Tureng - attack - Anglais Turc Phrases

Historique

	Anglais	Turc
1	attack	saldırmak	v.
	First of all I would like to emphasise the deep sympathy we feel for the victims of last week's attack. Öncelikle geçen haftaki saldırının kurbanlarına duyduğumuz derin sempatiyi vurgulamak isterim. The United States has been the victim of a terrible attack. Amerika Birleşik Devletleri korkunç bir saldırının kurbanı oldu. The future heralded by tonight's attack is a future of war. Bu geceki saldırının müjdelediği gelecek, bir savaş geleceğidir. A few days ago in Britain, a nineteen-year-old Muslim girl and a taxi driver were the victims of an unprovoked attack. Birkaç gün önce İngiltere'de on dokuz yaşında bir Müslüman kız ve bir taksi şoförü sebepsiz bir saldırının kurbanı oldu. We are telling dictators to possess weapons of mass destruction so that nobody attacks them! Diktatörlere kitle imha silahlarına sahip olmalarını söylüyoruz ki kimse onlara saldırmasın! It is not he who attacks the independent media, but reprobates who are beyond his control. Bağımsız medyaya saldıran kendisi değil, kontrolünün ötesinde olan suçlulardır. We cannot wait for an attack to take place before we act. Harekete geçmeden önce bir saldırının gerçekleşmesini bekleyemeyiz. The United States has been the victim of a terrible attack. Amerika Birleşik Devletleri korkunç bir saldırının kurbanı olmuştur. Iran could now attack Israel, Europe, Greece and reach these regions. İran artık İsrail'e, Avrupa'ya, Yunanistan'a saldırabilir ve bu bölgelere ulaşabilir. The latter point constitutes a huge programme which would oblige the United States to attack many of its allies. Bu son nokta, ABD'yi müttefiklerinin çoğuna saldırmak zorunda bırakacak devasa bir program teşkil etmektedir. It is now very striking that the governments are starting to attack the European Parliament and its rights. Şu anda hükümetlerin Avrupa Parlamentosu'na ve haklarına saldırmaya başlaması çok çarpıcıdır. Following the attack in Hadera on Monday, we must repeat our condemnation of any form of terrorism. Pazartesi günü Hadera'da meydana gelen saldırının ardından terörün her türlüsünü kınadığımızı yinelemeliyiz. That is where we need to attack the ideological roots of Wahhabi fundamentalism. İşte bu noktada Vahhabi köktendinciliğinin ideolojik köklerine saldırmamız gerekiyor. Our thoughts are also with María Eraunzetamurgil and her grandson, who were victims of a horrendous attack. Düşüncelerimiz aynı zamanda korkunç bir saldırının kurbanı olan Maria Eraunzetamurgil ve torunuyla birlikte. It must attack the structural causes of poverty in developing countries. Gelişmekte olan ülkelerdeki yoksulluğun yapısal nedenlerine saldırmalıdır. This includes incest, attacks by children on their parents and vice versa. Buna ensest, çocukların ebeveynlerine saldırması ve bunun tersi de dâhildir. We must never again allow political interference to dictate how we attack an outbreak. Bir daha asla siyasi müdahalenin bir salgına nasıl saldıracağımızı belirlemesine izin vermemeliyiz. The Chechen terrorists were most unwise in deciding to attack the theatre in Moscow. Çeçen teröristler Moskova'daki tiyatroya saldırmaya karar vermekle çok akılsızca davrandılar. It has become somewhat fashionable to attack the European Union project and its institutions. Avrupa Birliği projesine ve kurumlarına saldırmak biraz moda oldu. It is now very striking that the governments are starting to attack the European Parliament and its rights. Şu anda hükûmetlerin Avrupa Parlamentosu'na ve haklarına saldırmaya başlaması çok çarpıcıdır. And lest anyone should attack me on that, I would like to say that I support animal welfare legislation as well. Ve kimse bana bu konuda saldırmasın diye, hayvan refahı yasalarını da desteklediğimi söylemek isterim. Attack the cause, not the system. Sebebe saldırın, sisteme değil. We are telling dictators to possess weapons of mass destruction so that nobody attacks them. Diktatörlere kitle imha silahlarına sahip olmalarını söylüyoruz ki kimse onlara saldırmasın. I saw the dismay, horror and despair caused by the attack, and I shared and felt this sorrow and despair. Saldırının neden olduğu dehşet, korku ve umutsuzluğu gördüm ve bu üzüntü ve umutsuzluğu paylaştım ve hissettim. The second thing we discussed at that time was how such an attack would be taken in Iraq. O dönemde tartıştığımız ikinci konu ise Irak'ta böyle bir saldırının nasıl karşılanacağıydı. The future heralded by tonight's attack is a future of war. Bu geceki saldırının müjdelediği gelecek, savaşın geleceğidir. Once again suicide bombers attacked in Israel. İsrail'de bir kez daha intihar bombacıları saldırdı. Would we encourage the EU to attack Iraq as well, or would we try to hold George Bush back? AB'yi de Irak'a saldırması için teşvik eder miyiz, yoksa George Bush'u engellemeye mi çalışırız? As we were sitting there peacefully, army forces attacked us. Biz orada huzur içinde otururken ordu güçleri üzerimize saldırdı. As we were sitting there peacefully, army forces attacked us. Orada barışçıl şekilde oturduğumuz sırada ordu güçleri bize saldırdı. They attack one another during these events as well. Bu olaylar sırasında da birbirlerine saldırırlar. They're not strong enough to attack two people at once. Aynı anda iki kişiye saldıracak kadar güçlü değiller. Then, the pack attacked in a crowd all at once. Sonra sürü bir anda kalabalığa saldırır. As we were sitting there peacefully, army forces attacked us. Biz orada barışçıl bir şekilde otururken, ordu güçleri bize saldırdı. A group of men wearing masks attacked Tom. Maskeli bir grup adam Tom'a saldırdı. Let's attack. Hadi saldıralım. The angry mob attacked the building. Öfkeli kalabalık binaya saldırdı. The British withdrew, but attacked again the next year. Britanyalılar geri çekildiler ama ertesi yıl tekrar saldırdılar. Dan attacked a black student. Dan siyah bir öğrenciye saldırdı. Could Layla have attacked both Sami and Salima? Leyla, hem Sami hem de Salime'ye saldırabilir mi? They waited for the enemy to attack. Düşmanın saldırması için beklediler. Tom attacked John with a fork in the prison yard. Tom hapishane bahçesinde John'a çatalla saldırdı. They attacked the enemy. Düşmana saldırdılar. He attacked me from the rear. Bana arkadan saldırdı. He attacked Tom with strong arguments. O, güçlü tartışmalarla Tom'a saldırdı. A group of youths attacked the old man. Bir grup genç yaşlı adama saldırdı. We plan to attack at dawn. Şafakta saldırmayı planlıyoruz. She attacked him. Ona saldırdı. The officer ordered the soldiers to attack the fortified position. Subay askerlere müstahkem