1 |
cook |
pişirmek |
v. |
|
- I'll come down and cook you something.
- Aşağı inip sana bir şeyler pişireyim.
- If you want, I will cook the food for you.
- Eğer istersen yemeği senin için pişirebilirim.
- How do you cook potatoes?
- Patatesleri nasıl pişirirsiniz?
- Tom cooked spaghetti.
- Tom spagetti pişirdi.
- What shall I cook for the guests tomorrow?
- Yarın misafirler için ne pişireyim?
- In 2009, a man in New Zealand cooked and ate his pet dog.
- 2009 yılında Yeni Zelanda'da bir adam evcil köpeğini pişirip yedi.
- It took me several hours to cook it.
- Bunu pişirmek birkaç saatimi aldı.
- How many different ways do you know how to cook eggs?
- Yumurtayı kaç farklı yolla pişirmeyi biliyorsun?
- I think you need to cook this meat a little longer.
- Bence bu eti biraz daha fazla pişirmen gerekiyor.
- What else did you cook?
- Başka ne pişirdin?
- She cooked the meat.
- Etleri pişirdi.
- I'm not interested in learning how to cook Chinese food.
- Çin yemeklerini nasıl pişireceğimi öğrenmekle ilgilenmiyorum.
- Tom cooked spaghetti.
- Tom makarna pişirdi.
- Tom cooks with gas.
- Tom gaz ile pişirir.
- Let's cook and eat the fish!
- Hadi balığı pişirelim ve yiyelim!
- Tom peeled the potatoes and cooked them.
- Tom patatesleri soydu ve pişirdi.
- It took me several hours to cook it.
- Pişirmem birkaç saatimi aldı.
- I'll cook bacon and eggs.
- Pastırma ve yumurta pişireceğim.
- Cook 300 grams of rice.
- 300 gram pirinç pişirin.
- This is how I cook fish.
- Benim balık pişirme şeklim budur.
- She cooked vegetable soup for us.
- Bizim için sebze çorbası pişirdi.
- I've been learning how to cook Chinese food.
- Çin yemeği pişirmeyi öğreniyorum.
- I cooked her dinner.
- Ona akşam yemeği pişirdim.
- Where did you cook them?
- Onları nerede pişirdiniz?
- What's your favorite way to cook beans?
- Fasulye pişirmenin en sevdiğiniz yolu nedir?
- Believe it or not, she cannot even cook an egg.
- İster inan ister inanma, o bir yumurta bile pişiremez.
- You cooked the potatoes too long.
- Patatesleri çok pişirdin.
- Tom cooked us a delicious dinner.
- Tom bize lezzetli bir akşam yemeği pişirdi.
- Do you know how to cook chicken?
- Tavuk pişirmeyi biliyor musun?
- Cook the rice.
- Pirinç pilavını pişir.
- Tom likes to cook Chinese food.
- Tom Çin yemeği pişirmeyi sever.
- Tom bought some expensive meat to cook for dinner.
- Tom akşam yemeğinde pişirmek için pahalı bir et aldı.
- She cooked some fish for me.
- Benim için biraz balık pişirdi.
- We boil water to cook spaghetti.
- Spagetti pişirmek için su kaynatıyoruz.
- How many different ways do you know how to cook eggs?
- Yumurta pişirmenin kaç farklı yolunu biliyorsunuz?
- I'd like to cook chicken tonight.
- Bu gece tavuk pişirmek istiyorum.
- What shall I cook for dinner?
- Akşam yemeği için ne pişireyim?
- Mary can cook anything without recipes.
- Mary reçetesiz her şeyi pişirebilir.
- She asked how to cook fish.
- Nasıl balık pişirileceğini sordu.
- We managed to cook more than a thousand chickens in one day.
- Biz bir günde binden fazla tavuk pişirmeyi başardık.
- Tom cooked me dinner.
- Tom bana akşam yemeği pişirdi.
- Tom went into the kitchen to see what Mary was cooking.
- Tom Mary'nin ne pişirdiğini görmek için mutfağa gitti.
- Tom bought some expensive meat to cook for dinner.
- Tom, akşam yemeğinde pişirmek için biraz pahalı et satın aldı.
- Where do I cook supper?
- Akşam yemeğini nerede pişireceğim?
- Tom knows how to cook spaghetti.
- Tom spagetti pişirmeyi biliyor.
- I warned Tom not to eat anything Mary cooked.
- Tom'u Mary'nin pişirdiği hiçbir şeyi yememesi konusunda uyardım.
- Do you know how to cook chicken?
- Tavuk nasıl pişirilir, bilir misin?
- Tom probably thought I wouldn't know how to cook rice.
- Tom muhtemelen nasıl pirinç pişireceğimi bilmediğimi düşünüyordu.
- My mother cooked a big turkey for Thanksgiving.
- Annem, Şükran Günü için büyük bir hindi pişirdi.
- Tom advised Mary not to eat anything that John cooked.
- Tom, Mary'ye John'un pişirdiği hiçbir şeyi yememesini tavsiye etti.
- It's so hot that you could cook an egg on the hood of a car.
- Hava o kadar sıcak ki bir arabanın kaputunda yumurta pişirebilirsiniz.
- What foods can't you cook well?
- Hangi yiyecekleri iyi pişiremezsiniz?
- I should've cooked the pork longer.
- Domuzu biraz daha pişirmeliydim.
- Cook the rice.
- Pilavı pişir.
- I think Tom doesn't know how to cook spaghetti.
- Sanırım Tom Tom spagetti pişirmeyi bilmiyor.
- How did you cook this?
- Bunu nasıl pişirdin?
- What's your favorite way to cook potatoes?
- Patates pişirmenin en sevdiğin yolu nedir?
- How are you going to cook the turkey?
- Hindiyi nasıl pişireceksin?
- Do you know how to cook a lobster?
- Istakoz pişirmeyi biliyor musun?
- She asked how to cook fish.
- Balık nasıl pişirilir diye sordu.
- Tom asked me how to cook trout.
- Tom bana alabalığı nasıl pişireceğimi sordu.
- Are you telling me you don't know how to cook hard-boiled eggs?
- Bana haşlanmış yumurta pişirmeyi bilmediğini mi söylüyorsun?
- Do you want me to come cook you something?
- Gelip sana bir şeyler pişirmemi ister misin?
- Do you know how to cook chicken?
- Tavuk pişirebilir misin?
- Cook the soup in the house.
- Çorbayı evde pişir.
- Do you know how to cook a crab?
- Bir yengeci nasıl pişireceğini biliyor musun?
- Tom won't eat anything I cook for him.
- Tom onun için pişirdiğim hiçbir şeyi yemeyecek.
- She cooks delicious food for herself.
- Kendisi için lezzetli yemekler pişiriyor.
- In 2009, a man in New Zealand cooked and ate his pet dog.
- 2009 yılında, Yeni Zelanda'da bir adam evcil köpeğini pişirdi ve yedi.
- Will you cook something for me?
- Benim için bir şeyler pişirir misin?
- Tom wanted to learn how to cook Chinese food.
- Tom Çin yemeği pişirmeyi öğrenmek istiyordu.
- She has already cooked the meal.
- Yemeği çoktan pişirdi.
- How do you cook this fish in France?
- Bu balığı Fransa’da nasıl pişiriyorsunuz?
- What's Tom going to cook for Mary?
- Tom, Mary için ne pişirecek?
- She cooks things for me that I like.
- O, bana hoşuma giden şeyleri pişiriyor.
- She asked how to cook the fish.
- Balığın nasıl pişirileceğini sordu.
- Tom likes to cook Chinese food.
- Tom Çin yemeği pişirmeyi seviyor.
- I must cook breakfast for her.
- Onun için kahvaltı pişirmeliyim.
- Mary was embarrassed by her badly cooked dinner.
- Mary berbat şekilde pişirdiği akşam yemeğinden utandı.
- Tom knew nothing about cooking Chinese food.
- Tom Çin yemeği pişirmek hakkında hiçbir şey bilmiyordu.
- The mouse cooks fish.
- Fare balık pişirir.
- You can cook delicious food in an old pan.
- Eski bir tencerede lezzetli yiyecekler pişirebilirsiniz.
- But I don't know how to cook kebabs!
- Ama ben kebap pişirmeyi bilmiyorum!
- Could you cook a skewer for me, please?
- Bana bir şiş pişirir misin, lütfen?
- You boil water to cook eggs.
- Yumurtaları pişirmek için suyu kaynatırsın.
- We managed to cook more than a thousand chickens in one day.
- Bir günde binden fazla tavuk pişirmeyi başardık.
- Barbecuing is one way to cook meat.
- Barbekü yapmak et pişirmenin bir yoludur.
- Tom can't cook very well, so he often eats out.
- Tom çok iyi pişiremez bu yüzden çoğunlukla dışarıda yer.
- Please tell me how to cook sukiyaki.
- Lütfen, bana sukiyaki'nin nasıl pişirildiğini tarif et.
- I'd like to cook chicken tonight.
- Bu akşam tavuk pişirmek istiyorum.
- What foods can you cook well?
- Hangi yemekleri iyi pişirebilirsin?
- Have you ever tasted anything Tom's cooked?
- Sen hiç Tom'un pişirdiği bir şeyi tattın mı?
- I'll cook you whatever you want.
- Sana ne istersen pişiririm.
- What should we cook?
- Ne pişirmeliyiz?
- I cooked chick pea soup.
- Nohut çorbası pişirdim.
- Tom peeled the potatoes and cooked them.
- Tom patatesleri soydu ve onları pişirdi.
- My mother cooked the potatoes very well.
- Annem patatesi çok iyi pişirdi.
- Tom is in the kitchen cooking something.
- Tom mutfakta bir şeyler pişiriyor.
- Tom cooked spaghetti for dinner.
- Tom akşam yemeği için spagetti pişirdi.
- I told Tom he shouldn't eat anything that Mary cooked.
- Tom'a Mary'nin pişirdiği hiçbir şeyi yememesini söyledim.
- Tom knew what Mary was planning to cook for dinner.
- Tom, Mary'nin akşam yemeği için ne pişirmeyi planladığını biliyordu.
- I really liked what you cooked for me.
- Benim için pişirdiğin yemeği çok beğendim.
- Cook about one and a half cup of rice.
- Yaklaşık bir buçuk bardak pirinç pişirin.
- Tom went into the kitchen to see what Mary was cooking.
- Tom, Mary'nin ne pişirdiğini görmek için mutfağa gitti.
- I'm not interested in learning how to cook Chinese food.
- Çin yemeği pişirmeyi öğrenmekle ilgilenmiyorum.
- Let's cook and eat the fish!
- Haydi balığı pişirip yiyelim.
- I'll cook something for you.
- Senin için bir şey pişireceğim.
- Would you like me to cook something for you?
- Senin için bir şey pişirmemi ister misin?
- Mary can cook anything without using a recipe.
- Mary tarif kullanmadan her şeyi pişirebilir.
- Believe it or not, she cannot even cook an egg.
- İster inanın ister inanmayın, bir yumurta bile pişiremiyor.
- I've cooked you a nice hot dinner.
- Sana güzel, sıcak bir akşam yemeği pişirdim.
