yapma şey - Turco Inglés Diccionario
Historia

yapma şey



Significados de "yapma şey" en diccionario inglés turco : 2 resultado(s)

Turco Inglés
General
yapma şey dummy n.
yapma şey ymaked n.

Significados de "yapma şey" con otros términos en diccionario inglés turco: 184 resultado(s)

Turco Inglés
General
kendine bir şey yapma izni verme indulgence n.
kötü bir şey yapma perpetration n.
bir şey yapma fırsatı whack n.
bir şey yapma girişimi whack n.
bir şey karşılığında seks yapma favor n.
bir şey karşılığında seks yapma favors n.
bir şey karşılığında seks yapma favour n.
bir şey karşılığında seks yapma favours n.
kendine bir şey yapma izni vermek indulge in v.
bir şey yapma ayrıcalığı olmak have the prerogative of doing something v.
Phrasals
(biri) için (bir şey yapma) iyiliğini göstermek oblige (one) by (doing something) v.
(birine bir şey yapma) lütfunda bulunmak oblige (one) by (doing something) v.
(biri) için (bir şey yapma) iyiliğini göstermek oblige someone by something v.
(birine bir şey yapma) lütfunda bulunmak oblige someone by something v.
birine bir şey yapma hakkını vermek entitle someone to do something v.
(bir şey yapma) yetkisini (birine) vermek empower (someone) to (do something) v.
birine bir şey yapma lütfunda bulunmak oblige someone by something v.
(birine bir şey yapma) lütfunda bulunmak oblige (one) with (something) v.
(bir şey yapma) cesaretini bulmak bring (someone or oneself) to (do something) v.
(bir şey yapma) azmini bulmak bring (someone or oneself) to (do something) v.
(bir şey yapma) azmine/cesaretine erişmek bring (someone or oneself) to (do something) v.
birine (bir şey yapma konusunda) meydan okumak dare someone (to do something) v.
biriyle (bir şey yapma konusunda) bahse girmek dare someone (to do something) v.
(birinin bir şey yapma) hevesini/isteğini artırmak jolly (someone) into (doing) (something) v.
(birini bir şey yapma) seviyesine indirmek reduce (one) to (doing something) v.
(bir şey yapma) girişiminde bulunmak set out to (do something) v.
(bir şey yapma) olasılığı olmak stand to (do something) v.
(bir şey yapma) sorumluluğunu almak undertake to (do something) v.
bir şey/bir şey yapma derecesinde to the point of something/of doing something expr.
bir şey/bir şey yapma boyutunda to the point of something/of doing something expr.
bir şey/bir şey yapma ölçüsünde to the point of something/of doing something expr.
Phrases
(bir şey) yapma olasılığı olmak be given to (something) v.
bir şey yapma olasılığı olmak be given to something/to doing something v.
(bir şey yapma) riskine girerek at the risk of (doing something) expr.
(bir şey yapma) işine giren in the business of (doing something) expr.
(bir şey yapma) sürecinde in the process of (doing something) expr.
Proverb
sorun ortaya çıkmadan onu tetikleyecek bir şey yapma don't trouble trouble till trouble troubles you
Colloquial
tam (bir şey) yapma yeri the place to be n.
(bir şey yapma) zahmetinde bulunmak trouble oneself (to do something) v.
(bir şey yapma) sıkıntısına girmek trouble oneself (to do something) v.
bir şey yapma noktasında olmak be after doing something v.
(bir şey yapma) riskine girmek chance (doing) (something) v.
(bir şey yapma) riskini almak chance (doing) (something) v.
işi bir şey yapma raddesine vardırmak go as far as to do something v.
işi bir şey yapma raddesine getirmek go as far as to do something v.
işi bir şey yapma raddesine vardırmak go so far as to do something v.
işi bir şey yapma raddesine getirmek go so far as to do something v.
işi (bir şey yapma) noktasına getirmek go so far as (doing something) v.
(bir şey yapma) raddesine vardırmak go so far as (doing something) v.
bir şey yapma yeteneği olmak have (got) it in you to do something v.
bir şey yapma becerisi içinde olmak have (got) it in you to do something v.
bir şey yapma yeteneğini içinde barındırmak have (got) it in you to do something v.
(bir şey yapma) yeteneği olmak have it in you (to do something) v.
(bir şey yapma) becerisi içinde olmak have it in you (to do something) v.
(bir şey yapma) yeteneğini içinde barındırmak have it in you (to do something) v.
birinin bir şey yapma yeteneği olmak have it in one to do something v.
bir şey yapma becerisi birinin içinde olmak have it in one to do something v.
bir şey yapma yeteneğini içinde barındırmak have it in one to do something v.
bir şey yapma yeteneği olmak have it in one to do something v.
bir şey yapma becerisine sahip olmak have it in one to do something v.
bir şey yapma kapasitesi olmak have it in one to do something v.
bir şey yapma potansiyeli olmak have it in one to do something v.
bir şey yapma yeteneği olmak have it in you to do something v.
