|
Categoría |
Inglés |
Turco |
|
General |
|
1 |
General |
speaking n.
|
konuşma |
|
I shall keep my comments brief, for small groups have little speaking time.
Küçük grupların konuşma süresi az olduğu için yorumlarımı kısa tutacağım.
More Sentences
|
2 |
General |
generally speaking n.
|
genel anlamda |
|
The Salafranca report is, generally speaking, very comprehensive and quite ambitious.
Salafranca raporu genel anlamda çok kapsamlı ve oldukça iddialı.
More Sentences
|
3 |
General |
public speaking n.
|
topluluk önünde konuşma |
|
I'm not good at public speaking.
Topluluk önünde konuşmakta iyi değilimdir.
More Sentences
|
4 |
General |
french-speaking adj.
|
fransızca konuşan |
|
Are there any French-speaking doctors working here?
Burada çalışan Fransızca konuşan doktorlar var mı?
More Sentences
|
5 |
General |
french-speaking adj.
|
fransızca konuşulan |
|
Tom is learning French because he eventually wants to live in a French-speaking country.
Tom Fransızca öğreniyor çünkü sonunda Fransızca konuşulan bir ülkede yaşamak istiyor.
More Sentences
|
6 |
General |
english-speaking adj.
|
ingilizce konuşabilen |
|
If you can't go to an English-speaking country to study, perhaps you can find an English native speaker living nearby that can help you learn English.
Eğitim almak için İngilizce konuşulan bir ülkeye gidemiyorsanız, belki yakınlarda yaşayan ve İngilizce öğrenmenize yardımcı olabilecek ana dili İngilizce olan birini bulabilirsiniz.
More Sentences
|
7 |
General |
japanese-speaking adj.
|
japonca konuşan |
|
Is there a Japanese-speaking stewardess?
Japonca konuşan bir hostes var mı?
More Sentences
|
8 |
General |
german-speaking adj.
|
almanca konuşan |
|
At the neighbouring table sat a German-speaking couple.
Komşu masada Almanca konuşan bir çift oturuyordu.
More Sentences
|
9 |
General |
broadly speaking adv.
|
genellikle |
|
Broadly speaking, dogs are more faithful than cats.
Genellikle, köpekler kedilerden daha sadıktırlar.
More Sentences
|
10 |
General |
frankly speaking adv.
|
açıkçası |
|
Frankly speaking, I don't like the idea.
Açıkçası, bu fikirden hoşlanmadım.
More Sentences
|
11 |
General |
strictly speaking adv.
|
açıkçası |
|
Strictly speaking, she didn't like it at all, but she didn't say a thing.
Açıkçası hiç hoşuna gitmedi ama bir şey de söylemedi.
More Sentences
|
12 |
General |
speaking of which adv.
|
bu arada |
|
Speaking of which, check out Miley Cyrus over there.
Bu arada, şuradaki Miley Cyrus'a baksana.
More Sentences
|
13 |
General |
speaking of prep.
|
bahsederken |
|
Speaking of foreign languages, can you speak French?
Yabancı dillerden bahsederken, Fransızca konuşabilir misin?
More Sentences
|
14 |
General |
speaking interj.
|
olarak konuşmak gerekirse |
|
Personally speaking, I am not convinced that you are well informed.
Kişisel olarak konuşmak gerekirse iyi bilgilendirilmiş olduğunuza ikna olmadım.
More Sentences
|
Phrases |
|
15 |
Phrases |
frankly speaking expr.
|
dürüst olmak gerekirse |
|
Frankly speaking, I think he's a good boss.
Dürüst olmak gerekirse, onun iyi bir patron olduğunu düşünüyorum.
More Sentences
|
16 |
Phrases |
speaking of expr.
|
lafı açılmışken |
|
Speaking of which, check out Miley Cyrus over there.
Lafı açılmışken, şuradaki Miley Cyrus'a bak.
More Sentences
|
Colloquial |
|
17 |
Colloquial |
strictly speaking expr.
|
aslına bakarsan |
|
Strictly speaking, Chinese consists of hundreds of dialects.
Aslına bakarsan, Çinçe yüzlerce lehçeden oluşur.
More Sentences
|
18 |
Colloquial |
strictly speaking expr.
|
doğrusunu istersen |
|
Strictly speaking, he is not qualified for the job.
Doğrusunu istersen, o bu iş için uygun değil.
