|
- These options can be withdrawn once the market, favouring type A companies, has created the right conditions.
- Bu seçenekler, A tipi şirketleri tercih eden piyasa doğru koşulları yarattığında geri çekilebilir.
- These three options are better than merely depositing waste in dumps.
- Bu üç seçenek, atıkları sadece çöplüklere atmaktan daha iyidir.
- This leaves Member States sufficient options to achieve the best possible percentages.
- Bu da Üye Devletlere mümkün olan en iyi yüzdeleri elde etmek için yeterli seçenek bırakmaktadır.
- We cannot, of course, talk violence away, but not many other options are on offer.
- Elbette şiddeti konuşarak ortadan kaldıramayız, ancak elimizde çok fazla seçenek de yok.
- Let us have those options available to people.
- Bu seçenekleri insanların kullanımına sunalım.
- Producers opt for product packaging on the basis of essential functions, within which there are various options.
- Üreticiler, çeşitli seçeneklerin bulunduğu temel işlevler temelinde ürün ambalajını tercih ederler.
- Since the Commission has those three options I really think the word 'possibly' should disappear.
- Komisyon bu üç seçeneğe sahip olduğuna göre "muhtemelen" kelimesinin gerçekten ortadan kalkması gerektiğini düşünüyorum.
- What are the options for implementation?
- Uygulama için seçenekler nelerdir?
- We have now voted in favour of one of them, which mean that the others cease to be options.
- Şimdi bunlardan biri lehinde oy kullandık, bu da diğerlerinin seçenek olmaktan çıktığı anlamına geliyor.
- The Commission is to undertake a study of the various technical options that are possible in this area.
- Komisyon bu alanda mümkün olan çeşitli teknik seçeneklere ilişkin bir çalışma yürütecektir.
- Women in the EU diagnosed with breast cancer need to understand the treatment options available to them.
- AB'de meme kanseri teşhisi konulan kadınların kendilerine sunulan tedavi seçeneklerini anlamaları gerekmektedir.
- In my view, quite a few options are still left open.
- Benim görüşüme göre, pek çok seçenek hala açık bırakılmıştır.
- I want us to examine all possible options on effort control.
- Efor kontrolü konusunda mümkün olan tüm seçenekleri incelememizi istiyorum.
- This leaves Member States sufficient options to achieve the best possible percentages.
- Bu da Üye Devletlere mümkün olan en iyi yüzdelere ulaşmak için yeterli seçenek bırakmaktadır.
- These are the challenges and the options and direction we have to take.
- Bunlar karşılaştığımız zorluklar, seçenekler ve izlememiz gereken yöndür.
- These are the challenges and the options and direction we have to take.
- Karşılaştığımız zorluklar, seçenekler ve izlememiz gereken yol bunlardır.
- I think that, on issues related to asylum and immigration, the Union currently has two options.
- İltica ve göçle ilgili konularda Birliğin şu anda iki seçeneği olduğunu düşünüyorum.
- In view of this situation, the Commission has been weighing the various options that are available.
- Bu durumu göz önünde bulunduran Komisyon, mevcut çeşitli seçenekleri değerlendirmektedir.
- Let me summarise the conclusions which we drew from our analysis of the situation and of possible policy options.
- Duruma ve olası politika seçeneklerine ilişkin analizimizden çıkardığımız sonuçları özetlememe izin verin.
- Indeed, the Council is striving to include payment appropriations which correspond to the actual implementation options.
- Nitekim Konsey, gerçek uygulama seçeneklerine karşılık gelen ödeme ödeneklerini dahil etmeye çalışmaktadır.
- In the free market their global reach gives them unprecedented options.
- Serbest piyasada küresel erişimleri onlara eşi benzeri görülmemiş seçenekler sunmaktadır.
- We are less happy about the proposal to ask the convention to supply options.
- Konvansiyondan seçenekler sunmasını isteme önerisinden daha az memnunuz.
- I would ask you, when evaluating the options, to give consideration to this one.
- Seçenekleri değerlendirirken bunu da göz önünde bulundurmanızı rica ediyorum.
- There are in fact only two options.
- Aslında sadece iki seçenek vardır.
- Nowadays, those young people have many other options open to them.
- Bugünlerde bu gençlerin önünde pek çok seçenek var.
- A European website on the various options for learning will be up and running before the end of the year.
- Çeşitli öğrenme seçeneklerine ilişkin bir Avrupa web sitesi yıl sonundan önce faaliyete geçecektir.
- I believe we have maintained the balance within the framework of our competences and the existing options.
- Yetkilerimiz ve mevcut seçenekler çerçevesinde dengeyi koruduğumuza inanıyorum.
