|
- But this is covered by the normal procedure for accessing additional money.
- Ancak bu, ek paraya erişim için normal prosedür kapsamındadır.
- Next year's budget is lighter than normal.
- Gelecek yılın bütçesi normalden daha hafif.
- We note that you want to pension the Council off, which is fairly normal in view of your political career.
- Konseyi emekliye ayırmak istediğinizi not ediyoruz ki bu siyasi kariyeriniz açısından oldukça normaldir.
- It is normal for negotiations to take place.
- Müzakerelerin gerçekleşmesi normaldir.
- This is also normal, for they are most familiar with their own issues.
- Bu da normaldir, çünkü en çok kendi sorunlarına aşinadırlar.
- Those involving financial commitments should be dealt with according to normal procedures.
- Mali taahhütler içerenler normal prosedürlere göre ele alınmalıdır.
- On the wider issue of reduced rates, the standard rate is the normal rate.
- Daha geniş kapsamlı indirimli oranlar konusunda ise, standart oran normal orandır.
- Contrary to the normal rules of economics, the more low-sulphur fuel is required, the more expensive it gets.
- Normal ekonomi kurallarının aksine, ne kadar düşük sülfürlü yakıt gerekiyorsa, o kadar pahalı hale geliyor.
- The procedure we are dealing with, the control of a programme throughout its execution, is normal in any Parliament.
- Ele aldığımız prosedür, yani bir programın yürütülmesi boyunca kontrol edilmesi, her Parlamento'da normaldir.
- It is unacceptable that the police consider torture a normal means to an end.
- Polisin işkenceyi normal bir son olarak görmesi kabul edilemez.
- The fact is that, as yet, the Russian Federation cannot be called an entirely normal democracy.
- Gerçek şu ki, Rusya Federasyonu henüz tam anlamıyla normal bir demokrasi olarak adlandırılamaz.
- This is of course in addition to the normal kind of dialogue for which the Prime Minister is here.
- Bu tabii ki Başbakan'ın burada bulunma sebebi olan normal diyalog türüne ek olarak gerçekleşmektedir.
- Even in normal times there are not enough crossing points.
- Normal zamanlarda bile yeterli geçiş noktası yoktur.
- So far as I am concerned we could use the normal competition rules.
- Bana kalırsa normal rekabet kurallarını kullanabiliriz.
- It is therefore extremely important that we have normal relations with her.
- Bu nedenle onunla normal ilişkilere sahip olmamız son derece önemlidir.
- Low-tar cigarettes cause just as much damage as normal cigarettes.
- Düşük katranlı sigaralar da en az normal sigaralar kadar zarar verir.
- You will say that this is not part of the normal procedure.
- Bunun normal prosedürün bir parçası olmadığını söyleyeceksiniz.
- We now know that a Convention achieves a great deal more than the normal IGC.
- Artık biliyoruz ki bir Kongre, normal IGC'den çok daha fazlasını başarabilir.
- The test was conclusive and in all participating States, queues were of normal length.
- Test sonuç verdi ve tüm katılımcı Devletlerde kuyruklar normal uzunluktaydı.
- This is of course in addition to the normal kind of dialogue for which the Prime Minister is here.
- Bu tabii ki Sayın Başbakan'ın burada bulunma sebebi olan normal diyalog türüne ilaveten bir şeydir.
- What is considered normal in one country is still not normal in another country.
- Bir ülkede normal kabul edilen bir şey başka bir ülkede hala normal değildir.
- As you know, these measures are normal in United States law.
- Bildiğiniz gibi bu önlemler Birleşik Devletler hukukunda normaldir.
- This is indeed normal in a large group, and I am sure that other groups differ but little.
- Bu gerçekten de büyük bir grupta normaldir ve eminim ki diğer gruplar çok az farklılık gösterir.
- There will probably be differences of opinion, that would be only normal.
- Muhtemelen görüş ayrılıkları olacaktır, bu da normaldir.
- Those ships do not contain any more toxic materials than any other normal cargo ship.
- Bu gemiler diğer normal kargo gemilerinden daha fazla zehirli madde içermemektedir.
- These are normal projects, relating to the rail and road networks and the Danube improvement scheme.
- Bunlar demiryolu ve karayolu ağları ile Tuna Nehri'nin iyileştirilmesi planına ilişkin normal projelerdir.
- In civil justice and the normal criminal court system, there are concerns about the slowness of the judicial procedures.
- Adli yargıda ve normal ceza muhakemesi sisteminde, işlemlerin yavaşlığı konusunda endişeler vardır.
- It is a very low threshold; it is very easy to go back to a full normal procedure.
- Bu çok düşük bir eşik; tamamen normal bir prosedüre geri dönmek çok kolay.
- I think that there are more people in the Chamber than normal.
- Sanırım Meclis'te normalden daha fazla insan var.
- It used to be considered normal for every cow to be affected by it occasionally, thereby building up immunity.
- Eskiden her ineğin ara sıra bu hastalığa yakalanması ve böylece bağışıklık kazanması normal kabul edilirdi.
