|
- We know this does not have to be a definitive position.
- Bunun kesin bir tutum olması gerekmediğini biliyoruz.
- We have postponed the definitive abolition of tariffs on rice, banana and sugar imports until 2010.
- Pirinç, muz ve şeker ithalatında gümrük vergilerinin kesin olarak kaldırılmasını 2010 yılına kadar erteledik.
- The Second World War has thus been brought to a definitive end.
- İkinci Dünya Savaşı böylece kesin olarak sona ermiştir.
- The EU's definitive borders have recently become the centre of debate.
- AB'nin kesin sınırları son zamanlarda tartışmaların odağı haline geldi.
- We know this does not have to be a definitive position.
- Bunun kesin bir pozisyon olması gerekmediğini biliyoruz.
- The definitive, official Commission proposal was finally ready in February 1998.
- Kesin ve resmi Komisyon teklifi nihayet Şubat 1998'de hazır olmuştur.
- It must be something which really leads to a definitive peace and which must therefore be as effective as possible.
- Gerçekten kesin bir barışa yol açacak bir şey olmalı ve bu nedenle mümkün olduğunca etkili olmalıdır.
- I am not yet able to offer you a definitive solution.
- Henüz size kesin bir çözüm sunabilecek durumda değilim.
- In other words, will this enlargement not spell the definitive end of our growth towards a community?
- Başka bir deyişle, bu genişleme bir topluluğa doğru büyümemizin kesin sonu anlamına gelmeyecek mi?
- A swift decision is therefore needed by the SIS centre on the location, if possible the definitive location.
- Bu nedenle SIS merkezi tarafından yer konusunda, mümkünse kesin yer konusunda hızlı bir karar verilmesi gerekmektedir.
- We are gradually overcoming the potential obstacles to a definitive decision on enlargement.
- Genişleme konusunda kesin bir karara varmamızın önündeki potansiyel engelleri yavaş yavaş aşıyoruz.
- However, no definitive option has yet been decided on.
- Bununla birlikte henüz kesin bir seçeneğe karar verilmemiştir.
- However, we feel that this measure does not offer a definitive solution to the problems at the root of this exodus.
- Bununla birlikte, bu tedbirin bu göçün temelindeki sorunlara kesin bir çözüm getirmediğini düşünüyoruz.
- We are gradually overcoming the potential obstacles to a definitive decision on enlargement.
- Genişleme konusunda kesin bir karar alınmasının önündeki potansiyel engelleri yavaş yavaş aşıyoruz.
- We must invest as much as possible in a definitive peace process in the Middle East.
- Orta Doğu'da kesin bir barış sürecine mümkün olduğunca çok yatırım yapmalıyız.
- Mr Glante has been able to see that this proposal required a profound analysis before reaching definitive conclusions.
- Sayın Glante, bu teklifin kesin sonuçlara ulaşmadan önce derin bir analiz gerektirdiğini görebilmiştir.
- The Commission is aware that one Member State has taken a definitive decision in this regard.
- Komisyon, bir Üye Devletin bu konuda kesin bir karar aldığının farkındadır.
- However, we feel that this measure does not offer a definitive solution to the problems at the root of this exodus.
- Bununla birlikte, bu tedbirin bu göçün temelinde yatan sorunlara kesin bir çözüm getirmediğini düşünüyoruz.
Show More (15)
|