- I cooked myself a steak.
- Kendime bir biftek pişirdim.
- Please tell me how to cook sukiyaki.
- Sukiyakinin nasıl pişirileceğini lütfen bana anlat.
- Could you cook this meat a little more?
- Bu eti biraz daha pişirir misin?
- She learned to cook couscous.
- Kuskus pişirmeyi öğrendi.
- You cook turkey with pears.
- Hindiyi armutla pişiriyorsun.
- Tom wants to learn how to cook Chinese food.
- Tom Çin yemeği pişirmeyi öğrenmek istiyor.
- Don't eat pork without cooking it first.
- Önce pişirmeden domuz eti yemeyin.
- How many different ways do you know how to cook an egg?
- Bir yumurtayı pişirmenin kaç farklı yolunu biliyorsun?
- Cook about one and a half cup of rice.
- Yaklaşık bir buçuk fincan pirinç pişirin.
- She cooks things for me that I like.
- Benim için sevdiğim şeyleri pişiriyor.
- We boil water to cook spaghetti.
- Biz spagetti pişirmek için su kaynatıyoruz.
- Do you know how to cook a lobster?
- Bir ıstakozu nasıl pişireceğini biliyor musun?
- I tasted the cake she cooked.
- Pişirdiği pastanın tadına baktım.
- How are you going to cook that?
- Bunu nasıl pişireceksin?
- Just cook it.
- Pişir şunu.
- If the child needs to eat, cook something healthy for him.
- Çocuğun yemek yemeye ihtiyacı varsa, ona sağlıklı bir şey pişirin.
- Which are you better at cooking, Japanese food or Chinese food?
- Hangisini daha iyi pişiriyorsun, Japon yemeği mi Çin yemeği mi?
- I didn't know you cooked.
- Senin pişirdiğini bilmiyordum.
- Tom is in the kitchen cooking us something to eat.
- Tom mutfakta bize yiyecek bir şeyler pişiriyor.
- Tom advised Mary not to eat anything that John cooked.
- Tom, Mary'ye John'ın pişirdiği hiçbir şeyi yememesini tavsiye etti.
- Daddy must be able to cook at least one egg!
- Baba en azından bir yumurta pişirebilmeli!
- Tom is in the kitchen cooking something.
- Tom mutfakta bir şey pişiriyor.
- Mary has never cooked a turkey.
- Mary hiç hindi pişirmedi.
- I haven't cooked the eggs yet.
- Daha yumurtaları pişirmedim.
- Lucy might be able to help you, if you can't cook dinner for ten people alone.
- On kişilik yemeği tek başına pişiremiyorsan Lucy sana yardım edebilir.
- My son isn't the only one who enjoys eating her cooking.
- Oğlum onun pişirdiklerini yemekten hoşlanan tek kişi değil.
- How well she cooks!
- O ne kadar iyi pişirir!
- Tom won't eat anything I cook for him.
- Tom onun için pişirdiğim hiçbir şeyi yemiyor.
- This is how I usually cook fish.
- Genellikle balık pişirme tarzım budur.
- I should've cooked the pork longer.
- Domuz etini daha uzun süre pişirmeliydim.
- I was hungry when I got home, but I was too tired to cook anything.
- Eve geldiğimde acıkmıştım ama bir şeyler pişiremeyecek kadar yorgundum.
- I'm pretty good at cooking Chinese food.
- Çin yemeği pişirmekte oldukça iyiyimdir.
- I was hungry when I got home, but I was too tired to cook anything.
- Eve geldiğimde açtım, ama bir şey pişirmek için çok yorgundum.
- Tom cooks his own meals.
- Tom yemeklerini kendi pişirir.
- What did you cook for dinner?
- Akşam yemeği için ne pişirdin?
- Mary can cook anything without recipes.
- Mary tarifsiz her şeyi pişirebilir.
- Sami kidnapped dozens of women, cooked them and ate them.
- Sami onlarca kadını kaçırdı, pişirdi ve yedi.
- Daddy must be able to cook at least one egg!
- Baba en az bir yumurta pişirebilmelidir!
- What do you want to cook today?
- Bugün ne pişirmek istersin?
- She asked how to cook the fish.
- O, balığı nasıl pişireceğini sordu.
- I've been learning how to cook Chinese food.
- Çin yemeklerini nasıl pişireceğimi öğreniyorum.
- We'll cook.
- Biz pişireceğiz.
- I can cook you something if you're hungry.
- Acıktıysan sana bir şeyler pişirebilirim.
- I'll cook you anything you want.
- İstediğin her şeyi pişiririm.
- His wife being out, he cooked dinner for himself.
- Karısı dışarıda olduğu için akşam yemeğini kendisi pişirdi.
- Before eating it, cook the meat well.
- Yemeden önce eti iyice pişirin.
- I cooked deer meat.
- Geyik eti pişirdim.
- Do you want me to come cook you something?
- Sana bir şey pişirmeye gelmemi ister misin?
- I'll do the dishes, since you've cooked.
- Yemeği sen pişirdiğin için bulaşıkları ben yıkayacağım.
- I have to cook the vegetables.
- Sebzeleri pişirmeliyim.
- I'll ask Tom to cook something for us.
- Tom'dan bizim için bir şeyler pişirmesini isteyeceğim.
- Could you cook this meat a little more?
- Bu eti biraz daha pişirebilir misin?
- I can cook you something if you're hungry.
- Açsan sana bir şey pişirebilirim.
- Cook the potatoes!
- Patatesleri pişirin!
- Where do I cook dinner?
- Akşam yemeğini nerede pişireceğim?
- I think Tom doesn't know how to cook spaghetti.
- Bence Tom spagetti pişirmeyi bilmiyor.
- What did Tom cook for dinner?
- Tom akşam yemeği için ne pişirdi?
- Cook the peeled and chopped potatoes for 20 minutes in boiling water.
- Soyulmuş ve doğranmış patatesleri kaynayan su içinde 20 dakika pişir.
- Cook for me.
- Benim için pişir.
- I cooked deer meat.
- Ben geyik eti pişirdim.
- What do you like to cook?
- Ne pişirmeyi seversin?
- How do you cook this fish in France?
- Fransa'da bu balık nasıl pişiriliyor?
- What foods can't you cook well?
- Hangi yemekleri iyi pişiremiyorsun?
- Cook the potatoes!
- Patatesleri pişir!
- Tom cooked the steak just the way I like it.
- Tom bifteği tam istediğim gibi pişirdi.
- Tom cooked the salmon the way Mary asked him to.
- Tom somonu Mary'nin istediği gibi pişirdi.
- Who did Tom think would cook dinner for him?
- Tom akşam yemeğini ona kimin pişireceğini düşünüyordu?
- I cooked her dinner.
- Onun için akşam yemeği pişirdim.
- She cooked the meat.
- O, eti pişirdi.
- Mary cooked shish kebab for her nephews.
- Mary yeğenleri için şiş kebap pişirdi.
- I can't even cook an omelet.
- Omlet bile pişiremiyorum.
- What did Tom cook?
- Tom neler pişirdi?
- Cook 2 Japanese cups of rice.
- 2 Japon fincanı pirinç pişir.
- This is how we cook rice.
- Pirinci böyle pişiriyoruz.
- Why haven't you cooked dinner yet?
- Neden akşam yemeğini henüz pişirmedin?
- She cooked us a delicious dinner.
- Bize lezzetli bir akşam yemeği pişirdi.
- Are you telling me you don't know how to cook hard-boiled eggs?
- Bana haşlanmış yumurtayı nasıl pişireceğini bilmediğini mi söylüyorsun?
- Fadil cooked and ate Layla's flesh.
- Fadıl, Layla'nın etini pişirip yemiş.
- Do you know how to cook chicken?
- Tavuğun nasıl pişirildiğini bilir misin?
- Have you eaten anything Tom cooked?
- Tom'un pişirdiği bir şey yedin mi?
- Did you cook the potatoes in their jackets?
- Patatesleri kabuklarıyla mı pişirdin?
- Where did she learn to cook so well?
- O bu kadar iyi pişirmeyi nerede öğrendi?
- Tom cooked a special dinner for Mary.
- Tom, Mary için özel bir akşam yemeği pişirdi.
- Let me cook something for you.
- Senin için bir şey pişireyim.
- I cooked him dinner.
- Ona akşam yemeği pişirdim.
- How do you cook potatoes?
- Patatesleri nasıl pişiriyorsun?
- I'll cook you anything you want.
- Sana istediğin her şeyi pişiririm.
- Who'll cook?
- Kim pişirecek?
- What shall I cook for the guests tomorrow?
- Yarın misafirler için ne pişireceğim?
- Tom told me to cook it for thirty minutes.
- Tom onu otuz dakika pişirmemi söyledi.
- I'm pretty good at cooking Chinese food.
- Çin yemeği pişirmede oldukça iyiyimdir.
- Do you know how to cook fish?
- Balık pişirmeyi biliyor musun?
- Tom cooked the salmon the way Mary asked him to.
- Tom, somonu Mary'nin ondan istediği şekilde pişirdi.
- Mary cooked an impressive dinner.
- Mary etkileyici bir akşam yemeği pişirdi.
- Can you cook an omelette?
- Bir omlet pişirebilir misin?
- What's your favorite way to cook trout?
- Alabalık pişirmenin en sevdiğin yolu nedir?
- What do you want me to cook for dinner tonight?
- Bu gece akşam yemeğinde ne pişirmemi istiyorsun?
- Tom cooked supper for Mary.
- Tom, Mary için akşam yemeği pişirdi.
- Would you like me to cook something for you?
- Senin için bir şeyler pişirmemi ister misin?
- I'll cook it if you eat it.
- Sen yersen ben pişiririm.
- She cooked her husband an apple pie.
- Kocasına elmalı tart pişirdi.
- Cook 300 grams of rice.
- 300 gram pirinç pişir.
- But I don't know how to cook kebabs!
- Ama nasıl kebap pişirileceğini bilmiyorum!
- She cooks chicken the way I like.
- O, tavuğu istediğim şekilde pişiriyor.
- Tom cooked spaghetti for us.
- Tom bizim için spagetti pişirdi.
- Did you cook the potatoes in their jackets?
- Patatesleri ceketlerinde mi pişirdiniz?
- You can cook here.
- Burada pişirebilirsin.
- Did you cook this yourself?
- Bunu kendin mi pişirdin?
- Sami kidnapped dozens of women, cooked them and ate them.
- Sami düzinelerce kadını kaçırdı, pişirdi ve yedi.
- Tom is in the kitchen cooking us something to eat.
- Tom mutfakta bize yiyecek bir şey pişiriyor.
- I cook with gas.
- Gazla pişiriyorum.
- I really liked what you cooked for me.
- Benim için pişirdiğin şeyi gerçekten sevdim.
- Where did you cook them?
- Onları nerede pişirdin?
- This is how I cook fish.
- Ben balığı böyle pişiririm.
- She cooked some fish for me.
- O, benim için biraz balık pişirdi.
- The two boys cooked their meal between them.
- İki erkek çocuk yemeklerini kendi aralarında pişirdi.
- How are you going to cook that?
