|
- The presence of the father and the need for the father not to be penalised if he takes leave are recognised.
- Babanın varlığı ve izin alması halinde cezalandırılmaması gerekliliği kabul edilmektedir.
- In 1994, your father had the courage to sign a peace agreement with Israel.
- 1994 yılında babanız İsrail ile bir barış anlaşması imzalama cesaretini gösterdi.
- I would like to express our full sympathy for Dr Erkel's father.
- Dr. Erkel'in babasının acısını paylaştığımızı ifade etmek isterim.
- Imagine that it happens to your daughter, your son, your father, your mother, your brother, your sister.
- Bunun kızınızın, oğlunuzun, babanızın, annenizin, erkek kardeşinizin, kız kardeşinizin başına geldiğini hayal edin.
- Our tears are shed today for those who have lost a son or a daughter, a mother, a father, or both.
- Gözyaşlarımız bugün bir oğlunu ya da kızını, bir anneyi, bir babayı ya da her ikisini birden kaybedenler için dökülüyor.
- Does 'family' mean father, mother, children, along with parents and grandparents?
- 'Aile' demek, baba, anne, çocuklar, ebeveynler ve büyük ebeveynler mi demek?
- Arjan's father is in the public gallery, together with representatives of Médecins sans Frontières.
- Arjan'ın babası, Sınır Tanımayan Doktorlar Örgütü temsilcileriyle birlikte halka açık galeride bulunuyor.
- His father has visited me, and many other fellow MEPs, here in Strasbourg.
- Babası beni ve diğer pek çok milletvekili arkadaşımızı Strazburg'da ziyaret etti.
- When a child is born with just a father, we must not be surprised if it grows up with problems.
- Bir çocuk sadece bir babayla doğduğunda, sorunlarla büyürse şaşırmamalıyız.
- Does 'family' mean father, mother, children, along with parents and grandparents?
- Aile', baba, anne, çocuklar, ebeveynler ve büyükanne ve büyükbabalar anlamına mı geliyor?
- Every mother and father must be entitled to return to her or his own work after parental leave.
- Her anne ve baba, ebeveyn izninden sonra kendi işine dönme hakkına sahip olmalıdır.
- He had no idea how he was going to make his father seem nice.
- Babasının nasıl hoş görünmesini sağlayacağı hakkında hiçbir fikri yoktu.
- She killed my father in cold blood.
- O babamı soğukkanlılıkla öldürdü.
- Your father made threats, too, and look how that ended.
- Baban da tehditler savurdu ve nasıl bittiğine bak.
- Your father had plenty of allies who will give me space.
- Babanın bana yer verecek bir sürü müttefiki vardı.
- Growing up without a father can have a terrible effect on a little boy.
- Babasız büyümek küçük bir çocuk üzerinde korkunç etkiler yaratabilir.
- You see, my mother is sick since my father's death.
- Görüyorsunuz, annem babamın ölümünden beri hasta.
- He had no idea how he was going to make his father seem nice.
- Babasını nasıl sevimli göstereceği konusunda hiçbir fikri yoktu.
- My father has a whole army back home.
- Babamın vatanında koca bir ordusu var.
- Your father had plenty of allies who will give me space.
- Babanın bana yer verecek pek çok müttefiki vardı.
- And when exactly did your father pass away?
- Baban tam olarak ne zaman öldü?
- And when exactly did your father pass away?
- Babanız tam olarak ne zaman vefat etti?
- You may as well learn at once what your father has decided.
- Babanın ne karar verdiğini hemen öğrenebilirsin.
- So, I don't need my father's approval to like a guy.
- Yani bir erkekten hoşlanmak için babamın onayına ihtiyacım yok.
- The youngest is today with our father, and one is dead.
- En küçüğü bugün babamızın yanında ve içlerinden biri de öldü.
- My father has a whole army back home.
- Babamın memlekette kocaman bir ordusu var.
- She dated this father, and he was not the only one.
- Bu babayla çıkıyordu ve çıktığı tek kişi de o değildi.
- It was times like these when young Jane wished especially hard for a father.
- Genç Jane'in bir baba istediği zamanlar özellikle işte böyle zamanlardı.
- Let me tell you how you, the good father, can resolve this.
- Size, siz iyi babanın bunu nasıl çözebileceğini anlatayım.
- Your father had plenty of allies who will give me space.
- Babanın bana bir yer verebilecek pek çok müttefiki vardı.
- It was times like these when young Jane wished especially hard for a father.
- Genç Jane'in bir babaya sahip olmayı çok arzuladığı zamanlar bilhassa işte böyle zamanlardı.
- Growing up without a father can have a terrible effect on a little boy.
- Babasız büyümek küçük bir çocuk üzerinde korkunç bir etki yaratabilir.
- Growing up without a father can have a terrible effect on a little boy.
- Babasız büyümek küçük bir çocuğu çok kötü etkileyebilir.
- My father had two domestic obligations, and being a systematic man, he liked to dispense them both at once.
- Babamın evde iki görevi vardı, ve sistemli bir adam olarak, ikisini bir arada halletmeyi seviyordu.
- Father - forget his name now, really nice guy.
- Babası, şimdi adını unuttum, gerçekten sevimli bir adam.
- She killed my father in cold blood.
- O soğukkanlı bir şekilde babamı öldürdü.
- She killed my father in cold blood.
- Babamı soğukkanlılıkla öldürdü.
- My father has a whole army back home.
- Babamın memlekette koca bir ordusu var.
- It's like, I don't have a father.
- Sanki babam yok.
- Father - forget his name now, really nice guy.
- Babanız, adını unuttum şimdi neydi, gerçekten iyi adam.
- Tom is as talkative as his father.
- Tom da babası gibi geveze.
- He has never been scolded by his father.
- Babası tarafından hiç azarlanmadı.
- My father's car is very nice.
- Babamın arabası çok güzel.
- The girl's father put her hair in a braid.
- Kızın babası onun saçını ördü.
- When I was a kid, I played catch with my father.
- Çocukken babamla yakalamaca oynardık.
- Tom is now almost as tall as his father.
- Tom şimdi neredeyse babası kadar uzun.
- You don't look much like your father.
- Babana pek benzemiyorsun.
- Father is in his office.
- Babam ofisinde.
- Unlike his father, he was always smiling.
- Babasının aksine, o hep gülümsüyordu.
- Tom dated my mother before she got married to my father.
- Tom, babamla evlenmeden önce annemle çıkıyordu.
- She sees her boss as a father.
- Patronunu bir baba gibi görüyor.
- The sister of my father is my aunt.
- Babamın kız kardeşi benim teyzem.
- She knitted her father a sweater.
- Babasına kazak ördü.
- Like father like son.
- Baba oğul gibi.
- After all, Tom was your father.
- Ne de olsa Tom senin babandı.
- He is proud that his father was a famous scientist.
- Babasının ünlü bir bilim adamı olmasından gurur duyuyor.
- The doctor advised my father to give up smoking.
- Doktor, babama sigarayı bırakmasını tavsiye etti.
- Tom claimed that his father had raped him on multiple occasions.
- Tom, babasının kendisine birçok kez tecavüz ettiğini iddia etti.
- He doesn't seem to be aware of the conflict between my father and me.
- Babamla aramızdaki anlaşmazlığın farkında değil gibi görünüyor.
- Father scolded Junko for coming home so late.
- Baba eve çok geç geldiği için Junko'yu azarladı.
- Our father goes to work by car.
- Babamız işe arabayla gider.
- The boy was on the point of drowning when his father came to his rescue.
- Babası onu kurtarmaya geldiğinde çocuk boğulmak üzereydi.
- This is the school where my father used to go.
- Bu, babamın eskiden gittiği okul.
- Tom is a bad father.
- Tom kötü bir babadır.
- Tom wondered if Mary knew who his father was.
- Tom Mary'nin babasının kim olduğunu bilip bilmediğini merak ediyordu.
- Whoever wants to marry her must first convince her father.
- Onunla evlenmek isteyen kişi önce babasını ikna etmeli.
- He is as tall as his father.
- Babası kadar uzun.
- That's the building where my father works.
- O, babamın çalıştığı bina.
- I've been trying to live up to my father's expectations.
- Babamın beklentilerine göre yaşamaya çalışıyorum.
- He took over the business after his father died.
- Babası öldükten sonra işi devraldı.
- Go help your father.
- Babana yardım etmeye git.
- Is her father alive?
- Babası hayatta mı?
- And Ham, the father of Canaan, saw the nakedness of his father, and told his two brethren without.
- Kenan'ın babası Ham babasının çıplaklığını gördü ve bunu iki kardeşine söyledi.
- Tom has a very difficult relationship with his father.
- Tom'un babasıyla çok zor bir ilişkisi var.
- Bill hates his father smoking heavily.
- Bill, babasının çokça sigara içmesinden nefret ediyor.
- Tom tried his father's suit on.
- Tom babasının takım elbisesini üzerinde denedi.
- The father had trouble communicating with his wayward son.
- Baba, asi oğlu ile iletişim kurmakta sorun yaşamıştı.
- Your brother looks a lot more like your father than you do.
- Kardeşin babana senden daha çok benziyor.
- If you want to be a good father, you need to spend time with your children.
- İyi bir baba olmak istiyorsan çocuklarınla zaman geçirmelisin.
- Her father is a brewer.
- Babası bira üreticisi.
- His father doesn't play golf.
- Babası golf oynamıyor.
- The father asked for revenge against the man who deflowered his daughter.
- Baba kızının kızlığını bozan adamdan intikam almak istedi.
- You are exactly like your father.
- Tam babana benziyorsun.
- Luke, I am your father.
- Luke, ben senin babanım.
- Her father could swim well when he was young.
- Babası gençken iyi yüzebiliyordu.
- Finish your homework by the time your father comes home.
- Baban eve gelmeden önce ev ödevini bitir.
- A boy needs a father he can look up to.
- Bir erkek çocuğunun örnek alabileceği bir babaya ihtiyacı vardır.
- Tom is similar in some ways to his father, but in others he's very different.
- Tom bazı yönlerden babasına benzer, ancak diğerlerinde o çok farklı.
- He has as many books as his father does.
- En az babası kadar fazla kitabı var.
- His father is Japanese.
- Babası Japondur.
- I'll tell your father how you behaved!
- Babana nasıl davrandığını anlatacağım!
- Tom's father is older than Mary's.
- Tom'un babası Mary'nin babasından daha yaşlı.
- This is the village where my father was born.
- Burası babamın doğduğu köy.
- Everyone says that he looks just like his father.
- Herkes onun tıpkı babasına benzediğini söylüyor.
- I think he takes after his father.
- Bence babasına çekmiş.
- Tom had no idea who Mary's father was.
- Tom'un Mary'nin babasının kim olduğu hakkında hiçbir fikri yoktu.
- Tom is the father of three children.
- Tom üç çocuk babasıdır.
- His father doesn't play golf.
- Onun babası golf oynamaz.
- Mary said that her father worked for the city administration.
- Mary babasının şehir idaresinde çalıştığını söyledi.
- I discussed it with my father and decided to change my job.
- Babamla konuştum ve işimi değiştirmeye karar verdim.
- Ken's father loved Ken all the more because he was his only son.
- Ken'in babası, Ken tek oğlu olduğu için, onu daha çok seviyordu.
- He is now almost as tall as his father is.
- Şimdi neredeyse babası kadar uzun.
- Father took his place at the head of the table.
- Babam masanın başındaki yerini aldı.
- My family is my sister, father and mother.
- Benim ailem; kız kardeşim, babam ve annemdir.
- I'm your father.
- Ben senin babanım.
- Did you see my father?
- Babamı gördün mü?
- That boy takes after his father.
- Bu çocuk babasına çekmiş.
- I found my father's diary that he kept for 30 years.
- Babamın 30 yıl boyunca tuttuğu günlüğünü buldum.
- Who drives better, your father or your mother?
- Kim daha iyi araba kullanıyor, baban mı annen mi?
- You share your name with my father.
- Adınızı babamla paylaşıyorsunuz.
- Tom's father, who is in prison, never writes to Tom.
- Tom'un hapiste olan babası Tom'a hiç yazmaz.
- Tom doesn't want to play golf with Mary's father.
- Tom, Mary'nin babasıyla golf oynamak istemiyor.
- Susan polished her father's shoes.
- Susan babasının ayakkabılarını parlattı.
- He is not as tall as his father.
- O, babası kadar uzun değildir.
- Sami's father died just a few weeks earlier.
- Sami'nin babası birkaç hafta önce ölmüştü.
- The father is together with his son, how cozy it is!
- Baba oğlu ile birlikte, ne kadar rahat!
- Sami Bakir is the children's father.
- Çocukların babası Sami Bakir.
- But father, what if something happens to you?
- Ama baba, ya sana bir şey olursa?
- Do you know her father?
- Babasını tanıyor musun?
- Tom became the breadwinner of the family when his father died.
- Tom, babası öldüğünde ailenin geçimini sağlayan kişi oldu.
- I'm not your father.
- Ben senin baban değilim.
- George did business in the same manner as his father.
- George, babası ile aynı şekilde iş yaptı.
- After his father died, he had to study by himself.
- Babası öldükten sonra kendi başına çalışmak zorunda kaldı.
- Call your father.
- Babanı ara.
- The little boy has lost the money given to him by his father.
- Küçük çocuk, babası tarafından kendisine verilen parayı kaybetti.
- He is not as tall as his father.
- Babası kadar uzun boylu değil.
- Father is still in bed.
- Babam hala yatakta.
- His father was a mayor, but he didn't want to engage in politics.
- Babası bir belediye başkanıydı ama o siyasetle ilgilenmek istemiyordu.
- Why did your father beat you?
- Baban seni neden dövdü?
- I don't know my father's annual income.
- Babamın yıllık gelirini bilmiyorum.
- Tom tearfully recalled how his father savagely had beaten his mother.
- Tom gözyaşları içinde babasının annesini nasıl vahşice dövdüğünü hatırladı.
- She is anxious about her father's health.
- Babasının sağlığı için endişe duyuyor.
- Tom killed his brother with their father's gun.
- Tom kardeşini babasının silahıyla öldürdü.
- He's a very affectionate father.
- O çok şefkatli bir baba.
- I know you lost your father last year.
- Geçen yıl babanı kaybettiğini biliyorum.
- Has your father come yet?
- Baban daha gelmedi mi?
- Do what your father tells you to do.
- Babanın sana yapmanı söylediği şeyi yap.
- I think you knew my father.
- Sanırım babamı tanıyordun.
- Father bought me some books.
- Babam bana bazı kitaplar satın aldı.
- He got the job by virtue of his father's connections.
- Babasının bağlantıları sayesinde işe girdi.
- That is my father's first letter.
- Bu, babamın ilk mektubu.
- He misses his father.
- Babasını özlüyor.
- I became acquainted with your father yesterday.
- Ben dün sizin babanızla tanıştım.
- Tom's father is older than mine.
- Tom'un babası benimkinden daha yaşlı.
- Father got the drink for nothing.
- Babam içkiyi boş yere almış.
- She was always trying to impress her father.
- Her zaman babasını etkilemeye çalışırdı.
- He can be proud of her father.
- Babasıyla gurur duyabilir.
- Tom's father was diagnosed with a brain tumor last year.
- Tom'un babasına geçen yıl beyin tümörü teşhisi kondu.
- I helped my father water the flowers.
- Babamın çiçekleri sulamasına yardım ettim.
- I will tell your father everything.
- Babana her şeyi anlatacağım.
- Tom is a single father.
- Tom bekar bir baba.
- Why did her father go to Japan?
- Babası neden Japonya'ya gitti?
- The man sitting next to Tom is his father.
- Tom'un yanında oturan adam onun babası.
- Don't talk to your father like that.
- Babanla böyle konuşma.
- Tom used to play golf with my father.
- Tom babamla golf oynardı.
- Tom is scared to death of his father.
- Tom babasından ölesiye korkuyor.
- Do you know John's father died of a heart attack?
- John'un babasının bir kalp krizinden dolayı öldüğünü biliyor musun?
- This is where my father works.
- Burası babamın çalıştığı yer.
- Tom's father punished him.
- Tom'un babası onu cezalandırdı.
- Who do you think is a better driver, your mother or your father?
- Kimin daha iyi bir sürücü olduğunu düşünüyorsun, annen mi yoksa baban mı?
- Do you know his father?
- Babasını tanıyor musun?
- Tom's father beat Tom with a stick.
- Tom'un babası Tom'u sopayla dövdü.
- Father is having a bath.
- Babam yıkanıyor.
- Tom inherited the business from his father.
- Tom işletmeyi babasından miras aldı.
- Compared to his father, he lacks insight.
- Babasıyla kıyaslandığında, içgörüden yoksundur.
- Father complains of having been busy since last week.
- Babam geçen haftadan beri meşgul olduğundan yakınıyor.
- Sami was trying to emulate his father.
- Sami babasına benzemeye çalışıyordu.
- Rest in peace, father!
- Huzur içinde yat, baba!
- My mother speaks French better than my father speaks English, so they usually speak to each other in French.
- Annem Fransızcayı babamın İngilizce konuştuğundan daha iyi konuşur, bu yüzden birbirleriyle genellikle Fransızca konuşurlar.
- Tom told Mary his father died when he was thirteen.
- Tom Mary'ye on üç yaşındayken babasının öldüğünü söyledi.
- This is my father's shirt.
- Bu benim babamın gömleği.
- Tom's father is a police officer.
- Tom'un babası polis.
- Shelley was raised by her father.
- Shelley babası tarafından büyütüldü.
- Father goes to his office in Shinjuku every other day.
- Babam iki günde bir Shinjuku'daki ofisine gider.
- Kate ran to my father's restaurant.
- Kate, babamın restoranına doğru koştu.
- I had been in Tokyo only three days when I received news of my father's death.
- Babamın ölüm haberini aldığımda daha üç gündür Tokyo'daydım.
- The story reminded me of my father.
- Hikaye bana babamı hatırlattı.
- Tom received a brutal beating from his father.
- Tom babasından acımasız bir dayak yedi.
- Tom sold the guitar that his father gave him.
- Tom babasının ona verdiği gitarı sattı.
- He received a better education than his father.
- O, babasından daha iyi bir eğitim aldı.
- Sami's own father betrayed him.
- Sami'nin öz babası ona ihanet etti.
- Tom lives with his father in Australia.
- Tom babasıyla Avustralya'da yaşıyor.
- Tom has curly hair just like his father.
- Tom'un tıpkı babası gibi kıvırcık saçları var.
- Tom's father was a preacher.
- Tom'un babası bir vaizdi.
- He failed to write to his father that week.
- O hafta babasına yazamadı.
- Layla needed her father's protection.
- Leyla'nın babasının korumasına ihtiyacı vardı.
- She showed him the letter from her father.
- Ona babasından gelen mektubu gösterdi.
- Susan shined your father's shoes.
- Susan babanın ayakkabılarını boyadı.
- Always be grateful to your mother and father.
- Her zaman anne ve babana minnettar ol.
- Her father is a bank employee.
- Babası bir banka çalışanı.
- I've always wanted to be a father.
- Ben her zaman bir baba olmak istedim.
- Tom's father made him practice the piano every day for at least thirty minutes.
- Tom'un babası ona her gün en az otuz dakika piyano alıştırması yaptırırdı.
- Father doesn't eat dessert.
- Babam tatlı yemez.
- My father's room is very big.
- Babamın odası çok büyük.
- His brothers, sisters or he himself is to go to the station to meet their father.
- Kardeşleri ya da o, babalarını karşılamak için istasyona gidecekler.
- Father is now busy writing a letter.
- Babam şimdi bir mektup yazmakla meşgul.
- Father does not eat much fruit.
- Babam fazla meyve yemez.
- Your father is a businessman.
- Senin baban bir iş adamı.
- Your father is taking the whole thing as a betrayal.
- Baban her şeyi ihanet olarak kabul ediyor.
- I'd like to meet his father.
- Ben onun babasıyla tanışmak istiyorum.
- He often drives his father's car.
- Sık sık babasının arabasını kullanır.
- Once a man came to the house to kill my father.
- Bir defasında bir adam babamı öldürmek için eve geldi.
- Paul went to the party in place of his father.
- Paul partiye babasının yerine gitti.
- Her father could swim well when he was young.
- Onun babası gençken iyi yüzebilirdi.
- He took care of his mother after his father's death.
- O, babasının ölümünden sonra annesine baktı.
- He found it difficult to please his father.
- Babasını memnun etmekte zorlandı.
- How old were you when your father was killed?
- Baban öldürüldüğünde kaç yaşındaydın?
- Don't you think Tom looks like his father?
- Tom'un babasına benzediğini düşünmüyor musun?
- I consider myself a good father.
- Kendimi iyi bir baba olarak görüyorum.
- He's still sponging off his father.
- O hâlâ babasının sırtından geçiniyor.
- Tom borrowed money from Mary's father.
- Tom, Mary'nin babasından ödünç para aldı.
- Our Father in heaven, hallowed be your name.
- Cennetteki babamız, adın kutsal olsun.
- Tom has a friend whose father is an astronaut.
- Tom'un babası astronot olan bir arkadaşı var.
- I had a nice long chat with my girlfriend's father.
- Kız arkadaşımın babasıyla uzun ve güzel bir sohbet ettim.
- Stalin was the father of all peoples - in his own unhealthy imagination.
- Stalin tüm halkların babasıydı - kendi sağlıksız hayal gücünde.
- Tom moved out of his father's house.
- Tom babasının evinden taşındı.
- Father bought me some books.
- Babam bana birkaç kitap aldı.
- Yesterday I went to see Robert, whose father is a pilot.
- Dün babası pilot olan Robert'ı görmeye gittim.
- Do you know if my father is still in the office?
- Babamın hâlâ ofiste olup olmadığını biliyor musun?
- She asked me to continue writing to your father.
- Babana yazmaya devam etmemi istedi.
- His father lost his job recently.
- Babası geçenlerde işini kaybetti.
- Father bought me a model plane.
- Babam bana bir model uçak aldı.
- Tom was convinced he could have somehow prevented his father's death.
- Tom babasının ölümünü bir şekilde engelleyebileceğine inanıyordu.
- This car is my father's.
- Bu araba babamındır.
- I owe what I am today to my father.
- Bugünkü halimi babama borçluyum.
- I go to my father's place twice a year.
- Yılda iki kez babamın evine giderim.
