roll - Anglais Turc Phrases
Anglais Turc
roll yuvarlanmak v.
  • An orange rolled off the table.
  • Masadan bir portakal yuvarlanıp düştü.
  • A single tear rolled down her cheek.
  • Tek bir damla gözyaşı yanağından aşağı yuvarlandı.
  • The ball rolled across the road.
  • Top, yolun karşısına yuvarlandı.
Show More (7)
roll rulo n.
  • He shot a dozen rolls of film on vacation.
  • Tatilde rulolarca film çekti.
  • An ultrasonic cleaning tank can contain several rolls at once.
  • Bir ultrasonik temizleme tankı aynı anda birkaç rulo içerebilir.
  • It looks like these first two rolls are just yearbook stuff.
  • Görünüşe göre bu ilk iki rulo sadece yıllığa ait.
Show More (7)
roll liste n.
  • The professor read the roll of graduates.
  • Profesör mezunların listesini okudu.
  • He's on the honor roll.
  • O onur listesinde.
  • Tom is an honor roll student.
  • Tom onur listesinde bir öğrenci.
Show More (5)
roll açmak v.
  • Tom rolled the dough.
  • Tom hamuru açtı.
  • Tom rolled down the car window.
  • Tom araba penceresini açtı.
  • Tom rolled down his window.
  • Tom penceresini açtı.
Show More (3)
roll devirmek (gözlerini) v.
  • Don't roll your eyes at me, young lady!
  • Bana gözlerini devirme, küçük hanım!
  • He rolled his eyes.
  • O gözlerini devirdi.
  • She rolled her eyes.
  • Gözlerini devirdi.
Show More (2)
roll dürüm n.
  • He ate chicken, along with salad and rolls.
  • Salata ile birlikte tavuk dürüm yedi.
  • Tom ate a lobster roll.
  • Tom bir ıstakoz dürümü yedi.
  • Aren't you going to eat your roll?
  • Dürümünü yemeyecek misin?
Show More (1)
roll sarmak v.
  • Kenny rolls his own cigarettes.
  • Kenny sigaralarını kendi sarıyor.
  • I roll my own cigarettes.
  • Ben kendi sigaramı sararım.
  • I roll my own cigarettes.
  • Sigaramı kendim sarıyorum.
Show More (0)
roll yuvarlamak v.
  • Roll the ball to me.
  • Topu bana doğru yuvarla.
  • Roll the ball to me.
  • Topu bana yuvarla.
  • Tears began to roll down her cheeks.
  • Gözyaşları onun yanaklarından aşağı doğru yuvarlandı.
Show More (0)
roll dönmek v.
  • Tom rolled over in his sleep.
  • Tom uykusunda dönüp durdu.
  • He rolled over in his sleep.
  • O, uykusunda bir o yana bir bu yana döndü.
Show More (-1)
roll devrilmek v.
  • The dog rolled onto his back.
  • Köpek sırt üstü devrilmiş.
Show More (-2)
roll rulo yapmak v.
  • He rolled a couple of posters into a tube.
  • Birkaç posteri rulo yaparak silindir şekline getirdi.
Show More (-2)
roll oklava ile açmak (hamur) v.
  • Roll the dough out and cut it into strips.
  • Hamuru oklavayla açarak şeritler halinde kesiniz.
Show More (-2)
roll (kol) sıvamak v.
  • He rolled his sleeves and started doing the dishes.
  • Kollarını sıvadı ve bulaşıkları yıkamaya başladı.
Show More (-2)
roll geçmek v.
  • A red Thunderbird rolled past us.
  • Yanımızdan kırmızı bir Thunderbird geçip gitti.
Show More (-2)
roll atış yapmak (zar) v.
  • Next, the person on your left rolls the dice.
  • Ardından, solunuzdaki kişi zarla atış yapar.
Show More (-2)
roll gürlemek (gök) v.
  • Lightning flashed, and thunder rolled over the ocean.
  • Şimşek çaktı ve okyanusun üzerinde gök gürledi.
Show More (-2)
roll yalpa yapmak v.
  • The ship was rolling from the heavy winds.
  • Gemi şiddetli rüzgârdan dolayı yalpalıyordu.
Show More (-2)
roll soymak (sarhoş) v.
  • A group of punks have been rolling the homeless for money.
  • Bir grup serseri evsizleri para için soyuyor.
Show More (-2)
roll küçük ekmek n.
  • Can we have rolls and butter, please?
  • Ekmek ve tereyağı alabilir miyiz, lütfen?
Show More (-2)
roll yuvarlanma n.
  • The puppy had a roll in the garden.
  • Köpek yavrusu bahçede yuvarlanıyordu.
Show More (-2)
roll yalpalama n.
  • The pilot tried but failed to prevent the roll.
  • Pilot yalpalamayı önlemeye çalışmış ancak başaramamıştır.
Show More (-2)
roll yağ katmanı n.
  • He has been trying to get rid of the roll of fat below his waist.
  • Belinin altındaki yağ katmanından kurtulmaya çalışıyor.
Show More (-2)
roll gelmek v.
  • A fog rolled in from the mountains.
  • Dağlardan gelen bir sis çöküyordu.
Show More (-2)
roll takla n.
  • She did a headfirst forward roll with ease.
  • Öne doğru kolaylıkla kafa üstü takla attı.
Show More (-2)
roll zar atma n.
  • She got a hard eight on her first roll.
  • İlk zar atışında sert bir sekiz aldı.
Show More (-2)
roll gürültü n.
  • There was lightning, and afterwards, we heard a roll of thunder.
  • Şimşek çaktı ve ardından bir gök gürültüsü duyduk.
Show More (-2)
roll çekim yapmak v.
  • The director gave a signal as the camera started to roll.
  • Kamera çekim yapmaya başladığında yönetmen bir işaret verdi.
Show More (-2)
roll dairesel hareket ettirmek v.
  • Roll your shoulders back and then forward.
  • Omuzlarınızı önce geriye, sonra öne doğru dairesel hareket ettirin.
Show More (-2)
roll yayılmak v.
  • After all, we still need seven or eight years to roll out.
  • Ne de olsa, yayılmak için hala yedi ya da sekiz yıla ihtiyacımız var.
Show More (-2)
roll sallamak v.
  • Roll your dice.
  • Salla zarını.
Show More (-2)
roll kayıt n.
  • Are the cameras rolling?
  • Kameralar kayıtta mı?
Show More (-2)