|
- His honesty and integrity earned him the trust of his colleagues.
- Dürüstlüğü ve doğruluğu sayesinde meslektaşlarının güvenini kazandı.
- A booming market has been known to act as a great catalyst to taking liberties with the law and even with honesty.
- Büyüyen bir pazarın, yasaları ve hatta dürüstlüğü hiçe saymak için büyük bir katalizör görevi gördüğü bilinmektedir.
- This is a question of the EU's loyalty and honesty towards its partners.
- Bu, AB'nin ortaklarına karşı sadakati ve dürüstlüğü ile ilgili bir meseledir.
- There is a lack of seriousness, transparency and honesty in this area.
- Bu alanda ciddiyet, şeffaflık ve dürüstlük eksikliği var.
- So, what we want is not offers of dates for accession, but greater honesty in our relations with Turkey.
- İstediğimiz şey katılım için tarih önerileri değil, Türkiye ile ilişkilerimizde daha fazla dürüstlüktür.
- Perhaps greater honesty at the outset might have helped provide a more realistic atmosphere.
- Belki de başlangıçta daha fazla dürüstlük daha gerçekçi bir atmosfer yaratılmasına yardımcı olabilirdi.
- I congratulate you on the honesty of your statement.
- İfadenizin dürüstlüğü için sizi tebrik ederim.
- Out of honesty towards them, we refused to vote for this draft.
- Onlara karşı dürüstlüğümüzden dolayı bu taslağa oy vermeyi reddettik.
- So, what we want is not offers of dates for accession, but greater honesty in our relations with Turkey!
- Yani bizim istediğimiz katılım için tarih önerileri değil, Türkiye ile ilişkilerimizde daha fazla dürüstlük!
- What has become of the honesty involved in admitting that reforms sometimes hurt?
- Reformların bazen acı verdiğini kabul etmenin içerdiği dürüstlüğe ne oldu?
- It would be a sign of honesty if this were presented along with political conclusions.
- Bunun siyasi sonuçlarla birlikte sunulması bir dürüstlük göstergesi olacaktır.
- I would also like to say to you clearly and in all honesty that we will not meet that objective at all with MAGP IV.
- Ayrıca size açıkça ve tüm dürüstlüğümle söylemek isterim ki MAGP IV ile bu hedefe hiç ulaşamayacağız.
- I expected honesty and I expected the facts.
- Dürüstlük beklerdim ve gerçekleri beklerdim.
- This lack of honesty detracted from the conference.
- Bu dürüstlük eksikliği konferansın değerini düşürdü.
- Honesty demands that we say that.
- Dürüstlük bunu söylememizi gerektirir.
- Out of honesty towards them, we refused to vote for this draft.
- Onlara karşı dürüstlüğümüzden dolayı bu taslak için oy kullanmayı reddettik.
- This is a question of the EU's loyalty and honesty towards its partners.
- Bu, AB'nin ortaklarına karşı sadakati ve dürüstlüğü ile ilgili bir sorudur.
- The ECB's approach to communication has always placed a premium on honesty.
- AMB'nin iletişim yaklaşımı her zaman dürüstlüğe önem vermiştir.
- The 2003 budget will instead be measured against the yardstick of seriousness, transparency and honesty.
- Bunun yerine 2003 bütçesi ciddiyet, şeffaflık ve dürüstlük kıstaslarına göre ölçülecektir.
- The 2003 budget will instead be measured against the yardstick of seriousness, transparency and honesty.
- 2003 bütçesi bunun yerine ciddiyet, şeffaflık ve dürüstlük kıstaslarına göre ölçülecektir.
- It would not call into question the honesty of what was done previously.
- Bu durum, daha önce yapılanların dürüstlüğünü sorgulatmayacaktır.
- It is only under NATO that this honesty and lack of national partiality can be achieved.
- Bu dürüstlük ve ulusal tarafgirliğin olmaması ancak NATO çatısı altında sağlanabilir.
- Not only love, but truth and honesty brings them to the altar.
- Sadece aşk değil, doğruluk ve dürüstlük de onları nikah masasına getirmektedir.
- Relationships are much stronger when they are based on truth and honesty.
- İlişkiler, doğruluk ve dürüstlüğe dayandığında çok daha sağlamdır.
- It may be that there is a situation in our lives that requires honesty and truth.
- Hayatımızda dürüstlük ve doğruluk gerektiren bir durum söz konusu olabilir.
- So their own honesty prompts others to avoid telling them the truth.
- Dolayısıyla kendi dürüstlükleri, başkalarını onlara gerçeği söylemekten kaçınmaya sevk eder.
- Well, let's see how far honesty gets us.
- Bakalım dürüstlük bizi nereye kadar götürecek.
- Not only love, but truth and honesty brings them to the altar.
- Sadece sevgi değil, doğruluk ve dürüstlük de onları evliliğe taşıdı.
- So their own honesty prompts others to avoid telling them the truth.
- Bu yüzden kendi dürüstlükleri diğerlerinin onlara gerçeği söylemekten kaçınmasına neden oluyor.
