/bir şeye) karşı mücadelede |
against (someone or something) prep.
|
|
In the fight against the advance of SARS, only this third opportunity is being paid full attention.
SARS'ın ilerlemesine karşı mücadelede sadece bu üçüncü fırsata tam anlamıyla dikkat ediliyor.
More Sentences
|
|
19 |
Colloquial |
(birine/bir şeye karşı) tetikte |
on the alert (for someone or something) expr.
|
|
A tsunami is coming, so please be on the alert.
Tsunami geliyor, lütfen tetikte olun.
More Sentences
|
20 |
Colloquial |
(birine/bir şeye karşı) tetikte |
on the alert (for someone or something) expr.
|
|
A tsunami is coming, so please be on the alert.
Bir tsunami geliyor, bu yüzden tetikte olun.
More Sentences
|
Idioms |
|
21 |
Idioms |
(birine/bir şeye) karşı üstünlük |
an advantage over (someone or something) n.
|
|
They tried very hard to gain an advantage over one another.
Onlar birbirlerine karşı üstünlük sağlamak için çok uğraştılar.
More Sentences
|
General |
|
22 |
General |
(birine/bir şeye olan/karşı) saplantısından vazgeçmek/kurtulmak |
drop one's obsession with v.
|
|
Phrasals |
|
23 |
Phrasals |
(birine, bir şeye) karşı seçim kampanyası yapmak |
campaign against (someone or something) v.
|
|
24 |
Phrasals |
(birine, bir şeye) karşı seçim kampanyası düzenlemek |
campaign against (someone or something) v.
|
|
25 |
Phrasals |
seçimde (birine, bir şeye) karşı yarışmak |
campaign against (someone or something) v.
|
|
26 |
Phrasals |
birine/bir şeye karşı hoş olmayan hisler beslemek |
have something against someone or something v.
|
|
27 |
Phrasals |
birine/bir şeye karşı olmak |
have something against someone or something v.
|
|
28 |
Phrasals |
birine/bir şeye karşı bir şeyi/bir sorunu olmak |
have something against someone or something v.
|
|
29 |
Phrasals |
birine/bir şeye karşı kin tutmak |
hold something against someone or something v.
|
|
30 |
Phrasals |
birine/bir şeye karşı kızgınlığı devam etmek |
hold something against someone or something v.
|
|
31 |
Phrasals |
birine/bir şeye karşı siniri geçmemek |
hold something against someone or something v.
|
|
32 |
Phrasals |
birine/bir şeye karşı kullanmak |
hold something against someone or something v.
|
|
33 |
Phrasals |
birine/bir şeye karşı mücadele etmek |
play against someone or something v.
|
|
34 |
Phrasals |
birine/bir şeye karşı oynamak |
play against someone or something v.
|
|
35 |
Phrasals |
birine/bir şeye karşı rekabet etmek |
play against someone or something v.
|
|
36 |
Phrasals |
(birine/bir şeye) karşı duyarlı olmak |
tune into (someone or something) v.
|
|
37 |
Phrasals |
birine/bir şeye karşı (bir şikayette/suçlamada) bulunmak |
lodge (something) against v.
|
|
38 |
Phrasals |
(birine/bir şeye) karşı güç kazanmak |
mount against (someone or something) v.
|
|
|
39 |
Phrasals |
(birine/bir şeye) karşı atağa geçmek |
mount against (someone or something) v.
|
|
40 |
Phrasals |
(birine/bir şeye) karşı harekete geçmek |
mount against (someone or something) v.
|
|
41 |
Phrasals |
(birine/bir şeye) karşı bir hazırlık içinde olmak |
mount against (someone or something) v.
|
|
42 |
Phrasals |
(birine/bir şeye) karşı bir şey hazırlamak |
mount against (someone or something) v.
|
|
43 |
Phrasals |
(birine/bir şeye) karşı bir şey başlatmak |
mount against (someone or something) v.
|
|
44 |
Phrasals |
(birine/bir şeye) karşı bir şeyi etkin hale getirmek |
mount against (someone or something) v.
|
|
45 |
Phrasals |
(birine/bir şeye) karşı önyargılı olmak |
slant against (someone or something) v.
|
|
46 |
Phrasals |
(birine/bir şeye) karşı önyargı beslemek |
slant against (someone or something) v.
|
|
47 |
Phrasals |
bir şeyi (birine/bir şeye) karşı ön yargılı bir tutum yaratacak şekilde yazmak/göstermek |
slant against (someone or something) v.
|
|
48 |
Phrasals |
bir şeyi birine/bir şeye karşı yığmak |
stack something against someone or something v.
|
|
49 |
Phrasals |
(birine, bir şeye ya da bir hayvana) karşı korumak |
secure something against (someone, something, or an animal) v.
|
|
50 |
Phrasals |
bir şeyi birine/bir şeye karşı olacak şekilde yönlendirmek |
weight something against someone or something v.
|
|
51 |
Phrasals |
(birine/bir şeye) karşı heyecanını yitirmek |
sour on (someone or something) v.
|
|
52 |
Phrasals |
(birine/bir şeye) karşı hevesini kaybetmek |
sour on (someone or something) v.
|
|
53 |
Phrasals |
(birine/bir şeye) karşı yarışmak |
race with (someone or something) v.
|
|
54 |
Phrasals |
(birine/bir şeye) karşı rekabet etmek |
race with (someone or something) v.
|
|
55 |
Phrasals |
birine/bir şeye karşı sorumlu olmak |
report to someone or something v.
|
|
56 |
Phrasals |
birine/bir şeye karşı bir şey başlatmak |
launch something against someone or something v.
|
|
57 |
Phrasals |
birine/bir şeye karşı bir suç işlemek |
transgress against someone or something v.
|
|
58 |
Phrasals |
birine/bir şeye karşı bir günah işlemek |
transgress against someone or something v.
|
|
59 |
Phrasals |
birine/bir şeye karşı bir kusur işlemek |
transgress against someone or something v.
|
|
60 |
Phrasals |
birine/bir şeye karşı saldırıda bulunmak |
transgress against someone or something v.
|
|
61 |
Phrasals |
birine/bir şeye karşı gelmek |
transgress against someone or something v.
|
|
62 |
Phrasals |
birine/bir şeye karşı bir şey yazmak |
write something against someone or something v.
|
|
63 |
Phrasals |
(kendini birine/bir şeye karşı biriyle/bir şeyle) birleştirmek |
ally (oneself) (with someone) (against someone or something) v.
|
|
64 |
Phrasals |
(birine/bir şeye karşı biriyle/bir şeyle) birleşmek |
ally (oneself) (with someone) (against someone or something) v.
|
|
65 |
Phrasals |
(birine/bir şeye karşı biriyle/bir şeyle) birlik olmak |
ally (oneself) (with someone) (against someone or something) v.
|
|
66 |
Phrasals |
(birine/bir şeye karşı birine/bir şeye) katılmak |
ally (oneself) (with someone) (against someone or something) v.
|
|
67 |
Phrasals |
(kendini birine/bir şeye karşı biriyle/bir şeyle) birleştirmek |
ally (oneself) (with someone) (against someone or something) v.
|
|
68 |
Phrasals |
(birine/bir şeye karşı biriyle/bir şeyle) birleşmek |
ally (oneself) (with someone) (against someone or something) v.
|
|
69 |
Phrasals |
(birine/bir şeye karşı biriyle/bir şeyle) birlik olmak |
ally (oneself) (with someone) (against someone or something) v.
|
|
70 |
Phrasals |
(birine/bir şeye karşı birine/bir şeye) katılmak |
ally (oneself) (with someone) (against someone or something) v.
|
|
71 |
Phrasals |
birine/bir şeye karşı olmak |
argue against someone or something v.
|
|
72 |
Phrasals |
birine/bir şeye karşı savunma yapmak |
argue against someone or something v.
|
|
73 |
Phrasals |
(birine/bir şeye) karşı misilleme yapmak |
avenge (oneself) against (someone or something) v.
|
|
74 |
Phrasals |
(birine/bir şeye) karşı aynı şekilde karşılık vermek |
avenge (oneself) against (someone or something) v.