More Sentences
|
19 |
Colloquial |
speaking for myself expr.
|
kendim için konuşursam |
|
I can speak for myself.
Ben kendim için konuşabilirim.
More Sentences
|
20 |
Colloquial |
speaking of (something) expr.
|
(bir şeyden) bahsetmişken |
|
Speaking of generosity, check out what I got, Chelsea.
Cömertlikten bahsetmişken, bak bende ne var Chelsea.
More Sentences
|
|
Idioms |
|
21 |
Idioms |
on speaking terms expr.
|
(biriyle) selamlaşıp konuşan |
|
I am on speaking terms with Tom.
Tom'la selamlaşıp konuşuyoruz.
More Sentences
|
22 |
Idioms |
on speaking terms expr.
|
merhaba-merhaba düzeyinde |
|
I am on speaking terms with Tom.
Tom ile merhaba-merhaba düzeyinde tanışıyorum.
More Sentences
|
23 |
Idioms |
relatively speaking expr.
|
nispeten |
|
This increase will be still greater in the candidate countries, relatively speaking.
Nispeten konuşmak gerekirse, bu artış aday ülkelerde daha da fazla olacaktır.
More Sentences
|
Speaking |
|
24 |
Speaking |
frankly speaking expr.
|
açık konuşmak gerekirse |
|
This is, frankly speaking, go-it-alone irresponsibility.
Bu, açık konuşmak gerekirse, tek başına sorumsuzluktur.
More Sentences
|
25 |
Speaking |
technically speaking expr.
|
teknik olarak konuşursak |
|
Technically speaking there are vast sources of CO2 emissions and CO2 wells.
Teknik olarak konuşmak gerekirse, CO2 salınımının ve CO2 kuyularının geniş kaynakları vardır.
More Sentences
|
General |
|
26 |
General |
speaking n.
|
tekellüm |
|
27 |
General |
public speaking n.
|
kamuya yönelik konuşma |
|
28 |
General |
scientifically speaking n.
|
bilimsel olarak konuşmak gerekirse |
|
29 |
General |
way of speaking n.
|
söyleyiş |
|
30 |
General |
speaking n.
|
söyleme |
|
31 |
General |
speaking speed n.
|
konuşma hızı |
|
32 |
General |
english speaking countries n.
|
ingilizce konuşan ülkeler |
|
33 |
General |
french-speaking west n.
|
fransızca konuşulan batı |
|
34 |
General |
speaking skill n.
|
konuşma becerisi |
|
35 |
General |
time of speaking n.
|
konuşma zamanı |
|
36 |
General |
time of speaking n.
|
konuşma anı |
|
37 |
General |
arabic-speaking countries n.
|
arapça konuşulan ülkeler |
|
38 |
General |
loosely speaking n.
|
geniş anlamda konuşma |
|
39 |
General |
loosely speaking n.
|
detaya girmeden konuşma |
|
40 |
General |
listening and speaking n.
|
dinleme ve konuşma |
|
|
41 |
General |
style of speaking n.
|
konuşma üslubu |
|
42 |
General |
style of speaking n.
|
konuşma biçimi |
|
43 |
General |
manner of speaking n.
|
konuşma üslubu |
|
44 |
General |
manner of speaking n.
|
konuşma biçimi |
|
45 |
General |
selective speaking n.
|
seçici konuşma |
|
46 |
General |
evil speaking n.
|
başkaları hakkında kötü konuşma |
|
47 |
General |
a speaking acquaintance n.
|
selamdan öteye geçmeyen tanışıklık |
|
48 |
General |
a speaking acquaintance n.
|
tanışıklığı olma |
|
49 |
General |
home-speaking n.
|
doğrudan, etkili ve ikna edici konuşma |
|
50 |
General |
plain speaking n.
|
açık konuşma |
|
51 |
General |
public speaking n.
|
hatiplik |
|
52 |
General |
public speaking n.
|
retorik |
|
53 |
General |
public speaking n.
|
etkili konuşma sanatı |
|
54 |
General |
not to be on speaking terms v.
|
küsüşmek |
|
55 |
General |
stop speaking v.
|
susmak |
|
56 |
General |
be on speaking terms with v.
|
biriyle selamlaşıp konuşmak |
|
57 |
General |
be on speaking terms v.
|
konuşmak |
|
58 |
General |
excel at public speaking v.
|
topluluk/insanların/kalabalık önünde hitabeti/konuşma yapmakta iyi/olmak |
|
59 |
General |
be good at public speaking v.