- But it is normal practice.
- Ama bu normal bir uygulama.
- The extreme nature of the sharia represents an insurmountable obstacle for normal relations.
- Şeriatın aşırı doğası normal ilişkiler için aşılmaz bir engel teşkil etmektedir.
- My Group wishes to stress that this should be a normal part of the procedure.
- Grubum bunun prosedürün normal bir parçası olması gerektiğini vurgulamak istiyor.
- The fact is that, as yet, the Russian Federation cannot be called an entirely normal democracy.
- Gerçek şu ki Rusya Federasyonu henüz tam anlamıyla normal bir demokrasi olarak adlandırılamaz.
- It is vital that normal business be allowed to continue.
- Normal işlerin devam etmesine izin verilmesi hayati önem taşımaktadır.
- It is what happens in normal practice.
- Normal uygulamada olan budur.
- No normal process of law has been put into effect against them.
- Onlara karşı hiçbir normal hukuk süreci işletilmemiştir.
- Any failure to comply with legislation is a matter that can be dealt with in the courts in the normal way.
- Mevzuata uyulmaması, mahkemelerde normal şekilde ele alınabilecek bir konudur.
- All in all, therefore, it is perfectly normal for us to have this kind of joint debate.
- Sonuç olarak, bu tür ortak tartışmalar yapmamız son derece normaldir.
- I presume this means he will reply in the normal way and within the normal period.
- Sanırım bu, normal şekilde ve normal süre içerisinde cevap vereceği anlamına geliyor.
- The normal term of the Assembly is five years.
- Meclis'in normal süresi beş yıldır.
- These are normal projects, relating to the rail and road networks and the Danube improvement scheme.
- Bunlar demir yolu ve kara yolu ağları ile Tuna Nehri'nin iyileştirilmesi planına ilişkin normal projelerdir.
- In many countries, temporary employment is becoming a normal way of running a business.
- Birçok ülkede geçici istihdam, bir işi yürütmenin normal bir yolu haline gelmektedir.
- It will be an important step on the path we are developing towards normal relations with Russia.
- Rusya ile normal ilişkilere doğru geliştirmekte olduğumuz yolda önemli bir adım olacaktır.
- Those involving financial commitments should be dealt with according to normal procedures.
- Mali taahhütlerle ilgili olanlar normal prosedürlere göre ele alınmalıdır.
- We are a long way from being able to take up normal relations with this country.
- Bu ülke ile normal ilişkiler kurabilmekten çok uzağız.
- This is entirely unacceptable in such cases and in breach of normal legal practice.
- Bu tür durumlarda bu tamamen kabul edilemez ve normal yasal uygulamalara aykırıdır.
- As has already been mentioned, this week is certainly not a normal plenary part-session.
- Daha önce de belirtildiği gibi bu hafta kesinlikle normal bir genel kurul oturumu değil.
- On the wider issue of reduced rates, the standard rate is the normal rate.
- Daha geniş kapsamlı indirimli oranlar konusunda ise standart oran normal orandır.
- It is, therefore, extremely important that we have normal relations with her.
- Bu nedenle kendisiyle normal ilişkilere sahip olmamız son derece önemlidir.
- We now know that a Convention achieves a great deal more than the normal IGC.
- Artık bir Kongrenin, normal bir Hükûmetlerarası Konferans'tan çok daha fazlasını başardığını biliyoruz.
- Like other women, I do not regard abortion as a normal method of contraception.
- Diğer kadınlar gibi ben de kürtajı normal bir doğum kontrol yöntemi olarak görmüyorum.
- They wish to have a country with secure borders and normal diplomatic relations with all its Arab neighbours.
- Güvenli sınırları ve tüm Arap komşularıyla normal diplomatik ilişkileri olan bir ülkeye sahip olmak istiyorlar.
- So, ACP 0%, normal rate 24%, mediator's proposal 25 000 tonnes at 12%.
- Yani, ACP %0, normal oran %24, arabulucunun önerisi %12'den 25 000 ton.
- That is perfectly normal and it happens in every Member State.
- Bu son derece normaldir ve her Üye Devlette yaşanmaktadır.
- In this regard, the European Parliament will no doubt be involved in the normal procedures.
- Bu bağlamda Avrupa Parlamentosu hiç şüphesiz normal prosedürlere dahil olacaktır.
- If one takes into account the normal period for adoption that date will then be in 2011.
- Kabul için normal süre dikkate alınırsa, bu tarih 2011 yılı olacaktır.
- Has there been accidental contamination or is the problem a consequence of the normal manufacturing process?
- Kazara kirlenme mi oldu yoksa sorun normal üretim sürecinin bir sonucu mu?
- It is a very low threshold; it is very easy to go back to a full normal procedure.
- Bu çok düşük bir eşiktir; tamamen normal bir prosedüre geri dönmek çok kolaydır.
- This is the normal wording to be found in a directive, and the other form of wording you would find in a regulation.
- Bu, bir direktifte bulunabilecek normal ifadedir ve bir yönetmelikte bulabileceğiniz diğer ifade şeklidir.