- Onu nasıl pişireceksin?
- You cooked the potatoes too long.
- Patatesleri çok uzun süre pişirmişsin.
- Do you know how to cook meat?
- Eti nasıl pişireceğinizi biliyor musunuz?
- I'm not going to eat anything you cook.
- Pişirdiğin hiçbir şeyi yemeyeceğim.
- What foods can you cook well?
- Hangi yiyecekleri iyi pişirirsiniz?
- Are you really going to let Tom cook dinner tonight?
- Bu akşam yemeği Tom'un pişirmesine gerçekten izin verecek misin?
- I have to cook the vegetables.
- Sebzeleri pişirmem gerek.
- This is how I usually cook fish.
- Balıkları genelde böyle pişiririm.
- The mouse cooks fish.
- Fare balık pişiriyor.
- Can you cook an omelette?
- Omlet pişirebilir misin?
- What's your favorite way to cook trout?
- Alabalık pişirmek için favori tarzın nedir?
- Can you cook this meat a little more?
- Bu eti biraz daha pişirebilir misin?
- She cooked her husband an apple pie.
- Kocasına elmalı turta pişirdi.
- What's your favorite way to cook beans?
- Fasulye pişirmek için favori tarzın nedir?
- I'll eat whatever Tom cooks.
- Tom ne pişirirse yerim.
- You can cook delicious food in an old pan.
- Eski bir tavada lezzetli yemekler pişirebilirsiniz.
- How many different ways do you know how to cook an egg?
- Yumurta pişirmenin kaç farklı yolunu biliyorsunuz?
- Tom wanted Mary to cook him something to eat.
- Tom, Mary'nin ona yiyecek bir şeyler pişirmesini istedi.
- Mary can cook anything without using a recipe.
- Mary reçete kullanmadan bir şey pişirebilir.
- He cooked me dinner.
- Bana akşam yemeği pişirdi.
- I think you need to cook this meat a little longer.
- Bence bu eti biraz daha pişirmelisin.
- What should we cook?
- Ne pişirelim?
- Do you know how to cook fish?
- Nasıl balık pişireceğini biliyor musun?
- I can not even cook an omelet.
- Omlet bile pişiremiyorum.
- Do you know how to cook a crab?
- Yengeç nasıl pişirilir biliyor musun?
- We must cook his goose before he can do any more harm.
- Onun kazını daha fazla zarar vermeden önce pişirmeliyiz.
- Tom was hungry, so he asked Mary to cook something.
- Tom acıkmıştı, bu yüzden Mary'den bir şeyler pişirmesini istedi.
- I cooked chick pea soup.
- Bezelye çorbası pişirdim.
- Where does she cook?
- Nerede pişiriyor?
- She cooked vegetable soup last night.
- O dün gece sebze çorbası pişirdi.
- What do you like to cook the most?
- En çok ne pişirmeyi seversin?
- I'll cook you anything you want.
- Sana ne istersen pişiririm.
- My mother cooked a big turkey for Thanksgiving.
- Annem Şükran Günü için büyük bir hindi pişirdi.
- I'll cook it if you eat it.
- Eğer yiyecekseniz, onu pişiririm.
- It looks like you need to cook this a bit longer.
- Görünüşe göre bunu biraz daha pişirmen gerekiyor.
- Tom knows how to cook spaghetti.
- Tom nasıl spaghetti pişireceğini biliyor.
- He knows how to cook meat.
- O nasıl et pişireceğini biliyor.
- I'll cook something for you.
- Senin için bir şeyler pişireceğim.
- If the child needs to eat, cook something healthy for him.
- Çocuğun yemek yemesi gerekiyorsa, ona sağlıklı bir şeyler pişir.
- I cooked the pasta too long.
- Makarnayı çok uzun pişirdim.
- She cooks chicken the way I like.
- Tavuğu benim sevdiğim şekilde pişiriyor.
- I'm wondering what to cook for dinner.
- Akşam yemeği için ne pişireceğimi merak ediyorum.
- Have you ever tasted anything Tom's cooked?
- Hiç Tom'un pişirdiği bir şeyin tadına baktın mı?
- Where does he cook?
- O nerede pişiriyor?
- Cook the peeled and chopped potatoes for 20 minutes in boiling water.
- Soyulmuş ve doğranmış patatesleri kaynar suda 20 dakika pişirin.
- I'll cook it if you eat it.
- Eğer yiyeceksen, onu pişiririm.
- Will you cook something for me?
- Benim için bir şey pişirecek misin?
- I cooked this especially for you.
- Bunu özellikle senin için pişirdim.
- Tom set the table for dinner while Mary cooked.
- Mary pişirirken, Tom akşam yemeği için masayı hazırladı.
- What did Tom cook?
- Tom ne pişirdi??
- I know how to cook Chinese food.
- Çin yemeklerini nasıl pişireceğimi biliyorum.
- Tom said he didn't think Mary knew how to cook Chinese food.
- Tom, Mary'nin Çin yemeği pişirmeyi bilmediğini söyledi.
- Tom cooked some fish for me.
- Tom benim için biraz balık pişirdi.
- She cooked vegetable soup last night.
- Dün gece sebze çorbası pişirdi.
- My grandmother cooked a big turkey.
- Büyükannem büyük bir hindi pişirdi.
- What are you planning on cooking for dinner tomorrow?
- Yarın akşam yemeği için ne pişirmeyi planlıyorsun?
- Why haven't you eaten the food I cooked?
- Neden pişirdiğim yemeği yemedin?
- You cook turkey with pears.
- Armutlu hindi pişiriyorsun.
- I know how to cook Chinese food.
- Çin yemeği pişirmeyi biliyorum.
- At what heat should I cook this?
- Bunu hangi ısıda pişirmeliyim?
- Tom will cook.
- Tom pişirecek.
- Tom knew what Mary was planning to cook for dinner.
- Tom Mary'nin akşam yemeği için ne pişirmeyi planladığını biliyordu.
- Tom cooks chicken just the way Mary likes it.
- Tom, Mary'nin sevdiği şekilde tavuk pişiriyor.
- We must cook his goose before he can do any more harm.
- Daha fazla zarar vermeden önce onun kazını pişirmeliyiz.
- I'll cook you whatever you want.
- Ne istersen sana pişireceğim.
- My husband is an expert when it comes to cooking Chinese food.
- Çin yemekleri pişirmeye gelince kocam bir uzman.
- Tom wants to learn how to cook Chinese food.
- Tom, Çin yemeklerinin nasıl pişirileceğini öğrenmek istiyor.
- Tomatoes are delicious whether you eat them raw, cooked or braised.
- Domatesi çiğ yeseniz de pişirip kavursanız da çok lezzetlidir.
- Tom cooks chicken just the way Mary likes it.
- Tom tavuğu Mary'nin hoşlandığı şekilde pişirmektedir.
- Tom hasn't cooked the eggs yet.
- Tom henüz yumurtaları pişirmedi.
- Tom cooked all his own meals.
- Tom bütün yemeklerini kendi pişirirdi.
- Which are you better at cooking, Japanese food or Chinese food?
- Hangisini pişirmede daha iyisin, Japon yemeğini mi yoksa Çin yemeğini mi?
- What do you want to cook today?
- Bugün ne pişirmek istiyorsun?
- Tom wanted Mary to cook him something to eat.
- Tom Mary'nin ona yiyecek bir şey pişirmesini istedi.
- I don't have to cook it.
- Pişirmek zorunda değilim.
- My mother cooked the potatoes very well.
- Annem patatesleri çok iyi pişirdi.
- I haven't cooked the eggs yet.
- Henüz yumurtaları pişirmedim.
- Could you cook a skewer for me, please?
- Benim için bir şiş pişirebilir misin, lütfen?
- Let me cook something for you.
- Senin için bir şeyler pişireyim.
- Why haven't you eaten the food that I cooked?
- Neden pişirdiğim yemeği yemedin?
- You boil water to cook eggs.
- Yumurta pişirmek için su kaynatırsınız.
- What's your favorite way to cook potatoes?
- Patates pişirmek için favori tarzınız nedir?
- You cooked the steak just the way I like it.
- Bifteği tam istediğim gibi pişirmişsin.
- What do you want me to cook for dinner tonight?
- Bu akşam yemekte ne pişirmemi istersin?
- He knows how to cook meat.
- Et pişirmeyi biliyor.
- I don't have to cook it.
- Onu pişirmek zorunda değilim.
- Do you cook by gas or electricity?
- Yemeklerinizi gazla mı yoksa elektrikle mi pişiriyorsunuz?
Show More (311)
|
2 |
cook |
yemek yapmak |
v. |
|
- We both love to cook and eat good food.
- İkimiz de yemek yapmayı ve iyi yemekler yemeyi seviyoruz.
- Now, anyone who loves to cook needs to pay attention because today we are giving away all our trade secrets.
- Şimdi, yemek yapmayı seven herkes dikkatli dinlesin çünkü bugün tüm meslek sırlarımızı vereceğiz.
- We both love to cook and eat good food.
- İkimiz de güzel yemekler yapmayı ve yemeyi seviyoruz.
- Now, anyone who loves to cook needs to pay attention because today we are giving away all our trade secrets.
- Şimdi, yemek yapmayı seven herkes dikkatini buraya vermeli çünkü bugün tüm meslek sırlarımızı açıklıyoruz.
- I've heard that Tom can cook as well as, or better than, his wife.
- Tom'un karısı kadar ya da ondan daha iyi yemek yapabildiğini duydum.
- Today I will not cook.
- Bugün yemek yapmayacağım.
- Tom cooks better than his wife Mary.
- Tom, karısı Mary'den daha iyi yemek yapıyor.
- We won't cook for them.
- Biz onlar için yemek yapmayacağız.
- Tom cooks.
- Tom yemek yapıyor.
- No, I won't cook for you.
- Hayır, ben sana yemek yapmam.
- Tom is going to cook.
- Tom yemek yapacak.
- Tom likes it when Mary cooks for him.
- Tom, Mary'nin onun için yemek yapmasından hoşlanıyor.
- Tom never cooks on Monday.
- Tom asla Pazartesi günü yemek yapmaz.
- I wish I could cook as well as my mother.
- Keşke annem kadar iyi yemek yapabilseydim.
- Mary helps her mom cook.
- Mary annesinin yemek yapmasına yardım ediyor.
- Tom has hired someone to cook for him.
- Tom kendisine yemek yapması için birini tuttu.
- I can teach you how to cook.
- Sana yemek yapmayı öğretebilirim.
- I won't cook for her.
- Ben ona yemek yapmam.
- He likes to cook.
- Yemek yapmayı seviyor.
- Jane asked me if I would like to cook.
- Jane bana yemek yapmak isteyip istemediğimi sordu.
- Tom really knows how to cook, doesn't he?
- Tom gerçekten yemek yapmayı biliyor, değil mi?
- I taught Tom how to cook.
- Tom'a nasıl yemek yapılacağını ben öğrettim.
- Where did you learn to cook like this?
- Böyle yemek yapmayı nereden öğrendin?
- Tom is going to cook for you.
- Tom senin için yemek yapacak.
- I don't cook with tap water.
