live in - Turco Inglés Diccionario
Historia

live in

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau


Significados de "live in" en diccionario turco inglés : 5 resultado(s)

Inglés Turco
General
live in v. yerleşmek
live in v. oturmak
Phrasals
live in v. (çalıştığı yerde) oturmak/yaşamak
Colloquial
live in v. birlikte yaşamak (evli olmadan)
live in v. dost hayatı yaşamak

Significados de "live in" con otros términos en diccionario inglés turco: 192 resultado(s)

Inglés Turco
General
the world we live in n. yaşadığımız dünya
live-in help n. yatılı yardımcı
live-in lover n. hayat arkadaşı
live-in nanny n. yatılı dadı
live in misery v. sefalet çekmek
live in a rented house v. kirada oturmak
live in want v. yoksulluk içinde yaşamak
live in poverty v. yoksulluk çekmek
live in sin v. nikahsız olarak beraber yaşamak
live in a world of one's own v. kendi dünyasında yaşamak
live in one's own world v. kendi aleminde yaşamak
live in luxury v. saltanat sürmek
live in luxury v. kont gibi yaşamak
live in seclusion v. inzivaya çekilmek
live in opulence v. bolluk içinde yaşamak
live in safety v. güvenle yaşamak
live in safety v. güven içinde yaşamak
live in safety v. güvenli biçimde yaşamak
live in fear for one's life v. öldürülme korkusuyla yaşamak
live in fear for one's life v. ölüm korkusuyla yaşamak
live in hard conditions v. zor şartlar altında yaşamak
begin to live in (a certain) way v. yol tutmak
live in (a certain) way v. yol tutmak
live in better conditions v. daha iyi şartlarda yaşamak
live in a city v. şehirde yaşamak
make it suitable to live in v. yaşanır kılmak
make it fit to live in v. yaşanır kılmak
live in a city with no coast v. denize kıyısı olmayan bir kentte yaşamak
live in a landlocked city v. denize kıyısı olmayan bir kentte yaşamak
live in an inland city v. denize kıyısı olmayan bir kentte yaşamak
live in the present v. zamanının insanı olmak
live life in the fast lane v. hızlı yaşamak
live in exile v. sürgünde yaşamak
live life in the fast lane v. uçlarda yaşamak
live life in the fast lane v. hayatı uçlarda yaşamak
live in the woods v. ormanda yaşamak
live in harmony v. ahenk içinde yaşamak
live in the shadow of guns v. silahların gölgesinde yaşamak
live in luxury v. lüks içinde yaşamak
live in the basement of the school v. okulun bodrumunda yaşamak
live in a village v. bir köyde yaşamak
live in fear v. korku içinde yaşamak
live together in harmony v. birlikte/beraber uyum içinde yaşamak
live in a small apartment v. küçük bir dairede oturmak
live in third world conditions v. üçüncü dünya ülkesi şartlarında yaşamak
live in the slums v. gecekondu mahallesinde yaşamak
live in the slums v. kenar mahallede yaşamak
live in a foreign country v. yabancı bir ülkede yaşamak
live in peace v. barış içinde yaşamak
live in the wild v. vahşi doğada yaşamak
live in the same town v. aynı şehirde yaşamak
live in a small flat v. küçük bir dairede oturmak
live in separate houses v. ayrı evlerde yaşamak
live in water v. suda yaşamak
live-in adj. işyerinde oturan
live-in adj. işyerinde oturmayı gerektiren (iş)
live-in adj. yatılı
live-in adj. aynı evde yaşayan
Proverb
people who live in glass houses shouldn't throw stones sırça köşkte oturan komşusuna taş atmamalı
people who live in glass houses shouldn't throw stones kişi kendinde herhangi bir kusur varken başkalarını aynı kusurla suçlamamalıdır
people who live in glass houses shouldn't throw stones dinime küfreden müslüman olsa
people who live in glass houses shouldn't throw stones dinime söven müslüman olsa
fools build houses and wise men live in them usta, yaptığı evde oturacak kadar zengin değildir
