Anglais | Turc | |||
---|---|---|---|---|
General | ||||
General | invoke v. | (tanrıya) yakarmak | ||
Peasant farmers invoked the Gods to bring rain. Köylü çiftçiler yağmur yağdırması için Tanrılara yakardılar. More Sentences |
||||
General | invoke v. | başlatmak | ||
These methods get invoked first when a touch is initiated. Bir dokunma başlatıldığında ilk olarak bu yöntemler çağrılır. More Sentences |
||||
General | invoke v. | çağırmak | ||
Invoke God in times of trouble. Sıkıntılı zamanlarda Tanrı'yı çağırın. More Sentences |
||||
General | invoke v. | başvurmak | ||
The UN has threatened to invoke economic sanctions if the negotiations fail. BM, görüşmelerin kesilmesi durumunda ekonomik yaptırımlara başvuracağı tehdidinde bulundu. More Sentences |
||||
General | invoke v. | çağrıştırmak | ||
This relief invokes images of Greek myths. Bu kabartma Yunan mitlerini çağrıştırıyor. More Sentences |
||||
General | invoke v. | (program) çalıştırmak | ||
My grandmother finally learned how to invoke the web browser. Büyükannem sonunda web tarayıcısını nasıl çalıştıracağını öğrendi. More Sentences |
||||
General | invoke v. | (ruh) çağırmak | ||
The teenagers attempted to invoke the spirit of Picasso. Gençler Picasso'nun ruhunu çağırmaya kalkışmışlar. More Sentences |
||||
Technical | ||||
Technical | invoke v. | başvurmak | ||
In other words, when reason fails, we must invoke legal, or even criminal, liability. Başka bir deyişle akıl başarısız olduğunda yasal ve hatta cezai sorumluluğa başvurmalıyız. More Sentences |
||||
General | ||||
General | invoke v. | yardım istemek | ||
General | invoke v. | yakarmak | ||
General | invoke v. | hatırlatmak | ||
General | invoke v. | dua etmek | ||
General | invoke v. | davet etmek | ||
General | invoke v. | istemek (yardım/koruma vb'ni) | ||
General | invoke v. | yalvarmak | ||
General | invoke v. | çağırmak (ruh) | ||
General | invoke v. | talep etmek | ||
General | invoke v. | dayandırmak | ||
General | invoke v. | (saygın birinin adını) sahibinden destek alma imasıyla kullanmak | ||
General | invoke v. | ısrarla istemek | ||
General | invoke v. | (özellikle deniz kuvvetleri ödül prosedüründe) yasal çağrıda bulunmak | ||
General | invoke v. | uygulamaya koymak | ||
General | invoke v. | yürürlüğe koymak | ||
General | invoke v. | teşvik etmek | ||
General | invoke v. | uygulamaya koymak | ||
General | invoke v. | yol açmak | ||
General | invoke v. | sebep olmak | ||
General | invoke v. | kışkırtmak | ||
Politics | ||||
Politics | invoke v. | yürürlüğe girmek | ||
Computer | ||||
Computer | invoke v. | (program) başlatmak | ||
Computer | invoke expr. | çalıştır | ||
Telecom | ||||
Telecom | invoke v. | çağırmak | ||
Telecom | invoke v. | uyarmak |
Anglais | Turc | |
---|---|---|
Phrasals | ||
Phrasals | invoke on v. | birini bir şeye havale etmek |
Phrasals | invoke upon v. | birini birşeye havale etmek |
Phrasals | invoke something upon something v. | birini birşeye havale etmek |
Phrasals | invoke something on something v. | birini bir şeye havale etmek |
Phrasals | invoke (something) (up)on (someone or something) v. | (birine/bir şeye bir şey) olsun diye dua etmek |
Phrasals | invoke (something) (up)on (someone or something) v. | (birinin/bir şeyin) üstüne (bir şey) çağırmak |