1 |
bite |
ısırmak |
v. |
|
- I was bitten in the leg by that dog.
- O köpek beni bacağımdan ısırdı.
- This dog bites.
- Bu köpek ısırır.
- If a dog bites you, wash the wound with soap and water.
- Bir köpek sizi ısırırsa, yarayı sabun ve su ile yıkayın.
- Has your dog ever bitten you?
- Köpeğiniz sizi hiç ısırdı mı?
- This dog doesn't bite.
- Bu köpek ısırmaz.
- My dog tried to bite Tom.
- Köpeğim Tom'u ısırmaya çalıştı.
- Her bark is worse than her bite.
- Havlaması ısırmasından daha kötü.
- Did Tom bite you?
- Tom seni ısırdı mı?
- I will bite just a little bit.
- Birazcık ısıracağım.
- Dead dogs don't bite.
- Ölü köpekler ısırmaz.
- Has your dog ever bitten you?
- Köpeğin seni hiç ısırdı mı?
- Don't come complaining to me when it bites you.
- Seni ısırdığında gelip bana şikayet etme.
- If a dog bites you, wash the wound with soap and water.
- Eğer bir köpek sizi ısırırsa, yarayı su ve sabunla yıkayın.
- How did the dog bite the man?
- Köpek, adamı nasıl ısırdı?
- It's not going bite you.
- Seni ısırmaz.
- Who did my dog bite?
- Köpeğim kimi ısırdı?
- How did the dog bite the man?
- Köpek adamı nasıl ısırdı?
- A barking dog doesn't bite.
- Havlayan bir köpek ısırmaz.
- Tom threw his line in and waited for the fish to bite.
- Tom oltasını attı ve balığın ısırmasını bekledi.
- A cornered rat will bite a cat.
- Köşeye sıkışmış bir fare bir kediyi ısırır.
- Barking dogs don't bite.
- Havlayan köpek ısırmaz.
- We have four rabbits, and one of them bites.
- Dört tavşanımız var ve bir tanesi ısırıyor.
- That dog doesn't bite.
- O köpek ısırmaz.
- Where did you bite them?
- Onları nerede ısırdın?
- My dog still bites people.
- Köpeğim hâlâ insanları ısırıyor.
- Our dog will bite strangers.
- Bizim köpek yabancıları ısırır.
- I had to bite my lip to prevent myself from laughing.
- Gülmemek için dudağımı ısırmak zorunda kaldım.
- Never bite the hand that feeds you.
- Seni besleyen eli asla ısırma.
- He's all bark and no bite.
- Havlıyor ama ısırmıyor.
- When Tom put his foot into the stream, he felt something bite his toe.
- Tom ayağını dereye soktuğunda, parmağını bir şeyin ısırdığını hissetti.
- Dogs that bark don't bite.
- Havlayan köpek ısırmaz.
- This mustard really bites the tongue.
- Bu hardal gerçekten dili ısırır.
- My dear child, stay down here, otherwise the mean geese will bite you to death.
- Sevgili çocuğum, burada kal, yoksa zalim kazlar seni ölümüne ısırır.
- The black and white dog has bitten me.
- Siyah beyaz köpek beni ısırdı.
- A hasty hyena bites the horn.
- Aceleci bir sırtlan boynuzu ısırır.
- Don't let your dog bite me.
- Köpeğinin beni ısırmasına izin verme.
- I'll just take a bite, if you don't object.
- Eğer itiraz etmezsen bir parça ısırırım.
- A dog seldom bites unless it is attacked.
- Saldırılmadığı sürece bir köpek nadiren ısırır.
- It's not gonna bite you.
- Seni ısırmayacak.
- If you bite me, then I'll bite you, too.
- Eğer beni ısırırsan, ben de seni ısırırım.
- You're lucky that my dog didn't bite you.
- Köpeğim seni ısırmadığı için şanslısın.
- I will bite just a little bit.
- Sadece biraz ısıracağım.
- Tom threw his line in and waited for the fish to bite.
- Tom oltasını fırlattı ve balıkların ısırmasını bekledi.
- Don't let him bite you.
- Onun seni ısırmasına izin verme.
- You are lucky because he didn't bite you.
- Şanslısın çünkü seni ısırmadı.
- Our dog seldom bites.
- Köpeğimiz nadiren ısırır.
- A cornered rat will bite a cat.
- Kıstırılmış bir sıçan bir kediyi ısırır.
- This dog bites.
- Bu köpek ısırıyor.
- My dear child, stay down here, otherwise the mean geese will bite you to death.
- Sevgili çocuğum, burada kal, yoksa kötü kazlar seni ısırıp öldürecek.
- Our dog will bite strangers.
- Köpeğimiz yabancıları ısıracak.
- It's not gonna bite you.
- O seni ısırmayacak.
- He bites his tongue while talking.
- Konuşurken dilini ısırıyor.
- If you bite your fingernails, sooner or later you will make your fingers bleed.
- Tırnaklarını ısırırsan, er ya da geç parmaklarını kanatırsın.
- The bear bites itself.
- Ayı kendini ısırıyor.