those who live in glass houses not throw stones sırça köşkte oturanlar başkalarına taş atmazlar
fools build houses and wise men live in them ustanın, inşa ettiği evde oturmaya gücü yetmez
fools build houses and wise men live in them usta, inşa ettiği evde oturamazmış
those who live in glass houses shouldn't throw stones sırça köşkte oturan komşusuna taş atmamalı
those who live in glass houses shouldn't throw stones kişi kendinde herhangi bir kusur varken başkalarını aynı kusurla suçlamamalıdır
those who live in glass houses shouldn't throw stones dinime küfreden müslüman olsa
those who live in glass houses shouldn't throw stones dinime söven müslüman olsa
Colloquial
live in the past v. geçmişte yaşamak
live in the past v. modern düşünmemek
live in squalor v. pislik içinde yaşamak
live in squalor v. sefalet içinde yaşamak
live in hope of v. umuduyla yaşamak
live in hope of v. ümidiyle yaşamak
Idioms
live in someone's pocket v. birisine maddi yönden bağımlı olmak
live in someone's pocket v. biriyle çok yakın ilişkiler içinde olmak
live in the lap of luxury v. bir eli yağda bir eli balda olmak
live in someone's pocket v. biriyle iç içe olmak
live in fear of v. çekinmek
live in the poorhouse v. darülacezeye düşmek
live in each other's pockets v. etle tırnak gibi olmak
live in an ivory tower v. hayaller aleminde yaşamak
live in a dream world v. hayal aleminde yaşamak
live in the poorhouse v. ele güne muhtaç olmak
live in a fool's paradise v. hayal dünyasında yaşamak
live in the best of both worlds v. her ikisinden de yararlanmak
live in a fantasy world v. fantezi dünyasında yaşamak
live in cloud-cuckoo land v. hayal dünyasında yaşamak
live in an ivory tower v. hayal aleminde yaşamak
live in a dream world v. hayal dünyasında yaşamak
live in each other's pockets v. içtikleri su ayrı gitmemek
live in cloud-cuckoo land v. olmayacak duaya amin demek
live in the lap of luxury v. lüks içinde yaşamak
live in fear of v. sürekli bir şeyden korkmak
live in a fool's paradise v. rüyalar aleminde yaşamak
live in fear of v. sürekli bir şeyin korkusuyla yaşamak
live in the boondocks v. taşrada yaşamak
live in the boonies v. taşrada yaşamak
live in hopes of v. ümidiyle/umuduyla yaşamak
live in cotton wool v. korunaklı bir yaşam sürmek
live in cotton wool v. pamuklara sarıp sarmalanmış bir biçimde yaşamak
live in cotton wool v. dert tasadan azade yaşamak
live in (one's) head rent-free v. (birinin) kafasında boşuna yer işgal etmek
live in (one's) head rent-free v. (birinin) kafasını kurcalamak
live in (one's) head rent-free v. (birinin) kafasına çok takılmak
live rent-free in (one's) head v. (birinin) kafasında boşuna yer işgal etmek
live rent-free in (one's) head v. (birinin) kafasını kurcalamak
live rent-free in (one's) head v. (birinin) kafasına çok takılmak
live in a glass house v. eleştirilerin hedefi olmak
live in a glass house v. eleştirilerin odağı olmak
live in a glass house v. eleştirilere karşı hassas olmak
live in a glass house v. eleştirilere karşı duyarlı olmak
live in a tree [old-fashioned] v. çok şanslı olmak
live in a tree [old-fashioned] v. bahtı açık olmak
live in clover v. zenginlik/bolluk bereket içinde yaşamak
live in clover v. refah içinde yaşamak
live in clover v. bir eli yağda bir eli balda yaşamak
live in clover v. yediği önünde yemediği arkasında bir hayat sürmek
live in clover v. rahat bir hayat yaşamak
live in clover v. refah düzeyi yüksek bir hayat yaşamak
live in an ivory tower v. hayal aleminde olmak/yaşamak
live in an ivory tower v. gerçeklerden uzak/uzakta yaşamak
live in an ivory tower v. gerçeklerden bihaber olmak
live in an ivory tower v. fil dişi kuleden bakmak
live in one's ivory tower v. hayal aleminde olmak/yaşamak
