| 1 |
freeze |
donmak |
v. |
|
- All night outside with no food, freezing, and he didn't even catch a cold.
- Bütün gece dışarıdaydık, yiyecek bir şey yoktu, donuyorduk ve o üşütmedi bile.
- All night outside with no food, freezing, and he didn't even catch a cold.
- Bütün gece dışarıda yemek yoktu, donuyordu ve üşütmedi bile.
- She froze for a moment.
- Bir an için dondu kaldı.
- She froze for a moment.
- O bir an dondu.
- We hope that you won't freeze.
- Umarız donmazsın.
- Aren't you freezing?
- Donmuyor musun?
- It's so cold that the river has frozen over.
- Hava o kadar soğuk ki, nehir dondu.
- It was very cold, so the lake froze.
- Hava çok soğuktu, bu yüzden göl dondu.
- Water freezes at 0 degrees Centigrade.
- Su sıfır santigrat derecede donar.
- He froze to death.
- Donarak öldü.
- Are you freezing?
- Donuyor musun?
- You look like you're freezing.
- Donuyor gibi görünüyorsun.
- Water will freeze at zero Celsius, right?
- Su sıfır santigrat derecede donar, değil mi?
- Water freezes at 0º C.
- Su 0ºC'de donar.
- Tom was frozen to death.
- Tom donarak öldü.
- Water freezes at 0° C.
- Su 0° C'de donar.
- The creek was frozen.
- Dere dondu.
- It was very cold, so the lake froze over.
- Çok soğuktu, bu yüzden göl dondu.
- He was freezing, so he shivered with cold.
- O donuyordu, bu yüzden soğuktan titredi.
- Ocean water freezes just like freshwater, but at lower temperatures.
- Okyanus suyu tıpkı tatlı su gibi donar, ancak daha düşük sıcaklıklarda.
- Tom's beer froze because of the cold.
- Tom'un birası soğuk yüzünden dondu.
- Water expands when it freezes.
- Su donduğu zaman genleşir.
- He froze to death somewhere in mountains.
- Dağlarda bir yerde donarak öldü.
- The lake froze completely.
- Göl tamamen dondu.
- It may freeze next week.
- Haftaya donabilir.
- My toes are freezing.
- Benim ayak parmakları donuyor.
- Water freezes at 32 degrees Fahrenheit.
- Su 32 Fahrenheit derecede donar.
- Water freezes at 32 degrees Fahrenheit.
- Su 32 fahrenhayt derecede donar.
- Everybody froze in horror.
- Herkes dehşet içinde dondu kaldı.
- Hurry up, Tom, I'm freezing.
- Acele et Tom, donuyorum.
- Water freezes at zero degrees Celsius, doesn't it?
- Su sıfır santigrat derecede donar, değil mi?
- Tom froze like a deer caught in the headlights.
- Tom farlara yakalanmış bir geyik gibi dondu kaldı.
- She froze at the sight of the bear.
- Ayıyı görünce dondu kaldı.
- My blood froze in my veins.
- Kanım damarlarımda dondu.
- It may freeze next week.
- Önümüzdeki hafta donabilir.
- Ocean water freezes just like freshwater, but at lower temperatures.
- Okyanus suyu tatlı su gibi donar ama daha düşük sıcaklıklarda.
- You must be freezing.
- Donuyor olmalısın.
- The dog was frozen to death.
- Köpek donarak öldü.
- My toes are frozen.
- Ayak parmaklarım dondu.
- Water freezes at 0 degrees Centigrade.
- Su 0 santigrat derecede donar.
- What do you call it when water freezes?
- Su donduğu zaman, ona ne denir?
- The webpage has frozen.
- Web sayfası dondu.
- The pond froze over.
- Gölet dondu.
- It's been very cold, so the lake is frozen.
- Çok soğuk vardı, bu nedenle göl dondu.
- With this jacket you will not freeze.
- Bu ceketle donmazsın.
- My computer has frozen.
- Bilgisayarım dondu.
- The Nugush River, in Bashkortostan, usually freezes during November and remains frozen until April.
- Başkurdistan'daki Nuguş Nehri, genellikle kasım ayında donar ve nisan ayına kadar donmuş kalır.
- The lake freezes in winter.
- Göl kışın donar.
- When water freezes and becomes solid, we call it ice.
- Su donup katılaştığında ona buz diyoruz.
