friendly - Anglais Turc Phrases
Anglais Turc
friendly arkadaş canlısı adj.
  • Are the people in this town friendly?
  • Bu kasabadaki insanlar arkadaş canlısı mı?
  • You have such a nice and friendly mug.
  • Çok hoş ve arkadaş canlısı bir suratın var.
  • Our capable and friendly crew is back for another season.
  • Yetenekli ve arkadaş canlısı ekibimiz yeni bir sezon için geri döndü.
Show More (173)
friendly samimi adj.
  • Thank you for your very friendly welcome.
  • Çok samimi karşılamanız için teşekkür ederiz.
  • Thank you for your friendly welcome.
  • Samimi karşılamanız için teşekkür ederiz.
  • Sami sent a very friendly e-mail to Layla.
  • Sami, Leyla'ya çok samimi bir e-posta gönderdi.
Show More (63)
friendly dostça adv.
  • Whilst being friendly towards America, we very definitely oppose the death penalty.
  • Amerika'ya dostça yaklaşmakla birlikte, idam cezasına kesinlikle karşıyız.
  • I would make a friendly suggestion that Charles Pasqua thinks about this.
  • Charles Pasqua'ya bu konuyu düşünmesi için dostça bir öneride bulunacağım.
  • My uncle gave me a friendly piece of advice.
  • Amcam bana dostça bir tavsiye verdi.
Show More (53)
friendly cana yakın adj.
  • She seems friendly.
  • O cana yakın görünüyor.
  • He is always friendly to me.
  • O, her zaman bana karşı cana yakındır.
  • These beasts are very friendly.
  • Bu canavarlar çok cana yakın.
Show More (35)
friendly dost canlısı adj.
  • You have such a nice and friendly mug.
  • Çok hoş ve dost canlısı bir kupan var.
  • Our capable and friendly crew is back for another season.
  • Yetenekli ve dost canlısı ekibimiz yeni sezon için geri döndü.
  • All of us appreciate a nice, friendly tone of voice.
  • Hepimiz hoş ve dost canlısı bir ses tonunu takdir ederiz.
Show More (32)
friendly dostane adv., adj.
  • Neither the Korean people nor I will ever forget your friendly help.
  • Dostane yardımlarınızı ne Kore halkı unutacak ne de ben.
  • The USA is very keen to have a friendly regime that guarantees the continued supply of cheap oil.
  • ABD, ucuz petrol tedarikinin devamını garanti eden dostane bir rejime sahip olmaya çok heveslidir.
  • Our Heads of State or Government have clearly failed to take this piece of friendly advice.
  • Devlet ve Hükümet Başkanlarımızın bu dostane tavsiyeyi dikkate almadıkları açıktır.
Show More (26)
friendly arkadaşça adj.
  • Smiles break down barriers and help create a friendly environment.
  • Gülümseme bariyerleri yıkar ve arkadaşça bir ortam yaratmaya yardımcı olur.
  • All of us appreciate a nice, friendly tone of voice.
  • Hepimiz hoş ve arkadaşça bir ses tonuna kıymet veririz.
  • You have such a nice and friendly mug.
  • Çok şirin ve arkadaşça bir yüzün var.
Show More (19)
friendly dost adj.
  • This is where the business angel, the friendly adviser, the non-executive director become essential.
  • İşte bu noktada iş meleği, dost danışman ve icracı olmayan direktör çok önemli hale gelmektedir.
  • Turkey is not a European country, but it is a friendly country and a military ally.
  • Türkiye bir Avrupa ülkesi değildir, ancak dost bir ülke ve askeri bir müttefiktir.
  • All the Member States do it, cooperating with each other and with other friendly democratic countries.
  • Tüm Üye Devletler bunu birbirleriyle ve diğer dost demokratik ülkelerle işbirliği yaparak gerçekleştirmektedir.
Show More (11)
friendly dostane adj.
  • The two countries could never have a friendly relationship.
  • Bu iki ülkenin hiçbir zaman dostane bir ilişkisi olmadı.
Show More (-2)
friendly dostluk maçı n.
  • A fight broke out in the friendly between rival teams the other night.
  • Önceki gece rakip takımlar arasında oynana dostluk maçında kavga çıktı.
Show More (-2)
friendly sıcak adj.
  • Reindeer are friendly animals.
  • Ren geyikleri sıcak hayvanlardır.
Show More (-2)
friendly yardımsever adj.
  • Tom is very friendly and helpful.
  • Tom çok canayakın ve yardımsever.
Show More (-2)