live in one's ivory tower v. gerçeklerden uzak/uzakta yaşamak
live in one's ivory tower v. gerçeklerden bihaber olmak
live in one's ivory tower v. fil dişi kuleden bakmak
live in a world of your own v. kendi dünyasında yaşamak
live in a world of your own v. kendine ait bir dünyada yaşamak
live in a world of your own v. çevresiyle/dünyayla pek alakası olmamak
live in each other's pockets [uk] v. etle tırnak gibi olmak
live in each other's pockets [uk] v. içtikleri su ayrı gitmemek
live in each other's pockets [uk] v. yapışık ikizler gibi yaşamak
live in (one's) pocket v. biriyle iç içe olmak
live in (one's) pocket v. biriyle çok yakın ilişkiler içinde olmak
live in (one's) pocket v. dip dibe yaşamak/çalışmak
live in (one's) pocket v. etle tırnak gibi olmak
live in (one's) pocket v. içtikleri su ayrı gitmemek
live in (one's) pocket v. yapışık ikizler gibi yaşamak
live in (one's) pocket v. birisine maddi yönden bağımlı olmak
live in hope v. umudu olmak
live in hope v. umuduyla yaşamak
live in hope of (something) v. (bir şey) umuduyla yaşamak
live in hopes v. umudu olmak
live in hopes v. umuduyla yaşamak
live like a maggot in bacon v. lüks içinde yaşamak
live like a maggot in bacon v. bey gibi yaşamak
live like a maggot in bacon v. bir eli yağda bir eli balda yaşamak
live like a maggot in bacon v. bolluk içinde yaşamak
live like a maggot in bacon v. rahat ve sıkıntısız bir hayat sürmek
live in a bubble v. fanusta yaşamak
live in the poorhouse yoksulluk içinde yaşamak
live in the poorhouse yoksullar/düşkünler evinde yaşamak
Speaking
you gotta live in the moment n. anı yaşaman lazım
lions live in groups n. aslanlar sürüler halinde yaşar
lions live in herds n. aslanlar sürüler halinde yaşar
you gotta live in the moment expr. anı yaşamalısın
you gotta live in the moment expr. anı yaşaman gerek
we live in the same flat [uk] expr. aynı dairede yaşıyoruz
we live in the same apartment expr. aynı dairede yaşıyoruz
we live in the same apartment expr. aynı evde yaşıyoruz
we live in the same flat [uk] expr. aynı evde yaşıyoruz
do you live in berlin? expr. berlin'de mi yaşıyorsun?
I live in adana expr. ben adana'da yaşıyorum
I do not live in Istanbul expr. ben istanbul'da yaşamıyorum
I live in germany expr. ben almanya'da yaşıyorum
I live in izmir expr. ben izmir'de yaşıyorum
I live in istanbul expr. ben istanbul'da yaşıyorum
I live in ankara expr. ben ankara'da yaşıyorum
which city do you live in? expr. hangi şehirde yaşıyorsun?
which city do you live in? expr. hangi şehirde yaşıyorsunuz?
what city do you live in? expr. hangi şehirde yaşıyorsunuz?
what city do you live in? expr. hangi şehirde yaşıyorsun?
people will live in space expr. insanlar uzayda yaşayacaklar
people will live in space expr. insanlar uzayda yaşayacak
I live in istanbul expr. istanbul'da yaşıyorum
people need money in order to live expr. insanlar yaşamak için paraya ihtiyaç duyarlar
I live in montreal expr. montreal'de yaşıyorum
what kind of house do you live in? expr. nasıl bir evde yaşıyorsun?
do you live in cyprus expr. kıbrıs'ta mı yaşıyorsun
do you live in cyprus? expr. kıbrıs'ta mı yaşıyorsun?
what kind of house do you live in? expr. nasıl bir evde yaşıyorsunuz?
do you live in the city or the country? expr. şehirde mi yaşıyorsun kırsalda mı?
which area of the city do you live in? expr. şehrin hangi bölgesinde yaşıyorsun?
I live in a city expr. şehirde yaşıyorum
I want to live in your country expr. senin ülkende yaşamak istiyorum
where do you live in turkey expr. türkiye'nin neresinde yaşıyorsun
what city do you live in? expr. yaşadığın şehir neresi?
which city do you live in? expr. yaşadığın şehir neresi?