- The options decided upon will influence the likely costs to the farmers of introducing the new system.
- Karar verilen seçenekler, yeni sistemin uygulanmasının çiftçilere getireceği olası maliyetleri etkileyecektir.
- We only have a limited number of options when it actually comes to bringing pressure to bear.
- Gerçekten baskı uygulamak söz konusu olduğunda sadece sınırlı sayıda seçeneğimiz var.
- There are always both options and not just one.
- Her zaman iki seçenek vardır, sadece bir seçenek değil.
- I am worried about a large number of national options.
- Çok sayıda ulusal seçenek beni endişelendiriyor.
- We consider that, if the Convention offered options at Thessaloniki, this would prove that its job is unfinished.
- Konvansiyon'un Selanik'te seçenekler sunması halinde, bunun işinin bitmediğini kanıtlayacağını düşünüyoruz.
- The directive gives the Member States a number of options as regards the application of this clause.
- Direktif, bu maddenin uygulanmasına ilişkin olarak Üye Devletlere bir dizi seçenek sunmaktadır.
- We have done this on the basis of several important policy options.
- Bunu birkaç önemli politika seçeneği temelinde yaptık.
- For the completion of this list, the Commission presented three options for discussion.
- Bu listenin tamamlanması için Komisyon tartışmaya üç seçenek sunmuştur.
- In other words, I am asking for a menu of options.
- Başka bir deyişle bir seçenekler menüsü talep ediyorum.
- We consider that, if the Convention offered options at Thessaloniki, this would prove that its job is unfinished.
- Konvansiyon'un Selanik'te seçenekler sunması halinde bunun işinin bitmediğini kanıtlayacağını düşünüyoruz.
- Thirdly, when you refer to options, are you not speaking of coherent proposals by the Convention?
- Üçüncü olarak, seçeneklerden bahsederken, Konvansiyon tarafından sunulan tutarlı önerilerden bahsetmiyor musunuz?
- Three options are provided for sugar, but only one for olive oil, tobacco and cotton.
- Şeker için üç seçenek sunulurken, zeytinyağı, tütün ve pamuk için sadece bir seçenek sunulmuştur.
- It may be appropriate once all the other options have been tried.
- Diğer tüm seçenekler denendikten sonra uygun olabilir.
- In these areas, the EU has competence and options available, which should be used to the full.
- Bu alanlarda AB'nin, sonuna kadar kullanılması gereken yetki ve seçenekleri mevcuttur.
- We must look closely to find what options we have in this Budget.
- Bu Bütçede hangi seçeneklere sahip olduğumuzu bulmak için yakından bakmalıyız.
- Three options are provided for sugar, but only one for olive oil, tobacco and cotton.
- Şeker için üç seçenek sunulurken zeytinyağı, tütün ve pamuk için sadece bir seçenek sunulmuştur.
- Although Member States play an important role in this, the Commission can do a great deal to clarify the options.
- Üye Devletler bu konuda önemli bir rol oynasa da, Komisyon seçenekleri netleştirmek için çok şey yapabilir.
- It is a sound proposal to critically analyse the EU programmes in this respect and to look for other options.
- Bu bağlamda AB programlarını eleştirel bir şekilde analiz etmek ve başka seçenekler aramak yerinde bir öneridir.
- What will the options be for new investments in production capacity?
- Üretim kapasitesine yapılacak yeni yatırımlar için seçenekler ne olacak?
- We must take full advantage of all the options and means available to us within the WTO.
- DTÖ bünyesinde kullanabileceğimiz tüm seçenek ve araçlardan tam olarak yararlanmalıyız.
- It is much easier if we have only two options and that is what is being put to us today.
- Sadece iki seçeneğimiz varsa işimiz çok daha kolay ve bugün bize sunulan da bu.
- The Commission says that we do not have any legal options here.
- Komisyon burada herhangi bir yasal seçeneğimiz olmadığını söylüyor.
- In these areas, the EU has competence and options available, which should be used to the full.
- Bu alanlarda AB'nin sonuna kadar kullanılması gereken yetki ve seçenekleri mevcuttur.
- There are several options open to the Member States here, not just passive hearing protection.
- Burada Üye Devletlerin önünde sadece pasif işitme koruması değil, çeşitli seçenekler bulunmaktadır.
- On these questions, the Green Paper advances various options for discussion.
- Bu sorulara ilişkin olarak Yeşil Kitap, tartışılmak üzere çeşitli seçenekler sunmaktadır.
- Quite frankly, the present generations have fewer opportunities, fewer options than most of us sitting here had.
