Tureng - patron - Anglais Turc Phrases

Historique

	Anglais	Turc
1	patron	müşteri	n.
	I called at that time for greater support for patrons, including through greater tax incentives. O dönemde daha fazla vergi teşviki de dahil olmak üzere müşterilere daha fazla destek verilmesi çağrısında bulunmuştum. He's been a patron of this store for many years. Uzun yıllardır bu mağazanın müşterisidir. He's been a patron of this store for many years. O, yıllardır bu mağazanın bir müşterisi. Show More (0)
2	patron	hami	n.
	By saying yes to this directive, Europe has had its day as a patron of art. Bu direktife evet diyerek Avrupa sanatın hamisi olarak gününü doldurmuştur. I am a patron of an organisation in Ireland called Women's Aid. İrlanda'da Women's Aid adlı bir kuruluşun hamisiyim. Show More (-1)

	Anglais	Turc
1	boss	patron	n.
	The boss has a power over his employees that they do not have over him. Patronun çalışanları üzerinde onların kendisi üzerinde sahip olmadığı bir gücü vardır. The costs are those borne by the bosses. Maliyetler patronlar tarafından karşılanır. This independence leads them to be constantly critical towards the one they consider the boss. Bu bağımsızlık, onları patron olarak gördükleri kişiye karşı sürekli eleştirel olmaya itmektedir. My problem won't be resolved by a new president or boss. Benim sorunum yeni bir başkan ya da patron tarafından çözülmeyecek. He dropped off the planet, like, two years ago, boss. Yaklaşık iki yıl önce dünyamızı terk etti sanırım, patron. Boss, Hitch has got a perfect alibi for last night. Patron, Hitch'in dün gece için mükemmel bir mazereti var. He dropped off the planet, like, two years ago, boss. İki yıl önce dünya üzerinden silinmiş sanki, patron. My problem won't be resolved by a new president or boss. Benim sorunum yeni bir başkan veya patronla çözülmeyecek. My problem won't be resolved by a new president or boss. Sorunum yeni bir başkan veya patron tarafından çözülmeyecek. Tom wanted to be the boss. Tom patron olmak istiyordu. Aren't you the boss? Patron değil misiniz? The boss told Tom that he had to wear a suit and tie to work. Patron Tom'a işe giderken takım elbise giymesi ve kravat takması gerektiğini söyledi. Sometimes he acted as if he were my boss. Bazen patronummuş gibi davranıyordu. Our boss organized today's clean-up. Patronumuz bugünkü temizliği organize etti. Who's the boss now? Şimdi patron kim? That's what the boss wants. Patronun istediği bu. His meeting with his boss was very tense. Patronuyla yaptığı toplantı çok gergindi. I'm still the boss around here. Buranın patronu hâlâ benim. My boss invited me to dinner. Patronum beni yemeğe davet etti. Tom had no inkling as to why his boss wanted to see him. Patronunun neden onu görmek istediğine dair Tom'un hiçbir fikri yoktu. He is the boss's private secretary. Patronun özel sekreteri. Tom is always complaining about his boss. Tom her zaman patronundan şikayet eder. Would you introduce me to your boss? Beni patronunuzla tanıştırır mısınız? I went to the boss in hopes of getting a raise. Zam alma umuduyla patrona gittim. My boss grumbled at me about my work. Patronum işim hakkında bana homurdandı. I need to meet your boss. Patronunla tanışmam gerek. My boss rejected the budget for the new project. Patronum yeni projenin bütçesini reddetti. You're the boss. Patron sensin. The boss directed his men to finish it quickly. Patron adamlarına işi çabucak bitirmelerini söyledi. I apologized to my boss. Patronumdan özür diledim. I'm now your boss. Artık senin patronunum. It was pretty ballsy of you to stand up to the boss like that. Patrona bu şekilde karşı çıkman çok cesurcaydı. My boss made me work overtime. Patronum bana fazla mesai yaptırdı. I hope I can impress my boss. Umarım patronumu etkileyebilirim. I've come to see your boss if he's in. Patronun buradaysa onu görmeye geldim. Frank's boss is extremely money hungry. Frank'in patronu, son derece paragöz. He planned to murder his boss, but did not carry it out. O, patronunu öldürmeyi planladı ama yerine getiremedi. My boss is not satisfied with my TPS reports. Patronum TPS raporlarımdan memnun değil. I want to talk to your boss. Patronunla konuşmak istiyorum. Tom wasn't my boss. Tom benim patronum değildi. My boss is cute. Patronum sevimlidir. I wish I could tell you all the details, but my boss told me not to. Keşke sana bütün ayrıntıları söyleyebilsem ama patronum bana söylemememi söyledi. He took a deep breath before entering his boss's office. Patronunun bürosuna girmeden önce derin bir nefes aldı. My boss has the ability to read books very fast. Patronumun çok hızlı kitap okuma yeteneği var. I didn't want to work late, but the boss told me that I had to. Geç saatlere kadar çalışmak istemedim