|
|
75 |
Phrasals |
(birine/bir şeye) karşı (bir şey) için misilleme yapmak |
avenge (oneself) against (someone or something) for (something) v.
|
|
76 |
Phrasals |
(birine/bir şeye) karşı (bir şey) için aynı şekilde karşılık vermek |
avenge (oneself) against (someone or something) for (something) v.
|
|
77 |
Phrasals |
(birine/bir şeye karşı) birleşmek |
band together (against someone or something) v.
|
|
78 |
Phrasals |
(birine/bir şeye karşı) tek yürek olmak |
band together (against someone or something) v.
|
|
|
79 |
Phrasals |
birine/bir şeye karşı savaş vermek/savaşmak |
battle against someone or something v.
|
|
80 |
Phrasals |
birine/bir şeye karşı mücadele vermek/etmek |
battle against someone or something v.
|
|
81 |
Phrasals |
birine/bir şeye karşı galip gelmek |
beat someone or something out v.
|
|
82 |
Phrasals |
birine/bir şeye karşı zafer kazanmak |
beat someone or something out v.
|
|
83 |
Phrasals |
birini birine/bir şeye karşı uyarmak |
caution someone about someone or something v.
|
|
84 |
Phrasals |
(birini birine/bir şeye) karşı uyarmak |
caution (one) about (someone or something) v.
|
|
85 |
Phrasals |
(birine/bir şeye) karşı koymaktan vazgeçmek |
cave in (to someone or something) v.
|
|
86 |
Phrasals |
(birine/bir şeye) tamamen karşı olmak/çıkmak |
come down on (someone or something) v.
|
|
87 |
Phrasals |
(birine/bir şeye) karşı olduğunu ortaya koymak |
come out against (someone or something) v.
|
|
88 |
Phrasals |
(birine/bir şeye) karşı çıkmak |
come out against (someone or something) v.
|
|
89 |
Phrasals |
(birine/bir şeye) karşı tavır almak |
come out against (someone or something) v.
|
|
90 |
Phrasals |
(birine/bir şeye) karşı yarışmak |
compete with (someone or something) v.
|
|
91 |
Phrasals |
(birine/bir şeye karşı) birlik olmak |
conspire against (something or someone) v.
|
|
92 |
Phrasals |
(birine/bir şeye karşı) birleşip komplo kurmak |
conspire against (something or someone) v.
|
|
93 |
Phrasals |
(birine/bir şeye karşı) birlikte plan yapmak |
conspire against (something or someone) v.
|
|
94 |
Phrasals |
(birine/bir şeye karşı) birleşip kumpas kurmak |
conspire against (something or someone) v.
|
|
95 |
Phrasals |
(birine/bir şeye karşı) birleşmek |
conspire against (something or someone) v.
|
|
96 |
Phrasals |
birleşip (birine/bir şeye karşı) plan yapmak |
conspire against (something or someone) v.
|
|
97 |
Phrasals |
(birine/bir şeye karşı) gizli ittifak kurmak |
conspire against (something or someone) v.
|
|
98 |
Phrasals |
(birine/bir şeye karşı) birleşip bir dolap/entrika çevirmek |
conspire against (something or someone) v.
|
|
99 |
Phrasals |
(birine/bir şeye) karşı güçlerini birleştirmek |
conspire against (something or someone) v.
|
|
100 |
Phrasals |
(birine/bir şeye) karşı (biriyle) birlik olmak |
conspire with (someone) against (something or someone) v.
|
|
101 |
Phrasals |
(birine/bir şeye) karşı (biriyle) güçlerini birleştirmek |
conspire with (someone) against (something or someone) v.
|
|
102 |
Phrasals |
(birine/bir şeye) karşı (biriyle) komplo kurmak |
conspire with (someone) against (something or someone) v.
|
|
103 |
Phrasals |
(birine/bir şeye) karşı (biriyle) birlikte plan yapmak |
conspire with (someone) against (something or someone) v.
|
|
104 |
Phrasals |
(birine/bir şeye) karşı (biriyle) kumpas kurmak |
conspire with (someone) against (something or someone) v.
|
|
105 |
Phrasals |
(birine/bir şeye) karşı (biriyle) birleşmek |
conspire with (someone) against (something or someone) v.
|
|
106 |
Phrasals |
(birine/bir şeye) karşı (biriyle) plan yapmak |
conspire with (someone) against (something or someone) v.
|
|
107 |
Phrasals |
(birine/bir şeye) karşı (biriyle) gizli ittifak kurmak |
conspire with (someone) against (something or someone) v.
|
|
108 |
Phrasals |
(birine/bir şeye) karşı (biriyle) bir dolap/entrika çevirmek |
conspire with (someone) against (something or someone) v.
|
|
109 |
Phrasals |
(birine/bir şeye) karşı yarışmak |
contend against (someone or something) v.
|
|
110 |
Phrasals |
(birine/bir şeye) karşı çarpışmak |
contend against (someone or something) v.
|
|
111 |
Phrasals |
(birine/bir şeye) karşı yarışmak |
contend with (someone or something) v.
|
|
112 |
Phrasals |
(birine/bir şeye) karşı çarpışmak |
contend with (someone or something) v.
|
|
113 |
Phrasals |
(birine/bir şeye) karşı savaşım vermek |
crusade against (someone or something) v.
|
|
114 |
Phrasals |
(birine/bir şeye) şiddetle karşı çıkmak |
crusade against (someone or something) v.
|
|
115 |
Phrasals |
(birine/bir şeye) karşı mücadele etmek |
crusade against (someone or something) v.
|
|
116 |
Phrasals |
(birine/bir şeye) bıçakla karşı koymak |
cut away at (someone or something) v.
|
|
117 |
Phrasals |
(birini/bir şeyi birine/bir şeye) karşı korumak |
defend (someone or something) against (someone or something) v.
|
|
118 |
Phrasals |
(birini/bir şeyi birine/bir şeye) karşı müdafaa etmek |
defend (someone or something) against (someone or something) v.
|
|
119 |
Phrasals |
(birini/bir şeyi birine/bir şeye) karşı savunmak |
defend (someone or something) against (someone or something) v.
|
|
120 |
Phrasals |
(birine/bir şeye) karşı gösteri düzenlemek |
demonstrate against (someone or something) v.
|
|
121 |
Phrasals |
(birine/bir şeye) karşı ayrım yapmak |
discriminate against (someone or something) v.
|
|
122 |
Phrasals |
birine/bir şeye karşı ihlalde bulunmak |
encroach upon someone or something v.
|
|
123 |
Phrasals |
birine/bir şeye karşı ihlalde bulunmak |
encroach on someone or something v.
|
|
124 |
Phrasals |
(birine/bir şeye) karşı kendini savunmak |
fight back (at someone or something) v.
|
|
125 |
Phrasals |
(birine/bir şeye) karşı koymak |
fight back (at someone or something) v.
|
|
126 |
Phrasals |
(birine/bir şeye) karşı mücadele etmek |
fight against (someone or something) v.
|
|
127 |
Phrasals |
(birine/bir şeye) karşı koymak |
fight back at (someone or something) v.
|
|
128 |
Phrasals |
(birine/bir şeye) karşı kendini savunmak |
fight back at (someone or something) v.
|
|
129 |
Phrasals |
(birine/bir şeye) karşı direnmek |
fight back at (someone or something) v.
|
|
130 |
Phrasals |
birine/bir şeye karşı bir şeyle savaşmak/dövüşmek |
fight someone or something with something v.
|
|
131 |
Phrasals |
birine/bir şeye bir şeyle karşı koymak |
fight someone or something with something v.
|
|
132 |
Phrasals |
(birine/bir şeye) karşı ateş açmak |
fire (something) back (at someone or something) v.
|
|
133 |
Phrasals |
(birine/bir şeye) hemen karşı ateş açmak |
fire back at (someone or something) v.
|
|
134 |
Phrasals |
(birine/bir şeye) hemen karşı ateş açmak |
fire back to (someone or something) v.
|
|
135 |
Phrasals |
(birine/bir şeye) karşı çıkmak |
frown at (someone or something) v.
