|
- He seems anxious about his big speech.
- Yapacağı önemli konuşma nedeniyle endişeli görünüyor.
- I have been especially anxious about the possibility of carbon leakage.
- Özellikle karbon sızıntısı olasılığı konusunda endişeliydim.
- She is anxious that it should get through under the Greek presidency.
- Kendisi bu konunun Yunanistan'ın dönem başkanlığında geçmesi konusunda endişeli.
- Nevertheless, I am very anxious about the way this is going and the resistance that is met along the way.
- Bununla birlikte, bu gidişattan ve yol boyunca karşılaşılan dirençten dolayı çok endişeliyim.
- I am very anxious that we should strengthen our relationship with them.
- Onlarla ilişkilerimizi güçlendirmemiz gerektiği konusunda çok endişeliyim.
- We are a little anxious and we call on the European institutions and the UN institutions to be vigilant.
- Biraz endişeliyiz ve Avrupa kurumları ile BM kurumlarını uyanık olmaya çağırıyoruz.
- She is anxious that it should get through under the Greek presidency.
- Bu sürecin Yunanistan'ın başkanlığı altında gerçekleşmesi konusunda endişeli.
- Rath drove the anxious citizen to action with false arguments, no less.
- Rath, endişeli vatandaşı yanlış argümanlarla harekete geçirdi, daha az değil.
- Rath drove the anxious citizen to action with false arguments, no less.
- Rath endişeli vatandaşları sahte iddialarla kışkırtarak harekete geçirdi, ki az şey değil.
- That is why the Commission is anxious for the work to be brought to a conclusion on time.
- Bu nedenle Komisyon, çalışmaların zamanında sonuçlandırılması konusunda endişelidir.
- I understand that the Council is anxious to reduce the amount of money being made available for this project.
- Anladığım kadarıyla Konsey bu proje için ayrılan para miktarını azaltma konusunda endişeli.
- Nevertheless, I am very anxious about the way this is going and the resistance that is met along the way.
- Bununla birlikte, bu sürecin gidişatı ve bu yolda karşılaşılan direnç konusunda çok endişeliyim.
- These people are bearers of hope in these anxious days.
- Bu insanlar bu endişeli günlerde umudun taşıyıcılarıdır.
- I have been especially anxious about the possibility of carbon leakage.
- Özellikle karbon sızıntısı olasılığı konusunda endişeliyim.
- Thousands of Vivendi group employees are anxious.
- Binlerce Vivendi grubu çalışanı endişeli.
- It's possible to put aside anxious or irrational thoughts to make better decisions.
- Daha iyi kararlar almak için endişeli veya mantıksız düşünceleri bir kenara bırakmak mümkündür.
- People with dental phobia aren't merely anxious.
- Diş fobisi olan insanlar sadece endişeli değildir.
- Everyone in the meeting room was feeling anxious.
- Toplantı odasındaki herkes endişeli hissediyordu.
- Who has made me feel anxious, stressed, or depressed in my early development?
- Erken gelişimimde kim beni endişeli, stresli veya depresif hissettirdi?
- I would stay as the small, tired, anxious person I was, trying to save myself by attempting to save the world.
- Dünyayı kurtarmaya çalışarak kendimi kurtarmaya çalışan küçük, yorgun, endişeli biri olarak kalacaktım.
- You start to feel angry, humiliated, anxious, and depressed.
- Kızgın, aşağılanmış, endişeli ve depresif hissetmeye başlarsınız.
- Are you chronically angry, sad, or anxious?
- Kronik olarak kızgın, üzgün veya endişeli misiniz?
- Sometimes, the best way to stop anxious thoughts is to walk away from the situation.
- Bazen endişeli düşünceleri durdurmanın en iyi yolu durumdan uzaklaşmaktır.
- You may feel anxious about your mother's health during this time.
- Bu süre zarfında annenizin sağlığı konusunda endişeli hissedebilirsiniz.
- Our shame makes us furtive, brittle, anxious and cold.
- Utancımız bizi sinsi, kırılgan, endişeli ve soğuk yapıyor.
- Our shame makes us furtive, brittle, anxious and cold.
- Utancımız bizi içten pazarlıklı, kırılgan, endişeli ve soğuk kişiler yapar.
- The mother is very anxious about her children future.
- Anne çocuklarının geleceği konusunda çok endişelidir.
- Tom looks very anxious.
- Tom çok endişeli görünüyor.
- We are anxious about her safety.
- Onun güvenliği hakkında endişeliyiz.
- She was anxious lest she might miss the train.
- Treni kaçırabileceği için endişeliydi.
- The boy was anxious for a new bicycle.
- Çocuk yeni bir bisiklet için endişeliydi.
- She is very anxious about your health.
- Sağlığınız hakkında çok endişeli.
- We are all anxious about your health.
- Hepimiz sağlığınız hakkında endişeliyiz.
- Aren't you anxious?
- Endişeli değil misin?
- Tom was a little anxious.
- Tom biraz endişeliydi.
- I am anxious about the result.
- Sonuç hakkında endişeliyim.
- Tom seemed somewhat anxious.
- Tom biraz endişeli görünüyordu.
- I'm anxious.
- Ben endişeliyim.
- We're anxious.
- Biz endişeliyiz.
- I was anxious.
- Endişeliydim.
- I am anxious about your health.
- Sağlığın için endişeliyim.
- An anxious mother has sharp eyes.
- Endişeli bir annenin keskin gözleri vardır.