mevkiye saldırmalarını emretti. Oftentimes, the best solution is to systematically attack the problem! Çoğu zaman en iyi çözüm, soruna sistematik olarak saldırmaktır! Why did you attack Tom? Tom'a neden saldırdın? The enemies made an attack at night. Düşmanlar gece saldırdı. Why did you attack us? Neden bize saldırdın? Tom said Mary's dog attacked him. Tom, Mary'nin köpeğinin ona saldırdığını söyledi. The rebels attacked him there. İsyancılar ona orada saldırdı. She attacked him with a baseball bat. Ona bir beyzbol sopasıyla saldırdı. Why did you attack them? Neden onlara saldırdın? They intend to attack. Onlar saldırmak niyetindeler. The monster Grendel attacked king Hrothgar's great hall every night. Canavar Grendel her gece Kral Hrothgar'ın büyük salonuna saldırıyordu. The Germans then attacked the English forces on the right side. Almanlar daha sonra sağ taraftaki İngiliz kuvvetlerine saldırdı. Why did you attack me? Neden bana saldırdın? They'll attack. Saldıracaklar. Acid attacks metal. Asit, metale saldırır. That flower tried to attack me. O çiçek bana saldırmaya çalıştı. Attack me. Bana saldır. Why would they attack us? Neden bize saldırdılar? German forces attacked British soldiers near Amiens, France. Alman kuvvetleri, Amiens, Fransa yakınlarında İngiliz askerlere saldırdı. Someone attacked her. Biri ona saldırdı. Finally, on January eighth, the British attacked. Sonunda, ocağın sekizinde, Britanyalılar saldırdı. Tom suddenly attacked Mary. Tom birden Mary'ye saldırdı. She attacked him with her fists. Yumruklarıyla saldırdı. Tom attacked Mary from behind. Tom Mary'ye arkadan saldırdı. Why did Tom attack you? Tom sana neden saldırdı? The high command decided to attack at dawn. Yüksek komuta şafakta saldırmaya karar verdi. Someone attacked me. Biri bana saldırdı. She attacked him with a pair of scissors. Ona bir makasla saldırdı. In general, wolves do not attack people. Genelde kurtlar insanlara saldırmaz. Grant attacked Vicksburg several times. Grant Vicksburg'a birkaç kez saldırdı. The members of these nomadic tribes were skilled archers and riders; they were able to attack and run away as fast as the wind. Bu göçebe kabilelerin üyeleri yetenekli okçu ve biniciydiler; rüzgar gibi hızla saldırıp kaçabiliyorlardı. The wolf attacked the lamb. Kurt kuzuya saldırdı. The dog attacked the little boy. Köpek küçük çocuğa saldırdı. The terrorists attacked a mosque. Teröristler bir camiye saldırdılar. Formidable looking spiders do not attack people. Korkunç görünümlü örümcekler insanlara saldırmaz. Most Germans expected the Allies would attack at Calais, in France. Almanların çoğu Müttefiklerin Fransa'daki Calais'ye saldıracağını düşünüyordu. Acid attacks metal. Asit metale saldırır. We will attack at sunrise. Gün doğumunda saldıracağız. We'll attack at sunrise. Gün doğumunda saldıracağız. In 1683 the Turks attacked Vienna for the second time. 1683 yılında Türkler ikinci kez Viyana'ya saldırdı. The members of these nomadic tribes were skilled archers and riders; they were able to attack and run away as fast as the wind. Bu göçebe kabilelerin üyeleri yetenekli okçular ve binicilerdi; rüzgar kadar hızlı saldırıp kaçabiliyorlardı. Wolves usually do not attack humans. Kurtlar genelde insanlara saldırmaz. Why did they attack you? Neden sana saldırdılar? Sami believed Layla attacked him. Sami, Layla'nın ona saldırdığına inanıyordu. They said his army was not strong enough to attack. Ordusunun saldıracak kadar güçlü olmadığını söylediler. Why would Tom attack me? Tom neden bana saldırsın ki? I didn't attack him. Ona saldırmadım. Hippopotamuses attack humans. Hipopotamlar insanlara saldırır. The Japanese attacked Pearl Harbor on December 7, 1941. Japonlar 7 Aralık 1941'de Pearl Harbor'a saldırdı. We didn't intend to attack him. Ona saldırmak niyetinde değildik. That's why we didn't attack. Bu nedenle saldırmadık. Do you really think they'll attack? Gerçekten saldıracaklarını mı sanıyorsunuz? Finally, on January eighth, the British attacked. Sonunda, sekiz Ocak'ta İngilizler saldırdı. Finally, on January eighth, the British attacked. Sonunda, sekiz ocakta Britanyalılar saldırdı. Why did you attack Tom? Neden Tom'a saldırdın? The Japanese attacked Pearl Harbor on December 7, 1941. Japonlar 7 Aralık 1941 tarihinde Pearl Harbor'a saldırdı. If UFOs were to attack the earth, what would become of us? Eğer UFO'lar dünyaya saldırırsa, bize ne olur? Someone attacked them. Biri onlara saldırdı. Everyone attacked my opinion. Herkes fikrime saldırdı. The dog attacked the three of us. Köpek üçümüze saldırdı. A group of men wearing masks attacked Tom. Maske takan bir grup adam Tom'a saldırdı. The player attacked the referee. Oyuncu hakeme saldırdı. German forces attacked British soldiers near Amiens, France. Alman kuvvetleri Fransa'nın Amiens kenti yakınlarında İngiliz askerlerine saldırdı. I think we should attack immediately. Bence hemen saldırmalıyız. General Montcalm attacked several British forts in 1757. General Montcalm 1757'de birkaç İngiliz kalesine saldırdı. Tom attacked me. Tom bana saldırdı. Don't attack me. Bana saldırmayın. The rebels attacked him there. İsyancılar orada ona saldırdılar. He attacked me from the rear. O bana arkadan saldırdı. They intend to attack. Saldırmaya niyetliler. Tom's dog attacked me. Tom'un köpeği bana saldırdı. They attacked me from behind. Bana arkamdan saldırdılar. The zombies attacked the joggers. Zombiler koşuculara saldırdı. They attacked the enemy. Onlar düşmana saldırdı. He told his men they would attack the next night. Adamlarına ertesi gece saldıracaklarını söyledi. They attacked soldiers who were sent to arrest them. Onlar onları tutuklamak için gönderilen askerlere saldırdılar. I never attacked anybody. Ben kimseye saldırmadım. Tom suddenly attacked Mary. Tom aniden Mary'ye saldırdı. The general wished to attack immediately. General hemen saldırmayı arzuluyordu. He attacked the government's policy in his speech. O, konuşmasında hükümetin politikasına saldırdı. A swarm of hornets attacked the children. Bir eşek arısı sürüsü çocuklara saldırdı. Tom decided to attack. Tom saldırmaya karar verdi. Cain attacked Abel. Kabil, Habil'e saldırdı. Even poisonous snakes will only attack if they feel threatened. Zehirli yılanlar bile sadece kendilerini tehdit altında hissederlerse saldırırlar. The wolf attacked the lamb. Kurt, kuzuya saldırdı. Sami knew who attacked him. Sami ona kimin saldırdığını biliyordu. Terrorists attacked the World Trade Center in New York City in 2001. Teröristler 2001'de New York'taki Dünya Ticaret Merkezi'ne saldırdı. Attack! Saldır! Why did you attack me? Neden bana saldırdınız? Tom