idle - Anglais Turc Phrases
Anglais Turc
idle boş adj.
  • I knew that it was just an idle threat.
  • Bunun sadece boş bir tehdit olduğunu biliyordum.
  • All the rest is just idle chit-chat.
  • Gerisi boş muhabbet.
  • We do not live for idle amusement.
  • Biz boş eğlence için yaşamıyoruz.
Show More (11)
idle boşta adj.
  • The Italian Presidency has been idle and, at all events, has proved incapable of achieving tangible results.
  • İtalya Dönem Başkanlığı boşta kaldı ve her halükarda somut sonuçlar elde etmekten aciz olduğunu kanıtladı.
  • I thought he was busy, but on the contrary he was idle.
  • Onun meşgul olduğunu sanıyordum ama tam tersine boştaydı.
  • The machines are idle now.
  • Makineler şu anda boşta.
Show More (3)
idle boş durmak v.
  • She seemed to be idle.
  • Boş duruyor gibiydi.
  • I regret having been idle in my school days.
  • Okul günlerimde boş durduğum için pişmanım.
  • No matter how rich a man may be, he ought not to be idle.
  • Bir insan ne kadar zengin olursa olsun, boş durmamalıdır.
Show More (3)
idle aylak adj.
  • Tell your idle brother to take out the trash.
  • Aylak kardeşine söyle de çöpü dışarı çıkarsın.
  • He is not an idle boy any longer.
  • Artık aylaklık eden bir çocuk değil.
  • He is as idle as ever.
  • O, her zamanki gibi aylaktır.
Show More (0)
idle boş gezmek v.
  • He is not an idle boy any longer.
  • Artık boş gezen bir çocuk değil.
  • Tom is not an idle boy any longer.
  • Tom artık boş gezen bir çocuk değil.
Show More (-1)
idle tembel adj.
  • He is as idle as ever.
  • Her zamanki gibi tembel.
  • I regret having been idle in my school days.
  • Okul günlerimde tembel olduğum için pişmanım.
Show More (-1)
idle boş boş oturmak v.
  • I found him idling in the garden.
  • Onu bahçede boş boş otururken buldum.
Show More (-2)
idle atıl adj.
  • They came across an idle factory building.
  • Atıl bir fabrika binası ile karşılaştılar.
Show More (-2)
idle rafa kaldırmak v.
  • We idled most of our overseas operations.
  • Yurtdışı operasyonlarımızın çoğunu rafa kaldırdık.
Show More (-2)
idle rölanti n.
  • Letting your car idle is bad for the engine.
  • Aracınızı rölantide bırakmak motora zarar verir.
Show More (-2)
idle avare adj.
  • I regret having been idle in my school days.
  • Okul günlerimde avare olduğum için pişmanım.
Show More (-2)
idle atıl durumda adj.
  • The machines are idle now.
  • Makineler artık atıl durumda.
Show More (-2)