1 |
ever |
hiç |
adv. |
|
- It addresses issues of sexuality and reproduction without ever referring to the acceptance of life.
- Yaşamın kabulüne hiç değinmeden cinsellik ve üreme konularını ele almaktadır.
- I do not recall us ever coming to such a decision in plenary.
- Genel kurulda böyle bir karara vardığımızı hiç hatırlamıyorum.
- Have you ever checked up on it?
- Hiç kontrol ettiniz mi?
- They were infinitely braver than I have ever had to be.
- Onlar benim hiç olmadığım kadar cesurdular.
- Do these summits ever stop and consider these issues?
- Bu zirveler hiç durup bu konuları ele alıyor mu?
- Has he ever seen an auction market?
- Hiç müzayede pazarı görmüş mü?
- It addresses issues of sexuality and reproduction without ever referring to the acceptance of life.
- Teklif, yaşamın kabulüne hiç değinmeden cinsellik ve üreme konularını ele almaktadır.
- Not that the European Central Bank ever disputed this.
- Avrupa Merkez Bankası buna hiç itiraz etmedi.
- Have you ever used a USB flash drive?
- Hiç USB flash sürücü kullandınız mı?
- We don't ever want an accident to occur.
- Kaza olmasını hiç bir zaman arzu etmeyiz.
- I don't think I've ever eaten anything that you would consider disgusting.
- Sizin iğrenç bulacağınız bir şey yediğimi hiç sanmıyorum.
- Have you ever wanted to see if you could do that?
- Bunu yapıp yapamayacağını hiç görmek istedin mi?
- Have you ever seen a shark?
- Hiç köpekbalığı gördün mü?
- Have you ever greeted Pfirsichbäumchen in German?
- Hiç Pfirsichbäumchen'i Almanca selamladın mı?
- Have you ever shot a gun before?
- Daha önce hiç ateş ettin mi?
- Why don't you ever take me with you on your trips?
- Neden seyahatlerinizde beni hiç yanınıza almıyorsunuz?
- Have you ever complained to the manager?
- Hiç yöneticiye şikayette bulundunuz mu?
- Have you ever sweated this much?
- Hiç bu kadar çok terledin mi?
- Have you ever been to Guam?
- Hiç Guam'a gittin mi?
- Have you ever squashed a tomato?
- Hiç domatesi ezdiniz mi?
- Have you ever seen a lion?
- Hiç aslan gördün mü?
- Have you and Tom ever had a fight?
- Sen ve Tom hiç kavga ettiniz mi?
- Did you ever kiss Tom?
- Tom'u hiç öptün mü?
- Did she ever say anything to you about me?
- Sana hiç benim hakkımda bir şey söyledi mi?
- Have you ever slept on the street?
- Hiç sokakta yattın mı?
- Have you ever been diagnosed with a learning disability?
- Hiç öğrenme güçlüğü tanısı aldınız mı?
- Have you ever been in a helicopter?
- Hiç helikoptere bindiniz mi?
- Has anyone ever told you how pretty you are?
- Sana hiç ne kadar güzel olduğunu söyleyen oldu mu?
- Have you ever seen this logo before?
- Bu logoyu daha önce hiç gördünüz mü?
- Have you ever had sex in a public park?
- Hiç halka açık bir parkta seks yaptınız mı?
- Aren't you ever going to sleep?
- Sen hiç uyumayacak mısın?
- Have you ever been to the farm?
- Hiç çiftliğe gittin mi?
- Has Tom ever told you how he broke leg?
- Tom sana hiç bacağını nasıl kırdığını anlattı mı?
- I haven't actually ever done that.
- Aslında bunu daha önce hiç yapmadım.
- Have you ever killed someone?
- Hiç birini öldürdün mü?
- I don't think I have ever been this hungry before.
- Daha önce hiç bu kadar acıktığımı sanmıyorum.
- Do you ever sleep?
- Siz hiç uyur musunuz?
- Have you ever spoken in Berber?
- Hiç Berberi dilinde konuştunuz mu?
- Have you ever felt abandoned by God?
- Hiç Tanrı tarafından terk edilmiş hissettiniz mi?
- Does Tom ever help you with your homework?
- Tom sana ödevlerinde hiç yardım ediyor mu?
- Did you ever call them?
- Onları hiç aradın mı ki?
- Do people ever accuse you of being selfish?
- İnsanlar seni hiç bencil olmakla suçlar mı?
- So has that ever happened to you before?
- Bu sana daha önce hiç oldu mu?
- Why didn't you ever tell me you had a son?
- Neden bana bir oğlun olduğunu hiç söylemedin?
- Have you ever wished you could go travelling?
- Hiç seyahate gidebilmeyi diledin mi?
- Have you ever seen such a nice film?
- Hiç böyle güzel bir film gördün mü?
- Have you ever had an eating disorder?
- Hiç yeme bozukluğu yaşadın mı?
- Have you ever stirred your coffee with a fork?
- Kahvenizi hiç çatalla karıştırdınız mı?
- Have you ever met him?
- Onunla hiç buluştun mu?
- Have you ever seen me dance?
- Hiç dans ettiğimi gördün mü?
- Have you ever tried surfing?
- Hiç sörf yapmayı denediniz mi?
- Have you ever slept on a water bed?
- Hiç su yatağında uyudun mu?
- Have you ever been abroad?
- Hiç yurt dışında bulundun mu?
- I wonder if you ever think of me.
- Acaba beni hiç düşündün mü?
- Did you ever kiss him?
- Hiç onu öptün mü?
- Were you ever really sick when you were a kid?
- Çocukken hiç gerçekten hasta oldun mu?
- Have you ever been to India?
- Hiç Hindistan'da bulundunuz mu?
- Have you ever got pregnant?
- Hiç hamile kaldın mı?
- Did Tom ever tell you why he was late?
- Tom size hiç neden geç kaldığını söyledi mi?
- Have you ever thought about donating your organs after you die?
- Öldükten sonra organlarını bağışlamayı hiç düşündün mü?
- Do people ever accuse you of being sneaky?
- İnsanlar seni hiç sinsi olmakla suçlar mı?
- Have you ever wanted to see if you could do that?
- Hiç onu yapıp yapamayacağını görmek istedin mi?
- Have you ever been to a flea market?
- Hiç bit pazarına gittin mi?
- Would you ever go out with a guy who couldn't sing?
- Şarkı söyleyemeyen bir adamla hiç çıkar mıydın?
- Have you ever pegged your clothes up in the balcony?
- Hiç elbiselerini balkona astın mı?
- Have you ever chewed tobacco?
- Hiç tütün çiğnedin mi?
- Have you ever lied to your mother?
- Hiç annene yalan söyledin mi?
- Haven't Tom and Mary ever sung together?
- Tom ve Mary hiç birlikte şarkı söylenmedi mi?
- Have you ever tried skateboarding?
- Hiç kaykay yapmayı denedin mi?
- Have you ever asked Tom why he doesn't enjoy doing that?
- Hiç Tom'a bunu yapmaktan neden hoşlanmadığını sordunuz mu?
- Have you ever thought about studying French?
- Hiç Fransızca öğrenmeyi düşündünüz mü?
- Have you ever had a long distance relationship?
- Hiç uzun mesafe ilişkisi yaşadın mı?
- Have you ever picked your nose in the presence of the teacher?
- Sen hiç öğretmen varken burnunu karıştırdın mı?
- Did you ever date them?
- Onlarla hiç çıktın mı?
- Have you ever driven a sports car?
- Hiç spor araba kullandınız mı?
- Have you ever written a letter to Mary?
- Sen hiç Mary'ye mektup yazdın mı?
- Have you ever worked with them?
- Hiç onlarla birlikte çalıştın mı?
- Has Tom ever had any other health problems?
- Tom'un hiç başka sağlık sorunu oldu mu?
- Don't you ever listen?
- Hiç dinlemiyor musun?
- Have you ever seen Tom without his glasses on?
- Hiç Tom'u gözlüksüz gördün mü?
- Haven't you ever kissed Tom?
- Tom'u hiç öpmedin mi?
- Have you ever watched sumo wrestling?
- Hiç sumo güreşi izledin mi?
- Have you ever pronounced this word?
- Bu kelimeyi hiç telaffuz ettiniz mi?
- Have you ever been in a serious accident?
- Hiç ciddi bir kazaya karıştınız mı??
- Does anything exciting ever happen around here?
- Buralarda hiç heyecan verici bir şey olur mu?
- Do you ever think about the meaning of life?
- Hayatın anlamı hakkında hiç düşündün mü?
- Do you ever think about that guy?
- O adamı hiç düşünüyor musun?
- Do you ever think about the time we spent together when we were kids?
- Çocukken beraber geçirdiğimiz zamanı hiç düşünüyor musun?
- Do you think Tom and Mary will ever be friends?
- Sence Tom ve Mary hiç arkadaş olabilecekler mi?
- Have you ever had a detached retina?
- Hiç retina dekolmanı geçirdiniz mi?
- Have you ever fed a crocodile?
- Hiç timsah beslediniz mi?
- Has anyone ever broken your heart?
- Biri hiç senin kalbini kırdı mı?
- I haven't actually ever been to Boston.
- Aslında Boston'a hiç gitmedim.
- Have you ever lived in an old building?
- Hiç eski bir binada yaşadınız mı?
- Have you ever wanted to live anywhere else?
- Hiç başka bir yerde yaşamak istedin mi?
- I wonder if Tom ever works on Sunday.
- Acaba Tom hiç pazar günleri çalışıyor mu?
- Have you ever tried water skiing?
- Hiç su kayağı yapmayı denedin mi?
- Do you ever go sailing with Tom?
- Hiç Tom'la birlikte yelkenliyle açıldın mı?
- Have you ever traveled by air?
- Hiç hava yoluyla seyahat ettin mi?
- Tom doesn't ever hug Mary anymore.
- Tom artık Mary'ye hiç sarılmıyor.
- Has Tom ever told you how he met Mary?
- Tom sana Mary ile nasıl tanıştığını hiç anlattı mı?
- Have you ever assembled a computer by yourself?
- Hiç kendi başınıza bir bilgisayar topladınız mı?
- Have you ever had a lover who was never in the way?
- Hiç yoluna çıkmayan bir sevgilin oldu mu?
- Have you ever parked your car on this street?
- Hiç arabanızı bu sokağa park ettiniz mi?
- Have you ever been inside this cave?
- Hiç bu mağaraya gittin mi?
- Has Tom ever threatened you?
- Tom hiç seni tehdit etti mi?
- Has Tom ever told you how he lost his leg?
- Tom sana hiç bacağını nasıl kaybettiğini anlattı mı?
- Tom hasn't ever been to Boston.
- Tom hiç Boston'da bulunmadı.
- Tom doesn't think he could ever do that.
- Tom bunu yapabileceğini hiç sanmıyor.
- Have you ever actually done that?
- Onu hiç gerçekten yaptın mı?
- I wonder if Tom has ever been to Boston.
- Acaba Tom hiç Boston'a gitti mi?
- Have you ever fired a worker?
- Hiç bir işçiyi kovdunuz mu?
- Have you ever sung in public?
- Hiç topluluk önünde şarkı söylediniz mi?
- Have you ever had a wet dream?
- Hiç ıslak rüya gördün mü?
- Have you ever invited Tom to your parties?
- Hiç Tom'u partilerinize davet ettiniz mi?
- Have you ever visited someone in prison?
- Hiç hapishane ziyaretine gittin mi?
- Do you ever actually do any work?
- Gerçekten hiç iş yaptın mı?
- Have you ever seen me dance?
- Beni hiç dans ederken gördün mü?
- Has Tom ever told you where he was born?
- Tom nerede doğduğunu hiç sana söyledi mi?
- Does Tom ever forget anything?
- Tom hiç bir şey unutur mu?
- Have you ever traveled alone?
- Hiç yalnız seyahat ettin mi?
- Has anyone close to you ever committed suicide?
- Size yakın biri hiç intihar etti mi?
- Have you ever thrown up in a bus?
- Sen hiç bir otobüste kustun mu?
- Have you ever made ice cream?
- Hiç dondurma yaptın mı?
- Have you ever wanted to live anywhere else?
- Hiç başka bir yerde yaşamayı istedin mi?
- Have you ever driven a truck?
- Hiç kamyon sürdün mü?
- Did you ever confront him?
- Hiç ona karşı koydun mu?
- Have you ever gone climbing on rocks?
- Hiç kayalara tırmandın mı?
- Have you ever visited the midwest?
- Hiç orta batıyı ziyaret ettin mi?
- You haven't ever lived in Boston, have you?
- Boston'da hiç yaşamadın, değil mi?
- Have you ever visited a foreign country?
- Hiç yabancı bir ülkeyi ziyaret ettiniz mi?
- Have you ever been fired?
- Hiç kovuldun mu?
- Do you ever do that?
- Bunu hiç yaptın mı?
- Have you ever wanted to have a fancy car?
- Hiç lüks bir araba sahibi olmak istedin mi?
- Have you ever heard someone speaking Esperanto?
- Hiç Esperanto konuşan birini duydun mu?
- Have you ever been diagnosed with ulcers?
- Size hiç ülser teşhisi konuldu mu?
- Do you ever call Tom?
- Tom'u hiç arıyor musun?
- Have you ever met her?
- Hiç onunla tanıştın mı?
- Do you ever feel guilty?
- Hiç suçlu hissediyor musun?
- Have you ever been to the end of the world?
- Hiç dünyanın sonuna gittin mi?
- Have you ever translated a book?
- Hiç kitap çevirdiniz mi?
- Have you ever been in jail?
- Hiç hapishanede bulundun mu?
- Tom can't seem to ever win.
- Tom hiç kazanacakmış gibi görünmüyor.
- Have you ever seen a wolf?
- Hiç kurt gördün mü?
- Have you ever asked Tom why he doesn't enjoy doing that?
- Tom'a bunu yapmaktan neden hoşlanmadığını hiç sordun mu?
- Have you ever been treated for a bladder infection?
- Hiç mesane enfeksiyonu tedavisi gördünüz mü?
- Have you ever been to Washington, the capital of the United States of America?
- Hiç Amerika Birleşik Devletleri'nin başkenti Washington'a gittin mi?
- Have you ever snored?
- Hiç horladınız mı?
- Have you ever shot anybody?
- Hiç birini vurdun mu?
- Have you ever seen Tom angry?
- Tom'u hiç kızgın gördün mü?
- Have you ever killed a lion?
- Hiç aslan öldürdün mü?
- Am I ever wrong?
- Hiç yanıldığım oldu mu?
- Have you ever heard Tom talk?
- Hiç Tom'un konuştuğunu duydun mu?
- Have you ever squashed a fly with your hand?
- Sen hiç elinle bir sinek ezdin mi?
- Have you ever played chess with Tom?
- Hiç Tom ile satranç oynadın mı?
- Have you ever ironed your clothes by yourself?
- Hiç kıyafetlerinizi kendiniz ütülediniz mi?
- Have you ever baked a pizza?
- Hiç pizza pişirdin mi?
- Have you ever asked if Tom wants one?
- Tom'un isteyip istemediğini sordun mu hiç?
- Have you ever been to a foreign country?
- Hiç yabancı bir ülkede bulundun mu?
- I don't want to ever leave Boston.
- Boston'dan hiç ayrılmak istemiyorum.
- Have you ever squashed a fly with your hand?
- Hiç elinle sinek ezdin mi?
- Did he ever tell you what he wanted for his birthday?
- Doğum günü için ne istediğini size hiç söyledi mi?
- Have you ever heard Tom play the violin?
- Hiç Tom'un keman çaldığını duydun mu?
- Did Tom ever answer you?
- Tom sana hiç cevap verdi mi?
- Have you ever bought a rifle?
- Hiç tüfek aldınız mı?
- Have you ever seen any of Tom's paintings?
- Hiç Tom'un resimlerini gördün mü?
- Did Tom ever tell you where the treasure was buried?
- Tom sana hiç hazinenin gömüldüğü yeri söyledi mi?
- Doesn't Tom ever leave his house?
- Tom evinden hiç çıkmaz mı?
- Have you ever been to the Netherlands?
- Hiç Hollanda'ya gittiniz mi?
- Have you ever folded a flag?
- Hiç bir bayrak katladın mı?
- Have you ever been convicted of a felony?
- Hiç ağır bir suçtan hüküm giydin mi?
- Did you ever hear of such a strange custom?
- Hiç böyle garip bir alışkanlık duydunuz mu?
- Have you ever shaken with cold?
- Hiç soğuktan titredin mi?
- Have you ever seen a spider spinning its web?
- Hiç ağını ören bir örümcek gördün mü?
- Have you ever dreamed about me?
- Hiç rüyanda beni gördün mü?
- Tom hasn't ever studied French.
- Tom hiç Fransızca okumadı.
- Have you ever told your boyfriend a lie?
- Sen hiç erkek arkadaşına yalan söyledin mi?
- I don't think that I've ever been so happy.
- Hiç bu kadar mutlu olduğumu düşünmüyorum.
- Have you ever taken a rest in your car?
- Hiç arabanızda dinlendiniz mi?
- Have you ever gone mountain climbing alone?
- Hiç tek başına dağa tırmanmaya gittin mi?
- Did you ever see that movie?
- Hiç o filmi gördün mü?
- Have you ever killed a lion?
- Hiç aslan öldürdünüz mü?
- Have you ever seen anything like this?
- Hiç bunun gibi bir şey gördün mü?
- Will I ever see you again?
- Seni hiç tekrar görecek miyim?
- Have you ever told Tom about your work?
- Sen hiç Tom'a işinden bahsettin mi?
- I don't think I've ever met anybody who knows how to do that.
- Bunu nasıl yapacağını bilen biriyle tanıştığımı hiç sanmıyorum.
- Have you ever commented a sentence on Tatoeba?
- Hiç Tatoeba'da bir cümle yorumladın mı?
- Have you ever seen a monkey?
- Hiç maymun gördün mü?
- Have you ever consoled a friend?
- Hiç bir arkadaşınızı teselli ettiniz mi?
- Have you ever cut your finger with a knife?
- Hiç bıçakla parmağınızı kestiniz mi?
- Have you ever wiped the table?
- Hiç masayı sildin mi?
- Have you ever sat in a helicopter?
- Hiç bir helikopterde oturdun mu?
- Have you ever heard of such a thing?
- Hiç böyle bir şey duydunuz mu?
- Have you ever come across contradictions in the Quran?
- Hiç Kuran'da çelişkilerle karşılaştınız mı?
- Don't your neighbors ever complain?
- Komşuların hiç şikayet etmiyor mu?
- Have you ever eaten Japanese food?
- Hiç Japon yemeği yedin mi?
- Don't you ever call her?
- Sen onu hiç aramadın mı ki?
- Have you ever thought about getting a pilot's license?
- Hiç pilot lisansı almayı düşündün mü?
- Would you ever talk about something like that at school?
- Okulda hiç böyle bir şey hakkında konuşur muydun?
- Would you ever talk about something like that at school?
- Okulda hiç öyle bir şey hakkında konuşur musun?
- Have you ever seen any of Tom's paintings?
- Sen hiç Tom'un resimlerinden birini gördün mü?
- Do you ever go sailing with Tom?
- Tom'la hiç yelken açmaya gittin mi?
- Have you ever received letters from Marika?
- Marika'dan hiç mektup aldın mı?
- I haven't ever lied to you.
- Sana hiç yalan söylemedim.
- Did you ever work with Tom?
- Hiç Tom'la çalıştın mı?
- Have you ever done any volunteer work?
- Hiç gönüllü bir iş yaptınız mı?
- Have you ever hugged your children?
- Hiç çocuklarına sarıldın mı?
- Don't you ever do that!
- Bunu hiç yapma!
- Why doesn't Tom ever work late?
- Tom neden hiç geç saatlere kadar çalışmıyor?
- Have you ever been to Russia?
- Hiç Rusya'ya gittin mi?
- Do you ever feel guilty?
- Kendinizi hiç suçlu hissettiniz mi?
- I don't think I've ever been this happy.
- Hiç bu kadar mutlu olduğumu sanmıyorum.
- I don't think I'll ever get used to this.
- Buna alışabileceğimi hiç sanmıyorum.
- Have you ever gone to work on Sunday?
- Hiç pazar günü işe gittin mi?
- Have you ever been in love?
- Hiç aşık oldun mu?
- Have you and Tom ever kissed?
- Sen ve Tom hiç öpüştünüz mü?
- Had you ever seen that guy before?
- Bu adamı daha önce hiç gördün mü?
- Have you ever dug a hole as deep as this one?
- Hiç bu kadar derin bir çukur kazdınız mı?
- Tom doesn't think that will ever happen.
- Tom bunun olacağını hiç düşünmüyor.
- He scarcely ever watches TV.
- O, neredeyse hiç tv izlemez.
- Have you ever washed your car?
- Hiç arabanı yıkadın mı?
- Have you ever memorized the national anthem?
- Hiç milli marşı ezberledin mi?
- Did you ever work with them?
- Hiç onlarla birlikte çalıştın mı?
- Didn't you and Tom ever do that?
- Sen ve Tom bunu hiç yapmadınız mı?
- Why don't you ever talk to Tom anymore?
- Neden artık Tom'la hiç konuşmuyorsun?
- Have you ever eaten whale meat?
- Hiç balina eti yedin mi?
- Have you ever spoken to Tom in French?
- Tom ile hiç Fransızca konuştunuz mu?
- Did you ever talk to him?
- Onunla hiç konuştun mu?
- Has Tom ever criticized you for doing that?
- Tom bunu yaptığın için seni hiç eleştirdi mi?
- Don't you ever call Tom?
- Hiç Tom'u aramıyor musun?
- Does Tom ever talk about me?
- Tom hiç benden bahsediyor mu?
- Have you ever been kissed before?
- Daha önce hiç öpüldün mü?
- I don't believe Tom and Mary will ever get married.
- Tom ve Mary'nin evleneceğini hiç sanmıyorum.
- Have you ever heard Tom sing?
- Tom'u hiç şarkı söylerken duydun mu?
- Have you ever waited under the rain?
- Hiç yağmur altında bekledin mi?
- You haven't ever been to Boston, have you?
- Boston'a hiç gitmedin, değil mi?
- Have you ever peed on the street?
- Hiç sokağa işediniz mi?
- Have you ever sworn at a policeman?
- Hiç bir polise küfrettiniz mi?
- Have you ever been to Kyushu?
- Hiç Kyushu'da bulundunuz mu?
- Have you ever spent any time with Tom?
- Tom'la hiç vakit geçirdin mi?
- Did Tom ever tell you why we were so close?
- Tom sana hiç neden bizim bu kadar yakın olduğumuzu söyledi mi?
- Have you ever dozed in the classroom?
- Hiç sınıfta uyukladınız mı?
- I don't ever do that.
- Ben bunu hiç yapmam.
- I don't think I've ever been here before.
- Daha önce burada bulunduğumu hiç sanmıyorum.
- I don't want to have a baby, ever.
- Bir bebek sahibi olmak istemiyorum hiç.
- Have you ever been in Italy?
- Hiç İtalya'ya gittin mi?
- Tom is unlikely to ever win.
- Tom'un kazanma ihtimali hiç yok.
- Do you ever talk to her?
- Onunla hiç konuştun mu?
- Have you ever heard Tom sing folk songs?
- Tom'un hiç halk şarkıları söylediğini duyduğunuz mu?
- Have you ever hugged a stranger?
- Hiç bir yabancıya sarıldın mı?
- Have you ever been arrested for drunk driving?
- Hiç alkollü araç kullanmaktan tutuklandınız mı?
- I don't ever kiss Tom anymore.
- Tom'u artık hiç öpmüyorum.
- I probably won't ever see Tom again.
- Muhtemelen Tom'u bir daha hiç görmeyeceğim.
- Has anyone ever told you that you stop breathing when you're asleep?
- Size hiç uykunuz sırasında nefesinizin kesildiğini söyleyen oldu mu?
- Have you ever seen a red river?
- Sen hiç kızıl nehir gördün mü?
- Have you ever drilled this wall?
- Hiç bu duvarı deldin mi?
- Has anyone ever told you that you have beautiful eyes?
- Sana hiç gözlerinin güzel olduğunu söyleyen oldu mu?
- Have you ever dreamed of me?
- Beni hiç hayal ettin mi?
- Have you ever screamed in a movie theater?
- Hiç bir sinemada çığlık attın mı?
- I don't think Tom will ever forgive Mary for doing that.
- Tom'un Mary'yi onu yaptığı için affedeceğini hiç sanmıyorum.
- Don't ever forget that.
- Onu hiç unutma.
- Did Tom ever tell you why he was late?
- Tom neden geç kaldığını hiç sana söyledi mi?
- Don't ever come back.
- Hiç geri gelme.
- Have I ever asked you to work on a Sunday?
- Ben hiç bir pazar günü çalışmanı istedim mi?
- Has anyone ever told you that you're beautiful?
- Herhangi biri hiç sana güzel olduğunu söyledi mi?
- Neither Tom nor Mary has ever been to Boston.
- Ne Tom ne de Mary Boston'a hiç gitmedi.
- Have you ever met a guy named Tom Jackson?
- Sen hiç Tom Jackson adında bir adamla tanıştın mı?
- Have you ever been up in a plane?