said some men had attacked Mary. Tom bazı adamların Mary'ye saldırdığını söyledi. The furious mob attacked the building. Öfkeli kalabalık binaya saldırdı. Mary attacked Tom. Mary Tom'a saldırdı. A swarm of wasps attacked the children. Bir yaban arısı sürüsü çocuklara saldırdı. Layla attacked Sami with a knife. Leyla bir bıçakla Sami'ye saldırdı. Tom attacked Mary from behind. Tom, Mary'ye arkadan saldırdı. In late November, they attacked Finland. Kasım ayı sonlarında, Onlar Finlandiya'ya saldırdılar. Tom attacked Mary with a dagger. Tom, Mary'ye hançerle saldırdı. Why would they attack us? Onlar neden bize saldırdı? The British started to attack from across the river. İngilizler nehrin karşısından saldırmaya başladılar. Somebody attacked me. Birisi bana saldırdı. Wolves won't usually attack people. Kurtlar genellikle insanlara saldırmazlar. A group of men wearing masks attacked Tom. Bir grup maskeli adam Tom'a saldırdı. The British started to attack from across the river. İngilizler nehrin karşısından saldırmaya başladı. Tom didn't attack you personally. Tom sana kişisel olarak saldırmadı. We anticipated where the enemy would attack. Düşmanın nereye saldıracağını tahmin ettik. The dog attacked Tom. Köpek Tom'a saldırdı. The enemy attacked us at night. Düşman bize gece saldırdı. I think we should attack immediately. Hemen saldırmamız gerektiğini düşünüyorum. He attacked Tom with strong arguments. Tom'a güçlü argümanlarla saldırdı. General Montcalm attacked several British forts in 1757. General Montcalm 1757'de birçok İngiliz kalesine saldırdı. Finally, on January eighth, the British attacked. Nihayet 8 Ocak'ta İngilizler saldırdı. Wolves won't usually attack people. Kurtlar genellikle insanlara saldırmaz. Somebody attacked me. Biri bana saldırdı. Five of them attacked me, but I overcame them all. Onlardan beşi bana saldırdı ama onların hepsinin üstesinden geldim. Our army attacked the enemy during the night. Ordumuz gece boyunca düşmana saldırdı. Dan's pitbull attacked Linda's small dog. Dan'in pitbull'u Linda'nın küçük köpeğine saldırdı. He attacked the government's policy in his speech. Konuşmasında hükümetin politikasına saldırdı. Will Israel attack Iran? İsrail İran'a saldıracak mı? Somebody attacked Tom. Biri Tom'a saldırdı. The enemy attacked the town. Düşman kasabaya saldırdı. In 1683 the Turks attacked Vienna for the second time. 1683'te Türkler Viyana'ya ikinci kez saldırdı. The officer ordered the soldiers to attack the fortified position. Subay askerlerin müstahkem pozisyonunda saldırması için emretti. I didn't attack anyone. Ben kimseye saldırmadım. Attack me. Saldır bana. Tom attacked Mary with a dagger. Tom bir hançerle Mary'ye saldırdı. Could Layla have attacked both Sami and Salima? Layla hem Sami'ye hem de Salima'ya saldırmış olabilir mi? That's why we didn't attack. Bu yüzden saldırmadık. Why have they attacked us? Neden bize saldırdılar? The robbers came out from behind the trees and attacked him. Soyguncular ağaçların arkasından çıktı ve ona saldırdı. The motive for the attack is still not clear. Saldırının altında yatan neden hâlâ netlik kazanmadı. We'll attack. Saldıracağız. Why did you attack him? Neden ona saldırdın? A group of men wearing masks attacked Tom. Maske takmış bir grup adam Tom'a saldırdı. Even if you boss attacks you and tells you to go away, you should make your point. Patronun sana saldırsa ve defolup gitmeni söylese bile, sen demek istediğini anlatmalısın. They waited for the enemy to attack. Düşmanın saldırmasını beklediler. The robber attacked her on a back street. Soyguncu bir arka sokakta ona saldırdı. A tiger will attack people when it is hungry. Bir kaplan acıktığında, insanlara saldırır. Who attacked you? Sana kim saldırdı? They attacked a group of Frenchmen and killed ten of them. Bir grup Fransız'a saldırdılar ve on tanesini öldürdüler. We were ready to attack. Saldırmaya hazırdık. Everyone attacked my opinion. Herkes benim görüşüme saldırdı. We'll attack at sunrise. Gün doğarken saldıracağız. Are we going to attack them? Onlara saldıracak mıyız? Someone attacked us. Biri bize saldırdı. The man attacked her with the intention of killing her. Adam, öldürmek niyetiyle ona saldırdı. Tomorrow we will attack again. Yarın tekrar saldıracağız. I've never attacked anyone. Kimseye saldırmadım. Rhinos can attack people. Gergedanlar insanlara saldırabilir. Let's attack. Saldıralım. Why did you attack him? Neden ona saldırdınız? Tom's dog attacked Mary. Tom'un köpeği Mary'ye saldırdı. I've never attacked anyone. Ben hiç kimseye saldırmadım. The British withdrew, but attacked again the next year. İngilizler geri çekildi, ancak ertesi yıl tekrar saldırdı. Hippopotamuses attack humans. Suaygırları insanlara saldırırlar. The general wished to attack immediately. General hemen saldırmak istedi. They attacked me from behind. Onlar bana arkadan saldırdılar. The monster Grendel attacked king Hrothgar's great hall every night. Canavar Grendel her gece kral Hrothgar'ın en büyük salonuna saldırdı. John Brown had attacked with about twenty men. John Brown yaklaşık yirmi adamıyla saldırmıştı. I didn't attack them. Ben onlara saldırmadım. Someone attacked Tom. Birisi Tom'a saldırdı. In general, wolves do not attack people. Genel olarak, kurtlar insanlara saldırmazlar. We must attack. Saldırmalıyız. Where did you attack them? Onlara nerede saldırdınız? A pack of wolves attacked the traveler. Bir kurt sürüsü gezgine saldırdı. They attacked soldiers who were sent to arrest them. Onları tutuklamak için gönderilen askerlere saldırdılar. He told his men they would attack the next night. O, adamlarına sonraki gece saldıracaklarını söyledi. Where did you attack them? Nerede onlara saldırdın? A week later, Germany attacked Poland. Bir hafta sonra, Almanya Polanya'ya saldırdı. Don't attack me. Bana saldırma. We anticipated where the enemy would attack. Biz düşmanın nereden saldıracağını önceden tahmin ettik. Tom wanted us to attack. Tom saldırmamızı istedi. Wolves usually do not attack humans. Kurtlar genellikle insanlara saldırmazlar. Wolves don't usually attack people. Kurtlar genelde insanlara saldırmaz. Tom attacked Mary with a knife. Tom, Mary'e bıçakla saldırdı. They'll attack. Onlar saldıracak. Even if you boss attacks you and tells you to go away, you should make your point. Patronunuz size saldırsa ve gitmenizi söylese bile, meramınızı anlatmalısınız. A group of youths attacked the old man. Gençlerden oluşan bir grup yaşlı adama saldırdı. The enemy attacked furiously. Düşman öfkeyle saldırdı. Tom attacked Mary. Tom Mary'ye saldırdı. The enemy kept up the attack all night. Düşman bütün gece saldırmaya