1 |
anxious |
endişeli |
adj. |
|
- He seems anxious about his big speech.
- Yapacağı önemli konuşma nedeniyle endişeli görünüyor.
- Rath drove the anxious citizen to action with false arguments, no less.
- Rath endişeli vatandaşları sahte iddialarla kışkırtarak harekete geçirdi, ki az şey değil.
- I have been especially anxious about the possibility of carbon leakage.
- Özellikle karbon sızıntısı olasılığı konusunda endişeliyim.
- Rath drove the anxious citizen to action with false arguments, no less.
- Rath, endişeli vatandaşı yanlış argümanlarla harekete geçirdi, daha az değil.
- Thousands of Vivendi group employees are anxious.
- Binlerce Vivendi grubu çalışanı endişeli.
- These people are bearers of hope in these anxious days.
- Bu insanlar bu endişeli günlerde umudun taşıyıcılarıdır.
- That is why the Commission is anxious for the work to be brought to a conclusion on time.
- Bu nedenle Komisyon, çalışmaların zamanında sonuçlandırılması konusunda endişelidir.
- I am very anxious that we should strengthen our relationship with them.
- Onlarla ilişkilerimizi güçlendirmemiz gerektiği konusunda çok endişeliyim.
- She is anxious that it should get through under the Greek presidency.
- Kendisi bu konunun Yunanistan'ın dönem başkanlığında geçmesi konusunda endişeli.
- She is anxious that it should get through under the Greek presidency.
- Bu sürecin Yunanistan'ın başkanlığı altında gerçekleşmesi konusunda endişeli.
- I understand that the Council is anxious to reduce the amount of money being made available for this project.
- Anladığım kadarıyla Konsey bu proje için ayrılan para miktarını azaltma konusunda endişeli.
- We are a little anxious and we call on the European institutions and the UN institutions to be vigilant.
- Biraz endişeliyiz ve Avrupa kurumları ile BM kurumlarını uyanık olmaya çağırıyoruz.
- Nevertheless, I am very anxious about the way this is going and the resistance that is met along the way.
- Bununla birlikte, bu gidişattan ve yol boyunca karşılaşılan dirençten dolayı çok endişeliyim.
- I have been especially anxious about the possibility of carbon leakage.
- Özellikle karbon sızıntısı olasılığı konusunda endişeliydim.
- Nevertheless, I am very anxious about the way this is going and the resistance that is met along the way.
- Bununla birlikte, bu sürecin gidişatı ve bu yolda karşılaşılan direnç konusunda çok endişeliyim.
- Our shame makes us furtive, brittle, anxious and cold.
- Utancımız bizi içten pazarlıklı, kırılgan, endişeli ve soğuk kişiler yapar.
- Our shame makes us furtive, brittle, anxious and cold.
- Utancımız bizi sinsi, kırılgan, endişeli ve soğuk yapıyor.
- She was anxious lest she might miss the train.
- Treni kaçırabileceği için endişeliydi.
- We are anxious about her safety.
- Onun güvenliği konusunda endişeliyiz.
- She was anxious about her job.
- İşi konusunda endişeliydi.
- Tom felt anxious.
- Tom endişeli hissetti.
- I am anxious about the results of the examination.
- Sınav sonuçları hakkında endişeliyim.
- She is very anxious about his health.
- Onun sağlığı konusunda çok endişeli.
- Tom constantly felt anxious.
- Tom kendini sürekli olarak endişeli hissediyordu.
- Tom still seems anxious.
- Tom hala endişeli görünüyor.
- He's anxious about his examination result.
- O, sınav sonucu hakkında endişeli.
- She was anxious to recover from illness.
- O, hastalığı atlatma konusunda endişeliydi.
- We are anxious for world peace.
- Dünya barışı için endişeliyiz.
- Tom appeared anxious.
- Tom endişeli görünüyordu.
- They're anxious for peace.
- Onlar barış için endişeliler.
- The mother is very anxious about her children future.
- Anne çocuklarının geleceği konusunda çok endişelidir.
- He is anxious about his future.
- O, geleceği hakkında endişelidir.
- Tom was anxious.
- Tom endişeliydi.
- People seemed to be anxious about the future.
- İnsanlar gelecek hakkında endişeli görünüyordu.
- I am anxious about your health.
- Sağlığın için endişeliyim.
- Tom was anxious all the time.
- Tom her zaman endişeliydi.
- Tom seems to be anxious to get going.
- Tom gitmek için endişeli görünüyor.
- I was anxious that she accept my offer.
- Teklifimi kabul ettiğinden endişeliydim.
- Tom is quite anxious, isn't he?
- Tom oldukça endişeli, değil mi?
- He is anxious about the result.