- Hiç bir uçakta bulundunuz mu?
- He scarcely ever gets any exercise.
- Neredeyse hiç egzersiz yapmıyor.
- I don't think Tom will ever be able to do that.
- Tom'un bunu yapabileceğini hiç sanmıyorum.
- Have you ever gone surfing with Tom?
- Hiç Tom'la sörf yaptın mı?
- Have you ever eaten this kind of cake before?
- Daha önce hiç böyle bir pasta yedin mi?
- Tom doesn't ever do anything to help.
- Tom yardım etmek için hiç bir şey yapmıyor.
- Have you ever read a book in Chinese?
- Hiç Çince bir kitap okudunuz mu?
- Have you ever gone on a bicycle trip?
- Hiç bisiklet gezisine çıktınız mı?
- Have you ever tried this coat on?
- Hiç bu ceketi denediniz mi?
- Have you ever overslept and missed a class?
- Hiç uyuyakalıp dersi kaçırdığın oldu mu?
- Have you ever read the New Testament?
- İncil'i hiç okudunuz mu?
- Have you ever made your bed by yourself?
- Hiç yatağınızı tek başınıza yaptınız mı?
- Have you ever had a detached retina?
- Hiç retina yırtılması geçirdiniz mi?
- Have you ever heard of something similar?
- Hiç buna benzer bir şey duydunuz mu?
- Haven't Tom and Mary ever danced together?
- Tom ve Mary hiç birlikte dans etmediler mi?
- I wonder whether Tom has ever asked Mary why she didn't do that?
- Acaba Tom, Mary'ye bunu neden yapmadığını hiç sordu mu?
- Has Tom ever told you why he doesn't like Mary?
- Tom neden Mary'den hoşlanmadığını hiç sana söyledi mi?
- Have you ever visited Kyoto?
- Hiç Kyoto'yu ziyaret ettin mi?
- Have you ever milked a cow?
- Hiç inek sağdın mı?
- Have you ever loved a man?
- Hiç erkek sevdin mi?
- Did you ever see that movie?
- O filmi hiç izlediniz mi?
- Have you ever tried eating with chopsticks?
- Hiç yemek çubuğuyla yemek yemeyi denedin mi?
- Have you ever gotten stuck in an elevator?
- Hiç asansörde sıkışıp kaldın mı?
- Tom doesn't think he could ever eat a cockroach.
- Tom bir hamam böceği yiyebileceğini hiç sanmıyor.
- Did you ever kiss her?
- Onu hiç öptün mü?
- Did Tom ever tell you how he first met Mary?
- Tom sana Mary ile ilk nasıl tanıştığını hiç anlattı mı?
- Have you ever connected to the Internet?
- Hiç internete bağlandın mı?
- Have you ever sucked a penis?
- Sen hiç bir penis emdin mi?
- Have you ever seen Tom eat?
- Tom'u hiç yemek yerken gördün mü?
- Have you ever heard of him?
- Ondan hiç haber aldın mı?
- Have you ever taken a lie detector test?
- Hiç yalan dedektörü testine girdin mi?
- I don't think I've ever heard you complain about anything.
- Senin herhangi bir şey hakkında yakındığını duyduğumu hiç sanmıyorum.
- Have you ever been to Cape Cod?
- Hiç Cod Burnuna gittin mi?
- Have you ever listened to such a good music?
- Hiç bu kadar güzel bir müzik dinlediniz mi?
- Have you ever mentioned this to the teacher?
- Hiç bundan öğretmene bahsettin mi?
- Have you ever fished on this river?
- Hiç bu nehirde balık tuttun mu?
- Have you ever seen a whale?
- Hiç balina gördün mü?
- Did you ever think you'd see Tom doing something like that?
- Tom'u böyle bir şey yaparken göreceğin hiç aklına gelir miydi?
- Have you ever seen a car accident?
- Hiç araba kazası gördünüz mü?
- Do you ever get lonely?
- Hiç yalnızlık çekiyor musun?
- Did Tom ever talk about me?
- Tom benim hakkımda hiç konuştu mu?
- Have you ever dated a girl?
- Hiç bir kızla çıktın mı?
- Would you ever consider going out with someone like me?
- Hiç benim gibi biriyle çıkmayı düşünür müsün?
- Tom probably won't ever win.
- Tom muhtemelen hiç kazanamayacak.
- Have you ever done it?
- Sen hiç yaptın mı?
- She is afraid of dying without ever having been loved.
- Hiç sevilmeden ölmekten korkuyor.
- Have you ever seen Tom's mother?
- Hiç Tom'un annesini gördün mü?
- Tom doesn't want to ever leave Boston.
- Tom Boston'dan hiç ayrılmak istemiyor.
- Have you ever used a Dvorak keyboard?
- Hiç Dvorak klavye kullandın mı?
- Have your parents ever been to this school?
- Ailen hiç bu okula gitti mi?
- Do you ever wear a hat?
- Hiç şapka takar mısın?
- Have you ever seen him dance?
- Onu hiç dans ederken gördün mü?
- Have you ever asked Tom why he doesn't like doing that?
- Tom'a bunu yapmaktan neden hoşlanmadığını sordun mu hiç?
- Have you ever cheated on an exam?
- Hiç sınavda kopya çektiniz mi?
- Have you ever dedicated a song to the orphans?
- Sen hiç yetimlere bir şarkı ithaf ettin mi?
- Have you ever borrowed money from your company?
- Hiç şirketinizden borç para aldınız mı?
- Have you ever kissed another girl?
- Hiç başka bir kızı öptün mü?
- Have you ever tried feeding your dog peanut butter?
- Köpeğinizi hiç fıstık ezmesiyle beslemeyi denediniz mi?
- Have Tom and Mary ever come on time?
- Tom ve Mary hiç zamanında geldi mi?
- Has this ever been done before?
- Bu daha önce hiç yapıldı mı?
- Have you ever eaten a custard pizza?
- Hiç muhallebili pizza yedin mi?
- Have you ever been diagnosed with hepatitis?
- Size hiç hepatit teşhisi konuldu mu?
- Have you ever wondered what might've happened if Tom hadn't been here?
- Tom burada olmasaydı ne olabileceğini hiç merak ettin mi?
- Have you ever driven a van?
- Hiç bir karavan sürdün mü?
- I didn't expect to ever see Tom here again.
- Tom'u bir daha burada görmeyi hiç beklemiyordum.
- I don't ever want to leave this room.
- Bu odadan hiç çıkmak istemiyorum.
- Have you ever been to Cape Cod?
- Hiç Cape Cod'a gittin mi?
- Have you ever seen one?
- Hiç gördün mü?
- Have you ever received a blood transfusion?
- Hiç kan nakli aldınız mı?
- Tom says he doesn't ever win.
- Tom hiç kazanmadığını söylüyor.
- Have you ever authorized me to leave early?
- Hiç erken ayrılmam için bana yetki verdin mi?
- Did Tom ever tell you what he wanted you to do?
- Tom senden ne yapmanı istediğini hiç söyledi mi?
- Have you ever read the Old Testament?
- Hiç Eski Ahit'i okudun mu?
- Have you ever had a wet dream?
- Hiç erotik rüya gördün mü?
- Tom is happier than I've ever seen him.
- Tom onu hiç görmediğim kadar mutlu.
- I didn't expect to ever see her again.
- Onu bir daha görmeyi hiç ummuyordum.
- Have you ever managed a company?
- Hiç bir şirketi yönettin mi?
- Don't you ever clean your room?
- Odanızı hiç temizlemiyor musunuz?
- Have I ever told you about what Tom and I did in Boston?
- Ben hiç sana Tom ve benim Boston'da ne yaptığımdan bahsettim mi?
- Have you ever cried because of a woman?
- Hiç bir kadın yüzünden ağladın mı?
- Have you ever been horseback riding?
- Hiç ata bindin mi?
- Have you ever sneezed in a meeting?
- Hiç toplantıda hapşırdın mı?
- People have more leisure than they have ever had.
- İnsanlar hiç olmadıkları kadar boş zamana sahipler.
- Did Tom ever tell you why he decided to drop out of school?
- Tom sana neden okulu bırakmaya karar verdiğini hiç söyledi mi?
- Have any of your friends ever been to Australia?
- Arkadaşlarından herhangi biri hiç Avustralya'ya gitti mi?
- Have you ever worked with her?
- Hiç onunla birlikte çalıştın mı?
- Have you ever eaten oysters?
- Hiç istiridye yedin mi?
- He said that neither one of his parents had ever been here.
- Ebeveynlerinden hiçbirinin buraya hiç gelmediğini söyledi.
- Kate hardly ever celebrates her birthday.
- Kate neredeyse doğum gününü hiç kutlamaz.
- Did you ever kiss him?
- Onu hiç öptün mü?
- Don't you think you'll ever move back to Boston?
- Hiç Boston'a geri döneceğini düşünmüyor musun?
- Have you ever gone surfing with Tom?
- Hiç Tom'la sörfe gittin mi?
- Have you ever been to Europe?
- Hiç Avrupa'ya gittin mi?
- Have you ever told your boyfriend a lie?
- Erkek arkadaşına hiç yalan söyledin mi?
- Have you ever dreamt about Taninna?
- Hiç Taninna'yı hayal ettiniz mi?
- Has Tom ever kissed you?
- Tom seni hiç öptü mü?
- Did Tom ever tell you what Mary looked like?
- Tom sana Mary'nin neye benzediğini hiç söyledi mi?
- Haven't you ever considered doing that?
- Hiç bunu yapmayı düşünmedin mi?
- Do people ever accuse you of being temperamental?
- İnsanlar seni hiç huysuz olmakla suçluyor mu?
- Do you ever think about death?
- Hiç ölüm hakkında düşünüyor musun?
- Have you ever been diagnosed with high blood pressure?
- Hiç yüksek tansiyon tanısı aldınız mı?
- Have you ever sat in a helicopter?
- Hiç helikoptere bindiniz mi?
- Tom hasn't ever been outside of Australia.
- Tom daha önce hiç Avustralya dışına çıkmadı.
- Have you ever lost?
- Sen hiç kaybettin mi?
- Have you ever seen Tokyo Tower?
- Tokyo Kulesi'ni hiç gördün mü?
- Have you ever been to Canada?
- Hiç Kanada'ya gittin mi?
- Have you ever spent any time with Tom?
- Sen hiç Tom'la zaman geçirdin mi?
- Would you ever want to live here?
- Hiç burada yaşamak ister miydin?
- Aren't you ever coming back?
- Hiç geri gelmeyecek misin?
- Have you ever tried doing that?
- Onu yapmayı hiç denedin mi?
- Have you ever sewed on a button?
- Hiç düğme diktiniz mi?
- Did Tom ever mention Mary?
- Tom hiç Mary'den bahsetti mi?
- Have you ever argued with your manager?
- Hiç müdürünüzle tartıştınız mı?
- Have you ever got across a river by swimming?
- Hiç bir nehri yüzerek geçtiniz mi?
- Have you ever gone to work on Sunday?
- Hiç pazar günü işe gittiniz mi?
- Have you ever learnt a language in a week?
- Sen hiç bir hafta içinde bir dil öğrendin mi?
- Have you ever shot a gun?
- Hiç silah kullandın mı?
- Have you ever written a letter in French?
- Hiç Fransızca mektup yazdınız mı?
- Does Tom ever tell you how to do your job?
- Tom sana hiç işini nasıl yapacağını söyler mi?
- Have you ever had a girlfriend, Tom?
- Hiç kız arkadaşın oldu mu, Tom?
- Why doesn't Tom ever work late?
- Tom neden hiç geç saate kadar çalışmıyor?
- Have you ever been to the Netherlands?
- Hiç Hollanda'ya gittin mi?
- I don't ever want to speak to Tom again.
- Tom'la tekrar konuşmayı hiç istemiyorum.
- Have you ever been wounded by a bullet?
- Hiç mermiyle yaralandınız mı?
- Has Tom ever gone out with Mary?
- Tom hiç Mary ile dışarı çıktı mı?
- Have you ever had a girlfriend?
- Hiç bir kız arkadaşın oldu mu?
- Does Tom ever smile?
- Tom hiç gülümser mi?
- I don't ever want to do this again.
- Bunu tekrar yapmayı hiç istemiyorum.
- I can't remember ever being so bored.
- Hiç bu kadar sıkıldığımı hatırlamıyorum.
- Have you ever received treatment for a sexually transmitted disease?
- Hiç cinsel yolla bulaşan hastalıklarla ilgili tedavi gördünüz mü?
- Have you ever dried your hair with a hairdrier?
- Sen hiç bir saç kurutma makinesi ile saçını kuruttun mu?
- Have you ever really been in love?
- Hiç gerçekten aşık oldun mu?
- Have you ever eaten Indonesian food?
- Hiç Endonezya yemeği yedin mi?
- Do people ever accuse you of being obsessive?
- İnsanlar seni hiç sabit fikirli olarak suçlar mı?
- I don't think I've ever been this close to falling in love.
- Aşık olmaya hiç bu kadar yakın olduğumu sanmıyorum.
- Did the police ever check Tom's alibi?
- Polis Tom'un mazeretini hiç kontrol etti mi?
- Do you ever talk to Tom?
- Hiç Tom'la konuşuyor musun?
- I don't believe Tom will ever get married.
- Tom'un hiç evleneceğine inanmıyorum.
- Have you ever shown your scar to someone?
- Yara izini herhangi birine hiç gösterdin mi?
- Have you ever had a pet?
- Hiç evcil hayvanınız oldu mu?
- Do people ever accuse you of being superficial?
- İnsanlar seni hiç yüzeysel olmakla suçluyor mu?
- Have you ever done that before?
- Bunu daha önce hiç yaptın mı?
- Do you ever date her?
- Onunla hiç çıkıyor musunuz?
- Have you ever seen any famous people in this restaurant?
- Bu restoranda hiç ünlü birini gördün mü?
- I don't think I'll ever understand.
- Anlayabileceğimi hiç sanmıyorum.
- Have you ever decorated pottery?
- Hiç çömlek dekore ettin mi?
- Don't you ever dust this place?
- Buranın tozunu hiç almaz mısın?
- Have you ever kissed her?
- Hiç onu öptün mü?
- Has Tom ever done that with you?
- Tom bunu sana hiç yaptı mı?
- Have you ever been tested for tuberculosis?
- Size hiç verem testi yapılmış mıydı?
- I don't ever go there anymore.
- Artık oraya hiç gitmiyorum.
- Have you ever seen a koala?
- Hiç koala gördün mü?
- Have you ever heard Tom's music?
- Hiç Tom'un müziğini duydun mu?
- Have you ever been to Nara?
- Hiç Nara'ya gittin mi?
- Have you ever been in Boston before?
- Hiç daha önce Boston'a gittin mi?
- Have you ever been here?
- Hiç burada bulundunuz mu?
- Did you ever hear Tom threaten Mary?
- Hiç Tom'un Mary'yi tehdit ettiğini duydun mu?
- Have you ever switched off the heater in winter?
- Sen hiç kışın ısıtıcıyı kapattın mı?
- Have you ever had these symptoms before?
- Daha önce hiç bu semptomları yaşadınız mı?
- We're worse off now than we've ever been.
- Hiç olmadığımız kadar kötü durumdayız.
- Do people ever accuse you of being overemotional?
- İnsanlar sizi hiç aşırı duygusal olmakla suçluyor mu?
- Doesn't Tom ever wear a shirt?
- Tom hiç gömlek giymiyor mu?
- Have you ever heard her play the piano?
- Onun piyano çaldığını hiç duydunuz mu?
- Have you ever been to Tokyo?
- Hiç Tokyo'ya gittin mi?
- Does Tom ever hug his children?
- Tom çocuklarına hiç sarılır mı?
- Have you ever visited your sister?
- Hiç kız kardeşini ziyaret ettin mi?
- Did you ever stop to think of that?
- Hiç o konuda düşünmeyi bıraktın mı?
- Have you ever accidentally taken a big gulp of seawater?
- Hiç kazara deniz suyundan büyük bir yudum aldınız mı?
- Don't ever let go.
- Hiç bırakma.
- Do you ever go shopping with Tom?
- Hiç Tom'la alışverişe gider misin?
- Would Tom ever agree to do that?
- Tom bunu yapmayı hiç kabul eder mi?
- Have you ever considered not doing that?
- Bunu yapmamayı hiç düşündün mü?
- Have you ever tasted anything Tom's cooked?
- Sen hiç Tom'un pişirdiği bir şeyi tattın mı?
- Have you ever been diagnosed with diabetes?
- Hiç diyabet tanısı almış mıydınız?
- Were you ever on television?
- Hiç televizyona çıktın mı?
- Have you ever dug a hole as deep as this one?
- Sen hiç bunun kadar derin bir çukur kazdın mı?
- Have you ever pronounced this word?
- Hiç bu kelimeyi telaffuz ettin mi?
- Have you ever talked to anyone about these things?
- Hiç bu şeyler hakkında birisiyle konuştunuz mu?
- Have you ever been treated for tuberculosis?
- Hiç verem tedavisi görmüş müydünüz?
- Have you ever been stuck in an elevator?
- Hiç asansörde mahsur kaldınız mı?
- Have you ever listened to the Brandenburg Concertos, by Johann Sebastian Bach?
- Johann Sebastian Bach'ın Brandenburg Konçertolarını hiç dinlediniz mi?
- Have you ever been up in a hot air balloon?
- Hiç sıcak hava balonunda bulundunuz mu?
- Have you ever seen a rainbow?
- Hiç gökkuşağı gördün mü?
- Has Tom ever fallen in love?
- Tom hiç aşık oldu mu?
- Have I ever lied to you?
- Sana hiç yalan söyledim mi ben?
- Why don't you ever do that anymore?
- Neden artık bunu hiç yapmıyorsun?
- Have you ever interrupted your manager?
- Hiç müdürünüzün sözünü kestiniz mi?
- Don't you ever call him?
- Onu hiç aramadın mı ki?
- Do you ever swim by yourself?
- Hiç tek başına yüzdün mü?
- Aren't you ever going to do that?
- Onu hiç yapmayacak mısın?
- Have you ever driven a car?
- Hiç araba kullandın mı?
- Have you ever broken a bone?
- Hiç bir kemiğinizi kırdınız mı?
- Have I ever told about how I met your mother?
- Annenle nasıl tanıştığımı hiç anlattım mı?
- Do you ever do your homework?
- Hiç ev ödevini yapar mısın?
- Don't you guys ever talk to each other?
- Siz hiç birbirinizle konuşmaz mısınız?
- Have you ever taken a vacation?
- Hiç tatile çıktın mı?
- Have you ever tried to kill yourself?
- Hiç kendini öldürmeyi denedin mi?
- Don't ever think that.
- Onu hiç düşünme.
- Do you ever think about it?
- Bu konu hakkında hiç düşündün mü?
- Have Tom and Mary ever worked together?
- Tom ve Mary hiç birlikte çalıştı mı?
- Have you ever come across contradictions in the Quran?
- Kur'an'da hiç çelişkiye rastladınız mı?
- Have you ever got on a boat?
- Hiç tekneye bindin mi?
- Have you ever stepped on a tomato?
- Hiç domatese bastın mı?
- Did Tom ever talk to you about what he did in Australia?
- Tom Avustralya'da yaptığı şey hakkında hiç seninle konuştu mu?
- Have you ever made a speech in French?
- Hiç Fransızca bir konuşma yaptın mı?
- Have you ever lost your luggage at the airport?
- Sen hiç havaalanında bagajını kaybettin mi?
- I don't think the police will ever catch Tom.
- Polisin Tom'u yakalayacağını hiç sanmıyorum.
- Have you ever heard this opera sung in Italian?
- Bu operanın İtalyanca söylendiğini hiç duydunuz mu?
- Have you ever missed a plane?
- Hiç bir uçak kaçırdın mı?
- Have you ever needed help?
- Hiç yardıma ihtiyacın oldu mu?
- Did Tom ever tell you why he decided to drop out of school?
- Tom neden okulu bırakmaya karar verdiğini sana hiç söyledi mi?
- Has Tom ever done your homework for you?
- Tom hiç senin için ev ödevini yaptı mı?
- Have you ever been in Turkey?
- Hiç Türkiye’de bulundunuz mu?
- Have you ever seen a wolf?
- Hiç bir kurt gördün mü?
- Have you ever played with Tom's dog?
- Tom'un köpeğiyle hiç oynadın mı?
- Do you ever fight with Tom?
- Tom ile hiç kavga ediyor musun?
- Have you ever heard Tom speak French?
- Hiç Tom'un Fransızca konuştuğunu duydun mu?
- Do people ever accuse you of being sneaky?
- İnsanlar sizi hiç sinsi olmakla suçluyor mu?
- Have you ever seen one of these?
- Hiç bunlardan birini gördün mü?
- I couldn't see myself ever doing something like that.
- Kendimi hiç böyle bir şey yaparken göremedim.
- Has Tom ever done that?
- Tom bunu hiç yapmış mıydı?
- Have you ever seen an angel?
- Hiç melek gördün mü?
- Have you ever asked Tom why he enjoys doing that?
- Tom'a bunu yapmaktan neden hoşlandığını hiç sordun mu?
- Does he ever talk about me?
- Benim hakkımda hiç konuşur mu?
- Have you ever received a blood transfusion?
- Hiç kan nakli oldunuz mu?
- Do you ever think about him?
- Onu hiç düşündün mü?
- Do you think you'll ever go to college?
- Hiç üniversiteye gideceğini düşünüyor musun?
- Have you ever made yourself up?
- Hiç makyaj yaptınız mı?
- Have you ever written a letter in French?
- Hiç Fransızca bir mektup yazdın mı?
- Do you ever get dizzy?
- Hiç başın dönüyor mu?
- Tom told Mary he wouldn't ever leave her.
- Tom Mary'ye onu hiç bırakmayacağını söyledi.
- Has Tom ever visited Boston?
- Tom hiç Boston'ı ziyaret etti mi?
- Have you ever been to Tehran?
- Sen hiç Tahran'a gittin mi?
- Have you ever actually done that?
- Bunu hiç yaptın mı?
- Have you ever had sex?
- Hiç seks yaptın mı?
- Have you ever wrung sweat out of your clothes?
- Hiç terli kıyafetlerini sıktın mı?
- Have you ever been to Nikko?
- Hiç Nikko'ya gittin mi?
- Have you ever forgotten your wife's birthday?
- Karınızın doğum gününü hiç unuttunuz mu?
- Tom says he doesn't ever do that.
- Tom onu hiç yapmadığını söyler.
- Have you ever kissed him?
- Hiç onu öptün mü?
- Do you think Tom will ever make money doing that?
- Tom'un onu yaparak hiç para kazanacağını düşünüyor musun?
- Have you ever done this before?
- Hiç bunu daha önce yaptın mı?
- I don't think I've ever heard Tom complain about anything.
- Tom'un bir şey hakkında şikayetçi olduğunu hiç duyduğumu sanmıyorum.
- Tom is unlikely to ever cry.
- Tom muhtemelen hiç ağlamayacak.
- Does it ever snow here?
- Hiç burada kar yağıyor mu?
- Have you ever seen an axolotl?
- Hiç aksolotl gördün mü?
- Have you ever been in love?
- Hiç âşık oldun mu?
- Do you ever watch movies in French?
- Hiç Fransızca film izler misin?
- Have you ever been in prison?
- Hiç hapse girdin mi?
- I don't ever kiss Tom anymore.
- Artık Tom'u hiç öpmüyorum.
- Have you ever had an operation?
- Hiç ameliyat oldun mu?
- Did Tom ever mention a Canadian named Mary?
- Tom hiç Mary adında bir Kanadalı'dan bahsetti mi?
- So has that ever happened to you before?
- Peki bu daha önce hiç başına geldi mi?
- Have you ever seen a grown man cry?
- Hiç yetişkin bir adamın ağladığını gördün mü?
- Have you ever wondered what might've happened if Tom hadn't been here?
- Tom burada olmasaydı neler olabileceğini hiç merak ettiniz mi?
- Have you ever been to that village?
- O köye hiç gittin mi?
- Why doesn't Tom ever hug Mary?
- Tom neden Mary'yi hiç kucaklamıyor?
- Have you ever done a prank on one of your parents before?
- Daha önce hiç ebeveynlerinden birine şaka yaptın mı?
- Have you ever sucked a penis?
- Hiç penis emdin mi?
- Have you ever been to New York?
- Hiç New York'a gittin mi?
- Have you ever started this engine?
- Hiç bu motoru çalıştırdın mı?
- Doesn't it ever bother you?
- Bu seni hiç rahatsız etmiyor mu?
- Have you ever heard of the Loch Ness monster?
- Hiç Loch Ness canavarını duydunuz mu?
- Have you ever drilled this wall?
- Bu duvarı hiç deldiniz mi?
- Why don't you ever want to talk about the past?
- Neden geçmiş hakkında hiç konuşmak istemiyorsun?
- Have you ever been to China?
- Hiç Çin'e gittin mi?
- Don't ever say that to Tom.
- Onu Tom'a hiç söyleme.
- Have you ever counted the stars?
- Hiç yıldızları saydın mı?
- I don't think I've ever seen you so upset.
- Seni hiç bu kadar üzgün gördüğümü sanmıyorum.
- Have you ever failed a class?