- The night was so chilly that when I returned I was almost frozen.
- Gece o kadar soğuktu ki döndüğümde neredeyse donuyordum.
- I'm freezing.
- Götüm dondu.
- The milk froze and became solid.
- Süt dondu ve katılaştı.
- Tom froze to death.
- Tom donarak öldü.
- She froze at the sight of the bear.
- Ayıyı gördüğünde dondu.
- He was freezing, so he shivered with cold.
- Donuyordu, bu yüzden soğuktan titriyordu.
- All the pipes froze last winter.
- Geçen kış bütün borular dondu.
- Water freezes at zero Celsius, right?
- Su sıfır santigrat derecede donar, değil mi?
- My ears are freezing.
- Kulaklarım donuyor.
- The Nugush River, in Bashkortostan, usually freezes during November and remains frozen until April.
- Başkurdistan'daki Nugush Nehri genellikle Kasım ayında donar ve Nisan ayına kadar donuk kalır.
- We're freezing.
- Biz donuyoruz.
- The lake freezes in winter.
- Göl kışın donuyor.
- The water pipes froze and then burst.
- Su boruları dondu ve sonra patladı.
- With the exceptions of the polar regions, salty ocean water rarely freezes.
- Kutup bölgeleri hariç, tuzlu okyanus suyu nadiren donar.
- The lake has frozen over but I'm not sure the ice is strong enough to walk on.
- Göl dondu ama buzun üzerinde yürünecek kadar sağlam olduğundan emin değilim.
- It was very cold, so the lake froze.
- Çok soğuktu, bu yüzden göl dondu.
- It was very cold, so the lake froze over.
- Hava çok soğuktu, bu yüzden gölün üstü dondu.
- It's so cold that the river has frozen over.
- O kadar soğuk ki, nehir dondu.
- My toes are freezing.
- Ayak parmaklarım donuyor.
- Water freezes at zero degrees Celsius.
- Su sıfır santigrat derecede donar.
- My ears are frozen.
- Kulaklarım dondu.
- With this jacket you will not freeze.
- Bu ceketle donmayacaksın.
- He froze with fear when he saw the snake.
- Yılanı gördüğünde korkudan dondu.
- We're freezing.
- Donuyoruz.
- Water freezes at 0º C.
- Su, sıfır santigrat derecede donar.
Show More (72)
|
| 2 |
freeze |
dondurmak |
v. |
|
- The government officials planned to freeze the funds for the new project.
- Hükümet yetkilileri yeni proje fonunu dondurmayı planlıyordu.
- Low temperatures froze the creek near the town.
- Düşük sıcaklıklar kasabanın yakınındaki dereyi dondurdu.
- His bank accounts were frozen.
- Banka hesapları dondurulmuştu.
- Some European countries, including France, Germany and the United Kingdom, have already frozen these assets.
- Fransa, Almanya ve Birleşik Krallık dahil olmak üzere bazı Avrupa ülkeleri bu varlıkları çoktan dondurmuştur.
- According to one newspaper article, the US administration has frozen Albanian accounts which were funding the KLA.
- Bir gazete haberine göre, ABD yönetimi KLA'yı finanse eden Arnavutluk hesaplarını dondurdu.
- Do you really want to freeze budgets so that we fail to make the investment necessary for our future?
- Gerçekten de geleceğimiz için gerekli yatırımları yapamayalım diye bütçeleri dondurmak mı istiyorsunuz?
- Whenever the garbage collector runs it freezes all the operations running in the background.
- Çöp toplayıcı her çalıştığında arka planda çalışan tüm işlemleri dondurur.
- The cold froze the water in the pipes.
- Soğuk, borulardaki suyu dondurdu.
- Berries can be frozen.
- Yemişler dondurulabilir.
- The cold winds froze my skin and hollowed out my soul.
- Soğuk rüzgârlar tenimi dondurdu ve ruhumu oydu.
- Please freeze the fish and meat.
- Lütfen, balık ve eti dondurunuz.
- If you want to keep meat for a long time, freeze it.
- Eti uzun süre korumak istiyorsanız onu dondurun.
- Biscuits can be frozen.
- Bisküviler dondurulabilir.
- Can you freeze it?
- Onu dondurabilir misin?
- Please freeze the fish and meat.
- Lütfen balıkları ve etleri dondurun.
- The sight made my blood freeze.