|
topluluk/insanların/kalabalık önünde hitabeti/konuşma yapmakta iyi/olmak |
|
60 |
General |
be not on speaking terms v.
|
biriyle küs olmak |
|
61 |
General |
be not on speaking terms v.
|
biriyle dargın olmak |
|
62 |
General |
to never stop speaking highly of something/someone v.
|
anlata anlata bitirememek |
|
63 |
General |
can't help speaking highly of something/someone all the time v.
|
anlata anlata bitirememek |
|
64 |
General |
be on speaking terms v.
|
birbirini az tanımak |
|
65 |
General |
be on speaking terms v.
|
merhaba-merhaba düzeyinde olmak |
|
66 |
General |
speaking adj.
|
etkileyici |
|
67 |
General |
speaking adj.
|
canlı |
|
68 |
General |
speaking adj.
|
akıcı |
|
69 |
General |
speaking adj.
|
dokunaklı |
|
70 |
General |
evil-speaking adj.
|
kötüleyen |
|
71 |
General |
speaking adj.
|
konuşan |
|
72 |
General |
speaking adj.
|
berrak |
|
73 |
General |
portuguese speaking adj.
|
portekizce konuşan |
|
74 |
General |
non-turkish speaking adj.
|
türkçe konuşmayan |
|
75 |
General |
non-turkish speaking adj.
|
türkçe konuşamayan |
|
76 |
General |
russian-speaking adj.
|
rusça konuşan |
|
77 |
General |
russian-speaking adj.
|
rusça konuşulan |
|
78 |
General |
english-speaking adj.
|
ingilizce bilen |
|
79 |
General |
kannada-speaking adj.
|
kannada dilini konuşabilen |
|
80 |
General |
japanese-speaking adj.
|
japonca bilen |
|
|
81 |
General |
livonian-speaking adj.
|
livonyaca konuşabilen |
|
82 |
General |
plain-speaking adj.
|
açık konuşan |
|
83 |
General |
plain-speaking adj.
|
dobra konuşan |
|
84 |
General |
plain-speaking adj.
|
içten |
|
85 |
General |
plain-speaking adj.
|
samimi |
|
86 |
General |
italian-speaking adj.
|
italyanca konuşabilen |
|
87 |
General |
oscan-speaking adj.
|
oscan dilini konuşabilen |
|
88 |
General |
siouan-speaking adj.
|
siyu dilini bilen |
|
89 |
General |
siouan-speaking adj.
|
siyu dilini konuşan |
|
90 |
General |
siouan-speaking adj.
|
siyu dilinde iletişim kuran |
|
91 |
General |
slow-speaking adj.
|
yavaş konuşan |
|
92 |
General |
in a manner of speaking adv.
|
sözgelişi |
|
93 |
General |
anatomically speaking adv.
|
anatomik olarak konuşursak |
|
94 |
General |
broadly speaking adv.
|
kabaca |
|
95 |
General |
strictly speaking adv.
|
kurallara bakılırsa |
|
96 |
General |
broadly speaking adv.
|
yaklaşık |
|
97 |
General |
in a manner of speaking adv.
|
sözün gelişi |
|
98 |
General |
in a manner of speaking adv.
|
bir anlamda |
|
99 |
General |
in a manner of speaking adv.
|
bir manada |
|
100 |
General |
strictly speaking adv.
|
gerçekte |
|
101 |
General |
properly speaking adv.
|
gerçekte |
|
102 |
General |
properly speaking adv.
|
aslında |
|
103 |
General |
strictly speaking adv.
|
aslında |
|
104 |
General |
speaking of which adv.
|
tesadüfen |
|
105 |
General |
concretely speaking adv.
|
fiziksel anlamda konuşursak |
|
106 |
General |
frankly speaking adv.
|
doğrusu |
|
107 |
General |
strictly speaking adv.
|
doğrusu |
|
108 |
General |
speaking of prep.
|
demişken |
|
109 |
General |
speaking of prep.
|
tam sözederken |
|
Phrases |
|
110 |
Phrases |
speaking as someone expr.
|
yapmış/yaşamış biri olarak |
|
111 |
Phrases |
speaking as someone expr.
|
bu konudaki deneyimlerine/tecrübelerine göre |
|
112 |
Phrases |
frankly speaking expr.
|
açık söylemek gerekirse |
|
113 |
Phrases |
strictly speaking expr.