- Hiç sınıfta kaldığın oldu mu?
- Have you ever decorated your house for a party?
- Sen hiç evini bir parti için dekore ettin mi?
- Why don't you ever buy me stuff like that?
- Neden bana hiç böyle şeyler almıyorsun?
- Have you ever made yourself up?
- Hiç makyaj yaptın mı?
- Did you ever find out who did that?
- Bunu kimin yaptığını bulabildin mi hiç?
- Have you ever eaten sea urchin?
- Hiç deniz kestanesi yedin mi?
- Will Tom ever make money doing that?
- Tom onu yaparak hiç para kazanacak mı?
- Have you ever heard Tom sing in French?
- Sen hiç Tom'un Fransızca şarkı söylediğini duydun mu?
- We won't ever do that.
- Biz onu hiç yapmayacağız.
- Have you ever seen something like this happen before?
- Daha önce hiç böyle bir şey olduğunu gördün mü?
- Did Tom's dog ever bite Mary?
- Tom'un köpeği Mary'yi hiç ısırdı mı?
- Have you ever worked as a bartender before?
- Daha önce hiç bir barmen olarak çalıştın mı?
- Has this ever happened to you before?
- Bu daha önce hiç sana oldu mu?
- Have you ever been in a play?
- Hiç bir oyunda yer aldın mı?
- Has she ever fallen in love?
- O hiç âşık oldu mu?
- Have you ever upset your mother?
- Hiç anneni üzdün mü?
- Does Tom ever get tired?
- Tom hiç yorulmuyor mu?
- Has Tom ever visited Australia?
- Tom hiç Avustralya'yı ziyaret etti mi?
- Have you ever talked to your wife in English?
- Karınızla hiç İngilizce konuştunuz mu?
- Have you ever gone to the beach with Tom?
- Daha önce hiç Tom'la plaja gittin mi?
- Have you ever spent the winter here?
- Hiç burada kış geçirdin mi?
- Have you ever jumped from a bridge into the sea?
- Hiç köprüden denize atladınız mı?
- I wonder if I'll ever get married.
- Acaba hiç evlenebilecek miyim?
- Do you ever see Tom when you're in Boston?
- Boston’dayken hiç Tom’la görüşür müsün?
- Have you ever tried water skiing?
- Hiç su kayağı denediniz mi?
- Have you ever taught French to anyone?
- Birine hiç Fransızca öğrettin mi?
- I don't ever want that to change.
- Onun değişmesini hiç istemiyorum.
- Have you ever had a crush?
- Aşık oldun mu hiç?
- Have you ever travelled by plane?
- Hiç uçakla seyahat ettiniz mi?
- Have you ever trained at night?
- Hiç gece antrenmanı yaptınız mı?
- Haven't you ever kissed a girl?
- Hayatında hiç bir kızı öpmedin mi?
- Do you think you'll ever get married?
- Hiç evleneceğini düşünüyor musun?
- Did she ever confide in you about the problems she was having?
- Yaşadığı sorunları size hiç anlattı mı?
- Has Tom ever been in trouble with the law?
- Tom'un başı hiç kanunla derde girdi mi?
- Why don't you ever pay attention?
- Neden hiç dikkatini vermiyorsun?
- Have they ever come on time?
- Hiç zamanında geldikleri oldu mu?
- Do people ever accuse you of being superficial?
- İnsanlar seni hiç yüzeysel olmakla suçlar mı?
- Have you ever driven manual?
- Hiç düz vites kullandın mı?
- Have you ever eaten Turkish food?
- Hiç Türk yemeği yedin mi?
- Have your ever come across an animal like this?
- Hiç bunun gibi bir hayvan rastladın mı?
- Have you ever switched on all the lamps of your house?
- Sen hiç evinin bütün lambalarını açtın mı?
- Do you ever go swimming?
- Hiç yüzmeye gider misin?
- Have you ever heard of that before?
- Bunu daha önce hiç duydun mu?
- I don't think I've ever seen Tom cry.
- Tom'u hiç ağlarken gördüğümü sanmıyorum.
- Tom said he didn't think Mary would ever be able to do that.
- Tom, Mary'nin bunu yapabileceğini hiç sanmadığını söyledi.
- Are we ever going to get past this?
- Bu meseleyi hiç kapatmayacak mıyız?
- Do people ever accuse you of being conceited?
- İnsanlar sizi hiç kibirli olmakla suçlar mı?
- Have you ever been to the United States?
- Hiç Amerika Birleşik Devletleri'ne gittin mi?
- Have you ever heard Tom sing?
- Tom'un şarkı söylediğini hiç duydun mu?
- Have you ever been to Boston before?
- Daha önce hiç Boston'a gittin mi?
- Do you think Tom and Mary will ever get married?
- Sence Tom ve Mary hiç evlenecekler mi?
- Have you ever read the New Testament?
- Yeni Ahit'i hiç okudunuz mu?
- Have you ever seen it hail?
- Hiç dolu yağdığını gördün mü?
- Have you ever been fingerprinted?
- Hiç parmak iziniz alındı mı?
- Have you ever been to Italy before?
- Daha önce hiç İtalya'ya gittin mi?
- Did Tom ever win?
- Tom hiç kazandı mı?
- Has it ever happened before?
- O daha önce hiç oldu mu?
- Does that ever happen to you?
- Bu sana hiç oluyor mu?
- Have you ever sheared a sheep?
- Hiç koyun kırptın mı?
- Have you ever been to Minnesota?
- Hiç Minnesota'ya gittin mi?
- Did he ever tell you what he wanted for his birthday?
- Doğum gününde ne istediğinden sana hiç bahsetti mi?
- Have you ever opened this door?
- Hiç bu kapıyı açtın mı?
- Have you ever been diagnosed with renal failure?
- Size hiç böbrek yetmezliği teşhisi konuldu mu?
- Has Tom ever asked you to help him?
- Tom hiç ona yardım etmeni istedi mi?
- Do you ever do that with Tom?
- Bunu Tom'la hiç yaptın mı?
- Have you ever heard them talk?
- Hiç onların konuşmasını duydun mu?
- Have you ever taught Chinese to foreigners?
- Hiç yabancılara Çince öğrettin mi?
- Have you ever been diagnosed with HIV?
- Hiç HIV tanısı aldınız mı?
- Have you ever seen a pier?
- Sen hiç rıhtım gördün mü?
- Have you ever eaten Mexican food?
- Hiç Meksika yemeği yedin mi?
- Have you ever been hit by a car?
- Size hiç araba çarptı mı?
- Will there ever be world peace?
- Hiç dünya barışı olacak mı?
- Has Tom ever hit you?
- Tom sana hiç vurdu mu?
- Have you ever had a detached retina?
- Hiç retina yırtığı geçirdiniz mi?
- Are you now or have you ever been a member of the Communist Party of the United States?
- Birleşik Devletler Komünist Partisi'ne üye misiniz ya da hiç üye oldunuz mu?
- Have you ever tried to play handball?
- Hiç hentbol oynamayı denedin mi?
- Has anyone ever told you you're amazing?
- Sana hiç harika olduğunu söyleyen oldu mu?
- Have you ever been to Japan?
- Hiç Japonya'ya gittiniz mi?
- Has anyone ever told you that you worry too much?
- Sana fazla endişe ettiğini söyleyen oldu mu hiç?
- Have you ever read Milton's works?
- Milton'ın eserlerini hiç okudunuz mu?
- Has anyone ever told you you've got serious trust issues?
- Size hiç ciddi güven sorunlarınız olduğunu söyleyen oldu mu?
- Have you ever wondered why we don't often see baby pigeons?
- Neden sık sık yavru güvercin görmediğimizi hiç merak ettiniz mi?
- Have you ever donated blood?
- Sen hiç kan bağışladın mı?
- Have you ever heard her play the piano?
- Onu hiç piyano çalarken dinlediniz mi?
- Have you ever driven stickshift?
- Hiç manuel vitesle araba sürdün mü?
- Have you ever tasted anything Tom's cooked?
- Hiç Tom'un pişirdiği bir şeyin tadına baktın mı?
- Has Tom ever written a letter in French?
- Tom hiç Fransızca mektup yazdı mı?
- Have you ever lived in a rural area?
- Hiç kırsal alanda yaşadın mı?
- We're better off now than we've ever been.
- Şu anda hiç olmadığımız kadar iyi durumdayız.
- Has your dog ever bitten you?
- Köpeğin seni hiç ısırdı mı?
- Tom isn't ever going to do that.
- Tom bunu hiç yapmayacak.
- Have you ever left your office open?
- Hiç ofisini açık bıraktın mı?
- Did you ever call him?
- Onu hiç aradın mı ki?
- Have you ever heard about Hollywood accounting?
- Hollywood muhasebesini hiç duydun mu?
- Has Tom ever visited Boston?
- Tom hiç Boston'u ziyaret etti mi?
- Have you ever been to Tokyo?
- Hiç Tokyo'da bulundun mu?
- Do you ever talk to her?
- Hiç onunla konuşur musun?
- Have you ever whistled?
- Hiç ıslık çaldın mı?
- Tom hardly ever speaks French to his mother.
- Tom neredeyse annesiyle hiç Fransızca konuşmuyor.
- Did Tom ever ask you that?
- Tom hiç onu sana sordu mu?
- Have you ever brushed your teeth?
- Hiç dişlerini fırçaladın mı?
- Do you ever wonder why we're here?
- Neden burada olduğumuzu hiç merak ediyor musun?
- Does Tom ever talk about me?
- Tom hiç benim hakkımda konuşur mu?
- Have you ever taken singing lessons?
- Hiç şan dersi aldın mı?
- I don't plan to ever do that.
- Onu yapmayı hiç planlamıyorum.
- Would you ever consider getting a tattoo?
- Hiç dövme yaptırmayı düşünür müydünüz?
- Tom told me he wouldn't ever do that again.
- Tom bana bunu bir daha hiç yapmayacağını söyledi.
- Have you ever been diagnosed with hemophilia?
- Hiç hemofili tanısı aldınız mı?
- Would you ever kiss Tom?
- Hiç Tom'u öper miydin?
- Don't you ever give your dog a bath?
- Köpeğini hiç yıkamaz mısın sen?
- Do you ever go swimming with Tom?
- Hiç Tom'la yüzmeye gittin mi?
- Have you ever noticed this before?
- Bunu daha önce hiç fark ettin mi?
- Have you ever tried telling a joke in French?
- Hiç Fransızca fıkra anlatmayı denediniz mi?
- Have you ever lighted a cigarette with a blowtorch?
- Hiç pürmüz ile sigara yaktınız mı?
- Have you ever massaged your legs with this ointment?
- Hiç bu merhemle bacaklarınıza masaj yaptınız mı?
- Have you ever been to Chuck's Diner for brunch?
- Hiç öğle kahvaltısı için Chuck's Diner'a gittiniz mi?
- Have you ever visited your sister?
- Kız kardeşini hiç ziyaret ettin mi?
- I feel happier than I've ever felt before.
- Daha önce hiç hissetmediğim kadar mutlu hissediyorum.
- Did you ever ask Tom to stop doing that?
- Tom'dan bunu yapmayı bırakmasını istedin mi hiç?
- Talking of Shakespeare, have you ever read his work?
- Shakespeare'den bahsetmişken, sen hiç onun eserini okudun mu?
- Do you ever think about Tom?
- Hiç Tom'u düşünüyor musun?
- Have you ever been to Kyoto?
- Hiç Kyoto'da bulundun mu?
- I don't think you've ever met Tom.
- Tom'la tanıştığını hiç sanmıyorum.
- Did Tom ever ask Mary to do that?
- Tom hiç Mary'nin onu yapmasını istedi mi?
- Do you ever get scared?
- Hiç korkar mısın?
- I'm as fit as I've ever been.
- Hiç olmadığım kadar formdayım.
- Why doesn't Tom ever hug Mary?
- Tom neden Mary'ye hiç sarılmıyor?
- Have you ever fainted?
- Hiç bayıldın mı?
- Have you ever sworn at a policeman?
- Hiç bir polis memuruna küfür ettin mi?
- Have you ever seen them dance?
- Hiç onların dans ettiğini gördün mü?
- Have you ever thought about moving to Boston?
- Boston'a taşınmayı hiç düşündünüz mü?
- Have you ever scared a dog away?
- Hiç bir köpeği korkutup kaçırdınız mı?
- Have you ever changed your password?
- Hiç şifrenizi değiştirdiniz mi?
- Have you ever seen a puppet show?
- Hiç kukla gösterisi izlediniz mi?
- Have you ever wanted to live on an island?
- Hiç bir adada yaşamak istedin mi?
- Have you ever been to Canada?
- Hiç Kanada'da bulundun mu?
- Have you ever read the New Testament?
- Hiç İncil'i okudun mu?
- Have you ever heard someone speaking in Esperanto?
- Hiç Esperanto dilinde konuşan birini duydunuz mu?
- Have you ever picked your nose in the presence of the teacher?
- Hiç öğretmenin yanında burnunuzu karıştırdınız mı?
- Have you ever thrown stones at crows?
- Kargalara hiç taş attın mı?
- Don't you ever get tired of listening to Tom?
- Tom'u dinlemekten hiç bıkmıyor musun?
- Have you ever gone out with Tom?
- Hiç Tom'la çıktın mı?
- Have you ever grilled fish?
- Hiç balık ızgara yaptınız mı?
- Have you ever sold a car?
- Hiç bir araba sattın mı?
- Do you guys ever fight?
- Hiç kavga ediyor musunuz?
- Does Tom ever tell you how to do your job?
- Tom sana hiç işini nasıl yapacağını söylüyor mu?
- Have you ever been to Chuck's Diner for brunch?
- Geç kahvaltı için hiç Chuck's Diner'a gittin mi?
- Have you ever brushed your hair?
- Hiç saçınızı fırçaladınız mı?
- Don't you ever call Tom?
- Tom'u hiç aramaz mısın?
- Have you ever ridden a horse?
- Hiç ata bindin mi?
- Hasn't anybody ever told you that before?
- Daha önce biri onu sana hiç söylemedi mi.
- Have you ever brought your dog to this beach?
- Hiç köpeğinizi bu sahile getirdiniz mi?
- Have you ever reviewed your lessons in a park?
- Hiç bir parkta derslerinizi gözden geçirdiniz mi?
- Have you ever gotten food poisoning?
- Hiç gıda zehirlenmesi geçirdin mi?
- Have you ever changed your clothes?
- Elbiseni hiç değiştirdin mi?
- Did you ever call her?
- Hiç onu çağırdın mı?
- Have you ever received treatment for chlamydia?
- Hiç klamidya tedavisi gördünüz mü?
- Does your mother ever complain about washing dishes?
- Annen hiç bulaşık yıkamaktan şikayet eder mi?
- I don't think I'll ever meet him.
- Onunla tanışacağımı hiç sanmıyorum.
- Was there ever a choice?
- Hiç seçenek oldu mu?
- Tom hasn't ever lied to me, as far as I know.
- Bildiğim kadarıyla Tom bana hiç yalan söylemedi.
- Have you ever seen Tom's mother?
- Tom'un annesini hiç gördün mü?
- Does Tom ever call Mary?
- Tom hiç Mary'i aradı mı?
- Have I ever told you how beautiful you are?
- Sana hiç ne kadar güzel olduğunu söyledim mi?
- Have you ever checked your mailbox?
- Posta kutunuzu hiç kontrol ettiniz mi?
- Have you ever eaten in a restaurant alone?
- Hiç tek başına bir restoranda yemek yedin mi?
- Have you ever been in Istanbul?
- Hiç İstanbul'a gittin mi?
- Do you ever come to Boston on business?
- Boston'a hiç iş için gelir misin?
- Has Tom ever kissed you?
- Tom hiç seni öptü mü?
- Have you ever loved someone who never loved you back?
- Seni hiç sevmeyen birini hiç sevdin mi?
- Have you ever done any volunteer work?
- Hiç gönüllü iş yaptın mı?
- Have you ever considered doing that?
- Onu yapmayı hiç düşündün mü?
- Did you ever talk to Tom about this?
- Bu konuda Tom'la hiç konuştun mu?
- Have you ever run a marathon?
- Hiç maraton koştun mu?
- Tom and Mary hardly ever speak to each other.
- Tom ve Mary neredeyse birbirleriyle hiç konuşmaz.
- Have you ever been to England?
- Hiç İngiltere'ye gittin mi?
- America is more divided than ever.
- Amerika hiç olmadığı kadar bölünmüş halde.
- Do people ever accuse you of being obsessive?
- İnsanlar sizi hiç saplantılı olmakla suçluyor mu?
- Has Tom ever studied French?
- Tom hiç Fransızca eğitimi aldı mı?
- Have you ever tried scuba diving?
- Tüplü dalışı hiç denedin mi?
- Have you ever travelled alone?
- Hiç yalnız seyahat ettin mi?
- Have you ever read Gulliver's Travels?
- Güliver'in seyahatlerini hiç okudunuz mu?
- Did Tom ever ask about me?
- Tom beni hiç sordu mu?
- Don't you think you'll ever move back to Boston?
- Boston'a geri dönmeyi hiç düşünmüyor musun?
- Have you ever cheated on an exam?
- Bir sınavda hiç kopya çektin mi?
- Have you ever made a speech in French before?
- Daha önce hiç Fransızca bir konuşma yaptın mı?
- By the way, have you ever been to Hokkaido?
- Bu arada hiç Hokkaido'ya gittin mi?
- Have you ever seen a lion?
- Hiç bir aslan gördün mü?
- Do people ever accuse you of being rude?
- İnsanlar seni hiç kaba olmakla suçlar mı?
- Did Tom ever tell you what he wanted you to do?
- Tom ne yapmanı istediğini sana hiç söyledi mi?
- Have you ever kissed another guy?
- Hiç başka bir erkeği öptün mü?
- Have you ever read a book written about Japan?
- Hiç Japonya hakkında yazılmış bir kitap okudun mu?
- Do you think Tom is ever going to get married?
- Sence Tom hiç evlenecek mi?
- Would you ever eat a cockroach?
- Hiç hamam böceği yer miydiniz?
- Have you ever made a speech in French?
- Hiç Fransızca konuşma yaptın mı?
- Have you ever studied archeology?
- Hiç arkeoloji okudun mu?
- Has Tom ever gone out with Mary?
- Tom hiç Mary ile çıktı mı?
- I don't think Tom ever did that.
- Tom'un bunu yaptığını hiç sanmıyorum.
- Have you ever eaten horse meat?
- Hiç at eti yedin mi?
- Have you ever read a book written about Japan?
- Hiç Japonya hakkında yazılmış bir kitap okudunuz mu?
- Have you ever opened this door?
- Bu kapıyı hiç açtınız mı?
- Have you ever sworn in the presence of the teacher?
- Hiç öğretmenin huzurunda yemin ettin mi?
- Have you ever broken your glasses?
- Hiç gözlüğünüzü kırdınız mı?
- I haven't actually ever done that.
- Aslında bunu hiç yapmadım.
- Have you ever written a letter to Mary?
- Mary'ye hiç mektup yazdın mı?
- Tom isn't very likely to ever win.
- Tom büyük ihtimalle hiç kazanmayacak.
- Have any of your friends ever been arrested?
- Hiç arkadaşlarınızdan biri tutuklandı mı?
- Have you ever smoked?
- Hiç sigara içtin mi?
- Do you think Tom will ever get a driver's license?
- Sence Tom hiç ehliyet alacak mı?
- Have you ever taken singing lessons?
- Hiç şarkı söyleme dersleri aldın mı?
- Have you ever spoken to him?
- Onunla hiç konuştun mu?
- Have you ever seen the International Space Station?
- Hiç Uluslararası Uzay İstasyonu'nu gördün mü?
- Have you ever spoken to them?
- Onlarla hiç konuştun mu?
- Do you ever do your homework?
- Hiç ev ödevinizi yaptınız mı?
- Has Tom ever asked you to lie for him?
- Tom hiç onun için yalan söylemeni istedi mi?
- Have you ever been in a play?
- Hiç bir oyunda bulundun mu?
- Have you ever driven a van?
- Hiç minibüs kullandınız mı?
- Have you ever heard them talk?
- Hiç konuştuklarını duydun mu?
- Have you ever been to Australia?
- Hiç Avustralya'ya gittin mi?
- Have you ever heard Tom's music?
- Tom'un müziğini hiç dinledin mi?
- Have you ever kissed a woman?
- Hiç bir kadını öptün mü?
- Have you ever had a pet?
- Hiç evcil hayvanın oldu mu?
- Did Tom ever ask about Mary?
- Tom hiç Mary'yi sordu mu?
- Did Tom ever mention a nurse named Mary Jackson?
- Tom hiç Mary Jackson adında bir hemşireden bahsetti mi?
- Have you ever been in Tehran?
- Hiç Tahran'da bulundun mu?
- Have you ever spoken to her?
- Hiç onunla konuştun mu?
- Have you ever eaten sea urchin?
- Sen hiç Denizkestanesi yedin mi?
- Have you ever lived in Boston?
- Hiç Boston'da yaşadın mı?
- Have you ever broken your glasses?
- Hiç gözlüğünü kırdın mı?
- Have you ever tried using it?
- Hiç onu kullanmayı denedin mi?
- Have you ever thought about what you want to do with your life?
- Hayatında ne yapmak istediğini hiç düşündün mü?
- Have you ever heard Tom and Mary sing together?
- Hiç Tom ve Mary'nin birlikte şarkı söylediğini duydunuz mu?
- Have you ever really been in love?
- Gerçekten hiç aşık oldun mu?
- Have you ever worn long underwear?
- Sen hiç uzun iç çamaşırı giydin mi?
- Have you ever asked Tom why he likes doing that?
- Onu yapmaktan neden hoşlandığını hiç Tom'a sordun mu?
- Have you ever heard her sing on stage?
- Hiç onun sahnede şarkı söylediğini duydun mu?
- Has Tom ever been a problem?
- Tom'un hiç sorunu oldu mu?
- Have you ever baked a pizza?
- Hiç pizza yaptın mı?
- By the way, have you ever been to Europe?
- Bu arada sen hiç Avrupa'ya gittin mi?
- Don't you ever shut up?
- Hiç susmaz mısın?
- Have you ever made your wife and children happy?
- Sen hiç karını ve çocuklarını mutlu ettin mi?
- Have you ever forgotten your phone number?
- Hiç telefon numaranızı unuttunuz mu?
- Have you ever seen us dance?
- Hiç dans ettiğimizi gördün mü?
- Have you ever heard Tom speak French?
- Tom'u hiç Fransızca konuşurken duydunuz mu?
- Have you ever been diagnosed with a seizure disorder?
- Hiç sara tanısı almış mıydınız?
- Have you ever locked the door of your room at night?
- Sen hiç gece odanın kapısını kilitledin mi?
- Tom isn't likely to ever make that mistake again.
- Tom muhtemelen o hatayı tekrar hiç yapmayacak.
- Have you ever thought of becoming a writer?
- Hiç yazar olmayı düşündün mü?
- Have you ever had a dream about me?
- Sen hiç benimle ilgili bir rüya gördün mü?
- Have you ever seen a monkey?
- Hiç bir maymun gördün mü?
- Have you ever dedicated a song to the orphans?
- Hiç yetimlere bir şarkı ithaf ettiniz mi?
- Don't ever underestimate them.
- Onları hiç küçümseme.
- Have you ever kissed any of them?
- Hiç onlardan birini öptün mü?
- Have you ever heard of a man named Tom Jackson?
- Tom Jackson adında birini hiç duydun mu?
- Have you ever spent time in Boston?
- Boston'da hiç vakit geçirdin mi?
- Has anybody ever said you wear too much makeup?
- Çok fazla makyaj yaptığınızı söyleyen oldu mu hiç?
- Have you ever flown in a blimp?
- Hiç zeplinle uçtun mu?
- Have you ever thought about studying French?
- Hiç Fransızca çalışmayı düşündün mü?
- Have you ever caught a fish?
- Hiç balık yakaladın mı?
- Have you ever scared a dog away?
- Hiç bir köpeği korkutup kaçırdın mı?
- I don't think Tom has ever had a girlfriend.
- Tom'un hiç kız arkadaşı olduğunu sanmıyorum.
- Does Tom ever tell you that he loves you?
- Tom sana seni sevdiğini hiç söylüyor mu?
- Have you ever played chess with Tom?
- Tom'la hiç satranç oynadın mı?
- Tom says he doesn't think he could ever do that.
- Tom bunu yapabileceğini hiç sanmadığını söylüyor.
- Are we ever going to see it?
- Biz hiç görecek miyiz?
- Have you ever had a heart attack?
- Hiç kalp krizi geçirdin mi?
- Have you ever tried eating with chopsticks?
- Hiç yemek çubuklarıyla yemeyi denedin mi?
- Have you ever seen Tom when he's angry?
- Hiç Tom'u kızgınken gördün mü?
- Have you ever got angry with Marika?
- Hiç Marika'ya kızdınız mı?
- I can't see myself ever getting married.
- Kendimi evlenmiş olarak hiç hayal edemiyorum.
- Would you ever want to live here?
- Hiç burada yaşamak ister misin?
- Have you ever been to America?
- Hiç Amerika'ya gittin mi?
- Have you ever tried skating on the river?
- Hiç nehirde kaymayı denediniz mi?