- Musluk suyu ile yemek yapmam.
- Now I'm going to cook, I'll be back later.
- Şimdi yemek yapacağım, daha sonra dönerim.
- You cook better than I do.
- Benden daha iyi yemek yapıyorsun.
- Tom never cooks on Sunday.
- Tom asla pazar günü yemek yapmaz.
- Neither Tom nor Mary can cook very well.
- Ne Tom ne de Mary çok iyi yemek yapamazlar.
- Tom doesn't cook very well.
- Tom çok iyi yemek yapamaz.
- Tom has been trying to teach me how to cook.
- Tom bana yemek yapmayı öğretmeye çalışıyor.
- Tom doesn't know how to cook very well.
- Tom, çok iyi yemek yapmayı bilmiyor.
- I didn't want to cook.
- Yemek yapmak istemedim.
- I'll cook.
- Yemek yaparım.
- You want me to cook for you?
- Senin için yemek yapmamı ister misin?
- I don't like to cook.
- Yemek yapmaktan hoşlanmam.
- You'll have to learn to cook.
- Yemek yapmayı öğrenmen gerekecek.
- She cooks for him.
- Onun için yemek yapıyor.
- On my days off I do things like go to the movies, lounge around in cafes, and cook.
- Tatil günlerimde filmlere gitmek, kafelerde dolaşmak ve yemek yapmak gibi şeyler yapıyorum.
- Tom's mother is a better cook than mine.
- Tom'un annesi benimkinden daha iyi yemek yapıyor.
- Who cooks for you?
- Sana kim yemek yapıyor?
- I won't cook for them.
- Onlara yemek yapmam.
- We won't cook for them.
- Onlara yemek yapmayacağız.
- Can you cook?
- Yemek yapabilir misin?
- I'm serious when I say if you'll learn how to cook, I'll marry you.
- Yemek yapmasını öğrenirsen seninle evlenirim dediğimde ciddiyim.
- I won't cook for him.
- Ben onun için yemek yapmayacağım.
- He can't cook very well.
- Çok iyi yemek yapamıyor.
- I'll ask Tom to cook today.
- Bugün Tom'dan yemek yapmasını isteyeceğim.
- I cook, but without much pleasure.
- Yemek yapıyorum ama pek zevk almıyorum.
- True, she knows a lot about cooking, but she's not a good cook.
- Doğru, yemek yapmak hakkında çok şey biliyor ama iyi bir aşçı değil.
- I can't cook at all.
- Hiç yemek yapamıyorum.
- I don't cook very well.
- Ben çok iyi yemek yapmam.
- I love watching you cook.
- Seni yemek yaparken izlemeyi seviyorum.
- We cook with a stick.
- Biz bir çubukla yemek yaparız.
- I don't cook every day.
- Her gün yemek yapmıyorum.
- I can cook.
- Yemek yapabilirim.
- One thing I've always wanted to do is learn how to cook like you.
- Her zaman yapmak istediğim tek şey senin gibi yemek yapmayı öğrenmek.
- Tom helped his mother cook dinner.
- Tom annesinin yemek yapmasına yardım etti.
- Let me cook!
- Bırak yemek yapayım!
- You need to learn how to cook.
- Yemek yapmayı öğrenmen gerekiyor.
- I can't cook well.
- İyi yemek yapamıyorum.
- I learned to cook from Tom.
- Yemek yapmayı Tom'dan öğrendim.
- Tom can't cook very well, so he often eats out.
- Tom çok iyi yemek yapamıyor, bu yüzden sık sık dışarıda yiyor.
- Tom cooks for us.
- Tom bizim için yemek yapıyor.
- Tom loves to cook.
- Tom yemek yapmayı sever.
- Tom wanted Mary to cook him dinner.
- Tom, Mary'nin ona yemek yapmasını istedi.
- Many people prefer to cook with butter instead of oil.
- Birçok insan yağ yerine tereyağı ile yemek yapmayı tercih ediyor.
- He wants to learn how to cook.
- Yemek yapmayı öğrenmek istiyor.
- She cooks for him every day.
- Her gün onun için yemek yapıyor.
- Every man should learn how to cook.
- Her erkek yemek yapmayı öğrenmeli.
- You want me to cook for you?
- Sana yemek yapmamı ister misin?
- I wish I could cook as well as Tom does.
- Keşke ben de Tom kadar iyi yemek yapabilseydim.
- My wife doesn't cook.
- Karım yemek yapmıyor.
- She cooks very well.
- Çok iyi yemek yapıyor.
- Tom hired Mary to cook for him.
- Tom, Mary'yi kendisine yemek yapması için tuttu.
- Do you think I should cook for Tom?
- Sence Tom için yemek yapmalı mıyım?
- She cooks very well.
- O çok iyi yemek yapar.
- She loves to cook.
- Yemek yapmayı seviyor.
- I've always wanted to learn to cook like you.
- Her zaman senin gibi yemek yapmayı öğrenmek istedim.
- She cooks well.
- O iyi yemek yapar.
- I won't cook for you.
- Ben senin için yemek yapmayacağım.
- Tom will cook for you.
- Tom senin için yemek yapacak.
- Is your wife a good cook?
- Karın iyi yemek yapar mı?
- Tom cooks for Mary.
- Tom, Mary için yemek yapıyor.
- I won't cook for Tom.
- Tom için yemek yapmayacağım.
- I've learned to cook.
- Yemek yapmayı öğrendim.
- Tom doesn't know how to cook.
- Tom yemek yapmayı bilmiyor.
- Tom sometimes cooks dinner for us.
- Tom bazen bize akşam yemeği yapar.
- My wife cooks well.
- Karım iyi yemek yapar.
- I didn't know Tom could cook so well.
- Tom'un bu kadar iyi yemek yapabildiğini bilmiyordum.
- I also love to cook.
- Yemek yapmayı da severim.
- Tom hired somebody to cook for him.
- Tom yemek yapması için birini tuttu.
- Tom is able to cook better than his wife.
- Tom karısından daha iyi yemek yapabiliyor.
- How did you learn to cook so well?
- Bu kadar iyi yemek yapmayı nasıl öğrendin?
- I can't cook very well.
- Çok iyi yemek yapamıyorum.
- I learned to cook.
- Yemek yapmayı öğrendim.
- Where did she learn to cook so well?
- Bu kadar iyi yemek yapmayı nereden öğrendi?
- She doesn't know how to cook.
- Yemek yapmayı bilmiyor.
- Tom tried to get Mary to cook dinner for him.
- Tom, Mary'nin ona akşam yemeği yapmasını sağlamaya çalıştı.
- I don't cook.
- Ben yemek yapmam.
- My other grandma didn't know or didn't care how to cook.
- Diğer büyükannem yemek yapmayı bilmezdi ya da umursamazdı.
- Do you think I should cook for Tom?
- Sence Tom için yemek yapmalıyım?
- I don't want to cook.
- Yemek yapmak istemiyorum.
- Tom never cooks.
- Tom asla yemek yapmaz.
- She asked us if we would like to cook.
- Bize yemek yapmak isteyip istemediğimizi sordu.
- He likes to cook for his family.
- Ailesi için yemek yapmayı seviyor.
- I like to cook.
- Yemek yapmayı severim.
- I helped mom cook.
- Anneme yemek yaparken yardım ettim.
- Tom can cook.
- Tom yemek yapabilir.
- Tom cooks well.
- Tom iyi yemek yapar.
- Tom says he cooks well.
- Tom iyi yemek yaptığını söylüyor.
- Does Tom know how to cook?
- Tom yemek yapmayı biliyor mu?
- I won't cook for her.
- Ben onun için yemek yapmayacağım.
- Tom can't cook well.
- Tom iyi yemek yapamaz.
- Tom cooks for Mary every day.
- Tom her gün Mary için yemek yapıyor.
- She was able to cook herself dinner, after a fashion.
- Bir şekilde kendi kendine akşam yemeği yapmayı başardı.
- I'm going to cook you a nice dinner.
- Sana güzel bir yemek yapacağım.
- Tom cooks a lot better than you might think.
- Tom sandığınızdan çok daha iyi yemek yapıyor.
- I helped Tom cook lunch.
- Tom'un öğlen yemek yapmasına yardım ettim.
- I don't cook every day.
- Her gün yemek yapmam.
- She loves to cook.
- O, yemek yapmayı sever.
- Tom wants me to cook dinner for Mary.
- Tom, Mary için yemek yapmamı istiyor.
- I didn't know you could cook this well, Tom.
- Bu kadar iyi yemek yapabildiğini bilmiyordum, Tom.
- I cook almost every day.
- Neredeyse her gün yemek yapıyorum.
- How often does Tom cook dinner?
- Tom ne sıklıkla yemek yapar?
- I don't know whether Tom can cook well or not.
- Tom'un iyi yemek yapıp yapamadığını bilmiyorum.
- Tom and Mary both like to cook.
- Tom ve Mary yemek yapmayı severler.
- I didn't know you could cook so well.
- Bu kadar iyi yemek yapabildiğini bilmiyordum.
- I've always wanted to learn to cook like you.
- Hep senin gibi yemek yapmayı öğrenmek istemişimdir.
- My other grandma didn't know or didn't care how to cook.
- Diğer büyükannem nasıl yemek yapılacağını bilmiyordu ya da önemsemiyordu.
- The kid watched her mother cook.
- Çocuk annesini yemek yaparken izledi.
- I didn't know you could cook so well, Tom.
- Bu kadar iyi yemek yapabildiğini bilmiyordum, Tom.
- I don't really cook much.
- Pek yemek yapmam.
- My mom taught me how to cook.
- Annem bana yemek yapmayı öğretti.
- She likes to cook for her family.
- Ailesine yemek yapmayı seviyor.
- Maybe next time you come over I'll cook for you.
- Belki bir dahaki gelişinde sana yemek yaparım.
- Do you think I should cook for Tom?
- Tom'a yemek yapmam gerektiğini mi düşünüyorsunuz?
- If you want, I'll cook for you.
- İstersen sana yemek yaparım.
- Tom taught Mary how to cook.
- Tom, Mary'ye yemek yapmayı öğretti.
- I can't cook as well as Tom does.
- Tom'un yaptığı kadar iyi yemek yapamam.
- Alison cannot cook.
- Alison yemek yapamıyor.
- I don't like the way you cook.
- Yemek yapma tarzını sevmiyorum.
- Can I help you cook?
- Yemek yapmana yardım edebilir miyim?
- Tom has been trying to teach me how to cook.
- Tom bana nasıl yemek yapılacağını öğretmeye çalışıyor.
- Whose turn is it to cook tonight?
- Bu akşam yemek yapma sırası kimde?
- Neither Tom nor Mary can cook very well.
- Ne Tom ne de Mary çok iyi yemek yapamaz.
- Every morning she gets up early because she has to cook.
- Her sabah erkenden kalkıyor çünkü yemek yapmak zorunda.
- Now I'm going to cook, I'll be back later.
- Şimdi yemek yapacağım, sonra gelirim.
- I'll cook tonight.
- Bu gece yemek yapacağım.
- I don't like to cook.
- Yemek yapmayı sevmiyorum.
- I don't like to cook when it's hot outside.