|
|
136 |
Phrasals |
birine/bir şeye karşı çıkmak |
frown on someone or something v.
|
|
137 |
Phrasals |
(birine/bir şeye) karşı birlik olmak |
gang up against (someone or something) v.
|
|
138 |
Phrasals |
(birine/bir şeye) karşı durmak/dikilmek |
get up against (someone or something) v.
|
|
139 |
Phrasals |
(birine/bir şeye) karşı yarışmak |
go against (someone or something) v.
|
|
140 |
Phrasals |
(birine/bir şeye) karşı koymak |
go up against (someone or something) v.
|
|
141 |
Phrasals |
(birine/bir şeye) karşı çıkmak |
go up against (someone or something) v.
|
|
142 |
Phrasals |
(birini/bir şeyi birine/bir şeye) karşı korumak |
guard (someone or something) from (someone or something) v.
|
|
143 |
Phrasals |
(birine/bir şeye) karşı koruma sağlamak |
guard against (someone or something) v.
|
|
144 |
Phrasals |
birine/bir şeye karşı bir his beslemek/duymak |
harbor something against someone or something v.
|
|
145 |
Phrasals |
birine/bir şeye karşı bir his beslemek/duymak |
harbor (something) toward (someone or something) v.
|
|
146 |
Phrasals |
(birine/bir şeye) karşı (bir şey) başlatmak |
institute (something) against (someone or something) v.
|
|
147 |
Phrasals |
(birine/bir şeye) karşı (bir şey) oluşturmak |
institute (something) against (someone or something) v.
|
|
148 |
Phrasals |
(birine/bir şeye) karşı (bir şey) getirmek |
institute (something) against (someone or something) v.
|
|
149 |
Phrasals |
(birine/bir şeye) karşı (bir şey) uygulamaya koymak |
institute (something) against (someone or something) v.
|
|
150 |
Phrasals |
(birini/bir şeyi birine/bir şeye) karşı korumak |
insulate (someone or something) against (someone or something) v.
|
|
151 |
Phrasals |
(birini/bir şeyi birine/bir şeye) karşı izole etmek/yalıtmak |
insulate (someone or something) against (someone or something) v.
|
|
152 |
Phrasals |
(birini/bir şeyi birine/bir şeye) karşı izole etmek/yalıtmak |
insulate (someone or something) from (someone or something) v.
|
|
153 |
Phrasals |
(birine/bir şeye) karşı bir şeyi tekmelemek |
kick at (someone or something) v.
|
|
154 |
Phrasals |
(birine/bir şeye) karşı (birine/bir şeye) liderlik etmek |
lead (someone or something) against (someone or something else) v.
|
|
155 |
Phrasals |
(birine/bir şeye) karşı daha hoşgörülü olmak |
let up (on someone or something) v.
|
|
156 |
Phrasals |
(birine/bir şeye) karşı daha az acımasız olmak |
let up (on someone or something) v.
|
|
157 |
Phrasals |
(birine/bir şeye) karşı lobi yapmak |
lobby against (someone or something) v.
|
|
158 |
Phrasals |
(birine/bir şeye) karşı (bir şey) yapmak |
make (something) against (someone or something) v.
|
|
159 |
Phrasals |
(birine/bir şeye) karşı (bir şey) geliştirmek |
make (something) against (someone or something) v.
|
|
160 |
Phrasals |
(birine/bir şeye) karşı (bir şey) sunmak |
make (something) against (someone or something) v.
|
|
161 |
Phrasals |
(birine/bir şeye) karşı (bir şey) düzenlemek |
make (something) against (someone or something) v.
|
|
162 |
Phrasals |
(birine/bir şeye) karşı yürümek (protesto amacıyla) |
march against (someone or something) v.
|
|
163 |
Phrasals |
(birine/bir şeye) karşı yürüyüş/gösteri yapmak |
march against (someone or something) v.
|
|
164 |
Phrasals |
(birine/bir şeye) karşı mücadele edebilecek kimse |
match for (someone or something) v.
|
|
165 |
Phrasals |
(birinin/bir şeyin birine/bir şeye) karşı boyunu ölçmek/hesaplamak |
measure (someone or something) (up) against (someone or something else) v.
|
|
166 |
Phrasals |
(birine/bir şeye) karşı ayaklanmak |
mutiny against (someone or something) v.
|
|
167 |
Phrasals |
(birine/bir şeye) karşı kazan kaldırmak |
mutiny against (someone or something) v.
|
|
168 |
Phrasals |
(birine/bir şeye) karşı isyan etmek |
mutiny against (someone or something) v.
|
|
169 |
Phrasals |
(birine/bir şeye) karşı birlik olmak |
mutiny against (someone or something) v.
|
|
170 |
Phrasals |
(birine/bir şeye) karşı çıkmak |
object to (someone or something) v.
|
|
171 |
Phrasals |
(birine/bir şeye) karşı gelmek |
object to (someone or something) v.
|
|
172 |
Phrasals |
(birini/bir şeyi) iterek (birine/bir şeye) karşı sıkıştırmak |
pin (someone or something) against (someone or something) v.
|
|
173 |
Phrasals |
(birine/bir şeye) karşı komplo düzenlemek |
plot against (something or someone) v.
|
|
174 |
Phrasals |
(birine/bir şeye) karşı birleşmek |
plot against (something or someone) v.
|
|
175 |
Phrasals |
(birine/bir şeye) karşı güçlerini birleştirmek |
plot against (something or someone) v.
|
|
176 |
Phrasals |
(birini birine/bir şeye) karşı zehirlemek |
poison (one) against (someone or something) v.
|
|
177 |
Phrasals |
(birini birine/bir şeye) karşı doldurmak |
poison (one) against (someone or something) v.
|
|
178 |
Phrasals |
(birini birine/bir şeye) karşı kışkırtmak |
poison (one) against (someone or something) v.
|
|
179 |
Phrasals |
(birinin birine/bir şeye) karşı önyargılı olmasına neden olmak |
prejudice (one) against (someone or something) v.
|
|
180 |
Phrasals |
(birinde birine/bir şeye) karşı önyargı yaratmak/oluşturmak |
prejudice (one) against (someone or something) v.
|
|
181 |
Phrasals |
(birini/bir şeyi/kendini birine/bir şeye) karşı korumak |
protect (someone, something, or oneself) from (someone or something) v.
|
|
182 |
Phrasals |
(birine/bir şeye) karşı korumak |
protect against (someone or something) v.
|
|
183 |
Phrasals |
(birine/bir şeye) karşı çıkmak |
rage against (someone or something) v.
|
|
184 |
Phrasals |
(birine/bir şeye) karşı tepki göstermek |
react against (someone or something) v.
|
|
185 |
Phrasals |
(birine/bir şeye) karşı başkaldırmak |
rebel against (someone or something) v.
|
|
186 |
Phrasals |
(birine/bir şeye) karşı direnmek |
rebel against (someone or something) v.
|
|
187 |
Phrasals |
(birine/bir şeye) karşı koymak |
rebel against (someone or something) v.
|
|
188 |
Phrasals |
(birine/bir şeye) karşı ayaklanmak |
rebel at (someone or something) v.
|
|
189 |
Phrasals |
(birine/bir şeye) karşı başkaldırmak |
rebel at (someone or something) v.
|
|
190 |
Phrasals |
(birine/bir şeye) karşı gelmek |
rebel at (someone or something) v.
|
|
191 |
Phrasals |
(birine/bir şeye) karşı direnmek |
rebel at (someone or something) v.
|
|
192 |
Phrasals |
(birine/bir şeye) karşı koymak |
rebel at (someone or something) v.
|
|
193 |
Phrasals |
(birine/bir şeye) karşı çıkmak |
rise against (someone or something) v.
|
|
194 |
Phrasals |
(birine/bir şeye) karşı çıkmak |
rise up against (someone or something) v.
|
|
195 |
Phrasals |
(birine/bir şeye) karşı güvenlik sağlamak |
safeguard against (someone or something) v.
|
|
196 |
Phrasals |
(birine/bir şeye) karşı korumak |
safeguard against (someone or something) v.