- Animal experiments should be seen as exceptions to the rule rather than normal scientific procedures.
- Hayvan deneyleri normal bilimsel prosedürlerden ziyade kuralın istisnaları olarak görülmelidir.
- As a new Member, I thought this was possibly normal practice.
- Yeni bir Üye olarak bunun muhtemelen normal bir uygulama olduğunu düşündüm.
- That is the normal procedure with amendments.
- Değişikliklerde normal prosedür budur.
- This exceptional case calls for exceptional leadership and exceptional action, going outside the normal channels.
- Bu istisnai durum, normal kanalların dışına çıkarak istisnai liderlik ve istisnai eylem gerektirmektedir.
- The Union has said Russia is a normal market economy.
- Birlik, Rusya'nın normal bir piyasa ekonomisi olduğunu söyledi.
- There must be joint EU pressure on the US to secure civilian trials with normal safeguards.
- Normal güvencelere sahip sivil yargılamaları güvence altına almak için ABD üzerinde ortak bir AB baskısı olmalıdır.
- That is quite normal and I would not get too excited about it.
- Bu oldukça normal ve ben olsam bu konuda fazla heyecanlanmazdım.
- Exceptions to the normal decision-taking model in this Convention must be taken care of at the next Convention.
- Bu Sözleşmedeki normal karar alma modelinin istisnaları bir sonraki Sözleşmede ele alınmalıdır.
- As a new Member I thought this was possibly normal practice.
- Yeni bir Üye olarak bunun muhtemelen normal bir uygulama olduğunu düşündüm.
- The Soviet planned economy has only partly been replaced by a normal market economy.
- Sovyet planlı ekonomisinin yerini normal bir piyasa ekonomisi ancak kısmen alabilmiştir.
- This type of visit to the Commission is normal.
- Komisyona yapılan bu tür ziyaretler normaldir.
- We have enough trouble at the moment with the normal judiciary.
- Şu anda normal yargı ile yeterince sorunumuz var.
- That is part and parcel of normal debate.
- Bu normal tartışmanın bir parçası ve ayrılmaz bir parçasıdır.
- I did not reproach Parliament for this delay in the debate because this seems to be a completely normal occurrence.
- Tartışmadaki bu gecikme nedeniyle Parlamento'yu suçlamadım çünkü bu tamamen normal bir durum gibi görünüyor.
- That is not necessarily my group's normal position.
- Bu benim grubumun normaldeki tutumu değildir.
- I just see myself as a normal kid.
- Kendimi normal bir çocuk olarak görüyorum ben.
- It's hard returning to normal life after such an event.
- Böylesine bir olay sonrası normal hayata dönmek zor oluyor.
- Local travel within a working day is normal for client visits.
- Müşteri ziyaretleri için bir iş günü içinde lokal seyahatler normaldir.
- Local travel within a working day is normal for client visits.
- Müşteri ziyaretleri için bir günlük lokal iş seyahatleri normaldir.
- He just wants to be a normal, happy little kid.
- O normal, mutlu bir çocuk olmak istiyor işte.
- It's hard returning to normal life after such an event.
- Böyle bir olaydan sonra normal hayata dönmek zor.
- I just see myself as a normal kid.
- Ben kendimi normal bir çocuk olarak görüyorum işte.
- Only difference - he's not a normal kid.
- Tek fark, o normal bir çocuk değil.
- Only difference - he's not a normal kid.
- Tek bir fark var, o normal bir çocuk değil.
- We never had a normal life since you chose him.
- Onu seçtiğinden beridir normal bir hayat yaşayamadık.
- We never had a normal life since you chose him.
- Sen onu seçtiğinden beri hiç normal bir hayatımız olmadı.
- Because it's very normal to want to lie when under stress.
- Çünkü stres altındayken yalan söylemek istemek çok normal.
- It's hard returning to normal life after such an event.
- Böyle bir olaydan sonra normal hayata dönmek güç.
- My brother and I used to want a normal tree.
- Kardeşim ve ben normal bir ağaç isterdik.
- You can eat, drink, and take all your normal medicines.
- Yiyebilir, içebilir ve tüm normal ilaçlarınızı alabilirsiniz.
- Because it's very normal to want to lie when under stress.
- Çünkü stres altındayken yalan söylemek istemek çok normaldir.
- He just wants to be a normal, happy little kid.
- Sadece normal, mutlu küçük bir çocuk olmak istiyor.
- Only difference - he's not a normal kid.
- Tek fark şu ki, o normal bir çocuk değil.
- We never had a normal life since you chose him.
- Onu seçtiğinden beri hiç normal bir hayatımız olmadı.
- I'm back to normal.
- Normale döndüm.
- It's normal to feel nervous when you don't know what to expect.
- Ne bekleyeceğinizi bilmediğiniz zaman gergin hissetmeniz normal.
- They were normal kids.
- Onlar normal çocuklardı.
- Is that not normal?
- Bu normal değil mi?
- He's trying to stay normal.
