1 |
herald |
müjdelemek |
v. |
|
- The new drug was heralded as a new way of curing cancer.
- Yeni ilacın kanseri tedavi etmenin yeni bir yolu olduğu müjdelendi.
- The Seville Summit was heralded as a new stage in the development of a European immigration and asylum policy.
- Sevilla Zirvesi, Avrupa göç ve sığınma politikasının geliştirilmesinde yeni bir aşama olarak müjdelendi.
- They expect the European Union to herald a European way of life.
- Avrupa Birliği'nin Avrupalı bir yaşam tarzını müjdelemesini bekliyorlar.
- It is one that I support wholeheartedly and has been much heralded as a main EU priority.
- Bu benim tüm kalbimle desteklediğim ve AB'nin temel önceliği olarak müjdelenen bir konu.
- The future heralded by tonight's attack is a future of war.
- Bu geceki saldırının müjdelediği gelecek, savaşın geleceğidir.
- Moreover, the report heralds a policy of educating and informing young people from an early age.
- Ayrıca rapor, gençlerin erken yaşlardan itibaren eğitilmesi ve bilgilendirilmesi politikasını müjdeliyor.
- The future heralded by tonight's attack is a future of war.
- Bu geceki saldırının müjdelediği gelecek, bir savaş geleceğidir.
- And that is supposed to herald its accession!
- Ve bunun katılımını müjdelemesi gerekiyordu!
- Moreover, the report heralds a policy of educating and informing young people from an early age.
- Ayrıca rapor, gençlerin erken yaşlardan itibaren eğitilmesi ve bilgilendirilmesi politikasını müjdelemektedir.
Show More (6)
|
2 |
herald |
haberci |
n. |
|
- The outbreak of mad cow disease heralded a crisis in cattle farming.
- Deli dana hastalığı salgını sığır yetiştiriciliğinde bir krizin habercisiydi.
- The foot and mouth crisis of 2001 heralded the political landslide of 2002.
- 2001'deki şap krizi 2002'deki siyasi heyelanın habercisiydi.
- We would prefer harmonisation to be less of a herald of liberalisation.
- Uyumlaştırmanın serbestleşmenin daha az habercisi olmasını tercih ederiz.
- It heralds a Europe where some will be more equal than others.
- Bu, bazılarının diğerlerinden daha eşit olacağı bir Avrupa'nın habercisidir.
Show More (1)
|
3 |
herald |
(bir şeyin) göstergesi olmak |
v. |
|
- The dark clouds heralded the storm.
- Kara bulutlar fırtınanın göstergesiydi.
Show More (-2)
|
4 |
herald |
elçi |
n. |
|
- The king's herald was killed by the angry villagers.
- Kralın elçisi öfkeli köylülerce öldürüldü.
Show More (-2)
|