- Her father dedicated his life to science.
- Babası hayatını bilime adamıştı.
- Her father dedicated his life to science.
- Babası hayatını bilime adadı.
- Mike is always nagging his father to buy him a car.
- Mike kendisine bir araba alması için babasının başının etini yiyor.
- Mary's father made her life hell.
- Babası Mary'ye hayatı zindan etti.
- He has none of his father's aggressiveness.
- Babasının agresifliği onda hiç yok.
- Tom never knew his father.
- Tom babasını hiç tanımadı.
- Tom is now as tall as his father.
- Tom şimdi babası kadar uzun.
- Tom has been like a father to me.
- Tom benim için bir baba gibiydi.
- Tom's father is a Korean War veteran.
- Tom'un babası bir Kore Savaşı gazisi.
- The bride's father showed up late for the wedding ceremony.
- Gelinin babası düğün törenine geç geldi.
- I'll ask my father to give me some money.
- Babamdan bana biraz para vermesini isteyeceğim.
- That little girl has her father's character.
- O küçük kız, babasının karakterine sahip.
- Your father would have given you everything.
- Baban sana her şeyi vermek isterdi.
- Tom helps his father out on the farm.
- Tom çiftlikte babasına yardım eder.
- Tom asked his father to help him make a snowman.
- Tom bir kardan adam yapmak için babasının ona yardım etmesini istedi.
- This watch is my father's.
- Bu saat babamın.
- Father fixed the car.
- Babam arabayı tamir etti.
- The father and son met after a long separation.
- Baba ve oğul uzun bir ayrılıktan sonra buluştu.
- She apologized to his father for coming home late.
- Eve geç geldiği için babasından özür diledi.
- Please accept our condolences on the death of your father.
- Lütfen babanızın ölümü için başsağlığı dileklerimizi kabul edin.
- She was very proud of her father.
- Babasıyla çok gurur duyuyordu.
- Tom asked his father if he could go to the cinema.
- Tom babasına sinemaya gidip gidemeyeceğini sordu.
- Tom is a father himself.
- Tom da bir baba.
- Her father reluctantly consented to her marriage.
- Onun babası onun evliliğine isteksizce razı oldu.
- Tom learned how to sing many songs from his father.
- Tom birçok şarkıyı söylemeyi babasından öğrendi.
- I am calling my father.
- Babamı arıyorum.
- Father translated the French document into Japanese.
- Babam Fransızca belgeyi Japoncaya çevirdi.
- Tom enjoyed fishing with his father.
- Tom babasıyla balık tutmayı severdi.
- It's my father who stopped drinking.
- İçkiyi bırakan benim babamdır.
- She is in conflict with her father.
- Babasıyla anlaşmazlık içinde.
- Tom is a bad father.
- Tom kötü bir baba.
- Tom's father was a doctor.
- Tom'un babası doktordu.
- Finish your homework by the time your father comes home.
- Baban eve gelene kadar ödevini bitir.
- I was helped by my father to paint the kennel.
- Kulübeyi boyamak için babamdan yardım aldım.
- Tom is just like his father.
- Tom tıpkı babası gibi.
- It's the first thing that my father wrote.
- Babamın yazdığı ilk şey bu.
- This is the first time I've ever helped my father.
- İlk defa babama yardım ediyorum.
- To tell the truth, I drove my father's car without his permission.
- Doğrusunu söylemek gerekirse, babamın arabasını onun izni olmadan sürdüm.
- Supposedly, his father once betrayed China.
- Güya babası bir keresinde Çin'e ihanet etmiş.
- Father takes a walk every day.
- Babam her gün yürüyüşe çıkar.
- My mother has five more years than my father.
- Annem babamdan beş yıl daha fazla yaşadı.
- I found out who Tom's father is.
- Tom'un babasının kim olduğunu buldum.
- His father was a policeman.
- Babası polisti.
- Tom said that he thought Mary wouldn't want to visit the place where her father had committed suicide.
- Tom, Mary'nin babasının intihar ettiği yeri ziyaret etmek istemeyeceğini düşündüğünü söyledi.
- I see little of my father these days.
- Bu günlerde babamı az görüyorum.
- My mother uses my father's old short as a dust rag.
- Annem babamın eski şortunu toz bezi olarak kullanır.
- Her father is a policeman.
- Onun babası bir polistir.
- Tom's father doesn't allow him to go out at night.
- Tom'un babası geceleri dışarı çıkmasına izin vermiyor.
- Tom said I didn't look like my father.
- Tom babama benzemediğimi söyledi.
- Tom lives with his father in Boston.
- Tom babasıyla birlikte Boston'da yaşıyor.
- Guess who Tom's father is?
- Tom'un babasının kim olduğunu tahmin edebilir misin?
- Tom's father promised to buy him a motorcycle.
- Tom'un babası ona bir motosiklet almaya söz verdi.
- The story was handed down from father to son.
- Hikaye babadan oğula aktarıldı.
- Tom was a friend of my father's.
- Tom babamın bir arkadaşıydı.
- My father has a good job.
- Babamın güzel bir işi var.
- Tom is starting to look a lot like his father.
- Tom babasına çok benzemeye başlıyor.
- Father is busy writing letters.
- Baba mektupları yazmakla meşgul.
- I always wanted to be a father.
- Hep baba olmak istemişimdir.
- Thomas was named after his father.
- Thomas'a babasının adı verildi.
- Tom is as talkative as his father.
- Tom babası kadar konuşkandır.
- Father reads the newspaper, eating his breakfast.
- Babam kahvaltısını ederken gazete okur.
- Layla is pregnant and guess who the father is.
- Leyla hamile ve tahmin edin bakalım baba kim.
- Tom talks a lot about his father.
- Tom babası hakkında çok konuşur.
- Her father nearly caught her having sex with her boyfriend.
- Babası neredeyse onu erkek arkadaşıyla seks yaparken yakalıyordu.
- Father got laid off.
- Baba işten kovuldu.
- Tom is now taller than his father.
- Tom artık babasından daha uzun.
- Peter isn't anything like his father.
- Peter, babasına hiç benzemiyor.
- I know Tom's father.
- Tom'un babasını tanıyorum.
- Father took his place at the head of the table and began to say grace.
- Babam masanın başındaki yerini aldı ve şükran duasını okumaya başladı.
- I hear that her father is abroad.
- Onun babasının yurtdışında olduğunu duydum.
- He is afraid of his father.
- O, babasından korkar.
- The boy grew taller and taller, till at last he exceeded his father in height.
- Çocuğun boyu uzadıkça uzadı, sonunda babasının boyunu geçti.
- This is one thing my father left to me.
- Bu babamın bana bıraktığı tek şey.
- My father has a personality disorder.
- Babamın bir kişilik bozukluğu var.
- Are you closer to your mother or to your father?
- Annene mi yoksa babana mı daha yakınsın?
- Tom's father tried very hard to fix his son and turn him to the right path, but all efforts are destined to fail when God has other plans.
- Tom'un babası oğlunu düzeltmek ve doğru yola getirmek için çok uğraştı ama Tanrı'nın başka planları varken tüm çabalar başarısız olmaya mahkumdur.
- Father let me drive his car.
- Babam arabasını sürmeme izin verdi.
- I went to bed before father could come home.
- Babam eve gelmeden yatmaya gittim.
- Their father had a large shoe shop in the town.
- Babalarının kasabada büyük bir ayakkabı dükkanı vardı.
- Tom stayed with his father.
- Tom babasıyla kaldı.
- What was your relationship with your father like when you were a kid?
- Çocukken babanızla ilişkiniz nasıldı?
- Like father like son.
- Babasının oğlu.
- Mary's father was a sailor who never came back.
- Mary'nin babası bir daha geri dönmeyen bir denizciydi.
- His father was a captain in the Royal Navy.
- Babası Kraliyet Donanması'nda albaydı.
- My mother told me why my father was so angry with me.
- Annem babamın bana neden bu kadar kızdığını anlattı.
- The little boy sat on his father's shoulders.
- Küçük çocuk babasının omuzlarına oturdu.
- Do you see my father?
- Babamı görüyor musun?
- I met your father last week, so in the last week of June.
- Babanla geçen hafta tanıştım, yani Haziran'ın son haftasında.
- Which son does his father love?
- Babası hangi oğlunu seviyor?
- You'll only understand the story if I tell you what happened to your father twenty-five years ago.
- Ancak yirmi beş yıl önce babana ne olduğunu anlatırsam hikayeyi anlayacaksın.
- Tom speaks French better than his father does.
- Tom, Fransızca'yı babasından daha iyi konuşuyor.
- A boy of seventeen is usually as tall as his father.
- On yedi yaşındaki bir çocuk genellikle babası kadar uzun olur.
- This photograph always reminds me of my father.
- Bu fotoğraf bana hep babamı hatırlatır.
- Tom isn't anything like his father.
- Tom hiç babası gibi değil.
- She never told me that I was the father.
- Babasının ben olduğumu bana hiç söylemedi.
- Don't tell your father you want to become a clown.
- Babana bir palyaço olmak istediğini söyleme.
- He will live up to his father's expectations.
- Babasının beklentilerini karşılayacaktır.
- Tom's father gave him a car for his birthday.
- Tom'un babası doğum gününde ona bir araba hediye etti.
- Tom is scared to death of his father.
- Tom babasından ölümüne korkar.
- Tom is as tall as his father.
- Tom, babası kadar uzun boylu.
- Is his father alive?
- Babası hayatta mı?
- Tom, your father asked you a question.
- Tom, baban sana bir soru sordu.
- Tom still calls his father Daddy.
- Tom hala babasına baba diyor.
- Tom's father is in jail.
- Tom'un babası hapishanededir.
- Tom predeceased his father.
- Tom babasından daha önce öldü.
- Once a month, she has lunch with her father.
- Ayda bir kez, babası ile birlikte öğle yemeği yer.
- Jim's father always comes home late.
- Jim'in babası eve her zaman geç gelir.
- Tom's father is a musician.
- Tom'un babası bir müzisyen.
- Mary adores her father.
- Mary babasına tapıyor.
- She showed him the letter from his father.
- Ona babasından gelen mektubu gösterdi.
- Child, my name is Jesus and I'm your father.
- Evladım, benim adım İsa ve ben senin babanım.
- This is the first time I've ever harvested with my father.
- İlk kez babamla hasat yapıyorum.
- They used to look up to their father.
- Onlar babalarına saygı duyardı.
- Is your father at home now?
- Baban şimdi evde mi?
- Father made me a model of a ship.
- Babam bana bir geminin modelini yaptı.
- He resembles his father very much.
- Babasına çok benziyor.
- They asked after my father.
- Onlar, babamın halini hatırını sordular.
- You'd better do what your father told you to do.
- Babanın sana söylediği şeyi yapsan iyi olur.
- He took charge of the family business after his father died.
- Babası öldükten sonra aile işinin başına geçti.
- My father has many books.
- Babamın birçok kitabı var.
- He seems not to be aware of the conflict between my father and me.
- Babamla aramızdaki anlaşmazlığın farkında değil gibi görünüyor.
- She apologized to her father for coming in so late.
- Bu kadar geç geldiği için babasından özür diledi.
- I'm proud of my father.
- Babamla gurur duyuyorum.
- Tom resembles his father.
- Tom babasına benziyor.
- Tom's father is in jail.
- Tom'un babası hapiste.
- He wants to forgive his father for abandoning him.
- Onu terk ettiği için babasını affetmek istiyor.
- His father had served as a United States senator.
- Babası Birleşik Devletler senatörü olarak görev yapmıştı.
- Tom has his father's blue eyes.
- Tom babasının mavi gözlerine sahip.
- Father was sent to the hospital yesterday.
- Babam dün hastaneye gönderildi.
- Tom used to play chess with my father.
- Tom eskiden babamla satranç oynardı.
- Kate's father walks home from the station.
- Kate'in babası istasyondan eve yürüyerek geliyor.
- Tom was beaten by his father to the point of needing hospitalization.
- Tom babasından hastanelik oluncaya kadar dayak yemişti.
- I got some money from my father.
- Babamdan biraz para aldım.
- Sami's own father had died six years earlier.
- Sami'nin kendi babası altı yıl önce öldü.
- I hear that his father is in the hospital now.
- Babasının şimdi hapishanede olduğunu duydum.
- Father will never approve of my marriage.
- Babam, evliliğimi asla onaylamayacak.
- Tom had no idea who Mary's father was.
- Tom'un Mary'nin babasının kim olduğu konusunda hiçbir fikri yoktu.
- He talks a lot about his father.
- O, babasından çok bahseder.
- Say hi to your father for me.
- Benim için babana selam söyle.
- The office where my father works is near the station.
- Babamın çalıştığı ofis istasyona yakın.
- My brother Tom's wife Mary's father, John, is visiting from Boston.
- Erkek kardeşim Tom'un karısı Mary'nin babası, John, Boston'dan ziyarete geliyor.
- Father told us a very interesting story.
- Baba bize çok ilginç bir hikaye anlattı.
- To work for your father was an honour for me.
- Baban için çalışmak benim için şerefti.
- Larry Ewing is married and the father of two children.
- Larry Ewing evli ve iki çocuk babası.
- She thinks of her boss as a father.
- Patronunu bir baba gibi görüyor.
- My father's car is new.
- Babamın arabası yeni.
- Tom isn't Mary's father.
- Tom, Mary'nin babası değil.
- My father's car is very nice.
- Babamın arabası çok güzeldir.
- Do you know if my father is still in the office?
- Babamın hala ofiste olup olmadığını biliyor musun?
- Sami's father accepted Islam.
- Sami'nin babası İslam'ı kabul etti.
- Tom's father is from Australia.
- Tom'un babası Avustralyalı.
- I'll have to explain that to my father.
- Bunu babama açıklamam gerekecek.
- All things taken into consideration, my father's life was a happy one.
- Her şey göz önüne alındığında, babamın hayatı mutlu bir hayattı.
- He begged his father to buy him a bicycle.
- Ona bisiklet alması için babasına yalvardı.
- It belongs to my father.
- Babama ait.
- The father had trouble communicating with his wayward son.
- Baba, asi oğluyla iletişim kurmakta zorlanıyordu.
- You had better help your father.
- Babana yardım etsen iyi olur.
- When I was a little boy, my father and I went to Boston to visit my great-grandfather.
- Küçük bir çocukken babamla birlikte büyük büyükbabamı ziyaret etmek için Boston'a gitmiştik.
- His father was a captain in the Royal Navy.
- Babası Kraliyet Donanması'nda kaptandı.
- This is a picture of my father and his first wife.
- Bu babamın ve ilk karısının resmi.
- Sami's daughter didn't have the physical strength to overcome her father.
- Sami'nin kızı babasını yenecek fiziksel güce sahip değildi.
- Tom is becoming more and more like his father every day.
- Tom her geçen gün babasına daha çok benziyor.
- Is your father's friend a woman?
- Babanın arkadaşı bir kadın mı?
- He succeeded to his father's large property.
- O, babasının büyük mal varlığının varisi oldu.
- The father gave his own life in order to save his daughter's.
- Baba, kızını kurtarmak için kendi hayatını feda etti.
- Your father would have given you everything.
- Baban sana her şeyi verirdi.
- He never fails to send a birthday present to his father.
- Babasına doğum günü hediyesi göndermeyi hiç aksatmaz.
- Are you going to write to your father?
- Babana mektup yazacak mısın?
- Since our father is bedridden, we take turns looking after him.
- Babamız yatalak olduğu için ona sırayla baktık.
- War is the father of all.
- Savaş her şeyin babasıdır.
- That's the building where my father works.
- Bu babamın çalıştığı bina.
- Are you taller than your father?
- Babandan daha mı uzunsun?
- Father is waiting.
- Baba bekliyor.
- Tom's father is going to buy him a guitar.
- Tom'un babası ona bir gitar alacak.
- Tom is a father, isn't he?
- Tom bir baba, değil mi?
- Mary sorrowfully buried her father.
- Mary babasını üzüntüyle gömdü.
- Tom followed in his father's footsteps and became a lawyer.
- Tom babasının izinden gitti ve avukat oldu.
- Father drives to work.
- Babam işe arabayla gider.
- And after having killed you, we will kill your father also.
- Ve seni öldürdükten sonra, babanı da öldüreceğiz.
- Tom's father told me he was a doctor.
- Tom'un babası bana doktor olduğunu söylemişti.
- When was the last time you upset your father?
- En son ne zaman babanızı üzdünüz?
- Is your father rich?
- Baban zengin mi?
- Tom is named after his father.
- Tom adını babasından almış.
- Tom is just like his father.
- Tom tam olarak babasına benziyor.
- Tom is older than your father.
- Tom babandan daha yaşlı.
- Is your father a businessperson?
- Baban iş adamı mı?
- You're like a father to me.
- Benim için bir baba gibisin.
- Tom is exactly like his father.
- Tom tıpkı babası gibi.
- Her father won't come, he is really busy.
- Babası gelmeyecek, çok meşgul.
- I am asking questions to my father.
- Babama sorular soruyorum.
- Bill hates that his father smokes heavily.
- Bill, babasının çok fazla sigara içmesinden nefret ediyor.
- Rejecting the urging of his physician father to study medicine, Hawking chose instead to concentrate on mathematics and physics.
- Doktor babasının tıp okuması yönündeki ısrarlarını reddeden Hawking, bunun yerine matematik ve fiziğe yoğunlaşmayı seçti.
- This clock must've belonged to Tom's father.
- Bu saat Tom'un babasına ait olmalı.
- Were your mother and father home?
- Annen ve baban evde miydi?
- Tom has not yet been told of his father's death.
- Tom'a babasının ölümü henüz söylenmedi.
- I was told to inform you that your father was killed in an accident.
- Babanızın bir kazada öldüğünü size bildirmem söylendi.
- Tom currently works for his father's company.
- Tom şu anda babasının şirketinde çalışıyor.
- I know a girl whose father is a lawyer.
- Babası avukat olan bir kız tanıyorum.
- Jim resembles his father.
- Jim, babasına benziyor.
- You have already seen his father.
- Babasını çoktan gördün.
- You used to look up to your father.
- Eskiden babanı örnek alırdın.
- Maria's father is easily influenced.
- Maria'nın babası kolay etkileniyor.
- Tom's father was a cruel man.
- Tom'un babası acımasız bir adamdı.
- Tom was riding on his father's shoulders.
- Tom babasının omuzlarına biniyordu.
- Don't pay any attention to what your father says.
- Babanın söylediklerine aldırma.
- Sami's father worked very hard.
- Sami'nin babası çok çalışıyordu.
- Tom never even knew his father.
- Tom babasını hiç tanımadı bile.
- Your father seems very friendly.
- Baban çok arkadaş canlısı gibi görünüyor.
- Tom stayed with his father.
- Tom babası ile kaldı.
- The doctor didn't allow my father to carry heavy things.
- Doktor babamın ağır şeyler taşımasına izin vermedi.
- I'm proud that my father is a good cook.
- Ben babamın iyi bir aşçı olmasından gurur duyuyorum.
- His father died last year.
- Babası geçen yıl öldü.
- Tom is tired of people always telling him that he looks like his father.
- Tom insanların ona sürekli babasına benzediğini söylemesinden bıktı.
- Ken's father loved Ken all the more because he was his only son.
- Tek oğlu olduğu için, babası Ken'i daha çok seviyordu.
- Tom doesn't look like his father.
- Tom babasına benzemiyor.
- He asks questions to his father.
- Babasına sorular soruyor.
- Akira is using that same dictionary that his father used as a student.
- Akira, babasının öğrenciyken kullandığı sözlüğü kullanıyor.
- Naoto takes after his father in appearance.
- Naoto görünüş olarak babasına çekmiş.
- Tom wants to go and see his father.
- Tom gidip babasını görmek istiyor.
- I wish Mary's father would let me talk to her.
- Keşke Mary'nin babası onunla konuşmama izin verse.
- Your mother and father are dead.
- Annen ve baban öldü.
- Is your father easier to get along with than your mother?
- Babanızla geçinmek annenizle geçinmekten daha mı kolay?
- Father used to say that time is money.
- Babam vakit nakittir derdi.
- She wanted him to help her father.
- Babasına yardım etmesini istedi.
- What's your father do?
- Baban ne iş yapıyor?
- My father has something to do with that firm.
- Babamın o şirketle bir ilgisi var.
- Father took us to the zoo yesterday.
- Babam dün bizi hayvanat bahçesine götürdü.
- They hurried to their father's rescue.
- Babalarını kurtarmak için acele ettiler.
- Tom sat next to his father and watched the football game with him.
- Tom babasının yanına oturdu ve onunla birlikte futbol maçını izledi.
- This house belongs to my father.
- Bu ev babama ait.
- Dan was a good husband and a good father.
- Dan iyi bir koca ve iyi bir babaydı.
- Father built me a new house.
- Babam bana yeni bir ev inşa etti.
- Has Father come home yet?
- Babam eve geldi mi?
- Tom has been trying hard to impress his father.
- Tom babasını etkilemek için çok çalışıyor.
- Sami wanted to be a father to Layla's baby.
- Sami, Layla'nın bebeğine baba olmak istiyordu.
- My father's sister's husband is my uncle.
- Babamın kız kardeşinin kocası benim eniştem.
- He insists on going to the park with his father.
- Babasıyla parka gitme konusunda ısrar ediyor.
- This is the same guitar that my father used to play when he was my age.
- Bu, babamın benim yaşımdayken çaldığı gitarın aynısı.
- He acquiesced in his father's decision.
- Babasının kararını kabul etti.
- My brother was the apple of my father's eye.
- Erkek kardeşim babamın gözbebeğiydi.
- I visited my father's hometown last summer.
- Geçen yaz babamın doğduğu yeri ziyaret ettim.
- That will please my father.
- O, babamı memnun edecek.
- Tom stayed up until his father got home.
- Tom babası eve gelene kadar yatmadı.
- She gave her father a tie.
- Babasına bir kravat verdi.
- Layla's father was an electrician.
- Layla'nın babası bir elektrikçiydi.
- He talks a lot about his father.
- Babası hakkında çok konuşuyor.
- Tom works out with his father.
- Tom babası ile antrenman yapar.
- Tom bought this house after his father's death.
- Tom babasının ölümünden sonra bu evi satın aldı.
- She cared for her sick father.
- O, hasta babasına baktı.
- I don't know when my father will come back.