- O normal kalmaya çalışıyor.
- Your pulse is normal.
- Senin nabzın normal.
- I'm not so normal.
- Çok normal değilim.
- No matter if black, brown, yellow or normal, all people should have the same rights.
- Siyah, kahverengi, sarı ya da normal fark etmez, tüm insanlar aynı haklara sahip olmalı.
- I'm not normal.
- Ben normal değilim.
- Tom looks pretty normal to me.
- Tom bana gayet normal görünüyor.
- It's normal to be worried.
- Endişelenmeleri normal.
- It's totally normal.
- O tamamen normal.
- We're normal.
- Biz normaliz.
- Tom is a normal guy.
- Tom normal bir adam.
- Is that normal?
- Bu normal mi?
- Sami found that normal.
- Sami onu normal buldu.
- Everything's normal.
- Her şey normal.
- It's not normal.
- Normal değil.
- Wash your clothes with normal detergent in 60 to 90 degrees.
- Giysilerinizi normal deterjanla 60 ila 90 derecede yıkayın.
- Tom isn't a normal person.
- Tom normal biri değil.
- I'm a completely normal guy who has many hobbies, maybe too many.
- Birçok, belki de çok fazla hobisi olan tamamen normal bir adamım.
- It's a goat and it is absolutely normal.
- Bu bir keçi ve bu kesinlikle normaldir.
- Tom is a normal teenager.
- Tom normal bir ergendir.
- She chose normal delivery and resisted all the pain.
- Normal doğumu seçti ve tüm acılara direndi.
- Native English speakers are just normal people.
- Anadili İngilizce olan kişiler de bildiğiniz normal insanlardır.
- Tom and John are normal teenage boys.
- Tom ve John normal genç erkekler.
- Tom is normal.
- Tom normal.
- Everything is now back to normal.
- Artık her şey normale döndü.
- Things are normal.
- Her şey normal.
- Tom had a normal childhood.
- Tom'un normal bir çocukluğu vardı.
- I want everything to go back to normal.
- Her şeyin normale dönmesini istiyorum.
- Tom wasn't normal.
- Tom normal değildi.
- The patient's pulse and blood pressure are normal.
- Hastanın nabız ve tansiyonu normal.
- Yes, that's normal.
- Evet, bu normal.
- My life is back to normal.
- Hayatım normale geri dönüyor.
- Do you think you're normal?
- Normal olduğunu mu düşünüyorsun?
- It's normal to make mistakes.
- Hata yapmak normaldir.
- It'd be the normal thing to do for Fadil.
- Fadıl için yapılması gereken normal bir şeydi.
- Wash your clothes with normal detergent in 60 to 90 degrees.
- Kıyafetlerinizi 60 ila 90 derecede normal deterjanla yıkayın.
- I'm a normal guy.
- Ben normal bir adamım.
- It's not normal.
- Bu normal değil.
- Do you think it's normal to talk like that?
- Sence böyle konuşmak normal mi?
- It's completely normal.
- Bu tamamen normal.
- I'm a normal guy.
- Ben normal bir erkeğim.
- I think Tom is normal.
- Bence Tom normal.
- Tom seems to be a normal teenager.
- Tom normal bir ergen gibi görünüyor.
- Is it normal to have arguments in a relationship?
- Bir ilişkide tartışma olması normal mi?
- Fadil thought Layla was perfectly normal.
- Fadıl, Leyla'nın son derece normal olduğunu düşündü.
- I just want to be normal like everyone else.
- Ben sadece diğer herkes gibi normal olmak istiyorum.
- Tom thinks that's normal.
- Tom bunun normal olduğunu düşünüyor.
- Tom's life is back to normal.
- Tom'un hayatı normale döndü.
- That's normal.
- Bu normal.
- The warranty doesn't cover normal wear and tear.
- Garanti normal aşınma ve yıpranmayı karşılamaz.
- No, it's not normal.
- Hayır, normal değil.
- In many countries it is normal for all television programmes to have subtitles.
- Birçok ülkede tüm televizyon programlarının altyazılı olması normaldir.
- The warranty doesn't cover normal wear and tear.
- Garanti normal aşınma ve yıpranmayı kapsamıyor.
- It's normal for friends not to get along sometimes.
- Arkadaşların bazen anlaşamaması normaldir.
- Tom and I are normal.
- Tom ve ben normaliz.
- I didn't feel normal.
- Ben normal hissetmedim.
- Life is anything but normal.
- Hayat normal değil.
- I want to do normal things.
- Ben normal şeyler yapmak istiyorum.
- Tom said it was all perfectly normal, but it isn't.
- Tom onun hepsinin tamamen normal olduğunu söyledi ama değil.
- Things are getting back to normal.
- İşler normale dönüyor.
- This is all perfectly normal.
- Bu tamamen normal.
- Tom's blood pressure is normal.
- Tom'un tansiyonu normal.
- This isn't normal.
- Bu normal değil.
- The patient's pulse and blood pressure are normal.
- Hastanın nabzı ve kan basıncı normal.
- I think that's quite normal.
