1 |
crying |
ağlayan |
adj. |
|
- It's hard to handle crying babies.
- Ağlayan bebeklerle başa çıkmak zordur.
- Do you know that boy who's crying?
- Şu ağlayan çocuğu tanıyor musun?
- The nurse soothed the crying child.
- Hemşire ağlayan çocuğu sakinleştirdi.
- Did you hear anyone crying?
- Ağlayan birini duydun mu?
- A crying girl opened the door.
- Ağlayan bir kız kapıyı açtı.
- The mother was quieting her crying baby.
- Anne ağlayan bebeğini sakinleştiriyordu.
- A crying girl opened the door.
- Kapıyı ağlayan bir kız açtı.
- Tom is the one who's crying.
- Ağlayan kişi Tom'dur.
- Tom is the one who's crying.
- Ağlayan tek kişi Tom.
- Do you know that crying boy?
- Şu ağlayan çocuğu tanıyor musun?
- Yesterday I saw a man crying bitterly.
- Dün acı acı ağlayan bir adam gördüm.
- Do you know that boy who's crying?
- Ağlayan şu erkek çocuğunu tanıyor musun?
- Tom is the only one who's crying.
- Ağlayan tek kişi Tom.
- Tom is the only one who's crying.
- Tek ağlayan kişi Tom.
- The mother was quieting her crying baby.
- Anne ağlayan bebeğini susturuyordu.
- Tom is the only one who's crying.
- Tek ağlayan Tom.
- The nurse soothed the crying child.
- Hemşire ağlayan çocuğu yatıştırdı.
- She made her crying baby drink some milk.
- Ağlayan bebeğine biraz süt içirdi.
Show More (15)
|
2 |
crying |
büyük |
adj. |
|
- It is a crying shame, however, that the European Council, in particular, is defaulting.
- Ancak özellikle Avrupa Konseyi'nin bu konuda temerrüde düşmesi büyük bir utanç kaynağıdır.
- It's a crying shame.
- Bu büyük bir utanç.
Show More (-1)
|
3 |
crying |
ağlama |
n. |
|
- Tom didn't know the reason why Mary was crying.
- Tom Mary'nin ağlama nedenini bilmiyordu.
- They heard crying.
- Ağlama sesleri duydular.
Show More (-1)
|