|
|
197 |
Phrasals |
(birine/bir şeye) karşı entrika düzenlemek |
scheme against (someone or something) v.
|
|
198 |
Phrasals |
(birine/bir şeye) karşı komplo düzenlemek |
scheme against (someone or something) v.
|
|
199 |
Phrasals |
(birine/bir şeye) karşı komplo kurmak |
scheme against (someone or something) v.
|
|
200 |
Phrasals |
(birine/bir şeye) karşı puan kazanmak/sayı yapmak |
score against (someone or something) v.
|
|
201 |
Phrasals |
(birine/bir şeye) karşı bir avantaj elde etmek |
score off (someone or something) v.
|
|
202 |
Phrasals |
(birine/bir şeye) karşı güvenlik |
security against (someone or something) v.
|
|
203 |
Phrasals |
(birine/bir şeye) karşı koruma |
security against (someone or something) v.
|
|
204 |
Phrasals |
(birini birine/bir şeye) karşı kışkırtmak |
set (one) against (someone or something) v.
|
|
205 |
Phrasals |
(birine/bir şeye) karşı günah işlemek |
sin against (someone or something) v.
|
|
206 |
Phrasals |
(birine/bir şeye) karşı eleştirilerini/görüşlerini dile getirmek |
speak against (someone or something) v.
|
|
207 |
Phrasals |
(birine/bir şeye) karşı direnmek |
stand against (someone or something) v.
|
|
208 |
Phrasals |
(birine/bir şeye) karşı koymak |
stand against (someone or something) v.
|
|
209 |
Phrasals |
(birine/bir şeye) karşı durmak |
stand against (someone or something) v.
|
|
210 |
Phrasals |
(birine/bir şeye) karşı gelmek |
stand against (someone or something) v.
|
|
211 |
Phrasals |
(birine/bir şeye) karşı çıkmak |
stand against (someone or something) v.
|
|
212 |
Phrasals |
(seçimlerde birine/bir şeye) karşı yarışmak |
stand against (someone or something) v.
|
|
213 |
Phrasals |
(birine/bir şeye) karşı olmak |
stand up against (someone or something) v.
|
|
214 |
Phrasals |
(birine/bir şeye) karşı çıkmak |
stand up against (someone or something) v.
|
|
215 |
Phrasals |
(birine/bir şeye) karşı koymak |
stand up to (someone or something) v.
|
|
216 |
Phrasals |
(birine/bir şeye) karşı gelmek |
stand up to (someone or something) v.
|
|
217 |
Phrasals |
(birine/bir şeye) karşı çıkmak |
stand up to (someone or something) v.
|
|
218 |
Phrasals |
(birine/bir şeye) karşı direnmek |
stand up to (someone or something) v.
|
|
219 |
Phrasals |
(birini/kendini) olumsuz/kötü (birine/bir şeye) karşı hazırlamak |
steel (someone or oneself) against (someone or something) v.
|
|
220 |
Phrasals |
olumsuz/kötü (birine/bir şeye) karşı güçlü hale gelmek/getirmek |
steel (someone or oneself) against (someone or something) v.
|
|
221 |
Phrasals |
(birine/bir şeye) karşı mücadele etmek/vermek |
struggle against (someone or something) v.
|
|
222 |
Phrasals |
(birine/bir şeye) karşı direnmek |
struggle against (someone or something) v.
|
|
223 |
Phrasals |
(birine/bir şeye) karşı başkaldırmak |
turn against (someone or something) v.
|
|
224 |
Phrasals |
(birine/bir şeye) karşı gelmek |
turn against (someone or something) v.
|
|
225 |
Phrasals |
(birine/bir şeye) karşı kışkırtmak |
turn against (someone or something) v.
|
|
226 |
Phrasals |
(birine/bir şeye) karşı birleştirmek |
unite against (someone or something) v.
|
|
227 |
Phrasals |
(birine/bir şeye) karşı oy kullanmak |
vote against (someone or something) v.
|
|
228 |
Phrasals |
(birine/bir şeye) karşı (savaş, saldırı) açmak/başlatmak |
wage (something) against (someone or something) v.
|
|
229 |
Phrasals |
(birine/bir şeye) karşı savaşmak |
wage (something) against (someone or something) v.
|
|
230 |
Phrasals |
(birine/bir şeye) karşı savaş açmak |
war against (someone or something) v.
|
|
231 |
Phrasals |
(birine/bir şeye) karşı savaş açmak |
war on (someone or something) v.
|
|
232 |
Phrasals |
(birine/bir şeye) karşı savaş açmak |
war with (someone or something) v.
|
|
233 |
Phrasals |
(birine/bir şeye) karşı ayık olmak |
wise up to (someone or something) v.
|
|
234 |
Phrasals |
(birine/bir şeye) karşı gözünü açmak |
wise up to (someone or something) v.
|
|
235 |
Phrasals |
(birine/bir şeye) karşı uyanık olmak |
wise up to (someone or something) v.
|
|
236 |
Phrasals |
(birine/bir şeye) karşı dikkatli olmak |
wise up to (someone or something) v.
|
|
237 |
Phrasals |
(birine/bir şeye) karşı ayık olmasını sağlamak |
wise up to (someone or something) v.
|
|
238 |
Phrasals |
(birine/bir şeye) karşı (birinin) gözünü açmak |
wise up to (someone or something) v.
|
|
239 |
Phrasals |
(birine/bir şeye) karşı uyanık olmasını sağlamak/uyandırmak |
wise up to (someone or something) v.
|
|
240 |
Phrasals |
(birine/bir şeye) karşı dikkatli olmasını sağlamak |
wise up to (someone or something) v.
|
|
241 |
Phrasals |
(birine/bir şeye) karşı işlemek |
work against (someone or something) v.
|
|
242 |
Phrasals |
(birine/bir şeye) karşı etkili olmak |
work against (someone or something) v.
|
|
243 |
Phrasals |
(birine/bir şeye) karşı bir şey yazmak |
write against (someone or something) v.
|
|
Phrases |
|
244 |
Phrases |
(birine/bir şeye) karşı büyük bir merhamet beslemek |
yearn over (someone or something) v.
|
|
245 |
Phrases |
(birine/bir şeye) karşı derin bir acıma duymak |
yearn over (someone or something) v.
|
|
246 |
Phrases |
(birine/bir şeye) karşı çok hassas olmak |
yearn over (someone or something) v.
|
|
247 |
Phrases |
(birine/bir şeye) karşı duyduğu sempatiden dolayı |
out of sympathy with (someone or something) expr.
|
|
248 |
Phrases |
(birine/bir şeye) karşı anlayışından dolayı |
out of sympathy with (someone or something) expr.
|
|
249 |
Phrases |
birine/bir şeye karşı sempati beslemeyen |
out of sympathy with somebody/something expr.
|
|
250 |
Phrases |
birine/bir şeye karşı anlayışsız |
out of sympathy with somebody/something expr.
|
|
251 |
Phrases |
(birine/bir şeye) karşı açık konuşmak gerekirse |
to be fair (to someone or something) expr.
|
|
252 |
Phrases |
(birine/bir şeye) karşı dürüst olmak gerekirse |
to be fair (to someone or something) expr.
|
|
Colloquial |
|
253 |
Colloquial |
(birine/bir şeye) karşı yarış |
race against (someone or something) n.
|
|
254 |
Colloquial |
(birine/bir şeye) karşı avantaj elde etmek |
have one up on (someone or something) v.
|
|
255 |
Colloquial |
(birine/bir şeye) karşı avantaj kazanmak |
have one up on (someone or something) v.
|
|
256 |
Colloquial |
(birine/bir şeye) karşı üstünlük elde etmek |
have one up on (someone or something) v.
|
|
257 |
Colloquial |
(birine/bir şeye) karşı üstünlük sağlamak |
have one up on (someone or something) v.
|
|
258 |
Colloquial |
(birine/bir şeye) karşı kesin kanıtı olmamak |
not have anything on (someone or something) v.
|
|
259 |
Colloquial |
birine/bir şeye karşı sabrı tükenmek |
have had it v.