- Bence bu oldukça normal.
- Tom was a normal kid.
- Tom normal bir çocuktu.
- Mary and Alice are normal teenage girls.
- Mary ve Alice normal genç kızlar.
- Life is normal again.
- Hayat yine normaldir.
- Everything seems normal enough.
- Her şey yeterince normal görünüyor.
- This is normal in my country.
- Benim ülkemde normal bu.
- Do you think you're normal?
- Normal olduğunu düşünüyor musun?
- It seems very normal.
- Çok normal görünüyor.
- Tom seemed to be a normal teenager.
- Tom normal bir genç gibi görünüyordu.
- A balalaika has 3 strings, a bass guitar has 4, and a normal guitar has 6 or 7.
- Bir balalaykanın 3 teli, bir bas gitarın 4 teli ve normal bir gitarın 6 ya da 7 teli vardır.
- Everything looks normal.
- Her şey normal görünüyor.
- Tom says everything's back to normal.
- Tom her şeyin normale döndüğünü söylüyor.
- Tom is a normal kid.
- Tom normal bir çocuk.
- You won't find this word in a normal dictionary.
- Bu kelimeyi normal bir sözlükte bulamazsınız.
- His normal position is third baseman.
- Normal pozisyonu üçüncü kaleci.
- This is a normal workflow.
- Bu normal bir iş akışıdır.
- Her behavior isn't normal for a young girl.
- Davranışları genç bir kız için normal değil.
- Life is normal again.
- Hayat yine normal.
- Tom is a normal, healthy little boy.
- Tom normal, sağlıklı küçük bir oğlan.
- That's pretty normal.
- Bu oldukça normal.
- It's a goat and it is absolutely normal.
- Bu bir keçi ve kesinlikle normal.
- Tom looks normal to me.
- Tom bana normal görünüyor.
- He's trying to stay normal.
- Normal kalmaya çalışıyor.
- This is somewhat normal.
- Bu biraz normal.
- This ain't normal.
- Bu normal değil.
- Mary reassured Tom that he was perfectly normal.
- Mary, Tom'a onun gayet normal olduğuna dair güvence verdi.
- It's normal in Brazil.
- Brezilya'da normal.
- When will people return to their normal way of life?
- İnsanlar ne zaman normal yaşamlarına dönecek?
- I feel normal.
- Normal hissediyorum.
- His attitude isn't normal.
- Tavırları normal değil.
- I didn't feel normal.
- Kendimi normal hissetmiyordum.
- She looks like a normal woman.
- Normal bir kadına benziyor.
- I wanted to resume my normal life.
- Normal hayatıma devam etmek istedim.
- I'm so glad these pills are making me normal.
- Bu hapların beni normal yapmasına çok sevindim.
- Don't eat too much and disrupt the stomach's normal digestion process.
- Çok fazla yiyip midenin normal sindirim sürecini bozmayın.
- Everything's back to normal.
- Her şey normale döndü.
- That was perfectly normal.
- Bu tamamen normaldi.
- I don't feel normal.
- Ben normal hissetmiyorum.
- She did not act like a normal girl.
- Normal bir kız gibi davranmıyordu.
- Tom said it was all perfectly normal, but it isn't.
- Tom her şeyin gayet normal olduğunu söyledi ama değil.
- Normal screws when turned clockwise will tighten and when turned anti-clockwise will loosen.
- Normal vidalar saat yönünde çevrildiğinde sıkılır, saat yönünün tersine çevrildiğinde gevşer.
- Is it normal to have arguments in a relationship?
- Bir ilişkide tartışmalar yaşamak normal mi?
- No, that's not normal.
- Hayır, o normal değil.
- Do you think it's normal to talk like that?
- O biçimde konuşmanın normal olduğunu mu düşünüyorsunuz?
- It's completely normal.
- Tamamen normal.
- How do you define normal?
- Normali nasıl tanımlarsın?
- Her behaviour isn't normal for a young girl.
- Davranışları genç bir kız için normal değil.
- Everything else was normal.
- Diğer her şey normaldi.
- We kind of feel normal again.
- Biz yine biraz normal hissediyoruz.
- Tom is a normal guy.
- Tom normal bir adamdır.
- Tom is a normal thirteen-year-old boy.
- Tom on üç yaşında normal bir çocuk.
- It would be very normal for you to be angry with Tom.
- Tom'a karşı kızgın olmanız çok normal olurdu.
- This is not normal.
- Bu normal değil.
- You are perfectly normal.
- Sen tamamen normalsin.
- She wanted to have a normal relationship with him.
- Onunla normal bir ilişki yaşamak istiyordu.
- No matter if black, brown, yellow or normal, all people should have the same rights.
- İnsanlar normal de olsalar; siyah, kahverengi veya sarı ırktan da olsalar hepsi aynı haklara sahip olmalıdır.
- I guess everything's back to normal.
- Her şey normale geri döner sanırım.
- Tom is a perfectly normal, perfectly healthy kid.
- Tom tamamen normal, tamamen sağlıklı bir çocuk.