- It may be that there is a situation in our lives that requires honesty and truth.
- Hayatımızda dürüstlük ve doğruluk gerektiren bir durum olabilir.
- Relationships are much stronger when they are based on truth and honesty.
- İlişkiler doğruluk ve dürüstlüğe dayandığında çok daha güçlüdür.
- Not only love, but truth and honesty brings them to the altar.
- Sadece aşk değil, doğruluk ve dürüstlük de onları evliliğe götürdü.
- Relationships are much stronger when they are based on truth and honesty.
- İlişkiler gerçeğe ve dürüstlüğe dayandığında çok daha güçlüdür.
- It may be that there is a situation in our lives that requires honesty and truth.
- Belki de hayatımızda samimiyet ve dürüstlük gerektiren bir durum vardır.
- His honesty is beyond doubt.
- Dürüstlüğü şüphe götürmez.
- Thanks for your honesty.
- Dürüstlüğünüz için teşekkürler.
- Honesty is the last castle.
- Dürüstlük son kaledir.
- The teacher praised the boy for his honesty.
- Öğretmen dürüstlüğü için çocuğu övdü.
- We are sure of his honesty.
- Biz onun dürüstlüğünden eminiz.
- Honesty doesn't always pay.
- Dürüstlük her zaman karşılığını vermez.
- There is no doubt about his honesty.
- Dürüstlüğüne şüphe yok.
- Honesty is one of the most beautiful things in the world.
- Dürüstlük dünyadaki en güzel şeylerden biridir.
- Honesty doesn't always pay.
- Dürüstlük her zaman kazandırmaz.
- Honesty is not always the best policy.
- Dürüstlük her zaman en iyi politika değildir.
- We applauded his honesty.
- Biz onun dürüstlüğünü alkışladık.
- He praised the girl for her honesty.
- Dürüstlüğü için kızı övdü.
- Their honesty is questionable.
- Onların dürüstlüğü kuşkulu.
- I would never question his honesty.
- Onun dürüstlüğünden asla şüphe etmem.
- How can we be sure of his honesty?
- Onun dürüstlüğünden nasıl emin olabiliriz?
- Tom admires Mary for her honesty.
- Tom, Mary'nin dürüstlüğüne hayrandı.
- Excessive honesty can be disastrous.
- Aşırı dürüstlük felaket olabilir.
- I am convinced of his honesty.
- Ben onun dürüstlüğünden eminim.
- Some people questioned his honesty.
- Bazı insanlar onun dürüstlüğünü sorguladı.
- Honesty is important in a relationship.
- Bir ilişkide dürüstlük önemlidir.
- Tom wondered whether honesty really was the best policy.
- Tom dürüstlüğün gerçekten en iyi politika olup olmadığını merak ediyordu.
- Honesty is a beggar on crutches; roguery is a princess with a crown.
- Dürüstlük, koltuk değnekli bir dilencidir; düzenbazlık ise taçlı bir prensestir.
- Tom is a paragon of honesty.
- Tom dürüstlüğün timsalidir.
- I appreciate your honesty.
- Dürüstlüğünü takdir ediyorum.
- Honesty is a beggar on crutches; roguery is a princess with a crown.
- Dürüstlük koltuk değneği üzerinde bir dilenci; dolandırıcılık taçlı bir prensestir.
- Honesty is a virtue.
- Dürüstlük bir erdemdir.
- He does not have a particle of honesty in him.
- İçinde bir parça dürüstlüğe sahip değil.
- I am convinced of his honesty.
- Dürüstlüğüne ikna oldum.
- Parents try to impress upon their children the importance of honesty and hard work.
- Ebeveynler çocuklarına dürüstlüğün ve sıkı çalışmanın önemini aşılamaya çalışırlar.
- Tom appreciated Mary's honesty.
- Tom, Mary'nin dürüstlüğüne minnettar oldu.
- His honesty is beyond doubt.
- Onun dürüstlüğü şüphe götürmez.
- I answer for her honesty.
- Onun dürüstlüğü için cevap veriyorum.
- I thank you for your honesty.
- Dürüstlüğün için sana teşekkür ederim.
- Excessive honesty can be disastrous.
- Aşırı dürüstlük feci olabilir.
- I don't for a moment doubt your honesty.
- Dürüstlüğünden bir an şüphe etmem.
- I am amazed by the wisdom and honesty of this person.
- Bu kişinin bilgeliğine ve dürüstlüğüne hayran kaldım.
- Tom's employer called his honesty into question.
- Tom'un işvereni onun dürüstlüğünü sorguladı.
- Honesty is the primary reason for his success.
- Dürüstlük onun başarısının başlıca nedenidir.
- Americans admire Lincoln for his honesty.
- Amerikalılar Lincoln'a dürüstlüğü için hayranlar.
- His honesty cannot be doubted.
- Dürüstlüğünden şüphe edilemez.
- She praised him for his honesty.
- Dürüstlüğü için onu övdü.
- There are cases where honesty doesn't pay.