- Dışarısı sıcakken yemek yapmayı sevmiyorum.
- Can Tom cook?
- Tom yemek yapabilir mi?
- He can cook as well as his wife.
- Karısı kadar iyi yemek yapabiliyor.
- She brags about how well she can cook.
- Ne kadar iyi yemek yaptığıyla övünüyor.
- I won't cook for him.
- Ben ona yemek yapmam.
- How often do you cook?
- Ne sıklıkla yemek yaparsın?
- Tom never cooks on Sunday.
- Pazar günü Tom asla yemek yapmaz.
- Do you like to cook?
- Yemek yapmayı sever misin?
- I don't cook very well.
- Çok iyi yemek yapamam.
- My parents cook for me.
- Ailem benim için yemek yapıyor.
- Tom taught me how to cook.
- Tom bana nasıl yemek yapılacağını öğretti.
- You can cook here.
- Burada yemek yapabilirsin.
- Tom likes to cook.
- Tom yemek yapmaktan hoşlanır.
- Tom can cook very well.
- Tom çok iyi yemek yapabilir.
- Who do you think is a better cook, you or your mother?
- Sence kim daha iyi yemek yapıyor, sen mi annen mi?
- Tom likes the way you cook.
- Tom yemek yapma tarzını seviyor.
- Tom cooks very well.
- Tom çok iyi yemek yapar.
- Tom now cooks for all of us.
- Tom artık hepimiz için yemek yapıyor.
- Tom doesn't cook on Mondays.
- Tom pazartesi günleri yemek yapmaz.
- I'll cook for you tonight.
- Bu akşam senin için yemek yapacağım.
- Tom can't cook.
- Tom yemek yapamaz.
- I can't cook as well as Tom does.
- Tom kadar iyi yemek yapamam.
- How did Tom get Mary to cook dinner for him?
- Tom, Mary'ye kendisi için nasıl yemek yaptırdı?
- How well she cooks!
- Ne kadar iyi yemek yapıyor!
- Tom didn't know that Mary liked to cook.
- Tom, Mary'nin yemek yapmayı sevdiğini bilmiyordu.
- I'm serious when I say if you'll learn how to cook, I'll marry you.
- Yemek yapmayı öğrenirsen seninle evlenirim derken ciddiyim.
- I cook for Tom.
- Tom için yemek yapıyorum.
- I don't have time to cook.
- Yemek yapacak zamanım yok.
- Alison cannot cook.
- Alison yemek yapamaz.
- Mary helped her mother cook.
- Mary annesine yemek yaparken yardım etti.
- I wish I could cook better.
- Keşke daha iyi yemek yapabilseydim.
- Tom never cooks.
- Tom hiç yemek yapmaz.
- I wish my wife knew how to cook better.
- Keşke karım daha iyi yemek yapmayı bilseydi.
- I love it when you cook for me.
- Benim için yemek yapmana bayılıyorum.
- I want to cook for you.
- Senin için yemek yapmak istiyorum.
- I've got the habit to cook for myself.
- Kendime yemek yapma alışkanlığım var.
- Do you cook just for yourself?
- Sadece kendin için mi yemek yapıyorsun?
- I'll cook you dinner.
- Sana yemek yapacağım.
- My music teacher was surprised to know I know how to cook.
- Müzik öğretmenim, benim yemek yapmayı bildiğime şaşırdı.
- Every morning she gets up early because she has to cook.
- O, yemek yapmak zorunda olduğu için her sabah erken kalkar.
- Sami cooks.
- Sami yemek yapıyor.
- I can't really cook very well.
- Pek iyi yemek yapamam.
- Tom wants to cook today.
- Tom bugün yemek yapmak istiyor.
- Tom cooks a lot better than you might think.
- Tom senin düşünebileceğinden çok daha iyi yemek yapar.
- I'm hurrying to learn how to cook.
- Yemek yapmayı öğrenmek için acele ediyorum.
- Tom doesn't know how to cook very well.
- Tom çok iyi yemek yapmayı bilmez.
- I don't cook with tap water.
- Musluk suyuyla yemek yapmam.
- I can do more than just cook.
- Yemek yapmaktan daha fazlasını yapabilirim.
- Cover the pot while you cook.
- Yemek yaparken tencerenin üstünü ört.
- Who's your favorite person to cook for?
- Yemek yapmayı en çok sevdiğin kişi kim?
- Mary can't cook as well as her mother can.
- Mary annesi kadar iyi yemek yapamıyor.
- I'll cook for you.
- Ben sana yemek yaparım.
- She cooks well.
- İyi yemek yapar.
- If you want, I'll cook for you.
- Eğer istersen, senin için yemek yaparım.
- I can't cook.
- Yemek yapamam.
- Where do you cook?
- Nerede yemek yapıyorsun?
- I didn't know you could cook this well.
- Bu kadar iyi yemek yapabildiğini bilmiyordum.
- I learned how to cook from Tom.
- Yemek yapmayı Tom'dan öğrendim.
- She really knows how to cook.
- Yemek yapmayı gerçekten biliyor.
- She will have to cook for everyone.
- Herkes için yemek yapmak zorunda.
- I can cook very well.
- Çok iyi yemek yapabilirim.
- Tom knows how to cook.
- Tom nasıl yemek yapılacağını biliyor.
- Tom cooks for us every day.
- Tom bize her gün yemek yapıyor.
- Mary helped her mother to cook.
- Mary annesinin yemek yapmasına yardım etti.
- My dad is teaching me how to cook.
- Babam bana yemek yapmayı öğretiyor.
- I cook, but I don't enjoy it much.
- Ben yemek yaparım ama bundan çok zevk almam.
- Who's going to cook for us?
- Kim bizim için yemek yapacak?
- I won't cook for you.
- Size yemek yapmayacağım.
- I cook, but I don't enjoy it much.
- Yemek yapıyorum ama pek hoşuma gitmiyor.
- Bob can cook.
- Bob yemek yapabiliyor.
- Who's going to cook for us?
- Bize kim yemek yapacak?
- I won't cook for them.
- Ben onlar için yemek yapmayacağım.
- My grandmother can cook very well.
- Büyükannem çok iyi yemek yapar.
- I wish my wife could cook.
- Keşke karım da yemek yapabilseydi.
- I've learnt to cook.
- Yemek yapmayı öğrendim.
- I don't have time to cook.
- Yemek yapacak vaktim yok.
- I learned to cook from my mother.
- Yemek yapmayı annemden öğrendim.
- Tom likes to cook.
- Tom yemek yapmayı sever.
- My mother cooks well.
- Annem iyi yemek yapar.
- Both my mother and I can cook fairly well.
- Hem annem hem de ben oldukça iyi yemek yapabiliriz.
- Both my mother and I can cook fairly well.
- Annem de ben de oldukça iyi yemek yaparız.
- My mother cooks for me.
- Annem benim için yemek yapar.
- My music teacher was surprised to know I know how to cook.
- Müzik öğretmenim yemek yapmayı bildiğimi öğrenince çok şaşırdı.
- I've always wanted to learn to cook like you.
- Her zaman sizin gibi yemek yapmayı öğrenmek istedim.
- She can't cook well.
- İyi yemek yapamıyor.
- On my days off I do things like go to the movies, lounge around in cafes, and cook.
- İzin günlerimde sinemaya gitmek, kafelerde oyalanmak ve yemek yapmak gibi şeyler yapıyorum.
- Tom asked Mary to cook dinner.
- Tom, Mary'den yemek yapmasını istedi.
- Tom asked me if I would like to cook.
- Tom bana yemek yapmak isteyip istemediğimi sordu.
Show More (235)
|
3 |
cook |
aşçı |
n. |
|
- The cook is not to blame, nor is the cleaner.
- Aşçının ya da temizlikçinin bir suçu yoktur.
- The cook is not to blame, nor is the cleaner.
- Aşçının ya da temizlikçinin bir suçu yok.
- I think Tom is a good cook.
- Sanırım Tom iyi bir aşçıdır.
- Mary is a wonderful cook.
- Mary harika bir aşçı.
- His mother is a very good cook.
- Annesi çok iyi bir aşçı.
- My brother became a cook.
- Erkek kardeşim bir aşçı oldu.
- Mrs Ligno was a very good cook.
- Bayan Linjo çok iyi bir aşçıydı.
- You always were a good cook.
- Her zaman iyi bir aşçıydın.
- Her mother is a very good cook.
- Annesi çok iyi bir aşçı.
- I'm afraid I'm not much of a cook.
- Korkarım ki iyi bir aşçı değilim.
- Tom wasn't a good cook.
- Tom iyi bir aşçı değildi.
- I will be the cook tonight.
- Bu gece ben aşçı olacağım.
- Tom thought Mary wasn't a very good cook.
- Tom, Mary'nin iyi bir aşçı olmadığını düşündü.
- You're a terrible cook.
- Sen berbat bir aşçısın.
- A good cook is a good doctor.
- İyi bir aşçı iyi bir doktordur.
- Tom decided to become a cook.
- Tom aşçı olmaya karar verdi.
- Tom is a terrible cook.
- Tom berbat bir aşçı.
- The cook served the family for many years.
- Aşçı yıllarca aileye hizmet etti.
- I think Tom is a good cook.
- Bence Tom iyi bir aşçıdır.
- She's as good a cook as her mother.
- O, annesi kadar iyi bir aşçıdır.
- Do you think you're a better cook?
- Daha iyi bir aşçı olduğunu mu düşünüyorsun?
- The cook prepares delicious meals.
- Aşçı lezzetli yemekler hazırlıyor.
- You're a great cook.
- Sen harika bir aşçısın.
- I knew Tom wasn't a very good cook.
- Tom'un çok iyi bir aşçı olmadığını biliyordum.
- I am a cook.
- Ben bir aşçıyım.
- Tom is still working as a cook.
- Tom hâlâ bir aşçı olarak çalışıyor.
- Tom is a very good cook.
- Tom çok iyi bir aşçıdır.
- I am a cook.
- Ben aşçıyım.
- It seems that his sister is a good cook.
- Onun kız kardeşi iyi bir aşçı gibi görünüyor.
- You're the cook.
- Sen aşçısın.
- She isn't a good cook.
- İyi bir aşçı değil.
- Tom is still working as a cook.
- Tom hala aşçı olarak çalışıyor.
- I used to be a cook many years ago.
- Ben yıllar önce bir aşçıydım.
- Mrs Ligno was a very good cook.
- Bayan Ligno çok iyi bir aşçıydı.
- Why are cooks fat?
- Aşçılar neden şişman?
- I will be the cook tonight.
- Bu gece aşçı ben olurum.
- Tom is a very good cook.
- Tom çok iyi bir aşçı.
- Tom's mother is a very good cook.
- Tom'un annesi çok iyi bir aşçıdır.
- I'm proud of my father being a good cook.
- Babamın iyi bir aşçı olmasından gurur duyuyorum.
- Is Tom a good cook?
- Tom iyi bir aşçı mı?
- You're not a very good cook, are you?
- Çok iyi bir aşçı değilsin, değil mi?
- Tom is a pretty good cook himself.
- Tom oldukça iyi bir aşçıdır.
