1 |
shade |
gölge |
n. |
|
- If you reduce the contrast in a photo, you will have less shade and more light.
- Bir fotoğraftaki kontrastı azaltırsanız, elinizde daha az gölge ve daha fazla ışık olur.
- Don't put this plant in direct sunlight; it likes the shade.
- Bu bitkiyi doğrudan güneş ışığına koymayın; gölgeyi sever.
- He who approaches a good tree will find himself in good shade.
- İyi bir ağaca yaklaşan kendini iyi bir gölgede bulur.
- We pitched our tent under the shade of a large tree.
- Çadırımızı büyük bir ağacın gölgesine kurduk.
- An old tree provides shade.
- Yaşlı bir ağaç gölge sağlar.
- We pitched our tent under the shade of a large tree.
- Çadırımızı büyük bir ağacın gölgesi altına kurduk.
- Let's try and find some shade.
- Biraz gölge bulmaya çalışalım.
- The sky is a hazy shade of winter.
- Gökyüzü kışın puslu bir gölgesi.
- Let's try to find some shade.
- Biraz gölge bulmaya çalışalım.
Show More (6)
|
2 |
shade |
ton (renge ait) |
n. |
|
- Her skirt was a dark shade of pink.
- Eteği pembenin koyu bir tonundaydı.
- That's a nice shade of blue.
- Mavinin güzel bir tonu.
- That's a nice shade of blue.
- O, mavinin güzel bir tonu.
- That's a really weird shade of red for a car.
- Bu bir araba için gerçekten garip bir kırmızı tonu.
- There are many shades of gray.
- Grinin birçok tonu var.
Show More (2)
|
3 |
shade |
ışıktan korumak |
v. |
|
- I shade my eyes from sun shine.
- Gözlerimi güneş ışığından koruyorum.
- I shade my eyes from sun shine.
- Ben gözlerimi güneş ışığından korurum.
Show More (-1)
|
4 |
shade |
gölge yapmak |
v. |
|
- Mary stood with her hand shading her eyes.
- Mary, eliyle gözlerine gölge yaparak duruyordu.
- Paul stood with his hand shading his eyes.
- Paul ellerini gözlerine gölge yaparak durdu.
Show More (-1)
|
5 |
shade |
gölgelendirnek |
v. |
|
- He shaded in the shadows in the drawing.
- Çizimdeki karanlık kısımları gölgelendirdi.
Show More (-2)
|
6 |
shade |
(gözüne) elini siper etmek |
v. |
|
- She shaded her eyes and spotted the fox.
- Elini gözlerine siper etti ve tilkiyi gördü.
Show More (-2)
|
7 |
shade |
abajur |
n. |
|
- The shade of the lamp was covered in dust.
- Abajur tozla kaplanmıştı.
Show More (-2)
|
8 |
shade |
güneşten korumak |
v. |
|
- Mary stood with her hand shading her eyes.
- Mary, eliyle gözlerini güneşten koruyarak dikildi.
Show More (-2)
|