ama patron bana çalışmak zorunda olduğumu söyledi. You should know better than to talk back to your boss. Patronunun arkasından konuşulmayacağını bilecek kadar akıllı olmalısın. Tom intended to ask his boss for a raise, but he reconsidered. Tom patronundan zam istemeye niyetlenmişti ama sonra vazgeçti. The boss wouldn't let us go home early. Patron eve erken gitmemize izin vermedi. Have you met the new boss? Yeni patronla tanıştın mı? I don't have the courage to ask my boss to lend me his car. Patronumdan arabasını bana ödünç vermesini isteyecek cesaretim yok. My boss turned down his proposal. Patronum onun teklifini geri çevirdi. Tom was busy translating some documents for the boss. Tom patron için bazı belgeleri çevirmekle meşguldü. She's her own boss. O kendi patronu. My boss praised me for my hard work. Patronum sıkı çalıştığım için beni övdü. Tom is now the boss. Tom artık patron. He is buttering up to his boss. Patronuna yağ çekiyor. The boss just chewed him out again. Patron onu tekrar azarladı. You're a good boss. Siz iyi bir patronsunuz. Where's the boss? Patron nerede? How did Tom become the boss? Tom nasıl patron oldu? My boss is twice as old as I am. Patronum benim iki katım kadar yaşlıdır. If you want more details than that, you'll have to ask my boss. Bundan daha fazla detay istiyorsanız, patronuma sormanız gerekecek. I would advise you strongly to do what the boss asked you to do. Patronun senden yapmanı istediği şeyi yapmanı şiddetle tavsiye ederim. You don't need to flatter your boss. Patronunu pohpohlamana gerek yok. The boss is thinking about firing Tom. Patron Tom'u kovmayı düşünüyor. I'd like to introduce you to my boss. Seni patronumla tanıştırmak istiyorum. The boss sent Tom to Boston on business. Patron Tom'u iş için Boston'a gönderdi. Tom had no inkling as to why his boss wanted to see him. Tom, patronunun onu neden görmek istediğine dair hiçbir fikre sahip değildi. I do not have the courage to ask my boss to lend me his car. Patronumdan arabasını bana ödünç vermesini istemek için cesaretim yok. How do you like your boss's plan? Patronun planını nasıl buluyorsun? Tom had an argument with his boss. Tom patronuyla bir tartışma yaşadı. Whenever the boss walks in, everyone pretends to be working. Ne zaman patron içeri girse, herkes çalışıyormuş gibi yapar. I didn't like my boss. Patronumu sevmedim. The boss is going to get mad at me. Patron bana kızacak. My boss is very nice. Patronum çok iyidir. Whenever I walk by that teahouse, the boss always comes out to welcome me. Ne zaman o çayevinin önünden geçsem, patron her zaman beni karşılamak için dışarı çıkar. The boss doesn't know it yet. Patron henüz bilmiyor. Who's your boss? Patronun kim? The boss gave Mike the ax for not coming to work on time. Patron, işe zamanında gelmediği için Mike'ın işine son verdi. We think someone, and we know very well who, used the boss's cup. Birinin, kim olduğunu çok iyi biliyoruz, patronun bardağını kullandığını düşünüyoruz. Who's the boss? Patron kim? What you make is small potatoes compared to the boss's salary. Patronun maaşına kıyasla senin kazandığın küçük patatesler. Tom is too young to be the boss. Tom patron olmak için çok küçük. Even if you boss attacks you and tells you to go away, you should make your point. Patronun sana saldırsa ve defolup gitmeni söylese bile, sen demek istediğini anlatmalısın. I'm the boss now. Artık patron benim. Tom didn't have the courage to ask his boss for a raise. Tom'un patronundan zam istemeye cesareti yoktu. I think it's time for me to talk to the boss about this problem. Sanırım patronla bu sorun hakkında konuşmamın zamanı geldi. I asked my boss a salary advance. Patronumdan bir maaş avansı istedim. My wife is the boss at home. Karım evin patronudur. It's unlikely that the boss would consider giving Tom a raise. Patronun Tom'a zam yapmayı düşünmesi olası değil. After I said such a thing to my boss, I am certain to lose my job. Patronuma böyle bir şey söyledikten sonra işimi kaybedeceğimden eminim. My boss called me into his office. Patronum beni ofisine çağırdı. My boss just fired me. Patronum beni kovdu. She had an affair with her boss. Onun patronuyla bir ilişkisi vardı. Frank's boss is extremely money hungry. Frank'in patronu, aşırı derecede paraya aç. Why are you so insubordinate to your boss? Niçin patronuna karşı çok asisin? Tom hardly ever complains to the boss. Tom patronuna neredeyse hiç şikayet etmez. Did you know Tom was Mary's boss? Tom'un Mary'nin patronu olduğunu biliyor muydun? Show More (95)
2	employer	patron	n.
	Employers sometimes exploit their workers. Patronlar bazen işçilerini istismar ederler. Tom saw his former employer at a conference. Tom eski patronunu bir konferansta gördü. Show More (-1)