- It was a pretty normal party.
- Oldukça normal bir partiydi.
- All of this is perfectly normal.
- Bütün bunlar gayet normal.
- Do you think it's normal to spend one's life working?
- Birinin hayatını çalışarak geçirmesinin normal olduğunu düşünüyor musun?
- It's normal to be a little afraid.
- Biraz korkmak normaldir.
- That's totally normal.
- Bu tamamen normal.
- It looks like everything's back to normal.
- Her şey normale dönmüş gibi görünüyor.
- Are you telling me that it's completely normal to cheat on my wife?
- Bana karımı aldatmamın tamamen normal olduğunu mu söylüyorsun?
- It's normal to be a little afraid.
- Biraz korkman normal.
- He thinks that's normal.
- Bunun normal olduğunu düşünüyor.
- Tom is a normal teenager.
- Tom normal bir genç.
- Do you think it's normal to come home every evening at 9 o'clock?
- Sence her akşam saat 9'da eve gelmek normal mi?
- Tom is normal, isn't he?
- Tom normal, değil mi?
- I guess everything's back to normal.
- Tahminimce her şey normale dönmüş durumda.
- Tom seems to be a normal teenager.
- Tom normal bir genç gibi görünüyor.
- No, that is not normal.
- Hayır, o normal değildir.
- I wish things could get back to normal.
- Keşke her şey normale dönebilseydi.
- Everything is back to normal.
- Her şey normale döndü.
- It's not quite normal.
- Bu pek normal değil.
- Don't eat too much and disrupt the stomach's normal digestion process.
- Çok fazla yemek yeme ve midenin normal sindirim sürecini bozma.
- This is a normal workflow.
- Bu normal bir iş akışı.
- It's normal to feel nervous when you don't know what to expect.
- Ne bekleyeceğinizi bilmediğinizde gergin hissetmeniz normaldir.
- Tom was able to live a more or less normal life after the operation.
- Tom operasyondan sonra az çok normal bir hayat yaşayabildi.
- My temperature is normal.
- Benim vücut ısım normal.
- Do you think it's normal to spend one's life working?
- Sence bir insanın hayatını çalışarak geçirmesi normal mi?
- The warranty doesn't cover normal wear and tear.
- Garanti normal aşınma ve yıpranmayı içermemektedir.
- Tom has been trying to live a normal life.
- Tom normal bir hayat yaşamaya çalışıyor.
- Don't you think you're normal?
- Normal olduğunu düşünmüyor musun?
- Muslims are normal people and there are good Muslims and bad Muslims.
- Müslümanlar normal insanlardır ve iyi Müslümanlar ve kötü Müslümanlar vardır.
- Tom seems to be normal.
- Tom normal görünüyor.
- All of this is perfectly normal.
- Tüm bunlar son derece normal.
- His temperature is normal.
- Onun sıcaklığı normal.
- This doesn't seem normal to me.
- Bu bana normal gibi görünmüyor.
- Sami is a normal human being.
- Sami normal bir insan.
- No, it's not normal.
- Hayır, bu normal değil.
- My normal body temperature is around 37 degrees.
- Normal vücut sıcaklığım 37 derece civarında.
- It's normal to be worried.
- Endişelenmek normal.
- Layla was a normal fifteen-year-old girl.
- Leyla on beş yaşında normal bir kızdı.
- You look normal.
- Normal görünüyorsun.
- It might seem a little odd, but it's actually quite normal.
- Biraz tuhaf görünebilir ama aslında gayet normal.
- I'm quite a normal guy who has many hobbies, maybe too many.
- Ben çok hobisi olan, belki de çok fazla hobisi olan normal bir adamım.
- This is normal.
- Bu normal.
- We're not normal.
- Biz normal değiliz.
- This is normal in my country.
- Bu benim ülkemde normal.
- I'm perfectly normal.
- Tamamen normalim.
- You won't find this word in a normal dictionary.
- Bu kelimeyi normal bir sözlükte bulamayacaksın.
- Tom is trying to live a normal life.
- Tom normal bir hayat yaşamaya çalışıyor.
- Life is anything but normal.
- Hayat normalden başka bir şeydir.
- Sami found that normal.
- Sami bunu normal buluyordu.
- They're normal kids.
- Onlar normal çocuklar.
- Sami is a normal human being.
- Sami normal bir insandır.
- I'd like to walk like a normal person.
- Normal bir insan gibi yürümek isterdim.
- We can't pretend Tom is normal.
- Tom normalmiş gibi davranamayız.
- The warranty doesn't cover normal wear and tear.
- Normal aşınma ve yıpranma garanti kapsamında değildir.
- Tom seemed to be a normal teenager.
- Tom normal bir ergen gibi görünüyordu.
- Tom thinks that's normal.
- Tom onun normal olduğunu düşünüyor.
- The blood test is normal.
- Kan testi normal.
- Tom had a normal childhood.
- Tom normal bir çocukluk geçirdi.
- I have normal eyesight.
- Görme yeteneğim normaldir.
- Sami is a normal person.
