|
- And I should like to take this opportunity to say that errors have crept into Greek translations on other occasions.
- Ve bu vesileyle başka durumlarda da Yunanca çevirilere hatalar karıştığını söylemek isterim.
- There are, however, some factual errors in the point that you make.
- Bununla birlikte, değindiğiniz noktada bazı olgusal hatalar var.
- Such legal errors are then multiplied fifteen fold in the implementation.
- Bu tür yasal hatalar daha sonra uygulamada on beş katına çıkmaktadır.
- I have noticed that there are not just a few minor linguistic errors.
- Sadece birkaç küçük dil hatası olmadığını fark ettim.
- The epidemic in the UK was a catalogue of errors.
- Birleşik Krallık'taki salgın bir hatalar kataloğuydu.
- That is only one of the many errors you have been propagating instead of a vision.
- Bu, vizyon yerine propagandasını yaptığınız pek çok hatadan sadece bir tanesi.
- These errors remain in paragraphs 15, 22, 25, 26, 30, 31, 32 and 33.
- Bu hatalar 15, 22, 25, 26, 30, 31, 32 ve 33. paragraflarda devam etmektedir.
- As the report implies, this has been nothing but a catalogue of errors.
- Raporun da ima ettiği gibi, bu bir dizi ciddi hatadan başka bir şey değildir.
- Two minor drafting errors have crept in here.
- Burada iki küçük yazım hatası var.
- However, the breakdown in communication across the Atlantic is due not only to errors of judgment on the US side.
- Ancak Atlantik ötesindeki iletişim kopukluğu sadece ABD tarafındaki muhakeme hatalarından kaynaklanmıyor.
- Despite the high level of safety standards and seamless controls, production errors cannot be totally avoided.
- Yüksek güvenlik standartlarına ve kesintisiz kontrollere rağmen, üretim hataları tamamen önlenemez.
- Eight amendments have been tabled to correct these errors.
- Bu hataları düzeltmek için sekiz değişiklik önergesi sunulmuştur.
- Control without referring back to errors detected previously is a job half-done.
- Daha önce tespit edilen hatalara geri dönmeden yapılan kontrol, yarım kalmış bir iştir.
- It has, however, criticised the excessive incidence of errors in cash movements.
- Bununla birlikte, nakit hareketlerindeki aşırı hata oranını eleştirmiştir.
- There are four paragraphs in the report which require minor changes because of errors or difficulty in implementation.
- Raporda hatalar veya uygulama zorlukları nedeniyle küçük değişiklikler gerektiren dört paragraf bulunmaktadır.
- The report also contains errors of fact.
- Rapor aynı zamanda gerçeklerle ilgili hatalar da içeriyor.
- Its forecasting errors are now legendary, and it has an irrational fear of inflation.
- Tahmin hataları artık efsaneleşmiştir ve enflasyona karşı irrasyonel bir korkusu vardır.
- Starting with Windows Vista, the incidence of Blue Screens or Stop Errors has decreased drastically.
- Windows Vista ile birlikte Mavi Ekran ya da Durdurma Hatalarının görülme sıklığı büyük ölçüde azaldı.
- The technician checked out the computer system to make sure there were no errors in the software.
- Teknisyen, yazılımda herhangi bir hata olmadığından emin olmak için bilgisayar sistemini kontrol etti.
- However, the whole game is filled with errors.
- Ancak tüm oyun hatalarla dolu.
- This loading effect can cause measurement errors in high impedance circuits.
- Bu yükleme etkisi yüksek empedanslı devrelerde ölçüm hatalarına neden olabilir.
- However, the whole game is filled with errors.
- Ancak oyunun tamamı hatalarla dolu.
- However, the whole game is filled with errors.
- Ancak oyunun geneli hatalarla dolu.
- Many young men tend to commit the same errors.
- Birçok genç erkek, aynı hataları işleme eğilimindedir.
- That book is full of factual errors.
- Bu kitap gerçeklere ilişkin hatalarla dolu.
- Correct the errors, if there are any.
- Eğer varsa, hataları düzeltin.
- Here is the rough draft of the manuscript, but the errors still have to be corrected.
- İşte taslağın kaba taslağı, ancak hataların hala düzeltilmesi gerekiyor.
- I made three errors.
- Üç hata yaptım.