- Açıkçası, şimdiki nesiller burada oturan çoğumuzun sahip olduğundan daha az fırsata, daha az seçeneğe sahip.
- Beyond that, there are many political options that can fruitfully be pursued.
- Bunun ötesinde, verimli bir şekilde takip edilebilecek pek çok siyasi seçenek bulunmaktadır.
- That these options are there, we know from the speeches of our Heads of State.
- Bu seçeneklerin orada olduğunu Devlet Başkanlarımızın konuşmalarından biliyoruz.
- This increase is partly due to the acquisition of additional fishing options in the 6 to 12-mile zone.
- Bu artış kısmen 6 ila 12 millik bölgede ilave balıkçılık seçeneklerinin elde edilmesinden kaynaklanmaktadır.
- We have presented two options in this context.
- Biz bu bağlamda iki seçenek sunduk.
- I believe that this is the time for the moderates and, in this regard, the European Union must support all the options.
- Ilımlıların zamanının geldiğine ve bu bağlamda Avrupa Birliği'nin tüm seçenekleri desteklemesi gerektiğine inanıyorum.
- In other words, I am asking for a menu of options.
- Başka bir deyişle, bir seçenekler menüsü talep ediyorum.
- The possibility for the Convention to present various options must enable us to hold a debate with conflicting views.
- Kongre'nin çeşitli seçenekler sunma imkanı, çatışan görüşlerle bir tartışma yürütmemizi sağlamalıdır.
- What are the options left to those mediating parties?
- Ara buluculuk yapan taraflara kalan seçenekler nelerdir?
- The options created as a result only amount to 10%.
- Sonuç olarak ortaya çıkan seçenekler sadece %10'dur.
- What are the options for improving the dialogues according to the Council and the Commission?
- Konsey ve Komisyona göre diyalogların geliştirilmesi için seçenekler nelerdir?
- We are not in a position to decide, and so we have kept our options open.
- Karar verme konumunda değiliz ve bu nedenle seçeneklerimizi açık tuttuk.
- There are various options and the possible varieties of European company may even arise within a single Member State.
- Çeşitli seçenekler vardır ve olası Avrupa şirketi çeşitleri tek bir Üye Devlet içinde bile ortaya çıkabilir.
- Vaccination, in my opinion, has to be one of the options that the inquiry can recommend if they so find.
- Bana göre aşılama, soruşturmanın uygun bulması halinde tavsiye edebileceği seçeneklerden biri olmalıdır.
- What are the options, in your mind, to eliminate these problems once and for all?
- Sizce bu sorunları tamamen ortadan kaldırmak için ne gibi seçenekler var?
- That means that there are now three options.
- Bu da artık üç seçenek olduğu anlamına gelir.
- NEPAD bases its approach on three fundamental options that I shall call the long-term parameters.
- NEPAD yaklaşımını, uzun vadeli parametreler olarak adlandıracağım üç temel seçeneğe dayandırmaktadır.
- That means that there are now three options.
- Bu da şu anda üç seçenek olduğu anlamına geliyor.
- The report reflects options selected on a party political basis and misuses the concept of human rights.
- Rapor, parti politikaları temelinde seçilen seçenekleri yansıtmakta ve insan hakları kavramını yanlış kullanmaktadır.
- This is a demand, to which I add the request that the existing options for swill preparation also be taken into account.
- Bu bir taleptir ve ben buna mevcut atık hazırlama seçeneklerinin de dikkate alınması talebini ekliyorum.
- The latter sometimes involve two options, but they are never options to be accepted or rejected.
- İkincisi bazen iki seçenek içerir ancak bunlar asla kabul edilecek veya reddedilecek seçenekler değildir.
- The options decided upon will influence the likely costs to farmers of introducing the new system.
- Karar verilen seçenekler, yeni sistemin uygulanmasının çiftçilere getireceği olası maliyetleri etkileyecektir.
- This is a demand, to which I add the request that the existing options for swill preparation also be taken into account.
- Bu bir taleptir ve ben buna, mevcut domuz yağı hazırlama seçeneklerinin de dikkate alınması talebini ekliyorum.
- We hope that all the existing options are analysed in detail.
- Mevcut tüm seçeneklerin detaylı bir şekilde analiz edilmesini umuyoruz.
- What are our options according to my group?
- Grubuma göre seçeneklerimiz nelerdir?
- It is much easier if we have only two options and that is what is being put to us today.
- Elimizde sadece iki seçenek varsa bu çok daha kolaydır ve bugün bize sunulan da budur.
- In the free market, their global reach gives them unprecedented options.