- Babamın ne zaman döneceğini bilmiyorum.
- This is my father's house.
- Burası babamın evi.
- Mike is always nagging his father to buy him a car.
- Mike her zaman babasının ona bir araba alması için başının etini yer.
- This child looks like its father.
- Bu çocuk babasına benziyor.
- He felt sad because he lost his father.
- Babasını kaybettiği için üzüldü.
- I graduated from college in the same year as your father.
- Ben senin babanla aynı yılda üniversiteden mezun oldum.
- Everyone loves the father.
- Herkes babasını sever.
- Your father hasn't answered my letter yet.
- Baban mektubuma henüz cevap vermedi.
- Could you please tell me again who your father is?
- Lütfen babanın kim olduğunu bana tekrar söyler misin?
- Are you closer to your mother or to your father?
- Annenize mi yoksa babanıza mı daha yakınsınız?
- Tom bought this house after his father's death.
- Tom bu evi babasının ölümünden sonra satın aldı.
- My mother is making my father a cake.
- Annem babama pasta yapıyor.
- Tom's father died in 2013.
- Tom'un babası 2013'te öldü.
- His father had died of cancer 10 years ago.
- Babası 10 yıl önce kanserden öldü.
- His father calls him Tom.
- Babası ona Tom diyor.
- Father took us to the zoo yesterday.
- Babam bizi dün hayvanat bahçesine götürdü.
- She asked him to help her father clean the garage, but he said that he was too busy to help.
- Babasının garajı temizlemesine yardım etmesini istedi ama babası yardım edemeyecek kadar meşgul olduğunu söyledi.
- The father and his son were very alike.
- Baba ve oğlu birbirine çok benziyordu.
- Do you know who his father is?
- Onun babasının kim olduğunu biliyor musunuz?
- I just want to be a good father.
- İyi bir baba olmak istiyorum işte.
- Is her father a doctor?
- Onun babası doktor mu?
- Sami worked very hard to earn his father's respect.
- Sami babasının saygısını kazanmak için çok çalıştı.
- I hear that his father is abroad.
- Onun babasının yurt dışında olduğunu duyuyorum.
- You ought to have taken your father's advice.
- Babanın tavsiyesini almalıydın.
- They asked after my father.
- Babamı sordular.
- I visited my father's grave.
- Babamın mezarını ziyaret ettim.
- The university was founded by his father twenty years ago.
- Üniversite yirmi yıl önce babası tarafından kuruldu.
- Father established his business 40 years ago.
- Babam işini 40 yıl önce kurdu.
- His father is a famous economist.
- Onun babası ünlü bir ekonomist.
- Do you know John's father died of a heart attack?
- John'un babasının kalp krizinden öldüğünü biliyor musun?
- The teacher sounded like he was my father.
- Öğretmenin sesi babammış gibi geliyordu.
- He is a considerate father.
- O, düşünceli bir babadır.
- Father bought me a bicycle.
- Babam bana bir bisiklet aldı.
- The child was incapable of understanding his father's death.
- Çocuk, babasının ölümünü anlayamıyordu.
- To tell the truth, I am not your father.
- Doğruyu söylemek gerekirse, ben senin baban değilim.
- Do you remember your father's birthday?
- Babanın doğum gününü hatırlıyor musun?
- I met your father once.
- Babanla bir kez karşılaşmıştım.
- She asked him to help her father clean the garage.
- Ondan babasının garajı temizlemesine yardım etmesini istedi.
- Have you told Tom who your father is?
- Tom'a babanın kim olduğunu söyledin mi?
- The father is very tired.
- Baban çok yorgun.
- He's the father of the bride.
- Gelinin babası odur.
- Tom has been a good father to me.
- Tom benim için iyi bir babaydı.
- Tom's father is a police officer.
- Tom'un babası bir polis memuru.
- I always wanted to be a father.
- Ben her zaman bir baba olmak istedim.
- Tom still lives in Boston with his father.
- Tom hâlâ Boston'da babasıyla birlikte yaşıyor.
- Do you speak the same language to your father that you speak to your mother?
- Annenizle konuştuğunuz dili babanızla da konuşuyor musunuz?
- Is that tall man this boy's father?
- O uzun boylu adam, bu çocuğun babası mı?
- Father came home about ten minutes ago.
- Babam yaklaşık on dakika önce eve geldi.
- Send a wire to your father right now.
- Babana hemen bir telgraf gönder.
- I'd like to see your father.
- Babanla görüşmek istiyorum.
- He's still sponging off his father.
- Hâlâ babasının sırtından geçiniyor.
- Always obey your father.
- Her zaman babanın sözünü dinle.
- Kate's father is in the vicinity of the house.
- Kate'in babası evin yakınlarında.
- Tom is the only American Mary knows whose father wasn't born in America.
- Tom, Mary'nin tanıdığı ve babası Amerika'da doğmamış olan tek Amerikalı.
- Tom told me his father was in the hospital.
- Tom bana babasının hastanede olduğunu söyledi.
- Was your father born in Boston, too?
- Senin baban da Boston'da mı doğdu?
- She ate just as much meat as her father.
- Babası kadar fazla et yiyordu.
- I have a friend whose father is a famous pianist.
- Babası ünlü bir piyanist olan bir arkadaşım var.
- Kumi is the girl whose father likes dogs.
- Kumi, babası köpekleri seven kızdır.
- His behavior is nothing like his father.
- Onun davranışları babasına hiç benzemiyor.
- The boy took no notice of his father's advice.
- Çocuk babasının öğütlerini dikkate almadı.
- I'm a father.
- Ben bir babayım.
- I want my father to see the movie.
- Babamın filmi izlemesini istiyorum.
- Tom took over his father's store.
- Tom babasının mağazasını devraldı.
- He insists on going to the park with his father.
- Babasıyla parka gitmek için ısrar ediyor.
- The father of my wife is my father-in-law.
- Karımın babası benim kayınpederim.
- Tom is writing a book about his father.
- Tom babasıyla ilgili bir kitap yazıyor.
- The fact is that his father lives alone in New York because of work.
- Gerçek şu ki onun babası işten dolayı New York'ta yalnız yaşıyor.
- She sees her boss as a father.
- O, patronunu bir baba olarak görür.
- She is anxious about her father's health.
- Babasının sağlığı konusunda endişeleniyordu.
- He succeeded his father as president of the company.
- O, şirketin başkanı olarak babasının yerine geçti.
- What does your father do?
- Baban ne iş yapıyor?
- Father is in his office.
- Babam bürosunda.
- I went to the airport to meet with my father.
- Babamla buluşmak için havaalanına gittim.
- Tom was abused by his father.
- Tom, babası tarafından istismar edildi.
- He told me that his father had passed away.
- Bana babasının öldüğünü söyledi.
- I'll never forget what Father said then.
- Babamın o zaman söylediklerini asla unutmayacağım.
- Father takes a walk every day.
- Babam her gün yürüyüşe çıkıyor.
- Don't you think Jane takes after her father?
- Sence de Jane babasına çekmemiş mi?
- New York, where my father is staying on business, is a much more dangerous city than Tokyo.
- Babamın iş için bulunduğu New York, Tokyo'dan çok daha tehlikeli bir şehir.
- Like his father, he has many books.
- Babası gibi onun da birçok kitabı var.
- I used to go fishing with my father when I was a child.
- Ben bir çocukken babamla balık tutmaya giderdim.
- Tom is almost as tall as his father.
- Tom neredeyse babası kadar uzun.
- Sami was trying to find his father.
- Sami babasını bulmaya çalışıyordu.
- Tom talked about his father.
- Tom babası hakkında konuştu.
- He looks like his father.
- Babasına benziyor.
- Have you visited the town where your father was born?
- Babanın doğduğu kenti ziyaret ettin mi?
- Tom wanted to go to Boston, but his father wouldn't let him.
- Tom Boston'a gitmek istiyordu ama babası ona izin vermedi.
- The house where my father was born is just around the corner.
- Babamın doğduğu ev tam köşede.
- How do you know my father?
- Babamı nereden tanıyorsun?
- He acquiesced in his father's decision.
- O, babasının kararına boyun eğdi.
- He looks just like his father.
- O tam babasına benziyor.
- You share your name with my father.
- İsminizi babamla paylaşıyorsunuz.
- Tom asked me what Mary's father's name was.
- Tom bana Mary'nin babasının ismini sordu.
- Tom is almost as tall as his father.
- Tom neredeyse babası kadar uzun boyludur.
- Tom has taken over his father's company.
- Tom babasının şirketini devraldı.
- Mr Wood was like a father to Tony.
- Bay Wood, Tony için baba gibiydi.
- Every time I see this picture, I remember my father.
- Bu resmi her gördüğümde, babamı hatırlıyorum.
- Tom's father is Canadian and his mother is Japanese.
- Tom'un babası Kanadalı, annesi ise Japon.
- Tom is older than his wife's father.
- Tom karısının babasından daha yaşlı.
- After his father's death, Tom started drinking heavily.
- Babasının ölümünden sonra Tom çok içmeye başladı.
- Does your father get home early?
- Baban eve erken mi geliyor?
- Father is a good person.
- Babam iyi bir insan.
- Tom is very much like his father.
- Tom babasına çok fazla benziyor.
- That gray-haired man is Tom's father.
- Şu gri saçlı adam Tom'un babası.
- Your father's coming to pick you up.
- Baban seni almaya geliyor.
- I wonder why he talks a lot about his father.
- Babası hakkında neden bu kadar çok konuştuğunu merak ediyorum.
- He was the only recourse for his family after his father's death.
- O, babasının ölümünden sonra ailesi için baş vurulacak tek kişiydi.
- Father wants me to study abroad while I am young.
- Babam gençken yurtdışında okumamı istiyor.
- Tom told me he was going to the hospital to visit his father.
- Tom bana babasını ziyaret etmek için hastaneye gideceğini söyledi.
- Is your father creative?
- Baban yaratıcı mı?
- Father made our living room more spacious.
- Baba oturma odamızı daha geniş yaptı.
- Who is your father?
- Senin baban kim?
- I should discuss it with my father.
- Bunu babamla tartışmalıyım.
- Tom looks a lot more like your father than you do.
- Tom babana senden daha çok benziyor.
- Father is busy, so I will go instead.
- Babam meşgul, bu yüzden onun yerine ben gideceğim.
- Father is going to undergo an operation.
- Babam bir operasyon geçirecek.
- Tom is a good father.
- Tom iyi bir baba.
- You should listen to your father's wise counsel.
- Babanın bilge öğütlerini dinlemelisin.
- Tom probably bought it with the money his father gave him.
- Tom onu muhtemelen babasının ona verdiği parayla satın aldı.
- Tom is married and the father of a daughter.
- Tom evli ve bir kız babasıdır.
- He picked up that habit from his father.
- Bu huyu babasından almış.
- Have you ever played tennis with your father?
- Hiç babanla tenis oynadın mı?
- Were your mother and father home?
- Annen ve baban evde miydiler?
- Tom is trying to find his father.
- Tom babasını bulmaya çalışıyor.
- I promised your father I'd look after you.
- Babana sana göz kulak olacağıma söz verdim.
- Tom has a beard just like his father, grandfathers and brothers do.
- Tom'un tıpkı babası, dedesi ve erkek kardeşleri gibi sakalı var.
- Each time I see this picture, I remember my father.
- Ne zaman bu fotoğrafa baksam, babamı hatırlıyorum.
- I learned that Bill's father was sick.
- Bill'in babasının hasta olduğunu öğrendim.
- The fact is that his father lives alone in New York because of work.
- Gerçek şu ki, babası işi yüzünden New York'ta yalnız yaşıyor.
- Why did your father beat you?
- Baban seni neden dövüyordu?
- He will take over the business when his father retires.
- Babası emekli olunca işi o devralacak.
- Tom borrowed money from Mary's father.
- Tom, Mary'nin babasından borç para aldı.
- Tom predeceased his father.
- Tom babasından önce ölmüştü.
- The house where my father was born is just around the corner.
- Babamın doğduğu ev hemen köşeyi dönünce.
- Your father never wanted you.
- Baban seni hiç istemedi.
- His father was an alcoholic.
- Babası alkolikti.
- My father has five brothers.
- Babamın beş kardeşi var.
- Listen to your father, Tom.
- Babanı dinle, Tom.
- I don't know when my father will come back.
- Babamın ne zaman geri geleceğini bilmiyorum.
- He was very attached to the ring that his father had given him.
- Babasının kendisine verdiği yüzüğe çok düşkündü.
- Will your father eat dinner with you tonight?
- Baban bu akşam seninle akşam yemeği yiyecek mi?
- Don't regard me as your father anymore.
- Artık beni baban olarak kabul etme.
- Father is in the garden now.
- Babam şu anda bahçede.
- Has your father ever been to Boston?
- Baban hiç Boston'a gitti mi?
- He took over the business from his father.
- İşi babasından devraldı.
- He went abroad soon after his father.
- O, babasından kısa bir süre sonra yurt dışına gitti.
- What color is your father's car?
- Babanın arabası ne renk?
- Father has just come home.
- Baba eve henüz geldi.
- I sometimes hear my father singing in the shower.
- Bazen babamın banyoda şarkı söylediğini duyuyorum.
- You don't even know who your father is.
- Babanın kim olduğunu bile bilmiyorsun.
- My father's car is made in Italy.
- Babamın arabası İtalya'da yapılmıştır.
- Father seldom comes home before eight.
- Babam nadiren sekizden önce eve gelir.
- Can I tell my father what you want?
- Babama ne istediğinizi söyleyebilir miyim?
- Our father has a lot of books.
- Babamızın bir sürü kitabı var.
- Tom's father died before he was born and his mother died shortly after he was born.
- Tom'un babası o doğmadan önce öldü ve annesi o doğduktan kısa bir süre sonra öldü.
- Father is away from home.
- Babam evden uzakta.
- I'll have to explain that to my father.
- Onu babama açıklamak zorunda kalacağım.
- The father and his son were very alike.
- Baba ve oğlu birbirlerine çok benziyorlardı.
- Tom isn't as tall as his father.
- Tom babası kadar uzun boylu değil.
- Yesterday I helped the father.
- Dün babasına yardım ettim.
- I grew up without a father.
- Ben babasız büyüdüm.
- He's afraid of his father.
- Babasından korkuyor.
- His father worked as a swineherd.
- Babası domuz çobanı olarak çalışıyordu.
- Has Father come home yet?
- Babam henüz eve gelmedi mi?
- Father intends to go to abroad next week.
- Babam gelecek hafta yurtdışına gitmeyi planlıyor.
- Tom wanted to know who Mary's father was.
- Tom, Mary'nin babasının kim olduğunu bilmek istiyor.
- You look just like your father.
- Aynı babana benziyorsun.
- He's three years older than my father.
- Babamdan üç yaş büyük.
- Mary's father made her life hell.
- Mary'nin babası hayatını cehenneme çevirdi.
- She lived with her father for more than twenty years.
- Yirmi yıldan fazla bir süre babasıyla yaşadı.
- Layla was devoted to her father.
- Layla babasına çok düşkündü.
- He resembles his father very much.
- O, babasına çok benzemektedir.
- Hi, Father.
- Merhaba, baba.
- Tom is living in Boston with his father.
- Tom Boston'da babasıyla birlikte yaşıyor.
- His behavior is nothing like his father.
- Davranışları babasına hiç benzemiyor.
- Tom is an amazing father.
- Tom harika bir baba.
- Is your father stern?
- Senin baban sert mi?
- She has her father's eyes and her mother's nose.
- O, babasının gözlerine ve annesinin burnuna sahip.
- Marjane Satrapi's father is Ebi.
- Marjane Satrapi'nin babası Ebi.
- Supposedly, his father once betrayed China.
- İddia edildiğine göre, bir zamanlar babası Çin'e ihanet etti.
- Are you absolutely sure you want to sell your father's guitar?
- Babanızın gitarını satmak istediğinizden kesinlikle emin misiniz?
- Is your father strong?
- Baban güçlü müdür?
- Who do you think is a better driver, your mother or your father?
- Sence kim daha iyi bir sürücü, annen mi yoksa baban mı?
- I can do things my father never could.
- Babamın asla yapamayacağı şeyleri yapabiliyorum.
- Tom speaks French better than his father does.
- Tom babasından daha iyi Fransızca konuşuyor.
- He's shorter than his father.
- Babasından daha kısa.
- He decided to stay and carry on his father's business.
- Kalmaya ve babasının işini devam ettirmeye karar verdi.
- He felt sad because he lost his father.
- Babasını kaybettiği için üzgündü.
- Does your father get home early?
- Baban eve erken gelir mi?
- I ran into your father yesterday.
- Ben dün sizin babanıza rastladım.
- I've been trying to live up to my father's expectations.
- Babamın beklentilerini karşılamaya çalışıyordum.
- I'm your father's colleague.
- Ben senin babanın meslektaşıyım.
- He asks questions to his father.
- O, babasına sorular sorar.
- Tom's father is a smuggler.
- Tom'un babası bir kaçakçı.
- His father is a famous economist.
- Babası ünlü bir ekonomist.
- He was very attached to the ring that his father had given him.
- Babasının kendisine verdiği yüzüğe çok bağlıydı.
- His father had served as a United States senator.
- Babası Amerika Birleşik Devletleri senatörü olarak görev yapmıştı.
- Father, where are you?
- Baba, neredesin?
- Father is proud of his car.
- Babam arabasıyla gurur duyuyor.
- Once a month, she has lunch with her father.
- Ayda bir kez babasıyla öğle yemeği yiyor.
- His father was an alcoholic.
- Babası bir alkolikti.
- Mr Brown is her father.
- Bay Brown, onun babası.
- Her father is a bank clerk.
- Onun babası bir banka memuru.
- Tom looked at his father's portrait.
- Tom, babasının portresine baktı.
- Father was trying to correct his mistake.
- Baba, onun hatasını düzeltmeye çalışıyordu.
- Tom wasn't allowed to visit his father in prison.
- Tom'un hapisteki babasını ziyaret etmesine izin verilmedi.
- Her father is tall.
- Babası uzun boyludur.
- He told me that his father's a teacher.
- Bana babasının bir öğretmen olduğunu söyledi.
- Tom's father, who is in prison, never writes to Tom.
- Tom'un hapisteki babası Tom'a hiç yazmıyor.
- I took over the business from Father.
- İşi babamdan devraldım.
- Father doesn't allow me to drive.
- Babam araç kullanmama izin vermiyor.
- His father dedicated his life to science.
- Babası hayatını bilime adamıştı.
- He is ashamed of his father being poor.
- O, babasının fakir olmasından utanç duyuyordu.
- For the boy, his father represented authority.
- Oğlan için babası otoriteyi temsil etti.
- His father became ill with cancer.
- Babası kanser hastası oldu.
- He was surprised his father had sold the farm.
- Babasının çiftliği sattığına şaşırdı.
- I've visited my father's grave.
- Babamın mezarını ziyaret ettim.
- Father has never gotten sick in his life.
- Babam hayatında hiç hasta olmadı.
- I'd like to meet Tom's father.
- Tom'un babasıyla tanışmak istiyorum.
- Tom told me his father was rich.
- Tom bana babasının zengin olduğunu söyledi.
- Tom is an amazing father.
- Tom inanılmaz bir baba.
- They prayed that their father would forgive them.
- Babalarının onları affetmesi için dua ettiler.
- Tom's father was the one who built the house that Tom's living in.
- Tom'un yaşadığı evi inşa eden kişi Tom'un babasıydı.
- Father is going to undergo an operation.
- Babam bir ameliyat geçirecek.
- Robert used to help his father in the store on weekends.
- Robert hafta sonları dükkanda babasına yardım ederdi.
- Do you really want me to tell Tom that you were the one who killed his father?
- Tom'a babasını öldürenin sen olduğunu söylememi gerçekten istiyor musun?
- Father bought a book for me.
- Babam benim için bir kitap satın aldı.
- Tom misses his father.
- Tom babasını özlüyor.
- Layla's father didn't want her anymore.
- Layla'nın babası artık onu istemiyordu.
- Which car is your father's?
- Hangi araba babanınki?
- Tom is looking more and more like his father every day.
- Tom her geçen gün babasına daha çok benziyor.
- I hear that his father is in the hospital now.
- Babasının şu anda hastanede olduğunu duydum.
- I'll ask my father to give me some money.
- Babamın bana biraz para vermesini isteyeceğim.
- He inherited the business from his father.
- İş babasından ona miras kaldı.
- Tom was scared Mary would shoot him with her father's rifle.
- Tom, Mary'nin babasının tüfeğiyle kendisini vuracağından korkuyordu.
- I met your father just now.
- Az önce babanla karşılaştım.
- Tom is a father now, isn't he?
- Tom şu an bir baba, değil mi?
- Tom doesn't look like his father at all.
- Tom babasına hiç benzemiyor.
- After his father's death, John took to spending his time in bars.
- Babasının ölümünden sonra John zamanını barlarda geçirmeye başladı.
- Sami's father is a businessman.
- Sami'nin babası bir iş adamıdır.
- My father has a habit of reading the newspaper before breakfast.
- Babamın kahvaltıdan önce gazete okuma alışkanlığı vardır.
- Her father will not come, he is very busy.
- Babası gelmeyecek, o çok meşgul.
- Tom didn't want to play golf with Mary's father.
- Tom, Mary'nin babasıyla golf oynamak istemedi.
- That man standing over there is my father.
- Orada duran o adam benim babamdır.
- Tom became a doctor, like his father.
- Tom babası gibi bir doktor oldu.
- Father is away now.
- Baban şimdi uzakta.
- Is her father a teacher?
- Babası öğretmen mi?
- Father has recently come back to Japan.
- Baba son zamanlarda Japonya'ya geri geldi.
- Tom wanted to play golf with Mary's father.
- Tom, Mary'nin babasıyla golf oynamak istiyordu.
- Mary is a good friend of Junior's father.
- Mary, Junior'ın babasının iyi bir arkadaşı.
- He seldom writes to his father.
- Babasına nadiren mektup yazar.
- I'm not ashamed of my father's being poor.
- Babamın fakir olmasından utanmıyorum.
- His father approved of his plan.
- Babası planını onayladı.
- He respects his father.
- Babasına saygı duyuyor.
- Suppose your father saw us together, what would he say?
- Diyelim ki baban bizi birlikte gördü, ne derdi?
- Fadil lost his mother and father when he was just little.