devam etti. Most Germans expected the Allies would attack at Calais, in France. Birçok Alman, müttefiklerin Fransa'daki Calais'ye saldıracağını sanıyordu. Will Israel attack Iran? İsrail, İran'a saldıracak mı? Tomorrow we will attack again. Yarın yine saldıracağız. The dog attacked Tom. Köpek, Tom'a saldırdı. Everyone attacked my opinion. Herkes benim fikrime saldırdı. We'll attack. Biz saldıracağız. Tom attacked Mary with a knife. Tom bir bıçakla Mary'ye saldırdı. Five of them attacked me, but I overcame them all. Beş tanesi bana saldırdı ama hepsinin üstesinden geldim. We will attack at sunrise. Gün doğarken saldıracağız. Our army attacked the kingdom. Ordumuz krallığa saldırdı. The dog attacked the three of us. Köpek üçümüze de saldırdı. A week later, Germany attacked Poland. Bir hafta sonra Almanya Polonya'ya saldırdı. Formidable looking spiders do not attack people. Korkunç görünen örümcekler insanlara saldırmazlar. Terrorists attacked the World Trade Center in New York City in 2001. Teröristler 2001 yılında New York'ta Dünya Ticaret Merkezi'ne saldırdı. I didn't attack them. Onlara saldırmadım. John Brown had attacked with about twenty men. John Brown yaklaşık yirmi adamla birlikte saldırdı. Why did you attack them? Neden onlara saldırdınız? Let's attack again. Tekrar saldıralım. Why did you attack us? Bize neden saldırdınız? A fierce dog attacked the girl. Vahşi bir köpek kıza saldırdı. The terrorists attacked a mosque. Teröristler bir camiye saldırdı. Tom attacked John with a fork in the prison yard. Tom hapishane bahçesinde bir çatalla John'a saldırdı. Wolves usually don't attack people. Kurtlar genelde insanlara saldırmaz. German forces attacked British soldiers near Amiens, France. Alman kuvvetleri Amiens, Fransa yakınlarında İngiliz askerlerine saldırdı. They're going to attack. Onlar saldıracaklar. Southern newspapers attacked Lincoln. Güney gazeteleri Lincoln'a saldırdı. We can't attack them. Onlara saldıramayız. Attack! Saldırın! Layla attacked Sami with a knife. Layla Sami'ye bıçakla saldırdı. She was looking for the keys in her purse when he attacked her. Adam ona saldırdığında çantasında anahtarları arıyordu. I didn't attack Tom. Tom'a saldırmadım. The motive for the attack is still not clear. Saldırının nedeni hala belli değil. Three big men attacked him and stole his money. Üç büyük adam ona saldırdı ve parasını çaldı. Macbeth raised an army to attack his enemy. Macbeth düşmanına saldırmak için bir ordu topladı. Why did they attack you? Onlar neden sana saldırdı? In late November, they attacked Finland. Kasım sonunda Finlandiya'ya saldırdılar. Someone attacked him. Biri ona saldırdı. She told her mother how he had attacked her. Annesine ona nasıl saldırdığını anlattı. Wolves don't usually attack people. Kurtlar genellikle insanlara saldırmazlar. She attacked the enemy. Düşmana saldırdı. Southern newspapers attacked Lincoln. Güney gazeteleri Lincoln'e saldırdı. Show More (266)
2	attack	saldırı	n.
	Yet those enforcing the no-fly zones have themselves come under constant attack. Yine de uçuşa yasak bölgeleri uygulayanların kendileri sürekli saldırı altında. He condemned the attack, offered his condolences and assured India of EU support in the fight against terrorism. Saldırıyı kınadı, başsağlığı diledi ve Hindistan'a terörle mücadelede AB desteği konusunda güvence verdi. This threat is continuing to this day, as is evidenced by the recent attacks in Indonesia and Israel. Endonezya ve İsrail'deki son saldırıların da gösterdiği gibi, bu tehdit günümüzde de devam etmektedir. The British Government is just splitting hairs in its pathetic attempts to justify military attack. İngiliz Hükûmeti askeri saldırıyı meşrulaştırmaya yönelik zavallı girişimlerinde adeta kılı kırk yarıyor. Many bankers and finance workers died in that attack. Bu saldırıda çok sayıda bankacı ve finans çalışanı öldü. On behalf of the European Parliament, I express our profound indignation and utter condemnation of this attack. Avrupa Parlamentosu adına bu saldırı karşısında duyduğumuz derin öfke ve kınamayı ifade ediyorum. He had disturbed his killers as they were preparing for an attack. Saldırıya hazırlandıkları sırada katillerini rahatsız etmişti. Two of our staff missed being victims of the 19 August attack by a matter of minutes. İki çalışanımız 19 Ağustos saldırısının kurbanı olmaktan birkaç dakika ile kurtuldu. We will never forget the attacks against the United States, which we utterly condemn. Birleşik Devletlere karşı yapılan ve şiddetle kınadığımız saldırıları asla unutmayacağız. Twenty-four prisoners were killed and 131 were wounded during this attack. Bu saldırı sırasında yirmi dört mahkum öldürüldü ve 131 kişi yaralandı. The deadly cycle of attack and reprisal has to be broken. Ölümcül saldırı ve misilleme döngüsü kırılmalıdır. Seven years ago, the last peace negotiations were unexpectedly broken off by attacks by the Tigers. Yedi yıl önce, son barış görüşmeleri Kaplanların saldırıları nedeniyle beklenmedik bir şekilde kesildi. Attack and counter-attack are leading nowhere. Saldırı ve karşı saldırılar hiçbir yere varmıyor. Once again, we are witnessing an attack by the Israeli army in Palestine. Bir kez daha İsrail ordusunun Filistin'de gerçekleştirdiği bir saldırıya tanık oluyoruz. Of course the threat of an outside attack has resulted in large movements of population. Tabii ki dışarıdan bir saldırı tehdidi büyük nüfus hareketlerine neden olmuştur. The fear of new attacks has a paralysing effect, of course. Yeni saldırı korkusu elbette felç edici bir etkiye sahiptir. Terrorist acts are always vile and in this instance the attack also was clearly targeted. Terör eylemleri her zaman alçakçadır ve bu olayda da saldırı açıkça hedef gözetilerek gerçekleştirilmiştir. These attacks struck at our ideals of democracy, human rights and peace. Bu saldırılar demokrasi, insan hakları ve barış ideallerimize darbe vurmuştur. They regard every change as a brutal, neoliberal attack. Her değişikliği acımasız, neoliberal bir saldırı olarak görüyorlar. The enormous majority of Spanish society is against a unilateral attack. İspanyol toplumunun büyük çoğunluğu tek taraflı bir saldırıya karşıdır. Who stands to suffer most from these attacks? Bu saldırılardan en çok kim zarar görecek? It is possible that the President herself was injured in this latest attack. Bu son saldırıda Başkan'ın kendisinin de yaralanmış olması mümkündür. The air attacks are unrelenting. Hava saldırılarının ardı arkası kesilmiyor. The second theme concerns the complex relationship between terrorism and human rights after the attacks of 11 September. İkinci tema, 11 Eylül