- Serbest piyasada, küresel erişimleri onlara eşi benzeri görülmemiş seçenekler sunuyor.
- With regard to milk, the Commission presented four options for the dairy sector for the period 2008-2015.
- Süt ile ilgili olarak Komisyon, 2008-2015 dönemi için süt sektörüne yönelik dört seçenek sunmuştur.
- The existing options must also continue to be developed.
- Mevcut seçenekler de geliştirilmeye devam edilmelidir.
- What are the costs of those options?
- Bu seçeneklerin maliyetleri nelerdir?
- The mid-term review does not include the milk quotas reform, but options are given instead.
- Orta vadeli gözden geçirme süt kotaları reformunu içermemekte, bunun yerine seçeneklere yer verilmektedir.
- What will the options be for new investments in production capacity?
- Üretim kapasitesine yapılacak yeni yatırımlar için seçenekler neler olacak?
- The present system has enough other options to safeguard open markets and free competition.
- Mevcut sistem, açık piyasaları ve serbest rekabeti korumak için yeterince başka seçeneğe sahiptir.
- All other options, that is, the various proposed opt-outs, do not, in my judgment, guarantee this.
- Diğer tüm seçenekler, yani önerilen çeşitli muafiyetler, benim görüşüme göre bunu garanti etmemektedir.
- I am therefore in favour of keeping both options open.
- Bu nedenle ben her iki seçeneğin de açık tutulmasından yanayım.
- These options represent the wrong route for Europe.
- Bu seçenekler Avrupa için yanlış rotayı temsil etmektedir.
- No one can say with certainty what the advantages and disadvantages of the two options will be in the next two years.
- Önümüzdeki iki yıl içinde iki seçeneğin avantaj ve dezavantajlarının ne olacağını kimse kesin olarak söyleyemez.
- The options created as a result only amount to 10%.
- Sonuç olarak yaratılan seçenekler sadece %10'dur.
- In relation to building policy, we must carefully examine all available options.
- Bina politikası ile ilgili olarak, mevcut tüm seçenekleri dikkatle incelemeliyiz.
- I believe we have two options that are not mutually exclusive.
- Birbirini dışlamayan iki seçeneğimiz olduğuna inanıyorum.
- Instead, options should be kept open for all types of mining operation to be covered by this directive.
- Bunun yerine her türlü madencilik faaliyetinin bu direktif kapsamına alınması için seçenekler açık tutulmalıdır.
- With regard to milk, the Commission presented four options for the dairy sector for the period 2008-2015.
- Sütle ilgili olarak Komisyon, 2008-2015 dönemi için süt sektörüne yönelik dört seçenek sundu.
- A feasibility study will be made of the second and third options, which will be ready in the first half of 2003.
- İkinci ve üçüncü seçenekler için 2003 yılının ilk yarısında hazır olacak bir fizibilite çalışması yapılacaktır.
- What options does the Commission have, to offer effective help fast?
- Komisyon'un hızlı bir şekilde etkili yardım sunmak için ne gibi seçenekleri var?
- It will never work without legal immigration options.
- Yasal göçmenlik seçenekleri olmadan asla işe yaramayacaktır.
- For us there are therefore always two options when we enter a discharge procedure.
- Dolayısıyla bizim için bir işten çıkarma prosedürüne girdiğimizde her zaman iki seçenek vardır.
- We believe that the Convention served to clarify our options and their consequences.
- Kongrenin seçeneklerimizi ve bunların sonuçlarını netleştirmeye hizmet ettiğine inanıyoruz.
- I urge you to give careful consideration to the options before us.
- Önümüzdeki seçenekleri dikkatle değerlendirmenizi tavsiye ediyorum.
- So we're going to need some other cash flow options fast.
- Bu yüzden hızlıca başka nakit akışı seçeneklerine ihtiyacımız olacak.
- You can play a little with these options to get the desired result.
- İstenen sonucu elde etmek için bu seçeneklerle biraz oynayabilirsiniz.
- Also, don't forget about those additional effect and timing options.
- Ayrıca, ilave efekt ve zamanlama seçeneklerini de unutmayın.
- So we're going to need some other cash flow options fast.
- Onun için hemen yeni nakit akışı seçeneklerine ihtiyacımız var.
- Also, don't forget about those additional effect and timing options.
- Ayrıca ek efekt ve zamanlama seçeneklerini de unutmayın.
- Check out all of the career options that are available with Directly.
- Directly'de sunulan tüm kariyer seçeneklerine göz atın.
- In the Options Tab under Products, we decided that this option doesn't need to be required to check out.
- Ürünler altındaki Seçenekler Sekmesinde, bu seçeneğin ödeme için gerekli olmadığına karar verdik.