- She is very anxious for her son to succeed.
- Oğlunun başarılı olması konusunda çok endişeli.
- She is very anxious about his health.
- Sağlığı hakkında çok endişeli.
- I felt really anxious.
- Gerçekten endişeli hissettim.
- She was anxious about her children's health.
- Çocuklarının sağlığı konusunda endişeliydi.
- Tom was anxious all the time.
- Tom her zaman endişeliydi.
- She was anxious about her children's health.
- Çocuklarının sağlığı hakkında endişeliydi.
- You don't seem to be as anxious as Tom seems to be.
- Tom kadar endişeli görünmüyorsun.
- She is very anxious about his health.
- Onun sağlığı konusunda çok endişeli.
- We are anxious for peace.
- Barış için endişeliyiz.
- You seem anxious.
- Endişeli görünüyorsun.
- Tom constantly felt anxious.
- Tom sürekli endişeli hissediyordu.
- I'm so anxious.
- Çok endişeliyim.
- I'm anxious about his safety.
- Onun güvenliği hakkında endişeliyim.
- Tom was obviously anxious.
- Tom belli ki endişeliydi.
- We are anxious about her safety.
- Onun güvenliği konusunda endişeliyiz.
- People seemed to be anxious about the future.
- İnsanlar gelecek için endişeli görünüyordu.
- I'm anxious about his safety.
- Onun güvenliği konusunda endişeliyim.
- We were real anxious.
- Biz gerçekten endişeliydik.
- Are you anxious?
- Endişeli misiniz?
- Tom seemed anxious.
- Tom endişeli görünüyordu.
- Tom is very anxious about his health.
- Tom sağlığı konusunda çok endişeli.
- She is very anxious about your health.
- Sağlığınız konusunda çok endişeli.
- We are anxious about your health.
- Senin sağlığın hakkında endişeliyiz.
- I'm a bit anxious.
- Biraz endişeliyim.
- We are anxious for their safety.
- Biz onların güvenliği için endişeliyiz.
- Tom still seems anxious.
- Tom hala endişeli görünüyor.
- We are anxious about our daughter's health.
- Kızımızın sağlığı hakkında endişeliyiz.
- Tom didn't seem to be as anxious as Mary seemed to be.
- Tom, Mary kadar endişeli görünmüyordu.
- She was anxious about her job.
- İşi hakkında endişeliydi.
- Mother is more anxious about the result of the examination than I am.
- Annem sınavın sonucu hakkında benden daha endişeli.
- We're anxious about her health.
- Sağlığı konusunda endişeliyiz.
- They're anxious for peace.
- Barış için endişeliler.
- We were real anxious.
- Gerçekten endişeliydik.
- He was very anxious on the eve of the exam.
- Sınav arifesinde çok endişeliydi.
- We are anxious about your health.
- Sağlığınız konusunda endişeliyiz.
- Sami felt really anxious.
- Sami gerçekten endişeli hissetti.
- Tom seems anxious.
- Tom endişeli görünüyor.
- Tom is very anxious about his health.
- Tom sağlığı hakkında çok endişeli.
- She was anxious about his health.
- Onun sağlığı hakkında endişeliydi.
- The mother is very anxious about her children future.
- Anne, çocuklarının geleceği hakkında çok endişeli.
- Tom's anxious.
- Tom endişeli.
- Tom seemed to be anxious to get going.
- Tom gitmek için endişeli görünüyordu.
- You look very anxious.
- Çok endişeli görünüyorsun.
- We're anxious about your health.
- Sağlığınız konusunda endişeliyiz.
- We are anxious about our daughter's health.
- Kızımızın sağlığı konusunda endişeliyiz.
- Tom is quite anxious, isn't he?
- Tom oldukça endişeli, değil mi?
- She was anxious about her job.
- İşi konusunda endişeliydi.
- We are anxious for world peace.
- Dünya barışı için endişeliyiz.
- Tom still seems anxious.
- Tom hâlâ endişeli görünüyor.
- We're anxious for your help.
- Yardımınız için endişeliyiz.
- Tom appeared anxious.
- Tom endişeli görünüyordu.
- I am anxious about your health.
- Sağlığınız konusunda endişeliyim.
- People seemed to be anxious about the future.
- İnsanlar gelecek hakkında endişeli görünüyordu.
- I am anxious about the results of the examination.
- Sınav sonuçları hakkında endişeliyim.
- Tom was anxious.
- Tom endişeliydi.
- I'm anxious.
- Endişeliyim.
- Everyone was anxious.
- Herkes endişeliydi.
- We are anxious for world peace.
- Dünya barışından endişeliyiz.
- Tom said I seemed anxious.
- Tom endişeli göründüğümü söyledi.
- Everybody was anxious.
- Herkes endişeliydi.
- Tom looks anxious.
- Tom endişeli görünüyor.
- Why are you so anxious?
- Neden bu kadar endişelisin?
- We're anxious about your health.
- Senin sağlığın hakkında endişeliyiz.
- We are anxious about her health.
- Sağlığı konusunda endişeliyiz.
Show More (103)
|
|
- Our shame makes us furtive, brittle, anxious and cold.
- Utancımız bizi sinsi, kırılgan, kaygılı ve soğuk insanlar yapıyor.
- He was very anxious on the eve of the exam.
- O, sınav arifesinde çok kaygılıydı.
- Everyone was anxious.
- Herkes kaygılıydı.
- Tom was anxious all the time.
- Tom her zaman kaygılıydı.
Show More (1)
|