saldırılarının ardından terörizm ve insan hakları arasındaki karmaşık ilişkiyle ilgilidir. Sustained attacks by Israel on the Palestinian Authority and its security forces and facilities are wholly misguided. İsrail'in Filistin Yönetimi'ne, güvenlik güçlerine ve tesislerine yönelik saldırılarını sürdürmesi tamamen yanlıştır. Since the attacks of 11 September, the world has been on tenterhooks. Dünya, 11 Eylül saldırılarından bu yana diken üstündedir. Even the Pentagon has reservations about a possible attack. Pentagon'un bile olası bir saldırı konusunda çekinceleri var. He criticised it in his speech and the President allowed him to respond to your personal attack. Konuşmasında bunu eleştirdi ve Başkan kişisel saldırınıza yanıt vermesine izin verdi. The Commission proposal has been a welcome development in the light of the attacks of 11 September. Komisyon önerisi, 11 Eylül saldırıları ışığında memnuniyet verici bir gelişme olmuştur. The attacks in New York and in Washington also claimed many of our own citizens. New York ve Washington'daki saldırılarda da çok sayıda vatandaşımız hayatını kaybetti. Nor are the Israeli attacks justifiable. İsrail saldırıları da haklı görülemez. Such personal attacks must be ousted from this House forever. Bu tür kişisel saldırılar bu Meclisten sonsuza kadar çıkarılmalıdır. They told us how the camps were being bombed and also described the horrors of the attacks in Jerusalem. Bize kampların nasıl bombalandığını ve Kudüs'teki saldırıların dehşetini anlattılar. The difference at the moment is that we do not share the Bush Administration's doctrine of pre-emptive attack. Şu anda aramızdaki fark, Bush Yönetiminin önleyici saldırı doktrinini paylaşmıyor olmamızdır. I am thinking of the nuclear reactor at Osirak which was destroyed by the Israelis in an aerial attack during peacetime. İsrailliler tarafından barış zamanında bir hava saldırısında imha edilen Osirak'taki nükleer reaktörü düşünüyorum. There will always be weak points, attacks, incidents and failures that will generate damage. Her zaman zayıf noktalar, saldırılar, olaylar ve hasar yaratacak başarısızlıklar olacaktır. A pre-emptive attack like this would set a new international precedent that has no basis in the United Nations Charter. Bu tür bir önleyici saldırı, Birleşmiş Milletler Şartı'nda temeli olmayan yeni bir uluslararası emsal teşkil edecektir. He acted disloyally in supporting a unilateral, immoral and illegal attack. Tek taraflı, ahlaksız ve yasadışı bir saldırıyı destekleyerek sadakatsiz davrandı. There will always be weak points, attacks, incidents and failures that will generate damage. Her zaman zarar yaratacak zayıf noktalar, saldırılar, olaylar ve başarısızlıklar olacaktır. The attack will be unsuccessful only if we are able to enhance these characteristics rather than weaken them. Saldırı ancak bu özellikleri zayıflatmak yerine güçlendirebilirsek başarısız olacaktır. These proposals form part of a concerted attack by the Commission on the road haulage industry. Bu teklifler Komisyon'un karayolu taşımacılığı sektörüne yönelik ortak saldırısının bir parçasını oluşturuyor. Terrorists could switch off both gas and water, increasing the damage caused in connection with a physical attack. Teröristler hem gazı hem de suyu kapatarak fiziksel bir saldırıyla bağlantılı olarak verilen zararı artırabilir. We already know of plans to attack Genoa, Paris and elsewhere. Cenova'ya, Paris'e ve başka yerlere saldırı planlarını zaten biliyoruz. The political opposition to Mugabe's regime has been in the frontline of attacks from Zanu-PF militants. Mugabe rejimine karşı siyasi muhalefet, Zanu-PF militanlarının saldırılarının ön saflarında yer almaktadır. These attacks struck at our ideals of democracy, human rights and peace. Bu saldırılar demokrasi, insan hakları ve barış ideallerimizi hedef almıştır. We need to offer our citizens better protection against possible attacks and the effects thereof. Vatandaşlarımıza olası saldırılara ve bunların etkilerine karşı daha iyi bir koruma sunmamız gerekiyor. Therefore, the resolution is, first and foremost, an expression of solidarity with the victims of these attacks. Dolayısıyla bu karar her şeyden önce bu saldırıların kurbanlarıyla dayanışmanın bir ifadesidir. They were accused of involvement in an attack using explosives and of sabotaging national unity. Patlayıcıların kullanıldığı bir saldırıya karışmakla ve ulusal birliği sabote etmekle suçlandılar. We already know of plans to attack Genoa, Paris and elsewhere. Cenova, Paris ve başka yerlere saldırı planlarını zaten biliyoruz. Our thoughts are with the victims of these horrendous attacks and those who grieve for them. Düşüncelerimiz bu korkunç saldırıların kurbanları ve onlar için yas tutanlarla birliktedir. This also comes at a time characterised by the 11 September attacks and the Iraq crisis. Bu aynı zamanda 11 Eylül saldırıları ve Irak krizi ile karakterize edilen bir döneme denk gelmektedir. The current Israeli Government is employing the fear of attacks as a means of pressing home its minority view. Mevcut İsrail Hükümeti saldırı korkusunu kendi azınlık görüşünü kabul ettirmek için bir araç olarak kullanmaktadır. Those attacks resulted in a deep divide between the two cultures. Bu saldırılar iki kültür arasında derin bir bölünmeye yol açmıştır. There has been another such attack today. Bugün yine böyle bir saldırı oldu. Without these, there is the risk that the attacks will give rise to legends which could poison many people's minds. Bunlar olmadan saldırıların birçok insanın zihnini zehirleyebilecek efsanelere yol açma riski vardır. The second theme concerns the complex relationship between terrorism and human rights after the attacks of 11 September. İkinci tema 11 Eylül saldırılarının ardından terörizm ve insan hakları arasındaki karmaşık ilişkiyle ilgilidir. The attack was clearly filmed and I suggest that we all study it carefully. Saldırı açıkça filme alınmış ve hepimizin bunu dikkatle incelemesini öneriyorum. Under the current legislation of the Member States, perpetrators of attacks could not go unpunished. Üye Devletlerin mevcut mevzuatı uyarınca, saldırıların failleri cezasız kalamaz. Like everybody else we are appalled by the attacks that took place on 11 September. Herkes gibi biz de 11 Eylül'de meydana gelen saldırılar karşısında dehşete düştük. The Commission has just announced that it is going to table further papers following the attacks of 11 September. Komisyon, 11 Eylül saldırılarının ardından yeni belgeleri masaya yatıracağını açıkladı. The successive attacks and killings have led to war; this is what we are talking