- Manzara, benim kanımı dondurdu.
- It may freeze next week.
- Gelecek hafta dondurabilir.
- Please freeze the fish and meat.
- Lütfen balığı ve eti dondurun.
- If you want to keep meat for a long time, freeze it.
- Eti uzun süre saklamak istiyorsanız, dondurun.
- Can you freeze it?
- Dondurabilir misin?
- Berries can be frozen.
- Meyveler dondurulabilir.
- The sight made my blood freeze.
- Bu manzara kanımı dondurdu.
- We hope that you won't freeze.
- Dondurmayacağınızı umuyoruz.
- The cold winds froze my skin and hollowed out my soul.
- Soğuk rüzgarlar cildimi dondurdu ve ruhumu oydu.
Show More (21)
|
| 3 |
freeze |
donakalmak |
v. |
|
- He froze with shock, not knowing what to say.
- Şoktan donakalıp ne söyleyeceğini bilemedi.
- Tom froze like a deer caught in the headlights.
- Tom korkudan donakaldı.
- Tom stood frozen.
- Tom donakaldı.
- I froze at the sight of the snake.
- Yılanı görünce donakaldım.
- He froze with fear when he saw the snake.
- Yılanı görünce korkudan donakaldı.
Show More (2)
|
| 4 |
freeze |
çok üşümek |
v. |
|
- Nova said she nearly froze to death during the concert.
- Nova konser sırasında çok üşüdüğünü söyledi.
- You look like you're freezing.
- Çok üşüyorsun gibi görünüyorsun.
- Are you freezing?
- Çok üşüyor musun?
- I'm freezing.
- Çok üşüyorum.
Show More (1)
|
| 5 |
freeze |
dondurucu soğuk |
n. |
|
- Be careful with the freeze outside.
- Dışarıdaki dondurucu soğuğa dikkat et.
- All night outside with no food, freezing, and he didn't even catch a cold.
- Gece boyunca dışarıda yiyecek bir şey olmadan o dondurucu soğukta nezle bile olmamış.
- The rescue flight had to reckon with strong winds and freezing temperatures.
- Hava arama kurtarma ekibi kuvvetli rüzgâr ve dondurucu soğukla mücadele etmek zorunda kaldı.
Show More (0)
|
| 6 |
freeze |
(çalışmakta olan cihaz) donmak |
v. |
|
- Water freezes at zero degrees Centigrade.
- Su sıfır santigrat derecede donar.
Show More (-2)
|
| 7 |
freeze |
(yiyecekleri) dondurarak muhafaza etmek |
v. |
|
- You can freeze these washed veggies for later use.
- Bu yıkanmış sebzeleri daha sonra kullanmak üzere dondurarak muhafaza edebilirsin.
Show More (-2)
|
| 8 |
freeze |
(ücret/fiyat) dondurma |
n. |
|
- The government implemented a freeze on the budget for military projects.
- Hükümet askeri projelerin bütçesini dondurdu.
Show More (-2)
|
| 9 |
freeze |
buz tutmak |
v. |
|
- The windshield washer pump was frozen.
- Cam yıkama suyu pompası buz tutmuştu.
Show More (-2)
|
| 10 |
freeze |
don |
n. |
|
- Due to the sudden heat decrease, a big freeze will be expected tomorrow.
- Ani ısı düşüşü nedeniyle yarın büyük bir don bekleniyor.
Show More (-2)
|
| 11 |
freeze |
dondurulma |
n. |
|
- The freeze on pay rises worried the employees.
- Maaş artışlarının dondurulması çalışanları endişelendirdi.
Show More (-2)
|
| 12 |
freeze |
duraklatmak |
v. |
|
- Wait for a second - freeze that YouTube video.
- Bekle bir saniye, şu youtube videosunu duraklat.
Show More (-2)
|
| 13 |
freeze |
durdurmak |
v. |
|
- Wait for a second - freeze that YouTube video.
- Bekle bir saniye, şu youtube videosunu durdur.
Show More (-2)
|
| 14 |
freeze |
donup kalmak |
v. |
|
- I froze at the sight of the snake.
- Yılanı görünce donup kaldım.
Show More (-2)
|
| 15 |
freeze |
soğuk davranma |
n. |
|
- The villagers tried to freeze us out.
- Köylüler bize soğuk davrandı.
Show More (-2)
|