- You're a wonderful cook.
- Harika bir aşçısın.
- Tom's mother is a better cook than mine.
- Tom'un annesi benden daha iyi bir aşçıdır.
- You've always been a good cook.
- Sen her zaman iyi bir aşçı oldun.
- The cook prepares delicious meals.
- Aşçı lezzetli yemekler hazırlar.
- My mother was a very good cook, unfortunately my wife isn't!
- Annem çok iyi bir aşçıydı, ne yazık ki karım değil!
- You're a very bad cook.
- Sen çok kötü bir aşçısın.
- She's not a good cook.
- O iyi bir aşçı değil.
- Tom is a better cook than me.
- Tom benden daha iyi bir aşçı.
- Tom is a much better cook than I am.
- Tom benden çok daha iyi bir aşçı.
- I think Tom is a good cook.
- Bence Tom iyi bir aşçı.
- I will be the cook tonight.
- Bu gece aşçı ben olacağım.
- You're really a good cook.
- Gerçekten iyi bir aşçısın.
- You always were a good cook.
- Sen her zaman iyi bir aşcıydın.
- Tom is as good a cook as Mary is.
- Tom Mary kadar iyi bir aşçı.
- Tom is a bad cook.
- Tom, kötü bir aşçı.
- Tom isn't a good cook.
- Tom iyi bir aşçı değil.
- Mary is a wonderful cook.
- Mary harika bir aşçıdır.
- Tom didn't know Mary was such a good cook.
- Tom, Mary'nin bu kadar iyi bir aşçı olduğunu bilmiyordu.
- He wants to become a cook in the future.
- Gelecekte bir aşçı olmak istiyor.
- Tom is as good a cook as his father.
- Tom babası kadar iyi bir aşçıdır.
- I'm getting to be a good cook.
- İyi bir aşçı olmaya başlıyorum.
- Tom used to be a better cook than Mary.
- Tom, Mary'den daha iyi bir aşçıydı.
- Tom is a bad cook.
- Tom kötü bir aşçı.
- Tom is actually a very good cook.
- Tom aslında çok iyi bir aşçıdır.
- He's a short order cook.
- O bir eli çabuk aşçıdır.
- You're a fantastic cook.
- Sen harika bir aşçısın.
- Tom has a butler and a cook.
- Tom'un bir uşağı ve bir aşçısı var.
- I'm a cook.
- Ben bir aşçıyım.
- Who do you think is a better cook, you or your mother?
- Kimin daha iyi bir aşçı olduğunu düşünüyorsun, sen mi yoksa annen mi?
- My mother is a very good cook.
- Annem çok iyi bir aşçıdır.
- Where's the cook?
- Aşçı nerede?
- Although no one admits it, Paula is a great cook.
- Kimse kabul etmese de Paula harika bir aşçıdır.
- Why are cooks fat?
- Aşçılar niçin şişmandırlar?
- Do you think Tom is a good cook?
- Tom'un iyi bir aşçı olduğunu düşünüyor musun?
- Tom no longer works as a cook.
- Tom artık aşçı olarak çalışmıyor.
- This is the first time I've ever recruited a cook.
- İlk defa bir aşçıyı işe alıyorum.
- I think you're a good cook.
- Bence sen iyi bir aşçısın.
- I'm proud that my father is a good cook.
- Babamın iyi bir aşçı olmasından gurur duyuyorum.
- Tom used to be a better cook than Mary.
- Tom eskiden Mary'den daha iyi bir aşçıydı.
- I'm not a good cook.
- İyi bir aşçı değilim.
- Tom is a terrible cook, isn't he?
- Tom berbat bir aşçı, değil mi?
- You're a really bad cook.
- Gerçekten kötü bir aşçısın.
- The cook is sitting in the kitchen.
- Aşçı mutfakta oturuyor.
- He has a butler and a cook.
- Onun bir uşağı ve bir aşçısı var.
- She seems to be a good cook.
- İyi bir aşçıya benziyor.
- He is a good cook.
- O iyi bir aşçıdır.
- Tom is actually a very good cook.
- Tom aslında çok iyi bir aşçı.
- I'm afraid I'm not much of a cook.
- Korkarım pek iyi bir aşçı değilim.
- My sister is not a good cook, and neither am I.
- Kız kardeşim iyi bir aşçı değil, ben de değilim.
- You're a wonderful cook.
- Sen harika bir aşçısın.
- Hunger is the best cook.
- Açlık en iyi aşçıdır.
- Tom no longer works as a cook.
- Tom artık bir aşçı olarak çalışmıyor.
- Is your wife a good cook?
- Karın, iyi bir aşçı mı?
- You're the cook.
- Aşçı sensin.
- Tom is a great cook.
- Tom harika bir aşçı.
- Tom is a very bad cook.
- Tom çok kötü bir aşçı.
- She is a good cook.
- İyi bir aşçı.
- Her daughter is not a good cook.
- Kız kardeşi iyi bir aşçı değil.
- The only difference between a bad cook and a poisoner is the intent.
- Kötü bir aşçı ile bir zehirleyici arasındaki tek fark niyettir.
- Are you a good cook?
- Sen iyi bir aşçı mısın?
- Tom is going to be a cook.
- Tom aşçı olacak.
- Tom is going to be a cook.
- Tom bir aşçı olacak.
- You're an excellent cook.
- Mükemmel bir aşçısın.
- He is a good cook.
- O iyi bir aşçı.
- The cook carefully read the recipe.
- Aşçı tarifi dikkatlice okudu.
- I'm proud that my father is a good cook.
- Ben babamın iyi bir aşçı olmasından gurur duyuyorum.
- You're a good cook.
- Sen iyi bir aşçısın.
- You're a great cook.
- Harika bir aşçısın.
- Susan is a good cook.
- Susan iyi bir aşçıdır.
- Kenji decided to become a cook.
- Kenji, bir aşçı olmaya karar verdi.
- Tom is a famous cook.
- Tom ünlü bir aşçıdır.
- Tom is as good a cook as Mary is.
- Tom da Mary kadar iyi bir aşçı.
- Too many cooks spoil the broth.
- Çok fazla aşçı çorbayı bozar.
- Tom seems to be a good cook.
- Tom iyi bir aşçı gibi görünüyor.
- Tom is a better cook than I am.
- Tom benden daha iyi bir aşçı.
- Tom is a fantastic cook.
- Tom harika bir aşçı.
- They are advertising for a cook.
- Bir aşçı için ilan veriyorlar.
- The cook carefully read the recipe.
- Aşçı yemek tarifini dikkatli bir şekilde okudu.
- Tom thought Mary was a good cook.
- Tom, Mary'nin iyi bir aşçı olduğunu düşünüyordu.
- I used to think Tom was a pretty good cook.
- Eskiden Tom'un iyi bir aşçı olduğunu düşünürdüm.
- Tom seems to be a good cook.
- Tom iyi bir aşçıya benziyor.
- The cook served the family for many years.
- Aşçı uzun yıllar aileye hizmet etti.
- Tom is a gourmet cook.
- Tom gurme bir aşçıdır.
- Kenji decided to become a cook.
- Kenji aşçı olmaya karar verdi.
- Who do you think is a better cook, you or Tom?
- Sence kim daha iyi aşçı, sen mi Tom mu?
- I saw the cook.
- Aşçıyı gördüm.
- The only difference between a bad cook and a poisoner is the intent.
- Kötü bir aşçı ve bir zehirleyici arasındaki tek fark niyettir.
- Tom is a really good cook.
- Tom gerçekten iyi bir aşçıdır.
- Are you a good cook?
- İyi bir aşçı mısın?
- Tom is a very good cook, isn't he?
- Tom çok iyi bir aşçı, değil mi?
- Tom was a good cook.
- Tom iyi bir aşçıydı.
- Tom isn't a very good cook.
- Tom iyi bir aşçı değil.
- I'm a good cook.
- Ben iyi bir aşçıyım.
- Tom is a cook.
- Tom bir aşçı.
- Tom isn't a good cook, is he?
- Tom iyi bir aşçı değil, değil mi?
- Tom is a pretty amazing cook.
- Tom oldukça harika bir aşçı.
- Tom told me that he thought Mary was a good cook.
- Tom bana Mary'nin iyi bir aşçı olduğunu düşündüğünü söyledi.
- Tom doesn't know how good a cook Mary is.
- Tom Mary'nin ne kadar iyi bir aşçı olduğunu bilmiyor.
- She's as good a cook as her mother.
- Annesi kadar iyi bir aşçı.
- The cook prepares different dishes every day.
- Aşçı her gün farklı yemekler hazırlıyor.
- He wants to become a cook in the future.
- Gelecekte aşçı olmak istiyor.
- Tom is a pretty amazing cook.
- Tom oldukça iyi bir aşçı.
- My wife is a good cook.
- Karım iyi bir aşçıdır.
- I'm not a good cook.
- Ben iyi bir aşçı değilim.
- Tom is a really good cook.
- Tom gerçekten iyi bir aşçı.
- My brother became a cook.
- Kardeşim aşçı oldu.
- Tom thought Mary wasn't a very good cook.
- Tom Mary'nin çok iyi bir aşçı olmadığını düşünüyordu.
- Why are you such a good cook?
- Neden bu kadar iyi bir aşçısın?
- I don't think Tom knows how good a cook Mary is.
- Tom'un Mary'nin ne kadar iyi bir aşçı olduğunu bildiğini sanmıyorum.
- Tom is a good cook.
- Tom, iyi bir aşçıdır.
- Tom is a good cook, isn't he?
- Tom iyi bir aşçı, değil mi?
- Tom is also a very good cook.
- Tom aynı zamanda çok iyi bir aşçıdır.
- It seems that his sister is a good cook.
- Görünüşe göre kız kardeşi iyi bir aşçı.
- She is a poor cook.
- O kötü bir aşçıdır.
- The cook is guilty.
- Aşçı suçlu.
- Tom is a better cook than me.
- Tom benden daha iyi bir aşçıdır.
- Tom is a short-order cook.
- Tom eli çabuk bir aşçıdır.
- I'm really not much of a cook.
- Pek iyi bir aşçı değilimdir.
- Who do you think is a better cook, you or Tom?
- Sence kim daha iyi bir aşçıdır, sen mi yoksa Tom mu?
- Do you think Tom is a good cook?
- Sence Tom iyi bir aşçı mı?
- She is a good cook.
- O iyi bir aşçı.
- Do you really think Tom is a good cook?
- Gerçekten Tom'un iyi bir aşçı olduğunu mu düşünüyorsun?
- I'm not much of a cook.
- Pek aşçı sayılmam.
- You're a better cook than Tom is, aren't you?
- Tom'dan daha iyi bir aşçısın, değil mi?
- Although no one admits it, Paula is a great cook.
- Hiç kimse bunu kabul etmese de Paula harika bir aşçıdır.
- Tom is a really bad cook.
- Tom gerçekten kötü bir aşçı.
- The cook prepares different dishes every day.
- Aşçı her gün farklı yemekler hazırlar.
- Tom is a cook, isn't he?
- Tom bir aşçı, değil mi?
- You're really a good cook.
- Sen gerçekten iyi bir aşçısın.