- Check out the cheapest domain name registrars if you want other options.
- Diğer seçenekleri görmek istiyorsanız, en ucuz alan adı kayıt şirketlerini inceleyin.
- So we're going to need some other cash flow options fast.
- Bu yüzden hızlı bir şekilde başka nakit akışı seçeneklerine ihtiyacımız olacak.
- Also, don't forget about those additional effect and timing options.
- Ayrıca, ek efekt ve zamanlama seçeneklerini de unutmayın.
- Opera is a secure web browser that is both fast and rich in options.
- Opera hem hızlı hem de zengin seçeneklere sahip güvenli bir web tarayıcısıdır.
- There are a lot of options.
- Birçok seçenek var.
- I'm considering my options.
- Seçeneklerimi düşünüyorum.
- Both options are possible.
- İki seçenek de mümkün.
- Consider the options.
- Seçenekleri göz önünde bulundurun.
- You have two options.
- İki seçeneğin var.
- I'll have to seriously reconsider our options.
- Seçeneklerimizi ciddi olarak gözden geçirmem gerekecek.
- I'm investigating the options.
- Seçenekleri araştırıyorum.
- I wish we had more options to choose from.
- Keşke daha fazla seçeneğimiz olsaydı.
- We need to weigh our options.
- Seçeneklerimizi tartmalıyız.
- There are a couple of options.
- Bir çift seçenek var.
- Other options remain.
- Başka seçenekler de var.
- Tom is looking around for options.
- Tom etrafta seçenekler arıyor.
- Are there any other options?
- Başka seçenekler var mı?
- Tom had no options left.
- Tom'un hiçbir seçeneği kalmamıştı.
- I've narrowed it down to three options.
- Üç seçeneğe indirdim.
- What are Tom's options now?
- Şimdi Tom'un seçenekleri nedir?
- You only have two options to select.
- Seçecek sadece iki seçeneğiniz var.
- Listen closely to the options.
- Seçenekleri iyi dinleyin.
- I have no options left.
- Başka seçeneğim kalmadı.
- There are other options.
- Başka seçenekler de var.
- You only have two options to select.
- Sadece iki seçeneğiniz var.
- We're looking for options.
- Biz seçenekler arıyoruz.
- I like the options I have here.
- Burada sahip olduğum seçenekleri seviyorum.
- Are there any better options?
- Daha iyi seçenekler var mı?
- They have options.
- Onların seçenekleri var.
- Can we go over my options?
- Seçeneklerimi tekrar gözden geçirebilir miyiz?
- Tom seems to be weighing his options.
- Tom seçeneklerini tartıyor gibi görünüyor.
- You only have two options to select.
- Seçmeniz gereken sadece iki seçenek var.
- What are Tom's options now?
- Tom'un şimdiki seçenekleri neler?
- At least you have options.
- En azından seçeneklerin var.
- At least you have options.
- En azından seçenekleriniz var.
- He considered his options carefully before deciding.
- O karar vermeden önce seçeneklerini dikkatlice düşündü.
- Are there any other options?
- Başka seçenek var mı?
- The jury had three options.
- Jürinin üç seçeneği vardı.
- We do have some options.
- Bazı seçeneklerimiz var.
- What other options do we have?
- Başka hangi seçeneklerimiz var?
- We're out of options.
- Seçeneklerimiz tükendi.
- There is no middle ground between these two options.
- Bu iki seçenek arasında orta yol yoktur.
- We must consider all the options.
- Tüm seçenekleri değerlendirmeliyiz.
- Tom considered his options.
- Tom seçeneklerini düşündü.
- What other options are there?
- Başka hangi seçenekler var?
- There are options.
- Seçenekler var.
- I'm afraid you've run out of options.
- Korkarım seçeneklerin tükendi.
- I'm checking options.
- Seçenekleri kontrol ediyorum.
- What are my options?
- Seçeneklerim neler?
- We must consider all options.
- Tüm seçenekleri değerlendirmeliyiz.
- Tom doesn't like either of his options.
- Tom iki seçeneği de beğenmiyor.
- You have three options.
- Üç seçeneğin var.
- We have to figure out what our options are.
- Seçeneklerimizin ne olduğuna hesaplamalıyız.
- We have no other options.
- Başka bir seçeneğimiz yok.
- Consider your options carefully.
- Seçeneklerini dikkatli düşün.
- What other options do we have?
- Başka ne seçeneğimiz var?
- I have three options for you.
- Senin için üç seçeneğim var.
- Check out your options.
- Seçeneklerinizi kontrol edin.
- I'm considering my options.