- Sami normal bir insan.
- We can't pretend Tom is normal.
- Biz Tom normalmiş gibi yapamayız.
- It's very normal.
- Bu çok normal.
- Are you telling me that it's completely normal to cheat on my wife?
- Bana karımı aldatmanın tamamen normal olduğunu mu söylüyorsun?
- Her behaviour isn't normal for a young girl.
- Onun davranışı genç bir kız için normal değil.
- All of this is perfectly normal.
- Bütün bunlar tamamen normal.
- It's normal to be scared.
- Korkmak normaldir.
- I want to be normal.
- Normal olmak istiyorum.
- It's normal in Brazil.
- Brezilya'da bu normal.
- I think that's quite normal.
- Sanırım bu oldukça normal.
- Fadil thought Layla was perfectly normal.
- Fadıl Leyla'nın tamamen normal olduğunu düşünüyordu.
- Fadil appeared completely normal.
- Fadıl tamamen normal görünüyordu.
- Yes, that's normal.
- Evet, o normal.
- Try to act normal.
- Normal davranmaya çalış.
- Does he have a normal pulse?
- Nabzı normal mi?
- That's perfectly normal.
- Bu tamamen normal.
- I'm not so normal.
- Ben o kadar normal değilim.
- This is normal where I come from.
- Memleketimde bu normaldir.
- Her fever came down to normal.
- Ateşi normale düştü.
- Everything was normal.
- Her şey normaldi.
- Just pretend like everything is normal.
- Her şey normalmiş gibi davran yeter.
- I'm pretty normal, really.
- Oldukça normalim, gerçekten.
- Your pulse is normal.
- Nabzınız normal.
- Things went back to normal.
- İşler normale döndü.
- How do you define normal?
- Normali nasıl tanımlıyorsun?
- Everything looks pretty normal.
- Her şey oldukça normal görünüyor.
- I just wanted to be normal.
- Ben sadece normal olmak istedim.
- Do you think this is normal?
- Sence bu normal mi?
- It's a normal phenomenon.
- Bu normal bir olgudur.
- Is that normal?
- Normal mi?
- You're normal.
- Siz normalsiniz.
- Tom is a normal, healthy little boy.
- Tom normal, sağlıklı bir çocuk.
- Normal screws when turned clockwise will tighten and when turned anti-clockwise will loosen.
- Normal vidalar saat yönünde döndürülünce sıkılır, saat yönünün tersine doğru döndürülünce de gevşer.
- It seems very normal.
- O çok normal görünüyor.
- Tom's pulse is normal.
- Tom'un nabzı normal.
- It's all quite normal.
- Her şey gayet normal.
- Mary and Alice are normal teenage girls.
- Mary ve Alice normal genç kızlardır.
- I think Tom is normal.
- Sanırım Tom normal.
- Traffic conditions on the highway are normal this morning.
- Bu sabah karayolu üzerindeki trafik koşulları normaldir.
- She did not act like a normal girl.
- Normal bir kız gibi davranmadı.
- I'm just a normal guy.
- Ben de normal bir erkeğim.
- I'm a normal girl.
- Ben normal bir kızım.
- You're normal.
- Sen normalsin.
- I live a totally normal life.
- Ben tamamen normal bir hayat yaşıyorum.
- Everything was perfectly normal.
- Her şey gayet normaldi.
- Everything seemed normal.
- Her şey normal görünüyordu.
- Tom isn't a normal person.
- Tom normal bir insan değil.
- My temperature is normal.
- Ateşim normal.
- They're all normal.
- Onların hepsi normal.
- I think I'm a pretty normal guy.
- Bence ben oldukça normal bir adamım.
- This doesn't seem normal to me.
- Bu bana normal gelmiyor.
- Tom seemed to be normal.
- Tom normal görünüyordu.
- When will people return to their normal way of life?
- İnsanlar ne zaman normal yaşam tarzlarına dönecek?
- That was perfectly normal.
- O tamamen normaldi.
- Is that not normal?
- O normal değil mi?
- It's healthy and normal.
- Bu sağlıklı ve normaldir.
- We kind of feel normal again.
- Tekrar normal hissediyoruz.
- Tom isn't normal.
- Tom normal değil.
- That's totally normal.
- O tamamen normaldir.
- I wanted to resume my normal life.
- Normal hayatımı sürdürmek istedim.
- Her fever came down to normal.
- Onun ateşi normale indi.
- It's very normal.
- Çok normal.
- Tom is a normal kid.
- Tom normal bir çocuktur.
- Things are normal.
- İşler normal.
- Tom didn't act like a normal boy.
- Tom normal bir çocuk gibi hareket etmedi.
- I think I'm a pretty normal guy.
- Ben oldukça normal bir adam olduğumu düşünüyorum.
- Do you think it's normal to come home every evening at 9 o'clock?
- Her akşam saat 9'da eve gelmenin normal olduğunu düşünüyor musun?
- I don't feel normal.
- Normal hissetmiyorum.
- Is this normal behavior?
- Bu normal bir davranış mı?