- Dürüstlüğün para etmediği durumlar vardır.
- Honesty is policy.
- Dürüstlük ilkedir.
- Honesty, I believe, is the best policy.
- Dürüstlük, sanırım, en iyi politika.
- I think that honesty is the best policy.
- Dürüstlüğün en iyi politika olduğunu düşünüyorum.
- Honesty doesn't pay.
- Dürüstlük para kazandırmaz.
- Tom is a paragon of honesty.
- Tom bir dürüstlük abidesi.
- Tom acquired a reputation for honesty.
- Tom dürüstlüğüyle ün kazandı.
- Her honesty is beyond question.
- Dürüstlüğü tartışılmaz.
- I would never question his honesty.
- Onun dürüstlüğünü asla sorgulamadım.
- Your honesty is refreshing.
- Dürüstlüğünüz ferahlatıcı.
- I was impressed by Tom's honesty.
- Tom'un dürüstlüğünden etkilendim.
- His honesty cannot be doubted.
- Onun dürüstlüğünden şüphe edilemez.
- Honesty is no guarantee of success.
- Dürüstlük başarının garantisi değildir.
- He praised the girl for her honesty.
- Kızı dürüstlüğü için övdü.
- Thank you for your honesty.
- Dürüstlüğünüz için teşekkür ederiz.
- Their honesty is questionable.
- Dürüstlükleri şüpheli.
- I appreciate your honesty.
- Dürüstlüğünüzü takdir ediyorum.
- Honesty, I believe, is the best policy.
- Dürüstlüğün en iyi politika olduğuna inanıyorum.
- I thank you for your honesty.
- Dürüstlüğün için teşekkür ederim.
- Thank you for your honesty.
- Dürüstlüğün için teşekkürler.
- Honesty is the best policy.
- Dürüstlük en iyi politikadır.
- I am sure of his honesty.
- Dürüstlüğünden eminim.
- Honesty pays.
- Dürüstlük karşılığını verir.
- I am sure of his honesty.
- Ben onun dürüstlüğünden eminim.
- Tom acquired a reputation for honesty.
- Tom, dürüstlüğüyle nam salmıştı.
- Their honesty is dubious.
- Onların dürüstlüğü şüphelidir.
- The fact proves his honesty.
- Bu gerçek onun dürüstlüğünü kanıtlıyor.
- The principal assured me of her honesty.
- Müdür bana, onun dürüstlüğü konusunda güvence verdi.
- I'll answer for this man's honesty.
- Ben bu adamın dürüstlüğüne kefilim.
- It goes without saying that honesty is the best policy.
- Dürüstlüğün en iyi politika olduğunu söylemeye gerek yok.
- Americans admire Lincoln for his honesty.
- Amerikalılar Lincoln'e dürüstlüğü için hayranlık duyarlar.
- Their honesty is dubious.
- Dürüstlükleri şüpheli.
- We are sure of his honesty.
- Dürüstlüğüne eminiz.
- Honesty is very important.
- Dürüstlük çok önemli.
- Tom appreciated Mary's honesty.
- Tom Mary'nin dürüstlüğünü takdir etti.
- Tom admires Mary for her honesty.
- Tom onun dürüstlüğünden dolayı Mary'ye hayran.
- Honesty is never the best policy.
- Dürüstlük asla en iyi politika değildir.
- Your honesty is refreshing.
- Dürüstlüğünüz umut verici.
- The teacher praised the boy for his honesty.
- Öğretmen çocuğu dürüstlüğü için övdü.
- Honesty is a great virtue.
- Dürüstlük büyük bir erdemdir.
- Tom admires Mary for her honesty.
- Tom dürüstlüğünden ötürü Mary'ye hayran.
- How can we be sure of his honesty?
- Dürüstlüğünden nasıl emin olabiliriz?
- A relationship based on total honesty is bound to fail.
- Tamamen dürüstlüğe dayalı bir ilişki başarısız olmaya mahkûmdur.
- The principal assured me of her honesty.
- Okul müdürü, onun dürüstlüğü konusunda beni ikna etti.
- I was somewhat taken aback by her honesty.
- Dürüstlüğü beni biraz şaşırttı.
- His honesty is worthy of great praise.
- Dürüstlüğü büyük övgüye değer.
- Tom is a paragon of honesty.
- Tom dürüstlük timsalidir.
- He does not have a particle of honesty in him.
- İçinde zerre kadar dürüstlük yok.
- It goes without saying that honesty is the key to success.
- Dürüstlüğün başarının anahtarı olduğunu söylemeye gerek yok.
- Honesty doesn't pay.
- Dürüstlük para etmiyor.
- We applauded his honesty.
- Dürüstlüğünü alkışladık.
- Her honesty is beyond question.
- Onun dürüstlüğü şüphe götürmez.
- His honesty is worthy of great praise.
- Onun dürüstlüğü büyük bir övgüye değer.
- Her honesty is beyond question.
- Dürüstlüğü şüphe götürmez.
Show More (126)
|
