durup durup - Turco Inglés Diccionario
Historia

durup durup



Significados de "durup durup" en diccionario inglés turco : 2 resultado(s)

Turco Inglés
General
durup durup from time to time adv.
durup durup now and then adv.

Significados de "durup durup" con otros términos en diccionario inglés turco: 124 resultado(s)

Turco Inglés
General
asılı durup sallanma dangling n.
durup dinlenmeden orada burada gezinen kimse rolling stone n.
mağaza önünde durup içeriye müşteri çekmeye çalışan kimse barker n.
mağaza önünde durup içeriye müşteri çekmeye çalışan kimse booster n.
mağaza önünde durup içeriye müşteri çekmeye çalışan kimse plugger n.
mağaza önünde durup içeriye müşteri çekmeye çalışan kimse promoter n.
kaza yerinde durup olanlarını izleyen tipler gawker n.
yolda yürürüken durup inşaat çalışmalarını veya yıkım işlemlerini seyreden yaya sidewalk superintendent n.
durup dinlenmeden çalışmak burn the candle at both ends v.
asılı durup sallanmak dangle v.
durup durup bakmak keep looking at someone every so often v.
durup düşünmek think twice v.
durup düşünmek contemplate again v.
durup düşünmek reconsider v.
durup düşünmek rethink v.
durup düşünmek consider again v.
durup dinlenmeden konuşmak talk away v.
bir dakika durup düşünmesini sağlamak give someone pause v.
durup bir şeyi yapmak stop to do something v.
durup gitmemek gib v.
avlanma sırasında bir engelde durup atılmadan önce göz gezdirmek crane v.
durup yine işleyen intermittent adj.
asılı durup sallanan underhung adj.
durup dinlenmeden without a break adv.
durup dururken for no reason adv.
durup dinlenmeksizin at a stretch adv.
durup dinlenmeden on and on adv.
durup dururken with no reason adv.
durup dururken without provocation adv.
durup dururken suddenly adv.
durup dururken unexpectedly adv.
durup dururken abruptly adv.
durup dinlenmeden at a stretch adv.
asılı durup sallanarak adangle adv.
asılı durup sallanarak dingle-dangle adv.
durup dururken sudden adv.
Phrasals
bir durup bir kalkarak/dura kalka ilerlemek/gitmek bump along v.
bir durup bir kalkarak/dura kalka yol almak bump along v.
(bir şey üzerinde) durup dinlenmeden çalışmak labor away (at something) v.
(olan bir şeyi) öylece durup seyretmek look on as (something happens) v.
Phrases
durup dururken out of the blue expr.
Proverb
hiçbir şey durup dururken (durduk yere) olmaz nothing comes of nothing
fırsatlar ve zaman durup beklemez time and tide wait for no one
bazen aktif olmak istesen de durup beklemen gerekir they also serve who only stand and wait
durup beklemek de bir iştir they also serve who only stand and wait
bazen bir şey yapmak istesen de durup sabırla beklemen gerekir they also serve who only stand and wait
Colloquial
durup düşünme gut check n.
durup gözden geçirme gut check n.
insanların belli bir süre bir manken gibi hareketsiz durup hareketli bir kamera vasıtasyla bu anların filme alındığı bir internet video virali mannequin challenge n.
durup dururken bir şey yapmak/söylemek turn round and do something v.
durup dururken bir şey yapmak/söylemek turn around and do something v.
durup dururken just like that expr.
durup dinlenmeden at a stretch expr.
durup dururken up and expr.
herkes durup dinlesin! stop the presses! hold everything! expr.
bir durup düşünelim hold the phone exclam.
Idioms
sahnenin gerisinde durup diğer oyuncuları sırtları seyirciye dönük olmaya zorlayan oyuncu back-cloth star n.
fon önünde durup dikkatleri üzerine çeken oyuncu back-cloth star n.
durup dinlenme/düşünme breathing spell n.
durup dinlenmeden/bıkıp usanmadan çalışmak burn both ends of the candle v.
durup hayatın akışını seyretmek watch the world go by v.
durup insanların geliş gidişlerini/ne yaptıklarını seyretmek watch the world go by v.
durup hayatın akışını izlemek watch the world go by v.
durup insanların geliş gidişlerini/ne yaptıklarını izlemek watch the world go by v.
bir an için durup derinlemesine düşünmek turn down a glass v.