- Have you ever seen a panda?
- Hiç panda gördün mü?
- Am I ever going to see Tom again?
- Tom'u hiç tekrar görecek miyim?
- Have you ever lived abroad?
- Sen hiç yurt dışında yaşadın mı?
- Have you ever seen a ghost?
- Sen hiç hayalet gördün mü?
- Tom hasn't ever been to Boston.
- Tom Boston'a hiç gitmedi.
- Aren't you ever going to talk to Tom?
- Sen hiç Tom'la konuşmayacak mısın?
- Will Tom ever forgive me?
- Tom beni hiç affedecek mi?
- Have you ever seen a red river?
- Hiç kızıl bir nehir gördün mü?
- Don't you ever feel like you don't know what you're doing?
- Hiç ne yaptığını bilmiyormuş gibi hissetmiyor musun?
- Have you guys ever met?
- Siz hiç tanıştınız mı?
- Have you ever been to the Korean Peninsula?
- Hiç Kore Yarımadası'na gittiniz mi?
- Have you ever cut a tree with an ax?
- Hiç baltayla ağaç kestin mi?
- I don't think we're ever going to find out who did that.
- Bunu kimin yaptığını bulabileceğimizi hiç sanmıyorum.
- Have you ever missed your parents?
- Hiç aileni özledin mi?
- Have I ever deceived you?
- Seni hiç kandırdım mı?
- Did Tom ever tell you what he wanted for Christmas?
- Tom size Noel için ne istediğini hiç söyledi mi?
- Mary hardly ever kisses her husband anymore.
- Mary artık neredeyse kocasını hiç öpmüyor.
- Why don't you ever ask simple questions?
- Neden hiç basit sorular sormuyorsun?
- Have you ever eaten alone in a restaurant?
- Sen hiç bir restoranda tek başına yemek yedin mi?
- Tom said he didn't remember his parents ever spanking him.
- Tom, ailesinin kendisine hiç şaplak attığını hatırlamadığını söyledi.
- Have you ever seen a film this good?
- Hiç bu kadar iyi bir film gördün mü?
- Have you ever trained at night?
- Hiç gece antrenman yaptın mı?
- I don't think I've ever seen you so happy.
- Seni hiç bu kadar mutlu gördüğümü sanmıyorum.
- Did you ever go skating with Tom?
- Tom'la hiç paten kaymaya gittin mi?
- Has your cat ever scratched anyone?
- Kediniz hiç birini tırmaladı mı?
- Have you ever spoken to an English speaking audience?
- Hiç İngilizce konuşan bir dinleyiciyle konuştun mu?
- Have you ever been on TV?
- Hiç televizyona çıktın mı?
- Have you ever thought about writing a book?
- Hiç kitap yazmayı düşündün mü?
- Have you ever cheated on a test?
- Hiç sınavda kopya çektin mi?
- Have you ever gone to Paris?
- Hiç Paris'e gittin mi?
- Have you ever taken a vacation?
- Sen hiç tatile çıktın mı?
- Have you ever heard such a story?
- Hiç böyle bir hikaye duydun mu?
- Tom said he didn't think Mary had ever been to Boston.
- Tom, Mary'nin Boston'a hiç gittiğini sanmadığını söyledi.
- Have you ever tried it?
- Bunu hiç denediniz mi?
- Tom is busier than he's ever been.
- Tom hiç olmadığı kadar meşgul.
- I don't see that ever changing.
- Bunun değişeceğini hiç sanmıyorum.
- Does Tom ever call Mary?
- Tom hiç Mary'yi arıyor mu?
- Have you ever visited Kyoto?
- Kyoto'yu hiç ziyaret ettiniz mi?
- Have you ever met Taninna at the bookstore?
- Hiç kitapçıda Taninna ile tanıştınız mı?
- Have you ever done anything illegal?
- Hiç yasa dışı bir şey yaptınız mı?
- Did Tom ever threaten you?
- Tom hiç seni tehdit etti mi?
- Have you ever seen them dance?
- Onları hiç dans ederken gördünüz mü?
- Have you ever argued with your manager?
- Hiç yöneticinle tartıştın mı?
- Have you ever been in Okinawa?
- Hiç Okinawa'ya gittin mi?
- Have you ever laughed at the teacher?
- Hiç öğretmene güldün mü?
- Have you ever been fired from a job?
- Hiç bir işten kovuldun mu?
- Have you ever been to a foreign country?
- Hiç yabancı bir ülkeye gittin mi?
- Tom didn't think the pain would ever stop.
- Tom acının hiç dinmeyeceğini düşünüyordu.
- Did Tom ever tell you any of this?
- Tom sana bunlardan hiç bahsetti mi?
- Have you ever thought about donating your organs after you die?
- Öldükten sonra organlarınızı bağışlamayı hiç düşündünüz mü?
- Have you ever scolded your daughter?
- Hiç kızını azarladın mı?
- Did you ever work with Tom?
- Tom ile hiç çalıştın mı?
- Have you ever eaten at the restaurant where Tom works.
- Tom'un çalıştığı restoranda hiç yemek yediniz mi?
- Have you ever read the Constitution of Japan?
- Japonya anayasasını hiç okudun mu?
- Doesn't Tom ever do that?
- Tom bunu hiç yapmıyor mu?
- Have you ever played with Tom's dog?
- Sen hiç Tom'un köpeğiyle oynadın mı?
- I can't see myself ever getting married.
- Kendimi hiç evlenirken göremiyorum.
- Have you ever prayed in a mosque?
- Camide namaz kıldın mı hiç?
- Have you ever wondered what it's like to be a butterfly?
- Kelebek olmanın nasıl bir şey olduğunu hiç merak ettin mi?
- Have you ever done this before?
- Bunu daha önce hiç yaptın mı?
- Have you ever tried Turkish food?
- Hiç Türk yemeği denedin mi?
- Don't you ever get tired of dancing?
- Dans etmekten hiç yorulmaz mısın?
- Have you ever kissed a girl?
- Hiç bir kızı öptün mü?
- I don't think Tom will ever come back to Boston.
- Tom'un hiç Boston'a dönmeyeceğini sanmıyorum.
- Have you ever been diagnosed with thyroid issues?
- Hiç tiroidlerinizle ilgili bir tanı aldınız mı?
- Have you ever climbed Mount Everest?
- Hiç Everest Dağı'na tırmandınız mı?
- I don't ever hug Tom anymore.
- Artık Tom'a hiç sarılmıyorum.
- Have you ever found yourself without a job?
- Kendinizi hiç işsiz buldunuz mu?
- Tom wasn't ever in Boston.
- Tom Boston'da hiç bulunmadı.
- Have you ever had a problem similar to this?
- Sen hiç buna benzer bir sorun yaşadın mı?
- Have you ever heard of him?
- Onu hiç duydunuz mu?
- Did Tom ever do that with you?
- Tom bunu sana hiç yaptı mı?
- Do you and Tom ever discuss politics?
- Sen ve Tom hiç siyaset tartışır mısınız?
- Have you ever been diagnosed with a seizure disorder?
- Hiç epilepsi teşhisi aldınız mı?
- Have you ever had an operation?
- Hiç ameliyat oldu mu?
- Will he ever forgive me?
- O beni hiç affedecek mi?
- I hardly ever run into him.
- Neredeyse ona hiç rastlamam.
- Have you ever sold a car?
- Hiç araba sattınız mı?
- Have you ever thought about donating your organs after you die?
- Öldükten sonra hiç organlarınızı bağışlamayı düşündünüz mü?
- Do you ever get lonely?
- Hiç yalnız kaldığın oluyor mu?
- Have you ever tried to catch snowflakes on your tongue?
- Siz hiç dilinizle kar tanelerini yakalamaya çalıştınız mı?
- Has this tactic ever worked?
- Bu taktik hiç işe yaradı mı?
- Have you ever been happy?
- Hiç mutlu oldun mu?
- Have you ever been on a cruise ship?
- Hiç yolcu gemisinde bulundun mu?
- Have you ever smiled at Taninna?
- Hiç Taninna'ya gülümsediniz mi?
- Do you ever think about us?
- Sen hiç bizi düşünüyor musun?
- Have you ever eaten a custard pizza?
- Hiç kremalı pizza yedin mi?
- Have you ever seen a film this good?
- Hiç bu kadar iyi bir film izlemiş miydin?
- Have you ever returned home before seven?
- Yediden önce hiç eve dönmüş müydün?
- Have you ever painted this house?
- Bu evi hiç boyadın mı?
- Aren't you ever going to get up?
- Sen hiç kalkmayacak mısın?
- Would you ever consider dating someone like me?
- Hiç benim gibi biriyle flört etmeyi düşünür müsün?
- Don't you ever get tired?
- Hiç yorulmaz mısın?
- Have you ever been in jail?
- Hiç hapse girdin mi?
- Have you ever planted a tree?
- Hiç bir ağaç diktin mi?
- Have you ever gone spear fishing?
- Hiç zıpkınla balık tuttun mu?
- Have you ever slaughtered a sheep?
- Hiç bir koyun kestin mi?
- Has anyone ever told you they loved you?
- Onların seni sevdiklerini söyleyen oldu mu sana hiç?
- Why don't you ever help?
- Neden hiç yardım etmiyorsun?
- Does Tom ever write letters in French?
- Tom hiç Fransızca mektup yazdı mı?
- Have you ever been to Mexico?
- Hiç Meksika'ya gittin mi?
- Has she ever been to outer space?
- O hiç uzaya gitti mi?
- Have you ever gotten a letter from Tom?
- Hiç Tom'dan bir mektup aldınız mı?
- Did you ever see Tom talk to any of those women?
- Hiç Tom'un o kadınlardan biriyle konuştuğunu gördün mü?
- Have you ever wrung sweat out of your clothes?
- Sen hiç giysilerinin terini sıktın mı?
- Have you ever known them to come on time?
- Sen hiç onların zamanında geldiğini fark ettin mi?
- Has it ever happened before?
- Daha önce hiç oldu mu?
- Do you ever wear a tie?
- Hiç kravat takar mısın?
- Have you ever been to Japan?
- Hiç Japonya'da bulundunuz mu?
- Has your father ever been to Boston?
- Baban hiç Boston'a gitti mi?
- Have you ever imagined that you could fly?
- Hiç uçabildiğinizi hayal ettiniz mi?
- Have you ever been treated for drug or alcohol abuse?
- Hiç uyuşturucu veya alkol bağımlılığı tedavisi gördünüz mü?
- Do you ever go bowling on Mondays?
- Hiç pazartesi günleri bowlinge gidiyor musun?
- Have you ever been intubated because of an asthma attack?
- Hiç astım krizi nedeniyle entübe edildiniz mi?
- Did I ever tell you about him?
- Sana ondan hiç bahsettim mi?
- Did you ever have that problem?
- Hiç böyle bir sorun yaşadınız mı?
- Haven't you ever heard of Rio de Janeiro?
- Rio de Janeiro'yu hiç duymadın mı?
- Has Tom ever eaten at your house?
- Tom hiç senin evinde yemek yedi mi?
- Have you ever come to our meetings?
- Hiç toplantılarımıza geldin mi?
- Do you think Tom and Mary are ever going to get married?
- Sence Tom ve Mary hiç evlenecekler mi?
- Have you ever gone out with Tom?
- Tom'la hiç çıktınız mı?
- Have you ever seen a cat who can play Mozart?
- Hiç Mozart çalabilen bir kedi gördün mü?
- Do you ever think about death?
- Hiç ölümü düşündün mü?
- Have you ever seen a bear in the mountain?
- Sen hiç dağda bir ayı gördün mü?
- Have you ever put your baby into bed?
- Hiç bebeğinizi yatağa yatırdınız mı?
- Have you ever been drunk?
- Sen hiç sarhoş oldun mu?
- Have you ever killed anybody?
- Birini öldürdün mü hiç?
- Have you ever seen Tom naked?
- Tom'u hiç çıplak gördün mü?
- Have you ever cleaned your kitchen?
- Hiç mutfağınızı temizlediniz mi?
- Have you ever been to Guam?
- Hiç Guam'da bulundun mu?
- Have you ever been to Hawaii, Takuya?
- Hiç Hawaii'ye gittin mi, Takuya?
- Did you ever see Tom talk to any of those women?
- Tom'u hiç o kadınlardan biriyle konuşurken gördün mü?
- Have you ever cut a tree with an ax?
- Sen hiç balta ile ağaç kestin mi?
- I don't think I'm ever going to be able to do that.
- Bunu yapabileceğimi hiç sanmıyorum.
- Did Tom ever have any dealings with Mary?
- Tom'un Mary ile hiç ilişkisi oldu mu?
- Doesn't Tom ever do that?
- Tom hiç bunu yapmaz mı?
- Has Tom ever worked for you?
- Tom hiç senin için çalıştı mı?
- Have you ever fried mushrooms?
- Hiç mantar kızarttın mı?
- Have you ever bought a rifle?
- Hiç tüfek aldın mı?
- Don't you ever call him?
- Onu hiç aramıyor musun?
- Have you ever tried not being rude to people?
- İnsanlara kaba davranmamayı hiç denediniz mi?
- I haven't ever won a race.
- Ben hiç yarış kazanmadım.
- I wonder whether or not Tom ever gives Mary flowers.
- Tom'un Mary'ye hiç çiçek verip vermediğini merak ediyorum.
- Have you ever thought about modeling?
- Hiç modellik yapmayı düşündünüz mü?
- Tom said he didn't ever win when he played badminton.
- Tom badminton oynadığında hiç kazanamadığını söyledi.
- Have you ever thought of becoming a nurse?
- Hiç hemşire olmayı düşündünüz mü?
- Have you ever dried your hair with a hairdrier?
- Hiç saçınızı saç kurutma makinesi ile kuruttunuz mu?
- Do you ever eat rice with a spoon?
- Pilavı hiç kaşıkla yer misin?
- Has anybody ever said you wear too much makeup?
- Sana hiç çok makyaj yaptığını söyleyen oldu mu?
- Have you ever been to outer space?
- Hiç uzaya gittin mi?
- Have you ever tried body painting?
- Hiç vücut boyama yapmayı denedin mi?
- Have you ever been up in a plane?
- Hiç uçağa bindin mi?
- Have you ever been hospitalized in a psychiatric hospital?
- Hiç bir psikiyatri hastanesine yatırıldınız mı?
- Do people ever accuse you of being obstinate?
- İnsanlar sizi hiç inatçı olmakla suçluyor mu?
- Don't ever doubt it.
- Ondan hiç şüphe etme.
- Why don't you ever want to talk about the past?
- Neden hiç geçmiş hakkında konuşmak istemiyorsun?
- Does Tom ever get tired?
- Tom hiç yorulur mu?
- Have you ever loved me?
- Beni hiç sevdin mi?
- Have you ever heard such beautiful music before?
- Daha önce hiç böyle güzel bir müzik duymuş muydun?
- Have you ever heard her talk?
- Hiç onun konuşmasını duydun mu?
- Have you ever heard of Lucia Popp, who was a Slovakian opera singer?
- Slovakyalı bir opera sanatçısı olan Lucia Popp'u hiç duydunuz mu?
- Have you ever seen a car accident?
- Hiç araba kazası gördün mü?
- Have you ever got angry with Marika?
- Hiç Marika'ya kızdın mı?
- Tom doesn't ever do that anymore.
- Tom artık bunu hiç yapmıyor.
- Tom doesn't think he'll ever do that.
- Tom bunu yapabileceğini hiç sanmıyor.
- Have you ever had a problem similar to this?
- Hiç buna benzer bir sorun yaşadınız mı?
- Have you ever heard Tom speaking French?
- Tom'u hiç Fransızca konuşurken duydunuz mu?
- Have you ever eaten teppanyaki?
- Hiç teppanyaki yedin mi?
- Mary doesn't ever kiss her husband anymore.
- Mary artık kocasını hiç öpmüyor.
- Tom promised Mary he wouldn't ever leave her.
- Tom, Mary'ye onu hiç terketmeyeceği konusunda söz verdi.
- Have you ever been in a car accident?
- Hiç araba kazası geçirdiniz mi?
- I don't think I've ever hugged Tom.
- Tom'a sarıldığımı hiç sanmıyorum.
- Have you ever memorized the national anthem?
- Hiç ulusal marşı ezberledin mi?
- Have you ever drank alcohol before?
- Daha önce hiç içki içtin mi?
- Have you ever ridden in a hot air balloon?
- Hiç sıcak hava balonuna bindiniz mi?
- Have you ever brushed your hair?
- Hiç saçını fırçaladın mı?
- I don't think I could ever get used to this smell.
- Bu kokuya alışabileceğimi hiç sanmıyorum.
- Haven't you and Tom ever danced together?
- Sen ve Tom hiç birlikte dans etmediniz mi?
- Have you ever heard him talk?
- Hiç onun konuşmasını duydun mu?
- Did I ever tell you about them?
- Sana hiç onlardan bahsettim mi?
- Don't you ever listen?
- Sen hiç dinlemez misin?
- Tom says he doesn't ever win.
- Tom hiç kazanamadığını söylüyor.
- Was Tom ever violent?
- Tom hiç saldırgan oldu mu?
- Have you ever tried it?
- Hiç denedin mi?
- Have you ever talked to anyone about these matters?
- Hiç bu konularda kimseyle konuştunuz mu?
- Did you ever go to Hokkaido?
- Hiç Hokkaido'ya gittin mi?
- Aren't you ever going to get up?
- Hiç kalkmayacak mısın?
- Tom hasn't ever lied to me, as far as I know.
- Tom bildiğim kadarıyla bana hiç yalan söylemedi.
- Do you think Tom will ever get married?
- Sence Tom hiç evlenir mi?
- Haven't you ever eaten Chinese food?
- Hiç Çin yemeği yemedin mi?
- Have you ever tried virtual reality?
- Hiç sanal gerçekliği denediniz mi?
- Have you ever been diagnosed with a heart condition?
- Size hiç kalp rahatsızlığı teşhisi konuldu mu?
- Tom doesn't ever come here by himself.
- Tom buraya hiç tek başına gelmiyor.
- Have you ever changed a diaper before?
- Daha önce hiç bebek bezi değiştirdiniz mi?
- Have you ever greeted the small peach tree in German?
- Küçük şeftali ağacını hiç Almanca selamladınız mı?
- Have you ever counted the stars?
- Sen hiç yıldızları saydın mı?
- Have you ever gotten a letter from Tom?
- Tom'dan hiç mektup aldınız mı?
- Do you two ever play tennis together?
- Siz ikiniz hiç birlikte tenis oynadınız mı?
- Has Tom ever asked you to help him?
- Tom senden hiç yardım istedi mi?
- Does Tom ever get tired?
- Tom hiç yoruluyor mu?
- Did Tom ever ask Mary to stop doing that?
- Tom hiç Mary'den bunu yapmamasını istedi mi?
- Has anyone close to you ever committed suicide?
- Yakınlarınızdan hiç intihar eden oldu mu?
- Have you ever wanted to have a fancy car?
- Hiç lüks bir arabanız olsun istediniz mi?
- Has Tom ever eaten at this restaurant?
- Tom hiç bu restoranda yemek yedi mi?
- Have you ever tried to quit smoking?
- Hiç sigarayı bırakmayı denediniz mi?
- Have you ever met Taninna at the bookstore?
- Taninna ile hiç kitapçıda karşılaştın mı?
- Have you ever hired a maid?
- Hiç hizmetçi tuttunuz mu?
- Are we ever going to see it?
- Hiç onu görecek miyiz?
- Have you ever had any serious illness?
- Hiç ciddi bir hastalık geçirdiniz mi?
- Does Tom ever wear short pants?
- Tom hiç kısa pantolon giyer mi?
- Have you ever seen Tom doing that?
- Tom'u hiç bunu yaparken gördün mü?
- Have you ever ridden in a sports car?
- Hiç spor bir arabaya bindin mi?
- Tom doesn't ever listen to me.
- Tom beni hiç dinlemez.
- Did you ever have the symptoms which have just been described?
- Az önce tarif edilen semptomları hiç yaşadınız mı?
- Have you ever seen a tiger around here?
- Sen hiç buralarda bir kaplan gördün mü?
- Have you ever played hooky?
- Hiç okulu astın mı?
- Has Tom ever lived in Boston?
- Tom hiç Boston'da yaşadı mı?
- I don't remember ever wanting to become a fireman or a baseball player when I was young.
- Gençken itfaiyeci ya da beyzbol oyuncusu olmak istediğimi hiç hatırlamıyorum.
- Have you ever been to the Korean Peninsula?
- Kore yarım adasına hiç gittin mi?
- Have you ever seen something this funny before?
- Daha önce hiç bu kadar komik bir şey gördün mü?
- Have you ever been in a traffic accident?
- Hiç trafik kazası geçirdiniz mi?
- Have you ever seen one of these?
- Onlardan birini hiç gördün mü?
- Have you ever owned a car?
- Hiç bir arabaya sahip oldunuz mu?
- I wonder if Tom has ever slept on a park bench.
- Acaba Tom hiç parktaki bir bankta uyudu mu?
- Have you ever seen something this funny before?
- Daha önce hiç bu kadar komik bir şey görmüş müydün?
- Have you ever been to London?
- Hiç Londra'da bulundunuz mu?
- Have you ever heard someone speaking French?
- Hiç Fransızca konuşan birini duydun mu?
- Would Tom ever do that?
- Tom bunu yapar mı hiç?
- Have you ever attended one of Tom's conferences?
- Hiç Tom'un konferanslarından birine katıldınız mı?
- Does Tom ever get mad at you?
- Tom sana hiç kızdı mı?
- Have you ever jumped from a bridge into the sea?
- Sen hiç bir köprüden denize atladın mı?
- Don't ever forget this rule.
- Bu kuralı hiç unutma.
- Have you ever had cheese with apple pie?
- Hiç elmalı turta ile peynir yediniz mi?
- Have you ever lost your wallet?
- Hiç cüzdanını kaybettin mi?
- Did you ever sell your house in Boston?
- Hiç Boston'daki evini sattın mı?
- Don't you ever give up?
- Hiç vazgeçmeyecek misin?
- Have you ever tried this dessert?
- Bu tatlıyı hiç denedin mi?
- Have you ever played tennis with Tom?
- Hiç Tom ile tenis oynadın mı?
- Have you ever made noise in the classroom?
- Hiç sınıfta gürültü yaptın mı?
- Don't you ever make me cry again like that!
- Beni bir daha böyle ağlatma hiç!
- Did you ever think this would happen?
- Bunun olacağını hiç düşündün mü?
- Did Tom ever do that?
- Tom bunu hiç yaptı mı?
- Tom hasn't actually ever been to Boston.
- Tom aslında hiç Boston'da bulunmadı.
- Does Tom ever tell you what to do?
- Tom sana hiç ne yapacağını söyledi mi?
- Have you ever cut your finger with a knife?
- Sen hiç bir bıçakla parmağını kestin mi?
- Have you ever considered it?
- Bunu hiç düşündün mü?
- Have you ever had a serious illness?
- Hiç ciddi bir hastalık geçirdiniz mi?
- Have you ever shot a rifle?
- Hiç tüfekle ateş ettin mi?
- Have you actually ever tried it?
- Gerçekten hiç denedin mi?
- Have you ever had a near death experience?
- Hiç ölüme yakın bir tecrübe yaşadınız mı?
- I don't think that I've ever been so happy.
- Hiç bu kadar mutlu olduğumu hatırlamıyorum.
- Have you ever seen a ghost?
- Hiç bir hayalet gördün mü?
- Have you ever sweated this much?
- Hiç bu kadar terlemiş miydin?
- Have you ever kissed Tom?
- Hiç Tom'u öptün mü?
- Did you ever have feelings for me?
- Hiç bana karşı bir şeyler hissettin mi?
- Have you ever heard such beautiful music before?
- Daha önce hiç bu kadar güzel bir müzik dinledin mi?
- Did you ever go to Hokkaido?
- Hiç Hokkaido'ya gittiniz mi?
- Do you ever think about that girl?
- Hiç o kızı düşündün mü?
- Have you ever gotten a letter from another country?
- Başka bir ülkeden hiç bir mektup aldın mı?
- Have you ever wanted to do that?
- Bunu hiç yapmak istedin mi?
- Are you ever happy?
- Sen hiç mutlu oldun mu?
- Have you ever visited a foreign country?
- Hiç yabancı bir ülkeyi ziyaret ettin mi?
- Haven't you ever wanted to do that?
- Hiç onu yapmak istemedin mi?
- Have you ever broken a leg?
- Hiç bacağını kırdın mı?
- Has Marika ever visited Japan?
- Marika Japonya'yı hiç ziyaret etti mi?
- Has Tom ever been in love?
- Tom hiç aşık oldu mu?
- Have you ever dealt with a problem like this?
- Sen hiç böyle bir sorunla uğraştın mı?
- Have you ever been kissed?
- Hiç öpüldün mü?
- Have you ever swallowed an apricot pit?
- Hiç kaysı çekirdeği yuttun mu?
- Does Tom ever call Mary?
- Tom hiç Mary'yi arar mı?
- Has Tom ever told you any ghost stories?
- Tom sana hiç hayalet hikayesi anlattı mı?
- Has something like this ever happened to you before?
- Daha önce hiç başına böyle bir şey geldi mi?