- I think Tom is a good cook.
- Tom'un iyi bir aşçı olduğunu düşünüyorum.
- She seems to be a good cook.
- O iyi bir aşçı gibi görünüyor.
- You're a really good cook.
- Sen gerçekten iyi bir aşçısın.
- He is a good cook.
- İyi bir aşçı.
- Her husband is an excellent cook.
- Kocası mükemmel bir aşçı.
- I used to think Tom was a pretty good cook.
- Tom'un oldukça iyi bir aşçı olduğunu düşünürdüm.
- I knew Tom wasn't a very good cook.
- Tom'un iyi bir aşçı olmadığını biliyordum.
- Tom is an excellent cook.
- Tom mükemmel bir aşçıdır.
- I think you're a good cook.
- Sanırım iyi bir aşçısın.
- I'm going to be a cook.
- Ben bir aşçı olacağım.
- Her husband is an excellent cook.
- Kocası mükemmel bir aşçıdır.
- We have a really good cook.
- Gerçekten iyi bir aşçımız var.
- My sister isn't a good cook, and neither am I.
- Kız kardeşim iyi bir aşçı değil, ben de değilim.
- She is a good cook.
- O iyi bir aşçıdır.
- I didn't know you were such a good cook.
- Bu kadar iyi bir aşçı olduğunu bilmiyordum.
- He has a butler and a cook.
- Bir uşağı ve aşçısı var.
- You're a terrible cook.
- Berbat bir aşçısın.
- The cook broiled the meat.
- Aşçı eti ızgarada pişirdi.
- My wife is a good cook.
- Karım iyi bir aşçı.
- Tom is as good a cook as his father.
- Tom da babası kadar iyi bir aşçı.
- You're a better cook than I am.
- Sen benden daha iyi bir aşçısın.
- Tom is not a good cook.
- Tom iyi bir aşçı değil.
- My mother was a very good cook, unfortunately my wife isn't!
- Annem çok iyi bir aşçıydı, ne yazık ki karım öyle değil!
- Her daughter is not a good cook.
- Kızı iyi bir aşçı değil.
- Salt is necessary for a cook.
- Tuz bir aşçı için gereklidir.
- The cook chopped the meat.
- Aşçı eti doğradı.
- She is a poor cook.
- O kötü bir aşçı.
- Tom isn't a good cook.
- Tom, iyi bir aşçı değildir.
- My husband is a very good cook.
- Kocam çok iyi bir aşçıdır.
- Tom doesn't know how good a cook Mary is.
- Tom, Mary'nin ne kadar iyi bir aşçı olduğunu bilmiyor.
- I'm going to be a cook.
- Ben aşçı olacağım.
- She is an appalling cook.
- Korkunç bir aşçı.
- Tom thinks he's a good cook.
- Tom iyi bir aşçı olduğunu düşünüyor.
- You must be a good cook.
- İyi bir aşçı olmalısın.
- I don't think Tom knows how good a cook Mary is.
- Mary'nin ne kadar iyi bir aşçı olduğunu Tom'un bildiğini sanmıyorum.
- You're the cook, aren't you?
- Sen aşçısın, değil mi?
- Tom has decided to become a cook.
- Tom aşçı olmaya karar verdi.
- She isn't a good cook.
- O iyi bir aşçı değildir.
- Tom has decided to become a cook.
- Tom bir aşçı olmaya karar verdi.
- Tom is an excellent cook.
- Tom mükemmel bir aşçı.
- I didn't know you were such a good cook.
- Öyle iyi bir aşçı olduğunu bilmiyordum.
- I work as a cook.
- Aşçı olarak çalışıyorum.
- You're a very good cook.
- Sen çok iyi bir aşçısın.
- You're a really good cook.
- Gerçekten iyi bir aşçısın.
- Tom is a short-order cook.
- Tom bir aşçı.
Show More (214)
|
4 |
cook |
yemek pişirmek |
v. |
|
- All I need is a source of energy so that I can light my house and cook the next meal".
- Tek ihtiyacım olan bir enerji kaynağı, böylece evimi aydınlatabilir ve bir sonraki yemeği pişirebilirim".
- We both love to cook and eat good food.
- İkimiz de yemek pişirmeyi ve güzel yemekler yemeyi seviyoruz.
- Tom often does his homework in the kitchen while his mother cooks dinner.
- Tom genellikle annesi yemek pişirirken mutfakta ev ödevini yapar.
- I don't really cook much.
- Gerçekten çok yemek pişirmem.
- Are you still going to cook supper?
- Hâlâ akşam yemeği pişirecek misin?
- Tom doesn't like the way Mary cooks.
- Tom Mary'nin yemek pişirme şeklini sevmiyor.
- I helped Tom cook lunch.
- Tom'un öğle yemeği pişirmesine yardım ettim.
- Tom cooks very well.
- Tom çok iyi yemek pişirir.
- How often does your father cook dinner?
- Baban ne sıklıkla yemek pişiriyor?
- Tom cooks his own meals.
- Tom kendi yemeklerini pişirir.
- She doesn't know how to cook.
- O yemek pişirmeyi bilmiyor.
- If you want, I will cook the food for you.
- Eğer istersen, senin için yemek pişirebilirim.
- I'll do your shopping, clean up the house, and cook your dinner for you.
- Alışverişini yaparım, evi temizlerim ve akşam yemeğini pişiririm.
- Tom likes the way you cook.
- Tom sizin yemek pişirme tarzınızı seviyor.
- I don't want to cook.
- Yemek pişirmek istemiyorum.
- I learned to cook from Tom.
- Tom'dan yemek pişirmeyi öğrendim.
- Are you still going to cook supper?
- Hala akşam yemeği pişirecek misin?
- Tom can cook.
- Tom yemek pişirebilir.
- I helped cook lunch.
- Öğlen yemek pişirmeye yardım ettim.
- Who cooks for you?
- Senin için kim yemek pişirir?
- Tom has hired someone to cook for him.
- Tom kendisi için yemek pişirecek birini tuttu.
- Where does she cook?
- O nerede yemek pişirir?
- Where does he cook?
- O nerede yemek pişiriyor?
- Are you going to cook supper?
- Akşam yemeği pişirecek misin?
- She brags about how well she can cook.
- Ne kadar iyi yemek pişirdiği hakkında övünür.
- Where did you learn to cook like this?
- Böyle yemek pişirmeyi nerede öğrendin?
- He likes to cook for his family.
- O, ailesi için yemek pişirmeyi sever.
- I didn't know you could cook this well, Tom.
- Bu kadar iyi yemek pişirebildiğini bilmiyordum, Tom.
- You cook better than I do.
- Benden daha iyi yemek pişirirsin.
- I didn't know you could cook so well, Tom.
- Bu kadar iyi yemek pişirebildiğini bilmiyordum, Tom.
- How often do you cook?
- Ne sıklıkla yemek pişirirsin?
- My parents cook for me.
- Ebeveynlerim benim için yemek pişirir.
- My wife doesn't cook.
- Karım yemek pişirmez.
- I cook for Tom.
- Tom için yemek pişiriyorum.
- She can't cook well.
- O, iyi yemek pişiremez.
- I cook with gas.
- Ben gazla yemek pişiririm.
- Tom cooks for us.
- Tom bizim için yemek pişirir.
- Tom hired somebody to cook for him.
- Tom kendisi için yemek pişirecek birini tuttu.
- Tom might cook for me tonight.
- Tom bu gece benim için yemek pişirebilir.
- I want to cook for you.
- Sizin için yemek pişirmek istiyorum.
- I helped mom cook.
- Annemin yemek pişirmesine yardım ettim.
- Tom is too lazy to cook.
- Tom yemek pişirmek için çok tembel.
- Tom will cook for you.
- Tom sizin için yemek pişirecek.
- Tom really knows how to cook, doesn't he?
- Tom nasıl yemek pişireceğini gerçekten biliyor, değil mi?
- What kind of food do you like to cook?
- Ne tür yemekler pişirmeyi seversin?
- We'll cook.
- Yemek pişireceğiz.
- Tom will cook.
- Tom yemek pişirecek.
- Tom hired someone to cook for him.
- Tom yemek pişirmesi için birini tuttu.
- Do you like to cook Japanese foods?
- Japon yemeklerini pişirmeyi sever misin?
- My father will cook me a delicious meal tomorrow morning.
- Babam yarın sabah bana lezzetli bir yemek pişirecek.
- Mary helps her mom cook.
- Mary annesinin yemek pişirmesine yardım eder.
- Jane asked me if I would like to cook.
- Jane bana yemek pişirmek isteyip istemediğimi sordu.
- Do you like to cook Japanese foods?
- Japon yemekleri pişirmeyi sever misiniz?
- Tom is going to cook for you.
- Tom senin için yemek pişirecek.
- He can't cook very well.
- O, çok iyi yemek pişiremez.
- Cover the pot while you cook.
- Yemek pişirirken tencerenin kapağını kapatın.
- I'll cook tonight.
- Bu gece yemek pişireceğim.
- This cook cooks different meals every day.
- Bu aşçı her gün farklı yemekler pişiriyor.
- I used to cook three meals a day.
- Günde üç öğün yemek pişirirdim.
- My mother cooks well.
- Benim annem iyi yemek pişirir.
- I wish my wife knew how to cook better.
- Keşke karım nasıl yemek pişireceğini daha iyi bilse.
- Tom cooks well.
- Tom iyi yemek pişirir.
- I wish I could cook as well as Tom does.
- Keşke Tom kadar iyi yemek pişirebilsem.
- What kind of food do you usually cook?
- Genelde ne tür yemekler pişirirsiniz?
- I like to cook all kinds of food.
- Her türlü yemeği pişirmeyi severim.
- What kind of food do you like to cook?
- Ne tür yemek pişirmeyi seversin?
- My grandmother can cook very well.
- Büyükannem çok iyi yemek pişirebilir.
- Tom can't cook well.
- Tom iyi yemek pişiremez.
- My wife likes to eat out and so she doesn't have to cook.
- Karım yemek pişirmek zorunda kalmadığı için dışarıda yemeyi sever.
- How often does Tom cook dinner?
- Tom ne sıklıkla yemek pişiriyor?
- I want to cook for you.
- Senin için yemek pişirmek istiyorum.
- I can't really cook very well.
- Aslında pek iyi yemek pişiremem.
- I can cook very well.
- Çok iyi yemek pişirebilirim.
- I promised Tom I'd cook dinner.
- Tom'a yemek pişireceğime söz verdim.
- She likes to cook for her family.
- Ailesi için yemek pişirmeyi sever.
- What kind of food do you usually cook?
- Genellikle ne tür yemek pişirirsin?
- Where do you cook?
- Sen nerede yemek pişirirsin?
- Tom cooks with gas.
- Tom gazla yemek pişiriyor.
- Tom cooks for Mary.
- Tom Mary için yemek pişirir.
- I can't cook.
- Yemek pişiremem.
- Tom now cooks for all of us.
- Tom şimdi hepimiz için yemek pişiriyor.
- She helped cook lunch.
- O öğle yemeğini pişirmeye yardım etti.
- I can't cook very well.