- Fadil annesini ve babasını küçükken kaybetti.
- She got married against her father's will.
- Babasının isteği dışında evlendi.
- The father left all his money to his daughters.
- Baba tüm parasını kızlarına bıraktı.
- Tom's a moderate drinker, but his father drinks like a fish.
- Tom ılımlı bir içici, ama babası sünger gibi içiyor.
- Was your father right?
- Baban haklı mıydı?
- I have been to the airport to see my father off.
- Babamı uğurlamak için havaalanına gittim.
- We visited our father's grave.
- Babamızın mezarını ziyaret ettik.
- A father and son represent two generations.
- Bir baba ve oğul iki kuşağı temsil eder.
- Her father won't come, he is really busy.
- Onun babası gelmeyecek, o gerçekten meşgul.
- His father wanted him to be a doctor.
- Babası onun doktor olmasını istiyordu.
- Tom shined his father's shoes.
- Tom babasının ayakkabılarını boyadı.
- I have a friend whose father is a teacher.
- Babası öğretmen olan bir arkadaşım var.
- Tom is now managing the business for his father.
- Tom artık babası için işletmeyi yönetiyor.
- Would that our father were here to help us.
- Keşke babamız burada olsaydı da bize yardım etseydi.
- Tom said I didn't look much like my father.
- Tom babama pek benzemediğimi söyledi.
- Sami really felt his father was an animal.
- Sami babasının gerçekten bir hayvan olduğunu düşünüyordu.
- What does your father do for a living?
- Baban geçimini sağlamak için ne yapar?
- Tom is as talkative as his father.
- Tom da babası kadar konuşkan.
- Of course, Tom missed his father.
- Elbette Tom babasını özledi.
- Tom reminds me of my father.
- Tom bana babamı hatırlatıyor.
- Tom's father is sixty-seven years old.
- Tom'un babası altmış yedi yaşındadır.
- Father will never approve of my marriage.
- Babam evliliğimi asla onaylamaz.
- Her father is Japanese.
- Onun babası Japondur.
- Father stopped drinking.
- Babam içki içmeyi bıraktı.
- The father sorrowfully buried his son.
- Baba üzüntüyle oğlunu gömdü.
- Please accept our condolences on the death of your father.
- Lütfen babanızın ölümüyle ilgili başsağlığımızı kabul edin.
- Tom is like his father, isn't he?
- Tom babasına benziyor, değil mi?
- Tom's father was in the Army.
- Tom'un babası ordudaydı.
- The little girl clung to her father's arm.
- Küçük kız babasının koluna yapıştı.
- Father drives to work.
- Babam arabayla işe gider.
- How old was your father when he retired?
- Baban emekli olduğunda kaç yaşındaydı?
- We don't know our father.
- Babamızı tanımıyoruz.
- He lost his father when he was three years old.
- O üç yaşında iken babasını kaybetti.
- The little girl clung to her father's arm.
- Küçük kız, babasının koluna sarıldı.
- My mother's father is my maternal grandfather.
- Annemin babası, anne tarafından dedemdir.
- What was your relationship with your father like when you were a kid?
- Sen bir çocukken babanla ilişkin nasıldı?
- My father has five brothers and sisters.
- Babamın beş erkek ve kız kardeşi var.
- He is less impatient than his father.
- Babasına göre daha az sabırsız.
- Fadil was trying to find his father.
- Fadıl babasını bulmaya çalışıyordu.
- I've got my stubbornness from my father.
- İnatçılığımı babamdan almışım.
- Tom's father was a drinker.
- Tom'un babası içkiciydi.
- His father won't come, he is very busy.
- Babası gelmeyecek, çok meşgul.
- Tom and his father built a tree house together.
- Tom ve babası birlikte bir ağaç ev inşa ettiler.
- Is your father taller than your mother?
- Babanız annenizden daha mı uzun?
- My father's birthday falls on Sunday this year.
- Babamın doğum günü bu yıl pazar gününe denk geliyor.
- My brother is the proud father of a new baby boy.
- Kardeşim yeni bir erkek bebeğin gururlu babası.
- Father took his place at the head of the table and began to say grace.
- Babam masanın başındaki yerini aldı ve dua etmeye başladı.
- She is too young to understand that her father died.
- Babasının öldüğünü anlayamayacak kadar küçük.
- The property left him by his father enables him to live in comfort.
- Babası tarafından ona bırakılan servet onun rahat bir şekilde yaşamasını sağlar.
- No, no, no, not my Father!
- Hayır, hayır, hayır, babamı değil!
- Tom has been like a father to me.
- Tom benim için baba gibi.
- Sami killed his father and his step-father.
- Sami babasını ve üvey babasını öldürdü.
- Tom tried to persuade his father to let him go to Boston by himself.
- Tom tek başına Bostona gitmesine izin vermesi için babasını ikna etmeye çalıştı.
- Father spoke about how important school will be for finding a job when I am older.
- Babam, büyüdüğümde bir iş bulmak için okulun ne kadar da önemli olacağı hakkında konuştu.
- The little boy felt secure in his father's arms.
- Küçük çocuk babasının kollarında kendini güvende hissetti.
- Tom is tired of people always telling him that he looks like his father.
- Tom insanların her zaman onun babasına benzediğini söylemesinden bıktı.
- Sami is the father of my child.
- Sami çocuğumun babası.
- Tom asked Mary what her father did for a living.
- Tom, Mary'ye babasının ne iş yaptığını sordu.
- I think you would make a great father.
- Bence harika bir baba olursun.
- He has just as many books as his father does.
- Babasının sahip olduğu kadar çok kitabı var.
- Tom's father is taking Tom and me skiing next weekend.
- Tom'un babası gelecek hafta sonu Tom ve beni kayağa götürecek.
- Tom's a moderate drinker, but his father drinks like a fish.
- Tom kararında içen biri ama babası çok fazla içiyor.
- Wait until your father gets home.
- Baban eve gelinceye kadar bekle.
- Please give my regards to your father.
- Lütfen babanıza selamlarımı iletin.
- Unlike his father, he was always smiling.
- Babasının aksine, o hep gülümserdi.
- Her father devoted his life to science.
- Babası hayatını bilime adamıştır.
- Father intends to go to abroad next week.
- Babam önümüzdeki hafta yurt dışına gitmek niyetinde.
- My sister asked Father to buy a new bicycle.
- Kız kardeşim babamdan yeni bir bisiklet almasını istedi.
- His running away from home is due to his father's severity.
- Evden kaçmasının nedeni babasının sert biri olması.
- Her father was a tractor driver and her mother worked in a textile plant.
- Babası bir traktör sürücüsüydü ve annesi bir tekstil fabrikasında çalıştı.
- Tom chose to live with his father instead of his mother.
- Tom annesi yerine babasıyla yaşamayı seçti.
- He resembles his father very closely.
- Babasına çok benziyor.
- Tom lost his mother and father when he was three years old.
- Tom üç yaşındayken anne ve babasını kaybetti.
- Tom and Mary were plotting to kill Tom's father for the life insurance.
- Tom ve Marry hayat sigortası için Tom'un babasını öldürmek amacıyla kumpas kuruyorlardı.
- She walked arm in arm with her father.
- Babası ile kol kola yürüdü.
- He finally talked his father into buying a new car.
- Sonunda babasını yeni bir araba almaya ikna etti.
- She is in conflict with her father.
- O babası ile çatışma içinde.
- Like father, like son.
- Tıpkı babasına benziyor.
- My father's car is made in Italy.
- Babamın arabası İtalya'da üretildi.
- Tom's father disowned him.
- Tom'un babası onu evlatlıktan reddetti.
- You're just like your father.
- Aynı baban gibisin.
- Tom took over the business after his father's death.
- Tom babasının ölümünden sonra işi devraldı.
- He looks just like his father.
- Tıpkı babasına benziyor.
- It's very important for Tom to visit his father's grave.
- Babasının mezarını ziyaret etmek Tom için çok önemlidir.
- Was your father wearing a sweater last night?
- Baban dün gece kazak mı giyiyordu?
- My father has a heart of gold.
- Babamın altın bir kalbi var.
- Mary takes after her father.
- Mary, babasına çekmiş.
- Tom is very afraid of his father.
- Tom babasından çok korkuyor.
- Unfortunately, our father is not in heaven, but in a jail cell.
- Ne yazık ki babamız cennette değil, bir hapishane hücresinde.
- You don't even know who your father is.
- Sen babanın kim olduğunu bile bilmiyorsun.
- I just want to be a good father.
- Ben sadece iyi bir baba olmak istiyorum.
- Tom wasn't a good father.
- Tom iyi bir baba değildi.
- He is not less clever than his father is.
- O, babasından daha az zeki değildir.
- That child resembles his father.
- O çocuk, babasına benziyor.
- She took a walk with her father this morning.
- Bu sabah babasıyla yürüyüşe çıktı.
- I have a friend whose father is a famous novelist.
- Babası ünlü bir romancı olan bir arkadaşım var.
- Did Ming's father play tennis yesterday?
- Dün Ming'in babası tenis oynadı mı?
- Sami still lived in Egypt with his father.
- Sami hâlâ babasıyla birlikte Mısır'da yaşıyordu.
- This tradition passes from father to son.
- Bu gelenek babadan oğula geçer.
- His father worked on the railway.
- Onun babası demiryolunda çalıştı.
- You had better not tell your father about the accident.
- Babana kazadan bahsetmesen iyi olur.
- Tom wanted to be like his father.
- Tom babası gibi olmak istedi.
- Linda's father didn't allow her to date.
- Linda'nın babası biriyle çıkmasına izin vermiyordu.
- Tom has been trying to find his father.
- Tom babasını bulmaya çalışıyor.
- Your father is a good-looking man.
- Baban yakışıklı bir adam.
- Did Ming's father play tennis yesterday?
- Ming'in babası dün tenis oynadı mı?
- Tom's father remarried after his mother passed away.
- Tom'un babası, annesi öldükten sonra yeniden evlendi.
- The father sorrowfully buried his son.
- Baba oğlunu kederli bir şekilde gömdü.
- Father abandoned us.
- Babam bizi terk etti.
- Tom said I didn't look much like my father.
- Tom babama çok benzemediğimi söyledi.
- He took charge of the family business after his father died.
- Babasının ölümünden sonra aile şirketinin sorumluğunu üstüne aldı.
- His father failed in business.
- Babası iş hayatında başarısız oldu.
- The father went fishing.
- Babası balık tutmaya gitti.
- For the boy, his father represented authority.
- Çocuk için babası otoriteyi temsil ediyordu.
- I killed your father.
- Babanı ben öldürdüm.
- Tom is becoming more like his father.
- Tom daha çok babasına benziyor.
- I was told to inform you that your father was killed in an accident.
- Babanızın bir trafik kazasında öldüğünü size bildirmem söylendi.
- When will Father be back?
- Babam ne zaman dönecek?
- My mother's father is my maternal grandfather.
- Annemin babası benim anne tarafından büyükbabam.
- I'm named after my father.
- Babamın adını aldım.
- He didn't want to disappoint his father.
- O, babasını hayal kırıklığına uğratmak istemedi.
- He begged his father to buy him a bicycle.
- Kendisine bir bisiklet alması için babasına yalvardı.
- Every child needs a father or a father figure in their life.
- Her çocuk, hayatında bir babaya ya da bir baba figürüne ihtiyaç duyar.
- His character resembles his father's.
- Kişiliği babasına benziyor.
- He told me that his father had passed away.
- O bana babasının vefat ettiğini söyledi.
- Tom used to help his father in the store after school.
- Tom okuldan sonra dükkanda babasına yardım ederdi.
- Did you know my father?
- Babamı tanıyor muydun?
- The father was a veteran of the Korean War.
- Baba Kore savaşının emektarıydı.
- Tom's facial features and mannerisms are very much like those of his father.
- Tom'un yüz hatları ve tavırları babasınınkilere çok benziyor.
- The death of his father filled him with sorrow.
- Babasının ölümü onu kederle doldurdu.
- Tom is similar in some ways to his father, but in others he's very different.
- Tom bazı yönlerden babasına benziyor ama bazı yönlerden de çok farklı.
- The girl's father put her hair in a braid.
- Kızın babası saçlarını örmüş.
- I'm not allowed to drive my father's car.
- Babamın arabasını sürmeme izin verilmiyor.
- She kissed her father on the cheek.
- Babasını yanağından öptü.
- Have you ever visited the office where your father works?
- Sen hiç babanın çalıştığı ofisi ziyaret ettin mi?
- Don't teach your father how to make babies.
- Babana nasıl bebek yapılacağını öğretme.
- You're a father now.
- Artık bir babasın.
- Was your father wearing a sweater last night?
- Baban dün gece kazak giymiş miydi?
- She walked arm in arm with her father.
- Babasıyla kol kola yürüdü.
- Tom wanted to know who Mary's father was.
- Tom, Mary'nin babasının kim olduğunu öğrenmek istiyordu.
- I sometimes hear my father singing in the bath.
- Bazen babamın banyoda şarkı söylediğini duyuyorum.
- What does your father do?
- Baban ne iş yapar?
- Who drives better, your father or your mother?
- Kim daha iyi araba sürer, baban mı yoksa annen mi?
- He took charge of the firm after his father's death.
- Babasının ölümünden sonra şirketin başına geçti.
- Father decided to stop smoking.
- Babam sigarayı bırakmaya karar verdi.
- Father went to Detroit to work every year.
- Babam her yıl çalışmak için Detroit'e gider.
- He can ski as skillfully as his father.
- Babası kadar ustaca kayak yapabiliyor.
- Tom's father was a noted mathematician.
- Tom'un babası ünlü bir matematikçiydi.
- He's a single father.
- O bekar bir baba.
- His father is a physicist.
- Onun babası bir fizikçi.
- He bought a book and gave it to his father.
- Bir kitap aldı ve babasına verdi.
- Tom's father was a teacher.
- Tom'un babası bir öğretmendi.
- Since our father is bedridden, we take turns looking after him.
- Babamız yatalak olduğu için ona sırayla bakıyoruz.
- He lost his father when he was three years old.
- Üç yaşındayken babasını kaybetti.
- When they swore at my father, they swore at me too.
- Onlar babama küfrettiği zaman bana da küfrettiler.
- Mustafa Kemal is known by many as the father of the Turkish nation.
- Mustafa Kemal birçok kişi tarafından Türk ulusunun babası olarak bilinir.
- Are you going to write to your father?
- Babana yazacak mısın?
- His father comes home once in a while, but he never sticks around for long.
- Babası arada eve uğrar ama uzun süre hiç kalmaz.
- My mother has five more years than my father.
- Annem babamdan beş yaş büyük.
- Father visited my uncle in hospital.
- Baba hastanede amcamı ziyaret etti.
- Do you know Tom's father?
- Tom'un babasını tanıyor musun?
- Tom used to play golf with my father.
- Tom eskiden babamla golf oynardı.
- Tom and his father are building a tree house.
- Tom ve babası bir ağaç ev yapıyorlar.
- He ignored his father's advice.
- Babasının tavsiyesini görmezden geldi.
- Tom asked his father to give him some money for lunch.
- Tom öğle yemeği için babasının ona biraz para vermesini istedi.
- Both his father and mother are dead.
- Annesi de babası da ölü.
- She intends to play tennis this afternoon with her father.
- O, babasıyla bu öğleden sonra tenis oynamaya niyetlidir.
- Her father never let her go to town with her friends.
- Babası onun arkadaşları ile kasabaya gitmesine asla izin vermedi.
- Have you seen my father?
- Babamı gördün mü?
- Tom is the spitting image of his father.
- Tom babasının tıpatıp aynısı.
- Tom helps out in his father's store.
- Tom babasının dükkanında yardımcı oluyor.
- George did business in the same manner as his father did.
- George, işi babasıyla aynı şekilde yapıyordu.
- The girl shed some tears when her father died.
- Babası öldüğünde kız biraz gözyaşı döktü.
- Father told us a very interesting story.
- Babam bize çok ilginç bir hikaye anlattı.
- Tom was very attached to the golf clubs that his father had given him.
- Tom, babasının ona vermiş olduğu golf kulübüne çok bağlı idi.
- My father's company is on the verge of bankruptcy.
- Babamın şirketi iflasın eşiğindedir.
- Tom's father is a policeman.
- Tom'un babası bir polistir.
- He wants to forgive his father for abandoning him.
- Kendisini terk eden babasını affetmek istiyor.
- I met your father last week, so in the last week of June.
- Haziran ayının son haftasında, geçen hafta babanla tanıştım.
- Sami's father was a violent man.
- Sami'nin babası şiddet yanlısı bir adamdı.
- They prayed that their father would forgive them.
- Onlar babalarının onları affetmesi için dua etti.
- The father told the children a nice story.
- Baba çocuklara güzel bir hikaye anlattı.
- Tom says he met my father.
- Tom babamla tanıştığını söylüyor.
- Father bought me a motorcycle.
- Babam bana bir motosiklet satın aldı.
- My father, who is very busy, has no time to read books.
- Çok meşgul olan babamın kitap okumaya vakti yok.
- Fadil was still trying to cope with his father's suicide a year earlier.
- Fadıl hala babasının bir yıl önceki intiharı ile başa çıkmaya çalışıyordu.
- He told me his father was a doctor.
- O bana babasının bir doktor olduğunu söyledi.
- He named his son Robert after his own father.
- Oğluna babasının Robert ismini verdi.
- Tom is a good husband and a good father.
- Tom iyi bir koca ve iyi bir baba.
- I have a message for you from your father.
- Babandan sana bir mesaj getirdim.
- Repetition is the father of learning.
- Tekrar, öğrenmenin babasıdır.
- I know you're desperate to find your father.
- Babanı bulmayı çaresizce istediğini biliyorum.
- Tom is very much like his father.
- Tom babasına çok benziyor.
- Tom wondered if Mary knew who his father was.
- Tom, Mary'nin babasının kim olduğunu bilip bilmediğini merak ediyordu.
- Is your father older than your mother?
- Baban annenden daha mı yaşlı?
- I learn a lot from my father.
- Babamdan çok şey öğrendim.
- Nobody can tell you who your father is.
- Kimse sana babanın kim olduğunu söyleyemez.
- She has her father's eyes and her mother's nose.
- Gözleri babasına, burnu annesine çekmiş.
- He called his father as he went up the stairs.
- Merdivenlerden çıkarken babasını aradı.
- Tom told me that his father had passed away.
- Tom bana babasının vefat ettiğini söyledi.
- When will your father arrive?
- Baban ne zaman gelecek?
- He told me that his father was a teacher.
- Babasının öğretmen olduğunu söyledi.
- He was not just a father to me.
- O benim için sadece bir baba değildi.
- Your son is almost a copy of your father.
- Oğlunuz neredeyse babanızın bir kopyası gibi.
- Both his father and mother are dead.
- Hem babası hem de annesi öldü.
- Tom certainly looks nothing like his father.
- Tom kesinlikle babasına hiç benzemiyor.
- Tom's alcoholic father often beat him up.
- Tom'un alkolik babası onu sık sık döverdi.
- He always speaks ill of his father behind his back.
- Her zaman babasının arkasından kötü konuşur.
- I'll talk the matter over with my father.
- Bu konuyu babamla konuşacağım.
- I was afraid of my father.
- Babamdan korkuyordum.
- Rubén is the father of three children.
- Rubén, üç çocuk babasıdır.
- Tom couldn't keep his mouth shut about his father coming home.
- Tom babasının eve gelmesi hakkında ağzını kapalı tutamadı.
- I'll ask my father for money.
- Babamdan para isteyeceğim.
- He showed her the letter from her father.
- Ona babasından gelen mektubu gösterdi.
- Tom's father doesn't let Tom drive his car.
- Tom'un babası Tom'un arabasını sürmesine izin vermiyor.
- Tom's father isn't as old as Mary's.
- Tom'un babası Mary'ninki kadar yaşlı değil.
- He told me that his father was a teacher.
- O, bana babasının bir öğretmen olduğunu söyledi.
- My father has a heart of gold.
- Babamın altın gibi bir kalbi var.
- Mary told the child to mind his father.
- Mary çocuğa babasına dikkat etmesini söyledi.
- Tom's father was a diplomat.
- Tom'un babası bir diplomattı.
- I have a friend whose father is the captain of a big ship.
- Babası büyük bir geminin kaptanı olan bir arkadaşım var.
- Where's your father?
- Baban nerede?
- He followed in his father's footsteps.
- O, babasının ayak izlerini takip etti.
- Tom is a little bit like his father.
- Tom biraz babasına benziyor.
- Tom looks like his father.
- Tom babasına benziyor.
- Her father was able to swim across the river.
- Babası nehri yüzerek geçebiliyordu.
- His father eats there twice a week.
- Babası haftada iki kez orada yer.
- Tom's father made him practice the piano every day for at least thirty minutes.
- Tom'un babası ona her gün en az otuz dakika piyano çalıştırdı.
- Your son is almost a copy of your father.
- Senin oğlun neredeyse senin babanın bir kopyası.
- Father bought me a new bike.
- Babam bana yeni bir bisiklet aldı.
- Her father died.
- Onun babası ölmüş.
- My father has a restaurant.
- Babamın bir restoranı var.
- He will take over the business when his father retires.
- O, babası emekli olduğunda işi devralacak.
- The little girl was carried back home in her father's arms.
- Küçük kız babasının kollarında eve geri götürüldü.
- How do you know my father?
- Babamı nasıl tanıyorsunuz?
- He is the very image of his father.
- Babasına çok benziyor.
- Which son does his father love?
- Babası hangi oğlunu sever?
- Bill hates that his father smokes heavily.
- Bill babasının çok sigara içmesinden nefret ediyor.
- I can't help thinking my father is still alive.
- Babamın hâlâ sağ olduğunu düşünmeden edemiyorum.
- Father sometimes helps me with my homework.
- Babam bazen ev ödevlerimde bana yardım ediyor.
- Have you told Tom who your father is?
- Babanın kim olduğunu Tom'a söyledin mi?
- I'll tell you about my father.
- Size babamdan bahsedeceğim.
- How about your father?
- Peki ya baban?
- Her father is an excellent pianist.
- Babası mükemmel bir piyanist.
- In Thailand, bringing up the children isn't the father's responsibility; it's entirely up to the mother.
- Tayland'da çocuk yetiştirmek babanın sorumluluğu değildir; bu tamamen anneye kalmıştır.