- Did you ever figure out what it was?
- Ne olduğunu hiç bulabildin mi?
- Have you ever been run over?
- Hiç ezildin mi?
- Have you ever been to Italy before?
- Daha önce hiç İtalya'da bulundun mu?
- Have you ever been to America?
- Amerika'da hiç bulundun mu?
- Have you ever been in prison?
- Hiç cezaevine düştünüz mü?
- Have you ever heard of it?
- Hiç bunu duydun mu?
- Does she ever talk about me?
- O benim hakkımda hiç konuşur mu?
- Do people ever accuse you of being conceited?
- İnsanlar seni hiç kibirli olmakla suçluyorlar mı?
- Did Tom ever tell you what he wanted for Christmas?
- Tom Noel için ne istediğini hiç sana söyledi mi?
- Have you ever been in a helicopter?
- Hiç helikoptere bindin mi?
- Have you ever seen Tom and Mary in the same room together?
- Tom ve Mary'yi hiç aynı odada gördün mü?
- Have you ever met a guy named Tom Jackson?
- Hiç Tom Jackson adında biriyle tanıştın mı?
- Did I ever tell you about Tom?
- Sana hiç Tom'dan bahsettim mi?
- Do you ever have a fever?
- Hiç ateşlenir misin?
- Have you ever eaten monkey brains?
- Hiç maymun beyni yedin mi?
- Have you ever gone to Paris?
- Hiç Paris'e gittiniz mi?
- Have you ever heard Tom speaking French?
- Hiç Tom'un Fransızca konuştuğunu duydun mu?
- I can't remember ever doing that.
- Bunu yaptığımı hiç hatırlamıyorum.
- Have you ever cleaned your kitchen?
- Hiç mutfağını temizledin mi?
- Has Tom actually ever used this?
- Tom bunu hiç kullandı mı?
- Don't you ever laugh?
- Hiç gülmez misin?
- Have you ever coated a wall with lime?
- Hiç bir duvarı kireçle kapladın mı?
- Have Tom and Mary ever gone hiking together?
- Tom ve Mary hiç birlikte yürüyüşe çıktı mı?
- Have you ever eaten insects?
- Hiç böcek yedin mi?
- Have you ever known Tom to lie?
- Tom'un hiç yalan söylediğini gördünüz mü?
- Has something like this ever happened to you before?
- Daha önce hiç böyle bir şey başına geldi mi?
- Have you ever tried telling a joke in French?
- Hiç Fransızca fıkra anlatmayı denedin mi?
- Do you ever think about that guy?
- O adamı hiç düşündün mü?
- Have you ever been to karaoke alone?
- Karaokeye hiç yalnız gittin mi?
- Have you ever eaten whale meat?
- Hiç balina eti yediniz mi?
- Have you ever considered volunteering?
- Hiç gönüllü olmayı düşündün mü?
- Have you ever massaged your legs with this ointment?
- Sen hiç bu merhemle bacaklarına masaj yaptın mı?
- Have you ever been to Hokkaido?
- Hiç Hokkaido'ya gittin mi?
- Have you ever invited Tom to your parties?
- Hiç Tom'u partilerine davet ettin mi?
- Have you ever seen the picture painted by Picasso?
- Picasso tarafından yapılan resmi hiç gördünüz mü?
- Have you ever played hooky?
- Hiç okuldan kaçtın mı?
- Has Tom ever hit you?
- Hiç Tom sana vurdu mu?
- Do you ever hear anything about Misako?
- Misako hakkında kulağına bir şey geliyor mu hiç?
- Have you ever been in a serious accident?
- Hiç ciddi bir kaza geçirdiniz mi?
- Have you ever been in Turkey?
- Sen hiç Türkiye'de bulundun mu?
- Have you ever been in Okinawa?
- Sen hiç Okinawa'ya gittin mi?
- Have you ever been to Britain?
- İngiltere'de hiç bulundun mu?
- Have you ever asked Tom why he likes doing that?
- Tom'a bunu yapmayı neden sevdiğini hiç sordun mu?
- Have you ever smelled this perfume?
- Hiç bu parfümü kokladınız mı?
- Have you ever been in a car accident?
- Hiç trafik kazası geçirdin mi?
- Has that ever happened before?
- O daha önce hiç oldu mu?
- Have you ever been to France?
- Hiç Fransa'ya gittiniz mi?
- Have you ever used one of these?
- Hiç bunlardan birini kullandın mı?
- Have you ever fished on this river?
- Bu nehirde hiç balık tuttunuz mu?
- Did you ever break a bone?
- Hiç bir yerini kırdın mı?
- Have you ever had a crush?
- Hiç aşık oldun mu?
- Did they ever find them?
- Onları hiç buldular mı?
- I don't think I'll ever retire.
- Emekli olacağımı hiç sanmıyorum.
- Have I ever told you that you're the sweetest thing in the world?
- Sana hiç dünyadaki en tatlı şey olduğunu söyledim mi?
- Have you ever visited Kyoto?
- Kyoto'yu hiç ziyaret ettin mi?
- Did Tom ever hurt you?
- Tom hiç canını yaktı mı?
- Don't you ever do anything wrong?
- Sen hiç yanlış bir şey yapmaz mısın?
- Have you ever wanted to be rich?
- Hiç zengin olmayı istediniz mi?
- Have you ever eaten a banana pie?
- Hiç muzlu pasta yedin mi?
- I wonder if Tom has ever considered buying a smaller car.
- Acaba Tom hiç daha küçük bir araba almayı düşündü mü?
- Have you ever listened to this song?
- Bu şarkıyı hiç dinlediniz mi?
- Have you ever bought cookies from a Girl Scout?
- Sen hiç bir kız izciden bisküviler aldın mı?
- Don't ever leave.
- Hiç terk etme.
- America is more divided than ever.
- Amerika hiç olmadığı kadar bölünmüş durumdadır.
- Have you ever thought about what you want to do with your life?
- Sen hiç hayatta ne yapmak istediğini düşündün mü?
- Have you ever fried mushrooms?
- Hiç mantar kızarttınız mı?
- Did you ever show Tom that letter?
- Tom'a o mektubu hiç gösterdin mi?
- Have you ever shown your scar to someone?
- Hiç birine yara izini gösterdin mi?
- Have you ever seen this before?
- Bunu daha önce hiç gördün mü?
- Have you ever been to Scandinavia?
- Hiç İskandinavya'da bulundun mu?
- Haven't you ever thought of doing that?
- Bunu yapmayı hiç düşünmediniz mi?
- Why don't you ever do what I ask you?
- Neden senden istediğimi hiç yapmıyorsun?
- Have you ever thought of doing that?
- Onu yapmayı hiç düşündün mü?
- Has Tom ever spoken to you?
- Tom hiç seninle konuştu mu?
- Have you ever snored?
- Hiç horladın mı?
- Have Tom and Mary ever gone ice skating together?
- Tom ve Mary hiç birlikte buz patenine gittiler mi?
- Do you ever wear earrings?
- Hiç küpe takar mısın?
- Has this ever happened before?
- Bu daha önce hiç oldu mu?
- Have you ever read this?
- Bunu hiç okudun mu?
- Have you ever thought about doing that?
- Hiç onu yapmayı düşündün mü?
- Have you ever taken a rest in your car?
- Sen hiç arabanda dinlendin mi?
- Have you ever heard her talk?
- Onun konuştuğunu hiç duydun mu?
- Don't you ever wear any color other than black?
- Hiç siyahtan başka bir renk giymez misin?
- Have you ever been hospitalized for bronchitis or pneumonia?
- Hiç bronşit veya zatürre nedeniyle hastaneye yatırıldınız mı?
- I don't think Mary would ever leave her husband.
- Mary'nin kocasını terk edeceğini hiç sanmıyorum.
- Do you ever think about Tom?
- Hiç Tom'u düşünüyor musunuz?
- I don't remember ever wanting to become a fireman or a baseball player when I was young.
- Ben gençken bir itfaiyeci ya da bir beyzbol oyuncusu olmak istediğimi hiç hatırlamıyorum.
- Have I ever lied to her?
- Ona hiç yalan söyledim mi?
- Did I ever tell you about how I met Tom?
- Tom'la nasıl tanıştığımı sana hiç anlattım mı?
- Have you ever heard Tom play the clarinet?
- Tom'un klarnet çaldığını hiç duydun mu?
- Have you ever been to a flea market?
- Hiç bit pazarına gittiniz mi?
- Have you ever had a rest at your office?
- Hiç ofisinizde dinlendiniz mi?
- Have you ever considered not doing that?
- Onu yapmamayı hiç düşündün mü?
- Have you ever got across a river by swimming?
- Sen hiç bir nehri yüzerek geçtin mi?
- Have you ever lied to your boyfriend?
- Erkek arkadaşına hiç yalan söyledin mi?
- Have you ever been to a costume party?
- Hiç kostüm partisine gittin mi?
- Do your parents ever interfere?
- Hiç anne ve baban müdahale ediyor mu?
- Do you guys ever fight?
- Siz hiç kavga eder misiniz beyler?
- Have you ever been betrayed by a good friend?
- Sen hiç iyi bir arkadaş tarafından ihanete uğradın mı?
- Don't you ever wonder why no one trusts you?
- Neden kimsenin sana güvenmediğini hiç merak etmiyor musun?
- Did Tom ever tell you where he was born?
- Tom sana hiç nerede doğduğunu söyledi mi?
- Have you ever been robbed?
- Sen hiç soyuldun mu?
- Have you ever been the victim of a violent crime?
- Hiç şiddet içeren bir suçun kurbanı oldunuz mu?
- Have you ever met Taninna at the library?
- Hiç kütüphanede Taninna ile tanıştın mı?
- Do you ever go surfing with Tom?
- Hiç Tom'la sörf yapıyor musun?
- Have you ever fixed your car by yourself?
- Hiç arabanızı kendi başınıza tamir ettiniz mi?
- I don't believe that will ever happen.
- Bunun olacağına hiç inanmıyorum.
- Have you ever been treated for a mental disorder?
- Hiç zihinsel bir bozukluk için tedavi gördün mü?
- Tom said he didn't think he'd ever be able to do that.
- Tom bunu yapabileceğini hiç sanmadığını söyledi.
- Have you ever helped your wife in cooking?
- Hiç eşinize yemek yaparken yardım ettiniz mi?
- Has Tom ever asked you to loan him money?
- Tom senden hiç borç para istedi mi?
- Have you ever seen Tokyo Tower?
- Hiç Tokyo Kulesini gördün mü?
- I don't ever say no.
- Hiç hayır demem.
- I don't think that Tom would ever leave Mary.
- Tom'un Mary'yi terk edeceğini hiç sanmıyorum.
- Don't you ever get tired of singing?
- Şarkı söylemekten hiç sıkılmıyor musun?
- Have I ever told you that I love you?
- Seni sevdiğimi hiç söyledim mi?
- I don't think Tom has ever been to Boston.
- Tom'un Boston'a gittiğini hiç sanmıyorum.
- Have you ever seen Tom doing that?
- Hiç Tom'u onu yaparken gördün mü?
- Will this nightmare ever end?
- Bu kabus hiç bitecek mi?
- Do you ever do that?
- Bunu hiç yapar mısın?
- Have you ever heard someone speaking in French?
- Hiç Fransızca konuşan birini duydun mu?
- Don't you ever sleep?
- Hiç uyumaz mısın?
- Did you ever think of that?
- Bunu hiç düşündün mü?
- Have you ever patted a tiger?
- Hiç bir kaplanı okşadın mı?
- Have you ever painted this house?
- Hiç bu evi boyadın mı?
- Have you ever been bitten by your dog?
- Hiç köpeğin tarafından ısırıldın mı?
- Have you ever been to Paris?
- Sen hiç Paris'e gittin mi?
- Have you ever visited the midwest?
- Hiç Orta Batı'yı ziyaret ettin mi?
- Have you ever walked like a duck?
- Hiç ördek gibi yürüdün mü?
- Have you ever slipped on a banana peel?
- Hiç muz kabuğuna bastın mı?
- Tom says he doesn't ever do that.
- Tom onu hiç yapmadığını söyledi.
- Have you ever seen a baby pigeon?
- Hiç yavru bir güvercin gördünüz mü?
- Have you ever imagined that you could fly?
- Uçabileceğini hiç hayal ettin mi?
- Don't you ever wear any color other than black?
- Hiç siyahtan başka renk giymez misin sen?
- Do you ever have involuntary urination?
- Hiç istemsiz idrar yaptın mı?
- Have you ever inflated a balloon as big as this one?
- Hiç bu kadar büyük bir balon şişirdiniz mi?
- Have you ever had a stillbirth?
- Hiç ölü doğum yaptınız mı?
- Have you ever gotten a speeding ticket?
- Hiç hız cezası aldınız mı?
- Have you ever sung before an audience?
- Hiç seyirci önünde şarkı söyledin mi?
- Have you ever been to London?
- Hiç Londra'ya gittin mi?
- Do people ever accuse you of being stubborn?
- İnsanlar seni hiç inatçı olmakla suçluyor mu?
- Have you ever tried to do that on your own?
- Bunu hiç kendi başına yapmayı denedin mi?
- Have you ever used Instagram?
- Hiç Instagram kullandın mı?
- Have you ever donated blood?
- Hiç kan bağışladınız mı?
- Do people ever accuse you of being stubborn?
- İnsanlar seni hiç inatçı olmakla suçlar mı?
- I don't think Tom will ever enjoy doing that.
- Tom'un bunu yapmaktan hoşlanacağını hiç sanmam.
- Have you ever been there?
- Hiç oraya gittin mi?
- Have you ever seen people actually go into that cave?
- Hiç insanların gerçekten o mağaraya girdiğini gördün mü?
- Speaking of Kyoto, have you ever visited the Kinkakuji Temple?
- Kyoto'dan bahsetmişken, sen hiç Kinkakuji tapınağını ziyaret ettin mi?
- Don't you ever call her?
- Onu hiç aramadın mı ki?
- I didn't think I was ever going to be this successful.
- Bu kadar başarılı olacağımı hiç düşünmemiştim.
- Have you ever met Tom Jackson?
- Tom Jackson'la hiç tanıştın mı?
- Have you ever been punched in the face?
- Hiç yüzüne yumruk yedin mi?
- We're closer than we've ever been.
- Hiç olmadığımız kadar yakınız.
- Have you ever been bitten by a dog?
- Sen hiç bir köpek tarafından ısırıldın mı?
- Have you ever read any Tennyson poems?
- Hiç Tennyson şiiri okudun mu?
- Have you ever crossed a river as big as this one?
- Sen hiç bunun kadar büyük bir nehir geçtin mi?
- I don't ever remember meeting Tom.
- Tom'la karşılaştığımı hiç hatırlamıyorum.
- Have you ever heard that language?
- O dili hiç duydunuz mu?
- Have you ever applied for a job?
- Hiç bir işe başvuru yaptın mı?
- Does Tom ever talk about his work?
- Tom hiç işinden bahseder mi?
- Has Tom's dog ever bitten Mary?
- Tom'un köpeği Mary'yi hiç ısırdı mı?
- Have you ever told me the truth?
- Hiç bana gerçeği söyledin mi?
- Have you ever been to China?
- Hiç Çin'de bulundun mu?
- Have you ever heard this word?
- Bu kelimeyi hiç duydunuz mu?
- Did you ever think about that?
- Bunu hiç düşündün mü?
- Don't you ever get lonely?
- Hiç yalnızlık çekmez misin?
- Have you ever had a near death experience?
- Hiç ölüme yakın bir deneyim yaşadınız mı?
- Did you ever see Tom after that?
- Ondan sonra Tom'u hiç gördün mü?
- Have you ever had a fight with Tom?
- Hiç Tom'la kavga ettin mi?
- Have you ever laughed at the teacher?
- Siz hiç öğretmene güldünüz mü?
- Was Tom ever married?
- Tom hiç evlendi mi?
- Have you ever done anything illegal?
- Hiç yasa dışı bir şey yaptın mı?
- Do people ever accuse you of being pompous?
- İnsanlar seni hiç kendini beğenmiş olarak suçlar mı?
- Would you ever do that?
- Bunu yapar mısın hiç?
- Have you ever been to Kobe?
- Hiç Kobe'de bulundun mu?
- Has Tom ever been to Boston?
- Tom hiç Boston'a gitti mi?
- Have you ever seen a UFO?
- Hiç ufo gördünüz mü?
- Have you ever tasted such a good soup?
- Hiç bu kadar güzel bir çorba tattınız mı?
- Have you ever gotten a speeding ticket?
- Hiç aşırı hız cezası aldın mı?
- Have you ever mixed chilli with mustard?
- Hiç acı biberle hardalı karıştırdın mı?
- Did you ever date him?
- Onunla hiç çıktın mı?
- Don't you ever give up?
- Hiç pes etmez misin?
- Have you ever sung in Japanese?
- Hiç Japonca şarkı söyledin mi?
- Have you ever set a trap for a bear?
- Sen hiç bir ayı için tuzak kurdun mu?
- Have you ever skipped school?
- Sen hiç okulu astın mı?
- Have you ever heard Tom sing?
- Tom'u hiç şarkı söylerken dinledin mi?
- Have you ever eaten chocolate-covered popcorn?
- Hiç çikolata kaplı patlamış mısır yediniz mi?
- Have you ever wondered how fish survive in cold winter weather, or where they go when lakes and ponds freeze over?
- Balıkların soğuk kış havasında nasıl hayatta kaldıklarını ya da göller ve göletler donduğunda nereye gittiklerini hiç merak ettiniz mi?
- Have you ever repaired a TV?
- Hiç bir TV tamir ettin mi?
- Does Tom ever talk about his personal life?
- Tom hiç özel hayatından bahseder mi?
- Don't they ever give up?
- Hiç vazgeçmezler mi?
- Have you ever seen the International Space Station?
- Uluslararası Uzay İstasyonu'nu hiç gördünüz mü?
- Have you ever folded a flag?
- Hiç bayrak katladın mı?
- Have you ever been diagnosed with thyroid issues?
- Size hiç tiroid sorunları teşhisi konuldu mu?
- Have you ever been to Disneyland?
- Hiç Disneyland'da bulundunuz mu?
- Don't ever laugh at your wife's choices, because after all you're one of them.
- Karının seçimlerine hiç gülme, çünkü sonuçta sen de onlardan birisin.
- Have you ever dreamed about me?
- Hiç benim hakkımda hayal kurdun mu?
- Have you ever been horseback riding?
- Hiç ata bindiniz mi?
- Has Tom ever asked you to help Mary?
- Tom senden hiç Mary'ye yardım etmeni istedi mi?
- Have you ever hit Tom?
- Tom'a hiç vurdun mu?
- Does Tom ever hug his children?
- Tom hiç çocuklarına sarılıyor mu?
- Don't you ever laugh?
- Sen hiç gülmez misin?
- Have you ever worked with him?
- Hiç onunla birlikte çalıştın mı?
- Have you ever slept on the street?
- Hiç sokakta uyudun mu?
- Have you ever written a computer program?
- Hiç bilgisayar programı yazdınız mı?
- Have you ever seen her?
- Onu hiç gördün mü?
- Have you ever seen this?
- Hiç bunu gördün mü?
- Have any of you ever met her?
- Hiç sizden biri onunla tanıştı mı?
- Have I ever told you that I love you?
- Ben hiç sana seni sevdiğimi söyledim mi?
- Have you ever sung in French?
- Hiç Fransızca şarkı söyledin mi?
- Has she ever been to outer space?
- O, hiç uzaya gitti mi?
- Do you ever wonder why?
- Nedenini hiç merak ettin mi?
- Do you ever laugh?
- Hiç güler misin?
- I don't ever plan to retire.
- Emekli olmayı hiç planlamıyorum.
- Hey, have you ever seen a guy's privates before?
- Hey, daha önce hiç bir erkeğin mahremini gördün mü?
- Do you ever visit Boston?
- Hiç Boston'a gittin mi?
- Have you ever been to Tehran?
- Hiç Tahran'a gittin mi?
- Have you ever been to that Japanese restaurant on Park Street?
- Park Caddesi'ndeki Japon restoranına hiç gittin mi?
- Have you ever switched on all the lamps of your house?
- Hiç evinizdeki tüm lambaları açtınız mı?
- Have you ever heard Tom sing?
- Hiç Tom'un şarkı söylediğini duydun mu?
- Have you ever sneezed in a meeting?
- Hiç bir toplantıda hapşırdınız mı?
- Did Tom ever talk to you about what he did in Australia?
- Tom Avustralya'da yaptıkları hakkında seninle hiç konuştu mu?
- Have you ever told me the truth?
- Bana hiç gerçeği söyledin mi?
- Have you ever eaten in a restaurant alone?
- Sen hiç bir restoranda tek başına yemek yedin mi?
- Have you ever greeted Pfirsichbäumchen in German?
- Hiç Pfirsichbäumchen'i Almanca selamladınız mı?
- Have you ever had a nap at the library?
- Hiç kütüphanede kestirdin mi?
- Have you ever seen her eat?
- Onu hiç yemek yerken gördünüz mü?
- Have you ever eaten at that restaurant?
- Daha önce bu restoranda yedin mi hiç?
- I hardly ever speak to Tom anymore.
- Artık neredeyse Tom ile hiç konuşmuyorum.
- Have you ever heard Tom sing folk songs?
- Tom'u hiç türkü söylerken dinledin mi?
- Did Tom ever tell you what it was?
- Tom sana ne olduğunu hiç söyledi mi?
- Do you ever see yourself as part of a bigger picture?
- Kendini hiç daha büyük bir resmin parçası olarak görür müsün?
- Will you ever make money doing that?
- Onu yaparak hiç para kazanır mısın?
- Have you ever been to Turkey?
- Türkiye'de hiç bulundun mu?
- Did Tom ever ask you out?
- Tom sana hiç çıkma teklifinde bulundu mu?
- Have you and Tom ever worked together?
- Hiç sen ve Tom birlikte çalıştınız mı?
- Why don't you ever help Tom?
- Neden Tom'a hiç yardım etmiyorsun?
- Have you ever dyed your hair red?
- Hiç saçınızı kızıla boyadınız mı?
- Have you ever sung with Tom?
- Hiç Tom'la şarkı söyledin mi?
- Have you ever had a long distance relationship?
- Hiç uzun mesafeli bir ilişki yaşadın mı?
- Have you ever been to London?
- Hiç Londra'ya gittiniz mi?
- Have you ever been diagnosed with a learning disability?
- Size hiç öğrenme güçlüğü teşhisi konuldu mu?
- Have you ever thought about baking your potatoes instead of frying them?
- Patatesleri kızartmak yerine fırınlamayı hiç düşündün mü?
- Have you ever tried skating on the river?
- Nehirde paten yapmayı hiç denedin mi?
- Have you ever seen a cuckoo?
- Hiç guguk kuşu gördünüz mü?
- Have you ever seen a purple butterfly?
- Hiç mor kelebek gördün mü?
- I don't think Tom has ever had a girlfriend.
- Tom'un bir kız arkadaşı olduğunu hiç sanmıyorum.
- Have you ever had a head injury?
- Hiç kafa travması geçirdiniz mi?
- I don't think Tom is ever going to get married.
- Tom'un evleneceğini hiç sanmıyorum.
- Do people ever accuse you of being temperamental?
- İnsanlar seni hiç dengesiz olmakla suçlar mı?
- Have I ever lied to you?
- Hiç sana yalan söyledim mi?
- Have you ever baked bread before?
- Daha önce hiç ekmek pişirdin mi?
- Were you ever on television?
- Hiç televizyonda çıktın mı?
- Did you ever talk to them?
- Onlarla hiç konuştun mu?
- Tom doesn't ever want to get married.
- Tom hiç evlenmek istemiyor.
- Have you ever kneaded dough?
- Hiç hamur yoğurdun mu?
- Have you ever seen a ghost?
- Hiç hayalet gördün mü?
- Have you ever eaten at this restaurant?
- Hiç bu restoranda yemek yedin mi?
- Have you ever had a narrow escape?
- Hiç ucu ucuna kurtuldun mu?
- I doubt if Tom will ever do that.
- Tom'un bunu yapacağını hiç sanmam.
- Have you ever read a book in Chinese?
- Hiç Çince bir kitap okudun mu?
- Have you ever wanted to live on an island?
- Hiç bir adada yaşamak istediniz mi?
- I hardly ever talk to my neighbors.
- Neredeyse komşularımla hiç konuşmuyorum.
- Did you ever think you'd see Tom doing something like that?
- Hiç Tom'un böyle bir şey yapmasını göreceğini düşündün mü?
- Would you ever go skinny dipping?
- Hiç çıplak yüzmeye gider miydin?
- Have you ever travelled by plane?
- Hiç uçakla yolculuk ettin mi?
- Did you ever date him?
- Hiç onunla çıktın mı?
- Have you ever cleared this garden?
- Bu bahçeyi hiç temizledin mi?
- He scarcely ever watches TV.
- Neredeyse hiç televizyon izlemiyor.
- Have you ever had a job?
- Hiç bir işin oldu mu?
- Have you ever been shot at before?
- Daha önce hiç vuruldun mu?
- Do you ever eat rice for breakfast?
- Hiç kahvaltıda pilav yer misin?
- Have you ever thought about moving?
