gag - Anglais Turc Phrases
Anglais Turc
gag ağzını tıkamak v.
  • Dwyer thought gagging his brother with a towel was funny.
  • Dwyer erkek kardeşinin ağzını bir havluyla tıkamanın eğlenceli olduğunu düşünüyordu.
  • She tied him up and gagged him, then she started to beat him savagely.
  • Onu bağladı ve ağzını tıkadı, sonra onu vahşice dövmeye başladı.
  • The kidnappers gagged Tom and locked him up in a closet.
  • Çocuk hırsızları Tom'un ağzını tıkadılar ve onu bir dolaba kilitlediler.
Show More (3)
gag tıkaç n.
  • The bandits put a gag in his mouth.
  • Haydutlar onun ağzına bir tıkaç koydu.
  • Tom untied the knot and removed the gag.
  • Tom düğümü çözdü ve tıkacı çıkardı.
  • The bandits put a gag in his mouth.
  • Haydutlar ağzına bir tıkaç koymuşlar.
Show More (0)
gag şaka n.
  • It's an old gag, but a good one.
  • Eski bir şaka ama iyi bir şaka.
  • It's an old gag, but a good one.
  • Eski bir şaka, ama iyi.
Show More (-1)
gag öğürmek v.
  • Karyn gagged on the lamb meat.
  • Karyn kuzu eti yüzünden öğürdü.
Show More (-2)
gag susturmak v.
  • It was a futile attempt for the mayor to gag the media.
  • Belediye başkanının medyayı susturma çabası boşunaydı.
Show More (-2)
gag fıkra n.
  • He told a few gags, and everyone laughed.
  • Birkaç fıkra anlattı ve herkes güldü.
Show More (-2)