- Algiers is my father's hometown.
- Cezayir babamın memleketi.
- Father got to his office on time.
- Babam ofisine zamanında geldi.
- Tom looked at his father's portrait.
- Tom babasının portresine baktı.
- He can be proud of his father.
- Babasıyla gurur duyabilir.
- He is no less wise than his father.
- Babasından daha az bilge değil.
- How do you feel about your father?
- Baban hakkında ne hissediyorsun?
- She lost her father when she was three years old.
- O üç yaşında iken babasını kaybetti.
- I went to the airport to meet with my father.
- Babamı karşılamak için havaalanına gittim.
- Is your father strong?
- Babanız güçlü mü?
- The father said little to his sons.
- Baba oğullarına çok az şey söyledi.
- Here is the father's hat.
- İşte babasının şapkası.
- Your father was right.
- Baban haklıydı.
- Tom's father is called John.
- Tom'un babasının adı John.
- Tom doesn't look much like his father.
- Tom babasına pek benzemiyor.
- The boy is just like his father.
- Oğlan tıpkı babası gibi.
- After Tom's father died, his mother couldn't cope with looking after the house, so she put it on the market.
- Tom'un babası öldükten sonra, annesi eve bakmakla başa çıkamadı, bu yüzden evi satılığa çıkardı.
- Tom does look a lot like his father.
- Tom babasına daha çok benziyor.
- He took charge of the firm after his father's death.
- Babasının ölümünden sonra firmanın sorumluluğunu o aldı.
- He lost his father at sea.
- O denizde babasını kaybetti.
- Kate's father is in the vicinity of the house.
- Kate'in babası evin civarındaydı.
- Tom wanted to play golf with Mary's father.
- Tom, Mary'nin babasıyla golf oynamak istedi.
- This car is my father's, but in a little while it will be mine.
- Bu araba babamın, ama kısa bir süre sonra benim olacak.
- Her father is a brewer.
- Babası bir bira üreticisi.
- Do you know who her father is?
- Onun babasının kim olduğunu biliyor musun?
- Ken inquired about his father.
- Ken babasını sordu.
- Father was trying to correct his mistake.
- Babam hatasını düzeltmeye çalışıyordu.
- The man sitting next to Tom is his father.
- Tom'un yanında oturan adam, onun babası.
- Will your father eat dinner with you tonight?
- Baban bu akşam seninle yemek yiyecek mi?
- He has taken charge of his father's company.
- Babasının şirketinin başına geçti.
- He never takes any notice of what his father says.
- Babasının söylediklerini hiç dikkate almaz.
- He has been like a father to me.
- Benim için bir baba gibiydi.
- Are you taller than your father?
- Babandan daha uzun musun?
- My father made me what I am.
- Beni bu duruma getiren babamdır.
- Tom became the breadwinner of the family when his father died.
- Babası ölünce ailesinin geçimini Tom üstlendi.
- Tom regrets not doing what his father recommended.
- Tom babasının önerdiği şeyi yapmadığı için pişman.
- Ever since his father died, David is very sad.
- Babası öldüğünden beri David çok üzgün.
- She knitted her father a sweater.
- Babasına bir kazak ördü.
- My father's factory turns out 30,000 cars each month.
- Babamın fabrikası her ay 30.000 araba üretiyor.
- Father bought me a model plane.
- Babam bana bir model uçak satın aldı.
- Hanako came all the way from Hokkaido in order to see her father.
- Hanako babasını görmek için Hokkaido'dan buraya kadar geldi.
- Tom and his father are alive and well.
- Tom ve babası hayatta ve iyi.
- I took over the business from my father.
- İşi babamdan devraldım.
- My mother and father are sending me to Boston for the summer to visit my cousins.
- Annem ve babam kuzenlerimi ziyaret etmem için yazın beni Boston'a gönderiyorlar.
- He is my brother, not father.
- O, benim erkek kardeşim, babam değil.
- Tom worked at the restaurant that Mary's father owned.
- Tom, Mary'nin babasının sahibi olduğu restoranda çalışıyordu.
- Is your father a doctor?
- Senin baban doktor mu?
- He said his father was ill, which was a lie.
- Babasının hasta olduğunu söyledi, ki bu bir yalandı.
- Father has recently come back to Japan.
- Babam yakın zamanda Japonya'ya geri döndü.
- But father, what if something happens to you?
- Fakat baba, ya sana bir şey olursa?
- He is no less clever than his father is.
- Babasından daha az zeki değil.
- I barely knew my father.
- Babamı çok az tanırdım.
- The baby takes after its father.
- Bebek babasına benziyor.
- What's your father's full name?
- Babanın tam adı nedir?
- He didn't help his father.
- Babasına yardım etmedi.
- The doctor advised my father to stop smoking.
- Doktor babama sigarayı bırakmasını tavsiye etti.
- Tom is Mary's brother, not her father.
- Tom Mary'nin erkek kardeşidir, babası değil.
- I'm not the father!
- Ben baba değilim!
- His father always comes home late.
- Babası her zaman eve geç gelir.
- Tom and his father are building a tree house.
- Tom ve babası bir ağaç ev inşa ediyorlar.
- Her father was a talented musician.
- Onun babası yetenekli bir müzisyendi.
- He looks like his father.
- O, babasına benziyor.
- I was afraid of my father.
- Babamdan korkardım.
- Tom suspected that his father was dyslexic.
- Tom babasının disleksik olduğundan şüphelendi.
- His father was a wealthy, uneducated farmer who died three months before Newton was born.
- Babası zengin, eğitimsiz bir çiftçiydi ve Newton doğmadan üç ay önce öldü.
- This is a picture of my father and his first wife.
- Bu, babamın ve ilk eşinin bir resmi.
- Father showed him into the study.
- Babam ona çalışma odasını gösterdi.
- Father often tells me to keep things clean.
- Babam bana sık sık eşyaları temiz tutmamı söyler.
- He will be scolded by his father.
- Babası tarafından azarlanacak.
- Father lost his job.
- Baba işten kovuldu.
- Sami lost his father.
- Sami babasını kaybetmişti.
- Tom is now almost as tall as his father.
- Tom neredeyse babası kadar uzun.
- Tom stayed up until his father got home.
- Tom babası eve dönene kadar uyumadı.
- Layla saw her father.
- Layla babasını gördü.
- Since her father's death, she has gone through a lot of hardships.
- Babasının ölümünden bu yana pek çok zorluk yaşadı.
- Susie sometimes visits her father's office.
- Susie bazen babasının ofisini ziyaret eder.
- I borrowed Father's hammer to build a dog house.
- Bir köpek kulübesi yapmak için babamın çekicini ödünç aldım.
- I wonder whether or not Tom looks like his father.
- Tom'un babasına benzeyip benzemediğini merak ediyorum.
- Father is out, but Mother is at home.
- Babam dışarıda ama annem evde.
- This photograph always reminds me of my father.
- Bu fotoğraf bana her zaman babamı hatırlatır.
- Tom was named after his father.
- Tom'a babasının adı konuldu.
- Tom said his father worked in Boston.
- Tom babasının Boston'da çalıştığını söyledi.
- Everybody says I look like my father.
- Herkes babama benzediğimi söylüyor.
- I ran into your father yesterday.
- Dün babanla karşılaştım.
- Tom asked his girlfriend's father for permission to marry his daughter.
- Tom, kızıyla evlenmek için kız arkadaşının babasından izin istedi.
- Sami worked at his father's restaurant, peeling potatoes for hours on end.
- Sami babasının restoranında saatlerce patates soyarak çalıştı.
- Her father never let her go into the city with her friends.
- Babası arkadaşlarıyla şehre inmesine asla izin vermezdi.
- A stranger asked the girl whether her father was at home or at his office.
- Bir yabancı kıza babasının evde mi yoksa ofiste mi olduğunu sordu.
- Father's hair has turned gray.
- Babamın saçları ağardı.
- I'm a father now.
- Ben şimdi bir babayım.
- María, Marcelina and father José want to go to town.
- María, Marcelina ve baba José şehre gitmek istiyorlar.
- She helped her father with the work in the garden.
- O, bahçedeki işte babasına yardım etti.
- Tom wanted to become a carpenter like his father.
- Tom babası gibi marangoz olmak istiyordu.
- He followed in his father's footsteps.
- Babasının ayak izlerini takip etti.
- He doesn't look like his father at all.
- O, babasına hiç benzemiyor.
- I had never seen my father cry before that time.
- O zamana kadar babamı hiç ağlarken görmemiştim.
- I want to talk to your father.
- Ben senin babanla konuşmak istiyorum.
- My father has many books.
- Babamın birsürü kitabı var.
- If you want to be a good father, you need to spend time with your children.
- İyi bir baba olmak istiyorsanız, çocuklarınızla vakit geçirmelisiniz.
- He took care of the business after his father's death.
- O, babasının ölümünden sonra işle ilgilendi.
- I want to be a father to your son.
- Senin oğluna bir baba olmak istiyorum.
- He is the image of his father.
- O, babasının bir kopyasıdır.
- He is ashamed of his father being poor.
- Babasının fakir olmasından utanıyor.
- Would you rather drink wine with your mother or your father?
- Annenizle mi yoksa babanızla mı şarap içmeyi tercih edersiniz?
- Father manages the store.
- Babam mağazayı işletiyor.
- Father bought me a new bicycle.
- Baba bana yeni bir bisiklet aldı.
- You're named after your father, aren't you?
- Sana babanın adı verildi, değil mi?
- Tom said his father was a coal miner.
- Tom babasının bir kömür madeni işçisi olduğunu söyledi.
- This is the place where my father was born.
- Burası babamın doğduğu yer.
- She lost her father at the age of 3.
- Babasını 3 yaşında kaybetmiş.
- It seems like he had never met his father before.
- Sanki babasıyla daha önce hiç karşılaşmamış gibi.
- The father washes his face.
- Baba yüzünü yıkar.
- I called my father.
- Babamı telefonla aradım.
- Tom's father is dead.
- Tom'un babası öldü.
- Tom took over his father's business.
- Tom babasının işini devraldı.
- Tom never enjoyed fishing with his father.
- Tom babasıyla balığa çıkmaktan hiç keyif almadı.
- The sister of your father or mother is your aunt.
- Babanın ya da annenin kız kardeşi senin yengendir.
- The only car Tom has ever driven is his father's.
- Tom'un kullandığı tek araba babasınınkiydi.
- That little girl has her father's character.
- Bu küçük kız babasının karakterine sahip.
- Nobody can tell you who your father is.
- Hiç kimse sana babanın kim olduğunu söyleyemez.
- The boy resembles his father.
- Oğlan babasına benziyor.
- Tom isn't Mary's father, but her uncle.
- Tom Mary'nin babası değil, amcasıdır.
- Is Father in the kitchen?
- Baba mutfakta mı?
- Tom wrote to his father asking for money.
- Tom babasına mektup yazarak para istedi.
- He played the guitar very well in his father's presence.
- Babasının yanında çok iyi gitar çaldı.
- My father has a blue and gray tie.
- Babamın mavi gri bir kravatı var.
- He said his father was an architect and that he wanted to be one too.
- Babasının mimar olduğunu, kendisinin de olmak istediğini söyledi.
- That's my father's.
- Bu babamın.
- You know who Tom's father is, don't you?
- Tom'un babasının kim olduğunu biliyorsun, değil mi?
- To tell the truth, I'm not your father.
- Doğruyu söylemek gerekirse, ben senin baban değilim.
- Father named me after his aunt.
- Babam bana teyzesinin adını vermiş.
- Tom convinced his father to stop smoking.
- Tom babasını sigara içmeyi bırakmaya ikna etti.
- Tom's father is taking Tom and me skiing next weekend.
- Tom'un babası gelecek hafta sonu Tom'u ve beni kayak yapmaya götürüyor.
- Tom still has the knapsack his father gave him.
- Tom hala babasının ona verdiği sırt çantasını taşıyor.
- I love my father.
- Ben babamı seviyorum.
- Father made our living room more spacious.
- Babam oturma odamızı daha ferah hale getirdi.
- I found my father's diary that he kept for 30 years.
- Babamın otuz yıldır tuttuğu günlüğünü buldum.
- Who is the father?
- Baba kim?
- Tom's father doesn't allow him to drive.
- Tom'un babası araba kullanmasına izin vermiyor.
- Is his father a doctor?
- Onun babası bir doktor mu?
- He managed the company while his father was ill.
- Babası hastayken şirketi o yönetti.
- Due to the sudden death of his father, he abandoned his plans of living outside the country.
- Babasının ani ölümü nedeniyle, ülke dışında yaşama planlarından vazgeçti.
- My father has five brothers.
- Babamın beş erkek kardeşi var.
- Were you with my father today?
- Bugün babamla mıydın?
- Tom is the perfect father.
- Tom mükemmel bir baba.
- Tom doesn't respect his father.
- Tom babasına saygı duymuyor.
- I saw him being scolded by his father.
- Onun babası tarafından azarlandığını gördüm.
- Michael, this is the restaurant where your father and I had our first date.
- Michael, burası babanla ilk buluştuğumuz restoran.
- I was surprised when I found that my father could do that.
- Babamın bunu yapabildiğini öğrendiğimde çok şaşırmıştım.
- She thinks of her boss as a father.
- O, patronunu babası olarak görür.
- Aunt Mary is my mother's sister and Aunt Alice is my father's sister.
- Mary Teyze annemin, Alice Teyze de babamın kız kardeşi.
- Layla won her father's approval.
- Layla babasının onayını kazandı.
- She was clinging to her father.
- Babasına sımsıkı sarıldı.
- Tom's father left his family.
- Tom babası ailesini terk etti.
- When he saw his father, he didn't even say a word.
- Babasını gördüğünde tek kelime bile etmedi.
- Father usually comes home at eight.
- Babam genellikle sekizde eve gelir.
- Kate ran to my father's restaurant.
- Kate, babamın restoranına koştu.
- That is the girl whose father is a doctor.
- Babası bir doktor olan kız, o.
- An argument erupted between her and her father.
- Babasıyla aralarında bir tartışma patlak verdi.
- Tom is writing a book about his father.
- Tom babası hakkında bir kitap yazıyor.
- Tom is married and the father of a daughter.
- Tom evli ve bir kız babası.
- The word processor on the desk is my father's.
- Masadaki kelime işlemci benim babamın.
- Tom is a little like his father.
- Tom babasına biraz benziyor.
- Linda was called back from college by her father's sudden illness.
- Linda, babasının ani hastalığı nedeniyle üniversiteden geri çağrıldı.
- Father consented to my leaving school.
- Baba benim okuldan ayrılmamı kabul etti.
- I don't have enough money to buy the medicine my father needs.
- Babamın ihtiyacı olan ilacı satın almak için yeterli param yok.
- My father, who is very busy, has no time to read books.
- Çok meşgul olan babamın kitap okumak için hiç zamanı yok.
- Tom's father doesn't allow him to drink wine.
- Tom'un babası onun şarap içmesine izin vermiyor.
- Father is reading the newspaper now.
- Babam şimdi gazete okuyor.
- Dan encouraged Linda to write to her father.
- Dan, Linda'yı babasına mektup yazması için cesaretlendirdi.
- Tom is afraid of his father.
- Tom babasından korkuyor.
- He is concerned about his father's illness.
- O, babasının rahatsızlığı ile ilgili endişe duymaktadır.
- Tom's father was a World War II veteran.
- Tom'un babası bir İkinci Dünya Savaşı gazisi.
- Tom is looking more and more like his father every day.
- Tom her gün gittikçe babasına benziyor.
- Is his father a doctor?
- Babası doktor mu?
- Sami is the father of my child.
- Sami çocuğumun babasıdır.
- His father eats there twice a week.
- Babası haftada iki kez orada yemek yiyor.
- I'm really happy about your father.
- Baban için gerçekten çok mutluyum.
- Father isn't at home.
- Babam evde değil.
- Father bought me the book.
- Babam bana kitap aldı.
- Sami was living in Cairo, Egypt, with his father.
- Sami babasıyla birlikte Kahire, Mısır'da yaşıyordu.
- Felicja's children think that their father Lazarz is more handsome than Justin Bieber.
- Felicja'nın çocukları, babaları Łazarz'ın Justin Bieber'dan daha yakışıklı olduğunu düşünüyorlar.
- Tom's father was a school custodian.
- Tom'un babası okulda bekçiydi.
- Tom told Mary about his father.
- Tom, Mary'ye babasından bahsetti.
- Her father was a diplomat in Kenya.
- Babası Kenya'da diplomattı.
- His father was a wealthy, uneducated farmer who died three months before Newton was born.
- Onun babası Newton doğmadan üç ay önce ölen varlıklı ve eğitimsiz bir çiftçiydi.
- He is no less wise than his father.
- Bilgeliği babasından geri kalır değil.
- To his father, Tom wrote a painful letter.
- Tom babası için acı dolu bir mektup yazdı.
- How is your father?
- Baban nasıl?
- Wolmar Schildt is also known as "the father of science and art".
- Wolmar Schildt "bilim ve sanatın babası" olarak da bilinir.
- Don't you think Tom looks like his father?
- Sence de Tom babasına benzemiyor mu?
- This car is my father's.
- Bu araba benim babamın.
- George did business in the same manner as his father.
- George, babasıyla aynı şekilde iş yapıyordu.
- One father is more than a hundred schoolmasters.
- Bir baba, yüz okul müdüründen daha iyidir.
- I hear that her father is abroad.
- Babasının yurtdışında olduğunu duydum.
- He is the father of three children.
- Kendisi üç çocuk babasıdır.
- It's hard for my father to give up drinking.
- Babamın içki içmekten vazgeçmesi zordur.
- The father left all his money to his daughters.
- Babası tüm parasını kızlarına bıraktı.
- The boy takes after his father.
- Oğlan babasına çekmiş.
- The father was a veteran of the Korean War.
- Babası Kore Savaşı gazisiydi.
- My father is in the habit of reading the newspaper before breakfast.
- Babamın kahvaltıdan önce gazete okuma alışkanlığı vardır.
- Tom asked Mary how her father was.
- Tom, Mary'ye babasının nasıl olduğunu sordu.
- He was impertinent to his father.
- O, babasına karşı küstahtı.
- Tom wasn't strong enough to help his father on the farm.
- Tom çiftlikte babasına yardım etmek için yeterince güçlü değildi.
- I'm sure you knew my father.
- Babamı tanıdığına eminim.
- He reminds me of his father.
- Bana babasını hatırlatıyor.
- Linda's father didn't allow her to date.
- Linda'nın babası, onun flört etmesine izin vermedi.
- Her father won't come, he is very busy.
- Babası gelmeyecek, çok meşgul.
- He was like a father to me.
- O benim için bir baba gibiydi.
- You should apologize to your father for not getting home in time for dinner.
- Akşam yemeği için zamanında eve gitmediğin için babandan özür dilemelisin.
- Her father never let her go into the city with her friends.
- Babası onun arkadaşları ile şehre gitmesine asla izin vermez.
- I think you knew my father.
- Bence babamı tanıyordun.
- Once he saw his father there.
- Bir zamanlar babasını orada gördü.
- Tom helps his father out on the farm.
- Tom çiftlikte babasına yardım ediyor.
- Tom became a doctor, like his father.
- Tom da babası gibi doktor oldu.
- Tom didn't want to be like his father.
- Tom babası gibi olmak istemiyordu.
- Tom climbed over the high wire fence in order to get into the old factory in spite of his father's prohibition.
- Tom babasının yasağına rağmen eski fabrikaya girmek için yüksek tel çitin üzerinden tırmandı.
- I should've listened to my father.
- Babamı dinlemeliydim.
- You killed my father.
- Babamı sen öldürdün.
- He resembles his father.
- Babasına benziyor.
- Tom's father died from overwork five years ago.
- Tom'un babası beş yıl önce aşırı çalışmaktan öldü.
- Father went to Detroit to work every year.
- Babam her yıl çalışmak için Detroit'e gitti.
- He didn't want to disappoint his father.
- Babasını hayal kırıklığına uğratmak istemedi.
- Tom is a little bit like his father.
- Tom biraz babası gibidir.
- Jack resembles his father.
- Jack, babasına benziyor.
- This is my father's house.
- Bu, babamın evi.
- He's shorter than his father.
- O, babasından daha kısa.
- Tom was like a father to Mary.
- Tom, Mary için bir baba gibiydi.
- Tom is starting to sound a lot like his father.
- Tom'un sesi babasına çok benzemeye başladı.
- Father told me to wash the car.
- Babam arabayı yıkamamı söyledi.
- Tom knew who Mary's father was.
- Tom, Mary'nin babasının kim olduğunu biliyordu.
- Please accept my condolences on the death of your father.
- Lütfen, babanızın ölümü için başsağlığı dileklerimi kabul edin.
- Your brother looks a lot more like your father than you do.
- Erkek kardeşin babana senin benzediğinden daha çok benziyor.
- Tom was scared Mary would shoot him with her father's rifle.
- Tom, Mary'nin babasının tüfeğiyle onu vuracağından korkuyordu.
- Please send my mail to me in care of my father's office in Tokyo.
- Lütfen e-postamı babamın Tokyo'daki ofisi vasıtasıyla bana gönder.
- It turns out that he often eats at his father's restaurant.
- Sık sık babasının restoranında yemek yediği ortaya çıktı.
- I sometimes hear my father singing in the bath.
- Bazen babamın banyoda şarkı söylediğini duyarım.
- Stand strong behind your father's decisions.
- Babanın kararlarının arkasında güçlü dur.
- He doesn't know his father.
- O, babasını tanımıyor.
- I am to take over my father's business.
- Babamın işini ben devralacağım.
- Where was your father?
- Baban neredeydi?
- The father of my wife is my father-in-law.
- Karımın babası benim kayınpederimdir.
- Don't regard me as your father anymore.
- Beni artık baban olarak sayma.
- Tom seems as easy-going as his father.
- Tom babası kadar uysal görünüyor.
- I've never told anyone that my father is in prison.
- Babamın hapiste olduğunu hiç kimseye söylemedim.
- He was named Robert after his father.
- Ona babasının ismi olan Robert adı verildi.
- Tom has his father's eyes.
- Tom babasının gözlerine sahip.
- Is Father in the kitchen?
- Babam mutfakta mı?
- Do what your father tells you.
- Baban ne derse onu yap.
- He is taller than his father.
- O, babasından daha uzun boyludur.