- O, sonuç hakkında endişelidir.
- We were real anxious.
- Biz gerçekten endişeliydik.
- We are all anxious about your health.
- Hepimiz sağlığınız hakkında endişeliyiz.
- I'm anxious.
- Ben endişeliyim.
- Tom seems anxious.
- Tom endişeli görünüyor.
- I was anxious.
- Endişeliydim.
- I'm so anxious.
- Çok endişeliyim.
- We're anxious about your health.
- Sağlığınız konusunda endişeliyiz.
- She was anxious about her children's health.
- Çocuklarının sağlığı hakkında endişeliydi.
- She was anxious about her job.
- İşi hakkında endişeliydi.
- Mother is more anxious about the result of the examination than I am.
- Annem sınavın sonucu hakkında benden daha endişeli.
- An anxious mother has sharp eyes.
- Endişeli bir annenin keskin gözleri vardır.
- Tom was a little anxious.
- Tom biraz endişeliydi.
- Tom seemed to be anxious to get going.
- Tom gitmek için endişeli görünüyordu.
- I'm anxious about his safety.
- Onun güvenliği konusunda endişeliyim.
- The mother is very anxious about her children future.
- Anne, çocuklarının geleceği hakkında çok endişeli.
- We're anxious about her health.
- Sağlığı konusunda endişeliyiz.
- We're anxious for your help.
- Senin yardımından endişeliyiz.
- We are anxious about our daughter's health.
- Kızımızın sağlığı hakkında endişeliyiz.
- I'm a bit anxious.
- Biraz endişeliyim.
- She is very anxious about your health.
- Sağlığınız konusunda çok endişeli.
- Everybody was anxious.
- Herkes endişeliydi.
- Why are you so anxious?
- Neden bu kadar endişelisin?
- Tom's anxious.
- Tom endişeli.
- I was anxious that she accept my offer.
- Teklifimi kabul etmesinden endişeliydim.
- We're anxious about her health.
- Biz, onun sağlığı hakkında endişeliyiz.
- She is very anxious for her son to succeed.
- Oğlunun başarılı olması konusunda çok endişeli.
- She is very anxious about his health.
- Sağlığı hakkında çok endişeli.
- We are anxious for their safety.
- Biz onların güvenliği için endişeliyiz.
- She was anxious about his health.
- Onun sağlığı hakkında endişeliydi.
- Are you anxious?
- Endişeli misiniz?
- Tom still seems anxious.
- Tom hâlâ endişeli görünüyor.
- Tom constantly felt anxious.
- Tom sürekli endişeli hissediyordu.
- We are anxious for world peace.
- Dünya barışından endişeliyiz.
- I am anxious about your health.
- Sağlığınız konusunda endişeliyim.
- We were real anxious.
- Gerçekten endişeliydik.
- She is very anxious about your health.
- Sağlığınız hakkında çok endişeli.
- We are anxious about our daughter's health.
- Kızımızın sağlığı konusunda endişeliyiz.
- We are anxious about her health.
- Biz, onun sağlığı hakkında endişeliyiz.
- We're anxious for your help.
- Yardımınız için endişeliyiz.
- I'm anxious.
- Endişeliyim.
- We are anxious about her safety.
- Onun güvenliği hakkında endişeliyiz.
- She was anxious about her children's health.
- Çocuklarının sağlığı konusunda endişeliydi.
- She was anxious lest she might miss the train.
- O, tren kaçırabilir diye endişeliydi.
- We are anxious about your health.
- Senin sağlığın hakkında endişeliyiz.
- Tom is very anxious about his health.
- Tom sağlığı konusunda çok endişeli.
- The boy was anxious for a new bicycle.
- Çocuk yeni bir bisiklet için endişeliydi.
- I am anxious about the result.
- Sonuç hakkında endişeliyim.
- Tom seemed anxious.
- Tom endişeli görünüyordu.
- Tom said I seemed anxious.
- Tom endişeli göründüğümü söyledi.
- Tom looks very anxious.
- Tom çok endişeli görünüyor.
- We're anxious about your health.
- Senin sağlığın hakkında endişeliyiz.
- He was very anxious on the eve of the exam.
- Sınav arifesinde çok endişeliydi.
- You seem anxious.
- Endişeli görünüyorsun.
- We are anxious for your success in the examination.
- Biz sınavdaki başarınız hakkında endişeliyiz.
- We are anxious about her health.
- Sağlığı konusunda endişeliyiz.
- Everyone was anxious.
- Herkes endişeliydi.
- Sami felt really anxious.
- Sami gerçekten endişeli hissetti.
- Tom seemed somewhat anxious.
- Tom biraz endişeli görünüyordu.