- Hiç taşınmayı düşündün mü?
- Have Tom and Mary ever gone hiking together?
- Tom ve Mary hiç birlikte yürüyüşe çıktılar mı?
- Have you ever served as a witness in a court case?
- Hiç bir davada tanık olarak görev yaptınız mı?
- Have you ever fought at high school?
- Lisedeyken hiç dövüştün mü?
- Have you ever spent time in Boston?
- Sen hiç Boston'da zaman geçirdin mi?
- Have you ever heard me play?
- Beni hiç çalarken dinledin mi?
- Has Tom ever threatened you?
- Tom seni hiç tehdit etti mi?
- Will this ever end?
- Bu hiç bitecek mi?
- Have you and Tom ever kissed each other?
- Tom'la hiç öpüştünüz mü?
- Aren't you ever going to tell me what happened that night?
- O gece neler olduğunu bana hiç anlatmayacak mısın?
- Do you ever do that with Tom?
- Bunu hiç Tom'la yapar mısın?
- Have you ever breast-fed a baby?
- Hiç bir bebeği emzirdiniz mi?
- Have you ever had a nosebleed in summer?
- Hiç yazın burnun kanadı mı?
- Have you ever been to the United States?
- Hiç ABD'de bulundun mu?
- Do you ever stay home?
- Hiç evde kalır mısın?
- Have you ever used a typewriter?
- Daktilo kullandın mı hiç?
- Have you ever advised a friend?
- Hiç bir arkadaşına tavsiye verdin mi?
- Did you ever hear Tom threaten Mary?
- Tom'un Mary'yi tehdit ettiğini hiç duydunuz mu?
- Have you ever peed on the street?
- Hiç caddede çiş yaptın mı?
- Have you ever been bitten by a dog?
- Hiç bir köpek tarafından ısırıldın mı?
- Have you ever got in your car after a long absence and got the brake mixed up with the accelerator?
- Hiç uzun bir aradan sonra arabanıza binip frenle gazı karıştırdınız mı?
- Did the police ever question you?
- Polis sizi hiç sorguladı mı?
- Do you ever talk to him?
- Onunla hiç konuştun mu?
- I don't think Tom and Mary will ever get married.
- Tom ve Mary'nin evleneceğini hiç sanmıyorum.
- Have you ever been to Hawaii?
- Hiç Hawaii'ye gittiniz mi?
- Have you ever watched this film?
- Bu filmi hiç izledin mi?
- Have you ever tried shaving your head?
- Hiç kafanı tıraş etmeyi denedin mi?
- Have you ever visited Italy?
- Hiç İtalya'yı ziyaret ettiniz mi?
- Have you ever laughed at the teacher?
- Öğretmene güldün mü hiç?
- Have you ever heard Tom play the clarinet?
- Tom'u hiç klarnet çalarken dinledin mi?
- Have you ever fallen into a well?
- Hiç bir kuyuya düştün mü?
- Have you ever managed a company?
- Hiç şirket yönettiniz mi?
- Have you ever visited the office where your father works?
- Sen hiç babanın çalıştığı ofisi ziyaret ettin mi?
- Have you ever stirred your coffee with a fork?
- Sen hiç bir çatal ile kahveni karıştırdın mı?
- Did you ever talk to Tom?
- Hiç Tom'la konuştun mu?
- Tom won't ever do that.
- Tom onu hiç yapmayacak.
- We won't ever abandon you.
- Sizi hiç terketmeyeceğiz.
- Do you think that's ever going to happen?
- Sence bu hiç gerçekleşecek mi?
- Have you ever been fired from a job?
- Hiç bir işten kovuldunuz mu?
- I don't think I've ever been this happy.
- Hiç bu kadar mutlu olduğumu hatırlamıyorum.
- Have you ever read the Koran?
- Hiç Kuran okudun mu?
- I don't think Tom is ever going to pay you back.
- Tom'un sana geri ödeyeceğini hiç sanmıyorum.
- Don't ever say that.
- Onu hiç söyleme.
- Have you ever been bitten by your dog?
- Hiç köpeğiniz tarafından ısırıldınız mı?
- Have I ever asked you to work on a Sunday?
- Senden hiç pazar günü çalışmanı istedim mi?
- Have you ever heard the story of the boy who cried wolf?
- Yalandan yardım isteyen çocuğun hikayesini hiç duydun mu?
- Have you ever been to Kobe?
- Hiç Kobe'ye gittin mi?
- Did you ever talk to her?
- Onunla hiç konuştun mu?
- Have you ever spread chocolate on your bread?
- Hiç ekmeğinize çikolata sürdünüz mü?
- Have I ever told you how beautiful you are?
- Ben hiç sana ne kadar güzel olduğunu söyledim mi?
- Have you ever heard from your son?
- Oğlunuzdan hiç haber aldınız mı?
- Have you ever locked the door of your room at night?
- Hiç geceleri odanızın kapısını kilitlediniz mi?
- Don't ever leave me.
- Beni hiç terk etme.
- Won't Tom ever come back?
- Tom hiç geri gelmeyecek mi?
- Have you ever phoned Marika?
- Hiç Marika'yı aradın mı?
- Have you ever tried shaving your head?
- Hiç başını tıraş etmeyi denedin mi?
- Have you ever written a letter to Santa?
- Sen hiç Santa'ya mektup yazdın mı?
- Have you ever heard of Tom Jackson?
- Hiç Tom Jackson'ı duydun mu?
- Have you and Tom ever worked together?
- Sen ve Tom hiç birlikte çalıştınız mı?
Show More (1410)
|
2 |
ever |
şimdiye kadar |
adv. |
|
- You are right to stress the fact that it is one of the longest debates that we have ever had in Parliament.
- Bunun Parlamento'da şimdiye kadar yaptığımız en uzun tartışmalardan biri olduğunu vurgulamakta haklısınız.
- This Loya Jirga was apparently the most representative the country has ever had.
- Bu Loya Jirga, görünüşe göre ülkenin şimdiye kadar sahip olduğu en temsili toplantı olmuştur.
- Tonight he has made his best speech ever in the House.
- Bu gece Meclis'te şimdiye kadarki en iyi konuşmasını yaptı.
- Tonight he has made his best speech ever in the House.
- Bu akşam Meclis'te şimdiye kadarki en iyi konuşmasını yaptı.
- Tonight he has made his best speech ever in the House.
- Bu akşam Mecliste şimdiye kadarki en iyi konuşmasını yaptı.
- The Korean people and I will do our utmost to make the 2002 World Cup games the safest games ever.
- Kore halkı ve ben 2002 Dünya Kupası maçlarının şimdiye kadarki en güvenli maçlar olması için elimizden geleni yapacağız.
- This Loya Jirga was apparently the most representative the country has ever had.
- Görünüşe göre bu Loya Jirga, ülkenin şimdiye kadar sahip olduğu en temsili Jirga'ydı.
- This is the most extensive recycling scheme we have ever seen in Europe.
- Bu, Avrupa'da şimdiye kadar gördüğümüz en kapsamlı geri dönüşüm programıdır.
- The internal market is one of the most ambitious goals ever set in the history of the EU.
- İç pazar, AB tarihinde şimdiye kadar belirlenmiş en iddialı hedeflerden biridir.
- Although it was not an official meeting, it was one of the most interesting meetings ever held in this House.
- Resmi bir toplantı olmamasına rağmen, bu Mecliste şimdiye kadar yapılan en ilginç toplantılardan biriydi.
- Therefore, I do not see a problem and I do not think there has ever been an incident on the Norwegian border.
- Dolayısıyla ben bir sorun görmüyorum ve Norveç sınırında şimdiye kadar bir olay yaşandığını da sanmıyorum.
- This is at a time when the large supermarkets receiving their products are recording their best profits ever.
- Bu, ürünlerini alan büyük süpermarketlerin şimdiye kadarki en iyi karlarını kaydettikleri bir dönemde gerçekleşiyor.
- Mr President, we are now in the middle of the greatest ever enlargement of the European Union.
- Sayın Başkan, şu anda Avrupa Birliği'nin şimdiye kadarki en büyük genişlemesinin ortasındayız.
- This little device scares me more than anything I've ever seen.
- Bu ufacık cihaz beni şimdiye kadar gördüğüm her şeyden daha çok ürkütüyor.
- Actually, this is the darkest planet I've ever seen.
- Aslında, burası şimdiye kadar gördüğüm en karanlık gezegen.
- All I want is the longest afternoon nap ever.
- Tek istediğim şimdiye kadarki en uzun öğleden sonra uykusu.
- This little device scares me more than anything I've ever seen.
- Bu küçük cihaz beni şimdiye kadar gördüğüm her şeyden daha çok korkutuyor.
- Putin is the best president the country has ever had.
- Putin ülkenin şimdiye kadar sahip olduğu en iyi başkan.
- See, these mirrors show you everything you've ever done.
- Bakın, bu aynalar size şimdiye kadar yaptığınız her şeyi gösteriyor.
- Actually, this is the darkest planet I've ever seen.
- Aslında, bu şimdiye kadar gördüğüm en karanlık gezegen.
- For instance, there was only one human being he had ever truly loved: his brother.
- Örneğin, şimdiye kadar gerçekten sevdiği tek bir kişi vardı; o da kardeşiydi.
- It could be the most dangerous device ever created.
- Şimdiye kadar yaratılmış en tehlikeli cihaz olabilir.
- The award-winning Web browser is better than ever.
- Ödül-kazanan ağ tarayıcısı, şimdiye kadar olduğundan daha iyidir.
- It could be the most dangerous device ever created.
- Bu şimdiye kadar yaratılmış en tehlikeli alet olabilir.
- This is the first time I've ever eaten in an Italian pizzeria.
- Bu, şimdiye kadar bir İtalyan pizzacısındaki ilk yemek yiyişim.
- What's the best Christmas present you've ever received?
- Şimdiye kadar aldığınız en iyi Noel hediyesi neydi?
- It's one of the dumbest things I've ever done.
- Bu şimdiye kadar yaptığım en aptalca şeylerden biri.
- The earthquake was the biggest one that we had ever experienced.
- Deprem şimdiye kadar yaşadığımız en büyük depremdi.
- This was the stupidest idea I've ever had.
- Bu şimdiye kadar aklıma gelen en aptalca fikirdi.
- This fountain pen is as good as any I have ever used.
- Bu dolmakalem şimdiye kadar kullandıklarım kadar iyi.
- All I ever wanted to do was to make you smile.
- Şimdiye kadar dek yapmak istediğim seni gülümsetmekti.
- Tom was the first boy Mary ever kissed.
- Tom, Mary'nin şimdiye kadar öptüğü ilk çocuktu.
- The outcome of the upcoming election will be the hardest ever to predict.
- Yaklaşan seçimlerin sonucunu tahmin etmek şimdiye kadarki en zor seçim olacak.
- Mary is not the most perfect woman ever lived but she's the best for Tom.
- Mary şimdiye kadar yaşamış en mükemmel kadın değil ama Tom için en iyisidir.
- This is the most enjoyable thing I've ever done.
- Bu şimdiye kadar yaptığım en eğlenceli şey.
- It's the first time I've ever written a letter in Spanish.
- Şimdiye kadar ilk kez İspanyolca bir mektup yazdım.
- That's the most annoying song I've ever heard.
- Bu şimdiye kadar duyduğum en sinir bozucu şarkı.
- That's one of the funniest jokes I've ever heard.
- Bu şimdiye kadar duyduğum en komik şakalardan biri.
- Mary is one of the most beautiful women I've ever met.
- Mary, şimdiye kadar tanıştığım en güzel kadınlarından biridir.
- Tom is one of the nicest guys I've ever met.
- Tom şimdiye kadar tanıştığım en hoş erkeklerden biri.
- That's the most beautiful ship I've ever seen.
- Bu şimdiye kadar gördüğüm en güzel gemi.
- Nobody ever caught Tom stealing.
- Şimdiye kadar kimse Tom'u hırsızlık yaparken yakalamadı.
- Tom believes that getting married to Mary was the best thing he's ever done.
- Tom, Mary ile evlenmenin şimdiye kadar yaptığı en iyi şey olduğuna inanıyor.
- I don't think I've ever seen you so upset.
- Şimdiye kadar seni bu kadar üzgün gördüğümü sanmıyorum.
- This is the tallest tree I have ever seen.
- Bu şimdiye kadar gördüğüm en uzun ağaç.
- This is the best movie I've ever seen.
- Bu şimdiye kadar izlediğim en iyi film.
- This is the best pizza I've ever eaten.
- Bu şimdiye kadar yediğim en iyi pizza.
- This is the most exciting book that I have ever read.
- Bu, şimdiye kadar okuduğum en heyecan verici kitap.
- That's the nicest thing anyone's ever said to me.
- Bu şimdiye kadar birinin bana söylediği en güzel şey.
- This is the ugliest snowman I've ever seen!
- Bu şimdiye kadar gördüğüm en çirkin kardan adam!
- This is the best book I have ever read.
- Bu şimdiye kadar okuduğum en iyi kitap.
- You're the best friend I've ever had.
- Şimdiye kadar sahip olduğum en iyi arkadaşsın.
- That is one of the most ridiculous movies I've ever seen.
- Bu şimdiye kadar gördüğüm en saçma filmlerden biri.
- He is the tallest man that I have ever seen.
- Şimdiye kadar gördüğüm en uzun adam.
- This is the most exciting story that I have ever heard.
- Bu şimdiye kadar duyduğum en heyecan verici hikaye.
- This is the most beautiful sunset I've ever seen.
- Bu şimdiye kadar gördüğüm en güzel gün batımı.
- Today's the coldest day we've ever had.
- Bugün şimdiye kadar yaşadığımız en soğuk gün.
- This is the first time I've ever warmed myself by a fireplace.
- Şimdiye kadar ilk kez kendimi bir şöminenin yanında ısıttım.
- That was one of the most difficult things I've ever done.
- Bu şimdiye kadar yaptığım en zor şeylerden biriydi.
- This is the most beautiful sight that I have ever seen.
- Bu şimdiye kadar gördüğüm en güzel manzara.
- You're the most interesting person I've ever met.
- Sen şimdiye kadar tanıdığım en ilginç insansın.
- This is the biggest book I've ever seen.
- Bu şimdiye kadar gördüğüm en büyük kitap.
- Tom is the only boy who's ever asked Mary out.
- Şimdiye kadar Mary'ye çıkma teklif eden tek erkek Tom'dur.
- That's the best I've ever seen.
- Bu şimdiye kadar gördüklerimin en iyisi.
- I think that was one of the best movies I've ever seen.
- Bence şimdiye kadar izlediğim en iyi filmlerden biriydi.
- That's all I ever wanted.
- Şimdiye kadar tüm istediğim bu.
- This is the best soup I've ever tasted.
- Bu şimdiye kadar tattığım en iyi çorba.
- This is the best Christmas present I've ever received.
- Bu, şimdiye kadar aldığım en güzel Noel hediyesi.
- This house was the first thing my parents ever bought together.
- Bu ev anne ve babamın şimdiye kadar birlikte satın aldıkları ilk şeydi.
- That's the nicest thing anybody's ever done for me.
- Bu şimdiye kadar birinin benim için yaptığı en güzel şey.
- Tom is the toughest guy I've ever met.
- Tom şimdiye kadar tanıştığım en çetin adam.
- That is the tallest building I have ever seen.
- Bu şimdiye kadar gördüğüm en yüksek bina.
- Mary has the biggest clitoris I've ever seen.
- Mary şimdiye kadar gördüğüm en büyük klitorise sahip.
- This is the most enjoyable thing I've ever done.
- Bu şimdiye kadar yaptığım en zevkli şey.
- Kylie Minogue is the best singer I've ever seen!
- Kylie Minogue şimdiye kadar gördüğüm en iyi şarkıcı!
- That was the worst movie I've ever seen.
- Bu şimdiye kadar izlediğim en kötü filmdi.
- What's the scariest thing that ever happened to you?
- Şimdiye kadar başına gelen en korkutucu şey nedir?
- The only girl Tom has ever kissed is Mary.
- Tom'un şimdiye kadar öptüğü tek kız Mary'dir.
- What's the best Christmas present you've ever gotten?
- Şimdiye kadar aldığın en güzel Noel hediyesi nedir?
- This is the most beautiful country I have ever visited.
- Burası şimdiye kadar ziyaret ettiğim en güzel ülke.
- Why didn't you ever tell me you had a son?
- Bir oğlun olduğunu neden şimdiye kadar bana söylemedin?
- This is the worst movie I have ever seen.
- Bu, şimdiye kadar seyrettiğim en kötü film.
- He is as great a scholar as ever lived.
- Şimdiye kadar yaşamış en büyük bilgin.
- That is one of the most ridiculous movies I have ever seen.
- O şimdiye kadar gördüğüm en komik filmlerden biri.
- What's the best Christmas present you've ever gotten?
- Şimdiye kadar aldığınız en iyi Noel hediyesi neydi?
- That is one of the loveliest paintings I have ever seen.
- Bu şimdiye kadar gördüğüm en güzel resimlerden biri.
- This is one of the most beautiful songs I've ever heard in my life.
- Bu, hayatımda şimdiye kadar dinlediğim en güzel şarkılarından biridir.
- That is one of the ugliest buildings I have ever seen.
- O, şimdiye kadar gördüğüm en çirkin binalarından biridir.
- That was the worst party I've ever been to.
- O şimdiye kadar katıldığım en kötü partiydi.
- What's the most dangerous thing you've ever done?
- Şimdiye kadar yaptığın en tehlikeli şey neydi?
- This is the most beautiful river I have ever seen.
- Bu şimdiye kadar gördüğüm en güzel nehir.
- This is one of the most disagreeable things I've ever seen.
- Bu şimdiye kadar gördüğüm en nahoş şeylerden biri.
- She's the best thing that ever happened to me.
- O, şimdiye kadar bana olan en iyi şey.
- The most difficult thing I've ever done was to learn how to juggle.
- Şimdiye kadar yaptığım en zor şey hokkabazlık yapmayı öğrenmekti.
- The only place Tom has ever gone is Boston.
- Tom'un şimdiye kadar gittiği tek yer Boston'dur.
- Tom is one of the tallest guys I've ever met.
- Tom şimdiye kadar tanıştığım en uzun erkeklerden biri.
- I think Beethoven is the greatest composer who ever lived.
- Ben Beethoven'ın şimdiye kadar yaşamış en büyük besteci olduğunu düşünüyorum.
- Boston is the largest city I've ever visited.
- Boston şimdiye kadar ziyaret ettiğim en büyük şehirdir.
- This is the most beautiful bouquet I've ever seen.
- Bu şimdiye kadar gördüğüm en güzel buket.
- Buying this painting was the smartest thing you've ever done.
- Bu tabloyu satın alman şimdiye kadar yaptığın en akıllıca şeydi.
- This is the most wonderful evening I've ever had.
- Bu şimdiye kadar yaşadığım en harika akşamdı.
- This is the worst hamburger I've ever eaten.
- Bu şimdiye kadar yediğim en kötü hamburger.
- These are the lowest prices I've ever seen.
- Bunlar şimdiye kadar gördüğüm en düşük fiyatlar.
- Look, that's the strangest group of prisoners I've ever seen.
- Bak bu, şimdiye kadar gördüğüm en tuhaf mahkum grubu.
- That's the biggest elephant I've ever seen.
- Bu şimdiye kadar gördüğüm en büyük fil.
- You're the most beautiful bride I've ever seen.
- Sen şimdiye kadar gördüğüm en güzel gelinsin.
- When did I ever hurt you?
- Ben şimdiye kadar seni ne zaman incittim?
- He's one of the sweetest guys I've ever met.
- O, şimdiye kadar tanıdığım en tatlı adamlardan biri.
- This will go down in history as the greatest event that has ever taken place.
- Bu şimdiye kadar gerçekleşmiş en büyük olay olarak tarihe geçecek.
- He is the tallest man that I have ever seen.
- O şimdiye kadar gördüğüm en uzun adam.
- This is the finest view I have ever seen.
- Bu şimdiye kadar gördüğüm en güzel manzara.
- This is one of the worst movies I've ever seen.
- Bu şimdiye kadar izlediğim en kötü filmlerden biri.
- That's the most ridiculous movie I've ever seen.
- O şimdiye kadar gördüğüm en komik film.
- This is the worst thing that has ever happened to me!
- Bu, şimdiye kadar başıma gelen en kötü şey!
- This is the most wonderful present I have ever received.
- Bu şimdiye kadar aldığım en harika hediye.
- That was one of the most difficult things I've ever done.
- O şimdiye kadar yaptığım en zor şeylerden biriydi.
- That's the stupidest thing you've ever done.
- Bu şimdiye kadar yaptığın en aptalca şey.
- That's the most ridiculous movie I have ever seen.
- Şimdiye kadar gördüğüm en gülünç film bu.
- Resident Evil 4 is one of the best games I have ever played.
- Resident Evil 4 şimdiye kadar oynadığım en iyi oyunlardan biri.
- What's the worst tattoo you've ever seen?
- Şimdiye kadar gördüğün en kötü dövme hangisi?
- Realize deeply that the present moment is all you ever have.
- Bu anın şimdiye kadar sahip olduğun her şey olduğunu derinden fark et.
- The outcome of the upcoming election will be the hardest ever to predict.
- Yaklaşan seçimin sonucu, şimdiye kadar tahmin edilmesi en zoru olacak.
- Look, that's the strangest group of prisoners I've ever seen.
- Bak, bu şimdiye kadar gördüğüm en garip mahkum grubu.
- That's the ugliest baby that I've ever seen.
- Bu şimdiye kadar gördüğüm en çirkin bebek.
- This is the stupidest movie I've ever seen.
- Bu şimdiye kadar gördüğüm en aptalca filmdir.
- I'm the first guy you've ever kissed, aren't I?
- Şimdiye kadar öptüğün ilk erkek benim, değil mi?
- I know every word of every song that Tom ever wrote.
- Tom'un şimdiye kadar yazdığı her şarkının her kelimesini biliyorum.
- That is the cutest thing I have ever seen.
- O, şimdiye kadar gördüğüm en şirin şey.
- He's the most handsome man I've ever met.
- O şimdiye kadar tanıştığım en yakışıklı adam.
- Tom is much a much faster runner than I ever was.
- Tom şimdiye kadar olduğumdan çok daha hızlı bir koşucu.
- What have I ever done to Tom?
- Şimdiye kadar Tom'a ne yaptım?
- Tom is the only boy Mary has ever gone out with.
- Mary'nin şimdiye kadar çıktığı tek erkek Tom'dur.
- Do you ever go to Boston?
- Şimdiye kadar Boston'a gittin mi?
- This is the biggest apple I've ever seen.
- Bu şimdiye kadar gördüğüm en büyük elma.
- This is the most massive structure I have ever seen.
- Bu şimdiye kadar gördüğüm en büyük yapı.
- What's the craziest thing you've ever done?
- Şimdiye kadar yaptığın en çılgınca şey neydi?
- Tom is the only person I've ever really been in love with.
- Tom şimdiye kadar gerçekten sevdiğim tek kişidir.
- Tom is the only guy I've ever really loved.
- Tom şimdiye kadar gerçekten sevdiğim tek adam.
- This is the strangest thing I've ever eaten.
- Bu şimdiye kadar yediğim en garip şey.
- That's the ugliest thing I've ever seen.
- Bu şimdiye kadar gördüğüm en çirkin şey.
- That was the first time I had ever driven a car.
- Şimdiye kadar ilk kez bir araba sürdüm.
- Tom was the first person to ever ask me for help.
- Tom şimdiye kadar yardım isteyen ilk kişiydi.
- You're one of the most interesting people I've ever met.
- Şimdiye kadar anıştığım en ilginç insanlardan birisin.
- This is the first time Tom has ever been on a plane.
- Tom, şimdiye kadar ilk defa bir uçağa bindi.
- I don't think I've ever hated anyone so much.
- Şimdiye kadar hiç kimseden bu kadar çok nefret ettiğimi sanmıyorum.
- This is the best present I've ever received!
- Bu şimdiye kadar aldığım en iyi hediye!
- He's one of the best I've ever seen.
- O şimdiye kadar gördüğüm en iyilerden birisi.
- What's the best book you've ever read?
- Şimdiye kadar okuduğun en iyi kitap hangisi?
- This is the most difficult book I have ever read.
- Bu, şimdiye kadar okuduğum en ağır kitap.
- You're a better student than I ever was.
- Sen benim şimdiye kadar olduğumdan daha iyi bir öğrencisin.
- I can honestly say this is the best coffee I've ever had.
- Dürüstçe söyleyebilirim ki bu şimdiye kadar içtiğim en iyi kahve.
- Religions are the biggest lie ever told.
- Dinler şimdiye kadar söylenmiş en büyük yalandır.
- You're smarter than I ever was.
- Sen şimdiye kadar olduğumdan daha akıllısın.
- That was the most interesting novel that I had ever read.
- O, şimdiye kadar okuduğum en ilginç romandı.
- This will go down in history as the greatest event that has ever taken place.
- Bu, tarihte şimdiye kadar gerçekleşmiş en büyük olay olarak geçecektir.
- You're the only woman I've ever really loved.
- Sen şimdiye kadar gerçekten sevdiğim tek kadınsın.
- Tom is one of the friendliest guys I've ever met.