bir an durup düşünmek step back v.
bir an durup düşünmek take a step back v.
durup düşünmesine neden olmak give pause to somebody v.
durup düşünmesine neden olmak give someone pause for thought v.
durup düşünüp yapmamaya karar vermek think better of v.
durup düşünmesine neden olmak give somebody pause v.
durup dinlenmeden çalışmak keep one's nose to the grindstone v.
karar vermeden durup düşünmek leave one's options open v.
karar vermeden durup düşünmek keep one's options open v.
sağlam durup gereken her şeyi yapmak stand and deliver v.
durup ters yöne doğru devam etmek reverse (one's) field v.
durup geriye doğru gitmek reverse (one's) field v.
durup dinlenmeden çalışmak have one's nose to the grindstone v.
boş boş durup bir şeyi beklemek loiter with intent [obsolete] [uk] v.
durup dururken dönmek/değişmek turn on a sixpence [uk] v.
durup dinlenmeden çalışmak burn one's candle at both ends v.
(bir araca durup benzin almadan) belli bir mesafe gidebilmek get (some kind of) mileage out of (something) v.
(birinin) durup düşünmesine neden olmak give (one) pause v.
(birinin) durup düşünmesine neden olmak give (one) pause for thought v.
(birinin) durup düşünmesine neden olmak give (somebody) pause for thought v.
(birinin) durup düşünmesine neden olmak give (somebody) pause v.
bir dakika durup düşünmesini sağlamak give pause v.
bir dakika durup düşünmesini sağlamak give pause for thought v.
(birinin) bir dakika durup düşünmesini sağlamak give (somebody) pause for thought v.
(birinin) bir dakika durup düşünmesini sağlamak give (somebody) pause v.
(birinin) bir dakika durup düşünmesini sağlamak give pause to (one) v.
birinin bir dakika durup düşünmesini sağlamak give pause to someone v.
birinin bir dakika durup düşünmesini sağlamak give pause to someone (for thought) v.
birinin bir dakika durup düşünmesini sağlamak give someone pause (for thought) v.
durup dinlenmeden çalışmak keep nose to the grindstone v.
anlık olarak durup düşünmek miss a beat v.
(bir şeyi) durup bir daha düşünmemek not give (something) a second thought v.
durup ters yöne doğru devam etmek reverse field v.
durup geriye doğru gitmek reverse field v.
hakkında durup düşünmek think twice about v.
bir şey/bir şey yapmak hakkında durup düşünmek think twice about something/about doing something v.
bir durup düşün take a beat expr.
durup dururken on a sixpence [uk] expr.
durup dururken on a tickey [south africa] expr.
durup dinlenmeden çalışan nose to the grindstone expr.
Speaking
insanlar durup dururken birbirlerinden ayrılmazlar people don't just break up with each other out of nowhere expr.
şimdi durup dururken nereden çıktı bu? what's this all about? expr.
şimdi durup dururken nereden çıktı bu? what the hell is this now? expr.
şimdi durup dururken nereden çıktı bu? where on earth did this come from now? expr.
şimdi durup dururken nereden çıktı bu? what's the meaning of this now? expr.
(şimdi durup dururken) nereden where on god's green earth? expr.
(şimdi durup dururken) nereden where on earth? expr.
Law
mağaza önünde durup içeriye müşteri çekmeye çalışan kimse barker n.
Technical
bir arada durup şeklini koruma özelliği eubstance n.
asılı durup sallanan underslung adj.
Marine
dekompresyon sürecinin güvenle gerçekleşmesi için dalgıcın çeşitli derinliklerde durup dinlenme aşam decompression tables n.
Medical
karın bölgesinde durup testis torbasına inmeyen (testis) undescended adj.
Basketball
top ile çember arasında durup hücumcuya topu aldırmamak için kapalı stens pozisyonunda bulunma overplay n.
Baseball
vurucunun arkasında durup topu tutan oyuncu backstop n.
vurucunun arkasında durup topu tutan oyuncu catcher n.
vurucunun arkasında durup topu tutmak backstop v.
Music
dansta bir ayak üstünde durup diğer ayağı ileri veya geri hareket ettirme coupee n.
Slang
bar önlerinde durup gelip geçen insanlara içeri almaya çalışan kimse spruiker n.
önde yürürken aniden durup arkadakini engelleyen kişi walk blocker n.