- Tom is a father.
- Tom bir baba.
- The father took the boy by the hand and helped him across the street.
- Baba çocuğun elinden tuttu ve caddeyi geçmesine yardım etti.
- You don't look much like your father.
- Babana çok benzemiyorsun.
- Tom drove to the dance in his father's jalopy.
- Tom dansa babasının külüstür arabasıyla gitti.
- Her father is a middle-class English man.
- Onun babası orta sınıftan bir İngiliz erkeği.
- Maria's father is easily influenced.
- Maria'nın babası kolayca etkilenir.
- I got my first computer from my father.
- İlk bilgisayarımı babamdan aldım.
- He loves his father a lot.
- O, babasını çok sever.
- This is my coat, and that is my father's.
- Bu benim ceketim, bu da babamın.
- I spoke to your father about the matter.
- Babanla bu konu hakkında konuştum.
- Sami's father was an Egyptian.
- Sami'nin babası bir Mısırlıydı.
- Repetition is the father of learning.
- Tekrarlamak, öğrenmenin babasıdır.
- Father used to tell us not to envy others.
- Babam bize başkalarını kıskanmamamızı söylerdi.
- She cried at the sight of her father's dead body.
- O, babasının cesedini görünce ağladı.
- He was named Tom after his father.
- Babasından sonra Tom adını aldı.
- Tom's father, who is in prison, never writes to him.
- Tom'un hapiste olan babası asla ona yazmıyor.
- Tom became the breadwinner of the family when his father died.
- Babası vefat edince ailesinin geçimi Tom'un omuzlarına bindi.
- Tom has his father's blue eyes.
- Tom mavi gözlerini babasından almış.
- My father's car is smaller than that of my mother.
- Babamın arabası anneminkinden küçük.
- Tom asked me to stay with him until his father got home.
- Tom, babası eve gelene kadar onunla kalmamı rica etti.
- I was afraid of my father.
- Ben babamdan korkuyordum.
- He is something like his father.
- Babasına benziyor.
- Your father works for a bank, doesn't he?
- Baban bir bankada çalışıyor, değil mi?
- Say hi to your father for me.
- Babana benden selam söyle.
- Tom talked about killing his father.
- Tom babasını öldürmekten bahsediyordu.
- He has taken over his father's business.
- Babasının işini devraldı.
- She intends to play tennis this afternoon with her father.
- Bu öğleden sonra babasıyla tenis oynamaya niyetlendi.
- He is the very image of his father.
- O, tıpkı babasına benziyor.
- Her father died when she was three.
- O üç yaşındayken babası öldü.
- He resembles his father in his way of talking.
- O, konuşma bakımından babasına benziyor.
- He told me that his father was a doctor.
- Bana babasının doktor olduğunu söyledi.
- Your father seems very nice.
- Baban çok hoş görünüyor.
- He gave up going abroad to study because of his father's sudden death.
- Babasının ani ölümü nedeniyle, eğitim için yurtdışına gitmekten vazgeçti.
- You are like your father.
- Sen baban gibisin.
- Tom has been driving his father's car.
- Tom babasının arabasını kullanıyormuş.
- The boy grew taller and taller, till at last he exceeded his father in height.
- Sonunda babasını boy olarak geçinceye kadar, çocuk gittikçe uzadı.
- His father was a policeman.
- Babası bir polisti.
- Tom's father was a very wise person.
- Tom'un babası çok bilge biriydi.
- Tom reminded Mary of her father.
- Tom Mary’ye onun babasını hatırlattı.
- Her father will not come, he is very busy.
- Babası gelmeyecek, çok meşgul.
- Jim resembles his father.
- Jim, babasına benzer.
- My father rarely goes to extremes.
- Baban nadiren aşırıya kaçar.
- Did your father hug you much when you were a kid?
- Bir çocukken baban size çok sarılır mıydı.
- Our Father in heaven, hallowed be your name.
- Göklerdeki Babamız, adın kutsal kılınsın.
- I sometimes hear my father singing in the shower.
- Ben bazen babamın duşta şarkı söylediğini duyuyorum.
- Father and his companion will sow corn on the next hill.
- Babam ve arkadaşı bir sonraki tepeye mısır ekecekler.
- The person Tom most gets along with is his father.
- Tom'un en iyi anlaştığı kişi babası.
- He closely resembles his father.
- Babasını çok andırıyor.
- My father and mother have a big farm there.
- Babamın ve annemin orada büyük bir çiftliği var.
- Her father won't come, he is very busy.
- Babası gelmeyecek, o çok meşgul.
- Tom works out with his father.
- Tom babasıyla birlikte çalışıyor.
- He can be proud of his father.
- O, babasıyla gurur duyuyor olabilir.
- He ignored his father's advice.
- Babasının tavsiyelerini görmezden geldi.
- Father manages the store.
- Babam dükkânı yönetiyor.
- How about your father?
- Ya baban nasıl?
- My mother is making a cake for my father.
- Annem, babama bir pasta yapıyor.
- Say hello to your father for me.
- Babana benden selam söyle.
- You love your father, right?
- Babanı seviyorsun, değil mi?
- Tom's father was diagnosed with a brain tumor last year.
- Geçen yıl Tom'un babasına beyin tümörü tanısı konuldu.
- A son must obey his father.
- Bir oğul babasına itaat etmelidir.
- Every time I meet him, I think of my father.
- Onunla her karşılaştığımda babamı düşünüyorum.
- Tom wants to follow in his father's footsteps.
- Tom babasının izinden gitmek istiyor.
- Tom knew a man whose father was a helicopter pilot during the Vietnam War.
- Tom, babası Vietnam Savaşı sırasında helikopter pilotluğu yapmış bir adam tanıyordu.
- A father shouldn't shirk his responsibilities to his children.
- Bir babanın, çocuklarına karşı olan sorumluluklarını ihmal etmemesi gerekir.
- Paul went to party in place of his father.
- Paul babasının yerine partiye gitti.
- Father came home about ten minutes ago.
- Yaklaşık on dakika önce babam eve geldi.
- Tom isn't a good father.
- Tom iyi bir baba değildir.
- I saw him being scolded by his father.
- Babası tarafından azarlandığını gördüm.
- He doesn't look like his father at all.
- Babasına hiç benzemiyor.
- Tom often visits his father's office.
- Tom sık sık babasının ofisini ziyaret eder.
- Tom is so much like his father.
- Tom babasına çok benziyor.
- Tom cared for his sick father.
- Tom hasta babasına bakıyordu.
- The struggle between father and son lasted a long time.
- Baba ve oğul arasındaki mücadele uzun sürdü.
- His father died after his return home.
- Babası eve dönüşünden sonra öldü.
- She asked about his father's condition.
- Babasının durumu hakkında sordu.
- He showed her the letter from his father.
- Ona babasından gelen mektubu gösterdi.
- Tom isn't dealing with his father's death very well.
- Tom babasının ölümüyle pek iyi başa çıkamıyor.
- Tom isn't a good father.
- Tom iyi bir baba değil.
- Your father is a gorilla.
- Baban bir goril.
- Tom is Mary's brother, not her father.
- Tom, Mary'nin erkek kardeşi, babası değil.
- King John gave his father a magnificent funeral.
- Kral John babasına muhteşem bir cenaze töreni düzenledi.
- Tom helps out in his father's store.
- Tom babasının dükkanına yardım ediyor.
- Go ask your father.
- Git babana sor.
- I grew up speaking French to my mother and English to my father.
- Annemle Fransızca ve babamla İngilizce konuşarak büyüdüm.
- As a father he must pay for his daughter's education.
- Bir baba olarak kızının eğitim masraflarını karşılamak zorunda.
- Tom is as talkative as his father.
- Tom da babası kadar konuşkandır.
- Tom, did you hear your father?
- Tom, babanı duydun mu?
- Tom wants to be like his father.
- Tom babası gibi olmak istiyor.
- Every time I see you, I think of your father.
- Seni her gördüğümde, babanı düşünüyorum.
- Her father was a tractor driver.
- Onun babası bir traktör sürücüsüydü.
- Don't tell Father about this.
- Babama bundan bahsetme.
- I tried to argue my father into buying a new car.
- Babamı yeni bir araba alması için ikna etmeye çalıştım.
- I'm well aware of who your father is.
- Babanın kim olduğunun farkındayım.
- Who's older, your mother or your father?
- Kim daha yaşlı, annen mi baban mı?
- Your father is very responsible.
- Baban çok sorumlu.
- Mary's father left her all of his money.
- Mary'nin babası tüm parasını ona bıraktı.
- She often drives her father's car.
- Sık sık babasının arabasını kullanır.
- Tom tried on his father's clothes.
- Tom babasının kıyafetlerini denedi.
- Tom was very attached to the golf clubs that his father had given him.
- Tom, babasının ona verdiği golf sopalarına çok bağlıydı.
- I asked my father to bring me to the circus.
- Babamdan beni sirke götürmesini istedim.
- He resembles his father in his way of talking.
- Konuşma tarzıyla babasına benziyor.
- Tom's father is rich.
- Tom'un babası zengin.
- When did you last see my father?
- Babamı en son ne zaman gördün?
- When I was a child, I played catch with my father.
- Ben çocukken babamla yakalamaca oynardık.
- He has never been scolded by his father.
- O, babası tarafından asla azarlanmadı.
- He is no less wise than his father.
- O, babasından daha az akıllı değil.
- Do you know who his father is?
- Onun babasının kim olduğunu biliyor musun?
- Your father has been in Paris, hasn't he?
- Baban Paris'teydi, değil mi?
- Does Father know you've broken his watch?
- Babam saatini kırdığını biliyor mu?
- Tom's father left his family.
- Tom'un babası ailesini terk etti.
- You look a lot like your father when he was your age.
- Babanın senin yaşındaykenki haline çok benziyorsun.
- He respects his father.
- O, babasına saygı duyar.
- The doctor advised my father to cut down on smoking.
- Doktor, babama sigarayı azaltmasını tavsiye etti.
- Susan shined her father's shoes.
- Susan babasının ayakkabılarını boyadı.
- Layla's father is a smuggler.
- Leyla'nın babası bir kaçakçıdır.
- She cared for her father until his death.
- Babası ölene kadar ona baktı.
- Sami decided to follow in the footsteps of his father.
- Sami babasının izinden gitmeye karar verdi.
- Father was sent to the hospital yesterday.
- Babam dün hastaneye kaldırıldı.
- Bill doesn't like the fact that his father smokes a lot.
- Bill babasının çok sigara içmesini sevmiyor.
- She asked him to help his father clean the garage.
- Babasının garajı temizlemesine yardım etmesini istedi.
- Tom told Mary his father died when he was thirteen.
- Tom, Mary'ye babasının on üç yaşındayken öldüğünü söyledi.
- Tom didn't want to be like his father.
- Tom babası gibi olmak istemedi.
- Tom hopes he doesn't become a workaholic like his father.
- Tom babası gibi bir işkolik olmamayı umuyor.
- The boy trotted to his father's side.
- Çocuk, babasının yanına koştu.
- My father's hair has grown white.
- Babamın saçı beyazladı.
- Tom's father was an accountant.
- Tom'un babası muhasebeciydi.
- George is as tall as his father.
- George'un boyu babası kadar.
- Tom's father is a swimming teacher.
- Tom'un babası yüzme öğretmeni.
- He took over his father's business.
- Babasının işini devraldı.
- Tom stayed up until his father got home.
- Tom, babası eve gelene kadar uyumadı.
- Tom looks just like his father.
- Tom tam babasına benziyor.
- Tom inherited the business from his father.
- Tom işi babasından devraldı.
- Your father loves you.
- Baban seni seviyor.
- Father lost his job.
- Babam işini kaybetti.
- I am to take over my father's business.
- Babamın işini devralacağım.
- I'll take my father's place.
- Ben babamın yerini alacağım.
- Tom isn't living in Boston with his father.
- Tom Boston'da babasıyla yaşamıyor.
- I approached my father about an increase in allowance.
- Harçlığımı artırması için babamla konuştum.
- I spoke to your father about the matter.
- Konu hakkında babanla konuştum.
- He doesn't believe his father is coming back.
- Babasının geri geleceğine inanmıyor.
- Has your father ever cut your hair?
- Baban hiç saçını kesti mi?
- He never listens to what his father says.
- Babasının söylediklerini asla dinlemez.
- Mike takes after his father in everything.
- Mike her konuda babasına çekmiş.
- Kate got some money from her father.
- Kate babasından biraz para aldı.
- I didn't know your father had passed away.
- Babanın vefat ettiğini bilmiyordum.
- You're just like your father.
- Sen baban gibisin.
- Her father always comes home late.
- Onun babası her zaman eve geç gelir.
- Fadil's father was alcoholic.
- Fadıl'ın babası alkolikti.
- Is that tall man this boy's father?
- O uzun adam bu çocuğun babası mı?
- My mother is making my father a cake.
- Annem babama bir kek yapıyor.
- This car is my father's, but in a little while it will be mine.
- Bu araba benim babamın ama kısa bir süre içinde o benim olacak.
- Tom's father gave him a car for his birthday.
- Babası doğum gününde Tom'a araba almış.
- Tom's father is a swimming teacher.
- Tom'un babası bir yüzme öğretmeni.
- His father worked on the railway.
- Babası demiryolunda çalışıyordu.
- Tom was a good husband and a wonderful father.
- Tom iyi bir koca ve harika bir babaydı.
- As a new father, I gave my first child plenty of books.
- Yeni bir baba olarak, ilk çocuğuma bolca kitap verdim.
- You used to look up to your father.
- Babana hayranlık beslerdin.
- Have you ever played tennis with your father?
- Babanızla hiç tenis oynadınız mı?
- Tom is an excellent father.
- Tom mükemmel bir babadır.
- Father is busy writing letters.
- Babam mektup yazmakla meşgul.
- Where is Father?
- Babam nerede?
- The son must obey the father.
- Oğul babaya itaat etmeli.
- Always obey your father.
- Her zaman babana itaat et.
- Tom still lives in Boston with his father.
- Tom hala Boston'da babasıyla birlikte yaşıyor.
- Father named me Kazunari.
- Babam bana Kazunari adını verdi.
- I've always respected my father.
- Ben her zaman babama saygı gösterdim.
- When I got the phone call telling me of my father's death, I was completely flustered.
- Babamın ölümünü haber veren telefonu aldığımda tamamen telaşlanmıştım.
- He avenged his father.
- O, babasının intikamını aldı.
- She doesn't look like her father at all.
- Babasına hiç benzemiyor.
- Mary now lives with her father.
- Mary şimdi babasıyla birlikte yaşıyor.
- I should discuss it with my father.
- Bunu babamla konuşmalıyım.
- Father makes sure that all the lights are off before he goes to bed.
- Babam yatmaya gitmeden önce bütün ışıkların kapalı olduğundan emin olur.
- I've never seen your father.
- Babanı hiç görmedim.
- His father left him the house in his will.
- Babası vasiyetinde evi ona bırakmış.
- Sami chopped off his father's penis with a kitchen knife.
- Sami babasının penisini mutfak bıçağıyla kesti.
- The word processor on the desk is my father's.
- Masanın üzerindeki kelime işlemci babama ait.
- I'm sure your father is very proud of you.
- Babanın seninle çok gurur duyduğundan eminim.
- Auguste Comte is regarded as the father of sociology.
- Auguste Comte sosyolojinin babası olarak kabul edilir.
- Tom wrote to his father asking for money.
- Tom para istemek için babasına yazdı.
- His father is a physicist.
- Babası bir fizikçi.
- That is my father's first letter.
- O, babamın ilk mektubu.
- The father and the son will be tried for homicide.
- Baba ve oğul cinayetten yargılanacak.
- Mary is a good friend of Junior's father.
- Mary, Junior'ın babasının iyi bir arkadaşıdır.
- The kids urged their father to leave quickly.
- Çocuklar babalarına çabuk gitmesi için ısrar ettiler.
- Tom and Mary live in Boston with their father.
- Tom ve Mary, babaları ile birlikte Boston'da yaşıyorlar.
- The land descended from father to son.
- Toprak, babadan oğula geçti.
- You're just like your father.
- Tıpkı baban gibisin.
- Tom's father is a famous artist.
- Tom'un babası ünlü bir sanatçı.
- He finally decided to go to his mother with the news his father had shared.
- Sonunda, babasının paylaştığı haberle annesine gitmeye karar verdi.
- I'm a father now.
- Ben artık bir babayım.
- Father bought me the book.
- Babam bana kitabı aldı.
- I wonder why he talks a lot about his father.
- Niçin babası ile ilgili çok konuşuyor merak ediyorum.
- He asked his father to take him to the store.
- Babasından kendisini mağazaya götürmesini istedi.
- He is now almost as tall as his father is.
- O, şimdi neredeyse babası kadar uzundur.
- I met a man whose father knows Tom.
- Babası Tom'u tanıyan bir adamla tanıştım.
- Tom learned how to swim from his father.
- Tom yüzmeyi babasından öğrendi.
- Sami was concerned that his father wasn't there.
- Sami babasının orada olmamasından endişeliydi.
- She has little contact with the children's father.
- Çocukların babasıyla çok az teması var.
- She got married against her father's will.
- Babasının rızası dışında evlendi.
- Always be grateful to your mother and father.
- Anne ve babanıza her zaman minnettar olun.
- His father was a millionaire.
- Onun babası bir milyonerdi.
- Tell me what your father does.
- Bana babanın ne iş yaptığını söyle.
- Tom talked about killing his father.
- Tom, babasını öldürmekten bahsetti.
- I became acquainted with your father yesterday.
- Dün babanla tanıştım.
- How old were you when your father died?
- Baban öldüğünde kaç yaşındaydın?
- A boy needs a father he can look up to.
- Bir çocuğun saygı duyabileceği bir babaya ihtiyacı var.
- An uncle is a brother of your father or your mother.
- Amca veya dayı, babanızın veya annenizin kardeşidir.
- You're almost as tall as your father.
- Neredeyse baban kadar uzunsun.
- What a wonderful father Tom was.
- Tom ne harika bir babaydı.
- He is the spitting image of his father.
- O, babasına benziyor.
- Tom's father is older than Mary's.
- Tom'un babası Mary'ninkinden daha yaşlı.
- Does your father work?
- Baban çalışıyor mu?
- I want to go back home, where my father is waiting for me.
- Eve dönmek istiyorum, babamın beni beklediği yere.
- Tom takes after his father.
- Tom babasına çekmiş.
- The title to the house passed from father to son.
- Evin tapusu babadan oğula geçti.
- It is said that her father was killed in a traffic accident.
- Babasının bir trafik kazasında öldüğü söylenmektedir.
- Does your father smoke?
- Baban sigara içiyor mu?
- Do you know John's father died of a heart attack?
- John'un babasının kalp krizinden öldüğünü biliyor musunuz?
- A father shouldn't shirk his responsibilities to his children.
- Bir baba çocuklarına karşı sorumluluklarından kaçmamalı.
- What do you call your father?
- Babana ne diyorsun?
- Mary told the child to mind his father.
- Mary çocuğa babasını önemsemesini söyledi.
- Whoever wants to marry her must first convince her father.
- Onunla evlenmek isteyen öncelikle onun babasını ikna etmelidir.
- I'm the one whose father was killed.
- Babası öldürülen benim.
- Do you know her father?
- Onun babasını tanıyor musun?
- Father named me after his aunt.
- Babam bana teyzesinin adını verdi.
- Don't talk to your father like that.
- Babanla öyle konuşma.
- Tom wasn't strong enough to help his father on the farm.
- Tom çiftlikte babasına yardım edecek kadar güçlü değildi.
- His father is a bank employee.
- Babası bir banka çalışanı.
- King John gave his father a magnificent funeral.
- Kral John, babasına muhteşem bir cenaze töreni yaptı.
- What do you call your father?
- Babana ne dersin?
- Tom is Mary's father.
- Tom Mary'nin babası.
- Historians are not sure who his father was.
- Tarihçiler onun babasının kim olduğundan emin değil.
- He watched his father die right in front of his eyes.
- Babasının gözlerinin önünde ölümünü izledi.
- What will happen to her if her father is taken away?
- Babası götürülürse ona ne olacak?
- Where is your father?
- Baban nerede?
- Tom's father told me he was a doctor.
- Tom'un babası bana bir doktor olduğunu söyledi.
- I want to make my father proud.
- Babamı gururlandırmak istiyorum.
- He asked me the name of Mary's father.
- Bana Mary'nin babasının adını sordu.
- Do you love your father?
- Babanı seviyor musun?
- Tom wanted to become a carpenter like his father.
- Tom babası gibi bir marangoz olmak istedi.
- Father often helps me with my homework.
- Babam sık sık ev ödevlerimde bana yardım ediyor.
- Tom has been driving his father's car.
- Tom babasının arabasını sürüyor.
- Tom's father, who is in prison, never writes to him.
- Tom'un hapisteki babası ona hiç yazmıyor.
- The doctor didn't allow my father to carry heavy things.
- Doktor, babamın ağır şeyler taşımasına müsaade etmedi.
- Fadil disobeyed and disrespected his father.
- Fadıl babasına itaatsizlik ve saygısızlık etti.
- My mother was no less angry with me than my father.
- Annem bana babamdan daha az kızgın değildi.
- His father lost his job recently.
- Babası yakın zamanda işini kaybetti.
- You are like your father.
- Baban gibisin.
- The kids shouldn't see their father like this.
- Çocuklar babalarını böyle görmemeliler.
- The ages of the two children put together was equivalent to that of their father.
- İki çocuğun yaşları toplandığında babalarınkine eşit oluyordu.
- Tom reminds me of his father.
- Tom bana babasını hatırlatıyor.
- The father took the boy by the hand and helped him across the street.
- Baba çocuğun elinden tuttu ve caddenin karşısına geçmesine yardım etti.
- The boy resembles his father.
- Çocuk babasına benziyor.
- Father doesn't allow me to drive.
- Babam araba sürmeme izin vermiyor.
- Sami too has been abused by his father.
- Sami de babası tarafından istismar edilmişti.
- You look a lot like your father.
- Babana çok benziyorsun.
- Father bought me a new bicycle.
- Babam bana yeni bir bisiklet aldı.
- My father is getting along very well.
- Babamla çok iyi geçiniyoruz.
- And that's how I met your father.
- Ve işte babanızla böyle tanıştım.
- Is your father a teacher?
- Baban öğretmen mi?
