1 |
intrinsic |
kendine özgü |
adj. |
|
- We believe that the recommendation has intrinsic environmental value.
- Tavsiyenin kendine özgü bir çevresel değeri olduğuna inanıyoruz.
- Good air connections have intrinsic value, but that is something national airlines cannot have.
- İyi hava bağlantılarının kendine özgü bir değeri vardır, ancak bu ulusal havayollarının sahip olamayacağı bir şeydir.
- They have an intrinsic value and should be dealt with as such.
- Kendilerine özgü bir değerleri vardır ve bu şekilde ele alınmalıdırlar.
Show More (0)
|
2 |
intrinsic |
içsel |
adj. |
|
- Such choices, indeed, are a valid and intrinsic part of local political life.
- Bu tür seçimler, gerçekten de, yerel siyasi yaşamın geçerli ve içsel bir parçasıdır.
- Tom lacks intrinsic motivation to study French.
- Tom'un Fransızca çalışmak için içsel motivasyonu yok.
Show More (-1)
|
3 |
intrinsic |
kendi başına |
adj. |
|
- A cryptocurrency has no intrinsic value, yet it is a medium of exchange.
- Kripto paranın kendi başına bir değeri olmasa da, bir takas aracı niteliğindedir.
Show More (-2)
|