reckless - Anglais Turc Phrases
Anglais Turc
reckless pervasız adj.
  • Saddam Hussein has shown a reckless disregard, not just for his international obligations, but for his own people.
  • Saddam Hüseyin sadece uluslararası yükümlülüklerini değil, kendi halkını da pervasızca hiçe saymıştır.
  • On the other hand, I regret the European Council's reckless step in respect of Turkey.
  • Öte yandan, Avrupa Konseyi'nin Türkiye ile ilgili olarak attığı pervasız adımı esefle karşılıyorum.
  • However, a sense of relief should not be attended by reckless carelessness.
  • Ancak, rahatlama duygusuna pervasız bir dikkatsizlik eşlik etmemelidir.
Show More (15)
reckless umursamaz adj.
  • She has always been reckless with money.
  • Para konusunda her zaman umursamaz biri olmuştur.
  • My own government is taking a reckless approach to it.
  • Benim hükümetim bu konuda umursamaz bir yaklaşım sergiliyor.
  • My own government is taking a reckless approach to it.
  • Benim hükûmetim bu konuda umursamaz bir yaklaşım sergiliyor.
Show More (9)
reckless dikkatsiz adj.
  • Second births at forty weeks are often quick, if not reckless.
  • Kırk haftalık ikinci doğumlar dikkatsizce olmasa da genellikle hızlıdır.
  • The policeman gave Tom a ticket for reckless driving.
  • Polis Tom'a dikkatsiz araba kullandığı için ceza kesti.
  • Tom is a reckless driver.
  • Tom dikkatsiz bir sürücü.
Show More (8)
reckless düşüncesiz adj.
  • You were reckless.
  • Düşüncesizdin.
Show More (-2)
reckless gözü kara adj.
  • Tom is a reckless driver, isn't he?
  • Tom gözü kara bir sürücü, değil mi?
Show More (-2)
reckless tedbirsiz adj.
  • You're a reckless driver.
  • Tedbirsiz bir şoförsün.
Show More (-2)