| 1 |
navigation |
navigasyon |
n. |
|
- We do not need to explore the whole problem of navigation now.
- Tüm navigasyon sorununu şimdi araştırmamıza gerek yok.
- The examples there have been in the past have shown that we are suddenly bereft of navigation in one case or another.
- Geçmişte yaşanan örnekler, şu ya da bu durumda aniden navigasyondan yoksun kaldığımızı göstermiştir.
- I reject all use of satellite navigation systems for military purposes.
- Uydu navigasyon sistemlerinin askeri amaçlarla kullanılmasını reddediyorum.
- We recognise the case for a complementary and alternative satellite radio navigation system.
- Tamamlayıcı ve alternatif bir uydu radyo navigasyon sisteminin gerekliliğinin farkındayız.
- Due to limited visibility navigation may be difficult.
- Sınırlı görüş nedeniyle navigasyon zor olabilir.
- Hey, where did you put the car navigation system's user's manual?
- Hey, arabanın navigasyon sisteminin kullanım kılavuzunu nereye koydun?
- He has a superficial knowledge of navigation.
- Navigasyon hakkında yüzeysel bir bilgisi var.
- Early explorers used the stars for navigation.
- İlk kaşifler navigasyon için yıldızları kullandılar.
- Hey, where did you put the car navigation system's user's manual?
- Hey, araç navigasyon sisteminin kullanım kılavuzunu nereye koydun?
- It seems the navy jets had a major screw-up in navigation and they bombed their own troops by mistake.
- Görünüşe göre donanma jetleri navigasyonda büyük çuvalladı ve yanlışlıkla kendi birliklerini bombaladı.
Show More (7)
|
| 2 |
navigation |
seyrüsefer |
n. |
|
- Safety should be at the forefront of our minds during the liberalisation of navigation services.
- Seyrüsefer hizmetlerinin serbestleştirilmesi sırasında güvenlik ön planda olmalıdır.
- To maintain national navigation systems and fragment the airspace into small areas would not be conducive to safety.
- Ulusal seyrüsefer sistemlerini sürdürmek ve hava sahasını küçük alanlara bölmek güvenlik için elverişli olmayacaktır.
- Due to limited visibility, navigation may be difficult.
- Görüş mesafesi kısıtlı olduğu için seyrüsefer zor olabilir.
Show More (0)
|
| 3 |
navigation |
yön bulma |
n. |
|
- He has a superficial knowledge of navigation.
- Yön bulma konusunda üstün körü bilgi sahibi.
- Early explorers used the stars for navigation.
- İlk kaşifler yön bulmak için yıldızları kullanırlardı.
Show More (-1)
|
| 4 |
navigation |
sefer |
n. |
|
- The harbor is closed to navigation.
- Liman, seferlere kapalıdır.
Show More (-2)
|