about here, war. Art arda gelen saldırılar ve cinayetler savaşa yol açtı; burada bahsettiğimiz şey savaş. The counter attacks by the Sharon administration, however painful they are, are a response to this. Sharon yönetiminin karşı saldırıları, ne kadar acı verici olursa olsun, buna bir cevap niteliğindedir. These are not isolated violations of human rights or one-off attacks. Bunlar münferit insan hakları ihlalleri ya da tek seferlik saldırılar değildir. Who, though, was responsible for those attacks? Peki bu saldırılardan kim sorumluydu? I would therefore like to see Parliament respond to this unfair attack. Bu nedenle Parlamentonun bu haksız saldırıya karşılık verdiğini görmek istiyorum. The attack was clearly filmed and I suggest that we all study it carefully. Saldırı açıkça filme alınmıştır ve hepimizin bunu dikkatle incelemesini öneririm. It may, then, make sense, of course, to prevent such an attack or strike. O halde böyle bir saldırı ya da saldırıyı önlemek elbette mantıklı olabilir. The British Government is just splitting hairs in its pathetic attempts to justify military attack. İngiliz Hükümeti askeri saldırıyı meşrulaştırmaya yönelik zavallı girişimlerinde resmen kılı kırk yarıyor. When will you adopt measures and hold debates to protect pensioners against attacks by the state? Emeklileri devletin saldırılarına karşı korumak için ne zaman önlemler alacak ve tartışmalar yapacaksınız? The fear of new attacks has a paralysing effect, of course. Yeni saldırı korkusu elbette felç edici bir etkiye sahip. Since the attacks of 11 September, the world has been on tenterhooks. 11 Eylül saldırılarından bu yana dünya diken üstünde. My own wife and family have also been subject to three attacks, which cost the life of a policeman. Kendi eşim ve ailem de bir polisin hayatına mal olan üç saldırıya maruz kaldı. We should remember that the Neve Shalom Synagogue was the subject of a horrific attack 17 years ago. Neve Şalom Sinagogu'nun 17 yıl önce korkunç bir saldırıya maruz kaldığını unutmamalıyız. I certainly agree that it was a horrific attack and I will forward your request to the President. Bunun korkunç bir saldırı olduğuna kesinlikle katılıyorum ve talebinizi Başkan'a ileteceğim. These two cornerstones have recently been subject to particularly formidable attacks, however. Ancak bu iki köşe taşı son zamanlarda özellikle zorlu saldırılara maruz kalmıştır. Nor must we forget the European victims of the attacks that were carried out in April and May in Islamabad. Nisan ve Mayıs aylarında İslamabad'da gerçekleştirilen saldırıların Avrupalı kurbanlarını da unutmamalıyız. The spiral of violence will never stop if Israel continues to be provoked by the attacks. İsrail saldırılarla tahrik edilmeye devam ederse şiddet sarmalı asla durmayacaktır. This initiative addresses acts like hacking, denial-of-service attacks, and the spread of viruses. Bu girişim bilgisayar korsanlığı, hizmet reddi saldırıları ve virüslerin yayılması gibi eylemleri ele almaktadır. The Armenian Christian community particularly is constantly subject to new attacks. Özellikle Ermeni Hıristiyan toplumu sürekli yeni saldırılara maruz kalmaktadır. There is, of course, a multi-pronged attack. Elbette çok yönlü bir saldırı söz konusu. With all these attacks going on, we need answers. Tüm bu saldırılar devam ederken, cevaplara ihtiyacımız var. We also condemn the attacks taking place from Israel's northern border against Israeli citizens. İsrail'in kuzey sınırından İsrail vatandaşlarına yönelik olarak gerçekleştirilen saldırıları da kınıyoruz. We unreservedly condemn the mass suicide attacks against the population. Halka yönelik toplu intihar saldırılarını kayıtsız şartsız kınıyoruz. It may, then, make sense, of course, to prevent such an attack or strike. O halde böyle bir saldırı ya da grevi önlemek elbette mantıklı olabilir. The enormous majority of Spanish society is against a unilateral attack. İspanyol toplumunun büyük çoğunluğu tek taraflı bir saldırıya karşı. We wish to express our solidarity with the families of the American victims of these horrendous attacks. Bu korkunç saldırıların Amerikalı kurbanlarının aileleriyle dayanışma içinde olduğumuzu ifade etmek isteriz. I ask you to let me have the floor, so that I may answer this personal attack. Bu kişisel saldırıya cevap verebilmem için söz hakkı vermenizi rica ediyorum. Colleagues, it is my sad duty today to mark the deaths of innocent people in two recent attacks. Meslektaşlarım, bugün iki yeni saldırıda masum insanların ölümünü anmak benim için üzücü bir görev. It was not only the United States, the target of these sinister attacks, which was put to the test. Bu uğursuz saldırıların hedefi sadece Amerika Birleşik Devletleri değildi. They really did not play any part in that attack, but that does not affect the fundamental problem. Bu saldırıda gerçekten hiçbir rol oynamadılar ancak bu temel sorunu etkilemez. We all have a clear lesson to learn from the disastrous attacks of 11 September. Hepimizin 11 Eylül'deki feci saldırılardan çıkarması gereken açık bir ders var. Today, girls' schools are again vulnerable to attacks by fundamentalists. Bugün kız okulları köktendincilerin saldırılarına karşı yine savunmasız durumdadır. They really did not play any part in that attack, but that does not affect the fundamental problem. Bu saldırıda gerçekten hiçbir rol oynamadılar, ancak bu temel sorunu etkilemez. A higher preference would also lead to renewed attacks in the WTO. Daha yüksek bir tercih aynı zamanda DTÖ'de yeni saldırılara yol açacaktır. These two cornerstones have recently been subject to particularly formidable attacks, however. Ancak bu iki yapıtaşı son zamanlarda özellikle çetin saldırılara maruz kalmıştır. The current Israeli Government is employing the fear of attacks as a means of pressing home its minority view. Mevcut İsrail Hükümeti, saldırı korkusunu kendi azınlık görüşünü kabul ettirmek için bir araç olarak kullanmaktadır. The more outrageous, shocking, unexpected and attention-grabbing an attack is, the greater its success. Bir saldırı ne kadar çirkin, şok edici, beklenmedik ve dikkat çekici olursa, başarısı da o kadar büyük olur. Nor are the Israeli attacks justifiable. İsrail saldırıları da haklı gösterilemez. The world will fill with peace and contentment, and combat and fighting, warfare and attacks, will disappear. Dünya barış ve huzurla dolacak, kavga ve dövüş, savaş ve saldırılar ortadan kalkacaktır. The world will fill with peace and contentment, and combat and fighting, warfare and attacks, will disappear. Dünya barış ve hoşnutlukla dolacak, kavga ve dövüş, savaş ve saldırılar