- Sorry, but I want to point out a few errors.
- Üzgünüm ama birkaç hataya dikkat çekmek istiyorum.
- The computer recognises two hundred different types of errors.
- Bilgisayar iki yüz farklı tipteki hatayı tanır.
- This letter was written in great haste and contains many errors.
- Bu mektup büyük bir aceleyle yazıldı ve birçok hata içeriyor.
- One way to lower the number of errors in the Tatoeba Corpus would be to encourage people to only translate into their native languages.
- Tatoeba Corpus'taki hata sayısını azaltmanın bir yolu da insanları sadece kendi dillerine çeviri yapmaya teşvik etmek olacaktır.
- This letter was written in great haste and contains many errors.
- Bu mektup büyük bir aceleyle yazıldı ve birçok hata içerir.
- He always persists in his errors.
- Her zaman hatalarında ısrar eder.
- One of the most widespread errors in translating is to translate too literally – word by word.
- Çeviri yaparken yapılan en yaygın hatalardan biri de motamot, yani kelimesi kelimesine çeviri yapmaktır.
- The teacher pointed out the grammatical errors made by the students.
- Öğretmen öğrencilerin yaptığı dilbilgisi hatalarına dikkat çekti.
- The book was written in a hurry, so it is full of errors.
- Kitap aceleyle yazıldığı için hatalarla dolu.
- This report is free from errors.
- Bu raporda hata yok.
- Some of the book's pages have printing errors.
- Kitabın bazı sayfalarında baskı hatası var.
- This basis contains many errors.
- Bu temel birçok hata içerir.
- This database contains many errors.
- Bu veritabanı, birçok hata içerir.
- How common are surgical errors?
- Cerrahi hatalar ne kadar yaygındır?
- This basis contains many errors.
- Bu temel birçok hata içeriyor.
- Her composition is very good except for a few errors in spelling.
- Onun kompozisyonu birkaç yazım hatası dışında çok iyi.
- There are printing errors on some of the book's pages.
- Kitabın bazı sayfalarında baskı hatası var.
- Please correct the errors.
- Lütfen hataları düzeltin.
- The sentence doesn't have any grammatical errors.
- Cümlede herhangi bir dilbilgisi hatası yok.
- Tom was unaware of some errors he had made when translating an important document for his boss.
- Tom patronu için önemli bir belgeyi çevirirken yaptığı bazı hataların farkında değildi.
- Does this essay have any errors in it?
- Bu kompozisyonda hiç hata var mı?
- I was in a rush when I typed it up, so there must be plenty of errors, including grammatical ones.
- Onu yazdığımda çok acelem vardı, bu yüzden dil bilgisi hataları dahil bir sürü hata olmalı.
- The computer recognises two hundred different types of errors.
- Bilgisayar iki yüz farklı hata türünü tanıyor.
- He pointed out some spelling errors to her.
- Ona bazı imlâ hatalarını gösterdi.
- Correct errors, if any.
- Eğer varsa hataları düzelt.
- I suggest you have a native speaker read over your report to make sure there are no errors.
- Herhangi bir hata olmadığından emin olmak için raporunuzu ana dil konuşan birine okutmanızı öneririm.
- This sentence has errors.
- Bu cümlede hatalar var.
- Correct the errors, if there are any.
- Varsa hataları düzeltin.
- I was in a rush when I typed it up, so there must be plenty of errors, including grammatical ones.
- Yazarken acelem vardı, bu yüzden dilbilgisi de dahil olmak üzere pek çok hata olmalı.
- There is a certain pleasure in pointing out other people's errors.
- Başkalarının hatalarını göstermekten belli bir zevk duyulur.
- The composition has been written hurriedly, so it's probably full of errors.
- Kompozisyon aceleyle yazılmış, bu nedenle o muhtemelen hatalarla doludur.
- The sentence has no grammatical errors.
- Cümlede hiç dilbilgisi hatası yok.
- That book is full of factual errors.
- O kitap, olgusal hatalarla doludur.
- Does this essay have any errors in it?
- Bu yazıda herhangi bir hata var mı?
- This essay is full of grammatical errors and typos.
- Bu makale dilbilgisi hataları ve yazım hatalarıyla dolu.
- This composition is free from errors.
- Bu kompozisyon hatalardan arındırılmış.
- Tom makes a lot of errors.
