privilege - Anglais Turc Phrases
Anglais Turc
privilege ayrıcalık n.
  • Healthcare is a right, not a privilege.
  • Sağlık hizmeti bir haktır, ayrıcalık değil.
  • It is a great honour and privilege for me to be able to introduce you to our House.
  • Sizi Meclisimize takdim edebilmek benim için büyük bir onur ve ayrıcalıktır.
  • Let me speak personally; it is my privilege to have been a Member of this Parliament since 1979.
  • Kişisel olarak konuşmama izin verin; 1979'dan beri bu Parlamentonun bir Üyesi olmak benim için bir ayrıcalıktır.
Show More (41)
privilege dokunulmazlık n.
  • Parliamentary privilege grants certain legal immunities for members.
  • Milletvekilliği dokunulmazlığı, üyelere belirli yasal ayrıcalıklar sağlar.
  • In such cases, there is a risk that immunity becomes a privilege.
  • Bu gibi durumlarda, dokunulmazlığın bir ayrıcalığa dönüşme riski vardır.
Show More (-1)
privilege ayrıcalık tanımak v.
  • They are privileging a few students to the disadvantage of the rest.
  • Birkaç öğrenciye diğerlerinin aleyhine ayrıcalık tanıyorlar.
  • We give foreign tourists the privilege of tax exemption.
  • Yabancı turistlere vergi muafiyeti ayrıcalığı tanıyoruz.
Show More (-1)
privilege nasip n.
  • We had the privilege of listening to the rock legend.
  • Rock efsanesini dinlemek bizlere nasip oldu.
Show More (-2)
privilege gizlilik n.
  • Physician-patient privilege should remain between the patient and doctor.
  • Doktor-hasta gizliliği, hasta ve doktor arasında kalan bir şey olmalıdır.
Show More (-2)
privilege iltimas n.
  • The legendary president never accepted privileges.
  • Efsanevi başkan asla iltimas kabul etmezdi.
Show More (-2)