blink - Turc Anglais Dictionnaire

blink

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau

Sens de "blink" dans le Dictionnaire Turc-Anglais : 57 résultat(s)

Anglais Turc
General
blink n. göz kırpma
How Fast Is a Blink of an Eye?
Bir Göz Kırpması Ne Kadar Hızlıdır?

More Sentences
blink n. bir saniye (içinde)
In the blink of an eye, many flies had already swarmed the glass.
Bir saniye içinde bir sürü sinek cama üşüşmüştü bile.

More Sentences
blink v. yanıp sönmek
The message light on my answering machine was blinking.
Telesekreterimin mesaj ışığı yanıp sönüyordu.

More Sentences
blink v. göz kırpmak
Try to make it a habit to blink more often when looking at a monitor.
Monitöre bakarken daha sık göz kırpmayı alışkanlık haline getirmeye çalışın.

More Sentences
blink v. gözlerini kırpıştırmak
Williams repeatedly blinked throughout the process.
Williams süreç boyunca defalarca gözlerini kırpıştırdı.

More Sentences
Automotive
blink v. yanıp sönmek
The image preview blinks in areas that are completely white and have no detail.
Görüntü önizlemesi tamamen beyaz olan ve ayrıntı içermeyen alanlarda yanıp söner.

More Sentences
General
blink n. pırıltı
blink n. bakış
blink n. gözünü kırpıştırma
blink n. ışıltı
blink n. parıltı
blink n. nazar
blink n. yanıp sönme
blink n. (mecazi anlamda) göz açıp kapayıncaya kadar geçen süre
blink n. geyiklerin geçtiği yola konan dallar
blink n. yanıp sönme
blink v. pırıldamak
blink v. göz yummak
blink v. yanıp sönmek (ışık)
blink v. kırpmak
blink v. kaçınmak
blink v. titreşerek parlamak
blink v. kırpıştırmak
blink v. ışıldamak
blink v. parlamak
blink v. göz kırpıştırmak
blink v. (göz) kırpmak
blink v. görmezlikten gelmek
blink v. (gözlerini kırpıştırarak) hayretler içinde bakmak
blink v. aralıklı bir şekilde ışık vermek
blink v. geri adım atmak
blink v. yüzleşmeyi reddetmek
blink v. kabullenmemek
blink v. (mesa) fenerle iletmek
blink v. gözlerini kısarak bakmak
blink v. gözünü silmek
blink v. (yanlışa, hataya, adaletsizliğe) gözünü kapatmak
blink v. belli belirsiz parlamak
blink v. loş bir şekilde parlamak
blink v. farkında olmak
blink v. kabullenmek
blink v. kabul etmek
blink v. (ışık) yanıp söndürmek
blink v. uzak durmak
blink v. sakınmak
blink v. atlatmak
blink adj. alışkanlıkla göz kırpan
Colloquial
blink n. k-pop müzik grubu blackpink'in hayran kitlesi
Technical
blink v. (hiperbolik) yanıt oluşturabilecek en küçük hareketi yapmak
Computer
blink n. yansön
Traffic
blink v. arabadan selektör yapmak
Gastronomy
blink v. (süt, bira) hafifçe ekşimek
Marine Biology
blink n. kolyozdan daha küçük yavru veya gelişmemiş uskumru
Geography
blink n. buz parıltısı
blink n. buz parıltısı yansıması
blink n. açık denizde ışık yansımaması nedeniyle gökyüzünün ufuk hizasındaki karanlık görünmesi
Meteorology
blink n. kar yansıması nedeniyle bulutun altında oluşan beyaz parlaklık

Sens de "blink" avec d'autres termes dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 109 résultat(s)

Anglais Turc
Speaking
don't blink expr. gözünü kırpma
Whatever you do, don't blink.
Ne yaparsan yap, gözünü kırpma.

More Sentences
Slang
on the blink adj. doğru düzgün çalışmayan
The TV is on the blink.
Televizyon doğru düzgün çalışmıyor.