- Has Tom's dog ever bitten Mary?
- Tom'un köpeği Mary'yi hiç ısırdı mı?
- You're lucky because he didn't bite you.
- Sen şanslısın çünkü seni ısırmadı.
- You're lucky because he didn't bite you.
- Seni ısırmadığı için şanslısın.
- A dog seldom bites unless it is attacked.
- Bir köpek saldırıya uğramadığı sürece nadiren ısırır.
- Tom didn't know what kind of snake had bitten him.
- Tom ne tür bir yılanın onu ısırdığını bilmiyordu.
- Don't let him bite you.
- Seni ısırmasına izin verme.
- Don't sic a dog on others or he might bite you.
- Bir köpeği başkalarına saldırtma yoksa o seni ısırabilir.
- This is the first time I've ever bitten my tongue.
- İlk defa dilimi ısırıyorum.
- The old dog can bark, but cannot bite anymore.
- Yaşlı köpek havlayabiliyor ama artık ısıramıyor.
- Tom didn't know what kind of snake had bitten him.
- Tom onu ne tür bir yılanın ısırdığını bilmiyordu.
- We have four rabbits, and one of them bites.
- Dört tavşanımız var ve bunlardan biri ısırıyor.
Show More (64)
|
2 |
bite |
ısırık |
n. |
|
- Tom Thumb leaped up, took a big bite from the first plate, and broke his tooth.
- Parmak Çocuk ayağa fırladı, ilk tabaktan büyük bir ısırık aldı ve dişini kırdı.
- A rattlesnake's bite is filled with poison.
- Bir çıngıraklı yılanın ısırığı zehirle doludur.
- The bite of this spider causes intense pain.
- Bu örümceğin ısırığı yoğun acıya neden olur.
- I loved every bite.
- Her ısırığı sevdim.
- I just took a bite from a wormy apple.
- Az önce kurtlu bir elmadan ısırık aldım.
- Do you want a bite?
- Bir ısırık ister misin?
- I took another bite.
- Bir ısırık daha aldım.
- The bite isn't very deep.
- Isırık çok derin değil.
- A dog bite is more serious than a mosquito bite.
- Köpek ısırığı sivrisinek ısırığından daha ciddidir.
- Tom took another bite.
- Tom bir ısırık daha aldı.
- He was curious about how it would taste, so he took a small bite.
- Onun tadının nasıl olacağı hakkında meraklıydı, bu yüzden küçük bir ısırık aldı.
- Can I have a bite?
- Bir ısırık alabilir miyim?
- Tom took a bite of the apple.
- Tom elmadan bir ısırık kopardı.
- I will try to eat it in one bite.
- Bir ısırıkta yemeye çalışacağım.
- Tom took a tiny bite out of Mary's donut.
- Tom, Mary'nin donutundan küçücük bir ısırık aldı.
- A dog bite is more serious than a mosquito bite.
- Bir köpek ısırığı, bir sivrisinek ısırığından daha ciddidir.
- He was curious about how it would taste, so he took a small bite.
- Tadının nasıl olacağını merak ediyordu, bu yüzden küçük bir ısırık aldı.
- Tom took a tiny bite out of Mary's donut.
- Tom, Mary'nin çöreğinden küçük bir ısırık aldı.
- I got several bites, but could not hook a fish.
- Birkaç ısırık geldi, ama bir balık yakalayamadım.
- Would you like a bite?
- Bir ısırık ister misin?
- Tom took one bite and then spit it back out.
- Tom bir ısırık aldı ve sonra geri tükürdü.
- That's a very big bite.
- Bu çok büyük bir ısırık.
Show More (19)
|
3 |
bite |
yemek |
v. |
|
- The suspect had a nervous disposition, was a chain smoker and had bitten his nails down to the quick.
- Şüphelinin sinirli bir mizacı vardı, sigara tiryakisiydi ve tırnaklarını yemişti.
- Biting your fingernails is a bad habit.
- Tırnaklarını yemek kötü bir alışkanlıktır.
- If you bite your fingernails, sooner or later you will make your fingers bleed.
- Eğer tırnaklarınızı yerseniz, er ya da geç parmaklarınızı kanatacaksınız.
- I successfully gave up nail biting on my own.
- Tırnak yemeyi kendi başıma bırakmayı başardım.
- Let's catch a quick bite.
- Çabucak bir şeyler yiyelim.
- Biting your fingernails is a bad habit.
- Tırnaklarınızı yemek kötü bir alışkanlıktır.
- Don't bite the hand that feeds you.
- Yemek yediğin tasa tükürülmez.
Show More (4)
|
4 |
bite |
sokmak |
v. |
|
- Which bee has bit you?
- Hangi arı seni soktu?
- Which bee has bit you?
- Hangi arı sizi soktu?
Show More (-1)
|
5 |
bite |
lokma |
n. |
|
- Tom ate only three or four bites then spit out the food.
- Tom sadece üç ya da dört lokma yedi sonra yemeği tükürdü.
- Tom ate only three or four bites then spit out the food.
- Tom sadece üç ya da dört lokma yedi ve sonra tükürdü.
Show More (-1)
|