|
|
260 |
Colloquial |
birine/bir şeye karşı sabrının sınırını aşmak |
have had it v.
|
|
261 |
Colloquial |
(birine/bir şeye) karşı olmak |
be down on (someone or something) v.
|
|
262 |
Colloquial |
(birine/bir şeye) karşı olumsuz hisleri olmak |
be down on (someone or something) v.
|
|
263 |
Colloquial |
(birine/bir şeye karşı) sert olmak |
be tough on (someone or something) v.
|
|
264 |
Colloquial |
(birine/bir şeye karşı) sert davranmak |
be tough on (someone or something) v.
|
|
265 |
Colloquial |
(birine/bir şeye karşı) müsamahasız olmak/davranmak |
be tough on (someone or something) v.
|
|
266 |
Colloquial |
(birine/bir şeye karşı) acımasız olmak/davranmak |
be tough on (someone or something) v.
|
|
267 |
Colloquial |
(birine/bir şeye) karşı yarışmak |
race against (someone or something) v.
|
|
268 |
Colloquial |
birine/bir şeye karşı negatif |
down on someone or something adj.
|
|
269 |
Colloquial |
birine/bir şeye karşı düşman/muhalif |
down on someone or something adj.
|
|
270 |
Colloquial |
birine/bir şeye karşı soğuk/mesafeli |
down on someone or something adj.
|
|
271 |
Colloquial |
birine/bir şeye karşı uyanık |
onto someone/something adj.
|
|
272 |
Colloquial |
birine/bir şeye karşı alarma geçmiş |
onto someone/something adj.
|
|
273 |
Colloquial |
(birine/bir şeye) karşı |
against (someone or something) prep.
|
|
274 |
Colloquial |
(birine/bir şeye) karşı rekabette |
against (someone or something) prep.
|
|
275 |
Colloquial |
(birine/bir şeye) karşı yarışta |
against (someone or something) prep.
|
|
276 |
Colloquial |
(birine/bir şeye) karşı |
against (someone or something) prep.
|
|
277 |
Colloquial |
(birine/bir şeye) karşı rekabette |
against (someone or something) prep.
|
|
278 |
Colloquial |
(birine/bir şeye) karşı yarışta |
against (someone or something) prep.
|
|
279 |
Colloquial |
(birine/bir şeye karşı) uyanık |
on the alert (for someone or something) expr.
|
|
280 |
Colloquial |
(birine/bir şeye karşı) gözünü dört açmış |
on the alert (for someone or something) expr.
|
|
281 |
Colloquial |
(birine/bir şeye karşı) uyanık |
on the alert (for someone or something) expr.
|
|
282 |
Colloquial |
(birine/bir şeye karşı) gözünü dört açmış |
on the alert (for someone or something) expr.
|
|
283 |
Colloquial |
(birine/bir şeye) karşı tedbirli/ihtiyatlı ol |
beware of (someone or something) expr.
|
|
Idioms |
|
284 |
Idioms |
(birine/bir şeye) karşı olan tutumunu/hareketlerini yüz seksen derece değiştirme |
about-face (on someone or something) n.
|
|
285 |
Idioms |
(birine/bir şeye) karşı olan tutumunu/hareketlerini yüz seksen derece değiştirme |
about-face (on someone or something) n.
|
|
286 |
Idioms |
(birine/bir şeye) karşı avantaj |
an advantage over (someone or something) n.
|
|
287 |
Idioms |
(birine/bir şeye) karşı avantaj |
the advantage over (someone or something) n.
|
|
288 |
Idioms |
(birine/bir şeye) karşı üstünlük |
the advantage over (someone or something) n.
|
|
289 |
Idioms |
(birine/bir şeye) karşı avantaj |
an edge on (someone or something) n.
|
|
290 |
Idioms |
(birine/bir şeye) karşı üstünlük |
an edge on (someone or something) n.
|
|
291 |
Idioms |
(birine/bir şeye) karşı avantaj |
the edge on (someone or something) n.
|
|
292 |
Idioms |
(birine/bir şeye) karşı üstünlük |
the edge on (someone or something) n.
|
|
293 |
Idioms |
(birine/bir şeye) karşı avantaj |
an edge over (someone or something) n.
|
|
294 |
Idioms |
(birine/bir şeye) karşı üstünlük |
an edge over (someone or something) n.
|
|
295 |
Idioms |
(birine/bir şeye) karşı avantaj |
the edge over (someone or something) n.
|
|
296 |
Idioms |
(birine/bir şeye) karşı üstünlük |
the edge over (someone or something) n.
|
|
297 |
Idioms |
(birine/bir şeye) karşı üstünlük |
precedence over (someone or something) n.
|
|
298 |
Idioms |
(birine/bir şeye) karşı ağır basma |
precedence over (someone or something) n.
|
|
299 |
Idioms |
(birine/bir şeye) karşı öncelik |
precedence over (someone or something) n.
|
|
300 |
Idioms |
(birine/bir şeye karşı) bir avantaj elde etmek/avantajlı duruma geçmek |
get the drop on (someone or something) v.
|
|
301 |
Idioms |
(birine/bir şeye karşı) bir avantaj elde etmek/avantajlı duruma geçmek |
have the drop on (someone or something) v.
|
|
302 |
Idioms |
birine/bir şeye karşı bir şey yöneltmek |
direct something against someone or something v.
|
|
303 |
Idioms |
birine/bir şeye karşı bir şey doğrultmak |
direct something against someone or something v.
|
|
304 |
Idioms |
birine/bir şeye karşı olumsuz bir şey yöneltmek |
direct something against someone or something v.
|
|
305 |
Idioms |
birine/bir şeye karşı eleştiri yöneltmek |
direct something against someone or something v.
|
|
306 |
Idioms |
birine/bir şeye karşı silah doğrultmak |
direct something against someone or something v.
|
|
307 |
Idioms |
(birine/bir şeye) karşı avantaj elde etmek |
get one up on (someone or something) v.
|
|
308 |
Idioms |
(birine/bir şeye) karşı avantaj kazanmak |
get one up on (someone or something) v.
|
|
309 |
Idioms |
(birine/bir şeye) karşı üstünlük elde etmek |
get one up on (someone or something) v.
|
|
310 |
Idioms |
(birine/bir şeye) karşı üstünlük sağlamak |
get one up on (someone or something) v.
|
|
311 |
Idioms |
(birine/bir şeye) karşı avantajlı durumda olmak |
get the weather gage of (someone or something) v.
|
|
312 |
Idioms |
(birine) (bir şeye/birine) karşı avantaj sağlamak |
give (one) the inside track v.
|
|
313 |
Idioms |
(birine) (bir şeye/birine) karşı üstünlük vermek |
give (one) the inside track v.
|
|
314 |
Idioms |
birine/bir şeye karşı pes etmek |
give oneself over to someone or something v.
|
|
315 |
Idioms |
(birine/bir şeye) karşı kesin bir suçlayıcı kanıtı olmamak |
have got nothing on (someone or something) v.
|
|
316 |
Idioms |
(birine/bir şeye) karşı taş kalpli olmak |
harden (one's) heart against (someone or something) v.
|
|
317 |
Idioms |
(birine/bir şeye) karşı kalbini taşlaştırmak |
harden (one's) heart against (someone or something) v.
|
|
318 |
Idioms |
(birine/bir şeye) karşı iyilik ve merhamet hissetmeyi bırakmak |
harden (one's) heart against (someone or something) v.
|
|
319 |
Idioms |
(birine/bir şeye) karşı kalbinin taşlaşmasına sebep olmak |
harden (one's) heart against (someone or something) v.
|
|
320 |
Idioms |
(birine/bir şeye) karşı taş kalpli olmasına sebep olmak |
harden (one's) heart against (someone or something) v.
|
|
321 |
Idioms |
birine/bir şeye karşı hissizleşmek |
harden your heart against somebody/something v.
|
|
322 |
Idioms |
(birine/bir şeye) karşı avantaj sağlamak |
have the wood on (someone or something) [australia/new zealand] v.
|
|
323 |
Idioms |
erken davranarak (birine/bir şeye) karşı avantaj sağlamak |
steal a march over (someone or something) v.