More Sentences
General
blink of an eye n. göz kırpma
blink microscope n. pırıldaklı mikroskop
blink [dialect] n. hafif ekşi süt
blink of an eye n. göz açıp kapayıncaya kadar geçen süre
blink of an eye n. bir an
blink at v. görmezlikten gelmek
blink eyes v. kırpıştırmak
blink at v. göz atmak
blink at v. şaşırmak
blink at v. hayret etmek
blink at v. göz yummak
happen in a blink v. göz açıp kapayıncaya kadar olmak
blink (at) v. korkutulmak
blink (at) v. şaşırmak
blink (away) v. geçiştirmek
blink (away) v. görmezden gelmek
blink (away) v. bildiğini reddetmek
blink [obsolete] v. (süt, bira) ekşitmek
blink [scotland] v. kem gözle bakarak büyülemek
blink [scotland] v. kandırmak
blink [scotland] v. aldatmak
blink-eyed adj. alışkanlıkla göz kırpan
Phrasals
blink away v. gözleri kırpıştırarak silmek
blink at (something) v. (bir şeye) göz yummak
blink at (something) v. (bir şeyi) görmezlikten gelmek
blink at (something) v. (bir şeye) aldırmamak
blink at (something) v. (bir şey) gözünü almak
blink at (something) v. (bir şeyi) göz ardı etmek
blink at (something) v. (bir şeye/şeyde) göz kırpıştırmak
Colloquial
blink at v. şaşırmak
blink at v. şoke olmak
blink at v. şaşkınlıklara düşmek
be on the blink v. bozulmak
blink the fact v. göz ardı etmek
be on the blink v. arıza yapmak
be on the blink v. çalışmamak
be on the blink v. arıza vermek
be on the blink v. düzgün çalışmamak
be on the blink v. arızalanmak
blink the fact v. görmezden gelmek
blink-and-you-miss-it adv. apansızın
blink-and-you-miss-it adv. göz açıp kapayıncaya kadar
blink-and-you-miss-it adv. birdenbire
blink-and-you-miss-it adv. ansızın
blink-and-you-miss-it adv. bir anlık
in the blink of an eye expr. çabucak
in the blink of an eye expr. göz açıp kapayıncaya kadar
Idioms
go on the blink v. (makine vb) bozulmak
go on the blink v. (makine vb) arıza yapmak
blink one's tears back v. ağlamamaya çalışmak
be on the blink v. (makine) bozuk olmak
blink one's tears back v. gözyaşlarını tutmak
be on the blink v. (makine) arızalı olmak
blink tears back v. gözyaşlarını tutmak
blink back tears v. gözyaşlarını tutmak
blink back tears v. ağlamamaya çalışmak
blink tears back v. ağlamamaya çalışmak
on the blink expr. bozuk
on the blink expr. arızalı
in the blink of an eye expr. göz açıp kapayana kadar
blink-and-you-miss-it expr. kaşla göz arasında
before (one) can blink expr. göz açıp kapayıncaya kadar
before (one) can blink expr. kaşla göz arasında
Speaking
before somebody could blink expr. göz açıp kapayıncaya kadar
don't blink expr. gözünü yumma
Computer
blink rate n. yanıp sönme hızı
blink rate n. yanıp sönme oranı
cursor blink rate n. imleç yanıp sönme hızı
cursor blink fast expr. imlecin yanıp sönmesi hızlı
cursor blink slow expr. imlecin yanıp sönmesi yavaş
Medical
blink reflex n. göz kırpma refleksi
Anatomy
eye blink n. göz kırpma refleksi
Psychology
blink rate n. göz kırpma oranı
Optics
blink microscope n. pırıldaklı mikroskop
Gastronomy
blink beer n. keskin bira
Geography
land blink n. karla kaplı arktik bölgelere denizden bakıldığında atmosferde görülen özel bir parlaklık
Meteorology
ice blink n. buz parıltısı
Military
ice blink n. buz yansıma pırıltısı
Slang
be on the blink v. (içip) pilot olmak
be on the blink v. sarhoş olmak
be on the blink v. leyla olmak
be on the blink v. kafayı bulmak
be on the blink v. sarhoş olmak
be on the blink v. kafası güzel olmak
be on the blink v. kafası iyi olmak
on the blink adj. sarhoş
on the blink adj. leyla olmuş
on the blink adj. kafayı bulmuş
on the blink adj. zom
on the blink adj. zilzurna
on the blink adj. haşatı/turşusu çıkmış
on the blink adj. dut
on the blink adj. küfelik
on the blink adj. arızalı
on the blink adj. bozuk
on the blink adj. körkütük
on the blink adj. pilot
on the blink adj. jüt
on the blink adj. haşat/turşu olmuş
on the blink adj. küp
on the blink adj. haşat
on the blink adj. fitil
on the blink adj. sarhoş
on the blink expr. (televizyon vb) bozuk
on the blink expr. arızalı
on the blink expr. doğru dürüst çalışmayan
British Slang
on the blink expr. bozuk (makine)