- Tom şimdiye kadar tanıştığım en cana yakın adamlardan biridir.
- This is the most beautiful thing I have ever seen.
- Bu şimdiye kadar gördüğüm en güzel şey.
- That is the most ridiculous movie I've ever seen.
- Bu şimdiye kadar gördüğüm en gülünç film.
- This is the biggest fish that I have ever caught.
- Bu şimdiye kadar yakaladığım en büyük balık.
- That is one of the most ridiculous movies I have ever seen.
- Bu şimdiye kadar izlediğim en saçma filmlerden biri.
- That is the most ridiculous movie I've ever seen.
- Bu şimdiye kadar izlediğim en saçma film.
- This is the best ship I've ever been on.
- Bu şimdiye kadar bindiğim en iyi gemi.
- Tom is the most boring person I've ever met.
- Tom şimdiye kadar tanıştığım en sıkıcı kişidir.
- What has violence ever accomplished?
- Şimdiye kadar şiddet neyi başardı?
- That was the first time I'd ever done that.
- Şimdiye kadar onu ilk yapışımdı.
- That is the cutest thing I have ever seen.
- Bu şimdiye kadar gördüğüm en şirin şey.
- She's far more responsible than you ever were.
- O senin şimdiye kadar olduğundan çok daha sorumlu.
- That's the worst passport photo I've ever seen.
- Bu şimdiye kadar gördüğüm en kötü vesikalık fotoğraf.
- This is the largest tanker that has ever been constructed in our country.
- Bu, şimdiye kadar ülkemizde inşa edilmiş en büyük tanker.
- Tom is the best dancer I've ever seen.
- Tom şimdiye kadar gördüğüm en iyi dansçı.
- This is one of the most bizarre things I've ever seen.
- Bu şimdiye kadar gördüğüm en tuhaf şeylerden biri.
- He is the greatest man who has ever lived.
- O, şimdiye kadar yaşamış en büyük insandır.
- What is the best concert you've ever been to?
- Şimdiye kadar gittiğin en iyi konser nedir?
- This is the biggest publicity stunt I've ever seen.
- Bu şimdiye kadar gördüğüm en büyük reklam gösterisi.
- Tom is the tallest guy I've ever seen.
- Tom, şimdiye kadar gördüğüm en uzun adam.
- What's the stupidest thing you've ever done?
- Şimdiye kadar yaptığın en aptalca şey neydi?
- This is the best tasting pear I've ever eaten.
- Bu şimdiye kadar yediğim en lezzetli armut.
- What is the most important tool ever invented?
- Şimdiye kadar icat edilmiş en önemli alet hangisidir?
- The flood was the greatest disaster they had ever had.
- Sel, şimdiye kadar yaşadıkları en büyük felaketti.
- This is the best ship I've ever been on.
- Bu şimdiye kadar bulunduğum en iyi gemi.
- Mary is the only woman I've ever loved.
- Mary şimdiye kadar sevdiğim tek kadındır.
- What's the best advice you've ever received?
- Şimdiye kadar aldığın en iyi tavsiye nedir?
- This is the best Christmas present I've ever received.
- Bu şimdiye kadar aldığım en iyi Noel hediyesi.
- That is one of the most beautiful paintings I have ever seen.
- O şimdiye kadar gördüğüm en güzel resimlerden biridir.
- What's the best advice you've ever received?
- Şimdiye kadar aldığınız en iyi tavsiye nedir?
- Mary is the only girl I've ever been in love with.
- Mary şimdiye kadar aşık olduğum tek kız.
- This is the largest temple that I've ever seen.
- Bu şimdiye kadar gördüğüm en büyük tapınaktır.
- He is the greatest poet that ever lived.
- O şimdiye kadar yaşamış en büyük şairdir.
- This is the best soup I've ever tasted.
- Bu şimdiye kadar içtiğim en güzel çorba.
- This is the stupidest movie I have ever seen.
- Bu şimdiye kadar izlediğim en aptalca film.
- This is the best present I've ever received!
- Bu şimdiye kadar aldığım en güzel hediye!
- What has violence ever accomplished?
- Şiddet şimdiye kadar neyi başardı?
- This is the funniest thing ever!
- Bu şimdiye kadarki en komik şey!
- I wonder if you have ever considered going to a specialist.
- Senin şimdiye kadar bir uzmana gitmeyi düşünüp düşünmediğini merak ediyorum.
- What's the worst movie you've ever seen?
- Şimdiye kadar izlediğin en kötü film nedir?
- This is the first song I ever wrote.
- Bu şimdiye kadar yazdığım ilk şarkı.
- Have you ever even seen a firefly?
- Şimdiye kadar hiç bir ateş böceği gördün mü?
- This is the dumbest thing I have ever heard.
- Bu şimdiye kadar duyduğum en aptalca şey.
- That's the strangest thing I've ever seen.
- Bu şimdiye kadar gördüğüm en tuhaf şey.
- This is the best thing that's ever happened to me.
- Bu şimdiye kadar bana olan en iyi şey.
- Living in Kabylie is a best decision I have ever made.
- Kabylie'de yaşamak şimdiye kadar verdiğim en iyi karardı.
- I can't remember ever doing that.
- Şimdiye kadar onu yaptığımı hatırlayamıyorum.
- What's the best thing that's ever happened to you?
- Şimdiye kadar başınıza gelen en güzel şey nedir?
- This cheese is the best I've ever tasted.
- Bu peynir şimdiye kadar tattıklarımın en iyisi.
- This is the mildest winter that we have ever experienced.
- Bu şimdiye kadar yaşadığımız en ılıman kış.
- I never thought I'd ever get married.
- Şimdiye kadar evleneceğimi hiç düşünmemiştim.
- I don't think Tom has ever done that.
- Tom'un şimdiye kadar onu yaptığını sanmıyorum.
- This is the worst case of the measles I've ever seen.
- Bu şimdiye kadar gördüğüm en kötü kızamık vakası.
- This is one of the most beautiful songs I've ever heard.
- Bu şimdiye kadar duyduğum en güzel şarkılardan biri.
- What's the most addictive game you've ever played?
- Şimdiye kadar oynadığın en bağımlılık yapıcı oyun nedir?
- I think that was one of the best movies I've ever seen.
- Sanırım o şimdiye kadar izlediğim en iyi filmlerden biriydi.
- That was the best meal I've ever eaten.
- Bu şimdiye kadar yediğim en iyi yemekti.
- Mary is the most beautiful girl I've ever met.
- Mary şimdiye kadar tanıdığım en güzel kız.
- I just want to let you know that I think you're the most beautiful woman that I've ever seen.
- Şimdiye kadar gördüğüm en güzel kadın olduğunuzu düşündüğümü bilmenizi isterim.
- That was the first time I'd ever eaten Chinese food.
- Bu şimdiye kadarki ilk Çin yemeği yiyişimdi.
- This is the tallest man I've ever seen.
- Bu şimdiye kadar gördüğüm en uzun adam.
- It's the only life Tom has ever known.
- Tom'un şimdiye kadar tanıdığı tek hayat bu.
- Boston is the largest city I've ever visited.
- Boston şimdiye kadar ziyaret ettiğim en büyük şehir.
- That's the strangest thing I've ever seen.
- Bu şimdiye kadar gördüğüm en garip şey.
- Mary is by far the best drama queen I have ever seen.
- Mary şimdiye kadar gördüğüm en ilgi manyağı insan.
- Tom was one of the most handsome young men Mary had ever seen.
- Tom, Mary'nin şimdiye kadar gördüğü en yakışıklı gençlerden biriydi.
- I think Mary is the most beautiful woman I've ever seen.
- Sanırım Mary şimdiye kadar gördüğüm en güzel kadın.
- This is the worst movie I have ever seen.
- Bu şimdiye kadar izlediğim en kötü film.
- I think that was the best movie I've ever seen.
- Sanırım o şimdiye kadar gördüğüm en iyi filmdi.
- Have you ever been kissed?
- Şimdiye kadar hiç öpüldün mü?
- That is one of the ugliest buildings I have ever seen.
- Bu şimdiye kadar gördüğüm en çirkin binalardan biri.
- He's the hottest guy I have ever seen.
- O şimdiye kadar gördüğüm en seksi adam.
- I think you're the most beautiful girl I've ever seen.
- Sanırım sen şimdiye kadar gördüğüm en güzel kızsın.
- He is as great a musician as ever lived.
- Şimdiye kadar yaşamış en iyi müzisyen.
- Living in Kabylie is a best decision I have ever made.
- Kabiliye'de yaşamak şimdiye kadar verdiğim en iyi karardır.
- This is the largest temple that I've ever seen.
- Bu şimdiye kadar gördüğüm en büyük tapınak.
- That feast was one of the best I ever had.
- O ziyafet şimdiye kadar yediklerimin en iyisiydi.
- This is one of the greatest symphonies ever composed.
- Bu şimdiye kadar bestelenmiş en iyi senfonilerden biri.
- I can honestly say this is the best coffee I've ever had.
- Bunun şimdiye kadar içtiğim en iyi kahve olduğunu dürüstçe söyleyebilirim.
- He is the greatest man who has ever lived.
- O şimdiye kadar yaşamış en büyük adam.
- What has Tom ever done for me?
- Tom şimdiye kadar benim için ne yaptı?
- That's one of the most ridiculous movies I have ever seen.
- O şimdiye kadar izlediğim en komik filmlerden biri.
- I don't think Tom and Mary have ever traveled together.
- Tom ve Mary'nin şimdiye kadar birlikte seyahat ettiklerini sanmıyorum.
- This is one of the worst movies I have ever seen.
- Bu, şimdiye kadar gördüğüm en kötü filmlerden biri.
- It's the most addicting game I have ever played.
- Şimdiye kadar oynadığım en bağımlılık yapan oyun.
- Tom is the only chauffeur that Mary has ever had.
- Tom, Mary'nin şimdiye kadar sahip olduğu tek şoför.
- Mary is one of the most beautiful women I've ever met.
- Mary, şimdiye kadar karşılaştığım en güzel kadınlarından biridir.
- This is the worst thing I've ever done.
- Bu şimdiye kadar yaptığım en kötü şey.
- This is the stupidest movie I've ever seen.
- Bu şimdiye kadar izlediğim en aptalca film.
- Neither Tom nor Mary has ever done that.
- Ne Tom ne de Mary bunu şimdiye kadar yaptı.
- Layla was the sweetest and most beautiful girl I have ever met.
- Leyla şimdiye kadar tanıdığım en tatlı ve en güzel kızdı.
- Fishing is the only thing Tom ever wants to do.
- Balıkçılık Tom'un şimdiye kadar yapmak istediği tek şey.
- That's the most ridiculous thing I've ever heard.
- Bu şimdiye kadar duyduğum en saçma şey.
- Tom has the best coin collection I've ever seen.
- Tom şimdiye kadar gördüğüm en iyi madeni para koleksiyonuna sahip.
- This is the worst movie I've ever seen.
- Bu şimdiye kadar izlediğim en kötü film.
- This is the best cake that I have ever eaten.
- Bu şimdiye kadar yediğim en iyi pasta.
- I was trying to deny everything that ever happened.
- Şimdiye kadar olan her şeyi inkar etmeye çalışıyordum.
- That's the nicest thing anyone's ever done for me.
- Bu şimdiye kadar birinin benim için yaptığı en güzel şey.
- This is the best cake that I've ever eaten.
- Bu şimdiye kadar yediğim en güzel pasta.
- It's one of the most difficult things I've ever had to do.
- Bu şimdiye kadar yapmak zorunda olduğum en zor şey.
- This is the most massive structure I have ever seen.
- Bu, şimdiye kadar gördüğüm en büyük yapıdır.
- This car is very expensive; in fact, it is the most expensive car I have ever seen.
- Bu araba çok pahalı; aslında şimdiye kadar gördüğüm en pahalı araba.
- This is the heaviest snowfall we've ever had.
- Bu şimdiye kadar gördüğümüz en yoğun kar yağışı.
- You're the first Canadian I've ever talked to.
- Sen şimdiye kadar konuştuğum ilk Kanadalı'sın.
- This is the best fake ID I've ever seen.
- Bu şimdiye kadar gördüğüm en iyi sahte kimlik.
- This is the cutest baby that I have ever seen.
- Bu, şimdiye kadar gördüğüm en şirin bebek.
- I think this is the best meal I've ever eaten.
- Sanırım bu şimdiye kadar yediğim en iyi yemek.
- What have you ever done for me?
- Şimdiye kadar benim için ne yaptın?
- This was the best day ever.
- Bu şimdiye kadarki en güzel gündü.
- He is the greatest statesman that ever lived.
- O şimdiye kadar yaşamış en büyük devlet adamıdır.
- That's the nicest thing anybody's ever done for me.
- Bu herhangi birinin şimdiye kadar benim için yaptığı en güzel şey.
- Tom is the closest friend I've ever had.
- Tom şimdiye kadar sahip olduğum en yakın arkadaşım.
- This is the best cake that I've ever eaten.
- Bu şimdiye kadar yediğim en iyi pasta.
- He is the greatest scientist that the world has ever produced.
- O, dünyanın şimdiye kadar yetiştirdiği en büyük bilim adamı.
- I think this is the tallest tree that I've ever seen.
- Sanırım bu şimdiye kadar gördüğüm en uzun ağaç.
- This is the dumbest idea ever.
- Bu şimdiye kadarki en aptalca fikir.
- He's finished every task he's ever taken up.
- Şimdiye kadar aldığı her görevi bitirdi.
- Meeting you is one of the best things that ever happened to me.
- Sizinle tanışmak şimdiye kadar başımdan geçen en iyi şeylerden biridir.
- This is the biggest cat that I've ever seen.
- Bu şimdiye kadar gördüğüm en büyük kedi.
- Tom is the closest friend I've ever had.
- Tom şimdiye kadar sahip olduğum en yakın arkadaş.
- It's the best book that I've ever read.
- O, şimdiye kadar okuduğum en iyi kitap.
- Tom was the first guy I ever kissed.
- Şimdiye kadar öptüğüm ilk erkek Tom'du.
- This is the best party ever.
- Bu şimdiye kadarki en iyi parti.
- This is one of the nicest houses I've ever seen.
- Bu şimdiye kadar gördüğüm en güzel evlerden biri.
- It's the hardest thing I have ever done.
- Bu şimdiye kadar yaptığım en zor şey.
- Tom is the best high school catcher I've ever seen.
- Tom şimdiye kadar gördüğüm en iyi lise yakalayıcısı.
- This was the first time Tom had ever seen a demolition derby.
- Bu Tom'un şimdiye kadar gördüğü ilk yıkım derbiydi.
- Tom is one of the richest guys I've ever met.
- Tom şimdiye kadar tanıştığım en zengin erkeklerden biri.
- Those are the most expensive shoes I've ever seen.
- Bunlar şimdiye kadar gördüğüm en pahalı ayakkabılar.
- Nobody had ever done this for me.
- Şimdiye kadar hiç kimse bunu benim için yapmadı.
- Tom considered Maria to be the most beautiful mermaid he had ever seen.
- Tom, Maria'yı şimdiye kadar gördüğü en güzel deniz kızı olarak kabul ediyordu.
- That's the stupidest thing I've ever said.
- Bu şimdiye kadar söylediğim en aptalca şeydi.
- This is the most beautiful sunset that I have ever seen.
- Bu şimdiye kadar gördüğüm en güzel gün batımı.
- This is the best birthday dinner ever.
- Bu şimdiye kadarki en iyi doğum günü yemeği.
- Last night's concert was one of the best concerts I've ever been to.
- Dün geceki konser şimdiye kadar gittiğim en iyi konserlerden biriydi.
- Those are the most expensive shoes I've ever seen.
- Şunlar şimdiye kadar gördüğün en pahalı ayakkabılar.
- What did you ever see in him?
- Şimdiye kadar onda ne gördün?
- This is the worst job I've ever had.
- Bu şimdiye kadar yaptığım en kötü iş.
- This is the largest tanker that has ever been constructed in our country.
- Bu ülkemizde şimdiye kadar yapılmış en büyük tanker.
- Mary has only ever had one boyfriend.
- Mary'nin şimdiye kadar sadece bir erkek arkadaşı oldu.
- You are more beautiful than any woman I've ever known.
- Sen şimdiye kadar tanıdığım herhangi bir kadından daha güzelsin.
- That is one of the ugliest dogs I have ever seen.
- O, şimdiye kadar gördüğüm en çirkin köpeklerden biridir.
- This is the finest picture I have ever seen.
- Bu şimdiye kadar gördüğüm en güzel resim.
- That's the biggest strawberry I've ever seen.
- Bu şimdiye kadar gördüğüm en büyük çilek.
- This is the cutest puppy I've ever seen.
- Bu, şimdiye kadar gördüğüm en sevimli enik.
- That's the first thing I ever gave you.
- O şimdiye kadar sana verdiğim ilk şey.
- You are the most beautiful woman I have ever seen.
- Sen şimdiye kadar gördüğüm en güzel kadınsın.
- It's the most beautiful thing I've ever seen.
- Bu şimdiye kadar gördüğüm en güzel şey.
- It is the most artistic picture I have ever taken.
- Bu şimdiye kadar çektiğim en sanatsal resim.
- Boston is the largest city I've ever visited.
- Boston şimdiye kadar ziyaret ettiğim en büyük kent.
- What's the best thing you've ever gotten for Christmas?
- Şimdiye kadar Noel için aldığın en iyi şey nedir?
- What's the best book you've ever read?
- Şimdiye kadar okuduğun en iyi kitap hangisiydi?
- This is the strangest thing I've ever done.
- Bu şimdiye kadar yaptığım en garip şey.
- I don't think I've ever made any serious mistakes.
- Şimdiye kadar ciddi bir hata yaptığımı sanmıyorum.
- French is the only foreign language I've ever studied.
- Fransızca şimdiye kadar okuduğum tek yabancı dildir.
Show More (308)
|
3 |
ever |
her zaman |
adv. |
|
- The UN per se and its services will be more important than ever in post-war Iraq.
- Savaş sonrası Irak'ta BM'nin kendisi ve hizmetleri her zamankinden daha önemli olacaktır.
- Our cooperation with the United States in the fight against terrorism is more essential than ever and must be pursued.
- Terörizmle mücadelede ABD ile iş birliğimiz her zamankinden daha elzemdir ve sürdürülmelidir.
- Reform of EU agricultural aid is therefore more necessary than ever.
- Bu nedenle AB tarımsal yardım reformu her zamankinden daha fazla gereklidir.
- The world today is more interdependent than ever before.
- Bugün dünya her zamankinden daha fazla birbirine bağımlı hale gelmiştir.
- Territorial cohesion will also be threatened, when it is now more essential than ever.
- Bölgesel uyum da tehdit altında olacaktır, oysa bu her zamankinden daha elzemdir.
- It is more urgent than ever to cooperate on preventing the increasing violence on our motorways.
- Otoyollarımızda artan şiddeti önlemek için işbirliği yapmak her zamankinden daha acil bir durumdur.
- Here the question of development aid has become more important than ever.
- Burada kalkınma yardımı meselesi her zamankinden daha önemli hale gelmiştir.
- As ever, we have to work within the existing financial framework.
- Her zaman olduğu gibi, mevcut mali çerçeve içerisinde çalışmak zorundayız.
- The choice before the European Union is now clearer than ever.
- Avrupa Birliği'nin önündeki seçim şimdi her zamankinden daha net.
- The Palestinian civilians are more subjugated than ever before and do not have any future prospects.
- Filistinli siviller her zamankinden daha fazla baskı altındadır ve herhangi bir gelecek beklentileri yoktur.
- The honourable Member has, as ever, made an extremely shrewd observation.
- Sayın Üye her zaman olduğu gibi son derece zekice bir gözlemde bulunmuştur.
- Having said that, it is more important than ever to distinguish between the issue of supervision and that of regulation.
- Bununla birlikte, denetim konusu ile düzenleme konusunu birbirinden ayırmak her zamankinden daha önemlidir.
- As ever, all that is lacking is the will to implement them.
- Her zaman olduğu gibi, eksik olan tek şey bunları uygulama iradesidir.
- We have also developed new, ever more creative methods of achieving flexibility.
- Ayrıca esneklik sağlamak için yeni ve her zamankinden daha yaratıcı yöntemler geliştirdik.
- More than ever we need to support Burma's democrats.
- Burma'nın demokratlarını her zamankinden daha fazla desteklememiz gerekiyor.
- From 2004, when the number of EU members will be much greater than now, this will be more essential than ever.
- AB üye sayısının şimdikinden çok daha fazla olacağı 2004 yılından itibaren, bu her zamankinden daha önemli olacaktır.
- Territorial cohesion will also be threatened, when it is now more essential than ever.
- Bölgesel uyum da tehdit altında olacaktır oysa bu her zamankinden daha elzemdir.
- In an ever larger-scale market, the production of age-old regional food and drink products is at risk.
- Her zamankinden daha büyük ölçekli bir pazarda, asırlık bölgesel gıda ve içecek ürünlerinin üretimi risk altında.
- People - by which I mean explicitly the citizens of the EU - are paying more attention to these things than ever before.
- İnsanlar, ki bununla açıkça AB vatandaşlarını kastediyorum, bu konulara her zamankinden daha fazla dikkat ediyor.
- But, as ever, it is all hot air and naïve idealism.
- Ancak, her zaman olduğu gibi, bunların hepsi sıcak hava ve naif idealizmdir.
- In the Middle East the frustrations will flare up higher than ever.
- Orta Doğu'da hayal kırıklıkları her zamankinden daha fazla alevlenecektir.
- More than ever, we need the family and the appreciation of its importance.
- Aileye ve onun öneminin takdir edilmesine her zamankinden daha fazla ihtiyacımız var.
- In the Middle East, the frustrations will flare up higher than ever.
- Orta Doğu'da hayal kırıklıkları her zamankinden daha fazla alevlenecektir.
- Relations with China are more than ever before of strategic political significance.
- Çin ile ilişkiler her zamankinden daha fazla stratejik siyasi öneme sahiptir.
- At the moment, the opposition is more coordinated and more willing to enter into discussion than ever before.
- Şu anda muhalefet her zamankinden daha koordineli ve tartışmaya girmeye daha istekli.
- Since 11 September of last year, this suspicion has, politically speaking, become more topical than ever.
- Geçtiğimiz yılın 11 Eylül'ünden bu yana, bu şüphe siyasi açıdan her zamankinden daha güncel hale gelmiştir.
- Cooperation with other donors in this field is better than ever.
- Bu alanda diğer donörlerle işbirliği her zamankinden daha iyi durumda.
- There is greater need for the project at present than ever before.
- Şu anda projeye her zamankinden daha fazla ihtiyaç var.
- We have an emergency reserve of which we make ever more extensive use.
- Her zamankinden daha fazla kullandığımız bir acil durum rezervimiz var.
- There is greater need for the project at present than ever before.
- Şu anda projeye her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyulmaktadır.
- Europe's assistance will be more important than ever in salvaging the situation.
- Durumu kurtarmak için Avrupa'nın yardımı her zamankinden daha önemli olacaktır.
- There is more cause for this than ever before.
- Bunun için her zamankinden daha fazla neden var.
- We are further away than ever from having a common foreign and security policy.
- Ortak bir dış politika ve güvenlik politikasına sahip olmaktan her zamankinden daha uzağız.
- The EU in fact looks weaker and more divided than ever.
- AB aslında her zamankinden daha zayıf ve bölünmüş görünmektedir.
- We all know that the challenges and demands on us are now even greater than ever.
- Hepimiz üzerimizdeki zorlukların ve taleplerin artık her zamankinden daha büyük olduğunu biliyoruz.
- In the integrated European economy the solution must be more coherent than ever.
- Bütünleşmiş Avrupa ekonomisinde çözüm her zamankinden daha tutarlı olmalıdır.
- Re-launching the Barcelona Process is more necessary than ever in the interests of peace and stability.
- Barselona Sürecinin yeniden başlatılması, barış ve istikrar için her zamankinden daha fazla gereklidir.
- Parliament, as ever, is immensely helpful with this creativity.
- Parlamento, her zaman olduğu gibi, bu yaratıcılık konusunda son derece yardımcı olmaktadır.
- Political leadership is therefore required more than ever.
- Bu nedenle siyasi liderliğe her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyulmaktadır.
- Our presence in Cuba is more important today than ever.
- Küba'daki varlığımız bugün her zamankinden daha önemlidir.
- Cooperation with other donors in this field is better than ever.
- Bu alanda diğer donörlerle işbirliği her zamankinden daha iyi durumdadır.
- As ever, we have to work within the existing financial framework.
- Her zaman olduğu gibi mevcut mali çerçeve içerisinde çalışmak zorundayız.
- We are today discussing an issue, arms exports, to which these principles must be applied, today more than ever before.
- Bugün bu ilkelerin her zamankinden daha fazla uygulanması gereken bir konuyu, silah ihracatını tartışıyoruz.
- More than ever, it is the politicians' responsibility not to pander to that populism.
- Bu popülizme prim vermemek her zamankinden daha fazla siyasetçilerin sorumluluğundadır.
- Our credibility more than ever depends on getting this right.
- Güvenilirliğimiz her zamankinden daha fazla bu işi doğru yapmamıza bağlı.
- This action is attracting more public interest and support than ever before.
