| 1 |
broke |
beş parasız |
adj. |
|
- Baily went broke after the lockdowns during the pandemic.
- Baily pandemi sırasındaki sokağa çıkma yasaklarından sonra beş parasız kaldı.
- Everyone knows I'm broke.
- Beş parasız olduğumu herkes biliyor.
- He's broke.
- O, beş parasızdır.
- Tom and Mary are broke.
- Tom ve Mary beş parasız.
- I want to go with you, but I'm broke.
- Seninle gelmek isterdim ama beş parasızım.
- Tom said that he was really broke.
- Tom gerçekten beş parasız olduğunu söyledi.
- I was broke.
- Beş parasızdım.
- The American invasion of Iraq left the country devastated, fragmented and broke.
- Irak'ın Amerikan istilası ülkeyi harap, parçalanmış ve beş parasız bıraktı.
- Tom is broke.
- Tom beş parasız.
- We were broke.
- Biz beş parasızdık.
- Tom is likely to be broke.
- Tom muhtemelen beş parasızdır.
- Tom said Mary was likely to be broke.
- Tom, Mary'nin beş parasız olabileceğini söyledi.
- Tom's first wife fleeced him, and he was broke when he met Mary.
- Tom'un ilk karısı onu soymuş ve Mary ile tanıştığında beş parasızmış.
- Tom is usually broke by the end of the month.
- Tom genellikle ay sonuna kadar beş parasız kalır.
- I'm usually broke by the end of the month.
- Genelde ay sonuna kadar beş parasız kalmış olurum.
- Tom told Mary that he thought John wasn't broke.
- Tom Mary'ye John'un beş parasız olmadığını düşündüğünü söyledi.
- If I weren't broke, I'd buy it.
- Beş parasız olmasaydım, alırdım.
- I'm broke.
- Beş parasızım.
- Tom could be broke.
- Tom beş parasız olabilir.
- Tom is almost broke.
- Tom neredeyse beş parasız.
- Tom is broke and homeless.
- Tom beş parasız ve evsiz.
- We're almost broke.
- Neredeyse beş parasız kaldık.
- Tom is broke, isn't he?
- Tom beş parasız, değil mi?
- We're almost broke.
- Neredeyse beş parasızız.
- We're broke.
- Beş parasızız.
- I wonder if Tom is really broke.
- Tom'un gerçekten beş parasız olup olmadığını merak ediyorum.
- Tom is almost broke, isn't he?
- Tom neredeyse beş parasız, değil mi?
- The American invasion of Iraq left the country devastated, fragmented and broke.
- Amerika'nın Irak'ı işgali ülkeyi harap, parçalanmış ve beş parasız bıraktı.
- They're broke.
- Beş parasızlar.
- I'd like to go with you, but I'm broke.
- Seninle gelmek isterdim ama beş parasızım.
- Tom is always broke.
- Tom her zaman beş parasızdır.
- I can't afford to go on holiday this year because I'm broke.
- Ben bu sene tatile gitmeyi göze alamam çünkü beş parasızım.
- I'd like to go with you, but I'm broke.
- Seninle gitmek istiyorum ama beş parasızım.
- Tom isn't broke, but Mary is.
- Tom beş parasız değil ama Mary beş parasız.
- I'm really broke.
- Gerçekten beş parasızım.
- I wonder if Tom is really broke.
- Acaba Tom gerçekten beş parasız mı?
- Tom and I are broke.
- Tom ve ben beş parasızız.
- You're broke, aren't you?
- Beş parasızsın, değil mi?
- Tom said that he wasn't broke.
- Tom beş parasız olmadığını söyledi.
- Our company is broke.
- Şirketimiz beş parasız.
- Tom told me that he's broke.
- Tom bana beş parasız olduğunu söyledi.
- He's always broke at the end of the month.
- Ay sonunda hep beş parasızdır.
- Tom may be broke.
- Tom beş parasız olabilir.
- I'm almost broke.
- Neredeyse beş parasızım.
- Tom was broke.
- Tom beş parasızdı.
- We were broke.
- Beş parasızdık.
- Tom said he's broke.
- Tom beş parasız olduğunu söyledi.
- I'm broke right now.
- Şu anda beş parasızım.
- Are we broke?
- Beş parasız mıyız?
Show More (47)
|
| 2 |
broke |
meteliksiz |
adj. |
|
- Tom said Mary wasn't broke.
- Tom Mary'nin meteliksiz olmadığını söyledi.
- Tom told me he was broke.
- Tom bana meteliksiz olduğunu söyledi.
- I'm broke right now.
- Şu anda meteliksizim.
- Tom will probably be broke.
- Tom muhtemelen meteliksiz olacak.
- We were broke.
- Biz meteliksizdik.
- Tom is always broke.
- Tom her zaman meteliksiz.
- I don't think Tom is broke.
- Tom'un meteliksiz olduğunu sanmıyorum.
- Tom is always broke by the end of the month.
- Tom ay sonuna kadar hep meteliksiz kalır.
- Tom doesn't think Mary is broke.
- Tom Mary'nin meteliksiz olduğunu düşünmüyor.
- I'm always broke by the end of the month.
- Ay sonuna kadar hep meteliksiz kalmış olurum.
- Tom told Mary that he thought John wasn't broke.
- Tom Mary'ye John'un meteliksiz olmadığını düşündüğünü söyledi.
- Tom is always broke, isn't he?