|
aslını söylemek gerekirse |
|
114 |
Phrases |
properly speaking expr.
|
aslını söylemek gerekirse |
|
115 |
Phrases |
speaking of expr.
|
bundan hazır söz etmişken |
|
116 |
Phrases |
speaking for myself expr.
|
bence |
|
117 |
Phrases |
speaking quite candidly expr.
|
doğruyu söylemek gerekirse |
|
118 |
Phrases |
speaking candidly expr.
|
dürüstçe söylemek gerekirse |
|
119 |
Phrases |
speaking of expr.
|
demişken |
|
120 |
Phrases |
speaking candidly expr.
|
dürüstçe söylemem gerekirse |
|
121 |
Phrases |
speaking quite candidly expr.
|
dürüstçe söylemem gerekirse |
|
122 |
Phrases |
speaking candidly expr.
|
doğruyu söylemek gerekirse |
|
123 |
Phrases |
strictly speaking expr.
|
doğrusunu söylemek gerekirse |
|
124 |
Phrases |
speaking quite candidly expr.
|
dürüstçe söylemek gerekirse |
|
125 |
Phrases |
speaking of expr.
|
gelince |
|
126 |
Phrases |
speaking of expr.
|
hazır bahsetmişken |
|
127 |
Phrases |
speaking of expr.
|
konusu açılmışken |
|
128 |
Phrases |
speaking of expr.
|
lafı gelmişken |
|
129 |
Phrases |
roughly speaking expr.
|
kabaca söylemek gerekirse |
|
130 |
Phrases |
speaking of expr.
|
sözü gelmişken |
|
131 |
Phrases |
speaking of expr.
|
söz bundan açılmışken |
|
132 |
Phrases |
in a manner of speaking expr.
|
tabiri caizse |
|
133 |
Phrases |
commercially speaking expr.
|
ticari anlamda |
|
134 |
Phrases |
speaking of expr.
|
-e gelince |
|
135 |
Phrases |
speaking of expr.
|
-den bahsetmişken |
|
136 |
Phrases |
speaking of which expr.
|
yeri gelmişken |
|
137 |
Phrases |
in a manner of speaking expr.
|
yerinde söylemek gerekirse |
|
Colloquial |
|
138 |
Colloquial |
figuratively speaking adv.
|
mecazen |
|
139 |
Colloquial |
speaking of this expr.
|
bundan söz etmişken |
|
140 |
Colloquial |
in a matter of speaking expr.
|
deyim yerindeyse |
|
141 |
Colloquial |
speaking of which expr.
|
hazır lafı açılmışken |
|
142 |
Colloquial |
to whom am I speaking? expr.
|
kimle görüşüyorum? |
|
143 |
Colloquial |
with whom am I speaking? expr.
|
kimle görüşüyorum? |
|
144 |
Colloquial |
speaking for myself expr.
|
kendi adıma |
|
145 |
Colloquial |
whom am I speaking with? expr.
|
kiminle görüşüyorum? |
|
146 |
Colloquial |
whom am I speaking to? expr.
|
kimle görüşüyorum? |
|
147 |
Colloquial |
in a manner of speaking expr.
|
öyle de denebilir |
|
148 |
Colloquial |
whom am I speaking with? expr.
|
kimle görüşüyorum? |
|
149 |
Colloquial |
figuratively speaking expr.
|
mecazen söylersek |
|
150 |
Colloquial |
to whom am I speaking? expr.
|
kiminle görüşüyorum? |
|
151 |
Colloquial |
with whom am I speaking? expr.
|
kiminle görüşüyorum? |
|
152 |
Colloquial |
speaking for myself expr.
|
kendim için konuşacak olursam |
|
153 |
Colloquial |
whom am I speaking to? expr.
|
kiminle görüşüyorum? |
|
154 |
Colloquial |
speaking for oneself expr.
|
kendi için konuşacak olursa |
|
155 |
Colloquial |
speaking for oneself expr.
|
birine göre |
|
156 |
Colloquial |
speaking for oneself expr.
|
kendi adına |
|
157 |
Colloquial |
speaking of (something) expr.
|
(bir şey) demişken |
|
158 |
Colloquial |
speaking of (something) expr.
|
(bir şeyden) konu açılmışken |
|
159 |
Colloquial |
speaking of (something) expr.
|
(bir şeyle) ilgili olarak |
|
160 |
Colloquial |
speaking of (something) expr.