|
|
324 |
Idioms |
(birine/bir şeye) karşı beklenmedik bir avantaj elde etmek |
steal a march over (someone or something) v.
|
|
325 |
Idioms |
erken davranarak (birine/bir şeye) karşı avantaj sağlamak |
steal a march upon (someone or something) v.
|
|
326 |
Idioms |
(birine/bir şeye) karşı beklenmedik bir avantaj elde etmek |
steal a march upon (someone or something) v.
|
|
327 |
Idioms |
erken davranarak (birine/bir şeye) karşı avantaj sağlamak |
steal the march over (someone or something) v.
|
|
328 |
Idioms |
(birine/bir şeye) karşı beklenmedik bir avantaj elde etmek |
steal the march over (someone or something) v.
|
|
329 |
Idioms |
erken davranarak (birine/bir şeye) karşı avantaj sağlamak |
steal the march upon (someone or something) v.
|
|
330 |
Idioms |
(birine/bir şeye) karşı beklenmedik bir avantaj elde etmek |
steal the march upon (someone or something) v.
|
|
331 |
Idioms |
(birine/bir şeye karşı) küçümseyici/aşağılayıcı tavır sergilemek |
stick out (one's) tongue at (someone or something) v.
|
|
332 |
Idioms |
(birine/bir şeye) karşı yasal süreç başlatmak |
take (someone or something) to law v.
|
|
333 |
Idioms |
birine/bir şeye karşı çıkmak |
take somebody/something to the mat [us] v.
|
|
334 |
Idioms |
(birine/bir şeye) karşı laubali davranmak |
take liberties with (someone or something) v.
|
|
335 |
Idioms |
(birine/bir şeye) karşı uygunsuz davranmak |
take liberties with (someone or something) v.
|
|
336 |
Idioms |
(birine/bir şeye) karşı kin gütmek |
harbor ill will toward (someone or something) v.
|
|
337 |
Idioms |
(birine/bir şeye) karşı kin beslemek/duymak |
harbor ill will toward (someone or something) v.
|
|
338 |
Idioms |
(birine/bir şeye) karşı düşmanlık beslemek |
harbor ill will toward (someone or something) v.
|
|
339 |
Idioms |
(birine/bir şeye) karşı garezi olmak |
harbor ill will toward (someone or something) v.
|
|
340 |
Idioms |
(birine/bir şeye) inatla karşı durmak |
make a dead set upon (someone or something) [obsolete] v.
|
|
341 |
Idioms |
(birine/bir şeye) karşı hile yapmak |
stack the cards (against someone or something) v.
|
|
342 |
Idioms |
(kendini birine/bir şeye) karşı şefkat duymaktan alıkoymak |
steel (one's) heart against (someone or something) v.
|
|
343 |
Idioms |
(kendini birine/bir şeye) karşı şefkat/merhamet duymaktan alıkoymak |
steel (one's) heart against (someone or something) v.
|
|
344 |
Idioms |
(birine/bir şeye) karşı taş kalpli olmak |
steel (one's) heart against (someone or something) v.
|
|
345 |
Idioms |
(birine/bir şeye) karşı merhametsiz olmak |
steel (one's) heart against (someone or something) v.
|
|
346 |
Idioms |
(birine/bir şeye) karşı şefkatsiz olmak |
steel (one's) heart against (someone or something) v.
|
|
347 |
Idioms |
(birine/bir şeye) karşı sevgisiz olmak |
steel (one's) heart against (someone or something) v.
|
|
348 |
Idioms |
(birine/bir şeye) karşı kalpsiz olmak |
steel (one's) heart against (someone or something) v.
|
|
349 |
Idioms |
(birine/bir şeye) karşı acımasız olmak |
steel (one's) heart against (someone or something) v.
|
|
350 |
Idioms |
(birine/bir şeye) karşı olmak |
be against (someone or something) v.
|
|
351 |
Idioms |
(birine/bir şeye) karşı çıkmak |
be against (someone or something) v.
|
|
352 |
Idioms |
(birine/bir şeye) tamamen karşı olmak |
be dead set against (someone or something) v.
|
|
353 |
Idioms |
(birine/bir şeye) karşı tetikte olmak |
be on the watch (for someone or something) v.
|
|
354 |
Idioms |
(birine/bir şeye) karşı nöbette olmak |
be on the watch (for someone or something) v.
|
|
355 |
Idioms |
(birine/bir şeye) karşı dikkatli olmak |
be on the watch (for someone or something) v.
|
|
356 |
Idioms |
(birine/bir şeye) karşı gözünü açık tutmak |
be on the watch (for someone or something) v.
|
|
357 |
Idioms |
(birine/bir şeye) karşı avantajlı durumunu hep korumak |
be one jump ahead (of somebody/something) v.
|
|
358 |
Idioms |
(birine/bir şeye) karşı avantajlı durumunu hep korumak |
stay one jump ahead (of somebody/something) v.
|
|
359 |
Idioms |
(birine/bir şeye) karşı uyanık olmak |
be wise to (someone or something) v.
|
|
360 |
Idioms |
(birine/bir şeye) karşı uyanık olmak |
be/get wise to somebody/something v.
|
|
361 |
Idioms |
(birine/bir şeye) karşı avantajlı durumunu korumak |
be one jump ahead (of somebody/something) v.
|
|
362 |
Idioms |
(birine/bir şeye) karşı üstteki/öndeki pozisyonunu/konumunu korumak |
be one jump ahead (of somebody/something) v.
|
|
363 |
Idioms |
(birine/bir şeye) karşı avantajlı durumunu korumak |
stay one jump ahead (of somebody/something) v.
|
|
364 |
Idioms |
(birine/bir şeye) karşı üstteki/öndeki pozisyonunu/konumunu korumak |
stay one jump ahead (of somebody/something) v.
|
|
365 |
Idioms |
(birine/bir şeye) karşı sözünü tutmamak |
break faith with (someone or something) v.
|
|
366 |
Idioms |
(birine/bir şeye) karşı kanıtları toparlamak |
build a case against (someone or something) v.
|
|
367 |
Idioms |
(birine/bir şeye) karşı kanıtları bir araya getirmek |
build a case against (someone or something) v.
|
|
368 |
Idioms |
(birine/bir şeye) karşı savaş açmak |
declare war against (someone or something) v.
|
|
369 |
Idioms |
(birine/bir şeye) karşı savaş ilan etmek |
declare war against (someone or something) v.
|
|
370 |
Idioms |
(birine/bir şeye) karşı mücadele başlatmak |
declare war against (someone or something) v.
|
|
371 |
Idioms |
(birine/bir şeye) karşı antenlerini açık tutmak |
put out (some) feelers (on someone or something) v.
|
|
372 |
Idioms |
(birine/bir şeye) acımasızca girişmek/karşı koymak |
fight (someone or something) tooth and claw v.
|
|
373 |
Idioms |
(birine/bir şeye) karşı son derece çetin bir mücadele vermek |
fight (someone or something) tooth and claw v.
|
|
374 |
Idioms |
(birine/bir şeye) karşı kana kan dişe diş mücadele etmek |
fight (someone or something) tooth and claw v.
|
|
375 |
Idioms |
(birine/bir şeye) karşı dişiyle tırnağıyla çabalamak |
fight (someone or something) tooth and claw v.
|
|
376 |
Idioms |
birine/bir şeye şiddetle karşı çıkmak |
fly in the face of someone or something v.
|
|
377 |
Idioms |
birine/bir şeye karşı gelmek |
fly in the face of someone or something v.
|
|
378 |
Idioms |
birine/bir şeye şiddetle karşı çıkmak |
fly in the teeth of someone or something v.
|
|
379 |
Idioms |
birine/bir şeye karşı gelmek |
fly in the teeth of someone or something v.
|
|
380 |
Idioms |
birini/bir şeyi başka birine/bir şeye karşı kayırmak |
make fish of one and fowl of another v.
|
|
381 |
Idioms |
birini/bir şeyi başka birine/bir şeye karşı kayırmak |
make fish of one and fowl of the other v.