- Tom her zaman meteliksizdir, değil mi?
- Tom said Mary is broke.
- Tom Mary'nin meteliksiz olduğunu söyledi.
- Tom said Mary was broke.
- Tom Mary'nin meteliksiz olduğunu söyledi.
- Tom and I are broke.
- Tom ve ben meteliksiziz.
- Tom is always broke, isn't he?
- Tom her zaman meteliksiz, değil mi?
- Tom must've been broke.
- Tom meteliksiz olmalı.
- Tom may be broke.
- Tom meteliksiz olabilir.
- Tom said that he was broke.
- Tom meteliksiz olduğunu söyledi.
- Tom thought Mary was broke.
- Tom, Mary'nin meteliksiz olduğunu düşündü.
- Tom told me that he thought Mary was broke.
- Tom bana Mary'nin meteliksiz olduğunu düşündüğünü söyledi.
- Tom thought Mary was broke.
- Tom Mary'nin meteliksiz olduğunu düşündü.
- Tom is likely to still be broke.
- Tom muhtemelen hâlâ meteliksiz olacak.
- Tom told me that he's broke.
- Tom bana meteliksiz olduğunu söyledi.
- I'm usually broke by the end of the month.
- Ayın sonuna kadar genellikle meteliksizim.
- Do you think Tom is broke?
- Sence Tom meteliksiz mi?
- We'll be broke soon if we don't stop spending money on things we don't need.
- İhtiyacımız olmayan şeylere para harcamayı bırakmazsak, yakında meteliksiz oluruz.
- Tom said Mary is broke.
- Tom, Mary'nin meteliksiz olduğunu söyledi.
- Tom could be broke.
- Tom meteliksiz olabilir.
- Tom said that he wasn't broke.
- Tom meteliksiz olmadığını söyledi.
- We'll be broke before we know it.
- Biz bunu öğrenmeden önce meteliksiz olacağız.
- Tom thinks Mary is broke.
- Tom Mary'nin meteliksiz olduğunu düşünüyor.
- Tom said he's broke.
- Tom meteliksiz olduğunu söyledi.
- You're broke, aren't you?
- Meteliksizsin, değil mi?
- Tom must be broke.
- Tom meteliksiz olmalı.
- Tom always seems to be broke.
- Tom her zaman meteliksiz görünüyor.
- I was completely broke.
- Ben tamamen meteliksizdim.
- Tom admitted that he was broke.
- Tom meteliksiz olduğunu kabul etti.
- Tom told Mary that he was broke.
- Tom Mary'ye meteliksiz olduğunu söyledi.
- I thought Tom was broke.
- Tom'un meteliksiz olduğunu düşündüm.
- Tom is likely to be broke.
- Tom muhtemelen meteliksiz olacak.
- You always seem to be broke by the end of the month.
- Sen ayın sonuna doğru her zaman meteliksiz görünüyorsun.
- Tom said Mary was likely to be broke.
- Tom Mary'nin muhtemelen meteliksiz olacağını söyledi.
- Tom didn't think Mary was broke.
- Tom Mary'nin meteliksiz olduğunu düşünmedi.
- I can't afford to go on holiday this year because I'm broke.
- Bu yıl tatile gidecek param yok çünkü meteliksizim.
- Tom said Mary isn't broke.
- Tom Mary'nin meteliksiz olmadığını söyledi.
- I want to go with you, but I'm broke.
- Seninle gitmek istiyorum fakat meteliksizim.
Show More (44)
|
| 3 |
broke |
parasız |
adj. |
|
- Tom said that he was very broke.
- Tom çok parasız olduğunu söyledi.
- Tom doesn't think Mary is broke.
- Tom, Mary'nin parasız olduğunu düşünmüyor.
- Tom didn't look broke to me.
- Tom bana parasız görünmüyordu.
- Tom said Mary isn't broke.
- Tom, Mary'nin parasız olmadığını söyledi.
- I don't think Tom is broke.
- Tom'un parasız olduğunu düşünmüyorum.
- I wonder whether or not Tom is broke.
- Tom'un parasız olup olmadığını merak ediyorum.
- Tom said Mary wasn't broke.
- Tom, Mary'nin parasız olmadığını söyledi.
- Tom is likely to still be broke.
- Tom'un hâlâ parasız olması muhtemel.
- They said they were broke.
- Parasız olduklarını söylediler.
- Tom doesn't look broke to me.
- Tom bana parasız görünmüyor.
- Tom didn't think Mary was broke.
- Tom, Mary'nin parasız olduğunu düşünmedi.
Show More (9)
|
| 4 |
broke |
züğürt |
adj. |
|
- Tom is always broke by the end of the month.
- Tom ayın sonuna kadar her zaman züğürt.
- If I weren't broke, I'd buy it.
- Züğürt olmasam onu alırdım.
- We were broke.
- Biz züğürttük.
Show More (0)
|
| 5 |
broke |
kırdı |
v. |
|
- I told him to be careful, but he still broke my phone's screen.
- Ona dikkatli olmasını söylememe rağmen telefonumun ekranını kırdı.
Show More (-2)
|
| 6 |
broke |
meteliğe kurşun atan |
adj. |
|
- I'm broke.
- Meteliğe kurşun atıyorum.
Show More (-2)
|
| 7 |
broke |
iflas etmiş |
adj. |
|
- Our company is broke.
- Şirketimiz iflas etti.
Show More (-2)
|