ortadan kalkacaktır. These attacks receive the open sympathy of the French government. Bu saldırılar Fransız hükümetinin açık sempatisini kazanıyor. These attacks receive the open sympathy of the French government. Onun bu saldırıları Fransa hükümetinin açık sempatisini kazanmış durumda. The world will fill with peace and contentment, and combat and fighting, warfare and attacks, will disappear. Yeryüzü sulh ve selametle dolacak; mücadele ve kavga, harp ve saldırılar ortadan kalkacak. Tom, all that means is there will be more attacks. Tom, bunun tek anlamı daha fazla saldırı olacağıdır. These attacks receive the open sympathy of the French government. Bu saldırılar Fransız hükümetinin açıkça sempatisini kazanıyor. Tom, all that means is there will be more attacks. Tom, bunun tek anlamı daha fazla saldırı olacağı. Tom, all that means is there will be more attacks. Tom, bunun anlamı daha fazla saldırı olacağı. This attack hit the country's tourism sector hard. Bu saldırı ülkenin turizm sektörüne ağır bir darbe vurdu. The attack began without enough planning. Saldırı yeterli planlama yapılmadan başladı. They failed to repulse our attack. Saldırılarımızı püskürtmeyi başaramadılar. The soldiers started their attack. Askerler saldırıya başladılar. They're preparing for another attack. Başka bir saldırı için hazırlanıyorlar. Our office building was damaged in the attack. Ofis binamız saldırıda hasar gördü. In chess, harmonious coordination of attack and defense forces is of utmost importance. Satrançta, saldırı ve savunma güçlerinin uyumlu koordinasyonu son derece önemlidir. The first attack missed the target. İlk saldırı hedefi ıskaladı. Attack is the best defense. Saldırı en iyi savunmadır. Is such an attack possible? Böyle bir saldırı mümkün mü? The attack killed several hundred people. Saldırıda birkaç yüz kişi öldü. They dug miles of underground tunnels to resist the enemy attack. Düşman saldırısına direnmek için kilometrelerce uzanan yeraltı tünelleri kazdılar. You were lucky to survive the attack. Saldırıdan kurtulduğun için şanslısın. They could not stop the southern attack. Güney saldırısını durduramadılar. I think that we should call off this attack. Bence bu saldırıyı iptal etmeliyiz. A surprise attack is almost impossible in this plain. Bu ovada sürpriz bir saldırı neredeyse imkansız. We prepared for an attack. Bir saldırıya hazırlandık. Our office building was damaged in the attack. Ofis binamız saldırıda zarar gördü. The attack was foiled. Saldırı engellendi. Who benefits from this attack? Bu saldırı kimin işine yarar? Contributors should avoid personal attacks. Katkıda bulunanlar kişisel saldırılardan kaçınmalıdır. The force held out bravely against their enemy's attacks. Birlik, düşmanın saldırılarına karşı cesurca direndi. You were lucky to survive the attack. Saldırıda hayatta kalmak için şanslıydınız. Tom survived the attack. Tom saldırıdan sağ kurtuldu. Tom always plans the attacks. Tom her zaman saldırıları planlardı. They failed to repulse our attack. Saldırımızı geri püskürtmeyi başaramadılar. Japan's attack had brought the United States into the war. Japonya'nın saldırısı Amerika Birleşik Devletleri'ni savaşa sokmuştu. Tom denies being behind the attacks. Tom saldırıların arkasında olmayı reddediyor. Our office building was damaged in the attack. Ofis binamız saldırıda hasar aldı. You're the only one to survive the attack. Saldırıdan hayatta kalan tek kişisin. The enemy's attack ceased at dawn. Düşman saldırısı şafakta durdu. Dan survived a pitbull attack. Dan bir pitbull saldırısından kurtuldu. The British fought hard and stopped the attack. İngilizler sıkı savaştı ve saldırıyı durdurdu. The attack was shown on video. Saldırı videoda gösterildi. Tom was the victim of a random sniper attack. Tom rastgele bir keskin nişancı saldırısının kurbanıydı. I led the attack. Saldırıyı ben yönettim. Tom was the victim of a random sniper attack. Tom serseri bir keskin nişancı saldırısının kurbanıydı. Japan's attack had brought the United States into the war. Japonya'nın saldırısı Amerika Birleşik Devletleri'ni savaşın içine çekmişti. Thirty people died in that attack. O saldırıda 30 kişi öldü. Tom barely survived the attack. Tom zar zor saldırıyı atlattı. This country is safe from attack. Bu ülke saldırıya karşı güvenlidir. We have planned our attacks well. Biz saldırılarımızı iyi planladık. The enemy kept up the attack all night. Düşman bütün gece saldırıya devam etti. The enemy ran after our first attack. Düşman ilk saldırımızdan sonra kaçtı. The British began with a land attack against Baltimore. İngilizler Baltimore'a karşı bir kara saldırısıyla başladılar. Were you attacked? Saldırıya mı uğradınız? News of the British attack spread quickly. İngiliz saldırısının haberi hızla yayıldı. After our first attack, the enemy fled. İlk saldırımızdan sonra düşman kaçtı. There is no defense against an unexpected attack. Beklenmedik bir saldırıya karşı savunma yoktur. That attack killed thirteen people. O saldırıda 13 kişi öldü. They felt that some of his attacks were unjust. Bazı saldırılarının haksız olduğunu düşünüyorlardı. The attack came after midnight. Saldırı gece yarısından sonra geldi. They decided to launch a major attack. Büyük bir saldırı başlatmaya karar verdiler. You're the only one to survive the attack. Saldırıdan sağ kurtulan tek kişi sensin. The soldiers were ordered to make an attack. Askerlere saldırı emri verildi. Dan survived a pitbull attack. Dan bir pitbull saldırısından hayatta kaldı. They could not stop the southern attack. Güneyli saldırısını durduramadılar. They're preparing for another attack. Onlar başka bir saldırı için hazırlanıyorlar. At the Battle of Verdun, French forces stopped a German attack. Verdun Muharebesi'nde Fransız kuvvetleri bir Alman saldırısını durdurdu. Tom died in the attack. Tom saldırıda öldü. We have planned our attacks well. Saldırılarımızı iyi planladık. Many attacks may go unreported. Birçok saldırı rapor edilmemiş olabilir. Lee's army fought off each attack. Lee'nin ordusu her saldırıyı savuşturdu. Tom denies being behind the attacks. Tom saldırıların arkasında olduğunu reddediyor. The British began with a land attack against Baltimore. İngilizler, Baltimore'a karşı bir kara saldırısıyla başladılar. Did you witness the attack? Saldırıya tanık oldun mu? You're the only one to survive the attack, aren't you? Saldırıdan hayatta kalan tek kişi sensin, değil mi? Tom wasn't hurt in the attack. Tom saldırıda yaralanmadı. The company did not immediately know how to ward off these attacks. Şirket bu saldırıları nasıl savuşturacağını hemen bilemedi. Tom was the victim of a random