|
(bir şey) konusunda |
|
Idioms |
|
161 |
Idioms |
be not on speaking terms (with someone) v.
|
birine dargın/küskün olmak |
|
162 |
Idioms |
be on speaking terms (with somebody) v.
|
(biriyle) tanış olmak |
|
163 |
Idioms |
be on speaking terms (with somebody) v.
|
(biriyle) merhaba-merhaba düzeyinde olmak |
|
164 |
Idioms |
be on speaking terms (with somebody) v.
|
(birini) az tanımak |
|
165 |
Idioms |
be on speaking terms (with somebody) v.
|
(biriyle) selamlaşma düzeyinde tanışmak |
|
166 |
Idioms |
be on speaking terms (with somebody) v.
|
(biriyle) barışmak |
|
167 |
Idioms |
be on speaking terms (with somebody) v.
|
(biriyle) tekrar konuşmaya başlamak |
|
168 |
Idioms |
be on speaking terms (with somebody) v.
|
(biriyle) muhabbeti olmak |
|
169 |
Idioms |
be speaking out of both sides of (one's) mouth v.
|
ikili oynamak |
|
170 |
Idioms |
be speaking out of both sides of (one's) mouth v.
|
iki tarafı da idare etmek |
|
171 |
Idioms |
be speaking out of both sides of (one's) mouth v.
|
iki tarafı birden idare etmek |
|
172 |
Idioms |
speaking quite frankly expr.
|
dürüst olmak gerekirse |
|
173 |
Idioms |
on speaking terms expr.
|
(birbiriyle) tanış |
|
174 |
Idioms |
on speaking terms expr.
|
(birbirini) az tanıyan |
|
175 |
Idioms |
on speaking terms expr.
|
barışmış |
|
176 |
Idioms |
relatively speaking expr.
|
ortalama olarak |
|
177 |
Idioms |
relatively speaking expr.
|
görece |
|
178 |
Idioms |
relatively speaking expr.
|
diğerlerine nazaran |
|
Speaking |
|
179 |
Speaking |
roughly speaking n.
|
aşağı yukarı |
|
180 |
Speaking |
they aren't on speaking terms expr.
|
araları açık |
|
181 |
Speaking |
frankly speaking expr.
|
açıkcası |
|
182 |
Speaking |
speaking of which expr.
|
aklıma gelmişken |
|
183 |
Speaking |
I wouldn't be speaking to you if I had another choice expr.
|
başka seçeneğim olsa sizinle konuşmazdım |
|
184 |
Speaking |
personally speaking expr.
|
bana kalırsa |
|
185 |
Speaking |
you have no idea who you are speaking with expr.
|
kiminle konuştuğunun farkında değilsin |
|
186 |
Speaking |
why have you stopped speaking? expr.
|
neden sustun? |
|
187 |
Speaking |
personally speaking expr.
|
kişisel konuşuyorum |
|
188 |
Speaking |
speaking of which expr.
|
laf arasında |
|
189 |
Speaking |
who am I speaking with? expr.
|
kiminle konuşuyorum? |
|
190 |
Speaking |
who am I speaking with? expr.
|
kiminle görüşüyorum? |
|
191 |
Speaking |
personally speaking expr.
|
kanımca |
|
192 |
Speaking |
speaking of expr.
|
konu açılmışken |
|
193 |
Speaking |
concretely speaking expr.
|
somut olarak konuşursak |
|
194 |
Speaking |
we were speaking of you expr.
|
sizden bahsediyorduk |
|
195 |
Speaking |
I'm speaking from experience expr.
|
tecrübe konuşuyor burada |
|
196 |
Speaking |
technically speaking expr.
|
teknik olarak konuşmak gerekirse |
|
Trade/Economic |
|
197 |
Trade/Economic |
public speaking n.
|
kamuya yönelik konuşma |
|
Politics |
|
198 |
Politics |
public speaking n.
|
halka hitap etme |
|
199 |
Politics |
english-speaking countries n.
|
ingilizcenin konuşulduğu ülkeler |
|
200 |
Politics |
english-speaking countries n.
|
ingilizce konuşulan ülkeler |
|
201 |
Politics |
speaking ban n.
|
konuşma yasağı |
|
202 |
Politics |
the cooperation council of turkish speaking states n.
|
türk dili konuşan ülkeler işbirliği konseyi |
|
203 |
Politics |
cooperation council of turkic speaking states-turkic council n.