bir şey yapma becerisine sahip olmak have it in you to do something v.
bir şey yapma yeteneğini içinde barındırmak have it in you to do something v.
bir şey yapma kapasitesi olmak have it in you to do something v.
bir şey yapma potansiyeli olmak have it in you to do something v.
bir şey yapma becerisine sahip olmak have (got) it in you to do something v.
bir şey yapma kapasitesi olmak have (got) it in you to do something v.
bir şey yapma potansiyeli olmak have (got) it in you to do something v.
(bir şey yapma) niyetinde olmak mean to (do something) v.
(bir şey) yapma amacına hizmet etmek serve to do (something) v.
(bir şey yapma) mücadelesi vermek struggle to (do something) v.
bir şey yapma konusunda yeterli bilgi sahibi olmak know what (one) is doing v.
(bir şey yapma) eğiliminde inclined to (do something) adj.
aptalca bir şey yapma don’t do anything stupid expr.
sakın aptalca bir şey yapma just don't do anything stupid expr.
pişman olacağın bir şey yapma don't do anything I wouldn't do expr.
aptalca bir şey yapma don't do anything I wouldn't do expr.
sorumsuzca bir şey yapma don't do anything I wouldn't do expr.
bir şey/bir şey yapma korkusuyla for fear of something/of doing something expr.
bir şey/bir şey yapma korkusundan for fear of something/of doing something expr.
(bir şey yapma) modunda değil in no mood to (do something) expr.
(bir şey yapma) havasında değil in no mood to (do something) expr.
(bir şey yapma) meselesi it is a matter of (doing something) expr.
(biri bir şey yapma) hakkını nereden buluyor? where does (one) get off (doing something)? expr.
(birine bir şey yapma) hakkını kim veriyor? where does (one) get off (doing something)? expr.
Idioms
bir şey yapma cesaretini gösterme brass neck [uk] n.
bir şey yapma cesaretini gösterme brass nerve n.
(bir şey yapma) cesaretini/yüzsüzlüğünü göstermek have the brass face to (do something) v.
(bir şey yapma) cesaretini/yüzsüzlüğünü göstermek have the face to (do something) v.
(bir şey yapma) şansı bulmak see (one's) way (clear) to (doing something) v.
... (bir şey yapma) ihtimali olmak see (one's) way (clear) to (doing something) v.
... (bir şey yapma) şansını yakalamak see (one's) way (clear) to (doing something) v.
(bir şey yapma) fırsatı doğmak see (one's) way (clear) to (doing something) v.
(bir şey yapma) yolu açılmak see (one's) way (clear) to (doing something) v.
bir şey yapma şansı bulmak see one's way to v.
(bir şey yapma) şansı bulmak see your way clear to do (or doing) something v.
... (bir şey yapma) ihtimali olmak see your way clear to do (or doing) something v.
... (bir şey yapma) şansını yakalamak see your way clear to do (or doing) something v.
(bir şey yapma) fırsatı doğmak see your way clear to do (or doing) something v.
(bir şey yapma) yolu açılmak see your way clear to do (or doing) something v.
(bir şey yapma) gerekçesi olmamak have no cause to (do something) v.
(bir şey yapma isteğiyle) yanıp tutuşmak be bursting to do something v.
(birine bir şey yapma) nezaketini göstermek do (one) the courtesy of (doing something) v.
(birine bir şey yapma) inceliği göstermek do (one) the courtesy of (doing something) v.
(bir şey yapma) nezaketini göstermek have the courtesy to (do something) v.
(bir şey yapma) inceliği göstermek have the courtesy to (do something) v.
birine bir şey yapma nezaketini göstermek do somebody the courtesy of doing something v.
birine bir şey yapma inceliği göstermek do somebody the courtesy of doing something v.
bir şey yapma nezaketi göstermek have the courtesy to do something v.
bir şey yapma inceliği göstermek have the courtesy to do something v.
(bir şey yapma) tuzağına düşmek fall into the trap of doing something v.
(bir şey yapma) aptallığından uzak duramamak fall into the trap of doing something v.
(bir şey yapma) hatasından kaçınamamak fall into the trap of doing something v.
bir şey yapma girişiminde bulunmak take a pop at (someone or something) [uk] v.
(birinde bir şey yapma) isteği/arzusu uyandırmak give (someone) an itch to (do something) v.
(birinde bir şey yapma) isteği/arzusu uyandırmak give (someone) the itch to (do something) v.
bir şey (yapma) girişiminde bulunmak have a bash at (doing) something [uk] v.
(bir şey yapma) meselesi olmak be a matter of (doing something) v.
(tamamen) bir şey/bir şey yapma meselesi olmak be (all) a matter of something/doing something v.
bir şey/bir şey yapma meselesi olmak be a matter of something/doing something v.
bir şey/bir şey yapma havasında olmak be in the mood for something/for doing something v.
(bir şey) yapma havasında olmak be in the mood to do (something) v.
genellikle (bir şey yapma) işine girmemek be not in the business of (doing something) v.