- Seçeneklerimi değerlendiriyorum.
- We need to look for other options.
- Başka seçenekler aramalıyız.
- We do have some options.
- Bizim bazı seçeneklerimiz var.
- Tom has plenty of options.
- Tom'un bir sürü seçeneği var.
- Those are all fine options.
- Bunların hepsi iyi seçenekler.
- I don't have that many options.
- O kadar çok seçeneğim yok.
- Let's look at some options.
- Bazı seçeneklere bakalım.
- They have several options.
- Birkaç seçenekleri var.
- We have a few questions concerning Tom's options.
- Tom'un seçenekleriyle ilgili birkaç sorumuz var.
- First, I need to know all the options.
- Önce tüm seçenekleri bilmem gerek.
- Three options were proposed.
- Üç seçenek önerildi.
- What are our options?
- Seçeneklerimiz neler?
- Tom advised Mary to take some time to think over her options.
- Tom, Mary'ye seçenekleri hakkında düşünmek için acele etmemesini önerdi.
- All options are on the table.
- Bütün seçenekler masanın üzerinde.
- You're running out of options.
- Seçeneklerin tükeniyor.
- Let's discuss our options.
- Seçeneklerimizi tartışalım.
- Tom is considering his options.
- Tom seçeneklerini düşünüyor.
- Every good restaurant has vegetarian options.
- Her iyi restoranda vejetaryen seçenekleri vardır.
- Tom seems to be weighing his options.
- Tom seçeneklerini düşünüp taşınıyor gibi görünüyor.
- What are our options here?
- Burada bizim seçeneklerimiz nedir?
- They have options.
- Seçenekleri var.
- We always have options.
- Her zaman seçeneklerimiz vardır.
- I don't see any options.
- Herhangi bir seçenek görmüyorum.
- Tom considered his options for a moment.
- Tom bir an için seçeneklerini düşündü.
- Consider the options.
- Seçenekleri değerlendirin.
- I had three options.
- Benim üç seçeneğim vardı.
- Tom is out of options.
- Tom'un başka seçeneği yok.
- We have at least three options.
- En az üç seçeneğimiz var.
- We only have 3 options.
- Sadece 3 seçeneğimiz var.
- There are no other options.
- Başka seçenek yok.
- We have no other options.
- Başka seçeneğimiz yok.
- We're running out of options.
- Seçeneklerimiz azalıyor.
- I only had three options.
- Sadece üç seçeneğim vardı.
- Listen closely to the options.
- Seçenekleri yakından dinleyin.
- I had three options.
- Üç seçeneğim vardı.
- Tom is reviewing his options.
- Tom seçeneklerini gözden geçiriyor.
- We have to look into our options.
- Seçeneklerimize bakmak zorundayız.
- We should weigh the options carefully before making a decision.
- Bir karar vermeden önce seçenekleri titizlikle düşünüp taşınmalıyız.
- Tom weighed his options.
- Tom seçeneklerini tarttı.
- We're keeping all options open at this point.
- Bu noktada tüm seçenekleri açık tutuyoruz.
- We have no options but to continue.
- Devam etmekten başka seçeneğimiz yok.
- I don't have many options.
- Benim bir çok seçeneğim yok.
- We have no options.
- Bizim seçeneğimiz yok.
- The way I see it, we've got three options.
- Gördüğüm kadarıyla üç seçeneğimiz var.
- What other options do I have?
- Başka hangi seçeneklerim var?
- There are only three options.
- Yalnızca üç seçenek var.
- I only have three options.
- Sadece üç seçeneğim var.
- I only had three options.
- Benim sadece üç seçeneğim vardı.
- I don't see any options.
- Hiçbir seçenek görmüyorum.
- There aren't any options left.
- Hiç seçenek kalmadı.
- We're out of options.
- Seçeneğimiz kalmadı.
- Could you tell me what my options are?
- Seçeneklerimin ne olduğunu söyleyebilir misiniz?
- I still have a several options.
- Hâlâ birkaç seçeneğim var.
- Today you have options.
- Bugün seçenekleriniz var.
- They're out of options.
- Seçenekleri yok.
- I have to weigh my options.
- Seçeneklerimi değerlendirmeliyim.
- He considered his options carefully before deciding.
- Karar vermeden önce seçeneklerini dikkatlice değerlendirdi.
- You have at least three options.
- En az üç seçeneğin var.
- I wish we had more options to choose from.
- Keşke seçecek daha fazla seçeneğimiz olsa.
- They didn't leave me any other options.
- Bana başka seçenek bırakmadılar.
- There are a couple of options.
- Birkaç seçenek var.
- There are no options.
