ring - Anglais Turc Phrases
Anglais Turc
ring çalmak v.
  • Your desk phone has been ringing all morning.
  • Masa telefonunuz sabahtan beri çalıyor.
  • She rang the doorbell twice, but no one answered.
  • Kapının zilini iki kez çaldı ama cevap veren olmadı.
  • She raised her hand when the school bell rang.
  • Okul zili çaldığında elini kaldırdı.
Show More (220)
ring yüzük n.
  • He gave me a custom-made ring for our anniversary.
  • Yıldönümümüz için bana özel yapım bir yüzük verdi.
  • The ring arrived the next day in a nice box.
  • Yüzük ertesi gün güzel bir kutuda elime ulaştı.
  • We were able to make a detailed analysis through the ring.
  • Yüzük vasıtasıyla, detaylı bir inceleme yapma imkânımız oldu.
Show More (192)
ring çalmak (telefon/zil) v.
  • The alarm bells are ringing, the Gordian knot has not yet been hacked in two, but Parliament, I hope, is not giving up.
  • Alarm zilleri çalıyor, Gordion düğümü henüz ikiye ayrılmadı ancak Parlamento umarım pes etmiyordur.
  • This report, though, sets alarm bells ringing.
  • Ancak bu rapor alarm zillerini çaldırıyor.
  • They're ringing the doorbell.
  • Onlar kapı zilini çalıyorlar.
Show More (71)
ring halka n.
  • Do you know how to blow smoke rings?
  • Duman halkaları üflemeyi biliyor musun?
  • There were dark rings under his eyes.
  • Gözlerinin altında koyu halkalar vardı.
  • Has the Commission urged Britain for example to use ring vaccination?
  • Komisyon, örneğin İngiltere'yi halka aşısı kullanmaya teşvik etti mi?
Show More (15)
ring zil çalmak v.
  • Tom came into the classroom three minutes after the bell had rung.
  • Tom zil çaldıktan üç dakika sonra sınıfa girdi.
  • Pavlov rang a bell whenever he fed his dogs.
  • Pavlov köpeklerini her ne zaman beslese zil çaldı.
  • Tom was asleep when the doorbell rang.
  • Tom zil çaldığında uyuyordu.
Show More (10)
ring çınlamak v.
  • My ears didn't stop ringing.
  • Kulaklarımın çınlaması geçmemişti.
  • My ears didn't stop ringing.
  • Kulaklarımın çınlaması durmadı.
  • My ears are still ringing.
  • Kulaklarım hâlâ çınlıyor.
Show More (6)
ring ring n.
  • The crowd roared as the last year's champion stepped into the ring.
  • Geçen yılın şampiyonu ringe çıkarken kalabalık kükredi.
  • Miss Europe, dressed in a miniskirt, was the ring girl, holding a board bearing the words 'First round'.
  • Mini etek giymiş olan Avrupa Güzeli ringin kızıydı ve elinde 'İlk tur' yazılı bir pano tutuyordu.
  • Miss Europe, dressed in a miniskirt, was the ring girl, holding a board bearing the words 'First round'.
  • Mini etek giymiş olan Avrupa Güzeli, elinde 'Birinci Raunt' yazılı bir pano tutan ring kızıydı.
Show More (3)
ring zili çalmak v.
  • The bells started to ring.
  • Ziller çalmaya başladı.
  • Did you hear someone ring the doorbell?
  • Birinin kapı zilini çaldığını duydun mu?
  • Someone rang the doorbell, it's the maid.
  • Biri zili çaldı, hizmetçidir.
Show More (1)
ring (telefonla) aramak v.
  • Don't forget to give us a ring when you arrive in Kyoto.
  • Kyoto'ya vardığında bizi aramayı unutma.
  • The hotel telephone is in the hall and Harriet is trying to ring the police now.
  • Otel telefonu koridorda ve Harriet şu anda polisi aramaya çalışıyor.
  • Tom rang Mary with some great news.
  • Tom harika bir haberle Mary'yi telefonla aradı.
Show More (0)
ring telefon etmek v.
  • At what time should he ring?
  • Kaçta telefon etsin?
  • At what time should she ring?
  • Kaçta telefon etsin?
  • I'll ring them tomorrow when I come home.
  • Eve geldiğimde yarın onlara telefon edeceğim.
Show More (0)
ring çınlamak (kulak) v.
  • My ears have been ringing since last night's concert.
  • Dün geceki konserden beri kulaklarım çınlıyor.
  • The whole stadium was ringing with rock music.
  • Tüm stadyum rock müzikle çınlıyordu.
Show More (-1)
ring zil sesi n.
  • There was a ring at the back door.
  • Arka kapıdan zil sesi geliyordu.
  • We listened to the bell ring.
  • Zil sesini dinledik.
Show More (-1)
ring ocak gözü n.
  • She put the kettle on the gas ring and waited for it to boil.
  • Çaydanlığı ocak gözünün üzerine koydu ve kaynamasını bekledi.
Show More (-2)
ring şebeke n.
  • The police uncovered a 15-person Russian spy ring.
  • Polis 15 kişilik bir Rus casus şebekesini ortaya çıkardı.
Show More (-2)
ring yuvarlak içine almak v.
  • Tony ringed the ad for the studio apartment.
  • Tony stüdyo dairenin ilanını yuvarlak içine aldı.
Show More (-2)
ring (sirkte) yuvarlak şekilli alan n.
  • The horses were prancing around the circus ring.
  • Atlar sirkteki yuvarlak şekilli alanın etrafında hoplayıp zıplıyordu.
Show More (-2)
ring aramak v.
  • I rang to say I won't be coming to work today.
  • Bugün işe gelmeyeceğimi söylemek için aradım.
Show More (-2)
ring boks sporu n.
  • He fell in love with the ring at an early age.
  • Boks sporuna erken yaşta gönül verdi.
Show More (-2)
ring çember n.
  • A ring of people surrounded the street dancers.
  • İnsanlardan oluşan bir çember sokak dansçılarını çevreliyordu.
Show More (-2)
ring çembere almak v.
  • The crowd ringed the street performers.
  • Kalabalık sokak sanatçılarını çembere almıştı.
Show More (-2)
ring çalınmak (zil/çan) v.
  • Could we request that the bells be rung a little bit earlier?
  • Zillerin biraz daha erken çalınmasını talep edebilir miyiz?
Show More (-2)
ring daire n.
  • We sat in a ring.
  • Biz daire şeklinde oturduk.
Show More (-2)
Anglais Turc
ring ring n.
  • The crowd roared as the last year's champion stepped into the ring.
  • Geçen yılın şampiyonu ringe çıkarken kalabalık kükredi.
  • Miss Europe, dressed in a miniskirt, was the ring girl, holding a board bearing the words 'First round'.
  • Mini etek giymiş olan Avrupa Güzeli ringin kızıydı ve elinde 'İlk tur' yazılı bir pano tutuyordu.
  • Miss Europe, dressed in a miniskirt, was the ring girl, holding a board bearing the words 'First round'.
  • Mini etek giymiş olan Avrupa Güzeli, elinde 'Birinci Raunt' yazılı bir pano tutan ring kızıydı.
Show More (3)