- Tom was obviously anxious.
- Tom belli ki endişeliydi.
- I'm anxious about his safety.
- Onun güvenliği hakkında endişeliyim.
- Tom looks anxious.
- Tom endişeli görünüyor.
- Tom is very anxious about his health.
- Tom sağlığı hakkında çok endişeli.
- You don't seem to be as anxious as Tom seems to be.
- Tom kadar endişeli görünmüyorsun.
- Tom didn't seem to be as anxious as Mary seemed to be.
- Tom, Mary kadar endişeli görünmüyordu.
- We are anxious for peace.
- Barış için endişeliyiz.
- People seemed to be anxious about the future.
- İnsanlar gelecek için endişeli görünüyordu.
- I'm really anxious to know what my parents are going to give me for my birthday.
- Anne ve babamın bana doğum günüm için bana ne vereceklerini olduğunu bilmekten gerçekten endişeliyim.
- They're anxious for peace.
- Barış için endişeliler.
- You look very anxious.
- Çok endişeli görünüyorsun.
- Aren't you anxious?
- Endişeli değil misin?
- I felt really anxious.
- Gerçekten endişeli hissettim.
- We're anxious.
- Biz endişeliyiz.
- We are anxious about your health.
- Sağlığınız konusunda endişeliyiz.
Show More (110)
|
2 |
anxious |
hevesli |
adj. |
|
- She was the only one who seemed anxious to learn.
- Öğrenmeye hevesli görünen tek kişi oydu.
- Tom is anxious to please everybody.
- Tom herkesi memnun etmeye pek hevesli.
- He is anxious to go with you.
- O sizinle gitmeye hevesli.
- Tom said that Mary was anxious to do that.
- Tom, Mary'nin bunu yapmak için çok hevesli olduğunu söyledi.
- Layla was anxious to see the inside of the house.
- Leyla evin içini görmek için hevesliydi.
- He is anxious to go to America.
- O, Amerika'ya gitmek için hevesli.
- He is anxious to please everybody.
- O, herkesi memnun etmeye hevesli.
- Chris is very anxious to go to college.
- Chris üniversiteye gitmek için çok hevesli.
- Tom said that he was very anxious to do that.
- Tom bunu yapmak için çok hevesli olduğunu söyledi.
- He is anxious to see you.
- O seni görmek için hevesli.
Show More (7)
|
3 |
anxious |
istekli |
adj. |
|
- It is very clear that we are anxious to find a solution.
- Bir çözüm bulma konusunda istekli olduğumuz çok açıktır.
- She is anxious to visit Europe.
- O, Avrupa'yı ziyaret etmek için isteklidir.
- She is anxious to meet you.
- O, seninle tanışmak için istekli.
- He is anxious to read the book.
- O, kitabı okumak için istekli.
- He works hard because he is anxious to succeed.
- Başarmak için istekli olduğundan dolayı çok çalışıyor.
Show More (2)
|
4 |
anxious |
kaygılı |
adj. |
|
- Our shame makes us furtive, brittle, anxious and cold.
- Utancımız bizi sinsi, kırılgan, kaygılı ve soğuk insanlar yapıyor.
- Everyone was anxious.
- Herkes kaygılıydı.
- Tom was anxious all the time.
- Tom her zaman kaygılıydı.
- He was very anxious on the eve of the exam.
- O, sınav arifesinde çok kaygılıydı.
Show More (1)
|
5 |
anxious |
can atan |
adj. |
|
- Chris is very anxious to go to college.
- Chris üniversiteye gitmek için can atıyor.
- Tom is anxious to go abroad.
- Tom yurt dışına gitmeye can atıyor.
- Tom is anxious to meet you.
- Tom seninle tanışmak için can atıyor.
- Emily is anxious to see him again.
- Emily, onu tekrar görmek için can atıyor.
Show More (1)
|
6 |
anxious |
merak içinde |
adj. |
|
- She's anxious to know the results.
- Sonuçları öğrenmek için merak içinde.
- Everybody was anxious to know what had happened.
- Herkes ne olduğunu öğrenmek için merak içindeydi.
Show More (-1)
|
7 |
anxious |
tedirgin |
adj. |
|
- For one anxious moment, he thought he'd fall down.
- Bir an için tedirgin olarak yere düşeceğini sandı.
Show More (-2)
|
8 |
anxious |
çok istekli |
adj. |
|
- The presidency is very anxious to reach final agreement on this proposal.
- Başkanlık bu teklif üzerinde nihai anlaşmaya varmak için çok isteklidir.
Show More (-2)
|
9 |
anxious |
meraklı |
adj. |
|
- He is anxious to go with you.
- Sizinle gelmeye meraklı.
Show More (-2)
|