- Hiçbir seçenek yok.
- Tom weighed his options for a moment.
- Tom bir an için seçeneklerini tarttı.
- We have three options.
- Üç seçeneğimiz var.
- I carefully considered my options before making my decision.
- Kararımı vermeden önce seçeneklerimi dikkatlice değerlendirdim.
- We discussed a number of options.
- Bir dizi seçeneği tartıştık.
- We don't have a lot of options here.
- Burada fazla seçeneğimiz yok.
- We should weigh the options carefully before making a decision.
- Bir karar vermeden önce seçenekleri dikkatlice tartmalıyız.
- Tom doesn't have very many options.
- Tom'un çok fazla seçeneği yok.
- We need to weigh our options.
- Bizim seçeneklerimizi tartmamız gerekiyor.
- I have three options.
- Benim üç seçeneğim var.
- You only have two options.
- Sadece iki seçeneğin var.
- Those are your options.
- Bunlar senin seçeneklerin.
- We don't have many options.
- Fazla seçeneğimiz yok.
- We discussed our options.
- Seçeneklerimizi tartıştık.
- Tom didn't have many options.
- Tom'un pek çok seçeneği yoktu.
- Your options are limited.
- Seçenekleriniz sınırlıdır.
- You only have two options.
- Sadece iki seçeneğiniz var.
- We only have 3 options.
- Sadece üç seçeneğimiz var.
- Treatment options are limited.
- Tedavi seçenekleri sınırlıdır.
- I don't have many options.
- Fazla seçeneğim yok.
- We don't have any other options.
- Başka seçeneğimiz yok.
- I'm out of options.
- Seçeneklerim tükendi.
- The way I see it, we've got three options.
- Benim bakış açımdan üç seçeneğimiz var.
- Today you have options.
- Bugün seçeneklerin var.
- We're running out of options.
- Seçeneklerimiz tükeniyor.
- We always have options.
- Bizim her zaman seçeneklerimiz var.
- There are a lot of options.
- Bir sürü seçenek var.
- We have no options.
- Başka seçeneğimiz yok.
- We're looking for options.
- Seçeneklere bakıyoruz.
- What are the options?
- Seçenekler neler?
- We've got several options.
- Bizim birkaç seçeneğimiz var.
- There are only three options.
- Sadece üç seçenek var.
- There are other options.
- Başka seçenekler var.
- Both of those options stink.
- Bu seçeneklerin ikisi de berbat.
- Tom has more options.
- Tom'un daha fazla seçeneği var.
- What are Tom's options?
- Tom'un seçenekleri nedir?
- There are no options.
- Seçenek yok.
- Three options were proposed.
- Üç tane seçenek önerildi.
- I don't have a lot of options.
- Benim çok seçeneğim yok.
- Check out your options.
- Seçeneklerini kontrol et.
- Are there any options?
- Herhangi bir seçenek var mı?
- We have to figure out what our options are.
- Seçeneklerimizin ne olduğunu anlamak zorundayız.
- Tom is considering his options.
- Tom seçeneklerini değerlendiriyor.
- I'm looking at my options.
- Seçeneklerime bakıyorum.
- Your options are limited.
- Seçenekleriniz sınırlı.
- You can adjust game configuration options when starting the game for the first time.
- Oyunu ilk kez başlatırken oyun yapılandırma seçeneklerini ayarlayabilirsiniz.
- I've narrowed it down to three options.
- Onu üç seçenekle sınırlandırdım.
- We need to look for other options.
- Biz başka seçenekler aramalıyız.
- I think Tom has three options.
- Bence Tom'un üç seçeneği var.
- Are there too many options?
- Çok fazla seçenek var mı?
- Isn't it great to have options?
- Seçeneklerin olması harika değil mi?
- We're reviewing all our options.
- Biz tüm seçeneklerimizi gözden geçiriyoruz.
- We're reviewing all our options.
- Tüm seçeneklerimizi gözden geçiriyoruz.
- My options are limited.
- Benim seçeneklerim sınırlıdır.
- Tom is out of options.
- Tom'un seçenekleri tükendi.
- I like the options I have here.
- Sahip olduğum seçenekleri beğeniyorum.
- I think Tom has three options.
- Sanırım Tom'un üç seçeneği var.
- Tom's options are limited.
- Tom'un seçenekleri sınırlı.
- You only have two options to select.
- Seçecek sadece iki seçeneğin var.
- I looked at my options very hard.
- Seçeneklerimi çok sert görüyordum.
- I don't have a lot of options.
- Çok fazla seçeneğim yok.
- Are there any options?
- Hiç seçenek var mı?