- Tom bir sürü hata yapar.
- Many young men tend to commit the same errors.
- Birçok genç erkek aynı hataları yapma eğilimindedir.
- The book was written in a hurry, so it is full of errors.
- Kitap acele ile yazılmış, bu yüzden hatalarla dolu.
- Excuse me; allow me to point out three errors in the above article.
- Affedersiniz; yukarıdaki makalede üç hata göstermeme izin verin.
- There are printing errors on some of the book's pages.
- Kitabın bazı sayfalarında baskı hataları var.
- The sentence doesn't have any grammatical errors.
- Cümlenin herhangi dil bilgisi hataları yoktur.
- Let's take the utmost caution against errors.
- Hatalara karşı en üst düzeyde dikkat edelim.
- Some of the book's pages have printing errors.
- Kitabın bazı sayfalarında baskı hataları var.
- Despite his errors everyone respects him.
- Hatalarına rağmen herkes ona saygı duyuyor.
- Correct the errors if there are any.
- Varsa hataları düzeltin.
- Correct the errors if there are any.
- Eğer varsa hataları düzeltin.
- I thank you sincerely for having shown me the errors.
- Bana hataları gösterdiğiniz için size içtenlikle teşekkür ederim.
- You've made three errors.
- Üç hata yaptınız.
- He always persists in his errors.
- Hatalarında hep ısrar eder.
- I made a lot of stupid errors.
- Bir sürü aptalca hata yaptım.
- I got Mary to correct the errors in my composition.
- Mary'ye kompozisyonumdaki hataları düzelttirdim.
- Her composition is very good except for a few errors in spelling.
- Birkaç yazım hatası dışında kompozisyonu çok iyi.
- The book was written in a hurry, so it is riddled with errors.
- Kitap acele ile yazılmış, bu yüzden hatalarla dolu.
- Tom made serious errors.
- Tom ciddi hatalar yaptı.
- There are errors in this phone bill.
- Bu telefon faturasında hatalar var.
- Let's take the utmost caution against errors.
- Hatalara karşı son derece dikkatli olalım.
- Did you notice any errors?
- Herhangi bir hata fark ettiniz mi?
- Tom makes a lot of errors.
- Tom çok fazla hata yapıyor.
- Did you notice any errors?
- Herhangi bir hata fark ettin mi?
- Many native English speakers make errors in English.
- Anadili İngilizce olan birçok kişi İngilizcede hatalar yapar.
- This database contains many errors.
- Bu veritabanı birçok hata içeriyor.
- Correct errors, if any.
- Varsa hataları düzeltin.
- A new study suggests that hospital records for patients older than 65 are often incorrect, which may lead to serious treatment errors.
- Yeni bir çalışma, 65 yaş üstü hastaların hastane kayıtlarının genellikle yanlış olduğunu ve bunun da ciddi tedavi hatalarına yol açabileceğini gösteriyor.
- Many native English speakers make errors in English.
- Ana dili İngilizce olan birçok kişi İngilizcede hatalar yapar.
- There are errors in this translation.
- Bu çeviride hatalar var.
- I suggest you have a native speaker read over your report to make sure there are no errors.
- Hata olmadığından emin olmak için raporunuzu anadili bu olan birine okutmanızı öneririm.
- There were errors.
- Hatalar vardı.
- Teresa regretted her errors.
- Teresa yaptığı hatadan pişman oldu.
- Sometimes I correct sentences with small errors without notifying.
- Bazen ufak hataları olan cümleleri haber vermeden düzeltiyorum.
- Sometimes I correct sentences with small errors without notifying.
- Bazen küçük hataları olan cümleleri haber vermeden düzeltiyorum.
- Sometimes even minor errors can lead to serious accidents.
- Bazen küçük hatalar bile ciddi kazalara yol açabilir.
- The book was written in a hurry, so it is riddled with errors.
- Kitap aceleyle yazılmıştı, bu yüzden hatalarla doluydu.
- The composition has been written hurriedly, so it's probably full of errors.
- Kompozisyon aceleyle yazılmış, bu yüzden muhtemelen hatalarla dolu.
- There are no scientific errors in the Quran.
- Kuran'da bilimsel bir hata yoktur.
- Tom made three errors.
- Tom üç hata yaptı.
Show More (101)
|