- Ben çok iyi yemek pişiremem.
- I don't cook.
- Ben yemek pişirmem.
- Tom and Mary both like to cook.
- Tom ve Mary'nin her ikisi de yemek pişirmekten hoşlanır.
- Bob can cook.
- Bob, yemek pişirebilir.
- Can I help you cook?
- Yemek pişirmene yardım edebilir miyim?
- I can teach you how to cook.
- Sana yemek pişirmeyi öğretebilirim.
- Tom loves to cook.
- Tom yemek pişirmeyi seviyor.
- I didn't know you could cook this well.
- Bu kadar iyi yemek pişirebildiğini bilmiyordum.
- Would you cook dinner for me?
- Benim için yemek pişirir misin?
- Tom helped cook lunch.
- Tom öğle yemeği pişirmeye yardımcı oldu.
- Mary helped her mother to cook.
- Mary annesinin yemek pişirmesine yardım etti.
- I can cook.
- Yemek pişirebilirim.
- Tom hired someone to cook for him.
- Tom kendisi için yemek pişirecek birini tuttu.
- Tom didn't know that Mary liked to cook.
- Tom Mary'nin yemek pişirmeyi sevdiğini bilmiyordu.
- Tom doesn't cook on Mondays.
- Tom pazartesileri yemek pişirmez.
- I used to cook three meals a day.
- Bir günde üç yemek pişirirdim.
- I learned to cook.
- Yemek pişirmeyi öğrendim.
- I don't like the way you cook.
- Yemek pişirme tarzını sevmiyorum.
- I didn't want to cook.
- Yemek pişirmek istemedim.
- Can Tom cook?
- Tom yemek pişirebiliyor mu?
- I can't cook at all.
- Ben hiç yemek pişiremem.
- Tom cooks.
- Tom yemek pişiriyor.
- She will have to cook for everyone.
- Herkes için yemek pişirmek zorunda kalacak.
- I wish I could cook better.
- Keşke daha iyi yemek pişirebilsem.
- You'll have to cook more food.
- Daha çok yemek pişirmen gerekecek.
- He was able to cook himself dinner, after a fashion.
- Bir şekilde kendi akşam yemeğini pişirebildi.
- Tom watched Mary cook dinner.
- Tom, Mary'nin yemek pişirmesini izledi.
- Tom often cooks dinner for Mary.
- Tom sık sık Mary için yemek pişirir.
- Do you cook by gas or electricity?
- Gazla mı yoksa elektrikle mi yemek pişirirsin?
- I'll cook for you.
- Senin için yemek pişireceğim.
- Are you really going to cook dinner for us?
- Gerçekten bize yemek pişirecek misin?
- Where do I cook supper?
- Ben nerede akşam yemeğini pişiririm?
- I taught Tom how to cook.
- Tom'a nasıl yemek pişireceğini öğrettim.
- I don't like to cook when it's hot outside.
- Dışarısı sıcak olduğunda yemek pişirmeyi sevmiyorum.
- Tom helped cook lunch.
- Tom öğle yemeğini pişirmeye yardım etti.
- When Mary went to cook dinner, she found that her potatoes had sprouted in the cupboard.
- Mary yemek pişirmeye gittiğinde, patateslerin dolapta filizlendiğini gördü.
- Tom wanted Mary to cook him dinner.
- Tom, Mary'nin ona akşam yemeği pişirmesini istedi.
- I also love to cook.
- Yemek pişirmeyi de severim.
- Are you going to cook supper?
- Akşam yemeğini pişirecek misin?
- I'm going to cook you a nice dinner.
- Sana güzel bir akşam yemeği pişireceğim.
- Let us cook dinner together!
- Hadi birlikte yemek pişirelim!
- Their job is to cook for the soldiers.
- Onların işi askerler için yemek pişirmek.
- I'll cook you dinner.
- Sana akşam yemeği pişireceğim.
- I'd like it if you would cook dinner for me.
- Benim için yemek pişirirsen çok sevinirim.
- I knew you wouldn't like the way Tom cooks.
- Tom'un yemek pişirme şeklini beğenmeyeceğini biliyordum.
- I'll cook for you tonight.
- Bu akşam sana yemek pişireceğim.
- Mary helped her mother cook.
- Mary annesinin yemek pişirmesine yardımcı oldu.
- I'll ask Tom to cook today.
- Bugün Tom'un yemek pişirmesini isteyeceğim.
- I didn't know Tom could cook so well.
- Tom'un bu kadar iyi yemek pişirebildiğini bilmiyordum.
- Who'll cook?
- Kim yemek pişirecek?
- I can't cook well.
- Ben iyi yemek pişiremem.
- You'll have to learn to cook.
- Yemek pişirmeyi öğrenmek zorunda kalacaksın.
- My mother cooks for me.
- Annem benim için yemek pişirir.
- Tom can cook very well.
- Tom çok iyi yemek pişirebilir.
- Can you cook a meal?
- Yemek pişirebilir misin?
- She was able to cook herself dinner, after a fashion.
- O kendine yarım yamalak akşam yemeği pişirebildi.
- I cook almost every day.
- Neredeyse her gün yemek pişiririm.
- Tom cooks for Mary every day.
- Tom her gün Mary için yemek pişirir.
- He can cook as well as his wife.
- O, karısı kadar iyi yemek pişirebilir.
- Cook for me.
- Benim için yemek pişir.
- I like to cook.
- Yemek pişirmeyi severim.
- Tom has hired somebody to cook for him.
- Tom kendisi için yemek pişirecek birini tuttu.
- She asked us if we would like to cook.
- O, yemek pişirmeyi isteyip istemediğimizi sordu.
- I wish I could cook as well as my mother.
- Keşke annem kadar iyi yemek pişirebilsem.
- Let me cook you dinner sometime.
- Bir ara sana akşam yemeği pişireyim.
- I'm going to cook dinner.
- Yemek pişireceğim.
- I helped cook lunch.
- Öğle yemeği pişirmeye yardımcı oldum.
- Tom cooks for us every day.
- Tom her gün bizim için yemek pişirir.
- Do you cook just for yourself?
- Sadece kendin için mi yemek pişirirsin?
- Tom asked me if I would like to cook.
- Tom bana yemek pişirmeyi isteyip istemediğimi sordu.
- Aren't you going to cook supper?
- Akşam yemeği pişirmeyecek misin?
- My mother cooks my meals for me.
- Annem benim için yemek pişirir.
- I'll do your shopping, clean up the house, and cook your dinner for you.
- Ben, sizin için alışveriş yapacağım, evi temizleyeceğim, ve akşam yemeği pişireceğim.
- Why don't you go watch TV while I cook dinner?
- Neden ben yemek pişirirken sen de gidip televizyon izlemiyorsun?
- No, I won't cook for you.
- Hayır, senin için yemek pişirmeyeceğim.
- Do you like to cook?
- Yemek pişirmeyi sever misin?
- I love watching you cook.
- Yemek pişirmeni izlemeyi seviyorum.
- I'll cook.
- Yemek pişireceğim.
- Tom is going to cook.
- Tom yemek pişirecek.
- Every man should learn how to cook.
- Her insan yemek pişirmeyi öğrenmeli.
- We cook with a stick.
- Bir sopayla yemek pişiriyoruz.
- Many people prefer to cook with butter instead of oil.
- Birçok insan yemeklik yağ yerine tereyağı ile yemek pişirmeyi tercih ediyor.
- He likes to cook.
- O yemek pişirmeyi sever.
- He was able to cook himself dinner, after a fashion.
- O, kendine yarım yamalak bir akşam yemeği pişirebildi.
- I've got the habit to cook for myself.
- Kendim için yemek pişirme alışkanlığım var.
Show More (164)
|
5 |
cook |
hazırlamak |
v. |
|
- I cooked breakfast for you.
- Sana kahvaltı hazırladım.
- Bob cooks breakfast in the morning.
- Bob sabahları kahvaltı hazırlar.
- Last night, Tom cooked dinner.
- Dün gece Tom akşam yemeği hazırladı.
- Tom cooked a special dinner for Mary.
- Tom Mary için özel bir akşam yemeği hazırladı.
- She cooked me dinner.
- O bana akşam yemeği hazırladı.
- My mother is cooking breakfast.
- Annem kahvaltı hazırlıyor.
- I cooked breakfast for you.
- Senin için kahvaltı hazırladım.
- I promised Tom I'd cook dinner.
- Tom'a yemek hazırlayacağıma söz vermiştim.
- Bob cooks breakfast in the morning.
- Bob sabahleyin kahvaltı hazırlar.
- Tom is in the kitchen helping Mary cook dinner.
- Tom mutfakta Mary'nin akşam yemeği hazırlamasına yardım ediyor.
- My mother cooks my meals for me.
- Yemeklerimi annem hazırlar.
- Tom is cooking breakfast.
- Tom kahvaltı hazırlıyor.
- Tom cooked breakfast.
- Tom kahvaltı hazırladı.
- Would you cook dinner for me?
- Benim için yemek hazırlar mısın?
- I must cook breakfast for her.
- Ona kahvaltı hazırlamalıyım.
- I cooked breakfast.
- Kahvaltı hazırladım.
- Tom is cooking dinner for Mary.
- Tom, Mary için akşam yemeği hazırlıyor.
- I'm cooking breakfast.
- Kahvaltı hazırlıyorum.
Show More (15)
|
6 |
cook |
yapmak |
v. |
|
- Of all the women, my mother cooks the best.
- Bütün kadınlar arasında en iyi yemeği annem yapar.
- Mary cooked shish kebab for her nephews.
- Mary yeğenlerine şiş kebap yaptı.
- I tasted the cake she cooked.
- Yaptığı kekin tadına baktım.
- She cooked vegetable soup for us.
- O, bizim için sebze çorbası yaptı.
- Tom told me Mary cooked dinner for him.
- Tom bana Mary'nin onun için akşam yemeği yaptığını söyledi.
- Mary was worried that she hadn't cooked enough food for the party.
- Mary kutlama için yeterli yemek yapmadığından endişeliydi.
- I cooked dinner for Tom.
- Tom'a akşam yemeği yaptım.
- She learned to cook couscous.
- Kuskus yapmayı öğrendi.
- She cooks delicious food for herself.
- O kendisi için lezzetli yemek yapar.
- I can't even cook an omelet.
- Ben omlet bile yapamam.
- I used to be a cook many years ago.
- Yıllar önce aşçılık yapardım.
- The children watched TV while Tom cooked dinner.
- Tom yemek yaparken çocuklar televizyon seyrediyordu.
- Let's dine out tonight, I'm too tired to cook.
- Hadi bu gece akşam yemeğini dışarda yiyelim, yemek yapmak için çok yorgunum.
Show More (10)
|
7 |
cook |
pişmek |
v. |
|
- An egg should cook for at least 5 minutes.
- Bir yumurta en az 5 dakika pişmelidir.
- The egg won't cook in warm water.
- Yumurta ılık suda pişmez.
- Onions cook more quickly than potatoes.
- Soğan patatesten daha çabuk pişer.
- Onions cook more quickly than potatoes.
- Soğanlar, patateslerden daha çabuk pişer.
Show More (1)
|