|
- However, Europe is right to rail against Russian repression and governmental meddling in the lives of its neighbours.
- Bununla birlikte Avrupa, Rusya'nın baskılarına ve komşularının yaşamlarına karışmasına karşı çıkmakta haklıdır.
- Belarus refuses to cooperate with the OSCE, which it has accused of meddling in its internal affairs.
- Belarus, içişlerine karışmakla suçladığı AGİT ile işbirliği yapmayı reddediyor.
- I have said this before and I repeat, today this Assembly is meddling in matters that do not concern it.
- Bunu daha önce de söyledim ve tekrar ediyorum, bugün bu Meclis kendisini ilgilendirmeyen konulara karışıyor.
- Stop meddling.
- Karışmayı bırak.
- I don't have any intention of meddling into your affairs.
- İşlerinize karışmak gibi bir niyetim yok.
- I have no intention of meddling in your affairs.
- İşlerine karışmaya niyetim yok.
- You're too meddling.
- Çok karışıyorsun.
- Is this patronizing or meddling in someone else's business?
- Bu patronluk taslamak mı yoksa başkasının işine karışmak mı?
- I don't have any intention of meddling into your affairs.
- Benim senin işlerine karışmak gibi bir niyetim yok.
- I have no intention of meddling in your affairs.
- İşlerinize karışmak gibi bir niyetim yok.
- Great strain was put on Tom and Mary's marriage by the constant meddling of Mary's mother.
- Tom ve Mary'nin evliliğine Mary'nin annesinin sürekli karışması büyük bir baskı yaratıyordu.
Show More (8)
|