lively - Anglais Turc Phrases
Anglais Turc
lively canlı adj.
  • George preferred a lively city rather than a quiet one.
  • George olsa sakin bir şehir yerine canlı bir şehri tercih ederdi.
  • The plenary sittings must be turned into lively occasions.
  • Genel kurul oturumları canlı etkinliklere dönüştürülmelidir.
  • Discussions within the European People's Party are so lively that it is a pleasure to listen to them.
  • Avrupa Halk Partisi içindeki tartışmalar o kadar canlıdır ki bunları dinlemek bir zevktir.
Show More (19)
lively hararetli adj.
  • The Committee on Budgets can look forward to some lively debates.
  • Bütçe Komisyonu'nu hararetli tartışmalar beklemektedir.
  • The debate on this in Parliament was very lively.
  • Bu konuda Parlamento'da yapılan tartışmalar çok hararetliydi.
  • In recent months there has been lively debate concerning the Commission's accounting system.
  • Son aylarda Komisyon'un muhasebe sistemine ilişkin hararetli tartışmalar yaşanmıştır.
Show More (6)
lively hareketli adj.
  • He is lively during recess.
  • Molada çok hareketli oluyor.
  • He's a bit lively.
  • Biraz hareketli.
  • Today's party was really lively, wasn't it?
  • Bugünkü parti çok hareketliydi, değil mi?
Show More (2)
lively hayat dolu adj.
  • Megan is a lively woman full of energy.
  • Megan hayat dolu, enerjik bir kadın.
  • She is a lively girl.
  • O hayat dolu bir kız.
  • He is a lively young man.
  • O, hayat dolu bir genç adam.
Show More (1)
lively keskin adj.
  • Then, add a lively taste of mixed herbs to the grilled meat.
  • Ardından, ızgara ete taze ot karışımının keskin tadını ekleyin.
  • His lively imagination made his books popular.
  • Keskin hayal gücü onun kitaplarını popüler hale getirdi.
Show More (-1)
lively enerjik adj.
  • He's a bit lively.
  • O biraz enerjik.
  • My group is always lively.
  • Benim grubum her zaman enerjik.
Show More (-1)
lively parlak adj.
  • Emily went for lively colors for the decoration of her living room.
  • Emily oturma odasının dekorasyonu için parlak renkleri tercih etti.
Show More (-2)
lively eğlenceli adj.
  • We enjoyed a lively concert at the city hall last night.
  • Dün gece belediye binasında eğlenceli bir konserin tadını çıkardık.
Show More (-2)
lively heyecanlı adj.
  • The famous writer's memoirs are lively flashbacks of the Cold War.
  • Ünlü yazarın anı yazıları, Soğuk Savaş'ın heyecanlı hatıraları niteliğinde.
Show More (-2)
lively yaşam dolu adj.
  • Tom is very lively.
  • Tom çok yaşam dolu.
Show More (-2)