|
|
382 |
Idioms |
(birine/bir şeye) karşı kanıt toplamak |
gather a case against (someone or something) v.
|
|
383 |
Idioms |
(birine/bir şeye) karşı kanıtları bir araya getirmek |
gather a case against (someone or something) v.
|
|
384 |
Idioms |
(birine/bir şeye) karşı avantajı ele geçirmek |
get an edge on (someone or something) v.
|
|
385 |
Idioms |
(birine/bir şeye) karşı avantaj sağlamak |
get an edge on (someone or something) v.
|
|
386 |
Idioms |
(birine/bir şeye) karşı avantaj elde etmek |
get an edge on (someone or something) v.
|
|
387 |
Idioms |
(birine/bir şeye) karşı avantajlı durumda olmak |
get an edge on (someone or something) v.
|
|
388 |
Idioms |
(birine/bir şeye) karşı avantajı ele geçirmek |
get the edge on (someone or something) v.
|
|
389 |
Idioms |
(birine/bir şeye) karşı avantaj sağlamak |
get the edge on (someone or something) v.
|
|
390 |
Idioms |
(birine/bir şeye) karşı avantaj elde etmek |
get the edge on (someone or something) v.
|
|
391 |
Idioms |
(birine/bir şeye) karşı avantajlı durumda olmak |
get the edge on (someone or something) v.
|
|
392 |
Idioms |
(birine/bir şeye) karşı avantajı ele geçirmek |
get an edge over (someone or something) v.
|
|
393 |
Idioms |
(birine/bir şeye) karşı avantaj sağlamak |
get an edge over (someone or something) v.
|
|
394 |
Idioms |
(birine/bir şeye) karşı avantaj elde etmek |
get an edge over (someone or something) v.
|
|
395 |
Idioms |
(birine/bir şeye) karşı avantajlı durumda olmak |
get an edge over (someone or something) v.
|
|
396 |
Idioms |
(birine/bir şeye) karşı avantajı ele geçirmek |
get the edge over (someone or something) v.
|
|
397 |
Idioms |
(birine/bir şeye) karşı avantaj sağlamak |
get the edge over (someone or something) v.
|
|
398 |
Idioms |
(birine/bir şeye) karşı avantaj elde etmek |
get the edge over (someone or something) v.
|
|
399 |
Idioms |
(birine/bir şeye) karşı avantajlı durumda olmak |
get the edge over (someone or something) v.
|
|
400 |
Idioms |
(birine/bir şeye) karşı uyanık olmak |
get hip to (someone or somebody) v.
|
|
401 |
Idioms |
(birine/bir şeye) karşı avantaj elde etmek |
get the best of (someone or something) v.
|
|
402 |
Idioms |
birine/bir şeye karşı avantaj elde etmek |
get the better of somebody/something v.
|
|
403 |
Idioms |
(birine/bir şeye) karşı avantaj elde etmek |
get the jump on (someone or something) v.
|
|
404 |
Idioms |
(birine/bir şeye karşı) büyük avantaj sağlamak |
get the upper hand on (someone or something) v.
|
|
405 |
Idioms |
(birine/bir şeye karşı) üstün çıkmak/üstünlük sağlamak |
get the upper hand on (someone or something) v.
|
|
406 |
Idioms |
(birine/bir şeye karşı) galip gelmek |
get the upper hand on (someone or something) v.
|
|
407 |
Idioms |
(birini birine/bir şeye) karşı avantajlı konuma getirmek |
give (one) a jump on (someone or something) v.
|
|
408 |
Idioms |
(birini birine/bir şeye) karşı üstün bir konuma getirmek |
give (one) a jump on (someone or something) v.
|
|
409 |
Idioms |
(birini birine/bir şeye) karşı bir adım öne geçirmek |
give (one) a jump on (someone or something) v.
|
|
410 |
Idioms |
(birini birine/bir şeye) karşı avantajlı konuma getirmek |
give (one) the jump on (someone or something) v.
|
|
411 |
Idioms |
(birini birine/bir şeye) karşı üstün bir konuma getirmek |
give (one) the jump on (someone or something) v.
|
|
412 |
Idioms |
(birini birine/bir şeye) karşı bir adım öne geçirmek |
give (one) the jump on (someone or something) v.
|
|
413 |
Idioms |
(birini birine/bir şeye) karşı üstün bir konuma getirmek |
give (one) an advantage over (someone or something) v.
|
|
414 |
Idioms |
(birini birine/bir şeye) karşı bir adım öne geçirmek |
give (one) an advantage over (someone or something) v.
|
|
415 |
Idioms |
(birini birine/bir şeye) karşı üstün bir konuma getirmek |
give (one) the advantage over (someone or something) v.
|
|
416 |
Idioms |
(birini birine/bir şeye) karşı bir adım öne geçirmek |
give (one) the advantage over (someone or something) v.
|
|
417 |
Idioms |
(birini birine/bir şeye) karşı üstün bir konuma getirmek |
give (one) an edge on (someone or something) v.
|
|
418 |
Idioms |
(birini birine/bir şeye) karşı bir adım öne geçirmek |
give (one) an edge on (someone or something) v.
|
|
419 |
Idioms |
(birini birine/bir şeye) karşı üstün bir konuma getirmek |
give (one) the edge on (someone or something) v.
|
|
420 |
Idioms |
(birini birine/bir şeye) karşı bir adım öne geçirmek |
give (one) the edge on (someone or something) v.
|
|
421 |
Idioms |
(birini birine/bir şeye) karşı üstün bir konuma getirmek |
give (one) an edge over (someone or something) v.
|
|
422 |
Idioms |
(birini birine/bir şeye) karşı bir adım öne geçirmek |
give (one) an edge over (someone or something) v.
|
|
423 |
Idioms |
(birini birine/bir şeye) karşı üstün bir konuma getirmek |
give (one) the edge over (someone or something) v.
|
|
424 |
Idioms |
(birini birine/bir şeye) karşı bir adım öne geçirmek |
give (one) the edge over (someone or something) v.
|
|
425 |
Idioms |
(birine/bir şeye) karşı çok nazik ve hassas davranmak |
handle (someone or something) with kid gloves v.
|
|
426 |
Idioms |
(birine/bir şeye) karşı itina ile davranmak |
handle (someone or something) with kid gloves v.
|
|
427 |
Idioms |
(birine/bir şeye) karşı kin gütmek |
harbor ill will against (someone or something) v.
|
|
428 |
Idioms |
(birine/bir şeye) karşı kin beslemek/duymak |
harbor ill will against (someone or something) v.
|
|
429 |
Idioms |
(birine/bir şeye) karşı düşmanlık beslemek |
harbor ill will against (someone or something) v.
|
|
430 |
Idioms |
(birine/bir şeye) karşı garezi olmak |
harbor ill will against (someone or something) v.
|
|
431 |
Idioms |
birine/bir şeye karşı taş kalpsizleşmek |
harden your heart against somebody/something v.
|
|
432 |
Idioms |
(birine/bir şeye karşı) yeterli kanıta/delile sahip olmak |
have a case (against someone or something) v.
|
|
433 |
Idioms |
(birine/bir şeye) karşı olmak |
have a down on (someone or something) v.
|
|
434 |
Idioms |
(birine/bir şeye) karşı çekimser olmak |
have a down on (someone or something) v.
|
|
435 |
Idioms |
birine/bir şeye karşı olmak |
have a down on someone/something v.
|
|
436 |
Idioms |
birine/bir şeye karşı çekimser olmak |
have a down on someone/something v.
|
|
437 |
Idioms |
birine/bir şeye karşı olmak |
have a downer on someone/something [uk] v.
|
|
438 |
Idioms |
birine/bir şeye karşı çekimser olmak |
have a downer on someone/something [uk] v.
|
|
439 |
Idioms |
birine/bir şeye karşı zaafı olmak |
have a soft spot for someone/something v.
|
|
440 |
Idioms |
birine/bir şeye karşı zaafı olmak |
have a soft spot for somebody/something v.
|
|
441 |
Idioms |
(birine/bir şeye) karşı zaafı olmak |
have a weak spot for (someone or something) v.