- Bu eylem her zamankinden daha fazla kamuoyu ilgisi ve desteği çekmektedir.
- It is more urgent than ever to cooperate on preventing the increasing violence on our motorways.
- Otoyollarımızda artan şiddetin önlenmesi için işbirliği yapılması her zamankinden daha acil bir hal almıştır.
- He is more popular among the Arab people now than ever before.
- Şu anda Arap halkı arasında her zamankinden daha popüler.
- Technical progress is ever more rapid.
- Teknik ilerleme her zamankinden daha hızlıdır.
- We believe that, although progress has been made, the Lisbon strategy is now more topical than ever.
- Her ne kadar ilerleme kaydedilmiş olsa da Lizbon stratejisinin şu anda her zamankinden daha güncel olduğuna inanıyoruz.
- The choice before the European Union is now clearer than ever.
- Avrupa Birliği'nin önündeki seçenek şimdi her zamankinden daha net.
- If we make these three mistakes we will be further than ever away from a dynamic Europe.
- Eğer bu üç hatayı yaparsak dinamik bir Avrupa'dan her zamankinden daha fazla uzaklaşmış olacağız.
- The events of 11 September have illustrated this more clearly than ever.
- 11 Eylül olayları bunu her zamankinden daha açık bir şekilde ortaya koymuştur.
- Be that as it may, the situation in the Middle East and in the Near East requires us to be more vigilant than ever.
- Her ne olursa olsun, Orta Doğu ve Yakın Doğu'daki durum her zamankinden daha dikkatli olmamızı gerektirmektedir.
- Its cancellation, therefore, remains more topical than ever.
- Bu nedenle iptal edilmesi her zamankinden daha günceldir.
- They are needed more than ever.
- Onlara her zamankinden daha fazla ihtiyaç var.
- Democrats in this country now need our support more than ever.
- Bu ülkedeki Demokratların desteğimize her zamankinden daha fazla ihtiyacı var.
- On the eve of the anniversary of 11 September, Europe must, more than ever, speak with a single voice and defend peace.
- 11 Eylül'ün yıldönümü arifesinde Avrupa, her zamankinden daha fazla tek bir sesle konuşmalı ve barışı savunmalıdır.
- It is now clearer than ever that individual Member States are that reality.
- Tek tek Üye Devletlerin bu gerçeğin ta kendisi olduğu artık her zamankinden daha açık.
- You will all agree that, now more than ever, we must devote particular attention to terrorism.
- Şu anda terörizme her zamankinden daha fazla önem vermemiz gerektiği konusunda hepiniz hemfikirsiniz.
- Indeed, he bears down on the Iraqi people more viciously than ever.
- Gerçekten de Irak halkına her zamankinden daha acımasızca saldırıyor.
- I am also pleased that the Court of Auditors notes that the Commission is functioning ever more effectively.
- Sayıştay'ın Komisyon'un her zamankinden daha etkin bir şekilde çalıştığını belirtmesinden de memnuniyet duyuyorum.
- The objectives are more relevant than ever.
- Hedefler her zamankinden daha önemli.
- Substantial reform is becoming a matter of ever greater urgency.
- Köklü reformlar her zamankinden daha acil bir mesele haline gelmektedir.
- The international community must, now more than ever, demonstrate moral and material solidarity with the Angolan people.
- Uluslararası toplum Angola halkıyla maddi ve manevi dayanışma içinde olduğunu her zamankinden daha fazla göstermelidir.
- In the European Union, consumers attach ever greater importance to the use of them.
- Avrupa Birliği'nde tüketiciler bu hakların kullanımına her zamankinden daha fazla önem veriyor.
- Now, more than ever, do we need political direction.
- Şimdi her zamankinden daha fazla siyasi yönlendirmeye ihtiyacımız var.
- We bear ever greater responsibility for each other in global terms.
- Küresel anlamda birbirimize karşı her zamankinden daha fazla sorumluluk taşıyoruz.
- We are further from this goal than ever before, or so it seems.
- Bu hedeften her zamankinden daha uzaktayız ya da öyle görünüyor.
- Things are, it is true, clearer than ever.
- Her şeyin her zamankinden daha net olduğu doğru.
- The prospects for peace, this time seem stronger than ever.
- Bu defa barış umudu her zamankinden daha güçlü görünüyor.
- The prospects for peace, this time seem stronger than ever.
- Bu kez barış ihtimali her zamankinden daha güçlü görünüyor.
- Prettier than ever, and admired by all who see her.
- Her zamankinden daha güzel ve onu gören herkes hayranlık duyuyor.
- We need truth and justice now more than ever.
- Artık gerçeğe ve adalete her zamankinden daha fazla ihtiyacımız var.
- Prettier than ever, and admired by all who see her.
- Her zamankinden daha güzel ve onu gören herkes hayran kalıyor.
- We need truth and justice now more than ever.
- Gerçeğe ve adalete şimdi her zamankinden daha çok ihtiyacımız var.
- The prospects for peace, this time seem stronger than ever.
- Barış umutları bu sefer her zamankinden daha güçlü görünüyor.
- The lifeguard is ever ready to help others.
- Cankurtaran başkalarına yardım etmeye her zaman hazırdır.
- Tom is more determined than ever.
- Tom her zamankinden daha kararlıdır.
- We're safer than ever.
- Her zamankinden daha güvendeyiz.
- Tatoeba is more popular than ever.
- Tatoeba her zamankinden daha popüler.
- Tom hates you more than ever now.
- Tom senden her zamankinden daha çok nefret ediyor.
- You're as charming as ever.
- Her zamanki kadar çekicisin.
- Tom seemed to be as busy as ever.
- Tom her zamanki kadar meşgul görünüyordu.
- Tom is stronger than ever.
- Tom her zamankinden daha güçlü.
- Now I want you more than ever.
- Şimdi seni her zamankinden daha fazla istiyorum.
- Now I desire you more than ever.
- Şimdi seni her zamankinden daha fazla arzuluyorum.
- More than ever, a reform of the health care system is needed.
- Sağlık sisteminde bir reforma her zamankinden daha fazla ihtiyaç var.
- It's not something that could ever happen.
- Bu her zaman olabilecek bir şey değil.
- You look as healthy as ever.
- Siz her zamanki kadar sağlıklı görünüyorsunuz.
- I'm just as busy as ever.
- Ben her zamanki kadar meşgulüm.
- Tom is as strong as ever.
- Tom her zamanki kadar güçlü.
- Japan has produced more cars than ever this year.
- Japonya bu yıl her zamankinden daha çok araba üretti.
- Tom worked harder than ever.
- Tom her zamankinden daha fazla çalışıyordu.
- It is raining worse than ever.
- Her zamankinden daha kötü yağıyor.
- The United States is more divided now than ever.
- Birleşik Devletler her zamankinden daha fazla bölünmüş durumda.
- Now I desire you more than ever.
- Şimdi seni her zamankinden daha çok arzuluyorum.
- You look as beautiful as ever.
- Her zamanki kadar güzel görünüyorsun.
- Now I want you more than ever.
- Şimdi seni her zamankinden daha çok istiyorum.
- We're better off now than we've ever been.
- Biz şimdi her zaman olduğumuzdan daha varlıklıyız.
- That actress is as beautiful as ever.
- Şu aktrist her zamanki kadar güzel.
- Protest in Tatoeba takes ever more creative forms.
- Tatoeba'da protesto her zamankinden daha yaratıcı biçimler alıyor.
- You're as stubborn as ever.
- Her zamanki kadar inatçısın.
- She studies as hard as ever.
- O, her zamanki kadar çok çalışır.
- The American economy was stronger than ever.
- Amerikan ekonomisi her zamankinden daha güçlüydü.
- We need it now more than ever.
- Buna her zamankinden daha fazla ihtiyacımız var.
- Were you ever good at sports?
- Sporlarda her zaman iyi miydin?
- You're more beautiful than ever.
- Sen her zamankinden daha güzelsin.
- She looked more beautiful than ever.
- Her zamankinden daha güzel görünüyordu.
- We're closer than we've ever been.
- Her zamanki olduğumuzdan daha yakınız.
- My grandma's hearing is better than ever before.
- Büyükannemin işitme duyusu her zamankinden daha iyi.
- Music is ever present in our daily lives.
- Müzik günlük hayatımızda her zaman var.
- You're more beautiful than ever.
- Her zamankinden daha güzelsin.
- Tom is better than ever before.
- Tom her zamankinden daha iyi.
- Tom is more determined than ever.
- Tom her zamankinden daha kararlı.
- We need it now more than ever.
- Buna şimdi her zamankinden daha çok ihtiyacımız var.
- My grandma's hearing is better than ever before.
- Büyükannemin işitmesi her zamankinden daha iyi.
- Tom worked harder than ever.
- Tom her zamankinden daha çok çalıştı.
- Tom is as talkative as ever.
- Tom her zamanki kadar konuşkan.
- Tatoeba is more popular than ever.
- Tatoeba her zamankinden daha popülerdir.
- Tom is as happy as we've ever seen him.
- Tom, onu her zaman gördüğümüz kadar mutlu.
Show More (118)
|
4 |
ever |
asla |
adv. |
|
- No codecision that gets to that stage is ever entirely straightforward.
- Bu aşamaya gelen hiçbir ortak karar asla tamamıyla masum değildir.
- Furthermore, no type of terrorism is ever justified.
- Ayrıca, terörizmin hiçbir türü asla haklı gösterilemez.
- No one on the temporary committee will ever forget the aftermath of that great foot and mouth plague of 2001.
- Geçici komitedeki hiç kimse 2001 yılındaki o büyük şap salgınının sonuçlarını asla unutmayacaktır.
- What has happened in New York and Washington cannot be allowed to ever happen again.
- New York ve Washington'da yaşananların bir daha yaşanmasına asla izin verilemez.
- You can't ever stop thinking like a teacher, though.
- Yine de bir öğretmen gibi düşünmeyi asla bırakamazsınız.
- You won't ever come down.
- Asla aşağı inmeyeceksin.
- He's spilled more blood for freedom than you ever will.
- O, özgürlük için senin asla dökemeyeceğin kadar çok kan döktü.
- We don't ever want an accident to occur.
- Bir kaza olmasını asla istemiyoruz.
- One thing I don't ever want to do again is punch a time clock.
- Bir daha asla yapmak istemediğim bir şey, düzenli bir işte çalışmak.
- I promise you I won't ever leave you.
- Seni asla terk etmeyeceğime söz veriyorum.
- Don't ever compare your wife to another woman.
- Karınızı asla başka bir kadınla kıyaslamayın.
- Don't ever say that to him.
- Bunu ona asla söyleme.
- I shouldn't have to ever come back here.
- Buraya asla geri gelmemeliydim.
- I won't ever try hugging Tom again.
- Bir daha asla Tom'a sarılmayı denemeyeceğim.
- I don't want to come back here ever again.
- Bir daha asla buraya geri dönmek istemiyorum.
- I don't ever say no.
- Ben asla hayır demem.
- Tom isn't ever going to do that.
- Tom bunu asla yapmayacak.
- Tom doesn't ever kiss his wife in public.
- Tom karısını toplum içinde asla öpmez.
- I can't ever be what you were.
- Ben asla senin gibi olamam.
- No one will ever forget her.
- Hiç kimse onu asla unutmayacak.
- I don't ever want to do this again.
- Bunu bir daha asla yapmak istemiyorum.
- Don't ever do it again.
- Bunu bir daha asla yapma.
- Tom won't ever leave.
- Tom asla gitmeyecek.
- I won't ever let you do that again.
- Bunu bir daha yapmana asla izin vermeyeceğim.
- Please don't ever leave me.
- Lütfen beni asla terk etme.
- I don't believe that was ever a possibility.
- Bunun asla bir olasılık olduğuna inanmıyorum.
- Tom won't ever be able to forgive Mary for cheating on him.
- Tom, Mary'yi kendisini aldattığı için asla affedemeyecekti.
- No one will ever forget them.
- Kimse onları asla unutmayacak.
- We won't ever lie to you.
- Sana asla yalan söylemeyeceğiz.
- Tom won't ever win again.
- Tom bir daha asla kazanamayacak.
- I know Tom was the one who did it, but I won't ever be able to prove it.
- Bunu yapanın Tom olduğunu biliyorum ama bunu asla kanıtlayamayacağım.
- Nothing ever happens here.
- Burada asla hiçbir şey meydana gelmez.
- Don't ever say that to her.
- Bunu ona asla söyleme.
- Don't you ever touch me again.
- Bana bir daha asla dokunma.
- Don't ever give up hope.
- Umudunu asla yitirme.
- Don't you ever make me cry again!
- Beni bir daha asla ağlatma!
- Don't ever say that again.
- Bir daha onu asla söyleme.
- No one is, or will ever be, perfect.
- Hiç kimse mükemmel değildir ve asla olmayacak.
- Nobody has ever done anything like this before.
- Hiç kimse daha önce asla böyle bir şey yapmadı.
- Tom doesn't ever want to get married.
- Tom asla evlenmek istemiyor.
- Tom certainly won't ever get another loan from me.
- Tom benden bir daha asla borç alamaz.
- Please don't ever do that again.
- Lütfen bir daha bunu asla yapmayın.
- Nothing will ever separate us again.
- Hiçbir şey bizi bir daha asla ayırmayacak.
- Don't ever forget how much stronger Tom is than you are.
- Tom'un senden ne kadar güçlü olduğunu asla unutma.
- Don't you ever speak to me like that again.
- Benimle bir daha asla böyle konuşma.
- Nobody ever helped me.
- Kimse bana asla yardım etmedi.
- Don't ever leave Tom alone.
- Asla Tom'u yalnız bırakma.
- I can't ever be with you.
- Asla seninle olamam.
- Don't ever underestimate her.
- Onu asla küçümseme.
- I won't ever make that mistake again.
- Bu hatayı bir daha asla yapmayacağım.
- Tom isn't likely to ever make that mistake again.
- Tom bu hatayı bir daha asla yapmaz.
- I don't ever want to see her again.
- Onu asla yeniden görmek istemiyorum.
- Don't ever do that.
- Onu asla yapma.
- Don't ever leave them alone.
- Onları asla yalnız bırakma.
- I don't think we'll ever know.
- Asla öğrenebileceğimizi sanmıyorum.
- No holocaust must ever happen again.
- Soykırım bir daha asla yaşanmamalı.
- Don't ever underestimate her.
- Onu asla hafife alma.
- Don't ever leave me alone with Tom.
- Beni asla Tom'la yalnız bırakma.
- I don't want to ever leave Boston.
- Boston'dan asla ayrılmak istemiyorum.
- I'm not sure Tom is ever going to be happy.
- Tom'un asla mutlu olacağından emin değilim.
- Don't ever say that again.
- Bunu bir daha asla söyleme.
- I know Tom was the one who did it, but I won't ever be able to prove it.
- Bunu yapanın Tom olduğunu fakat asla ispatlayamayacağımı biliyorum.
- I don't ever drink and drive.
- Asla içki içip araba kullanmam.
- Neither students nor teachers should ever stop learning.
- Ne öğrenciler ne de öğretmenler öğrenmeyi asla bırakmamalı.
- Don't ever give in.
- Asla pes etme.
- Whatever you do, don't ever press this button.
- Ne yaparsan yap, bu butona asla basma.
- I won't ever let you do that again.
- Onu bir daha yapmana asla izin vermeyeceğim.
- Don't ever do this again.
- Bunu bir daha asla yapma.
- I don't ever want you to do that again.
- Bunu bir daha yapmanı asla istemiyorum.
- I don't want to eat at this restaurant ever again.
- Bir daha asla bu restoranda yemek istemiyorum.
- Don't ever do that again.
- Onu bir daha asla yapma.
- Don't ever touch my things again.
- Bir daha asla eşyalarıma dokunma.
- Don't ever ask me to do that again.
- Asla onu tekrar yapmamı isteme.
- I won't ever leave you.
- Seni asla bırakmayacağım.
- I won't ever leave you.
- Seni asla terk etmeyeceğim.
- I don't think it ever works.
- Asla işe yarayacağını sanmıyorum.
- Leave now and don't ever come back.
- Şimdi git ve asla geri gelme.
- I won't ever permit you to do that again.
- Onu bir daha yapmana asla izin vermeyeceğim.
- Don't ever underestimate him.
- Onu asla hafife alma.
- You shouldn't ever have to do this again.
- Bunu bir daha asla yapman gerekmemeli.
- Tom isn't ever going to win.
- Tom asla kazanamayacak.
- Tom can't ever keep a secret.
- Tom asla bir sır tutamaz.
- Tom won't ever be able to forgive Mary for cheating on him.
- Tom onu aldattığı için asla Mary'yi affedemeyecek.
- I won't ever do that again.
- Onu bir daha asla yapmayacağım.
- Nothing's ever going to change.
- Asla hiçbir şey değişmeyecek.
- I don't ever want to do that again.
- Bunu bir daha asla yapmak istemiyorum.
- Tom swore he wouldn't ever do that again.
- Tom onu bir daha asla yapmayacağına yemin etti.
- No one will ever forget Tom.
- Kimse asla Tom'u unutmayacak.
- Nothing will ever change.
- Hiçbir şey asla değişmeyecek.
- I hope that doesn't ever happen again.
- Umarım bir daha asla olmaz.
- Sami doesn't want to ever see Layla's face again.
- Sami, Leyla'nın yüzünü bir daha asla görmek istemiyor.
- Don't ever speak to me like that!
- Benimle asla böyle konuşma!
- Don't ever leave me.
- Beni asla terk etme.
- Don't ever underestimate him.
- Onu asla küçümseme.
- Don't ever do that to us again.
- Bunu bize bir daha asla yapma.
- Don't ever doubt it.
- Bundan asla şüphe etme.
- Don't ever judge a book by its cover.
- Bir kitabı asla kapağına göre yargılama.
- Don't ever leave him alone.
- Onu asla yalnız bırakma.
- I won't live there ever again.
- Bir daha asla orada yaşamayacağım.
- Tom won't ever forget what happened today.
- Tom bugün olanları asla unutmayacak.
- I won't ever do that again.
- Bunu bir daha asla yapmayacağım.
- Don't ever come back.
- Asla geri gelme.
- Tom had no intention of ever seeing Mary again.
- Tom'un asla Mary'yi tekrar görmeye niyeti yoktu.
- Don't you ever make me cry again like that!
- Beni bir daha asla böyle ağlatma!
- Don't ever come back here again.
- Buraya asla geri gelme.
- Don't ever do that.
- Bunu asla yapma.
- I don't want to hear that name ever again.
- O ismi bir daha asla duymak istemiyorum.
- Don't ever forget this rule.
- Bu kuralı asla unutma.
Show More (105)
|
5 |
ever |
giderek |
adv. |
|
- The country is now becoming ever more marginalised in the world community.
- Ülke şimdi dünya toplumunda giderek daha da marjinalleşiyor.
- In this chorus of sceptics, a number of voices are becoming ever louder.
- Bu şüpheciler korosunda bazı sesler giderek daha yüksek çıkıyor.
- Since then, farmers have been forced to produce more and more for ever decreasing rewards.
- O zamandan beri çiftçiler, giderek azalan ödüller karşılığında daha fazla üretim yapmaya zorlanmaktadır.
- The gap between those actively employed and pensioners is becoming ever greater.
- Aktif olarak çalışanlar ile emekliler arasındaki uçurum giderek büyümektedir.
- The gap between those actively employed and pensioners is becoming ever greater.
- Aktif olarak çalışanlar ile emekliler arasındaki uçurum giderek artıyor.
- When it comes to economic and employment policy in the European Union, the hour of truth is drawing ever nearer.
- Avrupa Birliği'nde ekonomi ve istihdam politikası söz konusu olduğunda, gerçek saat giderek yaklaşıyor.
- The true scale of this economic and ecological disaster is starting to dawn ever more clearly.
- Bu ekonomik ve ekolojik felaketin gerçek boyutu giderek daha net bir şekilde ortaya çıkmaya başlıyor.
- The EU has a particular responsibility for peace and stability in a world that is coming ever closer together.
- AB, giderek birbirine yaklaşan bir dünyada barış ve istikrar için özel bir sorumluluğa sahiptir.
- The budget of the Council is taking on ever increasing proportions.
- Konsey bütçesi giderek daha büyük boyutlara ulaşmaktadır.
- In recent years, ever younger athletes have been taking part in major sporting events.
- Son yıllarda giderek daha genç sporcular büyük spor etkinliklerine katılmaktadır.
- The second important point is that blood is in ever shorter supply.
- İkinci önemli nokta ise kanın giderek daha az temin ediliyor olmasıdır.
- The issue of a secure long-term energy supply for the European Union is also becoming ever more important.
- Avrupa Birliği için uzun vadeli güvenli bir enerji arzı konusu da giderek daha önemli hale gelmektedir.
- In the European Union, consumers attach ever greater importance to the use of them.
- Avrupa Birliği'nde tüketiciler bu ürünlerin kullanımına giderek daha fazla önem veriyor.
- We are dealing with an ever more hard-line dictatorship in Serbia.
- Sırbistan'da giderek daha da sertleşen bir diktatörlükle karşı karşıyayız.
- We know that there are plenty of projects, but ever stricter criteria are being prescribed.
- Çok sayıda proje olduğunu biliyoruz ancak giderek daha katı kriterler öngörülüyor.
Show More (12)
|
6 |
ever |
daha |
adv. |
|
- Have you ever been here?
- Daha önce burada bulunmuş muydunuz?
- Nobody has ever done that.
- Bunu daha önce kimse yapmadı.
- I shouldn't have to ever come back here.
- Buraya bir daha gelmemeliyim.
- I doubt that Tom will ever come back home.
- Tom'un bir daha eve geri döneceğinden şüpheliyim.
- I don't think I've ever done that.
- Bunu daha önce yaptığımı sanmıyorum.
- Have you ever been treated for a urinary tract infection?
- Daha önce idrar yolu enfeksiyonu geçirip tedavi görmüş müydünüz?
- I don't know if I've ever told you, but you have beautiful eyes.
- Sana daha önce söyledim mi bilmiyorum ama çok güzel gözlerin var.
- Have you ever been treated for drug or alcohol abuse?
- Daha önce alkol ve uyuşturucu kullanımına yönelik tedavi görmüş müydünüz?
- I don't think Tom has ever done that.
- Tom'un bunu daha önce yaptığını sanmıyorum.
- Have you ever been treated for a bladder infection?
- Daha önce idrar yolu enfeksiyonu geçirip tedavi görmüş müydünüz?
- Have you ever written a computer program?
- Daha önce bir bilgisayar programı yazdın mı?
- No guy has ever asked me that.
- Daha önce hiçbir erkek bana bunu sormamıştı.
- I don't think I've ever hated anyone so much.
- Daha önce kimseden bu kadar nefret ettiğimi sanmıyorum.
- Nobody had ever heard of it.
- Daha önce kimse duymamıştı.
- Have you ever heard of a Canadian guitarist named Tom Jackson?
- Tom Jackson isimli Kanadalı bir gitaristi daha önce duydun mu?
Show More (12)
|
7 |
ever |
gelmiş geçmiş |
adv. |
|
- Michael Phelps is the winningest Olympian ever.
- Michael Phelps gelmiş geçmiş en çok kazanan olimpiyatçı.
- The stoat is the cutest animal ever.
- Kakım gelmiş geçmiş en şirin hayvandır.
- That was the worst movie ever.
- Gelmiş geçmiş en kötü filmdi.
- I think Beethoven is the greatest composer who ever lived.
- Bence Beethoven gelmiş geçmiş en büyük besteci.
- It was the best party ever.
- O, gelmiş geçmiş en iyi partiydi.
- Some people consider Led Zeppelin the greatest band ever.
- Bazı insanlar Led Zeppelin'i gelmiş geçmiş en iyi grup olarak görüyor.
- You're the worst basketball coach this team has ever had.
- Sen bu takımın gelmiş geçmiş en kötü basketbol koçusun.
- He is the greatest statesman that ever lived.
- O, gelmiş geçmiş en büyük devlet adamıdır.
- He is the greatest architect that has ever lived.
- Gelmiş geçmiş en büyük mimardır.
- Sami was the nicest man ever.
- Sami gelmiş geçmiş en iyi adamdı.
- Who was the greatest philosopher that ever lived?
- Gelmiş geçmiş en büyük filozof kimdi?
- Sami's wife was the nicest lady ever.
- Sami'nin karısı gelmiş geçmiş en güzel kadındı.
- Mary is not the most perfect woman ever lived but she's the best for Tom.
- Mary gelmiş geçmiş en mükemmel kadın değil ama Tom için en iyisi.
Show More (10)
|
8 |
ever |
daima |
adv. |
|
- Ever optimistic, he gave Jill another chance.
- Daima iyimser davranarak Jill'e bir şans daha verdi.
- Nothing is ever secure.
- Hiçbir şey daima güvende değildir.
Show More (-1)
|
9 |
ever |
eğer |
adv. |
|
- Call me if you're ever in London.
- Eğer Londra'ya gelirsen beni ara.
Show More (-2)
|
10 |
ever |
herhangi bir zamanda |
adv. |
|
- If you ever come to town, come to see me.
- Herhangi bir zamanda şehre gelirseniz, beni görmeye gelin.
Show More (-2)
|