1 |
blink |
gözlerini kırpıştırmak |
v. |
|
- Tom blinked his eyes.
- Tom gözlerini kırpıştırdı.
- She blinked her eyes.
- Gözlerini kırpıştırdı.
- He blinked.
- Gözlerini kırpıştırdı.
- Tom is blinking his eyes.
- Tom gözlerini kırpıştırıyor.
- I am blinking my eyes.
- Gözlerimi kırpıştırıyorum.
- The Irishman blinked.
- İrlandalı gözlerini kırpıştırdı.
- We are blinking our eyes.
- Gözlerimizi kırpıştırıyoruz.
Show More (4)
|
2 |
blink |
kırpmak |
v. |
|
- No one even blinked.
- Kimse gözünü bile kırpmadı.
- Tom didn't even blink.
- Tom gözünü bile kırpmadı.
- Dan didn't even blink.
- Dan gözünü bile kırpmadı.
- Dan didn't even blink.
- Dan gözünü bile kırpmamış.
Show More (1)
|
3 |
blink |
yanıp sönen |
n. |
|
- It's minus six outside and the heating's on the blink.
- Dışarısı eksi altı ve kaloriferler yanıp sönüyor.
Show More (-2)
|