|
|
442 |
Idioms |
(birine/bir şeye) karşı zaafı olmak |
have a weakness for someone or something v.
|
|
443 |
Idioms |
(birine/bir şeye) karşı avantaj kazanmak |
have an edge over (someone or something) v.
|
|
444 |
Idioms |
(birine/bir şeye) karşı avantajlı olmak |
have an edge over (someone or something) v.
|
|
445 |
Idioms |
(birine/bir şeye) karşı avantajlı durumda olmak |
have an edge over (someone or something) v.
|
|
446 |
Idioms |
(birine/bir şeye) karşı üstünlük kazanmak |
have an edge over (someone or something) v.
|
|
447 |
Idioms |
(birine/bir şeye) karşı üstünlük sağlamak |
have an edge over (someone or something) v.
|
|
448 |
Idioms |
(birine/bir şeye) karşı avantaj kazanmak |
have the edge over (someone or something) v.
|
|
449 |
Idioms |
(birine/bir şeye) karşı avantajlı olmak |
have the edge over (someone or something) v.
|
|
450 |
Idioms |
(birine/bir şeye) karşı avantajlı durumda olmak |
have the edge over (someone or something) v.
|
|
451 |
Idioms |
(birine/bir şeye) karşı üstünlük kazanmak |
have the edge over (someone or something) v.
|
|
452 |
Idioms |
(birine/bir şeye) karşı üstünlük sağlamak |
have the edge over (someone or something) v.
|
|
453 |
Idioms |
(birine/bir şeye) karşı avantaj sağlamak |
have the edge on (someone or something) v.
|
|
454 |
Idioms |
birine/bir şeye karşı avantaj sağlamak |
have an edge on/over somebody/something v.
|
|
455 |
Idioms |
birine/bir şeye karşı avantaj sağlamak |
have the edge on/over somebody/something v.
|
|
456 |
Idioms |
(birine/bir şeye) karşı uyanık/tetikte olmak |
keep (one's) eye out for (someone or something) v.
|
|
457 |
Idioms |
(birine/bir şeye) karşı gözünü dört açmak |
keep (one's) eye out for (someone or something) v.
|
|
458 |
Idioms |
(birine/bir şeye) karşı uyanık/tetikte olmak |
keep (one's) eyes out (for someone or something) v.
|
|
459 |
Idioms |
(birine/bir şeye) karşı gözünü dört açmak |
keep (one's) eyes out (for someone or something) v.
|
|
460 |
Idioms |
(birine/bir şeye) karşı uyanık/tetikte olmak |
keep (one's) eyes skinned (for someone or something) v.
|
|
461 |
Idioms |
(birine/bir şeye) karşı gözünü dört açmak |
keep (one's) eyes skinned (for someone or something) v.
|
|
462 |
Idioms |
(birine/bir şeye) karşı uyanık/tetikte olmak |
keep (one's) eye skinned (for someone or something) v.
|
|
463 |
Idioms |
(birine/bir şeye) karşı gözünü dört açmak |
keep (one's) eye skinned (for someone or something) v.
|
|
464 |
Idioms |
(birine/bir şeye) karşı uyanık/tetikte olmak |
keep a sharp lookout (for something or someone) v.
|
|
465 |
Idioms |
(birine/bir şeye) karşı gözünü dört açmak |
keep a sharp lookout (for something or someone) v.
|
|
466 |
Idioms |
(birine/bir şeye) karşı gözünü açmak |
keep an eye out for (someone or something) v.
|
|
467 |
Idioms |
(birine/bir şeye) karşı gözü açık olmak |
keep an eye out for (someone or something) v.
|
|
468 |
Idioms |
(birine/bir şeye) karşı uyanık olmak |
keep an eye out for (someone or something) v.
|
|
469 |
Idioms |
(birine/bir şeye) karşı dikkatli olmak |
keep an eye out for (someone or something) v.
|
|
470 |
Idioms |
(birine/bir şeye) karşı gözünü dört açmak |
keep an eye out for (someone or something) v.
|
|
471 |
Idioms |
(birine/bir şeye) karşı gözünü açmak |
keep an eye peeled (for something or someone) v.
|
|
472 |
Idioms |
(birine/bir şeye) karşı gözü açık olmak |
keep an eye peeled (for something or someone) v.
|
|
473 |
Idioms |
(birine/bir şeye) karşı uyanık olmak |
keep an eye peeled (for something or someone) v.
|
|
474 |
Idioms |
(birine/bir şeye) karşı dikkatli olmak |
keep an eye peeled (for something or someone) v.
|
|
475 |
Idioms |
(birine/bir şeye) karşı gözünü dört açmak |
keep an eye peeled (for something or someone) v.
|
|
476 |
Idioms |
(birine/bir şeye) karşı sadakatini korumak/sözünü tutmak |
keep faith with (someone or something) v.
|
|
477 |
Idioms |
(birine/bir şeye) karşı saldırıda bulunmak |
make a dead set at (someone or something) [obsolete] v.
|
|
478 |
Idioms |
(birine/bir şeye) karşı çıkmak |
make a dead set at (someone or something) [obsolete] v.
|
|
479 |
Idioms |
(birine/bir şeye) inatla karşı durmak |
make a dead set at (someone or something) [obsolete] v.
|
|
480 |
Idioms |
(birinin birine/bir şeye) karşı gözünü açmak |
open (one's) eyes to (someone or something) v.
|
|
481 |
Idioms |
(birine/bir şeye) karşı uyanık olmak |
pay attention (to someone or something) v.
|
|
482 |
Idioms |
(birine/bir şeye) karşı takdir nişanesi göstermek |
pay tribute to (someone or something) v.
|
|
483 |
Idioms |
(birine/bir şeye) karşı sorumsuzca/düşüncesizce davranmak |
play fast and loose (with someone or something) v.
|
|
484 |
Idioms |
(birine/bir şeye) karşı ses/sesini çıkarmak |
raise a voice against (someone or something) v.
|
|
485 |
Idioms |
(birine/bir şeye) karşı koymak/çıkmak |
raise a voice against (someone or something) v.
|
|
486 |
Idioms |
(birine/bir şeye) karşı ses/sesini çıkarmak |
raise one's voice against (someone or something) v.
|
|
487 |
Idioms |
(birine/bir şeye) karşı koymak/çıkmak |
raise one's voice against (someone or something) v.
|
|
488 |
Idioms |
(birine/bir şeye) karşı çıkmak |
aise an objection (to someone or something) v.
|
|
489 |
Idioms |
(birine/bir şeye) karşı kulaklarını tıkamak |
shut (one's) ears to (someone or something) v.
|
|
490 |
Idioms |
(birine/bir şeye karşı) hile yapmak |
stack the deck (against) (someone or something) v.
|
|
491 |
Idioms |
(birine/bir şeye karşı) haksız avantaj sağlamak |
stack the deck (against) (someone or something) v.
|
|
492 |
Idioms |
hile yaparak (birine/bir şeye karşı) avantaj sağlamak |
stack the deck (against) (someone or something) v.
|
|
493 |
Idioms |
(birine/bir şeye) karşı hile yapmak |
stack the odds against (someone or something) v.
|
|
494 |
Idioms |
(birine/bir şeye) karşı haksız avantaj sağlamak |
stack the odds against (someone or something) v.
|
|
495 |
Idioms |
hile yaparak (birine/bir şeye) karşı avantaj sağlamak |
stack the odds against (someone or something) v.
|
|
496 |
Idioms |
erken davranarak (birine/bir şeye) karşı avantaj sağlamak |
steal a march on (someone or something) v.
|
|
497 |
Idioms |
erken davranarak (birine/bir şeye) karşı avantaj sağlamak |
steal the march on (someone or something) v.
|
|
498 |
Idioms |
(birine/bir şeye karşı) küçümseyici/aşağılayıcı tavır sergilemek |
stick (one's) tongue out at (someone or something) v.
|
|
499 |
Idioms |
(birine/bir şeye) karşı yasal süreç başlatmak |
take (someone or something) to court v.
|
|
500 |
Idioms |
(birine/bir şeye) karşı durmak |
take a stand against (someone or something) v.
|
|