sniper attack. Tom rastgele bir keskin nişancı saldırısının kurbanı oldu. Lee's army fought off each attack. Lee'nin ordusu her saldırıyı püskürttü. The Brazilian army got ready for the attack. Brezilya ordusu saldırı için hazırlandı. Tom was wounded in the attack. Tom saldırıda yaralandı. Who was behind the attacks? Saldırıların ardındaki kimdi? You're the only one who survived the attack, aren't you? Saldırıdan kurtulan tek kişi sensin, değil mi? Are they planning an attack? Onlar bir saldırı mı planlıyorlar? The enemy kept up their attack all day. Düşman bütün gün saldırılarını sürdürdü. It was a scurrilous attack. Küfürlü bir saldırıydı. They are immune to attack. Saldırılara karşı bağışıklıkları vardır. He planned the attack carefully. Saldırıyı dikkatlice planladı. We must continue our attack. Saldırımıza devam etmeliyiz. He planned the attack carefully. O, saldırıyı dikkatlice planladı. You're the only one to survive the attack, aren't you? Saldırıdan kurtulan tek kişi sensin, değil mi? Tom survived the attack. Tom saldırıdan sağ kaldı. This country is safe from attack. Bu ülke saldırılara karşı güvenlidir. Attack is the best form of defense. Saldırı en iyi savunma şeklidir. It was a scurrilous attack. Alçakça bir saldırıydı. They are immune to attack. Saldırıya karşı bağışıklıkları var. We prepared for an attack. Biz bir saldırı için hazırlandık. Tom wasn't wounded in the attack. Tom saldırıda yaralanmadı. Who was behind the attacks? Saldırıların arkasında kim vardı? This was a successful attack. Bu başarılı bir saldırıydı. Tom lost his leg in a shark attack. Tom bir köpekbalığı saldırısında bacağını kaybetti. Are they planning an attack? Bir saldırı mı planlıyorlar? The enemy attack ceased at dawn. Düşman saldırısı şafakta durdu. They are immune to attack. Onlara saldırı işlemiyor. A surprise attack is almost impossible in this plain. Bu ovada sürpriz bir saldırı neredeyse imkansızdır. Tom always plans the attacks. Tom her zaman saldırılar planlar. Their next attack was northeast of Paris in May. Bir sonraki saldırıları Mayıs ayında Paris'in kuzeydoğusundaydı. The secret service guards him against attack. Gizli servis onu saldırıya karşı koruyor. How long can we hold out against the superior enemy attacks? Üstün düşman saldırılarına karşı ne kadar dayanabiliriz? I think that we should call off this attack. Bence bu saldırıyı durdurmalıyız. The attack killed several hundred people. Saldırı birkaç yüz kişiyi öldürdü. Tom barely survived the attack. Tom saldırıdan zar zor kurtuldu. Tom led the attack. Tom saldırıyı yönetti. The enemy attack ended at dawn. Düşman saldırısı şafakta sona erdi. Tom also witnessed the attack. Tom da saldırıya tanık oldu. Japan's attack had brought America into the war. Japonya'nın saldırısı Amerika'yı savaşa sokmuştu. The secret service guards him against attack. Gizli servis onu saldırılara karşı koruyor. They began with a strong attack against the enemy. Düşmana karşı güçlü bir saldırıyla başladılar. News of the British attack spread quickly. İngiliz saldırısı haberi hızla yayıldı. The enemy kept up their attack all day. Düşman bütün gün saldırısına devam etti. The enemy attack ceased at dawn. Düşman saldırısı şafakta sona erdi. Who benefits from this attack? Bu saldırıdan kim yararlanır? The deadliest attack was on October 20th. En yüksek can kaybının olduğu saldırı 20 Ekim'de oldu. The spider responds with a swift attack. Örümcek, hızlı bir saldırıyla karşılık verir. Thirty people died in that attack. O saldırıda otuz kişi öldü. The spider responds with a swift attack. Örümcek, hızlı bir saldırı ile cevap verir. Show More (222)
3	attack	kriz	n.
	I had an anxiety attack. Anksiyete krizi geçirdim. I had an anxiety attack. Bir anksiyete krizi geçirdim. I'm having an anxiety attack and I don't know why. Bir anksiyete krizi yaşıyorum ve nedenini bilmiyorum. Tom had an anxiety attack. Tom anksiyete krizi geçirdi. I'm having an anxiety attack and I don't know why. Nedenini bilmediğim bir anksiyete krizi geçiriyorum. I had an angina attack. Ben bir anjin krizi geçirdim. Anne was the victim of an overwhelming attack of stage fright. Anne büyük bir sahne korkusu krizinin kurbanıydı. Tom died in the attack. Tom krizde öldü. Show More (5)
4	attack	saldırı düzenlemek	v.
	Thirdly, what would Europe's reaction be if an attack against Iraq were carried out without the backing of the UN? Üçüncü olarak, BM'nin desteği olmadan Irak'a karşı bir saldırı düzenlenirse Avrupa'nın tepkisi ne olur? Undercover secret police officers dressed as demonstrators mounted particularly brutal attacks. Gösterici kılığındaki gizli polis memurları özellikle acımasız saldırılar düzenlediler. Thirdly, what would Europe's reaction be if an attack against Iraq were carried out without the backing of the UN? Üçüncü olarak, BM'nin desteği olmadan Irak'a karşı bir saldırı düzenlenmesi durumunda Avrupa'nın tepkisi ne olurdu? Once again suicide bombers attacked in Israel. İntihar bombacıları İsrail'de bir kez daha saldırı düzenledi. In Tetovo, for example, repeated attacks are being carried out on the Macedonian police. Örneğin Kalkandelen'de Makedon polisine defalarca saldırı düzenlenmiştir. Undercover secret police officers dressed as demonstrators mounted particularly brutal attacks. Gösterici kılığına girmiş gizli polis memurları özellikle acımasız saldırılar düzenledi. The enemies made an attack at night. Düşmanlar gece saldırı düzenledi. Show More (4)
5	attack	atak	n.
	I had an angina attack. Anjin atağı geçirdim. Tom had an anxiety attack. Tom bir endişe atağı yaşadı. In chess, harmonious coordination of attack and defense forces is of utmost importance. Satrançta, atağın düzenli koordinasyonu ve savunma güçleri son derece önemlidir. Show More (0)
6	attack	saldırı yapmak	v.
	Unfortunately, we also saw serious attacks carried out during this recapture. Maalesef bu yeniden ele geçirme sırasında ciddi saldırıların yapıldığını da gördük. The soldiers were ordered to make an attack. Askerlere bir saldırı yapması emredildi. Show More (-1)
7	attack	yakalanmak	v.
	He was suddenly attacked by a mysterious disease. Aniden gizemli bir hastalığa yakalandı. He was suddenly attacked by a mysterious disease. Bir anda esrarengiz bir hastalığa yakalandı. Show More (-1)
8	attack	saldırıda bulunmak	v.
	A personal attack has been made on me. Şahsıma yönelik kişisel bir saldırıda bulunulmuştur. Show More (-2)
9	attack	nöbet	n.
	Anne was the victim of an overwhelming attack of stage fright. Anne büyük bir sahne korkusu nöbetinin kurbanı oldu. Show More (-2)
10	attack	saldırıya geçmek	v.
	They're going to attack. Saldırıya geçecekler. Show More (-2)