- His father became ill with cancer.
- Babası kansere yakalandı.
- I'd like to introduce you to my father.
- Seni babamla tanıştırmak istiyorum.
- Tom asked his father to help him make a snowman.
- Tom babasından kardan adam yapmak için yardım istedi.
- Who's older, your mother or your father?
- Kim daha yaşlı, annen mi yoksa baban mı?
- Father is well as usual.
- Babam her zamanki gibi iyi.
- I think your father hoped you would go to college.
- Sanırım baban üniversiteye gideceğini umuyordu.
- Do you know my father?
- Babamı tanıyor musun?
- Tom polished his father's shoes.
- Tom babasının ayakkabılarını cilaladı.
- Tell me what your father does.
- Babanın ne yaptığını bana söyle.
- Tom works for his father's company.
- Tom babasının şirketi için çalışıyor.
- Her father reluctantly consented to her marriage.
- Babası onun evlenmesine gönülsüzce razı oldu.
- I'm assuming this is your father.
- Sanırım bu senin baban.
- You're named after your father.
- Adını babandan almışsın.
- It belonged to my father.
- Babama aitti.
- Paula has to help her father in the kitchen.
- Paula mutfakta babasına yardımcı olmak zorunda.
- Tom gets his awesomeness from his father.
- Tom muhteşemliğini babasından alır.
- Her father became an invalid as a result of a heart attack.
- Babası bir kalp krizi sonucu sakat kaldı.
- Tom was beaten by his father to the point of needing hospitalization.
- Tom babası tarafından hastanelik olacak kadar dövüldü.
- The child was incapable of understanding his father's death.
- Çocuk, babasının öldüğünü kavrayabilecek durumda değildi.
- Mary didn't want her children to grow up without a father.
- Mary çocuklarının babasız büyümesini istemiyordu.
- Tom never saw his father again.
- Tom babasını bir daha hiç görmedi.
- Tom followed in his father's footsteps.
- Tom babasının ayak izlerini takip etti.
- I borrowed my father's hammer to build a dog house.
- Köpek kulübesi yapmak için babamın çekicini ödünç aldım.
- Tom disagreed with his father.
- Tom babasıyla aynı fikirde değildi.
- Yesterday I went to see Robert, whose father is a pilot.
- Dün Robert'i görmeye gittim, hani babası pilot olan.
- How old was your father when he retired?
- Emekli olduğunda baban kaç yaşındaydı?
- I know you lost your father last year.
- Ben geçen sene babanı kaybettiğini biliyorum.
- Tom looks a little bit like my father.
- Tom biraz babama benziyor.
- He avenged his father's death.
- Babasının ölümünün intikamını aldı.
- My father has a new car.
- Babamın yeni bir arabası var.
- When did your father come home?
- Baban eve ne zaman geldi?
- Tom has been trying to find his father.
- Tom babasını bulmaya çalışıyordu.
- He said his father was an architect and that he wanted to be one too.
- Babasının mimar olduğunu ve kendisinin de mimar olmak istediğini söyledi.
- Kate's father is near the house.
- Kate'in babası evin yakınında.
- Tom has been like a father to me.
- Tom benim için baba yarısı gibidir.
- Sami tried to kill his father.
- Sami babasını öldürmeye çalıştı.
- Robert used to help his father in the store on weekends.
- Robert hafta sonlarında dükkânda babasına yardım ederdi.
- He asked his father to take him to the store.
- Babasından kendisini mağazaya götürmesini rica etti.
- I saw Tom's father.
- Tom'un babasını gördüm.
- I'm named after my father.
- Bana babamın adı verildi.
- She cried at the sight of her father's dead body.
- Babasının ölü bedenini görünce ağladı.
- He inherited the business from his father.
- Babasından işi miras aldı.
- A father provides for his family.
- Bir baba ailesinin geçimini sağlar.
- It's the first thing that my father wrote.
- Bu, babamın yazdığı ilk şey.
- Tom killed his own father.
- Tom kendi babasını öldürdü.
- Mr Wood was like a father to Tony.
- Bay Wood, Tony için bir baba gibiydi.
- Father will never approve of my marriage.
- Babam, evliliğimi kabul etmeyecek.
- Her father left her the house in his will.
- Babası vasiyetinde evi ona bıraktı.
- I had a father who believed in me.
- Bana inanan bir babam vardı.
- I would like to meet his father.
- Babasıyla tanışmak istiyorum.
- I don't have enough money to buy the medicine my father needs.
- Babamın ihtiyacı olan ilacı almak için yeterli param yok.
- Sami's daughter didn't have the physical strength to overcome her father.
- Sami'nin kızı babasının üstesinden gelecek fiziksel güce sahip değildi.
- You don't look very much like your father.
- Babana çok benzemiyorsun.
- Tom has been trying hard to impress his father.
- Tom babasını etkilemek için çok uğraşıyor.
- She asked how his father was.
- Babasının nasıl olduğunu sordu.
- Her father died in her arms.
- Onun babası kollarında öldü.
- She got over the shock of her father's death.
- O, babasının ölümünün şokunu atlattı.
- Tom believes that Mary made a big mistake when she sold her father's Stradivarius.
- Tom, Mary'nin babasının Stradivarius'unu satarak büyük bir hata yaptığına inanıyor.
- John's father has some knowledge of French.
- John'un babası biraz Fransızca biliyor.
- Tom is shorter than his father.
- Tom babasından daha kısa.
- That's Tom's father.
- Bu Tom'un babası.
- He cared for his mother after his father died.
- Babası öldükten sonra annesine baktı.
- New York, where my father is staying on business, is a much more dangerous city than Tokyo.
- Babamın iş nedeniyle kaldığı New York, Tokyo'dan çok daha tehlikeli bir şehirdir.
- I hope you can be a better father than I was.
- Umarım benden daha iyi bir baba olabilirsin.
- The man who's sitting next to Tom is his father.
- Tom'un yanında oturan adam onun babası.
- His father allows him 2000 yen a week.
- Babası ona haftada 2000 yen verir.
- I'm an old friend of Tom's father.
- Tom'un babasının eski bir arkadaşıyım.
- Tom speaks to his father in French and his mother in English.
- Tom babasıyla Fransızca, annesiyle İngilizce konuşuyor.
- Best regards to your father.
- Babana sevgilerimle.
- If it had not been for his father's help, he would have failed in business.
- Eğer babasının yardımı olmasaydı, iş hayatında başarısız olurdu.
- She prayed that her father would forgive her.
- Babasının onu affetmesi için dua etti.
- In many respects, Tom resembles his father.
- Birçok açıdan, Tom babasına benzer.
- He is my brother, not father.
- O benim kardeşim, babam değil.
- Father got to his office on time.
- Babam ofisine zamanında vardı.
- Tom is the father.
- Tom babadır.
- Tom stole his father's car.
- Tom babasının arabasını çaldı.
- She was always trying to impress her father.
- O, her zaman babasını etkilemeye çalışıyordu.
- Her father didn't allow her to go to movies alone.
- Babası sinemaya yalnız gitmesine izin vermiyordu.
- Tom shot himself with his father's gun and died.
- Tom babasının silahıyla kendini vurdu ve öldü.
- She took a walk with her father this morning.
- Bu sabah babası ile birlikte yürüyüş yaptı.
- Tom asked Mary how her father was.
- Tom Mary'ye babasının nasıl olduğunu sordu.
- Tom seems as easy-going as his father.
- Tom da babası kadar rahat görünüyor.
- I hear that his father is abroad.
- Babasının yurtdışında olduğunu duydum.
- You should help your father.
- Babana yardım etmelisin.
- Uther Pendragon was the father of King Arthur.
- Uther Pendragon, Kral Arthur'un babasıydı.
- I'd like to meet Tom's father.
- Tom'un babasıyla tanışmak isterim.
- He disagreed with his father.
- O babasıyla aynı fikirde değildi.
- You're a bad father.
- Sen kötü bir babasın.
- Tom's father was very well-off.
- Tom'un babası çok varlıklı biriydi.
- You are exactly like your father.
- Tıpkı babana benziyorsun.
- The boy faintly resembled his father in appearance.
- Çocuk görünüş olarak babasına benziyordu.
- Tom is now the proud father of a healthy baby girl.
- Tom şimdi sağlıklı bir kız çocuğunun gururlu babası.
- Dan's father attended the wedding.
- Dan'in babası düğüne katıldı.
- I grew up speaking French to my mother and English to my father.
- Annemle Fransızca, babamla İngilizce konuşarak büyüdüm.
- Michael, this is the restaurant where your father and I had our first date.
- Michael, burası babanla ilk buluşmamızı gerçekleştirdiğimiz restoran.
- Tom speaks to his father in French and his mother in English.
- Tom babasıyla Fransızca ve annesiyle İngilizce konuşur.
- What did your father teach you?
- Baban sana ne öğretti?
- This car is my father's, but soon it will be mine.
- Bu araba babamın ama yakında benim olacak.
- You heard what your father said.
- Babanın ne dediğini duydun.
- John's father has some knowledge of French.
- John'un babası biraz Fransızca bilgisine sahiptir.
- Tom talked about his father.
- Tom babasından bahsetti.
- He asked me the name of Tom's father.
- O bana Tom'un babasının adını sordu.
- Tom isn't a bad father.
- Tom kötü bir baba değil.
- He looks like my father.
- O benim babama benziyor.
- Every child needs a father or a father figure in their life.
- Her çocuğun hayatında bir babaya ya da baba figürüne ihtiyacı vardır.
- I knew your father.
- Babanı tanırdım.
- Tom reminded Mary of her father.
- Tom, Mary'ye babasını hatırlattı.
- When does your father leave his office?
- Baban ofisinden ne zaman ayrılıyor?
- I look like my father.
- Babama benziyorum.
- Tom wanted to go to Boston, but his father wouldn't let him.
- Tom Boston'a gitmek istedi ama babası izin vermedi.
- I think he takes after his father.
- Sanırım o, babasına benziyor.
- Tom is as good a cook as his father.
- Tom da babası kadar iyi bir aşçı.
- Tom works for Mary's father.
- Tom, Mary'nin babası için çalışıyor.
- Tom spent the afternoon with his father.
- Tom öğleden sonrayı babasıyla geçirdi.
- Tom asked Mary's father to buy him a ticket.
- Tom Mary'nin babasından ona bir bilet almasını istedi.
- He had heard that war had started, but it didn't sink in for a long time until his father was drafted into the army.
- Savaşın başladığını duymuştu ama babası askere alınıncaya kadar uzun süre kafasına dank etmemişti.
- Her father never let her go to town with her friends.
- Babası onun arkadaşlarıyla kasabaya gitmesine asla izin vermezdi.
- He takes after his father.
- Babasına çekmiş.
- Is his father alive?
- Babası yaşıyor mu?
- I promise you I'll stay with you until your father arrives.
- Baban gelene kadar seninle kalacağıma söz veriyorum.
- That gray-haired man is Tom's father.
- O kır saçlı adam Tom'un babası.
- He avenged his dead father.
- O ölen babasının intikamını aldı.
- It is said that her father was killed in a traffic accident.
- Babasının bir trafik kazasında öldüğü söyleniyor.
- I am not your father.
- Senin baban değilim.
- I want to be a good father.
- İyi bir baba olmak istiyorum.
- Tom didn't tell Mary who his father was.
- Tom Mary'ye babasının kim olduğunu söylemedi.
- Father got laid off.
- Babam işten çıkarıldı.
- Taro asked after her father.
- Taro babasını sordu.
- Tom told me that his father was a teacher, too.
- Tom bana babasının da bir öğretmen olduğunu söyledi.
- What he is today he owes to his father.
- Bugün olduğu şeyi babasına borçlu.
- Tom does look a lot like his father.
- Tom babasına çok benziyor.
- He has taken over his father's business.
- O, babasının işini devraldı.
- Tom's father has a limp.
- Tom'un babası topal.
- He must go and get his father from the station.
- O gidip istasyondan babasını almalı.
- He says he met my father.
- O, babamla tanıştığını söylüyor.
- Is it true that Tom's father is famous?
- Tom'un babasının ünlü olduğu doğru mu?
- Tom picked up that habit from his father.
- Tom o huyu babasından aldı.
- The boy is just like his father.
- Çocuk tıpkı babası gibi.
- I bet you'd make a great father.
- Bahse girerim harika bir baba olursun.
- His father has never scolded him.
- Babası onu hiç azarlamadı.
- He took charge of the firm after his father's death.
- Babasının ölümünden sonra firmanın başına geçti.
- Her father would certainly beat her.
- Babası onu kesinlikle dövecekti.
- I hear that his father is in another country.
- Onun babasının başka bir ülkede olduğunu duyuyorum.
- He has just as many books as his father does.
- Onun babasının sahip olduğu kadar çok kitapları var.
- Do you know how his father died?
- Babasının nasıl öldüğünü biliyor musun?
- Her father has a general store.
- Onun babasının bir genel mağazası var.
- Her father works at the bank.
- Babası bankada çalışıyor.
- Yoshio resembles his mother in personality and his father in appearance.
- Yoshio kişilik olarak annesine, görünüş olarak da babasına benziyor.
- Like his father, he has many books.
- Babası gibi, onun pek çok kitabı var.
- I'm very sorry your father died.
- Baban öldüğü için çok üzgünüm.
- Your father's friends aren't his only supporters.
- Babanızın tek destekçileri arkadaşları değil.
- Father goes to his office in Shinjuku every other day.
- Babam her gün Shinjuku'daki ofisine gider.
- Tom is a very protective father.
- Tom çok koruyucu bir babadır.
- His father passed away last year.
- Onun babası geçen yıl öldü.
- Tom's father isn't as old as Mary's father.
- Tom'un babası Mary'nin babası kadar yaşlı değil.
- Her father died when she was three.
- Babası o üç yaşındayken öldü.
- Father is watering flowers.
- Baba çiçekleri suluyor.
- A boy of seventeen is often as tall as his father.
- On yedi yaşında bir delikanlı genelde babası boyundadır.
- Her father didn't allow her to go to the cinema alone.
- Babası onun sinemaya yalnız gitmesine izin vermedi.
- Once a man came to the house to kill my father.
- Bir keresinde eve babamı öldürmek için bir adam gelmişti.
- Tom is a great father.
- Tom harika bir baba.
- Tom is becoming more and more like his father every day.
- Tom her gün gittikçe babasına benziyor.
- Her father was the editor of a German newspaper in Latvia.
- Babası Letonya'daki bir Alman gazetesinin editörüydü.
- She often drives her father's car.
- O sık sık babasının arabasını kullanır.
- Tom's father comes home once in a while, but he never sticks around for long.
- Tom'un babası arada bir eve gelir ama asla uzun süre takılmaz.
- He played the guitar very well in his father's presence.
- O, babasının varlığında çok iyi gitar çalardı.
- Please accept my condolences on the death of your father.
- Lütfen, babanızın ölümüyle ilgili baş sağlığı dileklerimi kabul edin.
- Was the car washed by your father?
- Araba baban tarafından yıkandı mı?
- Tom is much more talented than his father.
- Tom babasından çok daha yeteneklidir.
- Father ran short of money and had to borrow some.
- Babamın parası kalmadı ve biraz ödünç almak zorunda kaldı.
- They used to look up to their father.
- Eskiden babalarını örnek alırlardı.
- Father would often read detective stories in his spare time.
- Babam boş zamanlarında sık sık dedektif hikayeleri okurdu.
- The father and the son will be tried for homicide.
- Baba ve oğul cinayet için yargılanacak.
- A boy of seventeen is often as tall as his father.
- On yedi yaşındaki bir çocuk genellikle babası kadar uzundur.
- Tom lives with his father.
- Tom babasıyla yaşıyor.
- She doesn't look like her father at all.
- O, babasına hiç benzemiyor.
- I look like my father.
- Ben babama benziyorum.
- Tom asked Mary's father to buy him a ticket.
- Tom, Mary'nin babasından ona bir bilet almasını istedi.
- The girl asked her father to read the book to her.
- Kız, babasından ona kitabı okumasını istedi.
- Linda was called back from college because of her father's sudden illness.
- Linda babasının ani hastalığı yüzünden üniversiteden geri çağrıldı.
- Tom's father died before he was born.
- Tom'un babası o doğmadan önce öldü.
- Go and sit by your father.
- Git ve babanın yanına otur.
- He borrowed some money from his father as a last resort.
- Son çare olarak babasından biraz borç para aldı.
- Tom doesn't respect his father.
- Tom babasına saygı göstermez.
- I speak French to my father and English to my mother.
- Babamla Fransızca, annemle de İngilizce konuşuyorum.
- The father and son met after a long separation.
- Baba ve oğul uzun bir ayrılıktan sonra bir araya geldi.
- Father showed him into the study.
- Babam ona çalışma odasına kadar eşlik etti.
- Tom's father was an alcoholic.
- Tom'un babası alkolikti.
- That boy takes after his father.
- O çocuk babasına çekmiş.
- How old is your father?
- Baban kaç yaşında?
- Do what your father tells you.
- Babanın sana söylediğini yap.
- My mother uses my father's old short as a dust rag.
- Annem, babamın eski şortunu toz bezi olarak kullanıyor.
- Which father loves his son?
- Hangi baba oğlunu sever?
- Their old father gave each of them a fine horse.
- Yaşlı babaları her birine güzel bir at verdi.
- He was very attached to the ring that his father had given him.
- Babasının ona verdiği yüzüğe çok bağlıydı.
- It belongs to my father.
- Bu babama ait.
- Linda was called back from college because of her father's sudden illness.
- Linda, babasının ani hastalığı yüzünden üniversiteden geri çağrıldı.
- Bob's father works in a car factory.
- Bob'un babası bir araba fabrikasında çalışıyor.
- He helps out in his father's store.
- Babasının dükkanına yardım etti.
- I am like my father.
- Ben babama benzerim.
- That is the building where my father works.
- O, babamın çalıştığı bina.
- You have already seen his father.
- Babasını gördün bile.
- Stay in your room until your father gets back!
- Baban gelene kadar odanda kal!
- I met your father just now.
- Az önce babanla tanıştım.
- The death of his father filled him with sorrow.
- Babasının ölümü onu üzüntüye boğdu.
- Do you know how his father died?
- Onun babasının nasıl öldüğünü biliyor musun?
- Their father is a taxi driver.
- Babaları taksi şoförü.
- Tom went to Boston to live with his father.
- Tom babasıyla yaşamak için Boston'a gitti.
- Layla's father was an electrician.
- Leyla'nın babası bir elektrikçiydi.
- You'd better do what your father told you to do.
- Babanın sana yapmanı söylediğini şeyi yapsan iyi olur.
- Is Justin Bieber becoming a father?
- Justin Bieber baba mı oluyor?
- That is our father.
- O bizim babamız.
- Tom was raped by his father.
- Tom babası tarafından tecavüze uğradı.
- Tom has been living in Boston with his father.
- Tom Boston'da babasıyla birlikte yaşıyor.
- She never saw her father again.
- O, babasını bir daha hiç görmedi.
- I wish I were more like my father.
- Keşke babama daha çok benzeseydim.
- Tom invested all his money in the company that Mary and her father managed.
- Tom tüm parasını Mary ve babasının yönettiği şirkete yatırdı.
- He called to his father as he went up the stairs.
- O, üst kata giderken babasına seslendi.
- I'm proud that my father is a good cook.
- Babamın iyi bir aşçı olmasından gurur duyuyorum.
- Tom wants to follow in his father's footsteps.
- Tom, babasının ayak izlerini takip etmek istiyor.
- The doctor reassured me about my father's condition.
- Doktor, babamın durumu hakkında beni rahatlattı.
- Sami was the father of Layla's son.
- Sami, Leyla'nın oğlunun babasıydı.
- Is your father stern?
- Baban sert mi?
- Your mother and father are dead.
- Senin annen ve baban öldüler.
- Her father is a bank employee.
- Onun babası da banka çalışanı.
- Tom is similar in some ways to his father, but in others he's very different.
- Tom'un bazı yönleri babasına benzer, ama diğer yönleri çok farklıdır.
- He was strong enough to help his father on the farm.
- Çiftlikte babasına yardım edecek kadar güçlüydü.
- In both appearance and personality, Tom is exactly like his father.
- Tom hem görünüş hem de kişilik olarak tıpkı babasına benziyor.
- Don't call your father.
- Sakın babanı arama.
- I borrowed Father's hammer to build a dog house.
- Bir köpek evi yapmak için babamın çekicini ödünç aldım.
- He went there as his father told him.
- Babasının dediği gibi oraya gitti.
- Sami's father was critically wounded.
- Sami'nin babası ağır yaralıydı.
- Tom was killed by his own father.
- Tom öz babası tarafından öldürüldü.
- Tom wants his father buried next to his mother.
- Tom babasının annesinin yanına gömülmesini istiyor.
- I love God, Heaven's father, who created me.
- Beni yaratan, cennetin babası Tanrı'yı seviyorum.
- In which language did the father write?
- Babası hangi dilde yazmış?
- I knew your father well.
- Babanı iyi tanırdım.
- Father spoke about how important school will be for finding a job when I am older.
- Babam ben büyüdüğümde iş bulmak için okulun ne kadar önemli olduğundan bahsetti.
- Tom's father is sixty-seven years old.
- Tom'un babası altmış yedi yaşında.
- Tom will be scolded by his father.
- Tom babası tarafından azarlanacak.
- Tom is a bit like his father.
- Tom babasına biraz benziyor.
- Tom drove to the dance in his father's jalopy.
- Tom babasının hurda arabasında dansa gitti.
- He can ski as skilfully as his father.
- Babası kadar ustaca kayak yapabiliyor.
- Tom is a father now.
- Tom artık bir baba.
- Mary takes after her father.
- Mary, babasına benzer.
- Your father would be proud of you.
- Baban seninle gurur duyardı.
- Tom and Mary have the same father but different mothers.
- Tom ve Mary'nin babaları aynı ama anneleri farklı.
- His father was a railway worker.
- Babası demiryolu işçisiydi.
- She lost her father at the age of 3.
- 3 yaşında babasını kaybetti.
- He is like his father.
- O, babasına benzer.
- Her father devoted his life to science.
- Babası hayatını bilime adadı.
- Her father was a tractor driver.
- Babası bir traktör sürücüsüydü.
- The father is together with his son, how cozy it is!
- Baba oğluyla birlikte, ne kadar rahat!