(bir şey yapma) emri altında olmak be under orders (to do something) v.
(bir şey yapma) zahmetine girememek can't be bothered (to do something) v.
(birine bir şey yapma) fırsatı vermek enable (one) to (do something) v.
bir şey yapma tuzağına düşmek/düşmekten kaçınmak fall into the trap of doing something v.
bir şey yapma hatasına düşmek/düşmekten kaçınmak fall into the trap of doing something v.
bir şey yapma tuzağına düşmek/düşmekten kaçınmak avoid the trap of doing something v.
bir şey yapma hissinde/modunda/isteğinde olmak feel like doing something v.
bir şey/bir şey yapma hissinde/modunda/isteğinde olmak feel like something/like doing something v.
bir şey yapma isteğinde/cesaretinde olmamak (not) find it in your heart to do something v.
bir şey yapma isteğinde/cesaretinde olmak find it in your heart to do something v.
bir anda (bir şey yapma) isteği/şevki gelmek get a wild hair to (do something) v.
bir şey/bir şey yapma alışkanlığını yitirmek get out of the way of something/of doing something v.
(birine bir şey yapma) şansı vermek give (one) a shot at (something) v.
bir şey (yapma) konusunda doğal becerisi olmak have a gift for (doing) something v.
bir şey (yapma) konusunda doğuştan yetenekli olmak have a gift for (doing) something v.
(bir şey/bir şey yapma) girişiminde bulunmak have a go (at something/at doing something) v.
(bir şey) yapma eğilimi içinde olmak have a penchant for (something) v.
(bir şey yapma) girişiminde bulunmak have a stab at (doing something) v.
bir şey/bir şey yapma girişiminde bulunmak have a stab at something/at doing something v.
(bir şey/bir şey yapma) ihtimalini açık bırakmak leave open the possibility of (something or doing something) v.
(bir şey/bir şey yapma) olasılığını açık bırakmak leave open the possibility of (something or doing something) v.
(bir şey/bir şey yapma) olasılığını açık bırakmak leave the door open for (something or doing something) v.
(bir şey yapma) süsü vermek make as if to (do something) v.
bir konuda/bir şey yapma konusunda dobra olmak make no bones about something/about doing something v.
bir konuda/bir şey yapma konusunda şeffaf olmak make no bones about something/about doing something v.
bir şey yapma tuzağına düşmemek avoid the trap of doing something v.
bir şey yapma aptallığından uzak durmak avoid the trap of doing something v.
bir şey yapma hatasından kaçınmak avoid the trap of doing something v.
(bir şey yapma) şansı hiç olmamak not have a hope in hell (of doing something) v.
(bir şey yapma) umudu hiç olmamak not have a hope in hell (of doing something) v.
bir şey yapma şansı bulmak/şansını yakalamak see your way to doing something v.
bir şey yapma fırsatı doğmak see your way to doing something v.
bir şey yapma yolu açılmak see your way to doing something v.
(bir şey yapma) fırsatını seve seve kabul etmek seize the opportunity (to do something) v.
(bir şey yapma) fırsatını istekle/şevkle kabul etmek seize the opportunity (to do something) v.
(bir şey yapma) fırsatının üstüne atlamak seize the opportunity (to do something) v.
(bir şey yapma) fırsatını kaçırmamak seize the opportunity (to do something) v.
(bir şey yapma) fırsatını havada kapmak seize the opportunity (to do something) v.
bir şey yapma seviyesine inmek stoop to doing something v.
bir şey yapma seviyesine düşmek stoop to doing something v.
(bir şey yapma) şansını/fırsatını değerlendirmek take the chance (to do something) v.
(bir şey yapma) şansını değerlendirmek take the opportunity (to do something) v.
(bir şey yapma) fırsatını değerlendirmek take the opportunity (to do something) v.
(bir şey yapma) zahmetine girmek take the trouble of (doing something) v.
(bir şey yapma) zahmetini göstermek take the trouble of (doing something) v.
bir şey yapma seviyesine inmiş/düşmüş reduced to doing adj.
kötü ya da yanlış bir şey yapma up to no good expr.
henüz olmamış bir şey için endişelenme/telaş yapma don't meet trouble halfway expr.
(bir şey yapma) havasında/modunda in a mood to (do something) expr.
(bir şey yapma) havasında/modunda in the mood to (do something) expr.
bir şey yapma olasılığı var there's some question of something/of doing something expr.
bir şey yapma olasılığı yok there's no question of something/of doing something expr.
Speaking
aptalca bir şey yapma don't do anything stupid expr.
onu şüphelendirecek bir şey yapma don’t do something to make him suspicious expr.
Computer
hiçbir şey yapma do nothing expr.
hiçbir şey yapma take no action expr.
Slang
(bir şey) yapma girişimi a crack at (something) n.
(bir şey) yapma teşebbüsü a crack at (something) n.
(bir şey) yapma denemesi a crack at (something) n.