- Tom and John are normal teenage boys.
- Tom ve John normal gençler.
- It is normal for you to feel sad about the news.
- Haber hakkında kendini üzgün hissetmen normaldir.
- I'm perfectly normal.
- Ben tamamen normalim.
- It is normal for you to feel sad about the news.
- Bu habere üzülmen normal.
- Do I look normal?
- Normal görünüyor muyum?
- Is it normal?
- Bu normal mi?
- It's perfectly normal.
- Bu tamamen normal.
- Everything is now back to normal.
- Her şey artık normale dönüyor.
- Everything is normal.
- Her şey normal.
- This is normal where I come from.
- Benim geldiğim yerde bu normaldir.
- Native English speakers are just normal people.
- Anadili İngilizce olanlar da gayet normal insanlardır.
- Don't worry, you're perfectly normal.
- Merak etme, sen de gayet normalsin.
- She looks like a normal woman.
- Normal bir kadın gibi görünüyor.
- I'm normal.
- Ben normalim.
- Tom has been trying to live a normal life.
- Tom normal bir hayat yaşamaya çalışıyordu.
- This doesn't seem normal.
- Bu normal görünmüyor.
- It's a normal phenomenon.
- Bu normal bir olay.
- She chose normal delivery and resisted all the pain.
- O, normal doğumu seçti ve tüm acıya direndi.
- That's normal here.
- Burada bu normal.
- I'm so glad these pills are making me normal.
- Bu hapların beni normale döndürmesinden çok memnunum.
- We are currently working to restore normal service as soon as possible.
- Şu anda mümkün olan en kısa sürede normal hizmeti yeniden sağlamak için çalışıyoruz.
- It would be very normal for you to be angry with Tom.
- Tom'a kızgın olman çok normal.
- Everything is back to normal.
- Her şey normale geri döndü.
- Traffic conditions on the highway are normal this morning.
- Bu sabah otoyoldaki trafik durumu normal.
- It was a normal cold of the type that everyone gets.
- Herkesin geçirdiği türden normal bir soğuk algınlığıydı.
- Tom should be back to normal in a few hours.
- Tom birkaç saat içinde normale dönecektir.
- Everything else was normal.
- Başka her şey normaldi.
- Layla was a normal fifteen-year-old girl.
- Layla on beş yaşında normal bir kızdı.
- Tom is a normal thirteen-year-old boy.
- Tom on üç yaşında normal bir çocuktur.
- It's totally normal.
- Bu tamamen normal.
- His temperature is normal.
- Ateşi normal.
- Tom didn't act like a normal boy.
- Tom normal bir çocuk gibi davranmadı.
- I guess that's normal.
- Sanırım bu normal.
- It's all quite normal.
- Bunun hepsi oldukça normal.
- It's normal for friends not to get along sometimes.
- Arkadaşların bazen geçinememesi normaldir.
- My life is back to normal.
- Hayatım normale döndü.
- Tom looks pretty normal to me.
- Tom bana oldukça normal görünüyor.
- My normal body temperature is around 37 degrees.
- Normal vücut sıcaklığım 37 derece civarındadır.
- No, that is not normal.
- Hayır, bu normal değil.
- Tom is just a normal thirteen-year-old boy.
- Tom sadece on üç yaşında normal bir çocuk.
- Sami seemed normal at first.
- Sami ilk başta normal görünüyordu.
- Things went back to normal.
- Her şey normale döndü.
- I have normal eyesight.
- Ben normal görüşe sahibim.
- Don't worry, you're perfectly normal.
- Merak etme, sen kusursuz bir biçimde normalsin.
- I took my temperature, but it was normal.
- Ateşimi ölçtüm ama normaldi.
- I want to do normal things.
- Normal şeyler yapmak istiyorum.
- Seventy or eighty years is the normal span of a man's life.
- Yetmiş ya da seksen yıl bir erkeğin normal yaşam süresidir.
- I'd like to walk like a normal person.
- Normal bir insan gibi yürümek istiyorum.
- Tom looks normal.
- Tom normal görünüyor.
- It'd be the normal thing to do for Fadil.
- Fadıl için yapılması normal bir şey olurdu.
- Mary reassured Tom that he was perfectly normal.
- Mary Tom'a tamamen normal olduğu konusunda güvence verdi.
- Tom was able to live a more or less normal life after the operation.
- Tom ameliyattan sonra az çok normal bir hayat yaşayabildi.
- I'm back to normal.
- Normale geri döndüm.
- You're not normal.
- Sen normal değilsin.
- Her behavior isn't normal for a young girl.
- Onun davranışı genç bir kız için normal değil.
- They're all normal.
- Hepsi normal.
- It's healthy and normal.
- Sağlıklı ve normal.
- It might seem a little odd, but it's actually quite normal.
- O biraz tuhaf görünebilir ama aslında oldukça normaldir.
- Tom is a normal teenage boy.
- Tom normal bir genç çocuktur.
- I have a normal eyesight.
- Normal bir görüşüm var.
Show More (407)
|