- Father is watering flowers.
- Babam çiçekleri suluyor.
- He took over his father's business.
- O babasının işini devraldı.
- He did business in the same manner as his father did.
- Babasıyla aynı şekilde iş yapıyor.
- He is not less clever than his father is.
- Babasından daha az zeki değil.
- She gave her father a tie.
- O babasına bir kravat verdi.
- You are my father.
- Sen benim babamsın.
- That's my father's house.
- Orası babamın evi.
- Tom's father is a Korean War veteran.
- Tom'un babası Kore Savaşı gazisi.
- Father spoke about how important school will be for finding a job when I am older.
- Babam okulun ben büyüdüğümde iş bulmak için ne kadar önemli olduğundan bahsetti.
- Father gave up cigarettes.
- Babam sigarayı bıraktı.
- When we were small, father used to read us moving stories.
- Biz küçükken babam bize dokunaklı hikayeler okurdu.
- I had never seen someone like your father.
- Baban gibi birini hiç görmemiştim.
- He's a very affectionate father.
- Çok şefkatli bir babadır.
- Jack resembles his father.
- Jack, babasına benzer.
- He asked me if I knew his father.
- Babasını tanıyıp tanımadığımı sordu.
- Your father is very responsible.
- Baban çok sorumluluk sahibi.
- It is said that his father died in a foreign country.
- Babasının yabancı bir ülkede öldüğünü söyleniyor.
- Sami was the father of Layla's son.
- Sami, Layla'nın oğlunun babasıydı.
- She asked how his father was.
- O, babasının nasıl olduğunu sordu.
- Father found me a good seat.
- Babam bana iyi bir koltuk buldu.
- Tom wants to play golf with Mary's father.
- Tom, Mary'nin babasıyla golf oynamak istiyor.
- To work for your father was an honour for me.
- Baban için çalışmak benim için bir onurdu.
- Margaret, whose father you met last Sunday, is a very good tennis player.
- Geçen pazar babasıyla tanıştığınız Margaret, çok iyi bir tenis oyuncusu.
- María, Marcelina and father José want to go to town.
- Maria, Marcelina ve babası Jose şehre gitmek istiyor.
- I used to go fishing with my father when I was a child.
- Çocukken babamla balık tutmaya giderdik.
- I thought about all the stories my father had told me.
- Babamın bana anlattığı tüm hikayeleri düşündüm.
- Her father killed himself when she was just seven years old.
- Babası, o daha yedi yaşındayken intihar etmişti.
- He called to his father as he went up the stairs.
- Merdivenlerden çıkarken babasına seslendi.
- This is the school where my father used to go.
- Burası babamın gittiği okul.
- Is the harmonica a present from his father?
- Mızıka, onun babasından bir hediye mi?
- I'm not allowed to drive my father's car.
- Babamın arabasını kullanmama izin yok.
- And that's how I met your father.
- Ve babanla bu şekilde tanıştım.
- I have a friend whose father is a lawyer.
- Babası bir avukat olan bir arkadaşım var.
- The sun doesn't only shine on your father's windows.
- Güneş sadece senin babanın pencerelerinde parlamaz.
- This is my father's.
- Bu benim babamın.
- The person reading a book over there is my father.
- Orada kitap okuyan kişi benim babamdır.
- He reminds me of his father when he speaks.
- Konuştuğunda bana babasını hatırlatır.
- Her father was accused of statutory rape.
- Babası yasal tecavüzle suçlandı.
- Her father didn't allow her to go to the cinema alone.
- Babası onun tek başına sinemaya gitmesine izin vermedi.
- Is your father in the garden?
- Babanız bahçede mi?
- Tom embraced his father.
- Tom babasını kucakladı.
- I'm proud of my father being a good cook.
- Babamın iyi bir aşçı olmasından gurur duyuyorum.
- We came here when our father was working abroad.
- Babamız yurtdışında çalışırken biz buraya geldik.
- She promised her father to be in time for lunch.
- O, öğle yemeğinde zamanında olmak için babasına söz verdi.
- Tom isn't yet as tall as his father.
- Tom henüz babası kadar uzun değil.
- A son must obey his father.
- Bir erkek evlat babasına itaat etmeli.
- You're a good father.
- İyi bir babasın.
- Your father is a well-known doctor.
- Baban tanınmış bir doktor.
- Tom isn't living in Boston with his father.
- Tom Boston'da babasıyla birlikte yaşamıyor.
- You're starting to sound like your father.
- Sen baban gibi görünmeye başlıyorsun.
- Layla punished the girls for their father's failure.
- Layla babalarının başarısızlığı için kızları cezalandırdı.
- Her father passed away last week.
- Babası geçen hafta vefat etti.
- Tom is a good father.
- Tom iyi bir babadır.
- The girl's father is a doctor.
- Kızın babası bir doktor.
- Layla is pregnant and guess who the father is.
- Layla hamile ve tahmin edin babası kim.
- If I need money, I'll ask my father.
- Paraya ihtiyacım olursa, babama sorarım.
- Tell my father that I've arrived.
- Geldiğimi babama söyle.
- Ken bought a fine wine for his father on his birthday.
- Ken doğum gününde babasına güzel bir şarap aldı.
- Is his father a teacher?
- Onun babası bir öğretmen mi?
- He has as many books as his father does.
- Babası kadar çok kitabı var.
- Béla takes his son to school every day, because he is a mindful father.
- Béla oğlunu her gün okula götürür, çünkü o dikkatli bir baba.
- You killed my father.
- Sen babamı öldürdün.
- And after having killed you, we will kill your father also.
- Seni öldürdükten sonra babanı da öldüreceğiz.
- He is the father of two children.
- İki çocuk babasıdır.
- Tom is starting to look a lot like his father.
- Tom babasına çok benzemeye başladı.
- Go to your room and stay there until your father comes home.
- Odana git ve baban eve gelinceye kadar orada kal.
- He takes after his father.
- O babasına benziyor.
- Dan was a very caring father.
- Dan çok şefkatli bir babaydı.
- He resembles his father very closely.
- O, babasına çok benziyor.
- He will be scolded by his father.
- Babasından azar yiyecek.
- I'm well aware of who your father is.
- Babanın kim olduğunu çok iyi biliyorum.
- Father wants to make me a doctor.
- Baba beni bir doktor yapmak istiyor.
- Father let me drive his car.
- Babam arabasını kullanmama izin verdi.
- King Charles borrowed money from William's father.
- Kral Charles, William'ın babasından borç para aldı.
- Layla's father didn't want her anymore.
- Leyla'nın babası onu artık istemiyordu.
- Tom is a lot like his father.
- Tom babasına çok benziyor.
- What does your father do for a living?
- Baban ne iş yapıyor?
- I bumped into your father yesterday.
- Dün babanla karşılaştım.
- He took over responsibility for his father's project.
- Babasının projesinin sorumluluğunu devraldı.
- Tom told me his father could speak French.
- Tom bana babasının Fransızca konuşabildiğini söyledi.
- I'm sure your father is very proud of you.
- Eminim baban seninle gurur duyuyordur.
- I have to call my father.
- Babamı aramak zorundayım.
- Her father was a talented musician.
- Babası yetenekli bir müzisyendi.
- I knew your father very well.
- Babanı çok iyi tanırdım.
- I am sure that Greg is going to follow in his father's footsteps.
- Greg'in babasının yolundan gideceğinden eminim.
- Were you with my father today?
- Bugün babamla birlikte miydin?
- Father came home.
- Babam eve geldi.
- Tom is Mary's boyfriend's father's cousin.
- Tom, Mary'nin erkek arkadaşının babasının kuzeni.
- His father died last year.
- Babası geçen sene ölmüş.
- My family is my sister, father and mother.
- Benim ailem kız kardeşim, babam ve annem.
- We came here when our father was working abroad.
- Babamız yurtdışında çalışırken buraya geldik.
- Do you know where your father went?
- Babanızın nereye gittiğini biliyor musunuz?
- Is her father a doctor?
- Babası doktor mu?
- Tom's father is Canadian and his mother is Japanese.
- Tom'un babası Kanadalı ve annesi Japon.
- She asked me to continue writing to your father.
- O, senin babana yazmaya devam etmemi istedi.
- He's your father.
- O senin baban.
- That is the girl whose father is a doctor.
- Babası doktor olan kız bu.
- He wanted to see a bullfight, but his father wouldn't let him go.
- Bir boğa güreşi görmek istedi ama babası gitmesine izin vermedi.
- You have the same name as my father.
- Sen babamla aynı isme sahipsin.
- I went to bed before father could come home.
- Babam eve gelmeden önce yatmaya gittim.
- Tom's alcoholic father often beat him up.
- Tom'un alkolik babası onu sık sık dövdü.
- That's my father's house.
- O benim babamın evi.
- He is less impatient than his father.
- O, babasından daha az sabırsız.
- I've always wanted to be a father.
- Hep baba olmak istemişimdir.
- Father is waiting.
- Babam bekliyor.
- Tom's father has a limp.
- Tom'un babasında topallama var.
- I had never seen my father cry before that time.
- O zamandan önce babamın ağladığını hiç görmemiştim.
- Father wants to make me a doctor.
- Babam beni doktor yapmak istiyor.
- Go inside and help your father.
- İçeri gir ve babana yardım et.
- I was beside myself when I heard the news of my father's sudden death.
- Babamın ani ölüm haberini duyunca çılgına dönmüştüm.
- He has taken charge of his father's company.
- O, babasının şirketinin sorumluluğunu üstlendi.
- I hope you can be a better father than I was.
- Benden daha iyi bir baba olabileceğini umuyorum.
- Tom tried to hide behind his father.
- Tom babasının arkasına saklanmaya çalıştı.
- The father of this president was also a president.
- Bu başkanın babası da bir başkandı.
- I want to be a good father.
- Ben iyi bir baba olmak istiyorum.
- I came to talk with your father, not with you.
- Babanla konuşmaya geldim, seninle değil.
- I love Paul as if he were my father.
- Paul'ü sanki babammış gibi seviyorum.
- He tried killing my father.
- Babamı öldürmeye çalıştı.
- I went to the airport to meet my father.
- Babamla buluşmak için havaalanına gittim.
- Tom is Mary's brother, not her father.
- Tom Mary'nin erkek kardeşi, babası değil.
- Tom climbed over the high wire fence in order to get into the old factory in spite of his father's prohibition.
- Tom, babasının yasağına rağmen eski fabrikaya girebilmek için yüksek tel örgülere tırmandı.
- I knew your father.
- Babanı tanıyordum.
- I can't let my father down.
- Babamı yüzüstü bırakamam.
- He substituted for his father.
- O, babasının yerine geçti.
- I sent this drum to my father.
- Bu davulu babama gönderdim.
- Professor Hudson is my father's friend.
- Profesör Hudson, babamın arkadaşıdır.
- I cannot see your father.
- Babanı göremiyorum.
- Tom was named after his father.
- Tom'a babasının adı verildi.
- I called my father.
- Babama telefon ettim.
- Fadil was still trying to cope with his father's suicide a year earlier.
- Fadıl hâlâ babasının bir yıl önceki intiharıyla başa çıkmaya çalışıyordu.
- Tom's father is a famous artist.
- Tom'un babası ünlü bir sanatçıdır.
- He told me that his father was a doctor.
- Bana babasının bir doktor olduğunu söyledi.
- Tom's father died when he was thirteen.
- Tom'un babası o on üç yaşındayken öldü.
- Tom moved back to Boston to take over his father's business.
- Tom, babasının işini devralmak için Boston'a geri taşındı.
- I discovered my father collected 30 years of newpapers.
- Babamın 30 yıllık gazete koleksiyonu olduğunu keşfettim.
- That reminds me of my father.
- Bu bana babamı hatırlatıyor.
- She lost her father at sea.
- O, denizde babasını kaybetti.
- He likes to read the Chinese books his father wrote in the U.S.
- Babasının ABD'de yazdığı Çince kitapları okumayı seviyor.
- He seldom writes to his father.
- O, babasına nadiren yazar.
- Tom sat next to his father and watched the football game with him.
- Tom babasının yanına oturdu ve onunla futbol maçını izledi.
- He came into a fortune when his father died.
- Babası öldüğünde bir mirasa kondu.
- Atuqtuaq's father drives a snowmobile.
- Atuqtuaq'ın babası bir kar aracı sürüyor.
- I'm a good father.
- Ben de iyi bir babayım.
- I don't think Tom knows who Mary's father is.
- Tom'un Mary'nin babasının kim olduğunu bildiğini sanmıyorum.
- Jim's father always comes home late.
- Jim'in babası eve hep geç gelir.
- She asked him to help his father to clean the garage, but he said he was too busy to help.
- Babasından garajı temizlemesine yardım etmesini istedi ama babası yardım edemeyecek kadar meşgul olduğunu söyledi.
- You have the same name as my father.
- Babamla aynı isme sahipsin.
- This is my father's.
- Bu babamın.
- Once he saw his father there.
- Bir keresinde babasını orada görmüş.
- Sami's own father had died six years earlier.
- Sami'nin kendi babası altı yıl önce ölmüştü.
- Layla's father made his fortune in the oil industry.
- Leyla'nın babası servetini petrol endüstrisinde kazandı.
- I graduated from college in the same year as your father.
- Üniversiteden babanla aynı yıl mezun oldum.
- Go help your father.
- Git babana yardım et.
- Tom's father doesn't allow him to drink wine.
- Tom'un babası şarap içmesine izin vermiyor.
- Did Tom ever talk about his father?
- Tom hiç babasından söz etti mi?
- He is proud of his father being rich.
- Babasının zengin olmasıyla gurur duyuyor.
- He is not equal to his father.
- Babasına eşit değil.
- Tom probably bought it with the money his father gave him.
- Tom onu muhtemelen babasının ona verdiği parayla almıştı.
- Father gave me a book for graduation.
- Babam bana mezuniyet için bir kitap verdi.
- Tom is becoming more like his father.
- Tom giderek babasına benziyor.
- Tom's father was an alcoholic.
- Tom'un babası bir alkolikti.
- I wish to see my father.
- Babamı görmek istiyorum.
- She picked up that habit from her father.
- Bu alışkanlığı babasından almış.
- Her father passed away last week.
- Babası geçen hafta öldü.
- Tom never told me who his father was.
- Tom bana babasının kim olduğunu hiç söylemedi.
- Tom showed Mary a photograph of his father.
- Tom Mary'ye babasının bir fotoğrafını gösterdi.
- Tom asked me to stay with him until his father got home.
- Tom babası eve gelene kadar onunla kalmamı istedi.
- A father and son represent two generations.
- Bir baba ve oğul iki nesli temsil eder.
- I'm already a father.
- Ben zaten bir babayım.
- He is hailed as the father of modern anthropology.
- Modern antropolojinin babası olarak anılıyor.
- Tom's father was a very wise person.
- Tom'un babası çok akıllı bir kişiydi.
- My father has a habit of reading the newspaper before breakfast.
- Babamın kahvaltıdan önce gazete okuma alışkanlığı var.
- Tom came with his father.
- Tom babasıyla geldi.
- Her father works at the bank.
- Onun babası bankada çalışır.
- She introduced me to her father.
- Beni babasıyla tanıştırdı.
- Her father was the editor of a German newspaper in Latvia.
- Babası Letonya'da bir Alman gazetesinin editörüydü.
- His father got records of bird songs for him.
- Babası onun için kuş ötüşlerini kayda almış.
- Tom's father suffers from Alzheimer's.
- Tom'un babası Alzheimer hastasıdır.
- He wanted to see a bullfight, but his father wouldn't let him go.
- Bir boğa güreşi izlemek istedi ama babası gitmesine izin vermedi.
- Tom's father died last year.
- Tom'un babası geçen yıl öldü.
- I would like to see my father.
- Ben babamı görmek istiyorum.
- Tom knows Mary's father.
- Tom Mary'nin babasını tanıyor.
- The man who's sitting next to Tom is his father.
- Tom'un yanında oturan adam, onun babasıdır.
- His father allows him 2000 yen a week.
- Babası ona haftada 2000 yen veriyor.
- Remember what your father used to say in situations like this.
- Böyle durumlarda babanın ne söylediğini hatırla.
- Tom is like his father in many respects.
- Tom birçok açıdan babasına benziyor.
- Kate's father is near the house.
- Kate'in babası evin yakındır.
- Father bought me a bicycle.
- Baba bana bir bisiklet satın aldı.
- The property passed from father to son.
- Mülkiyet babadan oğula geçti.
- The father washes his face.
- Baba yüzünü yıkıyor.
- The father of my wife is my father-in-law.
- Karımın babası benim kayınbabamdır.
- Tom takes care of his sick father.
- Tom, hasta babasına bakıyor.
- Tom gave his father a tie on Father's Day.
- Tom babasına Babalar Günü'nde bir kravat verdi.
- He is a shepherd, like his father.
- Babası gibi bir çobandır.
- He's a carbon copy of his father.
- O tıpa tıp babasına benziyor.
- She picked up that habit from her father.
- Bu huyu babasından almış.
- Tom asked his father to give him some money for lunch.
- Tom babasından öğle yemeği için biraz para istedi.
- I thought that my father was going to kill me.
- Babamın beni öldüreceğini düşündüm.
- Father will be back in a few days.
- Babam birkaç gün içinde dönecek.
- He said that his father was ill, but it was a lie.
- O, babasının hasta olduğunu söyledi, ama bu bir yalandı.
- Tom isn't anything like his father.
- Tom babasına hiç benzemiyor.
- That will please my father.
- Bu babamı memnun edecek.
- You look like your father.
- Babana benziyorsun.
- The boy faintly resembled his father in appearance.
- Oğlan görünüşte hafifçe babasına benziyordu.
- Tom and Mary were plotting to kill Tom's father for the life insurance.
- Tom ve Mary hayat sigortası için Tom'un babasını öldürmeyi planlıyorlardı.
- Tom certainly is a good father.
- Tom kesinlikle iyi bir baba.
- We're ashamed of our father's poverty.
- Babamızın yoksulluğundan utanıyoruz.
- Father has 500 volumes.
- Babamın 500 cilt kitabı var.
- Father wants me to study abroad while I am young.
- Babam, ben gençken yurtdışında eğitim görmemi istiyor.
- Tom is as good a cook as his father.
- Tom babası kadar iyi bir aşçıdır.
- Father is anxious about my health.
- Babam sağlığım konusunda endişeli.
- When was the last time you upset your father?
- Babana en son ne zaman sinirlendin?
- The girl shed some tears when her father died.
- Kız babası öldüğünde biraz gözyaşı döktü.
- Tom is a terrible father.
- Tom korkunç bir baba.
- Sometimes I need my father.
- Bazen babama ihtiyacım var.
- Tom is now managing the business for his father.
- Tom şimdi babasının yerine işleri yönetiyor.
- He told me that his father's a teacher.
- Bana babasının öğretmen olduğunu söyledi.
- Dan didn't even know who his father was.
- Dan babasının kim olduğunu bile bilmiyordu.
- Tom's father is waiting for him.
- Tom'un babası onu bekliyor.
- Dan encouraged Linda to write to her father.
- Dan babasına yazması için Linda'yı teşvik etti.
- He is the spitting image of his father.
- Babasının tıpatıp aynısı.
- He told me that his father was dead.
- Bana babasının öldüğünü söyledi.
- It seems like he had never met his father before.
- O, daha önce babasıyla hiç tanışmamış gibi görünüyor.
- Was the car washed by your father?
- Arabayı baban mı yıkadı?
- Her father entered the room.
- Babası odaya girdi.
- The father and the son are very similar to each other.
- Baba ve oğul birbirlerine çok benzerler.
- I'm the father of the family.
- Ben ailenin babasıyım.
- He misses his father.
- O, babasını özlüyor.
- A boy of seventeen is often as tall as his father.
- On yedi yaşında bir delikanlı genelde babası kadar uzundur.
- The sister of my father is my aunt.
- Babamın kız kardeşi benim halamdır.
- He found his father lying in the kitchen.
- Babasını mutfakta yatarken bulmuş.
- Where's your father now?
- Baban nerede şimdi?
- Father built me a new house.
- Babam bana yeni bir ev yaptı.
- Is Tom the father of Maria's daughter?
- Tom Maria'nın kızının babası mı?
- Tom was beaten by his father.
- Tom babası tarafından dövüldü.
- My father's brother's wife is my aunt.
- Babamın erkek kardeşinin karısı benim yengemdir.
- Do you see the father and the mother?
- Anne ve babayı görüyor musun?
- When does your father leave his office?
- Baban ofisinden ne zaman ayrılır?
- Suddenly, the door opened and her father entered.
- Birden kapı açıldı ve babası içeri girdi.
- Father ran short of money and had to borrow some.
- Babamın parası bitmiş ve biraz borç almak zorunda kalmış.
- When the father came home, I watched TV.
- Babam eve geldiğinde televizyon izledim.
- I lost the watch my father had given me.
- Babamın bana verdiği saati kaybettim.
- When she was three years old, her father died.
- O üç yaşındayken babası öldü.
- You're almost as tall as your father.
- Sen neredeyse baban kadar uzunsun.
- You ought to have taken your father's advice.
- Babanın tavsiyesini dinlemeliydin.
- Dan needed money and sought financial relief from his father.
- Dan'ın paraya ihtiyacı vardı ve babasından ekonomik destek istedi.
- Tom has his father's blue eyes.
- Tom'un gözünün maviliği babasına çekmiş.
- I'm very sorry that your father died.
- Baban öldüğü için çok üzgünüm.
- Dan's father attended the wedding.
- Dan'ın babası düğüne katıldı.
- I lost the watch that my father gave me.
- Babamın bana verdiği saati kaybettim.
- Sami lost his father.
- Sami babasını kaybetti.
- I am your father.
- Ben senin babanım.
- He decided to stay and carry on his father's business.
- Kalmaya ve babasının işini sürdürmeye karar verdi.
- Your father is very tall, isn't he?
- Baban çok uzun, değil mi?
- Tom's father walked out on his family.
- Tom'un babası ailesini terk etti.
- Tom is an artist like his father.
- Tom, babası gibi bir sanatçı.
- Your mother might tell you who your father is.
- Senin annen sana babanın kim olduğunu söyleyebilir.
- I know who your father is.
- Babanın kim olduğunu biliyorum.
- The man painting the wall is my father.
- Duvarı boyayan adam babamdır.
Show More (1994)
|