- Tom asked if there were any other options.
- Tom başka seçenek olup olmadığını sordu.
- Tom has options.
- Tom'un seçenekleri var.
- There are several options.
- Birkaç seçenek var.
- Tell me what my options are.
- Seçeneklerimin ne olduğunu söyle.
- Tom doesn't have many options.
- Tom'un fazla seçeneği yok.
- You have only two options.
- Sadece iki seçeneğin var.
- We must consider all the options.
- Bütün seçenekleri göz önüne almalıyız.
- The options are unlimited.
- Seçenekler sınırsız.
- This restaurant has many vegetarian options.
- Bu restoranda birçok vejetaryen seçenek var.
- We need more options.
- Daha fazla seçeneğe ihtiyacımız var.
- Tom doesn't have many options.
- Tom'un çok seçeneği yok.
- Tom considered his options.
- Tom seçeneklerini değerlendirdi.
- I chose between two options.
- İki seçenek arasında seçim yaptım.
- You have only three options to select.
- Seçmek için sadece üç seçeneğin var.
- Treatment options are limited.
- Tedavi seçenekleri sınırlı.
- We have several options.
- Birkaç seçeneğimiz var.
- What other options are there?
- Başka ne seçenekler var?
- You should learn not to limit your options.
- Seçeneklerini sınırlamamayı öğrenmelisin.
- Consider your options carefully.
- Seçeneklerinizi dikkatlice değerlendirin.
- Tom is running out of options.
- Tom'un seçenekleri tükeniyor.
- My options are limited.
- Seçeneklerim sınırlı.
- Tom didn't leave me any options.
- Tom bana hiç seçenek bırakmadı.
- We have several options.
- Bizim birkaç seçeneğimiz var.
- All options are on the table.
- Bütün seçenekler masada.
- I carefully considered my options before making my decision.
- Karar vermeden önce seçeneklerimi dikkatlice düşündüm.
- You have only three options to select.
- Seçebileceğiniz sadece üç seçenek var.
- All options are on the table.
- Tüm seçenekler masada.
- We must consider all the options.
- Tüm seçenekleri düşünmeliyiz.
- We've got several options.
- Birkaç seçeneğimiz var.
- Those are your options.
- Onlar senin seçeneklerin.
- What are Tom's options?
- Tom'un seçenekleri nelerdir?
- Tom didn't have many options.
- Tom'un fazla seçeneği yoktu.
- What are our options here?
- Buradaki seçeneklerimiz neler?
- Tom advised Mary to take some time to think over her options.
- Tom, Mary'ye seçenekleri üzerinde düşünmek için biraz zaman ayırmasını tavsiye etti.
- Isn't it great to have options?
- Seçenekler olması harika değil mi?
- Could you tell me what my options are?
- Bana seçeneklerimin ne olduğunu söyleyebilir misin?
- They have several options.
- Onların birkaç seçeneği var.
- Tom's options are limited.
- Tom'un seçenekleri sınırlıdır.
- We have to look into our options.
- Seçeneklerimizi gözden geçirmeliyiz.
- I have no options left.
- Hiçbir seçeneğim kalmadı.
- We only have three options.
- Sadece üç seçeneğimiz var.
- The options are clear.
- Seçenekler açık.
- What are the options?
- Seçeneklerde ne var?
- We must consider all options.
- Tüm seçenekleri göz önünde bulundurmalıyız.
- First, I need to know all the options.
- Önce bütün seçenekleri bilmeliyim.
- You're running out of options.
- Seçenekleri tüketiyorsunuz.
- There are three options.
- Üç seçenek var.
- Can we go over my options?
- Seçeneklerimi gözden geçirebilir miyiz?
- Tom is reviewing all his options.
- Tom tüm seçeneklerini gözden geçiriyor.
- We don't have many options.
- Bizim çok seçeneğimiz yok.
- There are always options.
- Her zaman seçenekler vardır.
- Tom is looking around for options.
- Tom seçenekler için etrafına bakınıyor.
- What payment options are available?
- Hangi ödeme seçenekleri mevcut?
- You have only three options.
- Sadece üç seçeneğin var.
- There is no middle ground between these two options.
- Bu iki seçenek arasında orta yol yok.
- I have to weigh my options.
- Seçeneklerimi tartmak zorundayım.
- You should learn not to limit your options.
- Seçeneklerini sınırlamamayı öğrenmen gerekir.
- I don't have that many options.
- Çok fazla seçeneğim yok.
- Tom closed his eyes for a moment and considered his options.
- Tom bir an için gözlerini kapadı ve seçeneklerini düşündü.
Show More (344)
|