|
türk devletleri teşkilatı |
|
Institutes |
|
204 |
Institutes |
the parliamentary assembly of turkish-speaking countries n.
|
türk dili konuşan ülkeler parlamenter asamblesi |
|
205 |
Institutes |
parliamentary assembly of turkic speaking countries n.
|
türk dili konuşan ülkeler parlamenter asamblesi (turkpa) |
|
Technical |
|
206 |
Technical |
speaking plant approach n.
|
konuşan bitki yaklaşımı |
|
207 |
Technical |
speaking plant n.
|
konuşan bitki |
|
208 |
Technical |
speaking tube n.
|
kumanda borusu |
|
Computer |
|
209 |
Computer |
resume speaking expr.
|
konuşmayı sürdür |
|
210 |
Computer |
pause speaking expr.
|
konuşmayı duraklat |
|
211 |
Computer |
stop speaking expr.
|
konuşmayı durdur |
|
212 |
Computer |
stop speaking expr.
|
konuşmayı bitir |
|
213 |
Computer |
stop speaking expr.
|
seslendirmeyi durdur |
|
Construction |
|
214 |
Construction |
speaking funnel n.
|
konuşma borusu |
|
215 |
Construction |
speaking tube n.
|
konuşma borusu |
|
Aeronautic |
|
216 |
Aeronautic |
this is the captain speaking n.
|
kaptanınız konuşuyor |
|
Marine |
|
217 |
Marine |
speaking pipe n.
|
kumanda borusu |
|
218 |
Marine |
speaking tube n.
|
kumanda borusu |
|
219 |
Marine |
speaking pipe n.
|
mükaleme borusu |
|
220 |
Marine |
speaking tube n.
|
mükaleme borusu |
|
Psychology |
|
221 |
Psychology |
speaking in tongues n.
|
hayali konuşma |
|
222 |
Psychology |
speaking in tongues n.
|
olmayan ya da bilmediğiniz bir dilde anlamsız ya da anlamını bilmediğiniz sözcükler sarf etme |
|
223 |
Psychology |
speaking in tongues n.
|
tam anlamıyla anlaşılamayan konuşma |
|
Social Sciences |
|
224 |
Social Sciences |
bantu-speaking adj.
|
bantuca konuşan |
|
225 |
Social Sciences |
bantu-speaking adj.
|
bantuca konuşan halka ait |
|
226 |
Social Sciences |
bantu-speaking adj.
|
bantuca konuşan halka dair |
|
Education |
|
227 |
Education |
advanced speaking class n.
|
ileri seviye konuşma sınıfı |
|
228 |
Education |
speaking skill n.
|
konuşma beceresi |
|
Linguistics |
|
229 |
Linguistics |
teaching speaking n.
|
konuşma öğretimi |
|
230 |
Linguistics |
speaking test n.
|
konuşma sınavı |
|
231 |
Linguistics |
ethnography of speaking n.
|
konuşma kullanım bilgisi |
|
232 |
Linguistics |
turkic-speaking adj.
|
türk dillerini konuşabilen |
|
233 |
Linguistics |
icelandic-speaking adj.
|
izlandaca konuşabilen |
|
234 |
Linguistics |
gaelic-speaking adj.
|
galce konuşabilen |
|
235 |
Linguistics |
samoyedic-speaking adj.
|
samoyed dilini konuşabilen |
|
236 |
Linguistics |
finno-ugric-speaking adj.
|
fin-ugor dili konuşan |
|
237 |
Linguistics |
flemish-speaking adj.
|
flamanca konuşan |
|
238 |
Linguistics |
flemish-speaking adj.
|
flamanca konuşabilen |
|
239 |
Linguistics |
flemish-speaking adj.
|
flamanca bilen |
|
240 |
Linguistics |
flemish-speaking adj.
|
flamanca iletişim kurabilen |
|
241 |
Linguistics |
semitic-speaking adj.
|
sami dili konuşan |
|
Music |
|
242 |
Music |
choral speaking n.
|
şiir dinletisi |
|
243 |
Music |
choral speaking n.
|
koro dinletisi |
|
244 |
Music |
choral speaking n.
|
toplu okuma |
|
Modern Slang |
|
245 |
Modern Slang |
am I speaking chinese? expr.
|
ben çince mi konuşuyorum? (biri söylediklerini anlamadığında şaka yollu sorulan bir soru) |
|