1 |
belly |
karın |
n. |
|
- Thanks, my belly is full.
- Teşekkürler, karnım doydu.
- We smoothened the belly of the boat with a filler.
- Teknenin karın kısmını dolgu maddesiyle düzleştirdik.
- I used to lie on my belly and play video games.
- Eskiden karnımın üzerine uzanıp video oyunları oynardım.
- My dog loves it when I scratch his belly.
- Köpeğim karnını kaşımamı çok sever.
- If your belly expands sooner than expected, it could be due to these conditions.
- Karnınız beklenenden daha erken genişliyorsa bunun nedeni bu koşullar olabilir.
- His belly reminds me of postcards from Japan - flat and pretty.
- Karnı bana Japonya'dan gelen kartpostalları hatırlatıyor - düz ve güzel.
- I hit the man on the belly.
- Adama karnından vurdum.
- Tom's dog likes to have his belly rubbed.
- Tom'un köpeği karnının okşanmasından hoşlanıyor.
- I hit the man on the belly.
- Adamın karnına vurdum.
- I hit him in the belly.
- Karnına vurdum.
- Breathe from your belly.
- Karnınızdan nefes alın.
- Sami was in the belly of the beast.
- Sami canavarın karnındaydı.
- Tom's dog likes to have his belly rubbed.
- Tom'un köpeği karnının ovulmasından hoşlanıyor.
- Your belly is getting smaller.
- Karnın gittikçe küçülüyor.
Show More (11)
|
2 |
belly |
göbek |
n. |
|
- Fadil didn't have a big belly.
- Fadıl'ın büyük bir göbeği yoktu.
- Tom has a bit of a belly.
- Tom'un biraz göbeği var.
- Look, I got a flower tattoo here on my belly.
- Bak, bir çiçek dövmesi yaptırdım. İşte, göbeğimin üzerinde.
- You shouldn't have your eyes bigger than your belly.
- Gözlerin göbeğinden daha büyük olmamalı.
- Tom has a bit of a belly.
- Tom'un hafif göbeği var.
- Look, I got a flower tattoo here on my belly.
- Bak, göbeğime bir çiçek dövmesi yaptırdım.
- Your belly is getting smaller.
- Göbeğin küçülüyor.
- His belly reminds me of postcards from Japan - flat and pretty.
- Onun göbeği bana Japonya'dan gelen düz ve güzel kartpostalları hatırlatıyor.
- You shouldn't have your eyes bigger than your belly.
- Gözlerin göbeğinden büyük olmamalı.
Show More (6)
|
3 |
belly |
mide |
n. |
|
- A man with a full belly thinks no one is hungry.
- Midesi dolu olan bir insan kimsenin aç olduğunu düşünmez.
- You shouldn't have your eyes bigger than your belly.
- Gözlerin midenden daha büyük olmamalı.
Show More (-1)
|
4 |
belly |
şişirmek |
v. |
|
- The sails of the Galleon were bellied with the wind.
- Kalyonun yelkenleri rüzgarla birlikte şişti.
Show More (-2)
|