1 |
degrade |
küçük düşürmek |
v. |
|
- The way you are talking degrades your spouse.
- Konuşma tarzınız eşinizi küçük düşürüyor.
- Instead of doing that, the EU degrades itself by ordering collective deportations.
- AB bunu yapmak yerine toplu sınır dışı emirleri vererek kendini küçük düşürmektedir.
- Such jibes degrade Parliament as an institution and the European Union as a political process.
- Bu tür alaylar bir kurum olarak Parlamentoyu ve siyasi bir süreç olarak Avrupa Birliği'ni küçük düşürmektedir.
- This song is degrading to women.
- Bu şarkı kadınları küçük düşürüyor.
Show More (1)
|
2 |
degrade |
bozulmak |
v. |
|
- Deforestation is causing the Amazon to degrade each day.
- Ormansızlaşma Amazon'daki durumun her geçen gün bozulmasına neden oluyor.
- Ecosystems are degrading rapidly all around the Earth.
- Ekosistemler dünyanın her yerinde hızla bozuluyor.
Show More (-1)
|
3 |
degrade |
azaltmak |
v. |
|
- First, it degrades our ability to engage with one another about important issues.
- İlk olarak, önemli konular hakkında birbirimizle iletişim kurma becerimizi azaltır.
- First, it degrades our ability to engage with one another about important issues.
- Birincisi, önemli konular hakkında birbirimizle etkileşim kurma yeteneğimizi azaltıyor.
Show More (-1)
|
4 |
degrade |
ayrışmak |
v. |
|
- Degrading proteins will create amino acids.
- Ayrışan proteinler amino asitleri oluşturacaktır.
Show More (-2)
|